Rus sineması Suriye savaşının resmi tarihini kurguluyor

Rus Rambosu, Palmira’da maceralara atılıyor. Militanlar tarafından öldürülen bir pilotun hikayesi işleniyor

2015 yılında bir Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesini konu alan ve çekimleri Lazkiye'deki Hmeymim üssünde yapılan filmin kamera arkası (Russia Today)
2015 yılında bir Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesini konu alan ve çekimleri Lazkiye'deki Hmeymim üssünde yapılan filmin kamera arkası (Russia Today)
TT

Rus sineması Suriye savaşının resmi tarihini kurguluyor

2015 yılında bir Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesini konu alan ve çekimleri Lazkiye'deki Hmeymim üssünde yapılan filmin kamera arkası (Russia Today)
2015 yılında bir Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesini konu alan ve çekimleri Lazkiye'deki Hmeymim üssünde yapılan filmin kamera arkası (Russia Today)

Suriye topraklarında alevlenen savaş, Rusya'ya askeri ve pazarlama boyutlarının ötesinde çeşitli alanlarda başarı fırsatları sunmaya devam ediyor.
Bir Rus askeri uzmanının yorumuna göre, yakın zamanda Moskova'da düzenlenen Ordu 2021 Forumu’nda yapılan açıklamaların çoğuna hakim olan Rus silahlarının üstünlüğünün güçlü bir şekilde tanıtımı da bu başarılar arasında yer almakta.
Suriye savaşı ise Rusya’yı 300'den fazla silah ve teknoloji modeli üzerinde pratik deneyim sahibi yaptı.
Devasa boyuttaki askeri forumda Suriye savaşının galipleri arasında Rus film yapımcılarının da yer alması ayrı bir başarı. Sinemacılar için Suriye, savaş filmi endüstrisini geliştirmek için zengin malzeme, görüntü, altyapı ve yetenekler sağlıyor. Rus sineması onlarca yıl boyunca ayrıntılarında tekrarladığı ve kullanılan araçları bakımından benzer olan dünya savaşı, Afganistan savaşı ve Çeçenistan’daki savaşlarla ilgili filmler yaptıktan sonra Rus savaş filmleri rekoruna yeni bir başarı eklemek için Suriye baş sıraya oturdu.
Son yıllarda Suriye savaş filmleri terimi Rus arama motorlarında kullanıldığında çok uzun olmayabilecek bir listede görülebiliyor. Ancak, bu filmler, hiçbir zaman bir iç savaştan bahsetmeyen, daha çok bir yabancı komplodan ve kötülüklerini konu edinen yapımlar.
Bu anlamda, Rus sineması, Washington politikalarını sorgulayan Vietnam temalı ABD sinemasının aksine Moskova resmi söylemi doğrultusunda bir tarihi kurguluyor.
Suriye savaşının sinematik anlatımının, tamamı Savunma Bakanlığı himayesinde ve sinema sektörü yerine çoğunlukla televizyon kanalına bağlı olarak çalışan çekim ekiplerinin çabalarıyla hazırlanıyor. Bir saati geçmeyen kısa veya orta metrajlı belgesellerden Rus film festivallerinde veya genellikle devlet kurumları tarafından düzenlenen etkinliklerde varlıklarını sürdürmeye çalışan filmlere çeşitlilik arz ediyor.
Suriye Olayları, Suriye Günlükleri ve Barışa Giden Uzun Bir Yol gibi bir dizi belgeselin ardından, kahramanlık hikayelerinin kaydedildiği uzun metrajlı filmler öne çıkıyor.
Böylece, yapımcılarının bakış açısından Suriye savaşına dair görüntüler aktaran Palmira filminden birkaç ay önce güç dengesine altüst etme gücüne sahip kahramanlıklara yer veren filmler ortaya çıktı. Film, kızı bir terörist grubun propagandasının etkisi altına girerek Suriye'ye giden Dağıstanlı bir doktorun etrafında dönüyor. Böylece Artur, onu kurtarmak için sınırı geçerek Rambo tarzında maceralar yaşadığı bir yolculuğa çıkıyor.
Filmin yönetmeni Ivan Bolotnikov, hikayenin “bir kişiyi kurtarmak dünyayı kurtarmaktır” ana fikrinden çıktığını söyledi. Şu anda vizyona girmeye hazırlanan ikinci uzun metrajlı film, 7 Ekimde düzenlenecek olan “Ordu 2021” forumunun tanıtım klipleri esnasında sinemalarda gösterime girecek olan Niba (Gökyüzü) filmi.
Buradaki mutlu olay Devlet Başkanı Vladimir Putin'in doğum günü. Forum çalışmaları sırasında filmi tanıtan ne film yapımcıları ne de Savunma Bakanlığı, filmin bu özel vesileyle yayınlanmasının nedenini açıklamadı.
Adı bir dizi gerilim, heyecan ve macera filminde oyuncu ya da yönetmen olarak karşımıza çıkan Rus yönetmen Igor Kopylov'un Sky (Gökyüzü) adlı filmi, Rus pilot Oleg Peşkov'un öldürülmesinin ve yardımcısı Konstantin Murakhtin'in 2015 yılında Suriye'de kurtarılmasının gerçek hikayesinden ilham alıyor.
Bu hikaye, Türk uçaklarının Suriye-Türkiye sınırı yakınında bir Rus savaş uçağını düşürmesiyle hararetli tartışmalara yol açan ve Moskova ile Ankara arasında neredeyse askeri bir çatışmaya neden olan olayın hikayesi. Ancak Rus pilot Türk füzesi nedeniyle öldürülmedi. Tam tersine paraşütle atlamasının ardından işaret fişeğini takip eden silahlı gruplar tarafından yere inmeden önce açılan ateş sonucu öldürüldü. Yardımcısı ise, Hizbullah güçlerinin desteğini alan Rus güçlerinin kendisine ulaşması ve Hmeymim üssüne götürülmesi ile kurtuldu.
Pilota daha sonra Rusya Kahramanı unvanı verildi ve Hmeymim üssünde kendisine bir anıt dikildi. Filme gelince, yapımcıları 2017'den beri bunu düşünüyor. Kovid-19 salgınının patlak vermesi gibi engeller olmasaydı filmin 2019'da vizyona girmesi gerekiyordu. Film, Rusya Ulusal Savunma Merkezi, Lipetsk Pilot Eğitim Merkezi ve Suriye'deki Himeymim Hava Üssü de dahil olmak üzere Rusya Savunma Bakanlığı'nın gerçek tesislerinde çekildi. Film, ilk uzun metrajlı filmde olduğu gibi, Rusya Savunma Bakanlığı ile işbirliği içinde ve devlet televizyon kanallarının katılımıyla bir film şirketi tarafından çekildi.



İktidar koridorları ve arzulanan barış

İktidar koridorları ve arzulanan barış
TT

İktidar koridorları ve arzulanan barış

İktidar koridorları ve arzulanan barış

Ahmet Mahir

89 yaşındaki Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, uzun yıllardır yoldaşı olan Hüseyin eş-Şeyh'i halefi olarak seçerek rejimin istikrarını korumaya büyük önem veriyor. Abbas böylece Filistin'deki iç bölünmeleri yönetebilecek, İsrail ile ABD'nin artan dış baskılarına etkili bir şekilde yanıt verebilecek bir liderlik yapısı oluşturmayı amaçlıyor.

Ancak Şeyh'in Filistin Ulusal Otoritesi Başkan Yardımcısı olarak atanmasının, bir gün uzun zamandır arzulanan devleti ve ulusal egemenliği sağlayacak pragmatik Filistin liderliğine doğru gerçek bir geçişin işareti olup olmadığı sorusu hâlâ ortada duruyor.

Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) başkan yardımcılığına da atanan Şeyh'in en önemli önceliklerinden biri, işgal altındaki Batı Şeria'da Hamas'a yönelik her türlü destek ifadesine karşı katı bir sıfır tolerans politikası uygulamak olabilir. Ayrıca, İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim birimlerini genişletmenin yanı sıra, Gazze Şeridi'ni bölgelere ayırma ve bazılarında süresiz kalma konusundaki ısrarının dayattığı önemli meydan okumalara rağmen, İsrail savaşının sona ermesinin ardından Filistin Otoritesi'nin Gazze Şeridi'ne kısmen veya tamamen geri dönmesine yönelik olası bir çerçevenin müzakere edilmesiyle görevlendirileceği de tahmin ediliyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre 64 yaşındaki ve Fetih hareketinin kıdemli liderlerinden biri olan Şeyh’in karşı karşıya olduğu gerçek sınav sadece İsrail işgaline karşı koymakta değil, aynı zamanda, Filistin Otoritesi'nin popülaritesindeki önemli düşüşün üstesinden gelmekte gizli olabilir. Başarılı olmak için gerçek halk desteğini kazanması ve FKÖ içindeki diğer Filistinli fraksiyonların onayını almanın bir yolunu bulması gerekiyor. Eğer İsrail suikastlarından sağ kurtulurlarsa, Hamas'ın yurtdışındaki lider kadrosu ile müzakere etmek gibi zorlu görevinden ise bahsetmiyoruz bile.

Fetih hareketinin deneyimli liderlerinden Şeyh'in karşı karşıya olduğu gerçek zorluk, yalnızca İsrail işgaline karşı koymakta değil, aynı zamanda Filistin Otoritesi'nin popülaritesindeki önemli düşüşün üstesinden gelmekte gizli olabilir

Şeyh’in ataması, Filistin toplumunun, özellikle de işgal altındaki Batı Şeria'daki bazı kesimleri tarafından, eski güç yapılarına dayanan siyasi çerçeveyi sağlamlaştırma girişimi olarak görülüyor. Bölgeye yaptığım sık ziyaretlerde, bu kesimlere Filistin liderliğinin ihtiyaçlarını karşılayamaması konusunda yaygın bir hoşnutsuzluk ve hayal kırıklığı duygusunun hakim olduğunu bizzat gözlemledim. Kendileri ile yaptığım görüşmelerde Filistin Otoritesi'nin eski üst düzey yetkilileri de bunu doğruladı. Onlara göre eski muhafızlar, Filistin Otoritesi’nin bölgesel ve küresel değişimlere uyum sağlama kapasitesini ciddi şekilde engelliyor, hatta gerçek reformların yapılmasını bile engelliyorlar. Bu muhalif akıma göre, Filistin Otoritesi, İsrail saldırganlığı gerçekliğiyle mücadele etmekten ve Gazze'de devam eden soykırımı durdurmaktan aciz.

Filistin kolektif hafızasının bir parçası

Şeyh, 1948’deki Nekbe sırasında zorla yerlerinden edilen Filistinli bir ailenin çocuğu olarak 1960 yılında Ramallah'ta doğdu. Bu durum, muhaliflerinin onun Filistin davasına olan sadakati konusundaki şüphelerini ortadan kaldırabilir. Zira çocukluğu ve gençliği onu Filistin'in daha geniş kaybetme, yerinden olma ve direnme anlatısına bağlıyor. Böylece Filistin toplumsal hafızasının bir parçası haline geliyor.

Taraftarlarının gözünde Şeyh, Filistin'in hakları ve tanınması için verilen süregelen mücadeleyi temsil ediyor. Hele ki henüz 18 yaşındayken İsrail tarafından hapse atıldığı ve 1978-1988 yılları arasında 10 yılını cezaevinde geçirdiği göz önüne alındığında.

Cezaevindeyken İbraniceyi öğrendi ve bu dili akıcı bir şekilde konuşur hale geldi; bu beceri daha sonra İsrail ile müzakerelerdeki rolünü güçlendirdi.

Bu ortak acı tarih, hayal kırıklıklarının ve iç bölünmelerin damga vurduğu bir ortamda birleştirici bir etken ve siyasi güç kaynağı olabilir.

2007'den bu yana işgal altındaki topraklarda İsrail ile güvenlik konularında baş koordinatör olarak üstlendiği resmi görevi, muhalifleri tarafından onun atanmasında olumsuz bir nokta olarak görülebilir. Ancak siyasi açıdan onun en güçlü silahı ve eşsiz gücü olabilir. Bunun nedeni, Sivil İşler Genel Otoritesi Başkanı olarak İsrail ile müzakerelerde sahip olduğu kapsamlı deneyimin, güvenlik dinamikleri ile doğrudan ve dolaylı müzakere kanalları konusunda derin bilgi sahibi olduğunu göstermesi.

Abbas'ın 2022 yılında onu FKÖ Yürütme Komitesi Genel Sekreteri ve Müzakere Dairesi Başkanı olarak ataması da şaşırtıcı değil. Dolayısıyla İsrail ile güvenlik koordinasyonu ve müzakerelerden sorumlu başlıca isim olması, onun Filistin Devlet Başkanı nezdinde nüfuzunu ve kazandığı güveni artırıyor.

sdfgthy
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve yeni atanan yardımcısı Hüseyin Şeyh, 26 Nisan'da Ramallah'ta düzenlenen FKÖ Yürütme Komitesi toplantısının başlangıcında (AFP)

Şeyh'in karşı karşıya olduğu bir diğer büyük zorluk ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun kendisi. Netanyahu birkaç gün önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u, kendi deyimiyle “ülkemizin kalbinde İsrail Devleti'ni yıkmayı amaçlayan bir Filistin devleti kurulması” fikrini destekleyerek “büyük bir hata” yapmakla eleştirmişti. Oysa Netanyahu, Filistin Otoritesi'nin 1993 Oslo Anlaşması'ndan bu yana, İsrail'in 1967'de işgal ettiği topraklarda, BM’nin 1947’deki Taksim Planı’nda yer alan topraklardan daha küçük bir alanda bir Filistin devletinin kurulması yoluyla çatışmaya siyasi ve barışçıl bir çözüm bulunmasını desteklediğini gayet iyi biliyor.

Geçtiğimiz yıl kendisi ile bir röportaj yaptığım ve İsrail ile birlikte bir Filistin devletinin kurulması ve Filistin Otoritesi ile müzakerelere verdiği destekle bilinen selefi Ehud Olmert'in aksine, Netanyahu ve aşırı sağcı ideolojisi, Şeyh’in siyasi güçlenme arayışının önündeki en büyük engel olabilir. Şeyh, İsrail'in en uzun süre görevde kalan ve 17 yılı aşkın iktidarı boyunca Filistin Ulusal Otoritesi Başkanı ile tek bir görüşme bile yapmayan bir Başbakan ile müzakereleri nasıl yeniden başlatabilir?