Suriye: Dera el-Beled kentinde ‘apartmanlar arası çatışmalar’ yaşanırken, Hama’da rejime beklenmedik bir saldırı düzenlendi

Suriye’nin güneyindeki siviller Ürdün sınırına göç ediyor.

Temmuz ayı sonlarında Dera şehrinde 4. Tümen askerleri (Şarku'l Avsat)
Temmuz ayı sonlarında Dera şehrinde 4. Tümen askerleri (Şarku'l Avsat)
TT

Suriye: Dera el-Beled kentinde ‘apartmanlar arası çatışmalar’ yaşanırken, Hama’da rejime beklenmedik bir saldırı düzenlendi

Temmuz ayı sonlarında Dera şehrinde 4. Tümen askerleri (Şarku'l Avsat)
Temmuz ayı sonlarında Dera şehrinde 4. Tümen askerleri (Şarku'l Avsat)

Suriye’nin orta kesiminde yer alan Hama kentinde rejime bağlı iki polis memuru beklenmedik bir saldırı sonucu hayatını kaybederken, ülkenin güneyindeki Dera el-Beled kentinde ise apartmanlara mevzilenen rejim güçleri ile yerel savaşçılar arasındaki çatışmaların sürdüğü bir ortamda siviller Ürdün sınırına göç ediyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nden (SOHR) dün yapılan açıklamada, “Dera’nın batı kırsalındaki bölgelerden yüzlerce ailenin Suriye-Ürdün sınırındaki Yermuk Havzası’nda yer alan bölgelere doğru göçü sürüyor. Bu göç, bombardıman alanının Tafas, Muzeyra, Celin ve Mesakin Celin bölgelerine doğru genişlemesinin ardından başladı” ifadelerine yer verildi.
Dera el-Beled’deki cephelerde, Suriye rejim güçlerinin ilk etapta yoğun saldırılar düzenleyip ardından Dera el-Beled’in mahallelerine girmeye çalıştığı bir ortamda rejim milislerinin desteklediği 4. Tümen güçleri ile kentteki yerel savaşçılar arasında yaşanan çatışmalar geçtiğimiz günlerde de devam etti. Dera el-Beled mahallelerini roket ve top atışlarıyla bombalamaya devam eden rejim güçleri, Dera el-Beled’deki El-Bihar cephesinde bulunan bazı apartmanları ele geçirerek ilerleme kaydetti. Ancak aktarılan bilgilere göre rejim bu ilerleyişin ardından geri çekildi. Gözlemevi aktivistleri, Dera el-Beled’de rejim güçleriyle çatışmaya giren yerel savaşçılardan birinin hayatını kaybettiğini belgeledi.
Dera el-Beled’deki Merkez Müzakere Komitesi, pazar akşamı yaptığı açıklamada, Suriye ile yürütülen müzakerelerin çöktüğünü ve durduğunu bildirdi. Komite Sözcüsü, açıklamasında, “Müzakereler, rejimin inat etmesi, Rusların önerilerine cevap vermemesi, ağır şartlar dayatma çabasını sürdürmesi, ateşkese bağlı kalmaması, 4. Tümen milislerinin ilerlemesi ve birden fazla cepheden Dera kentine girmeye çalışması sebebiyle çöktü” dedi. 4. Tümen güçleri 3 cepheden kente girmeye çalışıyor. 4. Tümen’in bu amaç doğrultusunda geçtiğimiz saatlerde ilk etapta bölgeyi karadan karaya yaklaşık 20 adet ‘Fil’ tipi roket ile vurarak gerçekleştirdiği ön ateş, Dera kentinin kuşatılan mahallelerine yönelik askeri operasyonun başlamasından bu yana en ağır hamle olarak kabul ediliyor. Zira kentteki aktivistlere göre bu saldırıların sonucunda Dera el-Beled’de bir genç hayatını kaybederken, kentteki binalarda büyük hasar meydana geldi.
Dera’da rejim güçlerinin kontrol ettiği ve ‘Güvenlik Karesi’ ismiyle bilinen bölgeye pazartesi sabah saatlerinde havan mermilerinin düştüğü ve bazı sivillerin yaralandığı bildirildi.
Dera’daki Merkez Müzakere Komitesi, pazartesi günü Havran bölgesi sakinlerine gönderdiği ve ‘paniğe yol açan’ mektupta, “Es-Sed ve Kamp mahalleleri ve Dera el-Beled’in evlatları kentteki tüm cephelerde gösterdiği azim ve kararlılıkla kahramanlığın en güzel destanlarını yazıyorlar. Her türden ağır silahla yapılan bombardıman ve yıkım çılgınlık seviyesine ulaştı ve güvendeki sivillerin evleri ile camilerin yıkılmasına neden oldu.
Dera el-Beled’in batı bölümü ise gerilim ve göçe tanık oldu. Zira Dera’nın batı kırsalında yer aşan Celin köyü, Mesakin Celin, Mazraiyye ve Tel Şihab beldeleri ve Tafas kenti rejim güçleri tarafından bombalandı. Sivillerin hayatlarını kaybettiği saldırılar sonucu bölge sakinleri Ürdün sınırına doğru göç etmeye başladı. Bu gelişmeyle eşzamanlı olarak kentin batı bölgesinde ve Dera’nın kuzey kırsalındaki Sanmin kentinde yer alan rejime bağlı askeri noktalara farklı aralıklarla saldırılar düzenlendi. Yerel savaşçılar bu saldırıların ardından Dera’nın batısındaki Yermuk Havzası bölgesinde yer alan Şeyh Sad ve Mesakin Celin beldelerinin arasında yer alan 4’lü kontrol noktasını ele geçirdi. Nitekim bu kontrol noktalarında daha önce Suriye ordusu ve 4. Tümen güçleri bulunuyordu.
Dera el-Beled’deki savaşçılar ayrıca El-Bihar Mahallesi’nde kontrolü yeniden ele geçirdi. İranlı milislerle desteklenen 4. Tümen pazar sabahı mahallede ilerleme kaydetmişti. İlerleyiş sırasında çıkan çatışmalarda 4. Tümen güçleri arasında ölen ve yaralanan unsurların olduğu bildirildi.
Diğer taraftan, Suriye’nin güneyindeki bazı uzlaşı bölgelerinde Dera el-Beled’e yönelik askeri saldırıları protesto etmek amacıyla akşam vakitleri gösteriler düzenlendi. Gösteriler sırasında yollar kapatıldı. Göstericiler Dera el-Beled’deki askeri operasyonların durdurulması ve kente uygulanan ablukanın kaldırılmasını talep ettiler.
Merkez Müzakere Komite’nin bir üyesi, dün Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “4. Tümen’in son iki gündür Dera el-Beled’in meskûn mahallelerinde yoğun ve benzeri görülmemiş bir şekilde gerilimi tırmandırmayı sürdürmesi, kuşatılan mahallelere girmeye çalışması, Merkez Komite’nin daha önce sunduğu tüm önerileri ve hatta Rusların önerilerini bile reddetmesi nedeniyle müzakerelerin çöktüğünü ilan ettik. Sabah müzakere yapıyorduk akşam vakti bombalama ve baskın operasyonları başlıyordu. Bu, karşı tarafın Dera el-Beled halkı nezdinde güvenirliğini kaybetmesine yol açtı. Bu sebeple, kent sakinlerinden hiçbiri geçtiğimiz günlerde Es-Seraya bölümündeki Çözüm Merkezi’ne gelmediği gibi kent üzerindeki abluka kaldırılmadan ve müzakerelerin ciddiyeti kanıtlanmadan göç etmeyi reddediyorlar” diye konuştu.
Komite üyesi, açıklamasının devamında şunları kaydetti:
“Komite’yi, Suriye’deki devlet başkanlığı seçimlerinin meşruiyetini kabul etmeye veya ülkenin koruyucu otoritesi olarak Suriye ordusunu tanımaya davet eden son mesajlar, karşı tarafın (rejimin) gerçeklikten tümüyle uzaklaştığını olduğunu gösteriyor. Suriye ordusuna bağlı bir askeri güç tarafından 60 günü aşkın bir süredir kuşatılan, bombalanan, son 10 yıldır savaş felaketinin sıkıntısını çeken, şehit veren ve evleri yıkılan bir şehir nasıl Suriye’deki seçimleri tanısın?”
Suriye rejimine bağlı Güvenlik Komitesi, Dera’daki Müzakere Komitesi ile pazar günü yaptığı görüşmede “kuşatılan mahallelere yönelik askeri operasyona son verme karşılığında, Rus askeri polislerin ve rejimin Askeri Güvenlik unsurlarının kuşatılan mahallelere girmesini, tüm silahların teslim edilmesini, devlet dairelerine Suriye bayrağının asılmasını” teklif etmişti.
Öte yandan Suriye resmi haber ajansı SANA, Hama Emniyet Müdürlüğü’nden bir kaynağa dayandırdığı haberinde, İç Güvenlik Güçleri’ne bağlı 2 polis memurunun “Hama’nın El-Murabit Mahallesi’ndeki bir güvenlik noktasına düzenlenen silahlı terör saldırısı sonucu” öldüğünü bildirdi. SANA’ya bilgi veren kaynak, “Motosikletli ve yüzleri maskeli iki kişinin, makineli tüfekle güvenlik noktasına açtı ve İç Güvenlik Güçlerine bağlı 2 unsur hayatını kaybetti” ifadelerini kullandı.
Alman haber ajansı DPA’ya konuşan Hama sakinleri sabahın erken saatlerinde kent merkezindeki El-Murabıt mahallesinde silah sesleri duyduklarını belirtti.
Hükümet güçlerinin iki yıl önce Hama kırsalında kontrolü ele geçirmesinden bu yana Hama kentinde istikrar ve sükûnet ortamı hâkim.



İsrail saldırganlığı karşısında Suriye'nin seçenekleri

 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
TT

İsrail saldırganlığı karşısında Suriye'nin seçenekleri

 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)

Mecid Kayalı

Mevcut koşullar altında İsrail, Hamas ve Hizbullah'ın gücünü ve konumunu zayıflattıktan, Suriye rejimi çöktükten ve İran'ın Arap Maşrık (Levant) ülkelerindeki nüfuzunu sonlandırdıktan veya sınırlandırdıktan sonra, bölgede politik ve güvenlik açısından yeni bir stratejik gerçeklik dayatmaya çabalıyor. Hatta Aksa Tufanı’nın, ABD'nin sınırsız desteği de dahil ortaya çıkardığı sonuçlardan yararlanarak, bu bölgede bir tür kırılgan rejimler kurmak için müdahalelerde bile bulunuyor.

Siyasi düzeyde İsrail, yalnızca zayıf ve dağılmış Arap sistemine karşı değil, aynı zamanda diğer iki bölge ülkesine, yani Türkiye ve İran'a karşı da bölgede daha güçlü bir bölgesel devlet veya baskın bir devlet olarak kendini dayatmaya çalışıyor. İsrail'in Türkiye ile sorunu, Türkiye'nin yeni Suriye'deki siyasi, ekonomik ve askeri ağırlığının azaltılmasıyla ilgili ise İran ile sorunu, İran'ın nükleer ve füze programlarını çökertme ve kendisini sınırları içine hapsetmekte ısrar etmesinden kaynaklanıyor. Filistinlilere gelince, İsrail onları siyasi denklemden silmeye, bağımsız bir Filistin varlığını engellemeye ve nehirden denize kadar üzerlerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Güvenlik açısından İsrail, yalnızca ordusunun prestijini yeniden kazanmasını sağlamayı veya yakın çevresinde herhangi bir askeri gücün belirmesini engellemek için önleyici savaşlara girişmeyi amaçlamıyor. Aynı zamanda Suriye ve Lübnan'da, kendine hayati bir alan yaratmaya çalışıyor. Gazze ve Batı Şeria'da oluşturulacak tampon bölgelerle birlikte, bu alan Suriye’de Dera, Kuneytra ve Suveyda illeri, Lübnan'da, Litani Nehri'nin kuzeyindeki Evveli Nehri sınırlarına kadar olan bölge dahil olmak üzere 60 kilometre derinlikte. Adı geçen iki ülkeye zaman zaman düzenlediği askeri saldırıların açıklaması da budur. Bu saldırılarla sanki hem devlet hem de milis güçler düzeyinde kendisi ile çatışmada askeri seçeneğin sonunu hazırlıyor.

Ancak İsrail, radikal hükümetinin savaşı sürdürme, Suriye, Lübnan, Gazze ve Batı Şeria’yı silahsızlandırma veya silahları sınırlandırma talebi konusundaki ısrarından da anlaşılacağı üzere, ayrıca Suriye ve Lübnan'daki mezhepsel ayrışmalara yatırım yaparak, komşu rejimlerin yapılarını değiştirmek için mevcut Arap, bölgesel ve uluslararası koşulları kullanmayı amaçlıyor. Böylece mezhepçi/Yahudi devleti karakterini genelleştirmeye çalışıyor. Zira Arap Maşrık ülkelerinin de kendisine benzemesi, onu Arap coğrafyasında bir Yahudi devleti olarak istisnai durumundan kurtaracaktır. Azınlıkları korumak ile övünmesinin anlamı da belki budur.

İsrail, tarih boyunca jeopolitik önemi nedeniyle, şu aşamada Suriye'ye diğer ülkelerden daha fazla odaklanıyor. Çünkü zorlu bir geçiş sürecinden yaşıyor ve Esed rejiminin bıraktığı ağır mirasın yükünü her düzeyde taşıyor.

Bu bakış açısının İsrail'de aşırı milliyetçi ve dinci sağın ideolojik cephaneliğinin her zaman bir parçası olduğu biliniyor. Bu, bazılarının inandığı gibi Suriye'yi sadece coğrafi olarak değil, aynı zamanda ve en önemlisi toplumsal düzeyde de bölmeyi amaçlıyor.

Tarih boyunca sahip olduğu jeopolitik önem nedeniyle, İsrail'in şu aşamada Suriye'ye diğer ülkelerden daha fazla odaklandığı aşikâr. Çünkü zorlu bir geçiş sürecinden geçiyor ve Esed rejiminin geride bıraktığı ağır mirasın yükünü her düzeyde taşıyor. Yani bu dönem, İsrail'in Suriye'yi devlet ve halk olarak zayıflatması, gelecekte de siyasi, ekonomik ve sosyal güç elde etme kabiliyetini sınırlaması için en uygun dönemdir.

İsrail'in Suriye'ye yönelik müdahale ve saldırılarını, öncelikle terörist ve cihatçı etkinin artması korkusuyla örtbas ettiğini belirtmekte fayda var. İkinci gerekçesi, İsrail'e karşı düşmanlık beslediğini varsaydığı, sanki bu konuda İran'ın yerini alabilecekmiş gibi algıladığı Türkiye'nin nüfuzunun artmasını engellemek. Üçüncüsü, yeni Suriye rejiminin, İsrail'e karşı savaşmayacağına dair İsrail'i rahatlatacak ölçüde kesin işaretler vermemesi. Dördüncüsü, bölgedeki yeni denklemler ve gelişmeler doğrultusunda Suriye'yi İsrail ile normalleşme dalgasına çekmek.

Suriye'nin İsrail'in bu pusuları ve müdahaleleri karşısındaki sorunu, bitkin ve güçsüz olması ve onu parçalanmaya sürükleyen etkenlerin varlığıdır. İsrail ile hegemonya mücadelesi veren bölgesel güçlerin ortadan kalkması veya zayıflamasıdır. İran, tüm milis güçlerinin başına gelenlerden sonra artık kendi bekasıyla ilgileniyor. Siyasi ve ekonomik baskı altında olduğu gibi, nükleer ve füze programlarının belini kıracak olası bir saldırı tehdidiyle de karşı karşıya.

Suriye için mümkün olan ve en güvenli seçenek, onu iki yönden güçlendirmektir: Birincisi, devleti bir kurumlar ve hukuk devleti olarak inşa etmek, Suriyeliler her anlamda bir halk olsun diye vatandaşlığa dayalı bir toplum tesis etmektir

Türkiye’ye gelince, Suriye liderliğini kucaklamasına veya desteklemesine rağmen, ABD'nin desteklediği İsrail politikalarına karşı fazla bir şey yapması mümkün değil. Türkiye, NATO'nun önemli bir üyesi ve Suriye'ye olan ilgisi büyük ölçüde, hemen yanı başında bağımsız bir Kürt oluşumunun kurulmasını engellemekle sınırlı. Söylemi ne olursa olsun Suriye'deki rolünü sadece yumuşak güç, ekonomik imkânlar, altyapı ve hatta güvenlik güçlerinin eğitimi ile sınırlıyor.

Bu durum karşısında Suriye'nin seçenekleri sınırlı ve kısıtlı görünüyor; yorgun, bitkin ve parçalanmış, siyasi, ekonomik ve sosyal olarak acilen toparlanmaya ihtiyaç duyan bir Suriye gerçeğinde askeri seçeneği önermek pervasızlıktır. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Suriye ordusunun kapasitesinin ve altyapısının tahrip edilmesinden ve İsrail’in uzun elinin İran'a kadar bütün Ortadoğu'ya uzanabildiği ortaya çıktıktan sonra, savaşacak gücü ve kapasitesi de yok.

Dolayısıyla Suriye için mümkün olan ve en güvenli seçenek, onu iki yönden güçlendirmektir: Birincisi, devleti kurumlar ve hukuk devleti olarak inşa etmek, ikincisi de Suriyeliler her anlamda bir halk olsun diye vatandaşlığa dayalı bir toplum tesis etmektir. Kastettiğimiz, Suriye'de coğrafi bölünmüşlüğü reddedip, merkezi bir devlete yönelmekten bahsetmekle yetinmenin mümkün veya yeterli olmadığıdır. Çünkü böyle bir devlet ne bir güç göstergesidir ne de birlik göstergesidir, önemli olan halkın birliğidir. Bu da ancak etnik, mezhepsel ve siyasal ayrımlardan uzak, özgür ve eşit yurttaşlardan oluşan bir devletin kurulmasıyla gerçekleşebilir. İsrail devletinin kuruluşundan bu yana ihmal edilen veya bastırılan, İsrail'e karşı en etkili silah da budur.

İkinci boyut, Suriye'nin uluslararası, bölgesel ve Arap dünyasıyla ilişkilerinin güçlendirilmesini, dünyaya ve gerçekliğe karşılık vermesini ve uyum sağlamasını gerektiriyor. Çünkü böyle bir uyum, İsrail'in öne sürdüğü argümanları elinden alacaktır.

Burada Suriye'nin şu anda bir geçiş sürecinde olduğunu, Suriye'nin ve halkının geleceğinin, bu süreci sağlam ve doğru temeller üzerinde geçirmesinin belirleyeceğini kastediyoruz.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafınadan Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.