Arap Birliği Dışişleri Bakanları’ndan iç meselelere müdahaleye karşı kararlı duruş

Kahire dün Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 156’ıncı oturumuna ev sahipliği yaptı.  (Arap Birliği)
Kahire dün Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 156’ıncı oturumuna ev sahipliği yaptı. (Arap Birliği)
TT

Arap Birliği Dışişleri Bakanları’ndan iç meselelere müdahaleye karşı kararlı duruş

Kahire dün Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 156’ıncı oturumuna ev sahipliği yaptı.  (Arap Birliği)
Kahire dün Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 156’ıncı oturumuna ev sahipliği yaptı. (Arap Birliği)

Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısı dün Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlendi. Toplantıda, Arap ülkelerin iç meselelerine müdahaleye karşı kararlı bir duruş sergilendi. Yapılan açıklamada Arap olmayan bölgesel güçlerin hali hazırda bazı Arap ülkelerini tüketen ve iç krizlerini uzatan politikalar uyguladıkları kaydedildi. Bakanlar ayrıca İsrail’in Kudüs’teki saldırıları kınadı, Mısır, Sudan ve Arap ülkelerinin Filistin davasının temel ilkeleri üzerinde kapsamlı bir konsensüse sahip olduğunu bildirdi. Nahda Barajı krizine çözüm bulunmasının gerekliliğinin de altı çizildi.
Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi, Kuveyt Dışişleri Bakanı Ahmed Nasır el-Muhammed es-Sabah’ın başkanlığında, 156’ıncı oturum için dün Kahire'de toplandı. Toplantıya Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt’ın yanı sıra Birleşmiş Milletler (BM) Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini de katıldı.
Dün gerçekleşen oturumda Filistin meselesi, Suriye ve Yemen'deki gelişmeler, Libya arenasındaki son durum, Lübnan ile dayanışma, Arap Körfezi bölgesindeki seyrüsefer güvenliği ve enerji arzı konuları gündeme geldi. Sudan’da barışın ve kalkınmanın yanı sıra Somali ve Komorlar Birleşik Cumhuriyeti’ne destek ile Arap-Afrika iş birliği süreci ve Arap-Avrupa diyalogu konuları da görüşüldü. Toplantı gündeminde ayrıca uluslararası ve bölgesel örgütlerle Arap Birliği ilişkisi, BM ve diğer uluslararası kuruluşlar arasındaki iş birliğinin yanı sıra Arap ülkelerinde Irak’ta yerlerinden edilmiş kişileri desteklemek konuları da tartışıldı.
Ahmed Ebu Gayt Arap Birliği Konseyi'nin açılış oturumunda yaptığı konuşmasında, Arap ülkelerinin Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) İklim Zirvesi'ne ev sahipliği yapmak için adaylığını destekleyeceği yönündeki umudunu dile getirdi. BAE’nin söz konusu adaylığı tüm Arap ülkelerinin desteğiyle gerçekleştiğin altını çizdi. Gayt sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu iki zirvenin, Arap ülkelerine bölgenin iklim değişikliği alanındaki önceliklerine ve endişelerine ışık tutması için bir fırsat sağlayacağını umut ediyoruz. Çünkü bu sadece bugünün değil geleceğin de bir sorunudur. Özellikle Arap bölgesi, iklim değişikliğinden en çok etkilenen yerler arasında.”
Konuşmasında Filistin, Yemen, Libya ve Irak gibi gerilim yaşanan Arap ülkelerine de değinen Gayt, geçtiğimiz ayın bazı olumlu gelişmelere tanıklık ettiğini söyledi. Genel Sekreter konuya dair açıklamasında şunları söyledi:
“Filistin meselesi halen canlı. Uluslararası desteği harekete geçirebilir nitelikte olmasının yanı sıra ana ilkeleri üzerinde kapsamlı bir Arap konsensüsüne sahip. Arap olmayan bölgesel güçler, hali hazırda bazı Arap ülkelerini tüketen ve iç krizlerini uzatan politikalar uyguluyorlar. Arap ülkelerine düşman olan ve güvenliklerini tehdit eden bir dış gündemin uygulandığı Yemen bunun en net örneği. Yeni Lübnan hükümetinin kurulmasının onaylanması da ülkeyi bir yıldan fazla süredir devam eden krizden kurtarmak için önemli bir adımı temsil ediyor.”
Gayt açıklamasında ayrıca Ulusal Diyalog Forumu’na da Libya’da seçimlerin yapılması için gerekli anayasal temel üzerinde anlaşmayı hızlandırma çağrısında bulundu.
Diğer yandan Muhammed es-Sabah, Kuveyt’in Nahda Barajı’nın doldurulması ve işletilmesi konusunda Mısır ve Sudan ile dayanışma içinde olduğunu vurguladı. Mısır ve Sudan'ın su güvenliğini Arap ulusal güvenliğinin bir parçası olarak kabul ettiklerini ve iki ülkenin su haklarına yönelik zarar verici her türden adıma karşı olduklarını söyledi. Kuveytli Bakan, tüm tarafların uluslararası hukuk ve Mısır ile Sudan tarafından 2015 yılında imzalanan İlkeler Bildirgesi’ne uygun bir çözüm bulması çağrısı yaptı.
Açıklamasında Filistin meselesine de değinen Sabah, “Ortadoğu'da barışın temel direği olan Filistin'in haklı davasına desteğimizi yineliyoruz” diyerek Kudüs'e ve işgal altındaki Filistin topraklarına yönelik saldırılara ve çatışmaya bir çözüm bulunmasının ve barışın sağlanmasının uluslararası açıdan önemli olduğunu kaydetti. Kuveyt'in Filistin halkının meşru haklarını elde etmesine yönelik sağlam duruşunu ve uluslararası meşruiyet temelinde barışı sağlama çağrısını yineleyen Sabah, uluslararası dörtlüyü nihai bir çözüm bulmaya, Filistin topraklarından geri çekilmeyi sağlamaya, mülteci sorununa eğilmeye ve başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırlarında egemen bir Filistin devletinin kurulması için müzakereleri başlatmaya çağırdı.
Yemen topraklarındaki askeri gerilime ilişkin de endişelerini dile getiren Kuveyt Dışişleri Bakanı Ahmed Nasır el-Muhammed es-Sabah, İran destekli Husilerin Suudi Arabistan’a yönelik saldırılarını da kınadı. Sabah, Riyad’ın güvenliğini Arap ulusal güvenliğinin bir parçası olarak kabul ettiklerini vurgulayarak Husilerin yaptıklarıyla yüzleşmek için aldığı önlemlerde Suudi Arabistan'ın yanında olduklarını bildirdi. Kuveytli Bakan, Suriye krizinde askeri bir çözüm olmadığını, tek çözümün uluslararası kararları uygulamak, Anayasa Komitesi'nin çalışmaları ve Suriye halkının isteklerine yanıt vermek olduğunu söyledi. Ayrıca Libya'daki seçimlerin zamanında yapılmasına, askeri komitenin çalışmalarının tamamlanmasına ve Arap ulusal güvenliğine zarar veren yabancı askeri müdahalelere son verilmesine yönelik fikir birliğinin önemine atıfta bulundu.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri de Arap bölgesinin, kalkınma hedeflerine ve meşru özlemlerine ulaşmasını engelleyen siyasi zorluklar ve zorlu sorunlarla karşı karşıya kalmaya devam ettiğine dikkat çekti. Şukri toplantıda yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Hırsla dış müdahalelerde bulunanları, kaynaklarımızı ele geçirmek ve bizi önceliklerimizden uzaklaştırmak için yılmadan ve sıkı bir şekilde çalışmaya devam ediyorlar. Bizi sadece kendi çıkarlarına hizmet eden çatışmalarda boğmakta olan karanlık terörist fikir ve projelerin sahipleri, ülkelerimizi istikrarsızlaştırma, bizi kurutma ve toplumlarımızın güvenliğini bozma girişimlerini sürdürüyorlar.”
Mısır hükümeti olarak Arap dünyasına yönelik tehdidin üstesinden gelebilmek için tüm kardeş ülkelerin yanında olacaklarını vurgulayan Şukri, tehditlerle yüzleşmek için çaba sarf edilmesi gerektiğini ve Arap iş birliği entegrasyonunu geliştirmek yolunda geleneksel olmayan fikirlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Ülkesinin kardeş Tunus halkının meşru isteklerini gerçekleştirmek için Cumhurbaşkanı Kay Said tarafından alınan tüm önlemleri desteklediğini kaydeden Mısırlı Bakan, Nahda Barajı konusunda Sudan ile müzakere halinde oldukları bilgisini verdi. Nahda Barajı konusunda çözümün, Etiyopya'nın bağlayıcı ve adil bir anlaşmaya uymasında yattığına dikkat çekerek Mısır ve Sudan'ın Nil Nehri üzerindeki su haklarından vazgeçmeyeceğini, barajın doldurulması ve işletilmesiyle ilgili olarak tarafları hukuken bağlayan bir anlaşmanın benimsenmesi çağrısında bulundu.
Katar Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Sultan Bin Saad el-Merihi de özellikle bölgedeki krizler karşısında ortak Arap eylemini güçlendirmenin önemine dikkat çektiği konuşmasında barışın, uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak adil bir çözüme dayalı bir Arap stratejik tercihi olduğunu kaydetti. Merihi açıklamasında, Katar’ın Filistin halkının özlemlerini gerçekleştirmek için tüm aktörlerle birlikte çabalarını sürdüreceğini vurguladı.
Filistin’in Arapların temel meselesine olduğunu belirten Merihi, İsrail'in ister yerleşim yoluyla ister Kudüs'ün Yahudileştirilmesi ile olsun u Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerini ve Gazze kuşatmasını kınadıklarını vurguladı. Filistinlileri ‘ulusal birliğe öncelik vermeye ve işgalciyle yüzleşmenin en iyi yolu olarak uzlaşıyı sağlamaya’ çağırdı.



‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
TT

‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)

Son iki gündür Gazze Şeridi'ne ilişkin dosyada ‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’ gibi yeni isimler öne çıkmaya başladı. Bu gelişme, ABD’nin arabuluculuğu ile Arap ve uluslararası desteğe rağmen İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin sekteye uğradığı bir dönemde yaşanıyor.

İsrail basınındaki haberlere göre hükümet, ABD’nin kararına boyun eğerek orduya Refah’ın doğusunda ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik saha çalışmalarına başlaması için izin verdi. İlk hazırlıklar kapsamında ağır iş makinelerinin bölgeye sokularak molozların temizlenmesi ve arazinin düzenlenmesi planlanıyor.

İsrail’in geciktirme girişimleri

İsrail medyasında yer alan bilgilere göre Tel Aviv yönetimi, bu çalışmaların henüz geçiş yapılmamış olan anlaşmanın ikinci aşamasına dahil olduğu gerekçesiyle haftalarca süren bir geciktirme çabasına girişti. Ancak Washington’un artan baskıları sonucunda İsrail, planın bir sonraki etabına yönelik hazırlıkları başlatmak zorunda kaldı.

Bu çalışmalar; işgal altındaki topraklarda Refah’ın doğusunda bir insani bölge ve yeni bir kent inşasını içeriyor. Washington yönetimi, söz konusu adımla Filistinlilere ‘umut şehri’ modelini sunmayı ve ‘Hamas’ın kontrolündeki eski, yıkılmış ve karanlık Gazze’nin’ karşısına ‘yeni, modern ve gelişen bir Gazze’ örneği koymayı hedefliyor.

İsrail, planın ikinci aşamasında atılacak bu tür adımların Refah Sınır Kapısı’nın açılmasına yol açacağı, ayrıca Gazze Şeridi’nin başka bölgelerinden çekilmeyi ve yerlerine uluslararası güçlerin konuşlanmasını gerektireceği gerekçesiyle itiraz etti. Söz konusu ülkeler, İsrail’in taleplerini karşılamanın zorluğu ve bölgedeki işgal koşulları nedeniyle kuvvet göndermeyi reddetti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kanal 12 televizyonundan aktardığına göre, İsrail’in bu tutumu üzerine Washington yönetimi Tel Aviv’i süreci oyalamakla suçladı ve çok uluslu güce katılmaktan çekilen ülkelerin sorumluluğunu İsrail’e yükledi. Bu baskının ardından İsrail geri adım atarak yeni kentin inşasına başlanmasını kabul etti.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, İsrail’in ‘gelecek hafta bölgede geniş çaplı moloz temizliği başlatmak üzere ağır iş makinelerini Refah’a sokmaya hazırlandığını’ ve bunun ‘Hamas unsurlarından arındırılmış yeni insani bölgenin oluşturulması’ amacıyla yapıldığını bildirdi.

Silahlı milislerden destek

Habere göre İsrail ordusu, ‘İsrail’le koordineli çalışan silahlı milislere’ atılacak adımlar konusunda bilgi verdi. ABD planına göre bir sonraki aşama, ‘İsrail’in kısmen kontrol ettiği bölgelerde yabancı bir askeri gücün faaliyete geçmesini’ öngörüyor.

i24NEWS ise İsrail ordusunun Refah’ın doğusunda Filistinliler için ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik geliştirme çalışmalarına fiilen başladığını bildirdi. Kanal, bölgede gelecek hafta kapsamı genişletilecek hazırlıkların sürdüğünü, bunların ‘moloz ve patlayıcı kalıntılarının temizlenmesini’ içerdiğini aktardı.

sdfrt
Gazze Şeridi'nin Refah kentindeki İsrail askerleri (Arşiv – Reuters)

Maariv gazetesinin haberine göre, Refah’ta faaliyet gösteren Yaser Ebu Şebab milisleri, söz konusu yeni kentin bulunduğu bölgede İsrail güçlerinin temsilcileriyle ve ayrıca İsrail’in güneyindeki Kiryat Gat’ta bulunan ABD komuta merkezi adına bölgede bulunan sivil temsilcilerle birlikte görülmeye başladı.

Kabinede itirazlar

Siyasi kaynaklar, İsrail’in bu adımına kabinenin büyük bölümündeki bakanların karşı çıktığını, hatta tepkinin öfkeye dönüştüğünü aktardı. Bakanların, İsrail’in ‘sarı hat üzerinde inşaat yaparak Gazze çevresindeki yerleşimleri tehlikeye atmaması gerektiğini’ savunduğu belirtildi. Bazı sağ görüşlü medya organları haberi ‘utanç’ başlığıyla duyurdu.

Başbakan Netanyahu ise kararını savunarak hazırlık çalışmalarının ‘tünellere büyük miktarda beton dökme ve geniş bölgeleri izole etme’ işlemlerini içerdiğini söyledi. Netanyahu, söz konusu adımların ‘Hamas’ın askeri altyapısını yok etme yönündeki İsrail çıkarlarına hizmet ettiğini’ ifade etti.

gthy
Başbakan Binyamin Netanyahu, Ocak 2025'te İsrail kabine toplantısına başkanlık ediyor. (DPA)

Netanyahu, uluslararası güce katılmaktan vazgeçen Arap ve İslam ülkelerinin tutumunun Katar ve Türkiye’nin çıkarlarına hizmet ettiğini savundu. Bu nedenle İsrail’in ABD yönetiminin taleplerine yanıt vermesi ve Washington’la çatışmaya girmemesi gerektiğini kaydetti.

Filistin Yönetimi ve Hamas’ın itirazları

Filistin Yönetimi, İsrail’in ‘Gazze’yi yeniden inşa’ başlığı altında yürüttüğü çalışmalara karşı çıkıyor. Yönetim, farklı düzeylerde yaptığı açıklamalarda bu dosyadaki rolünü korumakta kararlı olduğunu ve Arap planına desteğini sürdürdüğünü vurguluyor.

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, perşembe günü bir İtalyan heyetini kabul ederken yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi için bir yeniden imar ve toparlanma planımız var. Bu planın bir icra programı bulunuyor ve Arap ile İslam ülkeleri tarafından benimsendi. Uluslararası toplum da New York Bildirgesi aracılığıyla destek veriyor. Kardeş Mısır’la birlikte Kahire’de bir yeniden imar ve toparlanma konferansı düzenlemek için çalışıyoruz” dedi.

Hamas, söz konusu projeyi ‘İsrail’in ateşkes anlaşmasını açık biçimde ihlal etmesini gerekçelendirmeye yönelik yeni bir aldatmaca’ olarak nitelendirdi. Hareket, yayımladığı açıklamada, “İsrail’in anlaşmayı çiğnediğini ve günlük ihlallerle daha ilk aşamayı ortadan kaldırdığını” belirtti.

Geçtiğimiz salı günü konuya ilişkin bilgi veren Mısırlı bir kaynak, Gazze’nin erken toparlanması ve yeniden inşasına yönelik Kahire Konferansı’nın kasım ayı sonunda yapılmasının planlandığını ancak toplantının erteleneceğini söyledi. Kaynak, “Konferans ay sonunda düzenlenmeyecek; biraz gecikmesi muhtemel. Özellikle şu anda paralel bir çaba yürütülüyor. Görünen o ki ABD, Refah’la ilgili kendi özel girişimini planlıyor” değerlendirmesinde bulundu. Bu açıklama, İsrail’in kontrolündeki bölgelerde oluşturulması öngörülen ‘yeşil bölgeye’ işaret olarak yorumlandı.

Gazze İnsan Hakları Merkezi, ateşkesin başlamasından bu yana geçen 47 günde İsrail tarafından işlenen ihlallerde 350 Filistinlinin öldürüldüğünü açıkladı. Ölenler arasında 130 çocuk ve 54 kadın bulunuyor.

Merkez, aynı dönemde günlük ortalama 11’i aşan 535 ihlal kaydettiğini bildirerek ateşkesin yürürlüğe girdiği ilk andan itibaren ihlallerin sürdüğünü vurguladı.

Açıklamada, İsrail’in insani yardım girişlerini kısıtladığı, günde yalnızca 211 kamyonun geçişine izin verdiği, oysa 600 kamyona izin verildiği yönünde iddialarda bulunduğu aktarıldı. Ayrıca İsrail’in üzerinde mutabık kalınan çekilme haritasına uymadığı ve sivil bölgelere yönelik ateş kontrolünü sürdürerek zaman zaman bölgeye girdiği belirtildi.


İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
TT

İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)

Suriye kaynakları, İsrail devriyesinin bölgeye girmesi sonrası çatışma çıktığını; hava saldırılarının ardından yoğun sivil göç yaşandığını bildirdi.

Suriye medyası, Şam’ın güneyindeki Beyt Cin kasabasına düzenlenen İsrail baskının  ve hava saldırısının ayrıntılarını açıkladı. Suriye kaynakları, saldırılarda en az 9 kişinin öldüğünü aktardı.

Suriye’nin “El-İhbariyye” kanalı, kasabanın İsrail savaş uçaklarının yoğun bombardımanına hedef olduğunu, çok sayıda ölü ve yaralı bulunduğunu bildirdi.

Açıklamalara göre olay, İsrail’e ait bir askeri devriyenin bölgeye kara yoluyla girmesi, sakinlerle çatışma yaşanması ve devriyenin geri çekilmesi sonrası hava saldırılarının başlamasıyla tırmandı. Bölge üzerinde İsrail uçaklarının yoğun şekilde uçtuğu belirtildi.

Saldırıların ardından Beyt Cin’de büyük bir sivil göç hareketi yaşandı; çok sayıda kişi çevre kasabalara yöneldi.


Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
TT

Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)

aIrak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de bir doğalgaz sahasının insansız hava aracıyla (İHA) bombalanması öfkeli tepkilere yol açtı ve ABD'nin silahlı gruplara uyarıda bulunması ve hükümetin faillerin yakalanması için harekete geçmesiyle sonuçlandı.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne göre çarşamba akşamı Dana Gas tarafından işletilen Khor Mor gaz sahasını hedef alan bir İHA saldırısı, elektrik santrallerine gaz arzının tamamen kesilmesine neden oldu. ABD'nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya, saldırıyı "düşmanca dış amaçlarla hareket eden yasadışı grupları" gerçekleştirmekle suçladı.

Savaya, Bağdat'ı "bu saldırının sorumlularını tespit etmeye ve adalete teslim etmeye" çağırdı ve "tam egemen bir Irak'ta bu tür silahlı gruplara yer olmadığını" vurguladı.

Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur ​​Barzani ise Washington'a "sivil altyapıyı korumak için gerekli savunma ekipmanını sağlama" çağrısında bulundu. Barzani, "Bu tür saldırıların faillerinin geçmişte olduğu gibi cezadan kaçmaması gerektiğini" vurguladı.

Saldırıyı henüz üstlenen olmadı ancak Irak yetkilileri dün saldırıyı araştırmak üzere bir komite kurulduğunu duyurdu ve askeri bir sözcü de saldırıda yer alanların "cezalandırılacağına" söz verdi.