Afganistan’dan sonra ABD ve Rusya Suriye'de

İki başkan Joe Biden ve Vladimir Putin, 16 Haziran'da Cenevre'deki son görüşmeleri öncesinde (AFP)
İki başkan Joe Biden ve Vladimir Putin, 16 Haziran'da Cenevre'deki son görüşmeleri öncesinde (AFP)
TT

Afganistan’dan sonra ABD ve Rusya Suriye'de

İki başkan Joe Biden ve Vladimir Putin, 16 Haziran'da Cenevre'deki son görüşmeleri öncesinde (AFP)
İki başkan Joe Biden ve Vladimir Putin, 16 Haziran'da Cenevre'deki son görüşmeleri öncesinde (AFP)

Moskova ve Washington, Suriye konusunda gerçekleşecek müzakerelerde ellerini güçlendirecek kartlar topluyor. Önümüzdeki günlerde, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Ortadoğu Yetkilisi Brett McGruk ile Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Frishinin ve Cumhurbaşkanı Elçisi Alexander Lavrentiev’in katılımıyla iki taraf arasında yeni bir diyalog turu düzenlenecek. “Afgan yolculuğundan” sonra yapılacak ilk görüşme olan bu müzakere turunda, geçtiğimiz Temmuz ayının başında Cenevre’de düzenlenen görüşmede mutabık kalınan, Suriye’ye yönelik sınır ötesi ve sınır boyu insani yardımların sağlanması konusunda “tarihi bir adım” olan anlaşma daha da ileriye taşınacak.
Rusya, tüm müttefik ve muhalif taraflar arasında kendisini bir ana müzakereci olarak sunmak için Suriye’nin dört bir tarafında faaliyetler yürütüyor. Halep kırsalında Türkiye'ye sadık bir Suriyeli muhalif grubun kampının bir Rus savaş uçağı tarafından vurulması tesadüf değildi. Moskova her zamanki gibi baskın yapmak hususunda uyarıda bulunmaksızın, imtiyaz elde etmek için saldırı düzenliyor. Bu, geçen yılın başında, Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in ve Recep Tayyip Erdoğan görüşmesinden önce Ankara'ya taviz vermesi için baskı yapmak amacıyla İdlib'in güneyinde bir Türk askeri mevzii vurulduğunda da oldu.
Aynı durum iki gün önce Afrin kırsalında tekrar yaşandı. 2018'in başında Moskova, Türk ordusunun Kürtlerin çoğunlukta olduğu Afrin'de Zeytin Dalı Harekatı'nı başlatması ve 2016 yılının sonundaki ilk dağıtma girişiminin ardından bölgedeki “silahlı Kürt oluşumlarına” karşı yeni bir dağıtma girişimi başlatması için kuzey Suriye hava sahasını Ankara’ya açtı. Afrin kırsalındaki son hava saldırısı ile Rusya, Türkiye'ye, kendi rızasına ihtiyacı olduğunu hatırlattı.

“Bu seferki hedef ne?”
Halep'ten İdlib kırsalına, yani hükümet bölgelerinden muhalif yerleşim bölgesine gitmek için bekleyen bir yardım konvoyu vardı ancak Ankara onay vermekte yavaş davrandı. Moskova’nın hatırlatma saldırısından sonra konvoy yola çıktı. Böylece Moskova, üç ayrı nüfuz bölgesi olan sınır boyunca insani yardım sağlama amacına ulaştı. Yani Rusya, uluslararası çözüm konusunda Rus-Amerikan ortak anlayışının hayata geçirilmesi yönünde, Türkiye sınır kapısına olan bağımlılığı azaltarak ve sınır hattına gelecek yardımların Şam’dan sağlanması fikrini pekiştirerek büyük bir siyasi hedefe ulaşmış oldu.
Rus delegasyonu, uluslararası kararın genişletilmesini kabul etmek için “sınır bölgelerinde” yardıma olan güveni artırarak, Cenevre'de Amerikalılardan bir imtiyaz almayı başarmıştı. Bu, Moskova için “Suriye hükümetinin tanınmasını geliştirmeyi ve pekiştirmeyi” amaçlayan siyasi bir hedefti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Martin Griffiths, “bu girişimden sonra Suriye hükümetiyle ilişki kurma” çağrısında bulunduğunda bunu dile getirmişti.
Ayrıca, Rusya’nın başka saldırıları da oldu. Güneyde, hükümet güçlerinin, özellikle de Dördüncü Tümen'in, Deraa'nın son muhalif mahallelerine ateş açmasına "izin verildi". Şam ve Dera arasındaki durum iki şeyi gözler önüne serdi; Hmeymim üssünün arabuluculuğuna ihtiyaç duyulduğunu ve Rus polisinin bu saldırıdan sonra “devrimin beşiği” olarak bilinen Suriye’ye girdiğini. Moskova'nın sevmediği "renkli devrimlerden" biri burada başladı ve burada bitmesi gerekiyor. Daha geniş bağlamda, Rusya’nın bu saldırısı, Şam hükümetinin meşruiyetini restore ederek, etkisini ve kontrolünü Ürdün sınırlarına kadar genişletmeyi ve Körfez ülkeleri ve Ürdün ile ekonomik arterler açmayı amaçlıyor.
Kuzeydoğu tarafında ise, Türkiye’nin, ABD'nin müttefiki olan "Suriye Demokratik Güçleri"nin (PYD) mevzilerini bombardımana tutması Rusya’nın gözü önünde gerçekleşmekti. Rusya açısından, Fırat’ın doğusunda bulunan Amerikan-Rus askeri birlikleri, Türk-Rus askeri birlikleri ile ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından beklentilerini yükseltmiş olan Şam ve Amerika’nın kendilerini terk etmesinden endişe duyan Kamışlı’daki müttefikleri arasındaki mevcut durum hususunda Kürtlere, Rusya’nın rızasının ne kadar önemli olduğunu hatırlatmakta hiçbir sakınca yok.

“Amerika ne olacak?”
Suriye'nin Joe Biden yönetimi için bir öncelik olmadığı açık. Biden yönetiminin Afganistan'dan çekilme için ödediği bedel, Suriye'deki hedeflerini daha kesin olarak tanımlamasına yardımcı oldu. Kabil'deki yirmi yıllık müdahale sonrası veda konuşmasında Biden, Afganistan'da ve diğer bölgelerde, yani Suriye'de “ulus inşası” veya “rejim değişikliği” döneminin sona erdiğini ve şimdi önceliğin terörle, özellikle DEAŞ ile mücadelede olduğunu söyledi. Yani; ABD'nin Suriye'nin kuzey ve güneyine yapılan saldırılara yönelik kınamaları, “malumun ilamı” ve siyasi açıklamadan başka bir şey değildir.
En net politikaya gelince, bu, ABD Dışişleri Bakan Vekili'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Joe Hood'un birkaç gün önce Kamışlı'ya gitmesidir. Bununla, “Afganistan'da yaptığımız gibi kuzeydoğu Suriye'den çekilmeyeceğiz” mesajı veriliyor. Kamışlı’daki varlığın Irak'taki DEAŞ ile mücadele misyonuyla bağlantılı olduğunu biliniyor. Bu kararın nedeni, Washington’da, Afganistan'dan çekilme hususundaki fikir birliğine paralel olarak DEAŞ’a karşı savaşmak için bölgede kalma konusunda bir fikir birliğinin olması ve İsrail faktörü ile Başbakan Naftali Bennett’ın son Washigton ziyareti sırasında uyguladığı baskıya ek olarak Biden yönetiminin Rusya ve İran karşısında geri çekilmiş gibi görünmek istememesidir. Bu kararda etkili olan iki faktör daha var; Amerika’daki Kürtlere yönelik güçlü bir sempati ve Biden’ın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik şüphesi. Biden, 2019 sonunda “Kürtleri Türkiye’ye vermek” isteyen selefi Donald Trump’tan farklı bir tutum izliyor.
Suriye, merkezileşme, âdem-i merkeziyetçilik ve egemenlik üçlüsüyle "ulus inşası" vizyonu için "başarılı bir model" arayan Rusya'nın Ortadoğu öncelikleri arasında yüksek bir konumda. Böylece Rusya, Suriye ekonomisinin “serbest düşüşünü” durdurmayı, yabancı ordular tarafından kontrol edilen etki alanlarını derinleştirmeyi ve Suriye’nin merkezi ile sınır bölgeleri arasında ve Şam ile Arap dünyası arasındaki ilişkileri onarmayı hedefliyor.
Ancak Suriye, DEAŞ’la savaşmaya ve Kürtleri kayırmaya odaklanan Amerika'nın öncelikleri arasında farklı bir konumda. Bu, “Afgan hayal kırıklığı”nın ardından Suriye'de bir Amerikan-Rus iş birliği için başlangıç noktası olabilir. Yakında gerçekleşecek olan McGurk- Frishinin görüşmesinin, Suriye’ye yönelik sınır ötesi ve sınır boyu insani yardımların sağlanmasına yönelik tarihi bir atılım olan anlaşmanın sonuçlarının değerlendirilmesine tanık olacağına ve her iki taraf için de siyasi anlaşmalara ve düzenlemelere yeni bir şekil imkânı sunacağına hiç şüphe yok.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.