Taliban iktidarını engelleyemeyen Afgan liderler şimdi neredeler?

Atta Nur ve Dostum Özbekistan'da... "Herat Aslanı" İran'da... ve Ahmed Mesud Pençşir dağlarında.

Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'ın başkentinde yer alan bir duvar resmi (AFP)
Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'ın başkentinde yer alan bir duvar resmi (AFP)
TT

Taliban iktidarını engelleyemeyen Afgan liderler şimdi neredeler?

Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'ın başkentinde yer alan bir duvar resmi (AFP)
Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'ın başkentinde yer alan bir duvar resmi (AFP)

Taliban, Kabil'de iktidara döndükten sonra salı günü ilk geçici hükümetini açıkladı. Geçtiğimiz haftalarda Taliban liderlerinin son yirmi yılda önemli roller oynamış önde gelen Afgan siyasi şahsiyetleriyle yaptığı toplantıların ve “kapsamlı” bir hükümet kurma vaatlerinin yarattığı izlenimin aksine hükümette önceki rejimden hiçbir isim yer almadı.
Yeni ilan edilen hükümet tamamen "Taliban"dan müteşekkil ise, mağlup olan rakiplerinin akıbeti ne olacak?

Eşref Gani
Afganistan’ın eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin Ağustos ayı ortasında ülkeden ayrılması, rejiminin düştüğünün ve Taliban'ın zaferinin resmi bir duyurusu oldu. Gani, Taliban güçlerinin başkent Kabil’in kenar mahallelerini ele geçirmesinin ardından acilen ülkeyi terk etti. Muhtemelen kaderinin, 1996'da Kabil ele geçirildikten sonra hareketin savaşçıları tarafından asılan eski Afgan Devlet Başkanı Necibullah'ın kaderine benzeyeceğinden korkuyordu. Necibullah o sırada Kabil’de BM koruması altında yaşıyordu. Ancak BM karargahının “diplomatik dokunulmazlığı” ona yetmedi. Taliban savaşçıları onu alarak başkentte halka açık bir yerde astılar.
Necibullah, eski Sovyetler Birliği'ne bağlı bir komünistti ve onunla mücahit grupları arasında çok kan dökülmüştü. Eşref Gani'ye gelince, geçmişte onu destekleyen Amerikalılar, Taliban karşısında yalnız bıraktılar. Gani de Taliban savaşçıları kendisine ulaşamadan hızla kaçtı. İnsani nedenlerle ikamesine izin veren BAE’ne gitmeden önce, komşu ülkelerden Tacikistan’a indiği bildirilen bir uçakla ülkeden ayrıldı.

Karzai, Abdullah ve Hikmetyar
Eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ve eski Başkan Yardımcısı ve Ulusal Uzlaşma Yüksek Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah, Taliban'ın kontrolü ele geçirmesinden sonra Kabil'den ayrılmayan en önemli siyasi figürler arasındaydı. Bu iki isim, yeni hükümet altında güvenliklerini ve emniyetlerini koruma sözü veren Taliban’ın üst düzey liderleriyle birçok toplantı yaptı. Abdullah Abdullah şu anda Karzai'nin Afganistan'ın başkentindeki evinde ikamet ediyor. Hareket, ev hapsinde tutuldukları iddialarını reddederek, evin etrafındaki korumaların onların güvenliğini sağlamak için yerleştirildiğini belirtiyor. Çeşitli ülkelerden yetkililerle iletişim kurmak da dahil olmak üzere birçok toplantı ve etkinliğe katıldıkları göz önünde bulundurulursa, pek de özgürlükleri kısıtlanmış gibi görünmüyor. Zaten bu iki isim, yıllardır Taliban ile diyalogu savunmuş ve Doha’da hareketin liderleriyle yapılan temaslara katılmış kimseler.
Bu iki şahsiyete ilaveten, "Taliban" düşmanlığına rağmen Kabil'de kalan üçüncü bir önemli şahsiyet daha var: Gulbuddin Hikmetyar. İslam Fırkası'nın tarihi lideri Hikmetyar, hayatı boyunca savaşmaktan bıkmış olacak ki eski düşmanı olan Taliban’dan kaçmaya çalışmadı. 1980'ler boyunca Sovyet Kızıl Ordusu ile ardından Kabil'de Rusların bıraktığı komünist hükümetle savaşan Hikmetyar, 1992'de bu hükümetin çöküşünden sonra İslam Cemiyeti'nin önde gelen lideri olan ezeli rakibi Ahmed Şah Mesud'a karşı Kabil'in kontrolü için kanlı bir savaş başlattı. "Taliban" hareketi, doksanların ortalarında ortaya çıkıp Kabil'i ele geçirmeye çalıştığı zaman Hikmetyar, Taliban’ın ilerleyişini durdurmak için Ahmed Şah Mesud ile ittifak kurdu, ancak iki taraf da bu ittifakı yürütemedi. Ardından, iki isim de ülkenin kuzeyine sığındı ve diğer gruplarla birlikte, Amerikalıların "Taliban" yönetimini devirmek için kullandığı 2001 yılına kadar varlığını sürdüren "Kuzey İttifakı"nı kurdular. Ancak Hikmetyar'ın rolü bununla sona ermedi. İran'a kaçan Hikmetyar, Amerikalılara karşı bir savaşa öncülük etmek için doğu Afganistan'daki eski kalesine geri döndü. Ordusu dağıldığı için ve özellikle de "direniş" bayrağı büyük ölçüde, ülkenin güneydoğusunda "Taliban" örgütün kolu olan "Hakkani Ağı"nın eline geçtiği için Sovyetlere karşı kazandığı zaferleri Amerikalılar karşısında tekrarlayamadı. Afgan hükümetiyle yapılan barış görüşmelerinin ardından Hikmetyar, Kabil'e taşınmaya, Amerikalılara karşı savaşını durdurmaya ve yeni rejime katılmaya karar verdi. Afganistan cumhurbaşkanlığı seçimlerine katıldı, ancak kazanamadı. Hikmetyar şimdi Kabil'de Taliban'ın diyalog kurduğu isimlerden biri ve onların yönetimi altında yaşıyor.

Herat Aslanı
Muhammed İsmail Han, ülkenin batısında "Taliban"ın en önde gelen tarihi muhaliflerinden biriydi. Afgan ordusunun bu eski subayı, seksenlerde Ruslara ve komünistlere karşı amansız bir mücadeleye girişti. Bu da onun İran sınırındaki kalesi olan Herat’a atfen "Herat Aslanı" olarak anılmasına neden oldu. Ancak doksanlı yıllarda Taliban’a mağlup olarak İran’a kaçtı. Harekete karşı bir isyan başlatmak için Afganistan’a geri dönen İsmail Han, Taliban tarafından yakalandı ve Kandahar'daki Taliban kalesinde yıllarca hapis altında tutuldu ancak 2001'deki ABD işgalinden önce kaçmayı başardı. Taliban rejiminin düşüşünden sonra "Herat Aslanı", Kabil'deki yeni yönetime katıldı ve bakanlık görevlerinde bulundu. "Taliban", bu yıl Amerika'nın geri çekilmesinin ışığında, iktidarı yeniden ele almak için ilerlemeye başladığında İsmail Han, destekçilerini Herat'ta toplamak ve Herat’ın Taliban’ın eline geçmesini engellemek için bir girişim başlattı ancak başarısız oldu. Taliban, onu tutuklamasına rağmen intikam almadı. Aksine, vatandaşları hareketle iş birliği yapmaya ve Taliban’ı da insanlara iyi davranmaya çağıran bir açıklama yapmasına izin verildi. "Eski Aslan" valizlerini toplayıp tekrar İran'a gitti ve şu anda Meşhed şehrinde yaşadığı düşünülüyor.

Atta Muhammed Nur ve Raşid Dostum
Atta Muhammed Nur ve Abdul Raşid Dostum, özellikle ülkenin kuzeyindeki tarihi kalelerinde "Taliban"ın yayılmasını durdurmada önemli rol oynayabilecek en önde gelen isimler arasındaydı. Atta Nur, daha önce yaptığı gibi Tacikleri "Taliban" ile yüzleşmeye yönlendirebilir, Dostum ise aynı şeyi Özbek yurttaşlarıyla tekrarlayabilirdi. İki isim, Özbekistan ve Türkmenistan sınırlarındaki Belh ve Cüzcan'daki destekçilerini hızla harekete geçirdi, ancak Taliban'ın yıldırım saldırısı onlardan daha hızlıydı. Özbeklerin Cüzcan savunması hızla çöktü ve Taliban savaşçıları Dostum’un lüks evine kadar girmeyi başardılar. Bazı savaşçılar, çöken Afgan hükümeti tarafından Dostum’a verilen, “Mareşal” madalyalarıyla süslenmiş askeri üniforma da dahil olmak üzere Dostum’a ait olan üniformaları ele geçirmekle gösteriş yaptı. Başkenti Mezar-ı Şerif neredeyse savaşmadan Taliban'ın eline geçtiği için Dostum'un sığındığı komşu Belh'te durum pek iyi değildi. Belh’in düşüşünden kısa bir süre önce, Atta Muhammed Nur ve Dostum birlikte otoyolun karşısına Özbekistan sınırına kaçtı. Kendilerini Taliban'a teslim etmeyi amaçlayan bir komployu keşfettikleri için kaçtıklarını ifade ettiler.
Atta Nur, zaman zaman ülkesindeki durumla ilgili siyasi açıklamalar yapıyor. Doksanlı yıllarda yaptığı savaşlarla ünlenen ve sağlık sorunları yaşayan General Dostum'a gelince, partisinin siyasi liderliğinin oğluna geçmesinden sonra büyük ölçüde sessizliğe büründü. Bu iki ismin, yakın zamanda Pençşir Vadisi'nde kuşatma altındaki Taciklerin üzerindeki baskıyı hafifletmek için bir miktar yardım sağlamaya hazırlandıkları bildirilmişti, ancak bu, yeni Afgan hükümetine karşı harekete geçmemeleri yönünde dış baskılara uğradıklarına dair haberler çerçevesinde gerçeğe dönüşmedi. Dostum'un, yakın ilişki içinde olduğu ve uzun yıllardır yaşadığı Türkiye'ye yerleşmesi ise pek uzak bir ihtimal değil... Dostum, oğluna, tarihi Türk lider “Atatürk”ün ilk ismi olan “Mustafa Kemal” adını vermişti.

Ahmet Mesud
Ahmed Mesud, önceki Afgan hükümetinde görevli değildi. 11 Eylül 2001 saldırılarının hemen öncesinde El Kaide tarafından öldürülen rahmetli babası Ahmed Şah Mesud'un destekçilerinin büyük oranda yer aldığı bir gruba liderlik etti. Ağustos ayında Kabil’in Taliban’ın eline geçmesiyle birlikte Mesud, Pençşir Vadisi'ndeki babasının kalesine taşındı. Orada, Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin yardımcısı Emrullah Salih, Afgan Savunma Bakanı Bismillah Muhammedi ve yüzlerce subay ve asker de dahil olmak üzere birçok eski rejim yetkilisi ona katıldı.
Taliban, bu isimlerle pazarlık etmeye ve silahlarını bırakmaları için ikna etmeye çalışsa da iki taraf bir anlaşmaya varamadı. Bu yüzden Taliban zor vadide birçok cepheden birden büyük bir saldırı başlattı. Günlerce süren çatışmalardan sonra, hareket vadinin kontrolünü ele geçirdi. Muhalifler ise farklı bir rakip olan Taliban karşısında, seksenlerde Rusları küçük düşüren ve oğul Ahmed Mesud’un bugün tekrarlamaya çalıştığı “Pençşir Aslanı” efsanesini yaratan doğal kaleler olan dağlara kaçtılar.

 


ABD Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasıyla İran sınırında

ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da imzalanan barış anlaşmasının ardından kameralara poz verirken, 8 Ağustos 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da imzalanan barış anlaşmasının ardından kameralara poz verirken, 8 Ağustos 2025 (AFP)
TT

ABD Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasıyla İran sınırında

ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da imzalanan barış anlaşmasının ardından kameralara poz verirken, 8 Ağustos 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da imzalanan barış anlaşmasının ardından kameralara poz verirken, 8 Ağustos 2025 (AFP)

Ömer Önhon

Güney Kafkasya'da devam eden büyük oyunda, siyaset, ekonomi ve güvenliği bir araya getiren yeni bir proje öne çıktı. Beyaz Saray'da 8 Ağustos Cuma günü düzenlenen törende, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, iki ülke arasında barış için ortak deklarasyona imza attılar. Törene, anlaşmanın hamisi olarak belgeyi imzalayan ABD Başkanı Donald Trump da katıldı.

Ortak deklarasyon sınırlara saygı, bölgesel çatışmanın sona erdirilmesi ve güç kullanımının reddi gibi yedi temel maddeden oluşuyor. Taraflar ayrıca, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) Minsk Grubu'nun kapatılması için ortak bir talepte bulunmak da dahil olmak üzere çeşitli bazı belgeler üzerinde de anlaşmaya vardı ve bunları imzaladı. Ermenistan ve Azerbaycan Dışişleri Bakanları, ‘Devletler Arasında Barış ve İlişkilerin Kurulmasına Dair Anlaşma’ taslağını imzalayarak, nihai metni tamamladılar. Bakü, Erivan'ın imzaların atılmasından ve nihai onaylamadan önce bölgesel talepleri sona erdirecek anayasa değişikliklerini yapmasını bekliyor.

Anlaşma ayrıca, Azerbaycan'ın ana kısmını Ermenistan toprakları üzerinden Nahçıvan'a bağlayan ‘Zengizor Koridoru’ olarak bilinen engelsiz bir geçiş bölgesi kurulmasını da kapsıyordu. Ermenistan, ABD ve üzerinde anlaşmaya varılan diğer dış taraflarla birlikte, ‘Trump'ın uluslararası barış ve refah yolu’ olarak adlandırılan bir çerçeve oluşturmak için çalışmayı taahhüt etti. Washington’daki görüşme önemli bir başarı olsa da, birçok ayrıntı hala net bir anlaşma ve daha fazla açıklığa ihtiyaç duyuyor.

Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasındaki çatışma, 20’nci yüzyılın başlarına, her iki ülkenin de işgal altında olduğu ve 1990 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bağımsızlıklarını kazandıkları döneme kadar uzanıyor. O zamandan beri, tarihsel anlaşmazlıklar ve bölgesel talepler nedeniyle aralarında zaman zaman savaşlar patlak verdi. Ermeniler, özellikle Rusya'nın büyük dış desteğiyle Karabağ ve diğer Azerbaycan bölgelerini işgal etti.

Proje, Bakü'den başlayıp Ermenistan'dan geçerek Nahçivan'a ulaşan ve ardından Türkiye'ye varan bir demiryolu hattı ve otoyol inşasını kapsarken bu yol, İran sınırına paralel olarak uzanıyor.

Azerbaycan, 2020 yılında Karabağ'ın büyük bir bölümünü geri alan bir askeri operasyon düzenledi ve ardından 2023 eylülünde terörle mücadele çerçevesinde hızlı bir harekatla işgal altındaki topraklarının geri kalanını da kurtardı. O tarihten bu yana Türkiye, ABD, İsrail, Fransa ve İran gibi ülkelerin farklı roller oynadığı karmaşık bir siyasi ve güvenlik sürecine girildi. Bu ülkeler, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için çaba sarf ettiler.

Başkan Trump, uzun süredir savaşları sona erdirme ve ekonomik ilişkileri güçlendirerek ve refahı artırarak ülkeleri bir araya getirme sloganını savunuyor ve bu konuda ABD'nin ekonomik çıkarlarına odaklanıyor. Ancak, savaşları birkaç gün içinde sona erdirebileceğine dair tekrar ettiği abartılı açıklamaları, özellikle bir günde sona erdirebileceğini söylediği Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirememesi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından manevra yapıldığını itiraf etmesi, güvenilirliğini zedeledi.

fgthyu7
Nahçıvan Özerk Bölgesi'nin Stepanakert (Hankendi) şehrinde düzenlenen bir askeri geçit töreni, 8 Kasım 2023 (AFP)

Bu sefer işler onun lehine gelişebilir, çünkü yakında Putin ile görüşmeye hazırlanıyor ve bu da Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı sona erdirme umutlarını canlandırıyor. Pakistan ile Hindistan, Tayland ile Kamboçya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasındaki çatışmaları sona erdirmeyi kendine mal eden Trump için, Kafkasya’daki son başarısı, uluslararası arenada başarılarını övünmek için yeni bir fırsat sunuyor.

Washington zirvesinin en önemli sonucu, anlaşmada ‘geçiş bölgesi’ olarak adlandırılan ve Zengizor Koridoru olarak bilinen, Ermenistan’da 43 kilometre uzunluğundaki şerit oldu. Bu şerit, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ana kısmını, Nahçivan Özerk Cumhuriyeti'ndeki topraklarından ayırıyor.

Proje, Bakü'den başlayıp Ermenistan'dan geçerek Nahçivan'a ulaşan ve ardından Türkiye'ye varan bir demiryolu hattı ve otoyol inşasını kapsarken bu yol, İran sınırına paralel olarak uzanıyor.

Başkan Donald Trump, Zengizor Koridoru’nu, Azerbaycan'a Nahçıvan'a tam erişim hakkı tanıyan ve Ermenistan'ın toprak bütünlüğüne tam saygı gösteren özel bir geçiş bölgesi olarak tanımladı. Projeye, Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu (TRIPP) adı verildi.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gelişmelerle birlikte, gözlemciler Türkiye ile Ermenistan arasında tam normalleşme ve diplomatik ilişkilerin kurulmasının çok da uzak olmadığını tahmin ediyorlar.

Trump, Ermenistan'ın bu koridoru inşa etmek için ABD ile özel bir ortaklık kuracağını ve Washington'a 99 yıl süreyle uzatılabilir yönetim hakları vereceğini açıkladı. Projenin hayata geçirilmesi için ABD ve diğer ülkelerden müteahhitlerin yer alacağı bir koalisyon kurulacak ve ABD, Azerbaycan ve Ermenistan karı üzerinde anlaşmaya varılan oranlarda paylaşacak.

Teknik şüphelerle çevrili olan proje, çünkü Ermenistan koridorda egemenlik haklarına sahip olacak, ancak yolcuların ve malların denetimi ve kontrolü, trafiği veya ticari faaliyetleri engellemeyecek şekilde gerçekleştirilecek. Fakat bu durum, uygulama açısından hala belirsizliğini koruyor.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, bu tarihi adımın Trump'ın kişisel müdahalesi olmasaydı gerçekleşemeyeceğini vurgulayarak, 35 yıl süren savaşı sona erdirdiği için Nobel Barış Ödülü'nü hak ettiğini ve onu bu ödüle aday göstereceklerini açıkladılar.

Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında etkili olan başlıca güçlerden biri olan Türkiye, Washington’daki zirvenin sonuçlarından duyduğu memnuniyeti dile getirirken bunu son derece önemli bir gelişme olarak nitelendirerek ABD'nin rolünü takdir etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan anlaşmaya övgüde bulundu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise Zengizor Koridoru’nu Türkiye'yi Kafkasya ve Hazar Denizi üzerinden Türk dünyasına, Türkiye üzerinden Avrupa'ya ve Asya'nın derinliklerine bağlayan önemli bir bağlantı noktası olacağını belirtti.

juı8
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ABD Başkanı Donald Trump'ın da hazır bulunduğu Washington'daki Beyaz Saray'da düzenlenen barış anlaşması imza töreninde tokalaşırken, 8 Ağustos 2025 (AFP)

Türkiye ve Azerbaycan, ‘iki devlet bir millet’ deyişiyle ifade edilen yakın bir ilişkiye sahipler. Dışişleri Bakanı Fidan da bu çerçevede ‘Türk dünyası’ terimini kullandı. Ankara, Ermenistan-Azerbaycan savaşının başından itibaren Bakü'nün yanında yer aldı ve askeri destek sağlayarak Azerbaycan'ın zaferinde önemli bir rol oynadı. Türkiye, 21 Eylül 1991'de Ermenistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri olmasına rağmen, Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi ve mevcut anlaşmazlıklar nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkiler gerildi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 2022 yılında Türkiye'nin diplomatik girişimlerine yanıt verdi ve iki ülke arasında uzlaşı sürecinin ilk adımları atıldı. Bu süreç, geçtiğimiz haziran ayında Paşinyan’ın Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaretle taçlandı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gelişmelerle birlikte, gözlemciler Türkiye ile Ermenistan arasında tam normalleşme ve diplomatik ilişkilerin kurulmasının çok da uzak olmadığı tahminlerinde bulunuyorlar. Birçok Ermeni Taşnak, özellikle de Ermeni diasporasından olanlar, Başbakan Nikol Paşinyan'ın Ermenistan'ın ulusal çıkarlarına aykırı davranışlarda bulunduğunu düşünüyor, ancak halkın geniş desteğine sahip olan Paşinyan bu eleştirilerden etkilenmeyecektir.

Ekonomik faaliyetler ve normalleşme ile ulaşım koridorlarının sağlayacağı fırsatlar büyük bir etki yaratacak olsa da bu durum, mevcut tüm gerilimleri ve zorlukları bir anda ortadan kaldırmaz.

Rusya, Batı'nın kendi hayati etki alanı olarak gördüğü bölgelerde veya sınırlarına yakın bölgelerde yaptığı hamlelerden memnun değil. Başkan Vladimir Putin'in harekete geçmek için uygun anı sabırla beklediği biliniyor.

İran ve Rusya ise Aliyev ve Paşinyan’ın görüşmesi ve anlaşmaları imzalamalarının olumlu bir gelişme olduğunu vurguladılar. Ancak aynı zamanda, ABD'nin Moskova'nın arka bahçesi olarak gördüğü bölgede Rusya'ya karşı önemli bir diplomatik zafer elde etmesinden duydukları endişe ve rahatsızlığı da dile getirdiler. Bu gelişme, Rusya ile Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin gerginleştiği bir dönemde gerçekleşti.

Ermenistan, Paşinyan liderliğinde Rusya'nın nüfuzundan uzaklaşarak güvenliğini sağlamak için Batı'ya yakınlaşmaya çalışırken, Aliyev liderliğindeki Azerbaycan'ın politikası Rusya ile ilişkilerinde temkinli olmakla birlikte, son zamanlarda daha açık bir tutum sergilemeye başladı.

gthyu
Azerbaycan Savunma Bakanlığı'nın 19 Eylül 2023'te yayınladığı bir videodan alınan ve Bakü’nün Azerbaycan güçlerinin Ermenilerin Dağlık Karabağ bölgesinde kullandığı mevzileri imha etmesi sonucu meydana geldiğini söylediği bir patlamayı gösteren bir görüntü (AFP)

Öte yandan İran, Bakü ile Erivan arasındaki ilişkilerin iyileşmesini memnuniyetle karşıladı, ancak projenin olası sonuçları konusunda uyarıda bulundu. Ulaştırma yollarının açılmasının, karşılıklı çıkarlar ve egemenliğin korunması çerçevesinde gerçekleşmediği sürece bölge halklarına fayda sağlamayacağını vurgulayan Tahran, doğu ile batıyı birbirine bağlayan Zengizor Koridoru’nun, kendisinin teşvik ettiği kuzey-güney koridoruna büyük zarar vereceğinden ve Ermenistan'a doğrudan erişimini engelleyeceğinden endişe ediyor.

İran, bölgenin güvenliğini tehlikeye atabilecek dış müdahalelere karşı uyararak Tahran'ın varlığını ve Azerbaycan'daki İsrail varlığını ciddi bir endişe kaynağı olarak gören ABD'ye açık bir gönderme yaptı.

Burada sorun, İran'ın bu projeyi gerçekten durdurabilecek durumda olup olmadığında. Ancak Rusya'nın, Batı'nın kendi hayati etki alanı olarak gördüğü bölgede veya sınırlarına yakın bölgelerde yaptığı hamlelerden memnun olmadığı biliniyor. Başkan Vladimir Putin'in harekete geçmek için uygun anı sabırla beklediği de biliniyor.

ABD’li yetkililerin, Washington'ın anlaşmalarının ve projelerinin Rusya, Çin ve İran'ı hedef alan jeopolitik manevraların bir parçası olduğunu açıkça ilan etmesiyle, bu ülkelerin tek tek veya toplu olarak bu planları engellemek yahut bozmak için karşı projeler veya planlar ortaya koyması şaşırtıcı olmaz.