Taliban Sözcüsü Şarku’l Avsat’a konuştu: Yönetim İslami olacak, geçmişteki tecrübeden ders aldık

Taliban Sözcüsü Naim Afganistan’ın başka bir devletin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir operasyonun çıkış noktası olmayacağını vurguladı.

Muhammed Naim (Getty Images)
Muhammed Naim (Getty Images)
TT

Taliban Sözcüsü Şarku’l Avsat’a konuştu: Yönetim İslami olacak, geçmişteki tecrübeden ders aldık

Muhammed Naim (Getty Images)
Muhammed Naim (Getty Images)

Taliban Hareketi Siyasi Büro Sözcüsü Dr. Muhammed Naim, hareketin bölgedeki ülkelere ve uluslararası topluma, Afganistan’ın başka bir devletin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir operasyonun çıkış noktası olmayacağına dair güven mesajları gönderdiğini belirtti. Ülkede Harekete karşı yıllardır savaşan ve Taliban’ın düşmanlarıyla ittifak yapan herkes için genel af çıkararak aynı güven mesajını Afgan kamuoyuna da verdiklerini söyleyen Naim, hareketin bu adımları atabilmesinin sahip olduğu güç, kudret ve imkandan kaynaklandığını ifade etti.
Taliban’ın siyasi müzakere üyesi Naim, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, hareketin eğer isteseydi düşmanlarını tutuklayarak onları yargılama yoluna gidebileceğini “ki bunu yapsaydı da adil bir davranış olacağını” ancak bunun yerine onları affettiğine işaret etti ve ekledi “zira affetmek bir fazilettir, fazilet ise adaletten üstündür”.
Naim, “(Taliban) Afgan kadınlarının eğitim almasını istediğini ve kadınların çalışma hakkına sahip olduğunu teyit etti. Fakat tüm bunlar şeriat hükümlerine göre olmalıdır. Hareketin yönetimi, Afganistanlı kadınlar için dünyanın sonu anlamına gelmiyor. Savaş bitti, barış dönemi başladı. Rejim İslami olacak ve Afgan halkının taleplerini ve beklentilerini karşılayacak. İslam Emirliği (Taliban) geçmiş tecrübelerinden ders aldı ve son 20 yıl içerisinde çeşitli alanlarda birçok tecrübe kazandı” ifadelerini kullandı.

İşte o röportajın tam metni:
Taliban Hareketi halihazırda otoritesini sağlamlaştırıyor, güven mesajları veriyor ve “genel af” çıkarıyor. Fakat sizin yönetiminizden duyulan endişe neden halen devam ediyor?
Afganistan’daki Emirlik, ülke kamuoyuna, bölgedeki ülkelere ve uluslararası topluma güven mesajları verdi ve yıllardır kendisine karşı savaşan, düşmanlarıyla ittifak kuran siyasi, askeri ve güvenlik bürokrasisini de kapsayacak şekilde Afganistan içinde genel af çıkardı. Bunu, sahip olduğu güç, kudret ve imkanla yaptı. Yapmayabilirdi de. Rakiplerini tutuklayıp onları yargılatabilirdi. Şayet bunu yapsaydı adaletli de olurdu fakat onları affetti. Affetmek bir fazilettir. Fazilet ise adaletten üstündür.
Emirlik bu adımla eski dönemi geride bırakmayı, geçmişteki çekişmelerin ve acıların aşılacağı yeni bir döneme geçmeyi ve İslami bir yönetimin inşasında tüm Afganların bir araya geleceği yeni ilişkiler kurmak istedi.
Hareket, bölgesel düzeyde ise geçmişi geride bırakarak, başkalarının içişlerine karışmayan ve iyi komşuluk ilişkisine dayalı karşılıklı ilişkiler kurmaya hazır olduğunu ifade etti.
Emirlik uluslararası düzeyde, 20 yıldır savaştığı ülkelerle bile normal diplomatik ilişkiler kurmayı arzuladığını vurguladı. İslam Emirliği bu kadar çok mesaj ve çeşitli yönelimleriyle, izlediği bu politikanın Emirlik’in asıl programının gerçek bir ifadesi ve başkalarıyla ilişkilerindeki sabit vizyonu olduğunu güçlü ve yetkin bir pozisyondan vurguluyor.

-Taliban 20 yılın ardından stratejisini değiştirdi mi?
Emirliğin halihazırda ülke kamuoyuna, komşularına ve dünyaya verdiği güven mesajlarıyla göstermiş olduğu tavır esasında Taliban için yeni bir şey değil. Taliban Hareketi geçmiş dönemlerde buna hazır olduğunu daima ifade etmiştir. Fakat bunu reddeden onlardı. Hareketin, sahip olduğu ilkelerden ve programından vazgeçmesini ve işgale teslim olmasını isteyen onlardı.

-Tokalaşmanız, affetmeniz ve kan dökmemeniz, herkesin kurulmasına eşlik edeceği yeni bir dönemin başlangıcı anlamına mı geliyor?
Doğrusu bu durum, düşman medyası yüzünden birçok kişi için gizli kalmış olması muhtemel Emirlik figürünün bir parçasıdır. Hareket, halka, komşu ülkelere ve tüm dünyaya söz verdiği gibi verdiği sözleri de yerine getirecek.

Eski ve Yeni Taliban

-Taliban’ın şu anki fikirleri, 1996 yılında İslami Emirliği ilan ederek ilk kez ülkeyi yönettiğinde insanların gündelik hayatına katı kurallar koyan o dönemki hareketin fikirlerinden farklı mı?
Taliban’ın fikirlerinin özü din esasına dayanır. Hareket, şeriatla (İslam hukukuna göre) yönetmek, adaleti sağlamak, zulme son vermek, güven ortamı oluşturmak, ülkeyi birleştirmek, birliği sağlamak, Müslüman Afgan halkı arasında kardeşlik hukukunu güçlendirmek, herkesin hakkını korumak, sosyo-ekonomik refahı temin etmek ve tüm ülkelerle olumlu ilişkiler kurmak için bağımsız bir İslami rejim istemektedir. Bu hedeflerde herhangi bir değişiklik olmadı.
Hayat aslında tümüyle tecrübedir ve her insan hayatından bir şeyler öğrenir. Emirlik de aynı şekilde son 20 yılda siyasi, askeri, kültürel, eğitim ve toplumsal vb. çeşitli alanlarda birçok tecrübe edindi. Dünyanın dört bir yanında çeşitli alanlarda birçok değişim söz konusu. Emirlik 25 yıl önce yönetimde yeniydi şimdi ise birçok tecrübeye sahip.
Şer’i (dini) hukuk, mevcut durumu ilkeler ışığında ele alır. Buna binaen şer’i hukukun alanı geniş ve seçenekleri fazladır. Önemli olan ilkeleri ve amaçları korumak ve işleri önceliklere göre düzenlemektir.

Şeriat ne zaman?

‘Şeriat’ Afganistan genelinde ne zaman uygulanacak?
Şeriatı (İslam Hukukunu) tatbik etmek, hırsızlık ve şarap içmeye kısas uygulanması gibi şeriatın bir parçası olsa bile sadece kısasları uygulamak anlamına gelmez. Şeriatı uygulamak; insanların bireysel, toplumsal, siyasi, ekonomik ve kültürel hayatındaki inanç, ibadet, ilişki, ahlak ve davranışlarda dini tümüyle hakim kılmaktır. Bu da Peygamberimizin (sav) “Hepiniz birer çobansınız ve hepiniz idareniz altında bulunanlardan sorumlusunuz” hadisine dayanmaktadır.
Rejim, halkın güvenlik ve emniyetinden sorumludur ve ona tüm alanlarda uygun yaşam fırsatları sunar. Gelecek rejimin görevlerinin başında, Afgan halkının 40 yılı aşkın süredir mücadele ettiği amacı, yani İslami bir rejim kurmak ve bu düzen içinde güvenli, huzurlu, saygın ve onurlu bir yaşam sürmeyi gerçekleştirmek geliyor.

-Sizce Eşref Gani başkanlığındaki Afgan hükümetinin hızlı çöküşünün sebebi neydi?
Kabil yönetimi, herkesin bildiği üzere, işgalle birlikte geldi ve öncesinde yoktu. Afgan halkı, kendisini yabancıların yönetmesini kabul etmez. Bu yüzden Afgan halkı tarih boyunca daima tüm işgalcilere karşı olmuştur. Ayrıca Kabil yönetimini koruyan askerler halkın bir bölümünden oluşuyordu. Afgan halkı doğuştan özgür ve Müslümandır. Onlar da bu gerçeğin farkındaydı. Fakat mücahitlere katılmalarını engelleyen bazı durumlar vardı. Yabancı güçler çekildiğinde ise halkın arasına döndüler. Buna ek olarak, Emirlikte toplanan iman gücü, cesaret, tecrübe ve halkın teveccühü, Kabil yönetiminin düşmesine yol açtı. Tüm bunlar her şeyden önce Allah’ın bir lütfudur.

Ortak Hükümet

-Afganistan’ın geri kalan bileşenleriyle genişletilmiş ortak bir hükümet kurmaya hazır mısınız? Dünya ülkeleriyle nasıl siyasi ilişkiler kuracaksınız?
Biz şu anda Müslüman Afgan halkının farklı bileşenlerini temsil edecek, beklentilerine cevap verecek ve verdiği mücadele ile yaptığı fedakarlıkların gerçek bir meyvesi olacak bir hükümet kurmaya çalışıyoruz. Afgan halkı siyasi, idari ve dini ilimler alanında birçok yeterliliğe, iman şevkine ve İslam onuruna sahip. Biz, bu yeterlilikten faydalanmayı ve iş birliği yapmayı istiyoruz.

-Meşruiyetinizi tanıyan ülkeler var mı? Arap ülkelerle ilişkileriniz bulunuyor mu?
Tüm İslam ve Arap ülkeleriyle güçlü ilişkiler ve tüm dünya ülkeleriyle dostluk ilişkileri kurmayı dört gözle bekliyoruz. Bizi Arap ve İslam devletleriyle birbirine bağlayan inanç, din, tarih, coğrafi bağlar ve ortak çıkarlar bulunuyor.
Suudi Arabistan vahyin indiği yer, risaletin kaynağı, Müslümanların kıblesi ve gönlümüzün sultanı gözümüzün nuru Rasulullah’ın (sav) vatanıdır. Orada İslam ümmetinin kalbindeki Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi bulunuyor. Dünya ülkeleri Emirliğe karşı olumlu mesajlar göndermeye başladı. Bunların arasında Çin, Rusya, Almanya ve bazı Avrupa ülkeleri bulunuyor. Bu durumu takdir ediyoruz.

-Taliban liderlerinin daha önce ziyaret ettiği ülkelerden olan Çin, Pakistan ve İran başta olmak üzere komşu ülkelerle kurmayı düşündüğünüz ilişkinin boyut ve kapsamı hakkında bir fikir vermeniz mümkün mü?
Tüm komşularımızla iyi ilişkilere sahibiz ve bu ilişkileri genişletip geliştirmek istiyoruz. Biz daha önce komşu ülkeler başta olmak üzere tüm ülkelerle doğal ilişkiler kurmak istediğimizi ilan etmiştik. Adı geçen ülkeler de komşu ülkelerdir ve onlardan Afganistan Emirliği’ne karşı olumlu mesajlar geldi. Bu da iyi bir şey.

-ABD’nin Afganistan’dan çekilme tekliflerinin ciddiyetine inanmış mıydınız?
Doğrusu, yabancıların kendilerine ait olmayan bir ülkede kalması mümkün değildir ki bu doğal bir şey. Yabancı güçlerin ülkemizden çıkacağına emindik ve bu halihazırda da oldu. Afganistan’dan çıkma tekliflerine gerçek bağlı kalacakları yönündeki zannımız buradan gelmektedir.

Taliban küresel teröre üs olmayacak

-Taliban ülkede kontrolü ele geçirdikten sonra El Kaide gibi radikal örgütlere karşı daha dikkatli bir yol izler mi?
Taliban, Afganistan’ın herhangi ülkenin güvenliğini tehdit edecek hiçbir bir operasyonun çıkış noktası olmayacağı konusunda bütün devletlere taahhüt verdi. Biz, bu taahhüte bağlıyız. Başkalarının iç işlerine karışmayacağız, başkalarının da iç işlerimize karışmasına izin vermeyeceğiz.

Kadınların eğitimi

-‘Emirliğin’ Afganistan’a geri dönmesi, Afgan kadınlar için eğitim ve çalışma noktasında ‘dünyanın sonu’ anlamına gelecek mi? Yoksa Hareket bu konuda daha mı esnek olacak?
Emirlik Afgan kadınlarının eğitim almasını istediğini ve çalışma hakkına sahip olduğunu teyit etti. Fakat tüm bunlar İslam hukukunun hükümlerine ve Afgan halkının ilke ve değerlerine göre olmalıdır. Doğrusu şu an Taliban’ın ülkede kontrolü ele almasının ardından bu oluyor. Kadın memur ve çalışanlar normal bir şekilde işlerini yapıyorlar. Hepimiz dinimizin ahlak ve hükümlerine bağlı kalmalıyız.

-Sizce Afgan halkı Taliban’a ve doktrinlerine alışacak mı?
Afgan halkı Müslüman bir halktır. İslam’ı ve hükümlerini bilir. Bu halk dinine, değerine, ahlakına ve vatanına düşkündür. İslam, halkımız için garip bir şey değil. Bilakis bu halk tarih boyunca ve özellikle de son zamanlarda İslam için fedakarlıklarda bulunmuştur. Bu herkesin bildiği bir şey. Emirlik, halkın değişik kesimlerinin ve farklı bileşenlerinin çoğundan büyük bir kabul görmektedir. Bunun kanıtı da Emirlik mücahitleri ve yetkililerinin Afganistan’ın şehirlerine girişleri sırasında onları sevinçle karşılayan halk topluluklarıdır.
İslam Emirliği’ni şeytanlaştıran düşmanlardır. Emirliğin imajına zarar vermeye çalışıyorlar. Daha önce onların sözlerine aldanan kişiler, hakikati gördüklerinde Emirliğe bakışları da değişiyor. Elhamdülillah.

-Taliban, Kabil dahil olmak üzere tüm Afganistan topraklarında kontrolü ele geçirdi. Savaş bitti mi? Kabil’deki yönetim biçimi ve şekli ne zaman netleşecek?
Evet, savaş bitti elhamdülillah. Barış dönemi başladı. Ortada bazı sorunlar var ama onlar da bitecek inşallah. Kabil’de kurulacak yönetim biçimine gelince, Müslüman Afgan halkının talep ve beklentilerini karşılayan, halka ve ülkeye hizmet etmek amacıyla fırsatlar oluşturan dürüst ve adil bir İslami rejim olacak. Önemli olan budur.

-Taliban Hareketi 1996-2001 arasında Afganistan’ı yönetirken toplulukların önünde idam cezası uygulamak, öldürene kadar recmetmek ve el kesmek gibi ağır cezalar uyguladı. Bu görüntüler tekrarlanacak mı yoksa geride mi kaldı?
Birincisi; Kitab (Kur’an-ı Kerim) ve Sünnet’te (Hz. Muhammed’in söz, fiil ve takrirleri) yer alan ve bu ümmetin alimlerinin üzerinde icma ettiği şeriat cezaları ‘ağır’ ve ‘gayri insani’ şeklinde nitelendirilemez. Allah’ın kullarına olan merhameti bir ananın yavrusuna olan merhametinden daha çoktur. Çünkü O, en merhametli olandır.
İkincisi; şeriat cezalarını farz kılan Emirlik değildir. Bu cezaları farz kılan Allah Subhânehû ve Teâlâ’dır. Bunun delilleri Kitabullah, Sünnet ve ümmet alimlerinin icma’ında bulunmaktadır.
Şeriat cezalarının uygulanması, İslam rejiminin görevinin ayrılmaz bir parçasıdır. Fakat bununun nasıl uygulanacağına dair sorumluluk yetkili yargılama mercilerine aittir.

-Dünyadaki Arap ve Müslüman okuyuculara bir mesaj vermek ister misiniz?
Evet, herkesten mazlum Afgan halkının yanında olmasını, ona yardım ve destek elini uzatmasını bekliyoruz. Şu an bunu yapma fırsatı oldukça mümkün çünkü daha önce bunun önünde savaş sorunu vardı. Artık savaş bitti, elhamdülillah. 20 yıldır ve hatta fazla bir süredir yıkıma uğrayan ülkemizi inşa edeceğiz. Bu nimet, güven ve huzur nimetidir. Allah bu nimeti bize nasip etti. Bunun için Allah’a şükrediyoruz.



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.