Irak’ta 7 Şii siyasi parti bir sonraki başbakanın taşıması gereken kriterleri belirlemeye çalışıyor

Mukteda es-Sadr’ın 27 Ağustos’ta Necef’te seçimlere katılacağını ilan ettiği konuşması (AFP)
Mukteda es-Sadr’ın 27 Ağustos’ta Necef’te seçimlere katılacağını ilan ettiği konuşması (AFP)
TT

Irak’ta 7 Şii siyasi parti bir sonraki başbakanın taşıması gereken kriterleri belirlemeye çalışıyor

Mukteda es-Sadr’ın 27 Ağustos’ta Necef’te seçimlere katılacağını ilan ettiği konuşması (AFP)
Mukteda es-Sadr’ın 27 Ağustos’ta Necef’te seçimlere katılacağını ilan ettiği konuşması (AFP)

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Irak’ta önde gelen siyasi partilerin sunduğu siyasi belgeyi onayladığını ilan ederek seçimlere şartlı bir şekilde katılma kararı aldıktan sonra seçim yarışına hızlı bir giriş yaptı.
Sadr bu karardan sonra yaptığı açıklamada destekçilerinin ‘milyonluk gösterileri’ düzenlemesine izin verdi. ‘Milyonluk gösteri’ ifadesi, Sadr’ın gelecek seçimlere gireceğini ilan ettiği siyasi açıklama sırasında kullanmayı tercih ettiği bir ifade. Seçim kampanyalarını duyurmaktan çekinen güçler de yola çıktıklarını duyurdular. Bu arada Sadr’ın seçimlerden çekilme kararına sevinen siyasi gruplar da Sadr’ın geri dönme kararı karşısında şaşkınlığa uğradı. Sadr’ın dönmesini bekleyenler ise Ekim’de yapılması planlanan parlamento seçimlerinin gerçekten Sadr’ın olmadığı bir ortamda yapılıp yapılmayacağı çelişkisini netleştirme ihtiyacı duydular. Sadr’ın son kararıyla birlikte tüm tarafların hesapları değişti. Bununla birlikte iki kez kaybeden bazı siyasi partiler de bulunuyor. Nitekim Sadr’ın çekilmesinin ardından kendisinin de çekildiğini duyuran Irak’ın eski Başbakanı İyad el-Allavi’nin başkanlığındaki Ulusal Uzlaşı Hareketi iki kez kaybedenlerin başında geliyor. Hareket daha önce mecliste 2 sandalye kazanmıştı. Hareket kaybetti çünkü çekilme kararının Sadr’ın nihai kararı olduğunu düşünüyordu. Bu düşünce bu Hareketi, Sadr’ın kararına sarılarak muhalefet tabanını genişletmek isteyen diğer küçük partilerin safına ekledi. Dolayısıyla Hareket artık geri dönmeyi de göze alamaz çünkü bu durumda tüm kararlarını Sadr’a göre verdiği imajı oluşturabilir.
Iraklı siyasi partilerin arasındaki siyasi çekişmeler, 3 ana bileşenden (Şii-Sünni-Kürt) her birine ait siyasi parti veya grubun seçimde en fazla sandalye kazanma arzusuna dayanıyor. Bu çekişmede en önemli şey, 3 başkanlık koltuğu (Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Şii ve Meclis Başkanı Sünni olmalıdır) üzerinde anlaşmaların nasıl ve hangi partilerin yapacağıdır?
Şarku’l Avsat’ın kaynaklardan edindiği bilgilere göre, siyaset koridorlarında ve kapalı kapılar ardında halihazırda seçim mekanizmaları, sorunların kaynağı, seçimlerde manipülasyonun nasıl önüne geçileceği, uluslararası gözlemciler ve bir arabanın atların önüne konulması türünden garip bir denklemde 3 başkanın seçimi görüşülüyor. Örneğin Şii siyasi gruplar. Özellikle Sadr’ın seçim yarışına dönmesinin ardından aralarında büyük anlaşmazlıklar olmasına rağmen 7 Şii ana siyasi partiden oluşan bir 7’li Komite, seçimlerden önce şimdiden bir sonraki başbakanın taşıması gereken kriterleri belirlemekle uğraşıyor. Bu mesele Şii çevrelerde Sünni ve Kürt çevrelere göre daha önem taşımakla birlikte, Sadr’ın çekilme kararı verdiği esnada Şii siyasi partiler arasında yapılan görüşme ve toplantılar, Sadr’ın dönme kararının ardından yapılanlardan farklılık arz ediyor. Şii siyasi çevrelerde Sadr ile rekabet eden siyasi gruplar bir sonraki başbakanın kendileri tarafından aday gösterilmesini isterken, Sadr’ın seçime katılma kararından sonra yürütme otoritesinin başını temsil eden yeni başbakanın kim olacağı sorusu yeniden gündeme gelmiş oldu. Sadr, bir sonraki başbakanın hem Sadr Hareketi çizgisinde biri olan hem de Hareketin direk gösterdiği bir isim olmasını istiyor. Sadr’ın bu talebinde ısrar etmesi, tıpkı halihazırda mecliste birinci parti olduğu gibi bu seçimde de birinci olacağına inanmasından kaynaklanıyor.
Bu arada Sadr’ın seçimlere katılmayacağını ilan etmesinin ardından mevcut Başbakan Mustafa el-Kazımi’nin ikinci dönem başbakanlık koltuğuna oturma şansı gerilemişken, Sadr’ın kararından vazgeçmesiyle Kazımi’nin adı tekrardan başbakanlık için ismi geçenler arasında ilk sıraya yükseldi.
Başbakanlık koltuğu için dolaşıma koyulan isimler arasında şu ana kadar Sadr ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani tarafından desteklenen Kazımi’nin yanı sıra Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Eski İçişleri Bakanı Kasım el-Araci, Kazımi hükümetinden önce başbakanlık teklif edilen Adnan ez-Zurfi ve eski başbakan adaylarından Şiya es-Sudani yer alıyor. Bu isimlere ilave olarak, özellikle geçtiğimiz günlerde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ni (IKBY) ziyaretinden sonra Eski Başbakan Nuri el-Maliki’nin de Kanun Devleti Koalisyonu tarafından yeni hükümet için aday gösterdi.
Aynı kaynakların aktardığına göre kapalı kapılar ardında Şiiler arasından seçilecek başbakanın yanı sıra Kürt ve Sünnilerden seçilecek Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı seçenekleri de konuşuluyor. Nitekim bu iki koltuk için seçilecek isimler Şiilerin onayından geçmedikçe Dünya Kupasının eleme turlarını da geçemeyecekler. Cumhurbaşkanı adayı iki ana Kürt parti tarafından seçiliyor. Ancak Kürtler cumhurbaşkanı olarak seçecekleri isim üzerinde anlaşma sağlayamazlarsa aday gösterilen isim Şiilerin onayından geçmeyecek. Aynı durum meclis başkanını seçecek olan Sünniler için de geçerli. Zira Kürt ve Sünni siyasi partiler arasında büyük anlaşmazlıklar mevcut. İki tarafın da aday isimler üzerinden bölünmesi bekleniyor. Bu da aday gösterirken ve hatta gösterilen aday makama oturduktan sonra bile Sünni ve Kürt partilerin Şiiler karşısında zorlanacağına işaret ediyor. Kürtlerin cumhurbaşkanlığı koltuğu için tek bir aday üzerine anlaşmaya varamaması ve birden fazla aday sunmaları halinde hangi adayın kazanacağı Şiilerin onayına bağlı olacak. Aynı durum Sünniler için de geçerli.
Dolayısıyla çoğu kesim yeni Seçim Yasası gölgesinde gerçekleşecek bu seçimlerin ardından hükümeti kurma sürecinin çok zorlu geçeceği görüşünü savunurken, siyasi partilerin şimdiden 3 başkanlık üzerinde uzlaşma sağlamaları -ki bu her ne kadar arabayı atların önüne koymaya benzese de- yeni hükümetin herkesin beklediğinden daha hızlı bir şekilde kurulmasına katkı sağlayacaktır.



Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail saldırıları sürerken Deyr el-Balah'ta iki doktor öldürüldü

İsrail ordusunun Refah'ta verdiği tahliye emrinin ardından Han Yunus'a doğru giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusunun Refah'ta verdiği tahliye emrinin ardından Han Yunus'a doğru giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
TT

Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail saldırıları sürerken Deyr el-Balah'ta iki doktor öldürüldü

İsrail ordusunun Refah'ta verdiği tahliye emrinin ardından Han Yunus'a doğru giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusunun Refah'ta verdiği tahliye emrinin ardından Han Yunus'a doğru giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Kurumu bugün (Pazar) yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Deyr el-Balah şehrine düzenlediği hava saldırısında iki doktorun hayatını kaybettiğini duyurdu.

Sivil Savunma Kurumu'ndan yapılan açıklamada, “Dr. Muhammed Nemr Kazaat ve oğlu Dr. Yusuf'un, İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Deyr el-Balah şehrine düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybettiği ve cesetlerinin Aksa Şehitleri Hastanesi'ne nakledildiği” bildirildi.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre iki doktor, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Tel el-Hava mahallesindendi. Ancak İsrail ile Hamas arasında başlayan savaşın ardından Deyr el-Balah'a göç etmek zorunda kaldılar.

İki doktorun ölümü, İsrail saldırılarının Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde, özellikle de güneydeki Refah'ta devam ettiği ve İsrail ordusunun dün (Cumartesi) şehrin doğusundaki diğer mahallelerin sakinlerinden tahliye edilmelerini istediği bir zamanda gerçekleşti.

AFP muhabirleri, Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine gece boyunca düzenlenen saldırılarda, sağlık kaynaklarına ve görgü tanıklarına göre 30'dan fazla kişinin öldüğünü bildirdi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, bugün İsrail'in Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine yönelik bombardımanında beş kişinin öldüğünü ve çok sayıda kişinin de yaralandığını bildirdi. Şarku’l Avsat’ın WAFA’dan aktardığına göre, İsrail savaş uçaklarının kentin güneydoğusundaki Zeytun mahallesinin güney eteklerine açtığı yoğun ateşin ardından Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesi'ne iki ölü ve beş yaralı ulaştırıldı.

İsrail'in gerçekleştirdiği üç hava saldırısı, Gazze'nin güneydoğusundaki Zeytun mahallesindeki evleri hedef aldı. Saldırılar sonucu bir kişi öldü, altı kişi de yaralandı.

Refah'a büyük bir saldırı düzenleneceğine dair uluslararası uyarılara rağmen İsrail ordusu hafta başından bu yana kentin doğusuna saldırılar düzenliyor.

Gazze Şeridi’nde devam eden savaş, 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'in güneyine eşi benzeri görülmemiş bir saldırı düzenlemesi ve çoğu sivil bin 170’ten fazla kişinin ölümüne yol açmasının ardından patlak verdi.

İsrailli yetkililere göre 250'den fazla kişi esir alındı; bunlardan 128'i halen Gazze'de tutuluyor, 36'sı ise hayatını kaybetti.

Saldırıya yanıt olarak Hamas'ı ‘ortadan kaldırma’ sözü veren İsrail, o zamandan bu yana Gazze Şeridi'nde çoğu sivil 34 bin 971 kişinin ölümüne neden olan yıkıcı bir bombardıman ve kara operasyonu başlattı.


Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri üssü insansız hava araçlarıyla hedef aldığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırı (EPA)
Lübnan-İsrail sınırı (EPA)
TT

Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri üssü insansız hava araçlarıyla hedef aldığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırı (EPA)
Lübnan-İsrail sınırı (EPA)

Hizbullah dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, insansız hava araçlarıyla (İHA) İsrail'in Beyt Hilel Askeri Üssü’nü hedef aldığını duyurdu.

Açıklamanın devamında, saldırıda üssün yanı sıra “Demir Kubbe platformlarının da hedef alındığı, bunların doğrudan vurulduğu ve bazılarının tamamen devre dışı bırakıldığı” ifade edildi.

Hizbullah dün şafak vakti İsrail'in kuzeyindeki Metula'da İsrail askerlerinin bulunduğu bir binayı hedef aldığını duyurdu.

Hizbullah, Telegram üzerinden yapılan açıklamada, savaşçılarının binayı ‘doğrudan vurmayı’ başardığını ve operasyonun ‘Gazze Şeridi'ndeki kararlı Filistin halkını desteklemek ve İsrail'in güney köylerine (özellikle de Tayr Harfa) yönelik saldırılarına yanıt vermek için’ gerçekleştirildiğini belirtti.

Diğer yandan İsrail ordusu, Lübnan'dan fırlatılan iki İHA’nın Beyt Hilel bölgesine düştüğünü ve olayda yaralanan olmadığını belirtirken, bölgede sirenlerin çaldığı kaydedildi.

Bir yandan İsrail ordusu, diğer yandan Lübnan'daki Hizbullah ve silahlı Filistinli gruplar arasında 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail saldırılarının başlamasından bu yana neredeyse her gün sınır ötesi bombardıman yaşanıyor.


Sınır savaşı Hizbullah'ı tüketirken İsrail'i endişelendiriyor

İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan Mervahin kasabasını hedef alan hava saldırısı sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan Mervahin kasabasını hedef alan hava saldırısı sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
TT

Sınır savaşı Hizbullah'ı tüketirken İsrail'i endişelendiriyor

İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan Mervahin kasabasını hedef alan hava saldırısı sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan Mervahin kasabasını hedef alan hava saldırısı sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)

Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ne destek vermek amacıyla başlattığı Güney Lübnan savaşı birkaç gün önce yedinci ayına girerken, Hizbullah savaşçılarının ‘eylemlerinde değişiklik’ ve askeri stratejilerinde ‘ayarlamalar’ yaptığını açıklamasıyla buradaki operasyonlar da yeni şekiller almaya başladı.

Mevcut savaş, Hizbullah'ın 2006'da İsrail'e karşı verdiği son savaşa kıyasla coğrafi olarak sınırlı kalıyor. Ancak uzmanlar, aylar süren çatışmaların ardından savaşın Hizbullah'a karşı bir ‘yıpratma savaşına’ dönüştüğünü ve Hizbullah'ın kayıp sayısının Temmuz 2006'daki savaşa yaklaştığını söylüyor. Her ne kadar 18 yıl önceki savaş 350 Hizbullah savaşçısının ölümüyle sonuçlanmış olsa da, mevcut savaşta kayıp sayısı 300'e yaklaşmış durumda.

Hizbullah'ın yıpranma süreci devam ederken İsrail, son olarak dün (cumartesi) bir askeri üsse iki insansız hava aracının (İHA) fırlatılmasıyla Lübnan'dan gelecek saldırılardan endişe etmeye devam ediyor. Ülkenin güneyindeki çatışmalar önceki günlere kıyasla daha hafif bir tempoda devam ederken Cuma günü Beyrut'ta düzenlenen bir törende konuşan Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım şu soruyu yöneltti: “Güney cephesindeki performansın nasıl değiştiğini, Mücahid kardeşlerin aldıkları derslerden, derslerden ve son dönemde kullanılan konulardan yararlanarak bunların bir kısmını tedavi edip belli kabiliyetleri ortaya çıkardıklarını fark etmediniz mi?!”

Kasım, “Dünyadaki tüm savaşlarda, savaş sona erdiğinde artıları ve eksileri üzerinde çalışılır ve bir sonraki savaş için olumsuzluklar ele alınır. Biz ilk iki aydan bu yana artı ve eksileri inceledik ve önemli bir başarı elde etmek için gerekli düzenlemeleri yaptık, mücahitler de bunu yaptı” ifadelerini kullandı.


Borrell, sivillerin Refah'ı boşaltmaya ve güvenli olmayan bölgelere zorlanmasını kınadı

Filistinli bir aile Han Yunus'a doğru giderken arabanın kaputunda oturan bir çocuk (AFP)
Filistinli bir aile Han Yunus'a doğru giderken arabanın kaputunda oturan bir çocuk (AFP)
TT

Borrell, sivillerin Refah'ı boşaltmaya ve güvenli olmayan bölgelere zorlanmasını kınadı

Filistinli bir aile Han Yunus'a doğru giderken arabanın kaputunda oturan bir çocuk (AFP)
Filistinli bir aile Han Yunus'a doğru giderken arabanın kaputunda oturan bir çocuk (AFP)

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, sivillerin güney Gazze Şeridi'ndeki Refah'ı güvenli olmayan bölgelere tahliye etmeye zorlanmasının "tolere edilemeyeceğini" söyledi.

Borrell, "X" platformunda yaptığı açıklamada "İsrail'in uluslararası hukuka göre sivillere koruma sağlamakla yükümlü olduğunu" belirtti.

Josep Borrell, "İsrail'i Refah'ta zaten ciddi boyutlarda olan insani krizi daha da kötüleştirecek bir kara operasyonuna girişmemeye çağırmaya devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.


BM Sudan'ın el-Faşir şehrinde “ağır silahların” kullanılmasından endişeli

Kuzey Darfur'un başkenti el-Faşir’de savaşın neden olduğu yıkım (AFP)
Kuzey Darfur'un başkenti el-Faşir’de savaşın neden olduğu yıkım (AFP)
TT

BM Sudan'ın el-Faşir şehrinde “ağır silahların” kullanılmasından endişeli

Kuzey Darfur'un başkenti el-Faşir’de savaşın neden olduğu yıkım (AFP)
Kuzey Darfur'un başkenti el-Faşir’de savaşın neden olduğu yıkım (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Sudan Özel Temsilci Yardımcısı ve Sudan İnsani Yardım Koordinatörü Clementine Nkweta-Salami bu sabah (Pazar) yaptığı açıklamada, Sudan’ın el-Faşir şehrinde yaşanan çatışmalarda ‘ağır silahların’ kullanıldığına dair gelen haberlerden duydukları endişeyi ifade etti.

Nkweta-Salami, Kuzey Darfur bölgesinin el-Faşir şehrinde yaralanan iki sivilin hastaneye kaldırıldığını, birçok sivilin de şehirden kaçmaya çalışırken ağır çatışmaların ortasında kaldıklarını söyledi.

Tüm tarafları şehri çatışmalardan uzak tutmaya çağıran BM’nin üst düzey yetkilisi, X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “el-Faşir şehrinin merkezinde ve çevresinde nüfusun yoğun olduğu bölgelerde ağır silahların kullanılması ve saldırılar çok sayıda can kaybına neden oluyor” ifadelerini kullandı.

Nkweta-Salami, şiddet olaylarının şehirde yaşayan 800 binden fazla insanın hayatını tehdit ettiğini vurguladı.

Sudan’daki savaş, 15 Nisan 2023 tarihinde Orgeneral Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında patlak verdi.

Kuzey Darfur'un yönetim şehri olan el-Faşir, ülkedeki 48 milyon insanın dörtte birine ev sahipliği yapan Batı Sudan bölgesinde önemli bir yardım merkezi.

Çok sayıda mülteciyi barındıran şehir, şimdiye kadar çatışmalardan çok az etkilense de çevre köyleri nisan ayı ortalarından bu yana çatışmalara sahne oluyor.

Bunun yanında el-Faşir, Darfur'da HDK tarafından kontrol edilmeyen tek yönetim şehri.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), perşembe günü yaptığı açıklamada, HDK’yı, Batı Darfur eyaletinin yönetim şehri el-Cenine’deki Afrikalı topluluklardan Masalitlere karşı ‘etnik temizlik yapmakla ve soykırımın gerçekleştiğini veya gerçekleşmekte olduğunu gösterebilecek cinayetler işlemekle’ suçladı.


UNRWA Komiseri: Refah'ta güvenli bölge iddiası "yanlış ve yanıltıcı"

Refah'tan ayrıldıktan sonra Han Yunus'a giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
Refah'tan ayrıldıktan sonra Han Yunus'a giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
TT

UNRWA Komiseri: Refah'ta güvenli bölge iddiası "yanlış ve yanıltıcı"

Refah'tan ayrıldıktan sonra Han Yunus'a giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
Refah'tan ayrıldıktan sonra Han Yunus'a giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, İsrail makamları tarafından çıkarılan tahliye emirlerinin, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yaşayan insanları herhangi bir yere kaçmaya zorladığını söyledi.

Lazzarini, X platformunda yaptığı açıklamada: "Savaşın başlamasından bu yana Gazze'deki insanların çoğu, ortalama ayda bir kez olmak üzere, birkaç kez yerlerinden edildi" ifadelerini kullandı.

"Bazı Gazzelilerin UNRWA'nın bombalanan barınaklarında kalmaktan başka çaresi yok" diyen Lazzarini, "güvenli bölgeler olduğu iddiası yanlış ve yanıltıcı, Gazze'de güvenli bir yer yok" dedi.


Türkiye-Irak-Katar-BAE Kalkınma Yolu’nun artıları ve eksileri

 Anlaşma, BAE’den başlayarak Türkiye'ye kadar uzun bir kara, deniz ve hava ticaret rotası oluşturmayı amaçlıyor (AFP)
Anlaşma, BAE’den başlayarak Türkiye'ye kadar uzun bir kara, deniz ve hava ticaret rotası oluşturmayı amaçlıyor (AFP)
TT

Türkiye-Irak-Katar-BAE Kalkınma Yolu’nun artıları ve eksileri

 Anlaşma, BAE’den başlayarak Türkiye'ye kadar uzun bir kara, deniz ve hava ticaret rotası oluşturmayı amaçlıyor (AFP)
Anlaşma, BAE’den başlayarak Türkiye'ye kadar uzun bir kara, deniz ve hava ticaret rotası oluşturmayı amaçlıyor (AFP)

Saad bin Tifle el-Acmi / Kuveyt eski Enformasyon Bakanı 

Türkiye, Irak, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, 22 Nisan'da Bağdat'ta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ve dört ülkenin ulaştırma bakanlarının katılımıyla “Kalkınma Yolu” adını verdikleri bir anlaşma için bir mutabakat zaptı imzaladılar. Irak Başbakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Stratejik Kalkınma Yolu Projesi, Doğu ile Batı arasında ekonomik entegrasyonu sağlayarak ve sürdürülebilir bir ekonomiye yönelik çaba göstererek ekonomik büyümenin teşvik edilmesine, bölgesel ve uluslararası iş birliği ilişkilerinin güçlendirilmesine katkıda bulunacaktır. Aynı zamanda uluslararası ticareti artıracak, taşımayı ve ticareti kolaylaştıracak, yeni ve rekabetçi bir ulaşım rotası temin edecek ve bölgesel ekonomik refahı artıracaktır."

Anlaşma, BAE’den başlayarak Türkiye'ye kadar uzun bir kara, deniz ve hava ticaret rotası oluşturmayı amaçlıyor. Malları Avrupa'ya taşıyacak bu rota, Babu’l Mendeb'de Husilerin ticari gemilere yönelik saldırıları nedeniyle kesintiye uğrayan, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden yapılan deniz ticaret hattına paralel bir yol oluşturuyor. Türkiye üzerinden 4 ülke ile Avrupa arasındaki karşılıklı ticareti artırmayı hedefliyor.

Bölgenin istikrar ve barış içinde bir arada yaşamasından yana olan herkes, bölge ülkeleri arasındaki ekonomik iş birliğinin mevcut gerçekliği anlayıp geleceğe bakmak yerine, insanları geçmişte yaşamaya iten siyasi anlaşmazlıklar ile tarihi birikimleri aşmanın, mantıklı bir kapısı olduğuna inanıyor. Bu nedenle, herhangi bir anlaşma veya mutabakat zaptı herkes tarafından memnuniyetle karşılanmalı, ancak bahsi geçen anlaşma, imzası sırasında önemini öven açıklamalara rağmen, görünüşte güzel ama özünde başarılması zor görünüyor. Aşağıdaki endişeler, bu mutabakatın kapsamlı bir ticaret anlaşmasına dönüşmesini engelleyebilecek olası senaryolar olarak karşımıza çıkıyor:

- İran, kendisini dışlayan bölgesel anlaşmalara izin vermeyecektir ve Türkiye'nin taraf olduğu anlaşmaları sabote ediyormuş gibi görünmemek için Irak'taki yandaşları aracılığıyla dolaylı da olsa bunları engellemeye çalışacaktır.

- Ev sahibi ülke daha önce de İran'a sadık Iraklı tarafların çok geçmeden vazgeçtiği anlaşmalar imzalamıştı. Örneğin, Irak Yüksek Mahkemesi ve İran'a sadık milletvekilleri, Irak ile Kuveyt arasındaki deniz seyrüseferinin düzenlenmesini öngören Hor Abdullah Sınır Anlaşması’nı geçersiz kılarak uygulanmasını engellemişlerdi.

-Mutabakat, Kalkınma Yolu adı verilen güzergâh üzerinde bulunan Bahreyn, Suudi Arabistan ve Kuveyt'i göz ardı ediyor. Her ne kadar Kuveyt kendi iç çatışmalarıyla meşgul olduğu için diplomatik olarak kendisine kayıtsız kalsa da gözlemciler hem Bahreyn'i hem de Suudi Arabistan'ı kapsamayan bir anlaşma için lojistik gerekçe görmüyorlar.

-Mutabakatın taraflarından olan Katar ve BAE, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi olan iki Körfez ülkesidirler, ancak yakın zamana kadar siyasi olarak ilişkileri kopuktu ve aralarında bir rekabet hali vardı. Bu kopukluk, yalnızca iki ülke arasında değil, genel olarak altı KİK ülkesi arasında da tekrarlanmaması için teminatlar verilmeden sona erdi. Bu ise planlanan anlaşmanın iptal olmasına ve doğmadan ölmesine neden olabilir.

- Irak'ın başkenti Bağdat'ta Erdoğan'ın katılımı ile Sudani tarafından imzalanan anlaşmada Türkiye’nin stratejik hedefi, Kuzey Irak'taki Türk işgaline meşruiyet kazandırmak. Zira pratikte anlaşma, Irak'ın Peşmergeleri eğitme ve PKK’ya karşı mücadele bahanesiyle Musul'un kuzeyinde Başika'daki Türk askeri varlığını resmi olarak kabul etmesi anlamına geliyor.

Şüphesiz her samimi insan, yukarıdaki korkuların yersiz olmasını ve Mutabakat Zaptı’nın taraflar arasındaki ticareti geliştirmeye yönelik kapsamlı ve etkili bir anlaşmaya dönüşmesini istemektedir. Bir gün, iyi komşuluğa bağlı ve kaotik sloganlar yerine, halkın çıkarlarını ön planda tutan bir ülke olarak davranışını değiştirmesi halinde, İran da dahil olmak üzere herkese açık olmasını, bölge halkları arasında, ülkelerinin kalkınmasına yol açacak ekonomik ilişkileri güçlendirilmesini ummaktadır. Böylece bölgemizi ve halklarımızı yoran çatışma ve savaşlar yerine bir arada yaşamaya ve karşılıklı çıkarlara odaklanabiliriz.

*Kuveyt eski Enformasyon Bakanı Saad bin Tifle el-Acmi tarafından yazılan bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.


"El Kassam Tugayları, İsrail bombardımanında yaralanan bir İngiliz tutuklunun öldüğünü duyurdu

El Kassam sözcüsü Ebu Ubeyde
El Kassam sözcüsü Ebu Ubeyde
TT

"El Kassam Tugayları, İsrail bombardımanında yaralanan bir İngiliz tutuklunun öldüğünü duyurdu

El Kassam sözcüsü Ebu Ubeyde
El Kassam sözcüsü Ebu Ubeyde

Hamas'ın askeri kolu Kassam Tugayları bugün (Cumartesi) günü açıklamada, Gazze'de tutuklu bulunan İngiliz vatandaşı bir tutuklunun aldığı yaralar nedeniyle öldüğünü bildirdi.

Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde, Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, 51 yaşındaki İngiliz vatandaşı Nadav Bublabil adlı tutuklunun, İsrail hava kuvvetlerinin bir aydan uzun bir süre önce gözaltına alındığı yeri hedef almasının ardından aldığı yaralar nedeniyle öldüğünü duyurdu.

Ebu Ubeyde, Bublabil’in "Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin yıkılması ve hizmet dışı kalması nedeniyle yoğun tıbbi bakım alamaması nedeniyle sağlık durumunun kötüleştiğini ve hayatını kaybettiğini" belirtti.

İsrailli yetkililere göre Filistinli gruplar 250'den fazla kişiyi gözaltına aldı, 128'i halen Gazze'de tutuluyor, 37'si ise hayatını kaybetti.


İsrail ordusu: Refah'tan Kerem Şalom bölgesine 4 roket atıldı

İsrail'in Gazze yakınlarındaki “Demir Kubbe” sisteminden bir batarya (arşiv- AFP)
İsrail'in Gazze yakınlarındaki “Demir Kubbe” sisteminden bir batarya (arşiv- AFP)
TT

İsrail ordusu: Refah'tan Kerem Şalom bölgesine 4 roket atıldı

İsrail'in Gazze yakınlarındaki “Demir Kubbe” sisteminden bir batarya (arşiv- AFP)
İsrail'in Gazze yakınlarındaki “Demir Kubbe” sisteminden bir batarya (arşiv- AFP)

İsrail ordusu bugün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'tan Kerem Şalom bölgesine dört roket atıldığını duyurdu.

Alman haber ajansı DPA'ya göre ordu, roketlerden birinin Demir Kubbe sistemi tarafından engellendiğini, diğer üçünün ise açık alanlara düştüğünü ve herhangi bir can kaybı olmadığını açıkladı.

İsrail ordu sözcüsü Avichai Adrai, Refah'ın doğusundaki askeri operasyonun kapsamını genişletmek için daha fazla mahallenin boşaltılması çağrısında bulundu

İsrail ordusu, kentte askeri bir operasyon başlatılmasının etkilerine ilişkin bölgesel ve uluslararası uyarıların ardından geçen pazartesi günü doğudaki Refah kentinde bir operasyon başlattı. Refah, Hamas'ın 7 Ekim’de İsrail'e yönelik başlattığı "Mescid-i Aksa Tufanı" saldırısına tepki olarak İsrail askeri operasyonları sonucu Gazze Şeridi'nin dört bir yanından yerinden edilen yaklaşık 1,5 milyon Filistinliye ev sahipliği yapıyor.

Hamas hareketinin askeri kanadı El Kassam Tugayları, dün ve bugün (Cumartesi) Refah şehrinin doğusuna giren İsrail güçlerine karşı, ölüm ve yaralanmalara neden olan bir dizi askeri operasyon düzenlediğini duyurdu.


Esad, 15 Temmuz'da parlamento seçimlerinin yapılması için bir kararname yayınladı

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad (AP)
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad (AP)
TT

Esad, 15 Temmuz'da parlamento seçimlerinin yapılması için bir kararname yayınladı

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad (AP)
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad (AP)

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın (AWP)haberine  göre Suriye Cumhurbaşkanlığı bugün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, Devlet Başkanı Beşar Esad'ın 15 Temmuz'da parlamento seçimlerinin yapılmasına ilişkin bir kararname yayınladığını duyurdu.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre seçimlerin yapılacağı dördüncü yasama dönemi için Halk Meclisi'ndeki sandalye sayısı: 127'si köylüler ve işçiler, 123'ü de diğer gruplar için olmak üzere 250 olacak.