BAE ve Sudan ‘stratejik ortak’ oluyor

Sudan Başbakanı Hamduk: BAE ile stratejik ortaklık profesyonel bir kamu hizmeti oluşturmamıza yardımcı olacak

BAE ve Sudan arasındaki ikili görüşmelere katılımı sırasında Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk (Şarku’l Avsat)
BAE ve Sudan arasındaki ikili görüşmelere katılımı sırasında Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk (Şarku’l Avsat)
TT

BAE ve Sudan ‘stratejik ortak’ oluyor

BAE ve Sudan arasındaki ikili görüşmelere katılımı sırasında Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk (Şarku’l Avsat)
BAE ve Sudan arasındaki ikili görüşmelere katılımı sırasında Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk (Şarku’l Avsat)

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yönetimi Sudan ile stratejik ortaklık yapacağını açıkladı.
BAE yönetimi, iki ülke arasındaki işbirliğini geliştirmek ve çeşitli alanlarda deneyim ve bilgi alışverişi yapmak için ortak çabaların bir parçası olarak gelen hükümet modernizasyonunda Sudan ile stratejik ortaklık yapacağını duyurdu. 
İki ülke arasındaki ilişkilerin derinliğini ve ayrımını vurguladığı bazı ikili toplantılara katılan Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk, BAE’nin Sudan’a verdiği desteğine ve Sudan’ın uluslararası topluma geri dönüşündeki önemli katkısına övgüde bulundu.
BAE hükümetinden bir heyetinin resmi ziyaretinin bir parçası olarak gerçekleşen toplantı, hükümet çalışmaları alanındaki deneyimlere ve stratejik ortaklığın imzalanmasına tanık oldu.
BAE heyeti, üst düzey Sudan hükümet yetkilileriyle, hükümet modernizasyonu alanlarında işbirliği beklentilerini gözden geçirdikleri ve ortak projeler başlatmak için gelecekteki fırsatları, ikili çerçeveleri güçlendirmenin yollarını ve ortak alanlarda deneyim alışverişinde bulundukları bir dizi toplantı yaptı.
İki ülke arasındaki ilişkilerin her alanda düzenli olarak geliştirilmesine vurgu yapan Başbakan Hamduk, işbirliğinin iki halkın ortak çıkarına uygun gerçekleştirmesini temenni ederek, “Stratejik bir ilişki kurmak istiyoruz” dedi.
Sudan Başbakanı, ülkesinin Emirlik deneyiminden yararlanmaya çalıştığını ve anlaşmanın kamu hizmetine yardımcı olacak sistematik ve bilimsel bir program oluşturmaya katkıda bulunacağını kaydetti.
BAE heyetinden Ahed er-Rumi, Sudan Hükümeti ile ortaklığın iki ülke arasındaki kardeşlik ilişkilerinin derinliğini ile bilgi ve deneyim alışverişini ileri aşamalara getirme konusundaki istekliliklerini yansıttığını ifade etti.
Ülkesinin genel olarak bölgedeki kardeşleriyle, özellikle de BAE ile ilişkilerin on yıllardır şeffaflık yolundaki pratik adımlardan birine ve karşılıklı deneyimlerin aktarılmasına tanık olduğunu doğrulayan Sudan Kabine İşleri Bakanı, bu ortaklığın iki ülkedeki iki Kabine İşleri bakanlığındaki iki çalışma ekibinin uzun süreli ortak çalışması sonucunda ortaya çıktığını duyurdu.
Sudan Çalışma ve İdari Reform Bakanı Teysir Nurani, hükümet geliştirme alanındaki tüm deneyimlerden ve BAE’deki seçkin hükümet deneyimlerinden yararlanma çabasını teyit ederek, ülke vizyonuna ne ölçüde ulaşıldığı ve ülke çabalarının ne ölçüde değerlendirildiği ile ilgili ulusal göstergeler için performans yönetimi alanlarında iş birliğinin önemini vurguladı.
Ulusal öncelikleri gerçekleştirmeyi ve mali kaynaklarla ilgili devlet performans göstergelerini yönetmeyi amaçlayan hükümet, ortaklığın iki ülke arasındaki işbirliğini geliştirmek için önemli bir adım olduğunu vurgulayarak, daha fazla mutabakat zaptı, program ve operasyonel planın imzalanması konusundaki umudunu dile getirdi.



Batı Şeria'daki İsrail buldozerleri Filistin devleti kurma umutlarını yok ediyor

 İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolu genişleten iş makineleri (Reuters)
İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolu genişleten iş makineleri (Reuters)
TT

Batı Şeria'daki İsrail buldozerleri Filistin devleti kurma umutlarını yok ediyor

 İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolu genişleten iş makineleri (Reuters)
İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolu genişleten iş makineleri (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Gazze savaşını sona erdirmek için plan açıklayıp Filistin devletinin kurulması için olası bir yol önerirken, Batı Şeria'daki Eşref Samara, köyünün etrafındaki buldozerlerin, gelecekte bir devlet kurma umutlarını nasıl yok ettiğini izledi.

İş makineleri, silahlı güvenlik görevlilerinin gözetiminde, Yahudi yerleşimlerine hizmet edecek yeni yollar inşa etmek için araziyi düzleştirerek Samara'nın köyü Beyt Ur el-Fuka'yı çevreleyen araziyi parçaladı.

Köy konseyinin bir üyesi olan Samara, Reuters'a şunları söyledi: “Amaç, vatandaşların bu yollara erişmesini engelleyerek, insanları ikamet ettikleri köylere ve yerleşim alanlarına hapsetmek.”

İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolun genişletilmesine karşı protesto düzenleyen Filistinliler (Reuters)İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolun genişletilmesine karşı protesto düzenleyen Filistinliler (Reuters)

Yahudi yerleşimcilerin hareketini kolaylaştıran her yeni yolla, genellikle bu yolları kullanmaları yasaklanan Batı Şeria'daki Filistinliler, komşu kasabalara, iş yerlerine veya yakındaki tarım arazilerine ulaşımda yeni engellerle karşı karşıya kalıyor.

Daha fazla ülke Filistin devletini tanıyor

Birleşik Krallık ve Fransa dahil olmak üzere birçok büyük Avrupa ülkesi eylül ayında Filistin devletini tanıyan ülkelerin arasına katıldı. Diğer yandan Gazze savaşı devam ederken Başbakan Binyamin Netanyahu hükümeti altında Batı Şeria'daki İsrail yerleşim yerleri hızla genişliyor.

Filistinliler ve çoğu ülke, bu yerleşimlerin uluslararası hukuka göre yasadışı olduğunu düşünüyor. İsrail ise bunu reddediyor.

İsrail Barış Hemen Şimdi Hareketi üyesi Hagit Ofran, Beyt Ur el-Fuka çevresinde ve dışında buldozerlerle açılan yeni yolların, İsrail'in daha fazla Filistin toprağını kontrol altına alma girişimi olduğunu söyledi. Ofran, “Bunu, sahada gerçekleri dayatmak için yapıyorlar. Güçleri olduğu sürece, para harcayacaklar” dedi.

İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolu genişleten iş makineleri (Reuters)İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolu genişleten iş makineleri (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın aldığı bilgiye göre İsrail'in, Gazze Şeridi'nde savaşı tetikleyen Ekim 2023'teki Hamas saldırılarından bu yana Batı Şeria'da yol yapımı için 7 milyar şekel (2,11 milyar dolar) ayırdı.

İsrail'in 1967 savaşında Batı Şeria'yı ele geçirmesinden bu yana büyüklük ve sayı olarak artan İsrail yerleşim yerleri, İsrail'in kontrolündeki yol ağı ve diğer altyapıların desteğiyle Batı Şeria'nın derinliklerine kadar uzanıyor.

İşgal Edilmiş Topraklarda İnsan Hakları için İsrail Bilgi Merkezi (B'Tselem), 2004 tarihli bir raporda, onlarca yıl boyunca inşa edilen yerleşim yerlerine giden yol ve yan yol ağını ‘İsrail'in ayrımcı yol sistemi’ olarak tanımladı. Raporda, bazı yolların Filistinlilerin kentsel gelişimini engellemek için fiziksel bir bariyer oluşturmak amacıyla yapıldığı belirtildi.

Netanyahu'nun ofisi ve İsrail ordusu henüz yorum taleplerine yanıt vermedi. Batı Şeria yerleşimcilerini temsil eden Yesha Konseyi de henüz yorum talebine dönüş yapmadı.

Trump'ın Gazze planı açıklanmadan önce Netanyahu, geçen ay Batı Şeria'daki Maale Adumim yerleşim yeri ile Kudüs arasındaki inşaatı genişletme projesini onayladığı bir konuşmada “Filistin devleti asla kurulmayacak” demişti.

İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolun genişletilmesine karşı çıkan Filistinliler (Reuters)İsrail yerleşimlerini Batı Şeria'ya bağlayan bir yolun genişletilmesine karşı çıkan Filistinliler (Reuters)

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, projenin Filistin devleti fikrini ‘gömüp’ ortadan kaldıracağını söyledi.

Analistler, Netanyahu'nun da kabul ettiği Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirme planının Filistin devleti için olası bir yol çizdiğini, ancak bunun için belirlediği koşulların böyle bir sonucun hiçbir şekilde garanti edilemeyeceği anlamına geldiğini söylüyor.

Ofran, hükümetin şu anda Batı Şeria'ya çekmek istediği bir milyon yerleşimci için altyapıyı hazırladığını bildirdi.

Ofran, “Yollar olmadan bunu yapamazlar. Yollar olursa, eninde sonunda, neredeyse doğal olarak, yerleşimciler gelecektir” değerlendirmesinde bulundu.


Şam'daki Saraya binasında kurtarma çalışmaları 3 işçinin hayatını kaybetmesi, 5 işçinin de yaralanmasıyla sonuçlandı

Şam'daki Saraya binasında kurtarma çalışmaları 3 işçinin hayatını kaybetmesi, 5 işçinin de yaralanmasıyla sonuçlandı
TT

Şam'daki Saraya binasında kurtarma çalışmaları 3 işçinin hayatını kaybetmesi, 5 işçinin de yaralanmasıyla sonuçlandı

Şam'daki Saraya binasında kurtarma çalışmaları 3 işçinin hayatını kaybetmesi, 5 işçinin de yaralanmasıyla sonuçlandı

Suriye Sivil Savunma ekipleri, Şam'ın merkezindeki Merci Meydanı'ndaki Saraya binasında (eski İçişleri Bakanlığı binası) arama kurtarma çalışmalarını tamamladı. Çökme, 20. yüzyılın başlarından kalma ve Osmanlı İmparatorluğu'nun karargahı olan binanın restorasyon çalışmaları sırasında meydana geldi.

Ekipler, enkaz altından beş işçiyi kurtararak tedavi için El-Müctehid Hastanesi'ne kaldırdı. Ayrıca kazada hayatını kaybeden üç işçinin cenazesine de ulaşıldı.

Şam'ın merkezindeki Saraya binasının çatılarından birinin dün restorasyon çalışmaları sırasında kısmen çöktü (SANA)Şam'ın merkezindeki Saraya binasının çatılarından birinin dün restorasyon çalışmaları sırasında kısmen çöktü (SANA)

Suriye Arap Kızılayı, Facebook sayfasından yaptığı açıklamada, ambulans ekiplerinin El-Muvasat Hastanesi'ne morluk, kırık ve şiddetli panik atak vakası olarak 3 kişinin götürüldüğü belirtildi.

İçişleri Bakanlığı ise sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, Şam'daki Saraya binasının çökmesinden etkilenen işçilerin ve ailelerinin uğradığı zararların tazmin edileceğini duyurdu.

İçişleri Bakanlığı sözcüsü Nureddin el-Baba, SANA'ya yaptığı açıklamada, Saraya binasının "eski rejim döneminde ihmal edildiğini ve büyük bir sorun teşkil ettiğini" söyledi. Mevcut teknik durumuyla bırakılamayacağını belirtti. El-Baba, "Yaralılar ve etkilenenler için Suriye devletinin tüm sorumluluğu üstleneceğini" vurguladı.

Şam Valisi Mahir Mervan İdlibli, olay yerinde yaptığı incelemede gazetecilere, Şam Valiliği ve İçişleri Bakanlığı iş birliğiyle, tarihi Saraya binasını eski ihtişamına kavuşturmak amacıyla restorasyon çalışmaları yürütüldüğünü söyledi.

Resim

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Eski İçişleri Bakanlığı binası, geçen haziran ayında çıkan yangında zemin katının bir kısmını kaybetmişti.

Saray binası, Osmanlı döneminden kalma tarihi bir binadır. Daha önce İçişleri Bakanlığı'nın karargahı olarak kullanılmış ve tarihi boyunca çok sayıda resmi ve kraliyet mensubuna ev sahipliği yapmıştır.


Filistinli araştırmacı Dr. Cebrini: Trump'ın planı ‘fırsata dönüşebilecek siyasi bir tuzak’

Dr. Muhammed el-Cebrini, Batı Şeria'yı Gazze Şeridi'nden ayırma planının uygulanmasına karşı uyardı (PRC)
Dr. Muhammed el-Cebrini, Batı Şeria'yı Gazze Şeridi'nden ayırma planının uygulanmasına karşı uyardı (PRC)
TT

Filistinli araştırmacı Dr. Cebrini: Trump'ın planı ‘fırsata dönüşebilecek siyasi bir tuzak’

Dr. Muhammed el-Cebrini, Batı Şeria'yı Gazze Şeridi'nden ayırma planının uygulanmasına karşı uyardı (PRC)
Dr. Muhammed el-Cebrini, Batı Şeria'yı Gazze Şeridi'nden ayırma planının uygulanmasına karşı uyardı (PRC)

Mustafa el-Ensari

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi’ndeki savaşı sona erdirme planını açıklaması, insani ve siyasi düzeyde geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Bazıları bu planı daha fazla kan dökülmesini durdurmak için fırsat olarak görürken, bazıları Filistin davasını parçalamak için yeni bir girişim olarak değerlendirdi. 20 maddelik plan, ‘Gazze, devlet kurma yolunda bir köprü mü olacak, yoksa Filistin topraklarının geri kalanından onu ayırmak için bir tuzak mı?’ şeklindeki önemli bir soruyu da gündeme getirdi.

Ramallah merkezli Filistin Araştırma Merkezi’nden (PRC) güvenlik ve siyasi meseleler uzmanı ve araştırmacı Dr. Muhammed el-Cebrini, Independent Arabia’ya verdiği röportajda, planın acil insani fırsatlar sunduğunu, çünkü en önemli öncelikleri, özellikle de tüm Filistinlilerin talebi olan savaşın sona erdirilmesi ve rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılmasını öngördüğünü açıkladı. Aynı zamanda plan çerçevesinde Birleşmiş Milletler'in (BM) gözetiminde uluslararası yardımların akışı ve yeniden inşa için finansman sağlanmasının, abluka ve yıkımdan yorgun düşen Gazze Şeridi’ni yeniden ayağa kaldıracağını söyleyen Dr. Cebrini, daha da önemlisi planın İsrail'in Gazze'yi ilhak ya da işgal etmemesi taahhüdünü içerdiğini, bunun da yerinden edilme veya doğrudan kontrol senaryosunu ortadan kaldırdığını vurguladı.

Tüm bunların iki milyon Filistinli için bir umut ışığı olduğunu belirten Dr. Cebrini, ancak bu girişimin Filistin topraklarını bölmek için bir araç haline gelmemesi ve böylece bir tuzağa dönüşmemesi için dikkatli bir siyasi yönetim gerektiğinin altını çizdi. Çünkü Dr. Cebrini’ye göre İsrail aşırı sağı ve Hamas Hareketi, Oslo Anlaşmalarından 7 Ekim saldırılarının yaşandığı 2023 yılına kadar, nihai bir çözüm getirmek için yapılan ciddi çabaları sabote etmek için planlarını birleştirmiş durumda.

Hamas’a yakın Filistinli bir yetkili dün, Hamas’ın ‘Trump'ın planının bazı hükümlerini, örneğin silahsızlanma ve Hamas ile fraksiyon kadrolarının ortadan kaldırılması gibi, değiştirmek istediğini’ söyledi. Bu hükümler, savaşın sona ermesinden sonra Hamas’ın Gazze’de herhangi bir rol üstlenmesini reddeden ana planın hükümlerini yansıtıyor.

‘Önce Gazze’ sloganı ‘sadece Gazze’ye dönüşebilir

Ramallah merkezli araştırma merkezinde güvenlik, siyaset ve ideoloji konusunda uzman olan Dr. Cebrini, planın etrafında önemli riskler olduğunu ve bunun planı kapsamlı çözüme giden yol olmaktan çok kısa vadeli bir önlem haline getirebileceğini belirtti. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Dr. Cebrini, “Batı Şeria ve Kudüs'ün gündemden çıkarılması ve Filistin Yönetimi'nin reformdan sonra rolünün ertelenmesi, ‘önce Gazze’ sloganının 'sadece Gazze'ye dönüşebileceği anlamına geliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bununla birlikte iki devletli çözüm için net bir çerçeve veya işgalin sona erdirilmesi için bir takvim bulunmaması, yerleşim faaliyetlerinin devam etmesine olanak tanıyor ve yeniden yapılanmanın siyasileştirilmesi, Filistin halkı için temel bir hak olan geçim kaynaklarını siyasi pazarlık aracına dönüştürüyor.

Tüm bu tehlikelerin, planın savaşı sona erdirmenin bir kapısı olduğu ölçüde, şartlı hoşgörü içindeki Filistinlilerin resmi tutumlarındaki temkinliliği açıkladığını düşünen Dr. Cebrini, buna karşın Gazze, Batı Şeria ve Kudüs'ün tek bir otorite ve tek bir meşru ordu altında birleştirilmesi gerektiğini, seçimler düzenleme ve siyasi reformlar yapma istekliliği olduğunu, Gazze ile sınırlı herhangi bir anlaşmanın eksik kalacağını ve Filistin sorununu çözmeyeceğini belirtti.

Trump’ın planı açıklamadan önce temsilcilerine brifing verdiği Arap ve Müslüman ülkeler tarafından yapılan ortak Arap ve Müslüman ülkeler bildirisi de temkinli bir hoş geldin mesajı verdi. Savaşın sona ermesi ve yeniden inşa ile ilgili maddelerinden duyulan memnuniyetin dile getirildiği bildiride, ‘Batı Şeria’nın ilhakını ve yerinden edilmenin reddedildiği, uluslararası meşruiyetin otoritesini ve iki devletli çözümün onaylandığı’ vurgulandı.

Dr. Cebrini, Trump'ın planının iki milyon Filistinli için umut ışığı olduğunu söyledi (Reuters)Dr. Cebrini, Trump'ın planının iki milyon Filistinli için umut ışığı olduğunu söyledi (Reuters)

Dr. Cebrini’ye göre bu şartlı hoşgörü, girişimin nihai bir çözümün yerine değil, adil barışa doğru bir geçiş adımı olarak kullanılabileceğini açıkça ortaya koydu.

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu tarafından salı günü yapılan açıklamada, ABD yönetiminin çatışmayı sona erdirmek için kapsamlı bir planı açıklanmasının memnuniyetle karşılandığı vurgulandı. Açıklamada Suudi Arabistan'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek, İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesini sağlamak ve kısıtlama olmaksızın yeterli insani yardımı ulaştırmak için kapsamlı bir anlaşma sağlamak üzere ABD ile iş birliği yapmaya hazır olduğu ifade edildi.

Suudi Arabistan’ın bu açıklamasının önemine dikkati çeken Dr. Cebrini, planın ‘iki devletli çözüme dayalı adil ve kapsamlı bir barışın sağlanması için çabaların güçlendirilmesine katkıda bulunduğunu ve 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını garanti ettiğini’ belirtti.

Hamas ve İsrail'in anlatıları sonuçlarda birbirine yaklaşıyor

Ancak, planın karşı karşıya olduğu zorluklar, bazı fikirlerinin belirsizliği ve İsrail koşullarına yönelik algılanan önyargısıyla sınırlı değil. Bunlar arasında, İsrail’in kurulduğu günden bu yana uzlaşı fikrine karşı çıkmasının yanı sıra Hamas'ın doğası ve siyasi, müzakere ve ideolojik zihniyeti yer alıyor.

Bu bağlamda Hamas’ın 1980'lerin sonlarından beri bu meselenin seyrinde karmaşık bir rol oynadığını belirten Dr. Cebrini, Müslüman Kardeşler (İhvan- Müslimin) kökenli Hamas’ın, Filistin sahnesinde önemli bir fenomen olarak ortaya çıktığını ve ilk günlerinde işgalin izin verdiği marjı, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) nüfuzunu dengelemek ve camilere, eğitim kurumlarına ve hayır kurumlarına yayılmak için kullandığını belirtti. Dr. Cebrini’ye göre Birinci İntifada'nın patlak vermesiyle silahlı çatışmalara karışan Hamas, aynı zamanda, o dönemde hakim olan milliyetçi-liberal karakterin aksine, çatışmaya dini bir boyut kazandırarak kendisini birleşik ulusal liderliğin alternatifi olarak sunmaya çalıştı.

Hamas'ın Oslo Anlaşmalarına karşı çıkmasının ve intihar saldırılarının barış süreci üzerindeki etkilerine dikkati çeken Dr. Cebrini, bunların Oslo Anlaşmalarını engellemeye çalışan İsrail aşırı sağının tutumuyla pratikte örtüştüğünü vurguladı. Hamas’ın intihar saldırını özellikle İsrail'in geri çekilmesinden veya anlaşma sonucunda tutukluların serbest bırakılmasından önceki günlerde gerçekleştirdiğine dikkati çeken Dr. Cebrini, bunun İsrail kamuoyunu kışkırttığını, Yaser Arafat’a yönelik kışkırtmaları, İsrail sağının Yitzhak Rabin'e yönelik kışkırtmalarıyla aynı zamana denk geldiğini ve bunun da Rabin'in suikastına ve Netanyahu'nun barış karşıtı bir zeminde yükselişine yol açtığını söyledi.

İkinci İntifada sırasında bu eğilimin devam etmesini ve bunun Filistin bölünmesine yansımasını değerlendiren Dr. Cebini’ye göre Hamas, İkinci İntifada sırasında Filistin Devlet Başkanı Arafat'ın çağrıda bulunduğu sükunet dönemlerine uymayı reddetti ve intihar saldırılarını artırdı. Bu da Filistin liderliğinin uluslararası arenadan daha fazla dışlanmasına ve 2007 yılında Gazze'de iç darbeye zemin hazırladı.

O zamandan bu yana Gazze’nin ilkel roketlerin devasa bir askeri cephaneliğe karşı olduğu, eşit olmayan şartlarda askeri çatışmalara sahne olduğunu söyleyen Dr. Cebrini, “Hamas, manevi zaferler olarak görse de pratikteki sonuç on binlerce kayıp, boğucu bir kuşatma, ulusal altyapının tahrip edilmesi ve artan siyasi izolasyon oldu, ta ki 7 Ekim saldırıları için sahne hazır olana kadar. Bu saldırıların yıkıcı sonuçları herkes tarafından biliniyordu” şeklinde konuştu.

Hamas, işgalciyi mümkün olan her yolla kovma hakkına sahip olduğunu savunarak stratejisini meşru direniş olarak savunuyor, ancak Filistin Yönetimi bu direnişin yol açtığı zararın daha büyük olduğunu düşünüyor.

Hamas'ın varlığı İsrail'in çıkarlarına hizmet etmeye mi devam ediyor?

Hamas’ın geçmişini ve İsrail aşırı sağının hedefleriyle kesiştiği noktaları göz önünde bulunduran Dr. Cebrini, planın Filistin davasını parçalamak için bir araç haline gelmesini ve Hamas veya İsrail tarafından uçurumu derinleştirmek için kullanılmasını önlemek için Arap ülkeleri ile uluslararası toplum arasındaki koordinasyonun önemini vurguladı.

Siyasi açıdan, Filistinliler arasındaki bölünme ulusal projeyi zayıflattı. Hamas uluslararası alanda parya bir hareket olarak gösterilirken İsrail, saldırgan politikalarını meşrulaştırmak için Hamas'ın varlığını gerekçe gösteriyor ve Filistin Yönetimi zayıf bir yapı olarak muamele görüyor. İsrail aşırı sağı bile açıkça “Hamas İsrail için bir kazanç, Filistin Yönetimi ise bir yük. Bu nesnel paralellik, herhangi bir uluslararası girişimin siyasi çözümden ziyade kriz yönetimi haline gelmesine yol açıyor” diyor.

Bu tarihi bağlam, Trump'ın yeni planında da yansıtılıyor. Trump, bu planın Gazze, Batı Şeria ve Kudüs'ü birbirine bağlamak, kapsamlı seçimler ve siyasi reformlar yoluyla Filistinlilerin tutumunu birleştirmek ve iki devletli çözümü desteklemek ve işgali sona erdirmek için Arap ve uluslararası konsensüsü kullanmak için kullanılabileceğine inanıyor. Daha da önemlisi, yeniden yapılanma, toprakların teslim edilmesi veya parçalanması şartına bağlı olmayan bir insani hak olmalı.

İşte bu şekilde bir tuzak fırsata dönüşür

Bunun Filistin'in uluslararası alanda tanınması için Arap ülkeleri ve Suudi Arabistan'ın gösterdiği çabaları ve Filistin devletinin uluslararası alanda tanınması ve desteklenmesi yoluyla, İsrail üzerindeki baskıyı nasıl yoğunlaştırabileceklerine ve ne İsrail ne de ABD'nin bu girişimi tarihi ve hukuki seyrinden saptırmaya çalışmalarına nasıl engel olunacağını ifade ediyor. ‘New York Deklarasyonu’nun garanti altına aldığı da bu. Zira bu deklarasyon, Riyad'ın Filistin'e uluslararası tanınırlık kazandırarak destek verdiği ‘iki devletli çözüm’ girişimi yoluyla, 1967 sınırları içinde bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını sağlamak için ‘geri dönüşü olmayan bir yolun’ zaman çizelgesi olarak karşımıza çıkıyor.

Filistinliler ve Araplar bugün, daha fazla kan akmaması için geçici bir önlem olarak planı kabul ederken, planı bilinçli olarak kapsamlı çözüme doğru bir geçiş adımı haline getirmek arasında seçim yapmak zorundalar (Beyaz Saray)Filistinliler ve Araplar bugün, daha fazla kan akmaması için geçici bir önlem olarak planı kabul ederken, planı bilinçli olarak kapsamlı çözüme doğru bir geçiş adımı haline getirmek arasında seçim yapmak zorundalar (Beyaz Saray)

Dr. Cebrini, Trump ve Tony Blair'in planına duyduğu büyük şüpheyle birlikte bunun savaşı sona erdirmek ve yeniden yapılanmanın kapısını açmak için bir fırsat olabileceğini söylese de Filistin topraklarını birleştiren ve kendi kaderini tayin hakkını geri kazandıran kapsamlı bir vizyona entegre edilmedikçe bunun siyasi bir tuzak olarak kalacağını belirtti. Burada asıl sınav, Gazze'nin özgürlüğe açılan bir kapı mı, yoksa Filistinlilerin hayallerine yeni bir engel olup olmayacağı sınavı.

Filistinliler ve Araplar bugün bu planı kanamayı durdurmak için geçici bir önlem olarak kabul ederken, planı bağımsız bir Filistin devleti temelinde Gazze, Batı Şeria ve Kudüs'ü birbirine bağlayan kapsamlı bir çözüme geçiş aşaması olarak bilinçli şekilde dönüştürmek arasında bir seçim yapmak zorundalar. Bu durum Hamas'ı planı kabul etmekle reddetmek arasında zor bir durumda bıraktı. Netanyahu da planı isteksizce kabul etti, ancak planın siyasi hedeflerine ulaşmadığını gördüğünde planın birçok boşluğundan yararlanabileceğini umuyor.

Hamas, plana prensipte olumlu yanıt vereceğini taahhüt etmiş, ancak bunun Hamas'ı ortadan kaldırmak için bir taktik olabileceğinden endişe duyduğunu belirtmişti. Londra merkezli Şarku’l Avsat gazetesine göre Hamas’tan bir kaynak, planın aldatıcı olduğunu ve ABD'nin Trump'a kişisel bir zafer kazandırmanın yanı sıra rehineleri kurtarma hedefine ulaştıktan sonra başka yollarla savaşı yeniden başlatmak istediğini düşündüğünü söyledi.

Friedman: Akıllıca bir plan ama Trump bunun ne anlama geldiğinin farkında mı?

Öte yandan başta İsrail olmak üzere Ortadoğu meseleleri uzmanı Amerikalı yazar Thomas Friedman, “Başkan Trump'ın Gazze'de barış için hazırladığı yirmi maddelik plan, Gazze'deki korkunç savaşı sadece İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için yeni bir temel oluşturmak amacıyla değil, aynı zamanda İsrail ile Suudi Arabistan, Lübnan, Suriye ve hatta Irak arasında normalleşme için de kullanarak, bir bomba kraterini barış için bir fırlatma rampasına dönüştürmek üzere yapılmış akıllıca bir plan” değerlendirmesinde bulundu.

Ancak, İsrail’in acımasızlığı önceki hiçbir İsrail-Arap savaşında görülmemiş bir tabloya yol açtıktan ve barışı imkansız hale getirdikten sonra, planın çok geç geldiğini üzülerek ifade ettiğini söyleyen Friedman, çatışmayı takip ettiği onca yıl boyunca, çatışmanın hiç bu kadar parçalanmadığını, her bir parçanın birbirine karşı güvensizlik ve nefretle dolu olduğunu ifade etti. Friedman’a göre bu parçaları bir araya getirerek, ateşkesin sağlanması, İsrail'in Gazze'den kademeli çekilmesi, İsrailli rehinelerin serbest bırakılması, Filistinli tutukluların salıverilmesi ve ardından uluslararası gözetim altında Gazze Şeridi'nin yeniden inşası gibi karmaşık bir planı uygulamak zorlu bir görev olacak ve anlaşmanın tüm düşmanları her gün onu bozmaya çalışırken, her gün diplomatik bir Rubik küpünün çözülmesini gerektirecek.

Friedman, New York Times'ta (NYT) yayınlanan makalesinde Trump'ın planın gerektireceği çabanın büyüklüğünü ve bunun kendisine ne kadar zaman ve siyasi sermaye gerektireceğini anladığından şüphe ettiğini belirterek, bu zorlukların üstesinden gelmek için dua edilmesi çağrısında bulundu. Friedman, makalesinde “Plan iyi bir yere giden son tren ve bir sonraki tren ve ondan sonraki tüm trenler cehennemin kapılarına durmaksızın gidecek” ifadelerini kullandı.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth’un köşe yazarı Nahum Barnea, Netanyahu veya Hamas'ın planı sabote etmesinin birkaç yolu olduğunu söylese de diğerleri gibi o da bunun denemeye değer olduğunu belirtti. Dr. Cebrini de Hamas'ın plan onaylandıktan sonra bile elinden gelen her şeyi yapıp planı sabote etmeye çalışacağını söyledi.

Bu durum, Filistinliler arasında yapılan bir ankette Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırının Filistin'in ulusal çıkarlarına hizmet ettiğine inananların oranının geçtiğimiz yıl eylül ayında yüzde 45'ten yüzde 30,9'a düştüğünü göstermesiyle ortaya çıktı. Savaşın Hamas'ın lehine sonuçlanacağına dair iyimserlik ise 2023 yılının ekim ayında yüzde 67,1 iken, mevcut ankette yüzde 25,9'a geriledi. Öte yandan yüzde 46,3’lük bir kesim ise savaşın ne Hamas ne de İsrail lehine sonuçlanacağına inandıklarını ifade etti.

Filistin halkının hedeflerine ulaşmak için barışçıl müzakerelerin en iyi yol olduğuna inananların oranı, 2023 yılının eylül ayında yüzde 25,7 iken yüzde 44,8'e yükseldi. Silahlı direnişe verilen destek ise yine 2023 yılının eylül ayında yüzde 33,7 iken, yüzde 27,8'e düştü. Ankete savaş nedeniyle Gazze’deki Filistinliler katılamadı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.