Yemenliler, El-Aned katliami sonrasında Riyad Anlaşması’nın uygulanması için seslerini yükseltiyor

Saldırı, Yemen ve uluslararası taraflardan kınanırken hükümet Husilere karşı misilleme yapılacağı sözü verdi.

Husilerin El-Aned Askeri Üssü’nü hedef aldığı saldırıda 30 asker yaşamını yitirdi, 106’sı da yaralandı.
Husilerin El-Aned Askeri Üssü’nü hedef aldığı saldırıda 30 asker yaşamını yitirdi, 106’sı da yaralandı.
TT

Yemenliler, El-Aned katliami sonrasında Riyad Anlaşması’nın uygulanması için seslerini yükseltiyor

Husilerin El-Aned Askeri Üssü’nü hedef aldığı saldırıda 30 asker yaşamını yitirdi, 106’sı da yaralandı.
Husilerin El-Aned Askeri Üssü’nü hedef aldığı saldırıda 30 asker yaşamını yitirdi, 106’sı da yaralandı.

Husi milislerinin Pazar günü Aden'in kuzeyindeki El-Aned askeri üssünde onlarca askere karşı gerçekleştirdiği katliam, safların sıklaştırılması ve İran destekli grupla mücadelede Riyad Anlaşması’nın uygulanması yönünde Yemen güçlerinin seslerini yükseltti. Hükümet ise misilleme sözünde bulundu.
Husilerin gerçekleştirdiği saldırıya yönelik yerel, Arap ve uluslararası alandan tepkiler sürüyor. Suudi Dışişleri Bakanlığı saldırıyı şiddetle kınadığını bildirdi. SPA tarafından yayınlanan bildiride, Krallığın Yemen Cumhuriyeti ile tam dayanışma içerisinde olduğu vurgulandı. Bildiriye göre Krallık, terörist Husi milislerine yönelik silah akışını durdurma, Yemen'e ihraç edilmelerini engelleme ve Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını ihlal etmemelerini sağlama yönündeki duruşunu yineledi.
Suudi Dışişleri Bakanlığı aynı zamanda ülkede güvenliğin, istikrarın ve refahının sağlanması için Yemen krizinde kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşılması yönünde Krallığın Yemen halkını ve meşru hükümetini destekleme konusundaki kararlı tutumunu teyit etti.
Söz konusu terör saldırısını şiddetle kınayan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Yusuf bin Ahmed el-Useymin de teşkilatın güvenlik, istikrar ve refahı sağlama yönünde Yemen halkına ve meşru hükümetine desteğini vurguladı. Useymin Husi terörist milislerine silah tedarikinin durdurulması ve BM kararlarının ihlal edilmemesinin sağlanması çağrısında bulundu.
Onlarca ölü ve yaralının kaydedildiği söz konusu saldırıyı şiddetle kınayan Bahreyn Krallığı Dışişleri Bakanlığı da meşruiyeti yeniden tesis etme ve Yemen valiliklerini Husi grubunun pençesinden kurtarma çabalarında Yemen Cumhuriyeti ile tam dayanışma içinde olduklarını vurguladı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada “Terörist Husi grubu tarafından gerçekleştirilen bu çirkin saldırılar, bölgedeki güvenliği ve istikrarı bozma yönündeki askeri hamleleri artırmadaki ısrarı yansıtıyor” ifadeleri kullanıldı.
Richard Oppenheim da Twitter hesabından yaptığı açıklamada bu çirkin saldırı nedeniyle şok olduğunu belirtti. “Etkili bir barış sürecine gidilmesi ve çatışmaya son verilmesi yönündeki acil ihtiyacı artıran bu saldırıları kınıyorum” dedi.
Yemenli askerlerin kurbanlarının kanlarını yerde bırakmayacağına söz veren Yemen Başbakanı Dr. Muin Abdulmelik de “Kanları yerde kalmayacak. Kan dökmede çok ileri giden İran destekli Husi projesi bu uğurda sona erdirilecek. Bunun bedelini er ya da geç ödeyecekler” açıklamasında bulundu.
Kendi deyimiyle ‘bu hain saldırının bu milislerin varoluşunun ve Yemen'i bir uçtan diğer uca hedef alan projelerinin taşıdığı tehlikeye, devletin yeniden kuruluşunu tamamlama ve darbeyi sona erdirme yönündeki ortak çabaların önemine işaret ettiğini’ vurgulayan Bakan Abdulmelik, Saba haber ajansının aktardığı açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Herkes bu tehlike karşısında tarihi bir dönüm noktasıyla karşı karşıya. Bu noktada tüm anlaşmazlıkların üstesinden gelmek, İran’ın Husi milis vekilleri aracılığıyla sürdürdüğü projesi karşısındaki varoluşsal savaşı sona erdirme yönünde ulusal safları birleştirmek için tüm yönleriyle Riyad Anlaşması'nın uygulanmasını hızlandırmak gerekiyor.”
Yemen Enformasyon Kültür ve Turizm Bakanı Muammer el-İryani de milislerin ayrım gözetmeksizin tüm Yemenlileri hedef aldığını vurguladığı açıklamasında saldırının Husi milislerinin askeri gerilim arayışını, İran'ın emri ve silahlarıyla uluslararası çözüm ve ateşkes çabalarını baltaladığını söyledi.
Bakan İryani sözlerine şöyle devam etti:
“Saldırı, tüm Yemen topraklarının herhangi bir antlaşma, tüzük veya ahlaka bağlı olmayan terörist milisler tarafından hedef alındığını kanıtlıyor. Çeşitli siyasi ve sosyal bileşenlerden Yemenlileri safları ve tutumlarını birleştirmeye, İran projesine karşı koymaya seferber olmaya, devletin yeniden kuruluşunu tamamlama ve darbeyi sona erdirme mücadelesini tamamlamaya çağırıyorum. Yemenliler, anlaşmazlıkları devam ettiği takdirde herkesin ağır bir bedel ödeyeceğini anlamalı.”
Diğer yandan siyasi partiler ve oluşumların teşkil ettiği Ulusal İttifak (meşruiyeti destekleyen partiler ve güçler), tüm ulusal oluşumları istisnasız herkesi hedef alan Husi tehdidinin gerçekliği ve boyutunun farkına varmaya çağırdı. İttifak’tan şu açıklama yapıldı:
“Husilerin el-Aned Askeri Üssü’ne saldırısı, BM, kardeş ve dost ülkeler tarafından benimsenen barış çabalarının meşru hükümet tarafından memnuniyetle karşılandığı bir zamanda kaydedildi. Bu da Husi grubunun yalnızca şiddet ve terör diline inanan bir parti olduğunu, bu terör örgütünün her cephede gerilimi artırma yönünde yaptığı her şeyin açık ve net hedefinin İran'ın bölgedeki etkisini genişletmek olduğunu teyit ediyor.”
Husilerin birçok cephedeki yoğun saldırıları nedeniyle baş gösteren tehlikeler konusunda da uyarıda bulunulan açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı:
“Askeri, güvenlik ve siyasi maddeleriyle Riyad Anlaşması’nın acilen uygulanması, hükümetin, parlamento ve tüm kurumların geçici başkent Aden'e dönmesi, Husi isyanına karşı çıkan tüm askeri güçleri savaşa yönlendirilmesi, siyasi güçlerin yürüttüğü çabaların birleştirilmesi, devletin yeniden kuruluşunu tamamlama ve darbeyi sona erdirme yönünde anlaşmazlıkların aşılması gerekiyor. BM ve uluslararası tüm teşkilatlar, ilgili kuruluşlar ve BM'nin Yemen Elçisi, Husi hareketinin doğasını, şiddet içerikli radikal yaklaşımını, İran’ın bölge stratejisinde bir araç olarak rolü ve konumu kavramalı. Husi hareketinin barışa inanmadığı, bu yönde hevesli olmadığı, buna yeltenmeyeceği ve askeri güce sahip olduğu anlaşılmalı.”
Güney Geçiş Konseyi (GGK) de Husilerin söz konusu saldırısının milislerin barışa karşı durma ve saldırganlığını sürdürme ısrarının yanı sıra sahada herhangi bir ilerleme kaydedememeleri nedeniyle derinleşen acizlik durumunu yansıttığını vurguladı.
Yemen Sağlık Bakanı Kasım Buheybih’in açıkladığı son verilere ve tanıkların aktardıklarına göre Taiz’den fırlatılan balistik füzeler ve bombalı insansız hava araçlarıyla düzenlenen koordineli saldırı sonucunda 30 asker öldü. Bazıları ağır olmak üzere 106 asker de yaralandı.



Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planının uygulanmasına ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasına zemin hazırlayan Amerikan kararını onaylamasının ardından, Gazze Şeridi’nde yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının geleceğine ilişkin farklı değerlendirmeler gündeme geldi. Bu farklılıkların başında silahsızlanma meselesi bulunuyor.

Filistin taraflarının karar hakkındaki tepkileri değişkenlik gösterirken, uzmanlar bu adımın ‘diplomatik bir ivme’ yarattığını, ancak sahada somut bir uygulamaya dönüşmeden önce ciddi engellerle karşılaşacağını belirtiyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticilerinden Halil el-Hayye arasında İstanbul’da gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılan görüşme nedeniyle, anlaşmanın ikinci aşamasını belirsizlik içinde bırakıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını oluşturan güvenlik ve idari düzenlemeler, İsrail’in rehinelerin tümünün cenazelerinin iade edilmesinde ısrarcı olması ve Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin henüz açıklanmaması nedeniyle ilerleyemiyor.

Çelişkili haberler

İsrail medyasında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticisi Halil el-Hayye arasında Türkiye’de yapılması planlanan toplantıya ilişkin bilgiler çelişkili şekilde yer aldı. Söz konusu görüşme, cuma günü New York Times tarafından ortaya çıkarılmıştı.

Times of Israel, toplantının gerçekleştiğini öne sürerken, İsrail Kamu Yayın Kurumu KAN görüşmenin ‘İsrail’in baskısı nedeniyle’ yapılmadığını aktardı.

Israel Hayom ise Washington’ın, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD kararına karşı Arap desteği toplama girişimi nedeniyle Hamas’a tepki gösterdiğini yazdı. Gazete, bu girişimin Trump yönetiminin anlaşmanın bir sonraki aşamasına ilerleme çabalarını fiilen yavaşlattığını ifade etti.

fgt
Gazze şehrinin Suk Faras mahallesindeki bir çöp döküm alanının yanından geçen çocuklar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, söz konusu görüşmenin yapılıp yapılmadığına dair çelişkili haberlerin, bazı çevrelerin BM Güvenlik Konseyi kararını ‘ileriye dönük bir adım’ olarak görmesine rağmen Hamas’ın kararı reddetmesiyle birlikte, özellikle silahsızlanma konusunda ciddi görüş ayrılıklarına işaret ettiğini belirtiyor. Nazzal’a göre bu durum, İsrail’in Hamas’a herhangi bir meşruiyet tanımama yönündeki baskılarıyla da bağlantılı.

Nazzal, “Eğer toplantı sadece ertelendiyse, bu anlaşmanın karşılaştığı engelleri aşmak için bir fırsat olabilir. Ancak tamamen iptal edilmişse, bu durumda Hamas tutumunu sertleştirecek ve özellikle silahsızlanma maddesi başta olmak üzere alınan kararlara yaklaşımı olumsuz yönde etkilenecektir” dedi.

BM Güvenlik Konseyi’nin 13 üyenin desteğiyle kabul ettiği karar, Gazze Şeridi’nde ‘geçici uluslararası istikrar gücü’ kurulmasına izin veriyor. Ancak kararın son versiyonunda, Gazze’de silahsızlanmaya yönelik ifadelerin yer alması, silahların toplanması ve askeri altyapının imhası gibi maddelerin olması, uygulanabilirliğe ilişkin yeni endişeleri gündeme getirdi.

Tarafsızlık niteliği

Hamas, kararın kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, uluslararası gücün Gazze Şeridi içinde üstlenmesi öngörülen görevler arasında yer alan silahsızlanma maddesinin, bu gücün ‘tarafsızlık niteliğini ortadan kaldıracağını ve onu çatışmada işgalin tarafına dönüştüreceğini’ belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise kararı memnuniyetle karşıladı. X platformunda İngilizce yaptığı paylaşımda, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasına, askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasına ve aşırılığın kökünün kazınmasına vurgu yapıyor” ifadelerini kullandı.

Mısırlı İsrail uzmanı Said Ukkaşe, kararın anlaşmaya yalnızca ‘diplomatik bir ivme’ kattığını, ancak sahada çok sayıda engel bulunduğunu söyledi. Ukkaşe’ye göre İsrail, yeniden inşa ve çekilmeden önce silahsızlanmada ısrar ederken, Filistinli gruplar tam tersini talep ediyor.

Uzman, İsrail’in, karar metninde ileride Filistin devletine ilişkin istişare çağrısının yer almasına rağmen kararı olumlu karşılamasının, ‘fraksiyonların tutumunu bildiği için yapılmış bir siyasi manevra’ olabileceğini, bunun daha sonra anlaşmayı durdurmak için bir gerekçeye dönüştürülebileceğini ifade etti.

Nizar Nazzal da Hamas’ın önce İsrail’in çekilmesini isteyeceğini, İsrail’in ise önce Hamas’ın silahsızlanmasını talep edeceğini belirtti. Nazzal, “Bu karşılıklı talepler sahada yeni engeller yaratacak ve anlaşmanın ikinci aşamasını daha da geciktirecek” dedi. Ayrıca, “ABD, sahadaki tüm zorluklara rağmen anlaşmayı uluslararası meşruiyete kavuşturmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Washington'un baskısı

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, çarşamba günü Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot ile yaptığı telefon görüşmesinde, BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze’ye ilişkin son kararının uygulanmasının önemine vurgu yaptı. Abdulati, uluslararası istikrar gücünün BM Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi gerektiğini söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Abdulati, görüşmede Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nın korunması ve tüm maddelerinin uygulanması için Kahire’nin yürüttüğü çabalar hakkında da bilgi verdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenziya ise ülkesinin çekimser kalmasının ardından yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Washington’ın vaatlerine dayanarak Amerikan girişimine onay verdiğini’ söyledi. Nebenziya, Gazze’nin tam kontrolünün Barış Konseyi ve uluslararası istikrar gücüne bırakılmasını öngören bu planla ilgili olarak, “Bu güçlerin nasıl çalışacağına dair hâlâ hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi.

Böylesi çekinceler ve diplomatik hareketlilik ışığında, Ukkaşe’ye göre kararın geleceği büyük ölçüde Washington’ın İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacak. Ukkaşe, uygulanma yönteminin netleşmemesi durumunda anlaşmanın yeniden tıkanacağını ve ikinci aşamaya kısa sürede geçilemeyeceğini belirtti.

Nizar Nazzal ise kararın geleceğini ABD’nin belirleyeceğini düşünüyor. Nazzal, Washington’ın Hamas ile uzlaşı arayışına yönelebileceğini söyleyerek, “ABD isterse bu anlaşmayı ileriye taşıyabilir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, anlaşmanın nasıl bir yöne evrileceğini ortaya koyacak” değerlendirmesinde bulundu.


SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
TT

SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)

Suriye'nin devlet televizyon kanalı El-İhbariye dün akşam, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Rakka'nın doğusundaki Ma’adan çevresinde Suriye ordusu mevzilerine ani bir saldırı düzenlemesinin ardından bölgede şiddetli çatışmaların patlak verdiğini bildirdi.

SDG bu haftanın başlarında, Rakka'nın doğusunda Suriye güçlerinin saldırısını engellediğini duyurmuş ve çatışmanın tırmanmasını önlemek için orantılı bir yanıt verdiklerini açıklamıştı.

SDG, Suriye'nin kuzeyinin ve doğusunun büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada, başkent Şam'da SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve ülkenin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki tüm askeri konuşlanma noktalarında derhal kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştıklarını söyledi.


Selam: Silahların sadece devlete ait olması sağlanmadıkça güvenlik ve istikrar olmaz

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam (EPA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam (EPA)
TT

Selam: Silahların sadece devlete ait olması sağlanmadıkça güvenlik ve istikrar olmaz

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam (EPA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam (EPA)

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam dün yaptığı açıklamada, hükümetin tüm topraklarına devlet otoritesini yayma çabalarını sürdürdüğünü belirterek, devletin güç kullanma tekeline sahip olmadığı sürece güvenlik veya istikrarın olamayacağını vurguladı.

Hükümet merkezinde düzenlenen bir törende konuşan Selam, "Kurtuluş ancak modern bir devlet kuran, vatandaşlarının güvenini yeniden tesis eden ve dünya çapındaki Arap kardeşlerimizin ve dostlarımızın güvenini kazanan gerçek bir reformla sağlanabilir" dedi.

"İstediğimiz devlet, hiçbir otoritenin kendi otoritesinin üstünde olmadığı güçlü ve adil bir devlettir. Bakanlık açıklamamızda da belirttiğimiz gibi, bunun için devletin güç kullanma tekeline sahip olması gerekiyor. Bu olmadan güvenlik ve istikrar olmaz. Güvenlik ve istikrar olmadan da yatırım ve ekonomik büyüme olmaz."

Hükümetin, silahları yalnızca Litani Nehri'nin güneyindeki bölgede devletle sınırlama ve yıl sonuna kadar ülkenin geri kalanına yayma çabalarını sürdürdüğünü açıkladı.

Selam, "Kaçakçılığı engellemek için sıkı idari ve güvenlik önlemleri alarak Refik Hariri Uluslararası Havalimanı ve ona giden yol üzerindeki kontrolümüzü güçlendirdik... Limanlar üzerindeki kontrolümüzü artırmak için çalışıyoruz ve Suriye tarafıyla sınırları kontrol etmek ve kaçakçılıkla mücadele etmek için iş birliğini geliştirmek üzere yeni çerçeveler oluşturduk" dedi.

Bölgesel düzeyde Selam, "Lübnan'ı Arap kökleriyle yeniden buluşturmak ve Arap kardeşlerinin güvenliğini istikrarsızlaştırmak için kullanılmasını önlemek için net bir karar aldık... Lübnan'ı kalkınma girişimlerinde aktif bir ortak olarak doğal konumuna geri döndürmek, bölge içi ticareti canlandırmak ve yatırım çekmek için çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

Başbakan, "İsrail ihlalleri ve topraklarımızın bazı kısımlarının işgali devam ettiği sürece Lübnan'da istikrar olamaz" vurgusunu yaptı.

Nevvaf Selam, hükümetin, önceki hükümet tarafından Kasım 2014'te onaylanan "Düşmanlıkların Durdurulması Bildirgesi"ni uygulamaya koymak için siyasi ve diplomatik çabalarını yoğunlaştırdığını da ifade etti.