Irak seçim sürecinde Şii partiler rekabet halinde

Irak’ta seçimlere girmeye hazırlanan Şii partiler arasındaki yarışın akıbeti ne olacak?

Mukteda es-Sadr yanlıları, Sadr’ın seçimlere katılma kararına destek gösterisi düzenledi (AFP)
Mukteda es-Sadr yanlıları, Sadr’ın seçimlere katılma kararına destek gösterisi düzenledi (AFP)
TT

Irak seçim sürecinde Şii partiler rekabet halinde

Mukteda es-Sadr yanlıları, Sadr’ın seçimlere katılma kararına destek gösterisi düzenledi (AFP)
Mukteda es-Sadr yanlıları, Sadr’ın seçimlere katılma kararına destek gösterisi düzenledi (AFP)

Irak’ta 4 Şii siyasi grup önümüzdeki seçimlerde başbakanlık koltuğunu hedefe koydu. Ancak bu hedefe ulaşmak, seçimlerde açık ara farkla rakiplerinin önünde olmaktan geçiyor.
Seçimden sonra en çok sandalye sahibi olan koalisyonun kurulması noktasında söz konusu grupların oluşturacağı koalisyon haritasını tahmin etmek oldukça zor. Çünkü şu anki denklem, bir sonraki parlamentoda birbirine yakın sayıda sandalye kazanacak kişileri yani “en fazla sandalye kazanma şansı birbirine eşit olan parti başkanlarını” büyük ölçüde ön plana çıkarıyor.
Seçim haritası, eğer bir sürpriz olmazsa önümüzdeki seçim yarışının Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sairun Koalisyonu, Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu, Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu ve Haydar el-İbadi ile Ammar el-Hekim’in yer aldığı ‘Devlet Güçleri Akımı’ arasında geçeceğine işaret ediyor.
Mevcut seçim haritası, önceki iki seçime kıyasla, birbiriyle iç içe geçmiş bir görüntü arz ediyor. Bir taraftan da büyük siyasi grupların çözülmeye devam ettiği ve devlet yönetimi konusunda farklı eğilimlere sahip grupları bünyesine dahil ettiği bir atmosfer bulunuyor.
Söz konusu siyasi grupların seçim kampanyalarından sorumlu yetkililer, gelecek ay yapılacak seçimlerde 40 sandalye barajını aşacakları iddia ediyorlar fakat bu sadece diğer siyasi gruplar üzerinde etki kurmak amacıyla dolaşıma koyulan söylentilerden ibaret. Nitekim siyaset haberlerini takip edenlerin sızdırdığı bilgiler bu iddialarla tamamen çelişiyor.
Mukteda es-Sadr başbakanlık koltuğunu almak için elinden geleni yapıyor ve bu amaçla destekçilerini seçimlerde yoğun bir katılmaya teşvik ediyor. Sadr’ın seçim kampanyasından bir kaynak “Sadr Hareketi, diğer kazananlarla yapılacak ve garantisi olmayan koalisyonlara değil, kendine güveniyor” dedi.
Sadr Hareketi’nin en fazla oyu toplama gücüne sahip olduğunu söyleyen kaynak, Hareket ile seçmeni arasındaki bağlantıyı kurmak için bir seçim mekanizması oluşturduklarını ancak böyle bir mekanizma kurmaya ihtiyaç duymalarının hareket seçmeni için büyük bir sorun olmadığını belirtti.
Sadr’ın gösterdiği adayların daha çok iş dünyasından isimler ve hareketin silahlı kanadı olan Seraya es-Selam komutanlarından oluşması dikkat çekti. Sadr aday belirleme konusunda yaptığı bu tercihle Şii kesimlerin desteğini almayı amaçlıyor. Fakat çeşitli kaynaklar Sadr’ın seçim kampanyasında çalışanların “bu tercihi hareketin hedefleriyle uyumlu görmediklerini” aktarıyor.
Kaynakların aktardığına göre, Sadr’ın aldığı kararlar üzerinde etkili olan kişiler, söz konusu tercihe itiraz ederek, hareketin kazanma ihtimalini artırmak için Sadr’dan bu tercihi gözden geçirmesini talep ettiler.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, Sadr’a sunulan teklif, seçimde gösterilecek adayların iş dünyası ve askeriyeden uzak isimler olması ve daha çok akademi çevreleri ile özellikle son dönemlerde seçimlerde oy verme konusunda tereddüt ettikleri için gençlerden seçmesi yönündeydi.
Bir kaynağın aktardığına göre, Sadr Hareketi yönetimi adayların akademi çevrelerinden veya gençlerden seçilmesi mekanizmasına güvenmedi ve aday isimlerini Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği’ne teslim etti. Böylece bu adaylar resmiyet kazandı. Ancak Sadr’ın seçim kampanyasını yürüten isimler Sadr’ın yeniden seçimlere girme kararı almasıyla bu duruma itiraz etse de bu itirazlar zararı azaltmanın ötesine geçmedi. En nihayetinde Sadr şu an ulaştığı noktada, Hareketini siyaseten ve seçimlerde örgütlenme bakımından “en fazla sandalye kazanma şansı birbirine eşit olan parti başkanların” yani diğer rakiplerin partileriyle yeniden aynı seviyeye getirmiş oldu.
Irak’ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki, geçen ay bir seçim stratejisi olarak yaptığı ‘gösterinin’ aksine önümüzdeki seçimlerde en öne çıkan rakipler arasında yer alıyor. Maliki, 2014’te Irak’taki 3 vilayetin DEAŞ örgütünün eline düşmesiyle ülkede yaşadığı siyasi prestij kaybını aşmak ve Davet Partisi içinde aşırı otoriterliğe, ülkedeki farklı etnik ve mezhep mensuplarını karşı karşıya getiren ve Irak’ı bölgede yalnızlığa mahkum eden politikalarına karşı çıkan dost ve müttefiklerini kaybetmenin zararını telafi etmeye çalışıyor.
Maliki’nin Şii denklemdeki önemini kaybettiği yönündeki değerlendirmeler gerçeklikten uzak görünüyor. Zira Maliki halen sahip olduğu birtakım özelliklerle ön plana çıkmaya devam ediyor. Maliki, merkezi otoriteyi benimseyen Şii kesimleri halen yanında tutarken, kendi döneminde devlet projelerinin artırarak ülkede yaşattığı “ekonomik rahatlığı” tekrar yaratabileceği imajını koruyor. Maliki de bu imaja güveniyor. Nitekim Maliki’nin seçim kampanyasında yer alan bir kaynak, “Devlet memurları ve kamuda işe girmek isteyenler Maliki’yi en uygun seçenek olarak görüyorlar” dedi.
Ancak adayları sınırlı bir coğrafi alan ile kısıtlayan ‘çoklu seçim bölgeleri sistemi’, Maliki’nin yeterli ölçüde rekabet etmesine yardımcı olacak sandalyeleri kazanmasına engel olacaktır. Çünkü 2018 seçimleri ve önceki seçimlerde görüldüğü üzere Kanun Devleti Koalisyonu seçmenleri geniş bir alana yayılmış durumda.
Maliki'nin devraldığı siyasi mirasın karmaşık durumu ve yeni Seçim Yasası’ndaki zorluklar, bir taraftan Kanun Devleti’nin seçimdeki fırsatlarını sınırlandırırken aynı zamanda da rekabet etme fırsatı sunuyor.
Aynı durum Haşdi Şabi ve İran’la bağlantılı silahlı grupların “siyasi komutanı” olarak nitelendirilen Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri için de geçerli. Fetih Koalisyonu Amiri’nin adını başbakan adaylığı için zikretmekte tereddüt etmiyor. Nitekim bunu daha önceki iki seçimde de yapmıştı. Fakat bu konuda Şiiler arasında ortak bir uzlaşı sağlanamamıştı.
Irak’taki siyasi tabloya bakıldığında halihazırda başbakan adayı ilan etmenin bir önemi yok. Ayrıca Şii rakipler bakanlık koltuklarına başbakanlık koltuğundan daha çok önem veriyor. Söz konusu Fetih Koalisyonu olduğunda sahadaki işaretler, koalisyonun çok sayıda sandalye alamayacağını gösteriyor.
Şii partilerden bir kaynak, Şii kesimlerin ve özellikle protestocuların Fetih’e karşı öfkeli olduğunu belirterek, bu kesimlerin 2020’den bu yana Fetih yöneticilerini savaş suçu işlemekle suçladıklarını söylüyor.
Sadr, Maliki ve Amiri’den sonra gelen dördüncü grupta ise siyaset sahnesindeki Şii aktörlerden Ammar el-Hekim ve Haydar el-İbadi geliyor. Bu iki isim ılımlı Şiilerin oylarını almayı bekliyor. Nitekim İbadi başbakanlık yaptığı dönemde ülkenin orta ve güney kesimlerindeki şehirlerin halkına karşı ‘kibar’ davranmıştı. İbadi’nin yönetim anlayışı, Maliki’nin anlayışından farklıydı ve milislerden uzaklaşmayı öngören bir anlayıştı.
Hekim ve İbadi’nin yer aldığı Devlet Güçleri Akımı seçim kampanyası üyelerine göre, grup anketlerde büyük siyasi grupların oylarını bölmemekle birlikte ‘gerçekçi’ bir seçmen kitlesine sahip ve bu kitle de önümüzdeki süreçte artacak.
4 grubun seçim kampanyalarındaki danışmanlar, mevcut verilerin Şii partilerin birbirlerinin oylarını almak için çalıştığını ancak seçimlerden sonra bu rekabet eden partiler arasındaki oy farkının çok fazla olmayacağı noktasında hemfikirler.



Trump'ın elçisi: Irak kritik bir dönüm noktasında ve silahlı gruplar var olduğu sürece başarılı olamaz

ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya (Irak medyası)
ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya (Irak medyası)
TT

Trump'ın elçisi: Irak kritik bir dönüm noktasında ve silahlı gruplar var olduğu sürece başarılı olamaz

ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya (Irak medyası)
ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya (Irak medyası)

ABD Başkanı'nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya dün yaptığı açıklamada, Irak'ın kritik bir dönemeçte olduğunu ve silahlı grupların devletle rekabet edip devletin rolünü baltaladığı bir ortamda hiçbir ulusun başarılı olamayacağını söyledi.

Savaya, Irak'taki bölünmüşlüğün ülkenin uluslararası konumunu zayıflattığını, ekonomisini boğduğunu ve ulusal çıkarlarını koruma yeteneğini sınırladığını belirterek, hükümetin ülkeyi bölgesel çatışmalardan uzak tutan ve ulusal önceliklere odaklanan bir yaklaşım izlediğinde, istikrarın mümkün olduğunu kanıtladığını ifade etti.

Irak'ta istikrarın sağlanmasının sorumlu liderlik ve devleti ve kurumlarını güçlendirmeye yönelik kararlı bir yaklaşım gerektirdiğini vurgulayan yetkili, siyasi ve dini liderlerin kararlarının, Irak'ın egemenlik ve güç yolunda ilerleyip ilerlemeyeceğini veya parçalanma ve gerilemeye doğru kayıp kaymayacağını belirleyeceğini belirtti.

Trump'ın liderliğinde Amerika Birleşik Devletleri'nin bu kritik dönemde Irak'ı desteklemeye tamamen hazır olduğunu teyit etti.


Yoksulluk içinde boğulan Gazze, iki aylık kırılgan ateşkesi sona erdirdi

Filistinli bir anne, dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde soğuktan ölen kız bebeğinin yasını tutuyor (Reuters)
Filistinli bir anne, dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde soğuktan ölen kız bebeğinin yasını tutuyor (Reuters)
TT

Yoksulluk içinde boğulan Gazze, iki aylık kırılgan ateşkesi sona erdirdi

Filistinli bir anne, dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde soğuktan ölen kız bebeğinin yasını tutuyor (Reuters)
Filistinli bir anne, dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde soğuktan ölen kız bebeğinin yasını tutuyor (Reuters)

Gazze Şeridi, İsrail ve Hamas arasında geçen ekim ayında başlayan kırılgan ateşkes anlaşmasının üçüncü ayına dün girdi. Kuşatma altındaki halk, İsrail'in ihlalleri ve ciddi yardım eksikliğiyle birlikte iki ay geçirdi.

Gazze Şeridi'ni kasıp kavuran şiddetli hava koşulları ve yoğun yağışlar, halihazırda bir bebeğin soğuktan ölmesiyle sonuçlanan zorlu koşulları gidermek için gerekli malzemelerin ulaştırılmasının aciliyetini bir kez daha vurguladı. Birleşmiş Milletler Filistinli Mülteciler Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), yağışların neden olduğu artan acıların "tıbbi ve yeterli barınma malzemeleri de dahil olmak üzere insani yardımın kesintisiz akışı yoluyla önlenebileceğini" belirtti.

Bu arada, İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir dün, Hamas'ın askeri kanadına adını veren, İsrail sınırları içinde bulunan tarihi lider İzzeddin el-Kassam'ın türbesini kaldırma sözü verdi. Ben-Gvir, güvenlik güçleri ve bir vinç eşliğinde, Suriye doğumlu el-Kassam'ın türbesinin yanına kurulan dua çadırını sökerken çekilmiş bir video yayınladı. Hamas, güvenlik bakanının eylemlerinin "kutsallığa karşı eşi benzeri görülmemiş bir ihlal ve kutsal yerlere saygısızlık" olduğunu ifade etti.


Ateşkesin zorlu eşiği: Silahsızlanma maddesi ABD–İsrail–Hamas üçgenini kilitliyor

TT

Ateşkesin zorlu eşiği: Silahsızlanma maddesi ABD–İsrail–Hamas üçgenini kilitliyor

Ateşkesin zorlu eşiği: Silahsızlanma maddesi ABD–İsrail–Hamas üçgenini kilitliyor

İsrail, ABD Başkanı Donald Trump’ın ekimde ilk aşaması uygulamaya giren Gazze ateşkes planı kapsamında Hamas’ın tamamen silahsızlandırılması şartında ısrarını sürdürüyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilerle Tel Aviv, Hamas’ın uzun süreli bir ateşkes karşılığında silahların “dondurulması” yönündeki önerisini reddetti.

Fransız Haber Ajansı AFP bugün (Perşembe) konuşan bir İsrailli yetkili, “20 maddelik plan çerçevesinde Hamas’ın geleceği yok; örgüt silahsızlandırılacak” dedi. Aynı yetkili, “Gazze tamamen silahtan arındırılmış olacak” ifadelerini kullandı.

Bu açıklamalar, Hamas’ın yurtdışı siyasi büro şefi Halid Meşal’in Al Jazeera’da yayımlanan röportajında, “Direnişin tamamen silahsızlanması kabul edilemez. Silahların dondurulması veya muhafaza edilmesi gibi seçenekler tartışılıyor” sözlerinin ardından geldi.

y
Hamas lideri Halid Meşal (X)

İsrail Ordu Radyosu da Tel Aviv’in “Gazze’nin tamamen silahsızlandırılması” talebini yinelerken, ABD ile konuya dair “sürekli koordinasyon” yürütüldüğünü aktardı.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşması, Hamas ve diğer silahlı grupların silahsızlandırılmasını öngörüyor.

ABD yönetimi son günlerde daha esnek bir yaklaşım sergiliyor

Hamas’ın üst düzey bir kaynağı, Şarku’l Avsat’a konuşarak Trump yönetiminin silahsızlanma vurgusunu sürdürmekle birlikte, son dönemde arabulucular ile hareket arasında dolaşan bazı önerilere “daha açık” bir tutum sergilediğini belirtti.

Aynı kaynak, “Hareketin sunduğu ve arabulucuların geliştirdiği çeşitli fikirler var. Hâlâ farklı taraflarca iletilen yeni formüller tartışılıyor; amaç ikinci aşamaya geçişi hızlandırmak” dedi.

Bu beklenti, ABD’nin son açıklamalarıyla çelişiyor. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Mike Waltz, İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog’la görüşmesinde, Washington’un “Hamas’ın kendini yeniden inşa etmesine asla izin vermeyeceğini” söyledi.

f
ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz (AFP)

Hamas kaynakları, temasların sürdüğünü ve sürece dair “her zamankinden daha ciddi bir irade” oluştuğunu ifade ediyor. Hareket, silahların korunması, depolanarak “dondurulması” veya bir Arap ya da İslam ülkesinin gözetimine devredilmesi gibi formüllerin değerlendirilebileceğini düşünüyor.

Hamas içerisinden bir başka kaynak, arabulucuların “silahsızlandırma, uluslararası güç konuşlandırılması ve Gazze’nin yönetimi gibi konularda ABD ile geniş bir anlayış zemini yaratabileceğini” belirtti.

Meşal, “silahtan arındırma değil dondurma” önerisini anlatırken, “İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının tekrarlanmayacağına dair sağlam garantiler sağlayacak bir çerçeve oluşturmak istiyoruz” dedi.

“Filistin yönetiminin rolü”

İsrail, Hamas’ın elindeki son İsrailli rehinenin naaşı teslim edildikten sonra planın ikinci aşamasına geçilmesinde ısrar ediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçişin “yakın” olduğunu belirtti ancak “Gazze’nin silahsızlandırılması gibi zorlu dosyalar bulunduğunu” ifade etti.

sdfrg
Filistin Ulusal Güvenlik Kuvvetleri'ndeki Özel Harekat Birimi 101 (Ulusal Güvenlik web sitesi)

Tartışmalar sürerken, Filistin yönetimi ise Gazze’de tam yetki devrinde ısrar ediyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, son günlerde Arap, İslam ve Avrupa liderleriyle temaslarında yönetimin Gazze’de sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunu vurguladı.

Hamas, bu pozisyona kamuoyu önünde yanıt vermese de, hareketin üst düzey bir kaynağı Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Filistin yönetiminin Gazze’de sorumluluk üstlenmesine karşı değiliz; ancak bunun ulusal bir uzlaşı programına dayanması gerekir” dedi.

Kaynak, “İsrail’in Gazze’de Filistin yönetiminin herhangi bir rolünü reddettiğini ve bu engelin aşılması için uluslararası baskıların devrede olduğunu” belirtti.