Ağustosta en çok satılan otomotiv markaları belli oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Ağustosta en çok satılan otomotiv markaları belli oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre, ağustos ayında otomobil ve hafif ticari araç pazarı, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5 azalarak 58 bin 454 adet oldu.
Otomobil satışları geçen ay 2020'nin aynı dönemine göre yüzde 0,9 artarak 44 bin 756 olurken, hafif ticari araç satışları yüzde 20,2 azalarak 13 bin 698 olarak kayıtlara geçti.
AA muhabirinin ODD raporundan derlediği bilgilere göre, geçen ay binek ve hafif ticari olmak üzere toplam satışlarda Fiat, 10 bin 366 adetle ilk sırayı aldı. Fiat'ı, 8 bin 678 satışla Renault ve 4 bin 420 satışla da Dacia takip etti.
Hyundai, 4 bin 405 satışla dördüncü ve Volkswagen'de 4 bin 206 satışla beşinci sırada yer aldı.
Toplam satışlarda ağustos ayında Dacia'nın ilk 3'te ve Hyundai'ın da ilk 5'te yer alması dikkati çekti.

Otomobil satışlarında Renault ilk sırada
Ağustosta en fazla otomobil satışı gerçekleştiren marka 8 bin 191 ile Renault oldu.
Renault'yu, 5 bin 936 ile Fiat ve 4 bin 206 ile de Hyundai izledi.
VW, 2 bin 785 adetle dördüncü ve Dacia da 2 bin 745 otomobil satışıyla beşinci sırada yer aldı.

Ağustosta Ferrari ve Lamborghini 1'er adet satıldı
Otomobil satışlarında geçen ay 41 markanın yer aldığı listede, Bentley ve Smart hariç tüm markalardan satış yapıldı.
Ağustosta 1 Ferrari, 1 Lamborghini, 3 Aston Martin, 7 Jaguar ve 12 Maserati satışı gerçekleştirildi.

Hafif ticarinin ilk 5'i
Hafif ticari araç segmentine bakıldığında ise 4 bin 430 satışla Fiat, listenin ilk sırasında yer aldı. Fiat'ı, 2 bin 649 satışla Ford ve 1.675 satışla Dacia izledi.
VW, 1.421 satışla dördüncü ve Mercedes-Benz 687 satışla beşinci oldu. Böylece Mercedes-Benz, uzun bir süre sonra ilk 5'te yer buldu.

Yılın 8 ayında en çok satılan 5 marka
Bu arada, Türkiye otomobil ve hafif ticari araç pazarı, Ocak-Ağustos 2021'de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24,3 büyüyerek 501 bin 4 adet oldu. Aynı dönemde otomobil satışları yüzde 23,3 artarak 391 bin 392 olurken, hafif ticari araç pazarı da yüzde 28 büyüyerek 109 bin 612 adede ulaştı.
Bu dönemde Fiat, 78 bin 726 satışla ilk sırada yer aldı. Fiat'ı, 52 bin 837 ile Volkswagen ve 52 bin 254'le Renault takip etti.
Ford, 44 bin 812 satışla dördüncü ve Toyota da 36 bin 507'lik satışla beşinci sırada yer aldı.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe