ABD: Afganistan'dan şimdiye kadar 88 bin kişi tahliye edildi

Tahliyeler için oluşturulan hava köprüsünün süresi Salı günü sona ererken kalan günlerde askerlerin ve askeri teçhizatın ülkeden çıkarılması planlanıyor... Türkiye, Afganistan’daki askerlerini geri çekmeye başladığını duyurdu...

Dün Kabil Havalimanı önünde son tahliye uçuşlarından biriyle ülkeden ayrılmayı uman Afganlar (Reuters)
Dün Kabil Havalimanı önünde son tahliye uçuşlarından biriyle ülkeden ayrılmayı uman Afganlar (Reuters)
TT

ABD: Afganistan'dan şimdiye kadar 88 bin kişi tahliye edildi

Dün Kabil Havalimanı önünde son tahliye uçuşlarından biriyle ülkeden ayrılmayı uman Afganlar (Reuters)
Dün Kabil Havalimanı önünde son tahliye uçuşlarından biriyle ülkeden ayrılmayı uman Afganlar (Reuters)

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, dün, ‘Afganistan'dan ayrılmak isteyenlerin güvenliğini sağlamaya odaklandıklarını’ söyledi. Afganistan’dan son 24 saat içinde 19 bin kişinin tahliye edildiğini belirten Kirby, Kabil’den yabancıların ve onlarla iş birliği yapan Afganların tahliyesi için oluşturulan hava köprüsüyle 60 binden fazlası Afgan olmak üzere Afganistan’dan yaklaşık 88 bin kişinin tahliye edildiğini açıkladı.
Kriby, ABD Genelkurmay Başkanlığı Bölgesel Operasyonlar Direktörü Tümgeneral William "Hank" Taylor ile düzenlediği ortak basın toplantısında, ABD Başkanı Joe Biden’ın, terör örgütlerinin saldırma riskinin artması nedeniyle Pentagon’un Afganistan’dan çekilme için belirlenen son tarihe uyulması tavsiyesini kabul ettiğini ve gerekirse ek acil durum planları talep ettiğini kaydetti. Washington'ın 31 Ağustos Salı günü sona erecek olan tahliye görevini belirtilen tarihe göre tamamlamaya gayret ettiğini ifade eden Kirby, kalan günlerde Kabil Havalimanı'ndan tahliyelerin önceliğinin Amerikan askeri güçlerini ve askeri teçhizatı çıkarmak olacağını vurguladı.
Pentagon Sözcüsü, 31 Ağustos’tan sonra Kabil Havalimanı’ndan ABD'nin sorumlu olmayacağını, meselenin Taliban'a ve uluslararası topluma bırakılacağını söyledi. 
Kirby, iki gün önce düzenlediği basın toplantısında, Afganistan’dan tahliye edilenlerin sayısının 100 bine ulaşabileceğini duyurmuştu. Kabil Havalimanı'nda devam eden tahliye sürecinde ABD güçlerine yardım eden Afgan subay ve askerlerin de buradan ayrılabileceğini kaydeden Kirby, henüz özel vize alamamış olsalar da 600'den fazla Afgan askerin de tahliye edilebileceğini belirtmişti.
Fransız Haber Ajansı (AFP), Başkan Joe Biden’ın, tahliyeler için açılan hava köprüsünün kapanmak üzere olduğu anlamına gelen, tahliyelerin önümüzdeki hafta sona ereceğine ilişkin açıklamalarının ardından binlerce Afgan'ın Taliban'ın eline geçen ülkeden kaçmak için her şeyi yapmaya hazır olduğuna işaret etti.
AFP, bazıları tüm aileleriyle birlikte olan binlerce Afgan’ın, altı binden fazla Amerikan askeri tarafından korunan Kabil Havalimanı’nda Batılı ülkelere ait uçaklardan biriyle ayrılmak umuduyla günlerdir kalabalıklar halinde beklediklerini bildirdi. Washington, kaotik bir ortamın olmasına rağmen, 14 Ağustos'ta, yani Taliban'ın Kabil'e girişinin ve iktidarı ele geçirmesinin arifesinde hava köprüsünün faaliyete geçmesinden bu yana 4 bini Amerikalı olmak üzere 88 bin kişiyi tahliye etti.
Batılı ülkeler, devrik hükümet veya NATO güçleri için çalıştıklarından 20 yıllık savaş boyunca çoğu zaman hayatlarını kaybetme korkusu yaşayan binlerce yabancıyı ve Afgan’ı ülkeden tahliye ettiler.
ABD Başkan Biden, dün, çevrimiçi olarak gerçekleştirilen G7 Zirvesi’nde, ABD askerlerinin Afganistan’dan daha fazla kişinin tahliye edilmesi için 31 Ağustos'tan sonra da Kabil’de kalmaya devam etmeleri önerisini reddetti. Biden, burada yaptığı konuşmada, “Şuan insanları tahliye etme görevini, mümkün olduğunca etkili ve güvenli bir şekilde 31 Ağustos'a kadar bitirmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Ancak bu süreye uyulabilmesinin, Taliban'ın, ülkeden ayrılmak isteyenlerin Kabil Havalimanı’na ulaşmasına izin verme konusundaki iş birliğine bağlı olduğunu ifade eden Biden, bu son derece zorlu operasyonların karşı karşıya kalabileceği herhangi bir ‘engel’ konusunda da uyardı.
Pentagon, geçtiğimiz Salı Günü, Kabil’den tahliye edilen Afgan mültecilerin geçici olarak taşındıkları askeri üslere kabul şartlarında önemli bir eksiklik olduğunu kabul etti. Afgan mültecilerin, seyahat işlemlerinin tamamlanıp ABD’ye seyahat etmek için vize almalarının beklendiğini açıklayan Pentagon, ABD güçlerinin Kabil Havalimanı’ndaki tahliye faaliyetlerini güvence altına almasına yardım eden Afgan subay ve askerlerinin de tahliye edileceğini doğruladı.
Pentagon Sözcüsü Kirby, Bölgesel Operasyonlar Direktörü Tümgeneral Taylor ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Afganistan'dan tahliye edilen binlerce kişinin geçici olarak yerleştirildiği Katar'daki el-Udeyd Hava Üssü'nde koşulların kötü olduğunu söyledi. Cuma günü üssün tamamen dolması nedeniyle tahliyeler 8 saat askıya alınmıştı. ABD ordusunun, tahliyeler için İtalya ve İspanya'da daha fazla askeri üs tahsis ettiğini aktaran Kirby, Katar, Almanya ve Bahreyn'deki ana üslerin yanı sıra tahliye edilenlerin bir kısmını taşımak üzere Körfez'deki diğer ülkelerde de geçici önlemler almaya hazır olduklarını söyledi.

Türk askeri Kabil’den çekilmeye başladı
Anadolu Ajansı’nın (AA) aktardığı bilgilere göre Milli Savunma Bakanlığı, Türk ordusunun Afganistan'dan ayrılmaya başladığını duyurdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son aylarda, Taliban'ın Afganistan'ın kontrolünü ele geçirmesinden sonra da talep edilmesi halinde Türkiye'nin Kabil Havalimanı’nda kalmaya devam edebileceğini birkaç kez açıklamıştı.
Reuters’ın, Taliban'ın yabancı güçlerin ayrılmasından sonra Türkiye'den Kabil Havalimanı’nı işletmek için teknik yardım istediğini, ancak aynı zamanda son geri çekilme tarihi olan 31 Ağustos’a kadar Türk kuvvetlerinin de tamamen geri çekilmesi konusunda ısrar ettiğini bildirmesinin ardından Türkiye’den, askerlerin geri çekileceği açıklaması geldi.
NATO’nun Afganistan'daki misyonunun bir parçası olan Türkiye’nin Kabil Havalimanı’nda halen yüzlerce askeri bulunuyor.



Blair'in önümüzdeki beş yıl boyunca Gazze Şeridi'ni yönetme planının ayrıntıları neler?

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (AP)
İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (AP)
TT

Blair'in önümüzdeki beş yıl boyunca Gazze Şeridi'ni yönetme planının ayrıntıları neler?

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (AP)
İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (AP)

Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde pazartesi günü Gazze'nin geleceği için genel bir çerçeve oluşturan ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik planının ilk aşamasının uygulanmasına ilişkin müzakereler başlarken, görüşmeler ‘ertesi gün’ olarak adlandırılan döneme, yani Hamas'ın kaderi, silahsızlanma, yönetim, yeniden yapılanma ve Gazze ile Batı Şeria ve Gazze ile Filistin Yönetimi arasındaki ilişkiler de dahil olmak üzere Gazze Şeridi'nin tüm yönleriyle geleceğine odaklanmaya başladı.

Bu bağlamda, Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair'in oynadığı rol ön plana çıktı. Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgiler, Trump planının geçtiğimiz ağustos ayı sonunda Beyaz Saray'da yapılan görüşmeler sırasında şekillendiğini gösteriyor. Bu görüşmelere ABD Başkanı, damadı Jared Kushner -ki kendisi Trump’ın ilk dönemindeki gibi yine resmi bir unvan taşımadan diplomatik sahneye geri döndü- ve Tony Blair katıldı.

Diğer bilgiler, eski başbakanın birkaç yıl önce kurduğu bir araştırma enstitüsü olan Tony Blair Küresel Değişim Enstitüsü'nün, Trump'ın önerilerinin temelini oluşturan planın taslağını hazırladığını gösteriyor. 18 Eylül'den bu yana, planın ayrıntıları sızmaya başladı.

İsrail ve İngiliz medya kuruluşları planın bazı hükümlerine değindikten sonra, Fransız gazetesi Le Figaro pazartesi günü planı ayrıntılı olarak sundu.

Trump'ın planının Gazze Şeridi'nin yönetimi ile ilgili dokuzuncu maddesinde, Trump'ın başkanlık yapması beklenen ‘barış komitesinin’ denetimi altında faaliyet gösterecek bir ‘geçiş otoritesinin’ kurulmasından bahsediliyor. Bu maddede adı geçen tek isim Blair, bu da ABD'nin onu bu otoritenin başına geçirmek için hazırladığını gösteriyor.

sdf
Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair, 13 Temmuz 2025 tarihinde Ürdün'ün başkenti Amman'da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir araya geldi. (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Le Figaro gazetesinden aktardığına göre 21 sayfalık plan, bölgenin yönetimini ‘Gazze için uluslararası geçiş otoritesine’ emanet ediyor. Gazete, planın ‘Tony Blair'in ofisi ve Trump yönetimine yakın ABD-İsrail çevreleriyle bağlantılı bir ekip tarafından’ hazırlandığını ve üç ila beş yıl süreceğini belirtiyor.

Diğer kaynaklar ise planın, Birleşmiş Milletler'in (BM) Batı Yeni Gine, Kamboçya, Kosova ve Doğu Timor'da kurduğu geçiş yönetimleri modellerinden bir dereceye kadar esinlendiğini belirtiyor.

Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi

Yayınlanan belgeye göre, Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi (GITA), Gazze Şeridi'nin yönetiminin ve geleceğinin temel taşını temsil ediyor ve kapsamlı olması amaçlanıyor.

GITA'nın ‘tüm yürütme, yasama ve yargı yetkilerini kullanacağı’ belirtilen belgede şöyle deniliyor: “GITA, yargıçları, bakanları ve güvenlik kurumlarının başkanlarını atar ve uluslararası otorite adına kararlar alır. Hiçbir Filistinli kuruluş onun kararlarını bozamaz.”

Belgede, söz konusu ‘otoriteyi’ kimin oluşturacağına dair herhangi bir bilgi bulunmaması dikkat çekiyor. Zira ne BM Güvenlik Konseyi ne de başka herhangi bir resmi uluslararası kuruluş belgede yer almıyor. Belge, üç ila beş yıl arasında bir süreden bahsetmekte olup, bu sürenin uzatılıp uzatılmayacağı bilinmiyor.

Gerçek şu ki, Gazze Şeridi'nde güvenliği ve silahlı grupların silahsızlandırılması gibi diğer görevleri üstlenecek ‘uluslararası gücün’ bir parçası olması planlanan ülkeler, yetki alanlarının BM Güvenlik Konseyi'nin kararıyla belirlenmesini ısrarla talep ediyorlar, ancak belgede BM Güvenlik Konseyi'nden hiç bahsedilmiyor.

Planın ‘birinci kademesi’, Blair'in genel koordinatör veya icra kurulu başkanı olarak denetlediği, iş adamları, diplomatlar ve ekonomi uzmanları arasından seçilen 7 ila 10 üyeden oluşan bir ‘uluslararası yönetim kurulundan’ oluşuyor.

Bu kurul, ‘siyaset, güvenlik ve ekonomi alanlarında temel kararları almakla’ sorumlu olduğu için geniş yetkilere sahip. Kurulun merkezinin Gazze dışında, Katar'ın başkenti Doha'da veya Mısır'ın el-Ariş kentinde kalması öneriliyor.

dfgt
Tony Blair, 4 Mayıs 1998 tarihinde Londra'daki Başbakanlık Konutu’nda merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ile tokalaşırken (AFP)

Önerilen isimler arasında, geçiş dönemi otoritesinin başkanı olarak Blair'in yanı sıra, insani yardım işlerinden sorumlu başkan yardımcısı olarak Hollandalı Sigrid Kaag, yeniden inşa fonunun başkanı olarak Amerikalı Mark Rowan, bölgesel yatırımların başkanı olarak Mısırlı Necib Saviris ve İbrahim Anlaşmaları'nın temsilcisi olarak İsrail asıllı Amerikalı Aryeh Lightstone yer alıyor. Son olarak, belgede yetki sahibi olmayan, kimliği belirsiz bir Filistinli ‘temsilciden’ bahsediliyor.

Plan, ‘tarafsız, partizan olmayan profesyoneller’ arasından seçilen Filistinlilerden oluşan bir ‘ikinci kademe’ öneriyor. Bu kişilerin görevi, GITA'nın doğrudan denetimi altında kamu sektörlerini yönetmek olacak. Daha fazla güvence sağlamak için plan, bu kişilerin ‘uluslararası bir komite tarafından periyodik olarak denetleneceklerini’ belirtiyor.

‘Üçüncü kademe’, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'dan Filistinli şahsiyetlerden oluşan ve tamamen danışma rolünde olan, herhangi bir yürütme yetkisi bulunmayan bir ‘yerel danışma konseyinden’ oluşuyor.

Ekonomik bileşen

Gazze Şeridi’nde eşi görülmemiş bir yıkım yaşandığı göz önüne alındığında, misyonu Gazze Şeridi’ni rehabilite ederek daha iyi bir yaşam alanı haline getirmeye odaklanacağı için ekonomik boyut büyük önem taşıyor.

Bu nedenle, yukarıda bahsedilen kişiler tarafından yönetilecek olan ‘Gazze İyileştirme ve Yatırım Fonu’ adlı uluslararası bir fonun kurulması büyük önem taşıyor. Le Figaro'ya göre, bu fonun finansmanı Batı yatırımları ve uluslararası garantili kredilerin yanı sıra yabancı bağışlarla sağlanacak.

Burada iki önemli gözlem yapılabilir. Birincisi, İsrail'in Gazze Şeridi'nin yıkımındaki sorumluluğundan ve uçakları, tankları ve buldozerleriyle yıkılanların yeniden inşasına katkısından hiç bahsedilmemesi. İkincisi ise, yeniden inşa projelerinin, şirketlerin yatırım yapıp kârı paylaşması ilkesine dayanan ticari bir kâr modeline göre yürütülecek olması.

Güvenlik ve siyasi yönler

Plan, BM veya ABD liderliğindeki koalisyonun denetimi altında çok uluslu bir güvenlik gücü kurulmasını öneriyor ve ‘geçiş döneminde Gazze Şeridi'ndeki tüm silahlı Filistin gruplarının tamamen yasaklanmasını’ kesin bir dille vurguluyor. Bu gücün görevleri arasında ‘uluslararası denetim altında Filistin güvenlik hizmetlerinin yeniden yapılandırılması’ da yer alıyor.

d
Gazze şehrine yönelik bombardıman, pazartesi gününden bu yana Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde devam eden müzakerelere rağmen dün de sürdü. (EPA)

Geçiş dönemi otoritesinin çalışmaları ve hedefleri ile ilgili olarak, ilk üç aylık bir kuruluş aşaması öngörülmekte olup, bu aşamada otorite faaliyete geçecek ve Gazze Şeridi dışında kalacak üyeleri seçilecek. ‘İlk konuşlandırma’ olarak adlandırılan ikinci aşama, yeni yönetimin tam anlamıyla göreve başlaması ve güvenlik durumunun sağlanması için altı ay sürecek. Bundan sonra, altyapı projelerine odaklanan ve iki ila üç yıl sürecek yeniden inşa aşaması başlayacak.

Son olarak planda, Trump planında ifade edildiği gibi, sorumlulukların ‘reform edilmiş Filistin Yönetimi’ne kademeli olarak devredilmesinin’ başlamasına atıfta bulunuluyor.

Planda dikkat çeken noktalardan biri, bölge halkının adeta yok sayılması. Yeniden imar meselesine değinilmesine rağmen, evleri yıkılan ve yerinden edilmiş Filistinliler bu planda görünmüyor. Plan, Filistin kurumlarını dışlayan bir nitelik taşırken, güvenlik sorumluluğunu da yıllar boyunca tamamen Filistin dışı güçlere devrediyor. Ayrıca, yeniden imarın büyük ölçüde kâr amacı güden şirketlerin faaliyetine bağlanması öngörülüyor. Başka bir deyişle, planın yayımlanan haliyle hayata geçirilmesi durumunda, önümüzdeki beş yıl boyunca Gazze Şeridi’nin kaderi dış aktörlerin elinde olacak.

Soru şu: Ortadoğu Dörtlüsü'nün temsilcisi olarak geçirdiği yıllarda hiçbir ilerleme veya başarı kaydetmemiş olmasına rağmen, Blair'in Amerikan iradesiyle Ortadoğu sahnesine geri getirilen planı uygulanacak mı?


Papa, Vatikan üst düzey yetkilisinin Gazze'deki "katliam" hakkında yaptığı açıklamaları destekledi

Papa XIV. Leo (AFP)
Papa XIV. Leo (AFP)
TT

Papa, Vatikan üst düzey yetkilisinin Gazze'deki "katliam" hakkında yaptığı açıklamaları destekledi

Papa XIV. Leo (AFP)
Papa XIV. Leo (AFP)

Papa XIV. Leo, dün yaptığı açıklamada, baş yardımcısı Kardinal Pietro Parolin'in pazartesi günü yaptığı ve Gazze'deki "katliamı" kınayan açıklamalarına destek verdi. Parolin, bu açıklamanın İsrail büyükelçiliğinden öfkeli bir tepkiye yol açmasına neden oldu.

Vatikan Devlet Sekreteri Kardinal Parolin, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırıyı “insanlık dışı ve savunulamaz” olarak nitelendirdi ve esir olarak tutulan rehineler için dua ettiğini belirtti.

Vatikan medyasına verdiği röportajda kardinal, Hamas ile İsrail arasındaki savaşın “felaket ve insanlık dışı sonuçlar doğurduğunu” belirterek, “tek suçları orada doğmuş olmak gibi görünen bu kadar çok çocuğun” her gün hayatını kaybetmesinden duyduğu şoku dile getirdi.

“Bu katliama alışmaya başladığımızdan korkuyoruz. İnsanları sadece ‘yan hasar’ olarak görmek kabul edilemez ve haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

Roma yakınlarındaki Castel Gandolfo'daki yazlık konutundan ayrılırken gazetecilere konuşan Papa, “kardinalin Kutsal Makam'ın görüşünü çok iyi ifade ettiğini” söyledi.

Bu yorumları, İsrail büyükelçiliğinin röportajı eleştirmesine ilişkin bir soruya yanıt olarak geldi.

Büyükelçilik, X platformunda yaptığı bir paylaşımda, röportajın “Hamas'ın rehineleri serbest bırakmayı veya şiddeti sona erdirmeyi sürekli reddetmesini görmezden gelerek, İsrail'i eleştirmeye odaklandığını” belirtti.

Büyükelçilik, “katliam” kelimesinin hem 7 Ekim'deki Hamas saldırısı hem de İsrail'in kendini savunma hakkına atfedilmesini kınadı. Büyükelçilik, “Vatandaşlarını koruyan demokratik bir devlet ile onları öldürmeye çalışan terör örgütü arasında ahlaki bir eşdeğerlik yoktur. Gelecekteki açıklamaların bu önemli ayrımı yansıtmasını umuyoruz” ifadesini kullandı.

Papa XIV. Leo ayrıca, İsrail tarafında “bin 200'den fazla kişinin hayatını kaybettiği bu terör saldırısıyla geçen iki çok acı dolu yıl”dan bahsetti.

Devamında şunları söyledi: “Sonra, iki yıl boyunca (...) 67 bin Filistinlinin öldürüldüğünü konuşuyoruz, bu da bize insanların işleyebileceği şiddet ve kötülüğün boyutunu düşündürüyor.” Şuöyle devam etti: “Nefreti azaltmalı, diyaloğa dönmeli ve barışçıl çözümler aramalıyız.”

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre İsrail'in resmi rakamlarına dayanan hesaplamasına göre, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın saldırısında çoğu sivil olmak üzere bin 219 kişi öldü.

Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı'na göre saldırıya yanıt olarak İsrail'in Gazze'de düzenlediği askeri harekat en az 67 bin 160 Filistinlinin ölümüne yol açtı.


Bıçaklı saldırıya uğrayan Alman belediye başkanı kritik durumda

Herdecke'nin yeni seçilen belediye başkanı Iris Stalzer (Dolaşımda)
Herdecke'nin yeni seçilen belediye başkanı Iris Stalzer (Dolaşımda)
TT

Bıçaklı saldırıya uğrayan Alman belediye başkanı kritik durumda

Herdecke'nin yeni seçilen belediye başkanı Iris Stalzer (Dolaşımda)
Herdecke'nin yeni seçilen belediye başkanı Iris Stalzer (Dolaşımda)

Alman yetkililer, dün çok sayıda bıçak yarasıyla bulunan Herdecke'nin yeni seçilen belediye başkanı Iris Stalzer'in durumunun kritik olduğunu bildirdi.

Radio WDR, 57 yaşındaki Stalzer'in öğle saatlerinde bıçaklandıktan sonra sürünerek eve döndüğünü bildirdi. Bild gazetesi ise Stalzer'in boynundan ve karnından bıçaklandığını belirtti.

Savcılar ve polisin yaptığı ortak açıklamada, soruşturmaların tüm olasılıkları incelediği ifade edildi. Reuters'a göre, "Şu anda ailenin olaya yakın müdahalesi göz ardı edilemez" dediler.

Şarku'l Avsat'ın DPA'dan aktardığına göre yetkililer, genç oğlu ve kızını sorgulamak üzere gözaltına aldı. Yetkililerin açıklamasında, Stalzer'in helikopterle hastaneye kaldırıldığı ve yoğun bakımda olduğu belirtildi.

Saldırı, Almanya'nın en büyük eyaleti olan Kuzey Ren-Vestfalya'daki politikacıların, Stalzer'in söylemini kışkırtıcı ve sert olarak nitelendirdiği bölgesel seçim kampanyasının ardından geldi.

Sosyal Demokrat Parti üyesi Stalzer, Ruhr bölgesindeki Herdecke belediye başkanı seçildikten sonra bu ay göreve başlayacak.

Polis, delil arayışında, 20 bin nüfuslu tarihi bir kasaba olan Herdecke'de yerel siyaset sahnesinde uzun süredir önemli bir isim olan işçi avukatı Stalzer'in evinin etrafındaki yolu kapattı. Stalzer, Yeşil Parti tarafından desteklenen muhafazakar bir belediye başkanını görevden düşürmüştü.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, hızlı bir soruşturma çağrısında bulundu.