Taliban Sözcüsü Mücahid: Şeriat kuralları pazarlık konusu değil

Taliban Sözcüsü Mücahid, “yeraltında faaliyet gösteren silahlı grupların” peşinde olduklarını vurguladı

Taliban Baş Sözcüsü Molla Zebihullah Mücahid
Taliban Baş Sözcüsü Molla Zebihullah Mücahid
TT

Taliban Sözcüsü Mücahid: Şeriat kuralları pazarlık konusu değil

Taliban Baş Sözcüsü Molla Zebihullah Mücahid
Taliban Baş Sözcüsü Molla Zebihullah Mücahid

Yüz binlerce destekçisini çevrimiçi olarak toplayıp savaşın gelişmeleri hakkında doğrudan askeri tweetler atarken bile kamuoyuna görünmekten kaçınan Taliban’ın Baş Sözcüsü Molla Zebihullah Mücahid; Eşref Gani Başbakanlığındaki ABD destekli hükümetin çöküşünden ve Taliban’ın başkent Kabil’in kontrolünü ele geçirmesinden birkaç gün sonra, sürpriz bir basın toplantısı gerçekleştirerek kendisini sesli ve görüntülü olarak ilk kez halka tanıttı.
Mücahid’in tek kişi olup olmadığı uzun yıllar tartışılmış; Kandahar’dan Helmand’a, Tora Bora’dan Celalabad’a, buralardan operasyonların hiç durmadığı başkent Kabil’e günlük olayları aktarma hızı nedeniyle adı hareketin geniş medya kanadına manşet olmuştu.
Daha önce Şarku’l Avsat, Afgan kaynakları tarafından birkaç gün içinde açıklanması planlanan yeni hükümette “İslam Emirliği”nin yeni İletişim Bakanı olarak aday gösterilen Molla Zebihullah Mücahid ile üç kez röportaj yapmıştı.
Şarku’l Avsat ile Ağustos 2015’te yapılan bu röportajlardan birinde Molla Zebihullah, ölümü ve defnedildiği yeri fetva ile gizli tutulan hareketin kurucusu Molla Ömer’in iki yıl önce öldüğünü doğrulamıştı.
Zebihullah Mücahid, göreve başlamadan evvel beş yıl boyunca, Emirliğin işlerini yönettiğini söyledi.
Bu kez, Kabil’in ve neredeyse Afganistan’ın tamamının Taliban’ın kontrolüne girmesinden sonra, yeni devletin işlerini görüşmekle meşgul olan Molla Zebihullah, Şarku’l-Avsat’ın ancak özel arabuluculuk yoluyla iletebildiği diyalog talebine geçte olsa cevap verdi.
Ancak, en önde gelen yardımcılarından Şeyh Mehran Hal’in özel arabuluculuğuyla, Şarku’l Avsat’tan özür dileyerek şunları yazdı: “birçok meşguliyet nedeniyle gecikme yaşandığı için özür dilerim. Allah’ın izniyle gelecekte saygıdeğer Şarku’l Avsat gazetesiyle sık sık görüşeceğiz.”
Savaşın son on gününde Zebihullah Mücahid, attığı tweet’lerinde her yeni şehrin Taliban’ın kontrolüne girdiğini duyurmuş ve böylece hareketinin bir nevi fiili İletişim Bakanı olmuştu.
Hareketin iktidarı kontrol etmesiyle, Mücahid ya da onun adıyla “Şeyh Zebihullah”ın yeni bir görevi olacak; bu da Afganları ve uluslararası toplumu Taliban’ın savaşmaktan barışçıl yönetime geçebileceğine ikna etmek.
Zebihullah Mücahid ile daha geniş bir röportaj yapmayı beklerken, galibiyet sonrası oluşacak senaryolar hakkında konuştuğu bu hızlı görüşmeyi gerçekleştirdik.

Kimler Af kapsamı dışında?
Hedefin Afganistan’da güvenliği sağlamak ve herkese güvence vermek olduğunu vurgulayan Zebihullah Mücahid, onlarca yıllık savaş ve kargaşanın ardından yeniden yapılanmanın olacağını bildirdi.
BM tarafından raporlanan, “daha önce yabancı güçlerle işbirliği yapan Afganların hedef alındığı ve Afgan silahlı kuvvetleri, polis güçleri ve istihbarat birimleri saflarında sorumlu pozisyonlarda bulunanların tehlike altında olduğu” suçlaması sorulduğunda Zebihullah Mücahid şöyle cevap verdi: “Raporda belirtilen gruplarla ilgili olarak Emirlik tarafından çıkarılan genel bir af var. Emirlik mücahitleri bunları uygulamaya kararlı.  Ancak söz konusu af mutlak değil. Mesela, mühimmat depolayan ve planlı bir şekilde çalışan yeraltı ağlarını içermiyor. Özellikle de bunlar askeri ve istihbarat geçmişine sahiplerse. Biz, masum sivillerin güvenliğini korumakla sorumluyuz. Hangi siyasi ve medya kuruluşunun operasyonuna maruz kalırsak kalalım ihmal edemeyeceğimiz bir sorumluluğumuz var”.
Taliban’ın yeni ticaret politikalarını açıklama tarihiyle ilgili olarak Zebihullah; “Karşı taraf bizimle karşılıklı olarak ilgilendiği sürece yurtiçinde ve yurtdışında herkesle iyi niyet ve açıklıkla muhatap oluyoruz. Diğer taraf, karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı olarak iş yapma kurallarını değiştirmedikçe biz de izlediğimiz yöntemi değiştirmeyeceğiz” açıklamalarında bulundu.

Hızlı zafer değil 20 yıllık mücadelenin sonucu
Zebihullah Mücahid, Afganistan’da elde edilen zaferin hızıyla ilgili şunları söyledi; “Günler içinde galip gelmenin vurgulanacak bir hızı yoktu. Bunlar medyanın zaman zaman siyasi iftira ve şüphecilik için kullandığı abartılardır. 20 yıl boyunca savaşmak, hızlı savaşmak değildir. Mütevazı yeteneklerimize göre, düşmana karşı mücadelemiz, savaşın süresine ve uzunluğuna bağlı olarak yorucuydu. Buna bağlı olarak daha fazla toprak üzerinde kontrol kazandık. Doğal olarak, savaşın sonunda biz en güçlü, düşman ise en zayıf duruma geldi. Geçen yıl düşmandan elimize geçen birçok gelişmiş silah ve teçhizatımız vardı.  Aynı şekilde, şu an olduğu gibi geçmişte de birçok şehir sık sık kontrolümüze geçmişti. Ancak bunların tümünü bir takım taktik nedenlerle koruyamadık”.
Başkent Kabil üzerindeki kontrolün hızıyla ilgili olarak Zebihullah Mücahid: “Orada askeri varlığımız fetihten yıllar önce de hep devam etti. Düşman kuvvetlerinin birdenbire yenilmesi ise zaferimizin kaçınılmaz olduğunu anladıkları ve durumlarından, dağılmalarından ve morallerinin düşüklüğünden ümitlerini kesmiş olmalarıyla bağlantılıdır. Buranın hızlı bir şekilde düştüğünü söyleyip şaşırdıklarını söylüyorlar. Bu doğru değil” ifadelerini kullandı.

Öncelikli hedef ülkeyi yeniden yapılandırma
Zebihullah, zafer sonrası yaşanabilecek senaryolarla ilgili olarak şunları vurguladı: “Zafer sonrasında ülke güvenliği sağlanıyor; elde edilen zafer herkese güven veriyor. Onlarca yıllık savaş ve kargaşanın ardından artık yeni bir yapılanma geliyor”.
Başkent Kabil’deki yeni hükümetin, Arap ve İslam ülkelerinden beklentilerine ilişkin Zebihullah Mücahid şunları söyledi: Arap ve İslam ülkelerinin tutumunun bizim iyi niyet ve sevgimiz düzeyinde olmasını bekliyoruz. ABD’lilere ve müttefiklerine karşı kazandığımız zaferin, ülkemizin inşasında bizimle içtenlikle çalıştığını görmeyi umduğumuz tüm Arap ve Müslüman ülkeler için bir zafer olduğunun farkındasınız”.
Zebihullah, hareketin kendini en uyumlu hissettiği ülkeyle ilgili olarak şunları söyledi: “Kendimizi en uyumlu hissettiğimiz ülke, bizimle uyumlu olduğunu hisseden herhangi bir ülkedir. Bizim her söylediğimizi kabul etmesi şart değil; Şeriat (İslam Hukuku) hükümlerini uygulama hedeflerimizi, istikrarın sürekliliğini ve yoksulların refaha kavuşmasını engellemeye çalışmamaları önemlidir”.



Bir sonraki papa Afrikalı mı olacak?

Ganalı Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson ve Filipinli Kardinal Luis Antonio Tagle, 2013 yılında Vatikan'daki Aziz Petrus Bazilikası'nda yeni papanın taç giyme töreni sırasında (AFP)
Ganalı Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson ve Filipinli Kardinal Luis Antonio Tagle, 2013 yılında Vatikan'daki Aziz Petrus Bazilikası'nda yeni papanın taç giyme töreni sırasında (AFP)
TT

Bir sonraki papa Afrikalı mı olacak?

Ganalı Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson ve Filipinli Kardinal Luis Antonio Tagle, 2013 yılında Vatikan'daki Aziz Petrus Bazilikası'nda yeni papanın taç giyme töreni sırasında (AFP)
Ganalı Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson ve Filipinli Kardinal Luis Antonio Tagle, 2013 yılında Vatikan'daki Aziz Petrus Bazilikası'nda yeni papanın taç giyme töreni sırasında (AFP)

Analistler bir sonraki papanın Afrika kökenli olması gerektiğini söylüyor. Fox News'te yer alan bir habere göre, Afrika'da Hıristiyanlık gelişiyor ve kıtada Katolikliğe geçenlerin sayısı dünyanın her yerinden daha fazla.

Vatikan Ekim 2024'te yaptığı açıklamada, “Önceki yıllarda olduğu gibi, Katoliklerin sayısındaki artışlar özellikle Afrika'da kaydedildi” diyerek, geçen yıl 7 milyon 271 bin Afrikalının Kilise'ye katıldığını belirtti.

National Catholic Register 2023 yılında ‘Afrika'daki Katolik nüfusun 1910 yılında bir milyondan az olduğunu ve şu anda 265 milyona ulaştığını’ bildirdi.

sdfrgty
Demokratik Kongolu Kardinal Fridolin Mbongo Bisongo (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Fox News'ten aktardığına göre papalık pozisyonu için önde gelen 3 Afrikalı aday var: Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden Kardinal Fridolin Mbongo Bisongo (65), Gana'dan Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson (76) ve yaşından dolayı çok az şansı olan Gine'den Kardinal Robert Sarah (80).

Zamanı geldi mi?

Council, Conclave ve The Good Pope kitaplarının yazarı Greg Tobin, “Katolik Kilisesi'nin liderinin dünyayı büyüleyecek nedenlerle Afrika'dan gelmesi için doğru zaman olduğu kesin” dedi.

Tobin, “Kilise, birçok Afrika ülkesinde hükümetlerin muhalefeti, aynı ülkelerin çoğunda Hıristiyanlara ve Katoliklere yönelik açık zulüm ve şiddetli muhalefet karşısında son birkaç on yılda hızlı ve göz alıcı bir büyüme yaşadı. Dahası, piskopos olarak atanan ve kardinalliğe terfi eden liderler genellikle Batı'da yüksek eğitim almış kişilerdir” ifadelerini kullandı.

sfrgtyu
Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson (AFP)

Teolog Jonathan Morris de yeni papanın Afrikalı olması fikrine olumlu yaklaşarak, “Afrikalı bir papa adayı sadece Kilise'nin en hızlı büyüyen bölgesini temsil etmesi açısından değil, aynı zamanda Afrikalı bir adayın farklı ideolojik kardinal gruplarını bir araya getirebileceği için de ilginç” dedi.

zsdfrgt
Kardinal Robert Sarah 2015 tarihli bir fotoğrafta (AP)

Tobin, Afrika'daki papa adaylarının bu büyük ölçüde muhafazakâr yaklaşımı geleneksel Katolikler arasında olumlu bir faktör olsa da, birçoğunun halen sert bir papa istemediğini söyledi.

Tobin, “Afrika Kilisesi ve liderleri ya kararsız ya da aşırı muhafazakâr olarak görünebilir. Bu niteliklerin bir araya gelmesi, seçtikleri kişiden daha açık bir teoloji bekleyen kardinal seçmenleri yabancılaştırır” ifadelerini kullandı.

Tobin, tercih edilebilcek adaylar hakkındaki görüşlerini şöyle ifade etti:

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden Kinşasa Başpiskoposu Kardinal Fridolin Mbongo Bisongo, teolojik öğretilerinde güçlü ya da tutarlı olarak görülmese de önde gelen bir Afrikalı adaydır ve ülkesinin diktatör liderliğinin açık sözlü bir muhalifidir.

Gana'dan Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson, koronavirüs pandemisinin Katolik kiliseleri ve kurumları üzerindeki geniş kapsamlı etkilerini izlemek üzere çok gruplu bir görev gücünün başkanı olarak 2020'den itibaren Papa Francis'e hizmet etti. Turkson, Papa Francis tarafından sevilen, sayılan, teolojik ve siyasi açıdan Batılı din adamları tarafından kabul gören uygun bir seçim olsa da son yıllarda popülaritesi azaldı. Onun seçilmesi, 2013 yılında Papa Francis'in seçilmesine benzer şekilde büyük bir sürpriz olacaktır.

80 yaşındaki Gineli Kardinal Robert Sarah ise yaşı göz önüne alındığında kazanma şansı çok zayıf olan bir isim.”