Taliban iktidarını engelleyemeyen Afgan liderler şimdi neredeler?

Atta Nur ve Dostum Özbekistan'da... "Herat Aslanı" İran'da... ve Ahmed Mesud Pençşir dağlarında.

Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'ın başkentinde yer alan bir duvar resmi (AFP)
Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'ın başkentinde yer alan bir duvar resmi (AFP)
TT

Taliban iktidarını engelleyemeyen Afgan liderler şimdi neredeler?

Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'ın başkentinde yer alan bir duvar resmi (AFP)
Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'ın başkentinde yer alan bir duvar resmi (AFP)

Taliban, Kabil'de iktidara döndükten sonra salı günü ilk geçici hükümetini açıkladı. Geçtiğimiz haftalarda Taliban liderlerinin son yirmi yılda önemli roller oynamış önde gelen Afgan siyasi şahsiyetleriyle yaptığı toplantıların ve “kapsamlı” bir hükümet kurma vaatlerinin yarattığı izlenimin aksine hükümette önceki rejimden hiçbir isim yer almadı.
Yeni ilan edilen hükümet tamamen "Taliban"dan müteşekkil ise, mağlup olan rakiplerinin akıbeti ne olacak?

Eşref Gani
Afganistan’ın eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin Ağustos ayı ortasında ülkeden ayrılması, rejiminin düştüğünün ve Taliban'ın zaferinin resmi bir duyurusu oldu. Gani, Taliban güçlerinin başkent Kabil’in kenar mahallelerini ele geçirmesinin ardından acilen ülkeyi terk etti. Muhtemelen kaderinin, 1996'da Kabil ele geçirildikten sonra hareketin savaşçıları tarafından asılan eski Afgan Devlet Başkanı Necibullah'ın kaderine benzeyeceğinden korkuyordu. Necibullah o sırada Kabil’de BM koruması altında yaşıyordu. Ancak BM karargahının “diplomatik dokunulmazlığı” ona yetmedi. Taliban savaşçıları onu alarak başkentte halka açık bir yerde astılar.
Necibullah, eski Sovyetler Birliği'ne bağlı bir komünistti ve onunla mücahit grupları arasında çok kan dökülmüştü. Eşref Gani'ye gelince, geçmişte onu destekleyen Amerikalılar, Taliban karşısında yalnız bıraktılar. Gani de Taliban savaşçıları kendisine ulaşamadan hızla kaçtı. İnsani nedenlerle ikamesine izin veren BAE’ne gitmeden önce, komşu ülkelerden Tacikistan’a indiği bildirilen bir uçakla ülkeden ayrıldı.

Karzai, Abdullah ve Hikmetyar
Eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ve eski Başkan Yardımcısı ve Ulusal Uzlaşma Yüksek Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah, Taliban'ın kontrolü ele geçirmesinden sonra Kabil'den ayrılmayan en önemli siyasi figürler arasındaydı. Bu iki isim, yeni hükümet altında güvenliklerini ve emniyetlerini koruma sözü veren Taliban’ın üst düzey liderleriyle birçok toplantı yaptı. Abdullah Abdullah şu anda Karzai'nin Afganistan'ın başkentindeki evinde ikamet ediyor. Hareket, ev hapsinde tutuldukları iddialarını reddederek, evin etrafındaki korumaların onların güvenliğini sağlamak için yerleştirildiğini belirtiyor. Çeşitli ülkelerden yetkililerle iletişim kurmak da dahil olmak üzere birçok toplantı ve etkinliğe katıldıkları göz önünde bulundurulursa, pek de özgürlükleri kısıtlanmış gibi görünmüyor. Zaten bu iki isim, yıllardır Taliban ile diyalogu savunmuş ve Doha’da hareketin liderleriyle yapılan temaslara katılmış kimseler.
Bu iki şahsiyete ilaveten, "Taliban" düşmanlığına rağmen Kabil'de kalan üçüncü bir önemli şahsiyet daha var: Gulbuddin Hikmetyar. İslam Fırkası'nın tarihi lideri Hikmetyar, hayatı boyunca savaşmaktan bıkmış olacak ki eski düşmanı olan Taliban’dan kaçmaya çalışmadı. 1980'ler boyunca Sovyet Kızıl Ordusu ile ardından Kabil'de Rusların bıraktığı komünist hükümetle savaşan Hikmetyar, 1992'de bu hükümetin çöküşünden sonra İslam Cemiyeti'nin önde gelen lideri olan ezeli rakibi Ahmed Şah Mesud'a karşı Kabil'in kontrolü için kanlı bir savaş başlattı. "Taliban" hareketi, doksanların ortalarında ortaya çıkıp Kabil'i ele geçirmeye çalıştığı zaman Hikmetyar, Taliban’ın ilerleyişini durdurmak için Ahmed Şah Mesud ile ittifak kurdu, ancak iki taraf da bu ittifakı yürütemedi. Ardından, iki isim de ülkenin kuzeyine sığındı ve diğer gruplarla birlikte, Amerikalıların "Taliban" yönetimini devirmek için kullandığı 2001 yılına kadar varlığını sürdüren "Kuzey İttifakı"nı kurdular. Ancak Hikmetyar'ın rolü bununla sona ermedi. İran'a kaçan Hikmetyar, Amerikalılara karşı bir savaşa öncülük etmek için doğu Afganistan'daki eski kalesine geri döndü. Ordusu dağıldığı için ve özellikle de "direniş" bayrağı büyük ölçüde, ülkenin güneydoğusunda "Taliban" örgütün kolu olan "Hakkani Ağı"nın eline geçtiği için Sovyetlere karşı kazandığı zaferleri Amerikalılar karşısında tekrarlayamadı. Afgan hükümetiyle yapılan barış görüşmelerinin ardından Hikmetyar, Kabil'e taşınmaya, Amerikalılara karşı savaşını durdurmaya ve yeni rejime katılmaya karar verdi. Afganistan cumhurbaşkanlığı seçimlerine katıldı, ancak kazanamadı. Hikmetyar şimdi Kabil'de Taliban'ın diyalog kurduğu isimlerden biri ve onların yönetimi altında yaşıyor.

Herat Aslanı
Muhammed İsmail Han, ülkenin batısında "Taliban"ın en önde gelen tarihi muhaliflerinden biriydi. Afgan ordusunun bu eski subayı, seksenlerde Ruslara ve komünistlere karşı amansız bir mücadeleye girişti. Bu da onun İran sınırındaki kalesi olan Herat’a atfen "Herat Aslanı" olarak anılmasına neden oldu. Ancak doksanlı yıllarda Taliban’a mağlup olarak İran’a kaçtı. Harekete karşı bir isyan başlatmak için Afganistan’a geri dönen İsmail Han, Taliban tarafından yakalandı ve Kandahar'daki Taliban kalesinde yıllarca hapis altında tutuldu ancak 2001'deki ABD işgalinden önce kaçmayı başardı. Taliban rejiminin düşüşünden sonra "Herat Aslanı", Kabil'deki yeni yönetime katıldı ve bakanlık görevlerinde bulundu. "Taliban", bu yıl Amerika'nın geri çekilmesinin ışığında, iktidarı yeniden ele almak için ilerlemeye başladığında İsmail Han, destekçilerini Herat'ta toplamak ve Herat’ın Taliban’ın eline geçmesini engellemek için bir girişim başlattı ancak başarısız oldu. Taliban, onu tutuklamasına rağmen intikam almadı. Aksine, vatandaşları hareketle iş birliği yapmaya ve Taliban’ı da insanlara iyi davranmaya çağıran bir açıklama yapmasına izin verildi. "Eski Aslan" valizlerini toplayıp tekrar İran'a gitti ve şu anda Meşhed şehrinde yaşadığı düşünülüyor.

Atta Muhammed Nur ve Raşid Dostum
Atta Muhammed Nur ve Abdul Raşid Dostum, özellikle ülkenin kuzeyindeki tarihi kalelerinde "Taliban"ın yayılmasını durdurmada önemli rol oynayabilecek en önde gelen isimler arasındaydı. Atta Nur, daha önce yaptığı gibi Tacikleri "Taliban" ile yüzleşmeye yönlendirebilir, Dostum ise aynı şeyi Özbek yurttaşlarıyla tekrarlayabilirdi. İki isim, Özbekistan ve Türkmenistan sınırlarındaki Belh ve Cüzcan'daki destekçilerini hızla harekete geçirdi, ancak Taliban'ın yıldırım saldırısı onlardan daha hızlıydı. Özbeklerin Cüzcan savunması hızla çöktü ve Taliban savaşçıları Dostum’un lüks evine kadar girmeyi başardılar. Bazı savaşçılar, çöken Afgan hükümeti tarafından Dostum’a verilen, “Mareşal” madalyalarıyla süslenmiş askeri üniforma da dahil olmak üzere Dostum’a ait olan üniformaları ele geçirmekle gösteriş yaptı. Başkenti Mezar-ı Şerif neredeyse savaşmadan Taliban'ın eline geçtiği için Dostum'un sığındığı komşu Belh'te durum pek iyi değildi. Belh’in düşüşünden kısa bir süre önce, Atta Muhammed Nur ve Dostum birlikte otoyolun karşısına Özbekistan sınırına kaçtı. Kendilerini Taliban'a teslim etmeyi amaçlayan bir komployu keşfettikleri için kaçtıklarını ifade ettiler.
Atta Nur, zaman zaman ülkesindeki durumla ilgili siyasi açıklamalar yapıyor. Doksanlı yıllarda yaptığı savaşlarla ünlenen ve sağlık sorunları yaşayan General Dostum'a gelince, partisinin siyasi liderliğinin oğluna geçmesinden sonra büyük ölçüde sessizliğe büründü. Bu iki ismin, yakın zamanda Pençşir Vadisi'nde kuşatma altındaki Taciklerin üzerindeki baskıyı hafifletmek için bir miktar yardım sağlamaya hazırlandıkları bildirilmişti, ancak bu, yeni Afgan hükümetine karşı harekete geçmemeleri yönünde dış baskılara uğradıklarına dair haberler çerçevesinde gerçeğe dönüşmedi. Dostum'un, yakın ilişki içinde olduğu ve uzun yıllardır yaşadığı Türkiye'ye yerleşmesi ise pek uzak bir ihtimal değil... Dostum, oğluna, tarihi Türk lider “Atatürk”ün ilk ismi olan “Mustafa Kemal” adını vermişti.

Ahmet Mesud
Ahmed Mesud, önceki Afgan hükümetinde görevli değildi. 11 Eylül 2001 saldırılarının hemen öncesinde El Kaide tarafından öldürülen rahmetli babası Ahmed Şah Mesud'un destekçilerinin büyük oranda yer aldığı bir gruba liderlik etti. Ağustos ayında Kabil’in Taliban’ın eline geçmesiyle birlikte Mesud, Pençşir Vadisi'ndeki babasının kalesine taşındı. Orada, Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin yardımcısı Emrullah Salih, Afgan Savunma Bakanı Bismillah Muhammedi ve yüzlerce subay ve asker de dahil olmak üzere birçok eski rejim yetkilisi ona katıldı.
Taliban, bu isimlerle pazarlık etmeye ve silahlarını bırakmaları için ikna etmeye çalışsa da iki taraf bir anlaşmaya varamadı. Bu yüzden Taliban zor vadide birçok cepheden birden büyük bir saldırı başlattı. Günlerce süren çatışmalardan sonra, hareket vadinin kontrolünü ele geçirdi. Muhalifler ise farklı bir rakip olan Taliban karşısında, seksenlerde Rusları küçük düşüren ve oğul Ahmed Mesud’un bugün tekrarlamaya çalıştığı “Pençşir Aslanı” efsanesini yaratan doğal kaleler olan dağlara kaçtılar.

 


İsrail'in Gazze Şehri'nin kontrolünü ele geçirme planını kınayan ve uyaran uluslararası tepkiler

Filistinliler, 8 Ağustos 2025'te Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeytun semtinde İsrail bombardımanından kaçıyor (AFP)
Filistinliler, 8 Ağustos 2025'te Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeytun semtinde İsrail bombardımanından kaçıyor (AFP)
TT

İsrail'in Gazze Şehri'nin kontrolünü ele geçirme planını kınayan ve uyaran uluslararası tepkiler

Filistinliler, 8 Ağustos 2025'te Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeytun semtinde İsrail bombardımanından kaçıyor (AFP)
Filistinliler, 8 Ağustos 2025'te Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeytun semtinde İsrail bombardımanından kaçıyor (AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi, perşembe gecesi Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından önerilen ve 22 aylık savaşın ardından ciddi insani kriz ve büyük bir yıkım yaşayan kuşatma altındaki bölgenin kuzeyindeki Gazze Şehri'nin "kontrolünü ele geçirmeyi" amaçlayan planı onayladı.

Plan, temkinli tepkilere ve muhalefete yol açarken, Hamas dün bunun "İsrail'e ağır bir bedel ödeteceğini" ifade etti. Şarku’l Avsat’ın derlediği en önemli uluslararası tepkiler şöyle:

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan dün, İsrail'in Gazze'yi "işgal etme" ve halkını "aç bırakma" planını kınadı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Krallık (...) İsrail işgal makamlarının Gazze Şeridi'ni işgal etme kararını en güçlü ve en sert ifadelerle kınamakta ve kardeş Filistin halkına karşı açlık, vahşi uygulamalar ve etnik temizlik suçlarını işlemeye devam etmelerini kesin bir dille kınıyor" denildi.

BAE

BAE Dışişleri Bakanlığı, resmi ajansın yayınladığı açıklamada, "Bu kararın yıkıcı sonuçları, Gazze Şeridi'nde daha fazla masum insanın hayatını kaybetme riski ve giderek kötüleşen insani trajedi" konusunda uyarıda bulundu.

Bakanlık, "kardeş Filistin halkının devredilemez haklarının herhangi bir şekilde ihlal edilmesini ve onları yerinden etme girişimlerini kesinlikle reddettiğini" ifade etti.

Türkiye

Türkiye dün yaptığı açıklamada, uluslararası topluma, barış ve güvenliğe “ağır bir darbe” olacağını belirterek, İsrail'in planını durdurması çağrısında bulundu. Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, “Filistinlileri topraklarından zorla çıkarmayı amaçlayan bu kararın uygulanmasını engellemek için uluslararası topluma sorumluluklarını yerine getirme çağrısında bulunuyoruz” denildi.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (AP)Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (AP)

Birleşmiş Milletler

BM Genel Sekreteri António Guterres, sözcüsünün açıklamasına göre İsrail'in dün Gazze Şehri'nin kontrolünü ele geçirme planını, Filistinliler için durumu daha da kötüleştirecek "tehlikeli bir tırmanış" olarak nitelendirdi.

Guterres'in sözcüsü açıklamasında, “Genel Sekreter, İsrail hükümetinin Gazze şehrini kontrol altına alma kararından derin endişe duyuyor. Bu karar, ciddi bir tırmanışa işaret ediyor ve milyonlarca Filistinlinin karşı karşıya olduğu felaketlerin daha da ağırlaşması tehlikesini beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, İsrail hükümetinin “işgal altındaki Gazze Şeridi'nde tam askeri kontrolü ele geçirmeyi amaçlayan” planının derhal durdurulması çağrısında bulundu.

Türk yaptığı açıklamada, bunun, “İsrail'in işgaline en kısa sürede son vermesi, mutabık kalınan iki devletli çözümü ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını gerçekleştirme yükümlülüğünü içeren Uluslararası Adalet Divanı kararlarına aykırı” olduğunu belirtti.

«Hamas»

Filistin'in Hamas hareketi dün yaptığı açıklamada, planın «tam anlamıyla bir savaş suçu» olduğunu, «yaklaşık bir milyon kişinin» hayatını tehdit ettiğini ve kuşatma altındaki Gazze'de tutsak olarak bulunan rehinelerin «feda edilmesi» anlamına geldiğini duyurdu.

Hareket açıklamasında, “Siyonist Bakanlar Kurulu'nun Gazze şehrini işgal etme ve tüm sakinlerini tahliye etme planları, tam anlamıyla bir savaş suçudur” denilerek, “Bu, soykırım, zorla yerinden etme ve etnik temizliğe varan vahşi uygulamaların devamıdır” ifadesi yer aldı. Hamas, “suçlu işgalcilere, bu suç macerasının bedelinin çok ağır olacağı ve kolay olmayacağı” uyarısında bulundu.

Avrupa Komisyonu

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İsrail'i planı yeniden gözden geçirmeye çağırdı.

Leyen, X platformunda yaptığı açıklamada, “İsrail hükümetinin Gazze'deki askeri operasyonunu genişletme kararını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor” dedi. Ayrıca tüm rehinelerin serbest bırakılmasını ve Gazze'ye insani yardımın “derhal ve sınırsız” ulaştırılmasını istedi ve “Ateşkes şu anda gerekli” ifadesini kullandı.

Almanya

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, İsrail'in Gazze'de kullanabileceği silah ihracatını askıya aldığını duyurdu.

Danışman yaptığı açıklamada, “İsrail'in askeri planının Gazze'deki hedeflerine nasıl ulaşabileceğini anlamak zor hale geldi” dedi ve ekledi: “Bu koşullar altında, Alman hükümeti, bir sonraki duyuruya kadar, Gazze'de kullanılabilecek askeri teçhizatın ihracatına izin vermeyecektir.”

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'da konuşma yapıyor. (Arşiv - AP)Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'da konuşma yapıyor. (Arşiv - AP)

İngiltere

İngiltere Başbakanı Keir Starmer dün yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze şehrini “kontrol altına alma” planını ‘hatalı’ olarak nitelendirerek, Binyamin Netanyahu hükümetine bu planı “derhal yeniden gözden geçirme” çağrısında bulundu.

Starmer açıklamasında, “İsrail hükümetinin kararı, çatışmaya son vermeye hiçbir şekilde katkıda bulunmayacak ve rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamaya yardımcı olmayacak” dedi ve “sadece daha fazla kan dökülmesine yol açacak” uyarısında bulundu.

İspanya

İspanya Dışişleri Bakanı Manuel Albares, “İsrail hükümetinin Gazze'deki askeri işgalini güçlendirme kararını şiddetle kınıyoruz” dedi ve bu planın “sadece daha fazla yıkım ve acıya yol açacağını” ifade etti.

Albares, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Kalıcı ateşkes, insani yardımın acil ve geniş çaplı ulaştırılması ve tüm rehinelerin serbest bırakılması acildir. Bölgede kalıcı barış, ancak gerçekçi ve sürdürülebilir bir Filistin devletini içeren iki devletli çözümle sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

Belçika

Belçika dün, Gazze şehrini kontrol altına alma planı nedeniyle İsrail büyükelçisini çağırdığını duyurdu.

Belçika Dışişleri Bakanı Maxime Prevot, “Amaç açık, bu kararı tamamen reddettiğimizi ifade etmek” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamada, “en şiddetli ifadelerle” İsrail'in “Filistin topraklarında yasadışı işgalini pekiştirmek, Gazze'de soykırım savaşını sürdürmek, Filistin halkının yaşam kaynaklarını yok etmek, kendi kaderini tayin etme ve bağımsız devlet kurma hakkını ortadan kaldırmak ve Filistin meselesini tasfiye etmek” olarak nitelendirdiği planı kınadı.

Mısır, bu adımı uluslararası hukukun ve uluslararası insancıl hukukun açık ve kabul edilemez bir ihlali" olarak değerlendirdi.

Ürdün

Ürdün Kraliyet Sarayı'ndan yapılan açıklamada, Kral Abdullah II'nin Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile yaptığı telefon görüşmesinde, “Ürdün'ün, iki devletli çözümü ve Filistin halkının haklarını baltalayan ve Gazze'deki ateşkes ve insani yardım anlaşmasına varma çabalarını tehdit eden bu adımı kesin bir şekilde reddettiğini ve kınadığını” vurguladığı belirtildi.

Çin

Çin, dün planla ilgili “derin endişesini” dile getirerek, İsrail'e “tehlikeli hareketlerini derhal durdurması” çağrısında bulundu.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Fransız haber ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, “Gazze Filistinlilere aittir ve Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

İran

İran Dışişleri Bakanlığı, İsrail'i Gazze'yi kontrol altına alarak “soykırım” planlamakla suçladı.

Tahran, İsrail'in Gazze'yi kontrol altına alma planının “etnik temizlik” niyetini teyit ettiğini belirtti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)

Fransa

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Paris'in, İsrail hükümetinin Gazze'yi tamamen işgal etme planını şiddetle kınadığını söyledi.

Barrot, “X” sitesinde yayınlanan açıklamada, “Bu operasyon, zaten felaket halindeki durumu daha da kötüleştirecek ve (Hamas'ın) elindeki rehinelerin serbest bırakılmasını, silahsızlandırılmasını ve teslim olmasını sağlamayacaktır” dedi.

Kanada

Kanada Başbakanı Marc Carney, İsrail'in Gazze'nin tamamını işgal etme planının “yanlış” olduğunu belirterek, “İsrail'in planı rehinelerin hayatını daha büyük tehlikeye atacaktır” ifadesini kullandı.