Bağdat, anlaşamayan ülkeleri diyalog masasının etrafında toplamayı başardı

Bağdat, 18 yıllık yalnızlığın ardından bugün Irak’ın istikrarını görüşmek amacıyla Arap dünyasının da katıldığı bölgesel-uluslararası düzeyde bir konferansa ev sahipliği yapacak.

Bağdat Konferansı katılımcıları için hazırlanan “Hoş Geldiniz” yazılı pankartın önünde bir Özel Kuvvetler mensubu duruyor (AFP)
Bağdat Konferansı katılımcıları için hazırlanan “Hoş Geldiniz” yazılı pankartın önünde bir Özel Kuvvetler mensubu duruyor (AFP)
TT

Bağdat, anlaşamayan ülkeleri diyalog masasının etrafında toplamayı başardı

Bağdat Konferansı katılımcıları için hazırlanan “Hoş Geldiniz” yazılı pankartın önünde bir Özel Kuvvetler mensubu duruyor (AFP)
Bağdat Konferansı katılımcıları için hazırlanan “Hoş Geldiniz” yazılı pankartın önünde bir Özel Kuvvetler mensubu duruyor (AFP)

Bugün (cumartesi) Uluslararası Bağdat Havalimanı’ndan başlayarak, “Irak'a Komşu Ülkeler Konferansı” çalışmalarının başlayacağı Yeşil Bölgeye uzanan yolda konferansa çeşitli düzeylerde üst düzeyli bir katılım gösteren 9 ülkenin bayrakları dalgalanıyor. Aynı şekilde konferansın güvenliğini artırmak için yolun iki tarafına Irak Özel Kuvvet unsurları konuşlandırıldı. 18 yıldır yalnızlık çeken ve izole edilen Irak’ta düzenlenen bu konferans, Arap dünyasından ülkelerin de katıldığı bölgesel-uluslararası düzeyde bir konferans olma özelliğine sahip. Konferans aynı zamanda Irak siyasetinde seçimler gibi iç politika ve Irak’ın içişlerine bölgeden yapılan müdahaleler ve dış politika meseleleriyle ilgili sert ihtilafların gölgesinde gerçekleşecek.
Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ile rakipleri Fetih ve Kanun Devleti Koalisyonu arasında büyük çekişmelerin olduğu bir ortamda seçimlerin akıbetini takip eden Iraklılar, ülkelerinin bu boyutta bir uluslararası konferansa ev sahipliği yapmasının faydaları konusunda hemfikirler. Irak hükümetinin yalnızca komşu ülkeleri değil aynı zamanda Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar ve Fransa gibi bölgesel ve küresel güçleri davet ettiği böyle bir zamanda, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’ye karşı olanların bu süreçte yapacağı en son şey Kazımi ve hükümetini eleştirmeleridir. Kazımi’ye karşı olup da İran’a yakın duran siyasi aktörler, Şam’ın katılmaması nedeniyle zirvenin önemini küçümsemeye çalıştı. Ancak Kazımi, Suriye’yi neden zirveye davet etmediği hususunu açıkladığı bir mektubu Haşdi Şabi Heyeti Başkanı Falih el-Feyyad aracılığı ile Suriye’ye gönderdi. Nitekim Suriye medyasında Feyyad ve Esed’in görüşmesine dair çıkan haberler dikkate alınırsa Şam, bu hususta Bağdat’ın pozisyonunu anlayışla karşıladı. Söz konusu taraflar da Suriye’nin katılımına yönelik ilgi kaybolana kadar bir süre daha bu meseleyi dillendirmeye devam ettiler.
Konferansın gündem maddeleri ve orada görüşülecek meseleler ilan edilmemekle birlikte Konferans Sözcüsü ve Dışişleri Bakanlığı Kıdemli Müsteşarı Nizar El-Hayrullah, yaptığı açıklamada, “Konferans bölge ülkeleri arasındaki ihtilaflı meseleleri görüşmeyecek” dedi. Ancak geçtiğimiz günlerde konferans için hazırlıkların yapıldığı ve son derece kısıtlı bilgi aktarımının olduğu bir ortamda, konferansta bölge ülkeleri arasındaki ihtilafların konuşulacağı fikri ağırlık kazanmıştı. El-Hayrullah konferansta Irak’ın istikrarı, egemenliği ve içişlerine karışılmaması konularının konuşulacağını belirtti.
Irak’ın başkenti Bağdat’ta bulunan Mustansıriyye Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Dr. Halid Abdulileh, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Irak bu zirve veya konferans aracılığıyla, 1990’da Kuveyt Savaşı’nın ardından Arap ve İslam ülkeleri arasında tümüyle kaybettiği konumuna tekrar geri dönmek için ilk fiili adımı atmış oldu. Konferansın başlamasının hemen öncesinde Irak Başbakanı Kazımi’nin geçen hafta Kuveyt’i ziyaret etmesi, geçmiş defterleri tümüyle kapatmanın ve Irak’ın yeni rolünün bir ifadesidir. Bu önemli bir husus ve 2003 öncesinde Irak’ın durumunu Irak’ın katılmadığı konferanslarda görüşen tüm komşu ülkelere bir mesajdır. Şu an ise o ülkeler bölgesel meseleleri görüşmek için Bağdat’ta toplanıyorlar” diye konuştu. Abdulileh, konferansta bölgedeki ülkeler arasında ihtilaflı konuların konuşulmaması kararı hakkında, “Konferansta, Irak’ın egemenliğine ve uluslararası toplumun güçlü bir şekilde desteklemesi nedeniyle erken seçimlerle ilgili hususların görüşülmesine odaklanılacak. Irak’ın egemenliği ve içişlerine müdahale edilmemesine yönelik vurgunun akabinde konferansta görüşülecek ikinci önemli konu, ekonomi ve yatırımdır. Zira Irak, tahakküm ve nüfuz mücadelesi değil, meşru bir rekabet istiyor” dedi.
El-Irakiyye Üniversitesi’nde Uluslararası Medya Profesörü Dr. Fadıl el-Bedrani, konferansla ilgili Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:
“Zirvenin Bağdat’ta yapılması birçok önemli işaret taşıyor. Bunlardan biri de küresel aktörlerin bölgede barışı sağlama konusunda bir ana eksen olarak Bağdat’ın rolüne ve bunun görmezden gelinemeyeceğine ikna olduğudur. Burada önemli bir husus var o da Bağdat’ın, Mustafa el-Kazımi hükümetinin yönetimi altında yaptığı hamlelerle ve Arap ve komşu ülkelere gösterdiği niyetleriyle kendisini önemli bir siyasi aktör olarak kabul ettirmeye başlamasıdır. Irak hükümeti bu konferans aracılığıyla çatışmalı taraflara, Irak’taki çatışma oyununa son vermeleri gerektiğini ve herkesin Irak’ı destekleme ve topraklarındaki çekişmelerini bitirmedikçe bölgede istikrar olmayacağını anlatmak istedi. ABD gibi etkili uluslararası güçler, bölgede sükuneti sağlamak gerektiğini ve bunun da Irak’taki durumu düzeltmedikçe gerçekleşmeyeceğini anladı. Buna ek olarak, oyunun kuralları değişti ve Taliban örgütünün Afganistan’ı yönetmek için geri dönmesi dersi, ABD-Çin rekabeti gibi küresel güçlerin arasındaki dengede yeni bir değişimi ifade ediyor.”
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, zirveyi takip edecek olan Arap ve yabancı basın heyetleriyle uzun süren bir görüşme gerçekleştirdi. Salih, görüşmede yaptığı konuşmada, “Bölgenin, ortak güvenliğe, ekonomik ilişkiye ve Irak’ın güvenlik ve istikrarına dayanan yeni bir çalışma düzenine ihtiyacı var. Irak’ın güvenlik ve istikrarı, bu düzenin kurulmasında vazgeçilmez bir unsurdur. Irak bölgede merkezi bir ülkedir. Herkesle olan dengeli ilişkileri ve coğrafi konumu Irak’ı diyalogda etkili bir unsur ve bölgesel çıkarların buluştuğu bir alan haline getiriyor. Bölgedeki krizler; savaşlar, çatışmalar ve Irak’ın doğal rolünü yerine getirememesi nedeniyle, bölgedeki güvenlik ve iş birliği düzeninin çökmesinden kaynaklanıyor. Irak’ın, tam egemen bir ülke olarak rolüne geri dönmesi, bölgesel güvenlik ve istikrarın sütunları olacaktır. İşbirliği ve Ortaklık İçin Bağdat Konferansı, bölgeyi kuşatan gerilimleri ve krizleri hafifletmeye ve bu yoldaki yapıcı diyalog sürecini desteklemeye katkı sağlayacak” ifadelerini kullandı.

 


ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

İbrahim Hamidi

Al Majalla ABD, Suriye ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan ve Şam ile hem Washington hem de BM arasındaki ilişkilerin potansiyel yönünü gösteren üç belgeye ulaştı.

ABD tarafından hazırlanan belgede, yaptırımların hafifletilmesi ve iki yıllık bir muafiyet için Şam'ın bazılarını kabul etmekte zorlandığı sekiz talep yer alıyor. Bu taleplerin ilki, tüm Filistinli grupları ve siyasi faaliyetleri yasaklayan genel bir resmi bildiri yayınlanması, ikincisi ise hem İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) hem de Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırarak ABD’nin kendi güvenliğine karşı tehdit olarak gördüğü herkesi hedef almasını kabul etmesiydi. ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Natasha Franceschi tarafından geçtiğimiz mart ayı ortalarında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’ye teslim edilen mektuba Şam'ın verdiği yazılı yanıtta, eski Suriye rejimine ait kimyasal silahların imhası, DEAŞ ve terörle mücadele ve ordunun kurulması da dahil olmak üzere çeşitli konularda ilerleme kaydedildiği belirtildi.

BM Genel Sekreter Yardımcısı ve eski Suriye Başbakan Yardımcısı Abdullah Dardari tarafından hazırlanan BM belgesinde ise Şam'ın BM Kalkınma Programı'nın (UNDP) Avrupa'da dondurulan ve yarım milyar dolar olduğu tahmin edilen Suriye devletine ait fonların ABD’nin yaptırımlarından muaf tutularak Suriye'deki projelere harcanmasını denetlemesini kabul etmesi önerisi ele alınıyor.

Suriye’nin Avrupa'da dondurulan 500 milyon doları serbest bırakılacak

Öte yandan Maliye Bakanı Muhammed Yasir Berniye ve Suriye Merkez Bankası Başkanı Abdulkadir el-Husriyye’nin de yer aldığı bir heyetin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) toplantılarının yanında hafta sonunda Suriye konulu bir yuvarlak masa toplantısına katılmak üzere Washington'a yapacağı ziyaret için hazırlıklarda sona gelindi. Dışişleri Bakanı Şeybani de hafta sonunda BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) bakanlar toplantısına katılmak ve Suriye bayrağını göndere çekmek üzere New York'u ziyaret edecek.

Reuters , Suudi Arabistan hükümeti ve Dünya Bankası'nın ev sahipliğinde ev sahipliğinde Washington'daki uluslararası finans kuruluşlarının yıllık toplantıları çerçevesinde Suriye konulu bir toplantının gerçekleştirileceğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre  Suudi Arabistan, Suriye'nin Dünya Bankası'na olan borcunun yaklaşık 15 milyon dolarlık kısmını ödeyerek, Suriye'nin yeniden inşası ve diğer ekonomik destek konuları için milyonlarca dolarlık potansiyel hibelerin önünü açmayı planlıyor.

Bu çerçevede Dünya Bankası, geri ödemenin ardından Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA) aracılığıyla elektrik ve altyapı sektörü için beklenen 300 milyon dolar ile Suriye'yi destekleyebilir.

Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

Öte yandan Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

UNDP tarafından hazırlanan belgede, 2011 yılından sonra Avrupa'nın eski rejime yaptırım uygulamasından bu yana, Suriye devletine ve Suriyeli şahıslara ait, yaklaşık yarım milyar dolar (500 milyon dolar) olduğu tahmin edilen ve uluslararası yaptırımlar kapsamında dondurulan yurt dışındaki mal varlıkları olduğu belirtiliyor. Belgede UNDP'nin Suriye Merkez Bankası ile koordinasyonlu olarak bu sorunun çözümü için Suriyeli ve uluslararası taraflar arasında arabulucu ve kolaylaştırıcı bir rol oynaması öneriliyor.

Belgedeki öneriler arasında dondurulan söz konusu fonların doğrudan Suriye devletine verilmesi yerine BM, yani UNDP aracılığıyla Suriye'deki kalkınma ve yeniden inşa projelerinin finansmanına yatırılması için kurumsal bir mekanizma kurulması da yer alıyor. Zira bağışçı ülkeler, bu fonları meşruiyeti ve kötüye kullanılma potansiyeli ile ilgili hukuki ve siyasi sorunlar nedeniyle doğrudan Suriye makamlarına teslim etmekten çekiniyor.

dsfv
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills ile Suriye'nin başkenti Şam'daki Halk Sarayı'nda bir araya geldi (SANA)

Batılı bir diplomat, dondurulan fonların Suriye devletine ait olduğunu ve aracı olmadan elden çıkarılabileceğini, bunun da paranın harcanması ve ülkedeki projelerin finanse edilmesindeki mali yükü arttıracağını söyledi.

Bu arada BM, bu dosyadaki herhangi bir hamle için gerekli yasal ve kurumsal senaryoları geliştirdi. Bu senaryolar arasında, birkaç gün önce Suriyeli ekonomist Abdulkader Husrieh tarafından teslim edilen ve Suriye Merkez Bankası'na bu fonların uluslararası yasalara uygun olarak talep edilmesi ya da kullanılması, şeffaflığın ve yaptırım kararlarına uyumun sağlanması için yasal yollar konusunda danışmanlık yapılması yer alıyor.

New York'ta Suriye bayrağının göndere çekilmesi

Hafta sonunda New York'a gidecek olan Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’nin BM merkezinde Suriye bayrağını göndere çekeceği ve BMGK toplantılarına katılacağı bir programı var. BMBGK’daki toplantılar çerçevesinde 25 Nisan'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen bir brifing verecek ve 29 Nisan'da Ortadoğu'nun durumuna ilişkin bir oturum düzenlenecek.

Şeybani ziyaretini, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulunmasının ardından gerçekleştirdi. Washington, Beşşar Esed rejiminin son on yıllık dönemi boyunca bu adımı hiç atmamıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulundu.

ABD’de hakim olan iki eğilim

Esed rejiminin 8 Aralık'ta düşmesinin ardından Arap ve Avrupa ülkeleri, Şam’daki yeni hükümet ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile ilişkilerini başlattı. Washington temkinli bir yaklaşım benimserken ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, Şam'da Ahmed eş-Şara ile görüştü. Washington ayrıca Şara hakkında verilecek bilgi için koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü de iptal etti.

Öte yandan terörle mücadele alanında da ABD ile Suriye arasında iş birliği ve bilgi alışverişi yapıldı. Washington Şam'a en az sekiz terör eyleminin engellenmesini sağlayan bilgiler sağladı. Ayrıca Cumhurnbaşkanı Şara, Trump'a başkanlık seçimlerindeki zaferi dolayısıyla bir tebrik telgrafı gönderdi. Şara, İngilizce olan tebrik mesajında, “Onun (Trump’ın) Ortadoğu'ya barış getirecek ve bölgeye istikrarı yeniden kazandıracak bir lider olduğuna eminiz. İki ülke arasındaki ilişkileri diyalog ve anlayış temelinde geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz. Yeni yönetim altında ABD ve Suriye, her iki ülkenin de isteklerini yansıtan bir ortaklık kurma fırsatından yararlanacaktır” ifadelerini kullandı.

dfvgt
Suriye'nin Haseke vilayetinin kuzeydoğusunda, Suriye-Türkiye sınırındaki petrol sahalarında devriye gezen ABD askerleri, 3 Eylül 2024 (AFP)

Ancak ABD yönetimi, bazı Arap ülkelerinin Washington'a Suriye konusunda daha açık bir yaklaşım benimsemesi yönündeki tavsiyeleri karşısında tutumunu değiştirerek daha temkinli bir yaklaşım benimsedi. ABD'nin tüm kurumlarının katılımıyla Suriye'ye ilişkin bütüncül bir ABD politikası oluşturulması için ülke içinde çalışmalar devam ediyor. Eski Başkan Barack Obama yönetiminde Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Joel Rubin, Suriye dosyasını denetleyecek en önemli pozisyonu devralması bekleniyor.

Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills’i Şam’daki Halk Sarayı'nda kabul etti. Böylece yeni yönetimin göreve gelmesinden bu yana ilk kez bu tür bir ziyaret gerçekleşmiş oldu. Dışişleri Bakanı Şeybani de Mills ile bir araya gelerek Suriye'deki güvenlik ve ekonomik durum ile Şam ve Washington arasında karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı stratejik bir ortaklık kurulması olasılıklarını görüştü.

Toplantıda ayrıca sınır ötesi milisler, uyuşturucu ve organize suçların yayılması ve ABD'nin Suriye'ye uyguladığı tek taraflı yaptırımların etkisi gibi iki ülkenin ve bölgenin karşı karşıya olduğu ortak tehditler ele alındı. Suriye tarafından yapılan resmi açıklamaya göre görüşmede Suriye tarafı, iki ülke arasında güvenin tesis edilmesi ve yapıcı bir iş birliğine girilmesi yönünde temel bir adım olarak bu yasadışı yaptırımların kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Al Majalla’ya konuşan yetkililere göre ABD yönetiminin iki eğilimi var. Bunlardan ilki Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, Ulusal İstihbarat Direktörü DNI) Tulsi Gabbard ve Trump'ın Terörle Mücadele Danışmanı Sebastian Gorka tarafından temsil ediliyor. Gabbard ve Gorka, Suriye’deki yeni hükümetle herhangi bir angajman anlaşmasına karşı çıkarken BMGK’nın ve Washington'ın HTŞ'yi ve HTŞ yöneticilerini ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırma kararı merceğinden bakıyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından temsil edilen ikinci eğilimdeki grup ise şartlı angajman anlaşması yapılmasını destekliyor. Bu gruptakiler, yeni Suriye yönetiminin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyorlar.

ABD’de yeni Suriye yönetimimin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını kabul eden güçlü bir eğilim var.

ABD'nin sekiz talebi

Bu doğrultuda ABD’nin eski ve yeni yönetimlerinden temsilciler, ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Franceschi’nin geçtiğimiz mart ayında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’ye teslim ettiği ve ‘güven inşa edici’ sekiz talep ve Washington'ın atabileceği ilgili adımları içeren bir mektup hazırladılar.

Al Majalla’nın bir kopyasına ulaştığı belgeye göre bu talepler arasında ‘profesyonel bir ordunun kurulması, kritik öneme sahip komuta kademelerine yabancı askeri isimlerin yerleştirilmemesi, tüm kimyasal silah tesislerine ve programlarına erişim izni verilmesi, başta gazeteci Aston Tice olmak üzere Suriye’de kaybolan ABD vatandaşları için bir komisyon kurulması, Suriye'nin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki el-Hol Kampı’nda kalan DEAŞ üyelerinin ailelerinin teslim edilmesi, DEAŞ'a karşı mücadelede Uluslararası Koalisyonla iş birliği yapılacağı taahhüdünde bulunulması, ABD’nin Suriye topraklarında Washington'ın ulusal güvenliğine karşı bir tehdit olarak gördüğü herkese karşı terörle mücadele operasyonları yürütmesine izin verilmesi, Suriye'deki ‘tüm Filistinli milisleri ve siyasi faaliyetleri yasaklayan’ resmi bir bildiri yayınlanması ve ‘İsrail'in endişelerini gidermek için’ Filistinli grupların üyelerinin sınır dışı edilmesi, İran'ın Suriye’de konuşlanmasının engellenmesi ve hem DMO hem de Hizbullah'ın terör örgütü olarak tanımlanması’ yer alıyor.

dfrgt
ABD Kongre Üyesi Cory Mills, Suriye'nin başkenti Şam’da Eski Şehir bölgesinde yürürken, 18 Nisan 2025 (Reuters)

Listede ‘kapsayıcı bir hükümet’ kurulması talebi ya da geçiş dönemi adaleti, insan hakları, anayasal reform ve siyasi süreçle ilgili somut konular ise yer almadı. Buna karşın belgede, 6 Ocak'ta muafiyetlerin ilan edilmesinin ardından, altı aylık süre temmuz ayında sona erdiğinde yaptırımların hafifletileceği ve muafiyetlerin uzatılacağı sözü verildi. Ayrıca talepler konusunda ilerleme kaydedilmesi halinde Başkan Donald Trump'ın Suriye ekonomisinin hareketlenmesi ve dış yardım sağlanmasının önündeki başlıca engel olan ‘Caesar (Sezar) Yasası'nın belirli bir süre için dondurulmasına yönelik bir kararname imzalayabileceği belirtildi.

Şam’ın yanıtı iş birliği ve yaptırımların hafifletilmesi talebi oldu

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Şam, çeşitli tarafların, özellikle grupların ‘siyasi faaliyetlerinin’ yasaklanması, ‘şahısların peşine düşülmesi’ ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin Suriye topraklarında serbestçe hareket etmesine izin verilmesi yönündeki tavsiyelerine rağmen bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta sonu, attığı adımları ve bazı taleplere ilişkin çekincelerini içeren yazılı bir yanıtı Washington'a gönderdi. Washington, şu an bu talepleri inceliyor. Batılı yetkililer, Şam'ın kimyasal silahlarla ilgili adımların birçoğunu zaten yerine getirdiğini düşünüyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, geçtiğimiz şubat ayında Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Genel Direktör Fernando Arias başkanlığındaki bir heyeti kabul etti. Bu görüşme, ‘Suriye’de savaş sırasında kimyasal silah kullanmakla’ suçlanan Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra OPCW tarafından Şam'a yapılan ilk resmi ziyaretti.

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı ve bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Arias, OPCW heyetinin Şam'daki görüşmelerinin Suriye'nin kimyasal silah dosyasının nihai olarak kapatılmasının önünü açtığı yorumunda bulundu. Şam'a yaptığı ziyaretin ‘yeni bir başlangıç’ için bir fırsat olduğunu söyleyen Arias, Esed döneminde yıllarca süren gerginliğin ardından bu konuda yeni bir sayfa açma şansı yakaladıklarını belirtti. OPCW, Suriye'nin silah programıyla bağlantılı olabilecek ve Esed rejiminin çöküşünden sonra keşfedilen 100'den fazla alan olduğunu tahmin ediyor.

Şam ayrıca Filistinli silahlı grupların faaliyetlerini engellemek, DEAŞ ile mücadele etmek ve Washington'ın müttefiki SDG ile ilişkilerini geliştirmek gibi adımlar da attı.

Bu çerçevede Şara, ABD yapımı helikopteriyle iki kez Şam'a giden SDG lideri Mazlum Abdi ile bir anlaşma imzaladı. Şam'da 10 Mart'ta imzalanan ilkeler belgesinin uygulanması için çeşitli adımlar atıldı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) önümüzdeki aylarda Suriye'de konuşlu ABD askerlerinin sayısını binin altına indirmeyi planladığını açıkladı. ABD gazetesi New York Times’ın (NYT) haberine göre ABD ordusu Suriye'nin kuzeyinden yüzlerce askerini çekmeye başlarken bölgedeki sekiz askeri üsten üçünü kapatmaya hazırlanıyor.

Şara'nın Abdi ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasının yanında SDG ile Türkiye arasında Suriye'nin kuzeydoğusunda, Washington'ın ABD askerlerinin sayısını azaltma söylemiyle bağlantılı olarak bir ateşkes hali hakim.