Suriye’nin doğusunda SDG’nin hapishanelerinde tutulan 3 DEAŞ mensubu, örgütün yayıldığı ve kuşatıldığı günleri Şarku’l Avsat’a anlattı

Şarku’l Avsat muhabiri Suriye’nin doğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) hapishanelerinde tutulan 3 savaşçıyla görüştü.

Tunus’un Sfax kentinde doğan genç, Suriye Demokratik Güçleri’nin hapishanelerinde birinde tutuluyor (Şarku’l Avsat)
Tunus’un Sfax kentinde doğan genç, Suriye Demokratik Güçleri’nin hapishanelerinde birinde tutuluyor (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye’nin doğusunda SDG’nin hapishanelerinde tutulan 3 DEAŞ mensubu, örgütün yayıldığı ve kuşatıldığı günleri Şarku’l Avsat’a anlattı

Tunus’un Sfax kentinde doğan genç, Suriye Demokratik Güçleri’nin hapishanelerinde birinde tutuluyor (Şarku’l Avsat)
Tunus’un Sfax kentinde doğan genç, Suriye Demokratik Güçleri’nin hapishanelerinde birinde tutuluyor (Şarku’l Avsat)

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yetkilileri, Şarku’l Avsat muhabirinin, Haseke kentinde Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) ait Terörle Mücadele Merkezi’nde daha önce DEAŞ saflarına katılmış 3 kişiyle röportaj yapmasına izin verdi.
Suriye’de örgüte katılma kararı aldıklarında 3’ü de gençti. Evlendiler ve savaşın ortasında çocukları oldu. Bugün ise teslim olup hapishanelere konulduktan sonra eşlerinin ve çocuklarının akıbetlerini bilmiyorlar. 3’ünün de hikayesi birbirine benziyor. Suriye’deki savaşa ait korkunç görüntüler onları etkilemeyi nasıl başardı? Daha sonraları ‘muhacirin (göçmenler)’ ismiyle tanınacak açık ve gizli şebekelere nasıl dahil oldular?

Afganistan tecrübesi
1987 doğumlu A.N isimli Alman genç, uzun boylu ve bir Avrupalı simasına sahip. Küçük bir ailede dünyaya geldiğini söyleyen A.N, ailenin en büyük çocuğu. Kendisinden küçük bir kız ve iki erkek kardeşi var. Hepsi de üniversite eğitimlerini tamamlamış. Ebeveynleri hayatta. Yıllarca ABD ordusu ve Uluslararası Koalisyon’la savaşan Taliban Hareketi ile Afganistan tecrübesi hakkında sürekli konuşması sebebiyle daha üniversite yıllarındayken anne babasının kendisindeki durumu fark ettiğini söyleyen A.N, “Sovyetler Birliği’nin yenilgisi hoşuma gidiyordu. Fakat onların (Taliban) programı, bölgeleri ele geçiren DEAŞ örgütü gibi net değildi.
Alman genç, 2012 yazında bir televizyon kanalında haber bültenini izlediği sırada Suriye Radyo ve Televizyon binasında meydana gelen patlamayla ilgili haberde Nusra Cephesi ismini duyduğunu ve daha sonra grubun El-Kaide’nin Suriye kolu olduğunu öğrendiğini ve örgütün ‘Şam Halkının Zaferi’ şeklindeki sloganın onu kendisine çektiğini söyledi.
Alman genç, 2012’nin sonlarında hava yoluyla Mısır’a, oradan da Türkiye’ye geçerek yolculuğunu tamamladı. Savaş eğitimi almak için paravan isimlere sahip şebekeler aracılığıyla Suriye’nin batısındaki İdlib kentine girdi. Orada yaklaşık bir yıl kaldı. Bugün Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) olarak bilinen o dönemki Nusra’nın DEAŞ’tan ayrılmasının ardından DEAŞ safların katıldı ve o dönem örgütün idari başkenti kabul edilen Rakka’ya doğru yola çıktı.
A.N, ebeveynlerine Suriye’ye yerleştiğini 6 aydan daha fazla bir süre sonra haber verdiğini itiraf etti. Örgüt içerisindeki görevini açıklamayı reddeden ve bu hususta aşırı ketum davranan Alman genç, örgütün kendisine verdiği görevin üniversite eğitimi ve uzmanlık alanıyla ilgili olduğunu söylemekle yetindi. Terörle Mücadele Bürosu Alman gencin biksi makineli tüfeğin kullanımında uzman olduğunu belirtti.
Alman genç, DEAŞ’ın 2014-2015 arasında diğer örgütlere karşı başlattığı yayılmacı savaşlarla ilgili bir soruya, “En büyük düşman Beşşar Esed’di. O, savaş suçlusu. Fakat savaş koşulları o dönem taktiklerin ve hedeflerin değişmesini gerektirdi” diye yanıt verdi.
Suriye’ye geldikten 3 yıl sonra 2015’te A.N’nin hayatına bir Alman kadın girdi. İkisi örgütün Evlendirme Bürosu aracılığıyla evlendi. A.N, bürodan birilerinin kendisini kadına gösterdiğini ve kadının da evlenmeyi kabul ettiğini belirterek, “Suriye’ye gelmeden önce boşanmıştı ve bir kızı vardı. Rakka’da yaşadık. Orada bir erkek çocuğumuz oldu. Bir yıl sonra Iraklı bir kadınla evlendim. Onunla bir erkek çocuğumuz daha oldu” ifadesini kullandı.
A.N, 2017 yazında DEAŞ’ın kontrolündeki Rakka kentinde çatışmaların şiddetlenmesi ve kentin kuşatılması üzerine Deyrizor’un doğu kırsalındaki Meyadin kentine doğru yola çıktı. Meyadin’in rejim güçleri tarafından bombalanmasının ardından Deyrizor’un doğu kırsalındaki El-Cezire çölünde bulunan köylere çekildiler. Akabinde Susa, Muraşide, Şufa ve en son Bağuz’a geçti. 2019 baharında Bağuz kasabasında Uluslararası Koalisyon güçlerine teslim oldu.

Komşusuyla birlikte Suriye’ye giden Tunuslu genç
Mustafa H.A 1989’da Tunus’un Sfax kentinde doğdu ancak deniz kenarında bulunan Susa kentinde yaşadı. Ailenin en küçük çocuğu olan Mustafa, babasının kendilerini terk etmesinin ardından kendisinden 5 yaş büyük bir abisi, 6 yaş büyük ablası ve annesiyle birlikte yaşıyordu. Bir bilgisayar oyunu olan Counter-Strike, Mustafa’nın hayatının akışını değiştirdi. Oyunda iki grup bulunuyor: Terörist grubu ve terörle mücadele grubu. Oyuncular bu gruplardan birini seçerek oyuna giriyor.
Bir gün bilgisayarın başında oturmuşken Suriye rejiminin barışçıl protestocuları bastırdığı görüntülere denk geldiğini söyleyen Mustafa, “Görüntüleri izlerken komşum yanımda oturuyordu. Ona ‘orada neler oluyor?’ diye sordum. O da bu soruya fısıldayarak “Suriyelileri tağuttan kurtarmak için yola çıkma niyetindeyim” diye yanıt verdi.
Tunuslu genç ailesinin haberi olmadan komşusuyla birlikte kara yoluyla komşu Libya’ya geçtiler oradan da hava yoluyla Türkiye’ye ulaştılar. Daha sonra 2012’nin sonlarına doğru Suriye’nin batısındaki Lazkiye kentinde Nusra Cephesi unsurlarının konuşlandığı bir kırsala girdiler. Mustafa orada El-Muhacirin Taburu’na katıldı ve aylarca o bölgede kaldı. Daha sonra Halep’e gitti ve orada DEAŞ’ı tanıdı. Daha sonraki dönemlerde DEAŞ medyasının yönetiminden sorumlu olacak Ebu Ömer et-Tunusi ile tanıştı. O günden sonra da Muhammed el-Iraki’nin emri altında medya bürosunda çalışmaya başladı.
DEAŞ’ın infaz görüntüleri hakkında yorum yapmayı reddeden Mustafa, eşi hakkında şunları söyledi:
“Eşimi seviyorum. Çocuklarımız var. Bu benim hayatımdaki olumlu bir şey. Ama geri kalan durumlardan memnun değildim.”
Bağuz yenilgisine kadar örgüt saflarında kalmaya devam eden Mustafa, eşi ve çocuklarıyla kaçmaya çalışırken 15 Şubat 2019’da yakalandı.

İş için örgüte giren Suriyeli
Halep’in El Bab kentinde doğan 37 yaşındaki Malik için 2014 yılı sadece bir tarihten ibaret değildi. Nitekim o yıl DEAŞ, Malik’in memleketinde 100’den fazla intihar saldırısı gerçekleştirdi.
Genç yaşına rağmen saçları ağaran Malik, o günlerden bahsederken sözcükler boğazında düğümleniyor. Örgüt militanlarının bölgede kontrolü ele geçirmesinin ardından iş olanaklarının militanlarının eline geçtiğini ve çalışmak zorunda olmasının kendisini rejim saflarına katılmaya zorladığını söyledi. Malik başlangıçta örgütün Yargı Divanı’nda daha sonra yerel polis olarak ve savaşta görev almış. Malik, “Evlendirme Bürosu, Halepli bir kadınla evlenmemi teklif etti. Ben de onunla evlenmeye karar verdim ve başka bir kadınla evlenmedim. Örgütün savaşları genişlediğinde işlerin rayından çıktığını anlamıştık. Ama örgütün belini kıran Ayn el-Arab (Kobani) savaşı ve örgütü yenilgiye uğratan Koalisyon uçaklarının savaşa girmesi oldu” diye konuştu.
Halep, Rakka ve Deyrizor’da birçok çatışmaya katıldığını, örgütün aldığı yenilgileri ve şehirlerden çıkarılışına şahit olduğunu söyleyen Malik, “Örgüt Menbiç’ten çıkarıldığında kaçmaya çalıştım. Daha sonraları Tabka ve Rakka’da da kaçmaya çalıştım ama başaramadım. Bağuz savaşına kadar bekledim ve Koalisyon’a teslim oldum” dedi.

 


İsrail, Filistin Yönetimi liderlerinin hareketlerine yönelik kısıtlamaları sıkılaştırıyor

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
TT

İsrail, Filistin Yönetimi liderlerinin hareketlerine yönelik kısıtlamaları sıkılaştırıyor

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)

İsrail, sahada gerilimin arttığı ya da Filistin Yönetimi'nin çeşitli siyasi kazanımlar elde etmeye çalıştığı dönemlerde yıllardır sürdürdüğü bir politikanın parçası olarak Filistinli yetkililerin iç ve dış hareketlerini kısıtlamaya geri döndü.

Gazze savaşının başlamasından bu yana İsrail bu yaklaşımını yoğunlaştırdı. İsrail makamları dün Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa'nın Batı Şeria'daki Ramallah ve Nablus vilayetlerinde bir dizi kasaba ve köyü ziyaret etmesini engelledi.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’nun Facebook sayfası üzerinden yapılan paylaşımda, “İsrail işgal yetkilileri, önceden uyarıda bulunmaksızın, Başbakan Muhammed Mustafa'nın Nablus vilayetindeki Duma ve Kusra kasabalarını, Ramallah vilayetindeki Berka ve Deyr Dibvan kasabalarını ziyaret etmesini engelledi” denildi.

Paylaşımın devamında, “Bu keyfi adım, işgal makamları tarafından Filistin hükümetine karşı alınan bir dizi ırkçı tedbirin devamı niteliğinde olup, hükümet ile Filistin vatandaşları arasındaki güveni sarsmaya yönelik umutsuz bir girişimdir” ifadesi yer aldı.

Abbas'ın seyahatinin engellenmesi

Geçtiğimiz günlerde İsrail, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Suriye'ye yapacağı ziyarete hazırlık amacıyla Ürdün'e gitmesini de engellemeye çalıştı. Ancak yoğun çabaların ve çeşitli tarafların temaslarının ardından Abbas, İsrail'in oyalamasının ardından Ürdün'e karayoluyla gitmek zorunda kaldı.

y6jukı
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Reuters)

Filistin Yönetimi bu konuda resmi bir açıklama yapmadı. Bazı yetkililer son dakikaya kadar ve birden fazla kez Abbas'ın hava yoluyla seyahat edeceğini teyit etmeye çalıştı, ancak sonunda yıllardır nadiren gerçekleşen bir şey olarak Abbas karayoluyla gitti.

İsrail'in bu kısıtlamasının, Filistin Devlet Başkanı'nın Suriye'yi ziyaret etme ve İsrail'in halen ‘terörist’ olarak tanımladığı ve ülkesinin topraklarına saldırdığı Suriyeli mevkidaşı Ahmed eş-Şera ile görüşme niyetinden mi yoksa Filistin'in ‘iki devletli çözüm’ çerçevesinde bir Filistin devletinin uluslararası alanda tanınması için başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleriyle ve Suudi Arabistan'la koordinasyon içinde hareket etmesinden mi kaynaklandığı bilinmiyor.

Elbette bu tutum İsrail hükümetini ve Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu kızdırdı ve Fransa'nın çabalarına ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un açıklamalarına saldıran açıklamalar yapmasına neden oldu.

Sessiz kalmak

Filistin hükümeti Mustafa'nın Batı Şeria'daki bazı kasabaları ziyaret etmesinin engellenmesi konusunda sessiz kalırken, Filistin Devlet Başkanlığı da Suriye ziyareti öncesinde Başkan Abbas'a karşı İsrail tarafından yapılan girişimler konusunda sessiz kaldı.

dfrgthy
İsrail askerleri askeri operasyonlar sırasında Batı Şeria sokaklarında (İsrail ordusu)

İsrail'de hiçbir resmi kurum İsrail'in attığı bu adımlar hakkında yorum yapmazken, bazı medya kuruluşları Netanyahu hükümetinden resmi bir yorum almaksızın Filistin Devlet Başkanı'nın Suriye ziyaretini engelleme girişimlerini haber yaptı.

Gözlemciler, Filistinli yetkililerin hareketlerine getirilen bu kısıtlamanın, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Batı Şeria şehirlerine uyguladığı siyasi ve fiziki kuşatma çerçevesinde gerçekleştiğini düşünüyor.

Geçtiğimiz birkaç ay içinde Batı Şeria bir dizi yoğun askeri operasyona maruz kaldı. İsrail ordusu gece gündüz baskınlar düzenliyor, daha fazla kontrol noktası kuruyor, bölge sakinlerine yaptırımlar uyguluyor ve bir bölgeden diğerine veya bir vilayetten diğerine hareketlerini kısıtlıyor. İsrail polisi çeşitli yollarda konuşlanmış durumda ve Filistinlilere hiç de azımsanmayacak miktarlarda trafik cezaları uyguluyor.

Batı Şeria'nın coğrafi yapısının değiştirilmesi

İsrail askeri operasyonları üç aydır ağırlıklı olarak Cenin Mülteci Kampı’nda, aynı süre zarfında Tulkerim Mülteci Kampı’nda ve yaklaşık 70 gündür Tulkerim vilayetindeki Nur Şems Mülteci Kampı’nda yoğunlaştı. Bu operasyonlar, ‘silahlı terörizmin yuvası’ olarak tanımlanan bu kampların coğrafi yapısını değiştirmeye yönelik olarak evleri buldozerle yıkmayı ve yeni yollar inşa etmeyi içeriyor.

Söz konusu operasyonlar, yaklaşık 18 aydır acımasız bir savaşa maruz kalan Gazze Şeridi'nde yaşananların bir tekrarı olarak on binlerce Filistinlinin bu kamplardan göç etmesine neden oldu. Diğer vilayetlerdeki köyler, kasabalar ve kamplar da her gün daha fazla yerleşim karakolu kuran, yerleşim yolları inşa eden, Filistinli çiftçilere ait ekipmanlara el koyan ve onlara saldırarak aralarında çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan yerleşimcilerin saldırılarına maruz kalıyor.

DFRGTYH
Batı Şeria'nın El Halil kentinde Yahudi yerleşimine bakan bir tepede yürüyen Filistinli adam, 3 Nisan 2025. (AFP)

İsrailli yerleşimciler dün sabah Nablus'un doğusundaki Beyt Decen köyünde bir elektrik hattını uzatmak için çalışırken Filistinlilerin ekipmanlarına ve üç kamyona el koydu. Başka bir grup yerleşimci de Ürdün Vadisi'nin kuzeyinde mahsulleri sulamak için kullanılan su pompalarını çaldı.

Filistinlilere göre yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen bu saldırıların çoğu İsrail ordusunun koruması altında gerçekleştiriliyor. Bu durum, Tel Aviv'de yerleşimi ve yerleşimcileri teşvik eden Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir gibi aşırılık yanlısı bakanların yer aldığı aşırı sağcı hükümet altında bu tür saldırıları meşrulaştırarak İsrail'de açık ve net bir yaklaşım değişikliğine işaret ediyor.