Ocak-Temmuz döneminde trafiğe 724 bin 277 aracın kaydı yapıldı

Reuters
Reuters
TT

Ocak-Temmuz döneminde trafiğe 724 bin 277 aracın kaydı yapıldı

Reuters
Reuters

Türkiye'de ocak-temmuz döneminde 724 bin 277 taşıtın trafiğe kaydı yapıldı, 23 bin 909 taşıtın kaydı silindi.
Türkiye İstatistik Kurumu, temmuz ayına ilişkin motorlu kara taşıtları istatistiklerini açıkladı.
Buna göre, temmuz sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı 24 milyon 841 bin 868 oldu.
Bu araçların yüzde 54,3'ünü otomobil, yüzde 16,3'ünü kamyonet, yüzde 14,7'sini motosiklet, yüzde 8'ini traktör, yüzde 3,5'ini kamyon, yüzde 2'sini minibüs, yüzde 0,9'unu otobüs ve yüzde 0,3'ünü özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Temmuzda trafiğe kaydı yapılan toplam taşıt sayısı 116 bin 988 olarak belirlendi. Bu taşıtlar arasında otomobil yüzde 54 ile ilk sırada yer aldı. Otomobili yüzde 24,3 ile motosiklet, yüzde 14,7 ile kamyonet, yüzde 3,7 ile traktör, yüzde 2,5 ile kamyon, yüzde 0,5 ile minibüs, yüzde 0,2 ile otobüs, yüzde 0,1 ile özel amaçlı taşıtlar izledi.
Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı, temmuzda bir önceki aya göre yüzde 12,1 arttı. Artış oranları kamyonette yüzde 55,6, otomobilde yüzde 21,8, minibüste yüzde 14,8 ve kamyonda yüzde 10,9 olurken özel amaçlı taşıtlarda yüzde 56,5, traktörde yüzde 30,2, otobüste yüzde 15,5 ve motosiklette yüzde 10 azalış şeklinde kayıtlara geçti.
Temmuzda trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 15,8 azaldı. Bu dönemde trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı kamyonda yüzde 52,4 ve kamyonette yüzde 6 artarken özel amaçlı taşıtlarda yüzde 83, otobüste yüzde 57,9, minibüste yüzde 25,9, otomobilde yüzde 23,9, motosiklette yüzde 8,6, traktörde yüzde 6,5 azaldı.
Temmuz ayında 666 bin 610 taşıtın devri yapıldı. Devri yapılan araçların yüzde 69,9'unu otomobil, yüzde 15,8'ini kamyonet, yüzde 7,3'ünü motosiklet, yüzde 2,6'sını traktör, yüzde 1,9'unu kamyon, yüzde 1,9'unu minibüs, yüzde 0,5'ini otobüs ve yüzde 0,1'ini özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Geçen ay 63 bin 218 otomobilin trafiğe kaydı gerçekleştirildi.

7 ayda trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı yüzde 37,4 arttı
Ocak-temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı yüzde 37,4 artarak 724 bin 277, trafikten kaydı silinen taşıt sayısı yüzde 15,7 azalarak 23 bin 909 oldu. Böylece ocak-temmuz döneminde trafikteki toplam taşıt sayısında 700 bin 368 adet artış gerçekleşti.
Bu dönemde trafiğe kaydı yapılan 406 bin 408 otomobilin yüzde 60,6'sının benzin, yüzde 25,8'inin dizel, yüzde 8,3'ünün elektrikli veya hibrit, yüzde 5,3'ünün LPG yakıtlı olduğu görüldü.
Temmuz sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 13 milyon 501 bin 223 adet otomobilin ise yüzde 37,9'unun dizel, yüzde 36,1'inin LPG, yüzde 25,1'inin benzin yakıtlı, yüzde 0,5'inin elektrikli veya hibrit olduğu tespit edildi. Yakıt türü bilinmeyen otomobillerin oranı ise yüzde 0,3 oldu.
Yılın 7 ayında trafiğe kaydı yapılan 406 bin 408 otomobilin yüzde 30,9'unun 1401-1500, yüzde 25,8'inin 1300 ve altı, yüzde 20,8'inin 1301-1400, yüzde 15,3'ünün 1501-1600, yüzde 6,2'sinin 1601-2000, yüzde 0,7'sinin 2001 ve üstü motor silindir hacmine sahip olduğu belirlendi.
Söz konusu dönemde trafiğe kaydı yapılan otomobillerin yüzde 40,7'sinin rengi beyaz oldu.

 


Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe