Yemen’den Avrupa’ya Husilere baskı uygulama çağrısı

Marib'de çatışmalar arttı.

Yemen Dışişleri Bakanı Mübarek dün Oslo'da Norveçli mevkidaşı Soreide ile bir araya geldi. (SABA)
Yemen Dışişleri Bakanı Mübarek dün Oslo'da Norveçli mevkidaşı Soreide ile bir araya geldi. (SABA)
TT

Yemen’den Avrupa’ya Husilere baskı uygulama çağrısı

Yemen Dışişleri Bakanı Mübarek dün Oslo'da Norveçli mevkidaşı Soreide ile bir araya geldi. (SABA)
Yemen Dışişleri Bakanı Mübarek dün Oslo'da Norveçli mevkidaşı Soreide ile bir araya geldi. (SABA)

Yemen Dışişleri ve Göçmen İşleri Bakanı Dr. Ahmed Avad bin Mübarek, Avrupa’yı Husiler üzerinde baskı kurmaya ikna etmek amacıyla yeni bir ziyaret turu başlattı.
Yemenli resmi kaynaklar, söz konusu tur kapsamında Oslo’yu ziyaret eden Bakan Mübarek’in Norveç Dışişleri Bakanı Ine Eriksen Soreide ile Husi milislerin tüm barış çabalarına ve insani dramın durdurulmasına karşı tavrının devam etmesi ışığında, barış sürecini görüştü. Bakan Mübarek barışı, güvenliği ve istikrarı yeniden sağlamaya yönelik tüm çabalara ve girişimlere olumlu bir şekilde yaklaşan Yemen hükümetinin bu yönde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Yemen Özel Temsilcisi’ne tam destek verdiğini bildirdi.
SABA’nın haberine göre Husilerin milyonlarca kişiyi yerinden ettiği Marib’e yönelik saldırıların gündeme geldiği görüşmede uluslararası toplumun, sivillerin hedef alınmasının durdurulması yönünde mesaj göndermesinin önemi vurgulandı.
Toplantıda Kızıldeniz'de güvenlik meselesi, Husilerin transit gemilere yönelik artan saldırıları ve Safer petrol tankerinin neden olduğu çevresel ve insani boyutlardaki tehdit de ele alındı. Tanker sorununun çözümü yönündeki çabaların yoğunlaştırılması ihtiyacına değinen Yemen Dışişleri Bakanı, durumun değerlendirilmesi ve BM teknik ekibi aracılığıyla gerekli bakımın yapılması için Husiler üzerinde baskı kurulması gerektiğini vurguladı. 
Yemen Dışişleri Bakanlığı’nın aktardığına göre Mübarek’in bu yılki ikinci Avrupa gezisi Norveç, Hollanda, İsveç ve İsviçre’yi kapsıyor. Yemenli Bakan, söz konusu ziyertlerin Dışişleri Bakanlığı’nın uluslararası ortakları Yemen'deki gelişmeler hakkında bilgilendirme ve Husi milislerin barış çabalarına karşı duruşuna devam etmesini tartışma kapsamında gösterdiği çabalar çerçevesinde geldiğini bildirdi. Bakanlık Mübarek’in ziyaretlerinde ayrıca hükümetin savaşı durdurarak barışı sağlama, güvenlik ve istikrarı yeniden kurma ve Husi milislerin neden olduğu insani felaketi azaltmanın yollarını arama vizyonunu net bir şekilde anlatmak istediğini aktardı.  

Husilerin saldırıları sürüyor
Husiler ise söz konusu ziyaretlerle eş zamanlı olarak Marib'e yönelik saldırılarını artırdı.
Beşinci gününde şiddetlenen çatışmalar, milislerin ordu ve aşiret mensuplarından geri almaya çalıştığı Rahbe semtinin güney cephesindeki onlarca ailenin yerinden edilmesine yol açtı.
Milislerin lideri Abdulmelik el-Husi dün Zeydiyye mezhebinin kurucusu Zeyd bin Ali’nin ölüm yıl dönümünde yaptığı konuşmada Yemen’in tüm bölgelerini kontrol altına alma sözü verdi.
Husilere bağlı Almasirah kanalının haberine göre Abdulmelik el-Husi, ‘kaçınılmaz sonuç’ olarak nitelendirdiği duruma ulaşmak için grubun tüm Yemen bölgelerini kontrol altına alana dek savaşı sürdürme kararlılığında olduğunu ve bunun Allah’ın vaat ettiği zafer olduğunu öne sürdü.
Askeri kaynaklar dün, Husi milislerinin Marib’in güneyindeki Rahbe semti bölgelerine topçu ve füze atışlarını yoğunlaştırdığını aktardılar. Şarku'l Avsat'a konuşan yerel kaynaklar, Husilerin Rahbe’ye bağlı köylerde yürüttüğü bombardımanda sivillerin katledildiğini ve onlarca evin yıkıldığından bildirdiler. Yemen hükümeti ise İnsan Hakları Bakanlığı aracılığıyla, onlarca sivilin bombardımandan kaçmak için yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalımalarını kınayan bir bildiri yayınladı. Bakanlık bildirisinde şu ifadelere yer verildi:
“Bakanlık, Husilerin Rahbe’de sivillere karşı balistik füzeler ve insansız hava araçları dahil olmak üzere her türlü silahı kullanmalarını, tekrarlayan barbarca askeri operasyonlarını, vatandaşları hayatta kalma mücadelesinde evlerini terk etmeye zorlamalarını en güçlü şekilde kınıyor.”
Açıklamadaya göre Husiler, kontrolleri altındaki bölgelerde yaşayanları, kardeşleriyle savaşmamaları halinde evlerinin havaya uçurmakla tehdid ediyor.
Yemen İnsan Hakları Bakanlığı, Husileri Rahbe ve Marib’e yönelik saldırganlıklarını durdurmaya zorlamak adına daha fazla adım atılması için BM, BM İnsan Hakları Konseyi, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve ilgili tüm uluslararası kuruluşlara seslendi.
Bakanlık aynı zamanda insani alanda çalışan kuruluşları, mağdurlara, yerinden edilmişlere ve savaştan kaçanlara acil yardım sağlanmasını hızlandırmaya çağırdı. Zira sadece son iki günde yaklaşık 150 aile yerinden edildi.
Hükümetin yerinden edilenlerin kaldığı kampların yönetiminden sorumlu yürütme birimi de Husi milislerin köyleri rastgele bombalaması nedeniyle Rahbe ilçesinden çok sayıda ailenin toplu bir şekilde göçtüğünü doğruladı. Ayrıca el-Cuba, Harib ve Marib’e kaçan 147 aile tespit edildiğini, 80 ailenin ise açıkta kaldığını belirtti.
Yemen Silahlı Kuvvetleri Medya Merkezi’nin çarşamba günü bildirdiğine göre ordu ve kabile üyeleriyle yürütülen savaşlar, aynı zamanda Arap Koalisyonu’nun Kesara ve Muşeccah cepheleri ve Marib dahil olmak üzere çeşitli yerlere düzenlediği operasyonlar sonucunda Husilerin saflarından onlarca can kaybı ve yaralanma meydana geldi. Milisler ayrıca büyük çapta teçhizat kaybına uğradı.
Askeri bir kaynaktan alıntı yapan merkez “Meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu'na ait bir uçak, Husilerin takviye kuvvetlerini ve mekanizmalarını hedef alarak milislere can ve ekipman kaybı verdirdi” açıklamasında bulundu. Ayrıca ordu ve direniş güçlerinin Muşeccah cephesinde bir grup Husi milisi hedef aldığı ve 18 milisin öldüğü bilgisi paylaşıldı.  
Ordudan yapılan açıklamada da milis cephelerinin top atışlarıyla hedef alındığı ve Husi saflarında can ve ekipman kaybı meydana geldiği kaydedildi.
Askeri medyanın Yemen ordusu 3.Askeri Bölge Komutanı Mansur Savabite’den aktardığına göre geçtiğimiz ocak ayı itibariyle, çeşitli cephelere düzenlenen operasyonlar sonucu en az 10 bin milis öldü.
Savabite, orduya ait gazeteye verdiği demeçte hükümet güçleri ve halk direnişinin bu yılın başı itibariyle Kesara, Muşeccah, Cebel Murad ve Servah cephelerinde Husilerin 300'den fazla saldırısını geri piskürtmeyi başardığını bildirdi.  
Savabite ayrıca İran ve Hizbullah unsurlarını Husi milislerin çıkardığı savaşı yönetmek ve yaptıkları askeri planlarlarla süreci denetlemekle suçladı.



Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
TT

Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)

Papa 14. Leo'nun uçağı Beyrut'tan ayrılır ayrılmaz İsrail'e ait insansız hava araçlarının (İHA) yeniden şehrin semalarında uçmaya başlaması, ziyarete eşlik eden sakinliğin hesaplanmış, geçici ve ziyaretle ilgili kaygılarla dayatılan bir durum olduğunu gösteriyor.

İsrail Yayın Kurumu, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın, Lübnan'a yönelik İsrail tehditleri arasında, ABD elçisi Morgan Ortagus'la, Lübnan'ın başkenti Lübnan'a yapacağı ziyaret öncesinde bir araya geldiğini bildirdi.

Ayrıca İsrail ordusu sözcüsü Avichay Adraee, "X" hesabından paylaştığı videoda, "Hizbullah"ın 121. Birimi'nin, 2020'deki Beyrut limanı patlamasıyla ilgili ipuçlarını ortaya çıkarmak üzere oldukları için Joseph Skaff, Munir Ebu Racili, Joe Bejjani ve Lokman Slim olmak üzere dört önemli Lübnanlı ismin öldürülmesinin arkasında olduğunu söyledi.

Papa Leo, liman patlamasının yaşandığı yeri ziyaret ederek, patlamada hayatını kaybedenlerin ruhları için sessizce dua etti ve kendisini gözyaşlarıyla karşılayan, ellerinde sevdiklerinin fotoğrafları olan çok sayıda vatandaşla tokalaştı.


İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
TT

İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)

İsrail, Lübnanlı Hizbullah örgütünü, 2020 yılında Beyrut limanında meydana gelen ölümcül patlamada örgütün rolünü ifşa edebilecekleri gerekçesiyle çok sayıda Lübnan vatandaşını öldürmekle suçladı.

İsrail ordusunun dün yaptığı açıklamaya göre dört kurban, patlamanın Hizbullah'ın yüksek patlayıcı amonyum nitrat depolamasından kaynaklandığını ortaya koymuş olabilir.

İsrail ordusu, ölen kişilerin Hizbullah ile patlama arasında bir bağlantı olduğunu ileri süren gümrük memurları ve gazeteciler olduğunu iddia etti.

Bilgiler bağımsız kaynaklarca doğrulanamadı. Hizbullah daha önce patlamanın sorumluluğunu reddetmişti.

Ağustos 2020'de Beyrut limanında meydana gelen patlamada 200'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, 6 bin kişi yaralanmış ve mahalleler yerle bir olmuştu.

Patlamaya, güvenlik önlemleri alınmadan yıllarca depolanmış yüzlerce ton yüksek patlayıcı amonyum nitrat neden oldu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu, dünyanın en büyük nükleer olmayan patlamalarından biriydi.

Patlamadan bugüne kadar kimse sorumlu tutulmadı.

Soruşturma, öncelikle siyasi nüfuz, yargısal engeller ve yaygın yolsuzluk nedeniyle tıkandı.

Yetkililer soruşturmadan kaçıyor ve hâkimler engelleniyor.

Hükümet, yılın başında soruşturmayı yeniden başlatacağını duyurdu. Bu girişim, siyasi açıdan güçlü Hizbullah'ın İsrail'le savaş nedeniyle zayıflaması ve soruşturmaların yıllardır ilerlemesinin engellenmesiyle de desteklendi.


Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.