Rusya, Tacikistan’daki askeri üssünü modern tanklarla güçlendiriyor

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu (Şarku’l Avsat)
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu (Şarku’l Avsat)
TT

Rusya, Tacikistan’daki askeri üssünü modern tanklarla güçlendiriyor

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu (Şarku’l Avsat)
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu (Şarku’l Avsat)

Rusya, Afganistan sınırındaki Tacikistan’da bulunan askeri üssüne yıl sonuna kadar modernize edilmiş 30 tank tedarik edecek.
Interfax haber ajansına göre, geçtiğimiz aylarda Tacikistan’da ortak askeri tatbikat yapan Rusya, ABD’nin askerlerini Afganistan’dan çekmesinden ve Taliban yönetimi ele almasından bu yana Rusya dışındaki en büyük askeri üssündeki teçhizatı artırdı.
Rusya, militanların kendi topraklarının güneyinde savunma kaynağı olarak gördüğü Orta Asya’ya sızma olasılığından korkuyor.
Tacikistan ile Afganistan arasındaki bin 344 kilometrelik sınır, çoğu gözlemlenmesi zor olan dağlık alanlardan oluşuyor.



Trudeau, Hindistan’a kokain dolu bir uçakla gittiği yönündeki iddiaları yalanladı

Kanada Başbakanı Justin Trudeau (AP)
Kanada Başbakanı Justin Trudeau (AP)
TT

Trudeau, Hindistan’a kokain dolu bir uçakla gittiği yönündeki iddiaları yalanladı

Kanada Başbakanı Justin Trudeau (AP)
Kanada Başbakanı Justin Trudeau (AP)

Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun Ofisi, bu ay G20 toplantısına katılmak üzere Hindistan’a ‘kokain dolu’ bir uçakla gittiği yönündeki iddiaları şiddetle reddetti.

Şarku’l Avsat The Independent gazetesinden aktardığı habere göre, Başbakanlık Ofisi tarafından bugün yapılan açıklamada, Hint bir emekli diplomatın bir TV programı sırasında öne sürdüğü iddia reddedildi.

Açıklamada, “Bu kesinlikle yanlıştır ve dezenformasyonun medyada yer aldığını gösteren rahatsız edici bir örnektir” ifadeleri de kullanıldı.

Hint medyasında geniş çapta yer alan iddia, iki ülke arasındaki şiddetli diplomatik anlaşmazlığın olduğu bir dönemde ortaya çıktı. 

Kanada ve Hindistan, Trudeau’nun Kanada’da bir Sih liderinin ölümünde ‘Hindistan devletinin parmağı olduğuna’ dair ‘inandırıcı iddialar’ bulunduğunu söylemesinin ardından karşılıklı olarak üst düzey diplomatları sınır dışı etti.

Hindistan’ın eski Sudan Büyükelçisi Deepak Vohra Pazartesi günü yaptığı açıklamada, kokuya duyarlı köpeklerin uçakta kokain bulduğuna ve Trudeau’nun iki gün boyunca odasından çıkmadığına dair ‘inandırıcı söylentiler’ olduğunu söyledi.

Zee News’te sunucu Deepak Chaurasia’nın sunduğu bir programa katılan Vohra, “Başkanın yemeğine gitmedi. İnsanlar onun uyuşturucunun neden olduğu bir sersemlik içinde olduğunu söylüyor” dedi.

Program, sunucunun ‘Kanada Başbakanı’nın beyninin nasıl çalıştığını’ açıklamaya çalışmasıyla başladı.

Vohra ise, “Beyni var mı? O küçücük bir bebek” diyerek, eşinin Trudeau’yu Yeni Delhi Havaalanı’nda gördüğünde ‘sıkıntılı’ göründüğünü ekledi.

Ayrıca, “Kafasından neler geçtiğini söyleyemem, ama davranışlarının onun çıldırdığını gösterdiğini anlıyorum” diye ekledi.

scdf
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, 2018’de Yeni Delhi’ye yaptığı ziyarette Hintli mevkidaşının yanında (Reuters)

Sih ayrılıkçı lider Hardeep Singh Nijjar’ın Kanada’da öldürülmesinin ardından iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler, onlarca yıldır yaşanan en kötü döneme girdi.

Nijjar, 18 Haziran’da Vancouver’da kendisine tahminen 30 ila 50 el ateş eden iki maskeli adam tarafından öldürüldü.

Kanadalı yetkililer, Kanada’daki Hintli yetkililerle yapılan iletişimler de dahil olmak üzere, cinayetle ilgili iddialarını destekleyen istihbarat ve işaretlere sahip olduklarını söylüyor.


İslamcılar: Dinin tekelinden vatanseverliğin tekeline

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

İslamcılar: Dinin tekelinden vatanseverliğin tekeline

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İyad el-Anber

Arap ülkelerinde muhalefetten iktidara geçişlere tanık olan İslami siyaset deneyiminin tarihi boyunca İslamcıların dönüşümleri, pragmatizm filozoflarının kendilerinden bile daha pragmatikti. Bu nedenle, siyasi alandaki katılımlarına, kendilerini dinin koruyucuları ve şeriatını uygulayanlar olarak sunarak başladılar. Demokrasiyi, halkın egemenliğini savunduğu için Allah'ın egemenliği ilkesine aykırı olarak ilan ettiler. Ancak hızla demokrasiyi talep etmeye başladılar!

Arap ülkelerindeki İslamcı siyasi partiler ile demokrasi arasında sadece seçimler açısından bir ilişki vardır. İslamcılar 1990'lardan bu yana demokrasi ile pragmatik bir şekilde ilgileniyorlar. Sadece seçimlere inanıyorlar. Haklar ve özgürlüklerle ilgili diğer ilkeler ve temeller ise tartışma ve anlaşmazlık konusu ve bazıları tamamen reddediliyor. Seçimlere yönelik tutum, 1960'larda aynı değildi. Çünkü o zamanlar sokaktaki varlığı, siyasi, düşünsel ve kültürel arenada baskın olan ideolojilerin varlığına denk değildi veya onunla rekabet etmiyordu.

Bu nedenle, demokrasi mücadelesi ile İslamcı siyasi partiler ve akımlar arasında bir bağlantı yok. Hatta teori ve siyasi söylem düzeyinde bile İslamcılar demokrasiyi benimsemediler ve seçimlere inanmadılar. Lübnanlı düşünür Rıdvan es-Seyyid'in özetlediği gibi; İslamcıların itikadi söylemleri iki konuya odaklanıyor: Birincisi, şeriat (ümmet değil) devlet ve toplumda meşruiyetin temelidir. İkincisi, dinî değerleri korumak için devlet gereklidir ve temel dini görevi şeriatı uygulamaktır. Bu nedenle, demokrasi hakkında şunları söylüyor ve yazıyorlardı:

Genel halkın hükmünü, sandıkta Allah'ın hükmüne nasıl tercih edelim? ... Kim dedi ki Batı demokrasilerinde olduğu gibi egemenlik halka aittir; bilakis Allah'a aittir.

Daha sonra demokrasiye yönelik tutumları, entelektüel inceleme ve yenilenme değil, çıkar gerekliliklerine dayalı olarak değişti ve hatta dalgalarını sürdükleri Arap devrimleri gerçekleştiğinde bile demokrasiye yönelik tutumları değişikliğe uğradı.

sxcd
Irak İslam Partisi'nin Bakuba'da düzenlediği gösteri. (AFP)

Ancak Şarku’l Avsat’ın AL-Majalla’dan aktardığına göre bugün, özellikle Irak'taki İslami siyasi deneyiminde, İslami bir siyasi söylemden geçiş başladı. Bu söylem, önceki diktatörlük rejimine muhalefetini desteklemek için dini metinleri ve tarihi pozisyonları kullanıyordu. Şimdi bu söylem, iktidara gelmesine ve orada kalmasına katkıda bulunduğu sürece demokrasiyle çelişmiyor! Irak'taki İslamcılar, siyasi dillerinde ‘kamu yararı’ kavramını kaldırmaya başladılar. Bunun yerine, ‘mezhepsel bileşenin hakkı’ kavramını yerleştirdiler ve ulusal bileşen grupları da onlarla aynı fikirde oldu. Ancak İslamcıların söylemi, takipçileri ve destekçileri için kışkırtma, seferberlik ve toplanma amacı olan bir söylemdir. Bu söylem, duyguları ve vicdanı, haksızlık ve mahrumiyet duygularını hedef alan sözlü retorikle yapılır.

Siyasetin en önemli ilkelerinden biri, kamu yararını sağlamak için görevlerini yerine getirerek meşruiyetini kazanmasıdır. Ancak İslami siyasi güçlerin çoğunun bu ilkeyle hiçbir ilgisi olmadığını görüyoruz. Aksine, meşruiyetlerinin, önceki rejime muhalefetteki siyasi çalışmalarından, hükümette bir pozisyona sahip olmalarından (dini bir görev olarak), ailesel sembolizmlerinden veya dini bir unvanlarından kaynaklandığına inanıyorlar. Bu nedenle, hesap verebilirlik ve sorumluluğa tabi değiller ve toplumun vekaletini taşıdıklarını ve çıkarlarını temsil ettiklerini düşünüyorlar!

Demokrasi mücadelesi ile siyasal İslam'ın parti ve hareketleri arasında hiçbir bağlantı yoktur. İslamcılar teori ve siyasi söylem düzeyinde dahi demokrasiyi benimsemediler ve seçimlere inanmadılar.

İslamcı liderlerin söylemleri, siyaseti, televizyon programlarında, medya açıklamalarında ve seçim dönemlerinde haykırdıkları sloganları ve ‘ilkeleri’ ile çelişen eylemlerini haklı çıkarma sanatı olarak özetler. Bu nedenle, en sağdan en sola dönüşlerini ve reddetme, suçlama, yabancılara hizmet etme ve iradelerini yerine getirme suçlamalarını, ihanetle suçladıkları rakiplerinin eylemlerini uygulamaya kadar olan çelişkili tutumlarını görürsünüz!

İslamcı liderlerin, kendi çıkarlarını gerçekleştirme kriteri bile pozisyonları ve gerekçeleri değerlendirmede anlaşmaya varılmamış bir kriterdir. Onlar için hak ve meşru olan, rakipleri için geçersiz ve gayri meşrudur. Bu nedenle, doğal olarak, yabancı bir güçle anlaşmaya vardıkları için rakiplerini yabancılara hizmet etmekle suçlarlar. Bu yabancı güç, kendi çıkarlarına aykırı bir gündemi olan ve ulusal çıkarlara aykırı olan bir güç olabilir. Rakiplerini terörizmle ve terör gruplarıyla iş birliği yapmakla suçlarlar. Ancak, bu suçlamalar, rakip liderler arasında siyasi bir anlaşmaya varıldığı takdirde unutulur ve rafa kaldırılır. Bu düşmanlıktan dostluğa ve ittifaka geçişi sorduğunuzda, hazır cevap hazırdır: Bu siyasettir!

İslamcı liderlerin pozisyonlarını yargılamak için uyabilecek bir kriter yoktur. Bazen ideolojik veya itikadi ilkeler hakkında konuşurlar, bazen de kamu yararı ilkesinden bahsederler. Ancak, eylemleri ideolojik iddialarını veya aslında özel çıkarları olan kamu yararı ilkesini ihlal etmekten çekinmezler. İslamcı liderlerin pozisyonlarının siyasi gerekçelendirme söylemi, gerçekliği tarihsel deneyimlerin kalıplarına zorlamaya ve bu deneyimlerin sonuçlarını eylem veya siyasi pozisyonu haklı çıkarmak için kullanmaya dayanıyor.

Bazı İslamcılar siyasetten sadece Niccolo Machiavelli'in "Amaç, araçları meşrulaştırır" sözünü anlıyorlar. Görünüşe göre devletin iradesini ve yönetimini bir başka güce veya devlete ipotek ettiğinde devlete verdiği zarar konusundaki tavsiyelerine önem vermiyorlar. Halkın nefretiyle karşı karşıya kalmalarına neden olabilecek şeylere aldırmadan, tüm güvenlerini korumalara, beton bloklara ve kendilerini korumak için kurdukları yeşil alanlara verenlere yönelttiği eleştiriyi dikkate almıyorlar. Bize devletler, şahsiyetler ve partiler tarafından yürütülen komplolar ve komplo planları hakkında kafa karıştırıcı açıklamalar yaptılar. Ancak Machiavelli'in, yönetişimin dürüstlüğü ve halkla ilişkilerin güçlendirilmesi yoluyla bu komplolarla nasıl başa çıkılacağına dair yazdıklarını görmezden geliyorlar. Machiavelli şöyle diyor:

Deneyimler, tarih boyunca birçok komplo olduğunu göstermiştir ancak bunların sadece çok azı başarılı olmuştur. Çünkü bir komplocunun genellikle yönetimden hoşnut olmayanlarla iş birliği yapması gerekir... Komplocuların korku, dehşet ve ceza korkusu içinde olmaları gerekirken, prens mülkünün büyüklüğü, yasaların gücü, dostların koruması ve devletin dokunulmazlığı ile güçlendirilir. Tüm bu faktörlere halkın desteğini de eklediğimizde, herhangi birinin herhangi bir komploya girişecek kadar cesarete sahip olmasının imkansız hale geleceğini görürüz.

“Bazı İslamcılar, siyasetten sadece Niccolo Machiavelli’in "Amaç, araçları meşrulaştırır" sözünü anlıyorlar. Görünüşe göre, devletin iradesini ve yönetimini bir başka güce veya devlete ipotek ettiğinde devlete verdiği zarar konusundaki tavsiyelerine önem vermiyorlar.”

İslamcıların, ulusal çıkarın en azından minimum standartlarını belirleyememesi, kimin milliyetçi ve kimin ajan olduğu konusundaki anlaşmazlığa neden oldu. Ajanlık suçlaması, basitçe başka bir ülkenin çıkarlarını kendi ülkesinin çıkarlarının önüne koymak olarak tanımlandığında açık ve net olabilir. Ancak meseleyi daha da karmaşıklaştıran, ulusal çıkar için çalışan kimsenin olmaması. Bu durumda, alan, yabancının çıkarlarını gerçekleştirmek için çalışan ve bunu ideolojik ve mezhepsel sloganlar ve başlıklar altında gizleyen kişiler için boş kalır. Bu nedenle, ulusal olmayan başlıkları ve tavırları olan kutlamalara ve figürlere karşı çıkmayan herkesin ajan olarak görülmesi şaşırtıcı değildir.

xs
Ürdün'ün başkenti Amman'da, 29 Mart 2019'da  İslamcıların düzenlediği bir gösteri. (AFP)

Vatana ve vatanseverliğe karşı ihanetin bulaşması ve karşılıklı suçlamalar, 20’inci yüzyılın ortalarından itibaren başlayan ideolojik totaliter söylemlerden kaynaklanıyor. Bu söylemler, kendi pozisyonlarıyla uyumlu olanlara ‘milliyetçi’, onlarla farklı düşünenlere ise ‘yabancının ajanı’ olarak etiketler koyarak toplum üzerinde egemenlik kuruyordu. Bu söylemler hem iktidar hem de toplum düzeyinde siyasi ikiyüzlülüğün artmasına katkıda bulundu. İktidar ve toplum, milliyetçilik sloganları, vatan sevgisi ve onun için ölmeye hazır olmak gibi söylemlerle kamuoyunu manipüle etmeye çalıştı.

Demokrasi çağında, siyasi bir toplumun ulusal kimliği konusunda anlaşmaya varamadığı bir ortamda, milliyetçilik sloganlarının tehlikesi, siyasi muhalifleri karalamak için kullanılmasında yatıyor. Bu sloganlar, dini, mezhepsel veya etnik açıdan farklı olan diğerlerini ihanetle suçlamak için de kullanılabiliyor. Irak'taki milliyetçilik krizi, 20’inci yüzyılın 20'li yıllarında devletin kurulmasından bu yana ideolojilerin Irak milletini inşa etmekteki başarısızlığının doğal bir sonucudur. Milliyetçilik fikri, ideolojik söylemlerin ön plana çıktığı bir ortamda, bu söylemlerin öncülüğünü yaptığı sloganlar karşısında geri plana itildi. Bu durum, Marksist söylemlerin de etkisiyle ortaya çıktı. Marksist söylemler, uluslararasılığı savunmuş ve vatanseverliği, büyük bir devlet olan Sovyetler Birliği'nin liderliğindeki partinin ilkelerine göre yaşayanlar için bir ihanet olarak görmüştür.

İdeolojiler ile milliyetçilik fikri arasındaki kesişim, 1960'lı yıllarında Irak'ta iktidardaki elitler tarafından desteklenen milliyetçi teorinin benimsediği sloganların bir birikiminden kaynaklanıyor. Milliyetçi teorinin sorunu, Arap ulusu hakkında bir kültürel teori olmasından ziyade, ulusal devlet hakkında bir teori olmasında yatıyor. Başka bir deyişle; Muhammed Cemal Barut'un da belirttiği gibi bu, devlet-ulus hakkında bir teori olmaktan ziyade, ulus ve devleti tamamen birbirinden ayıran bir teoridir.

Bugün bizi yöneten İslamcı siyasi elitler, Iraklıların ideolojilerin kendi kimlikleri ve ulusal çıkarları üzerindeki önceliğine ilişkin sıkıntısını aşamadı. İktidarda ve iktidar kontrolünde baskın olan İslamcılar, bu sıkıntıyı pekiştirdiler. Milli kimlik inşa etmek, onu savunmak ve pekiştirmek yerine, ilk projeleri onu tamamen yok etmek ve bölgesel eksenlerin çıkarlarını, bu eksenlerin mezhepsel projelerini öne çıkarıyor. Bu projeler, bölge ülkelerinin kaderini çatışma eksenlerine bağlamak istiyor ve bu da sadece savaşlar, yoksulluk üretiyor.

Vatan, sadece sloganlarda ve bayramlarda dile getirilen romantik bir kavram değildir. Vatan ve milliyetçilik, birey ile siyasi sistemi arasındaki gerçek ilişkiyi ifade eden kavramlardır. Bu ilişki, haklar ve yükümlülükler sistemiyle düzenlendiğinde vatandaşlık kavramı ortaya çıkar. Bunun dışındaki herhangi bir tanımlama, gerçekle ilgisi olmayan bir slogandan ibarettir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.


ABD olası ‘bütçe felcine’ hazırlanıyor

Washington'daki ABD Kongre Binası. (AFP)
Washington'daki ABD Kongre Binası. (AFP)
TT

ABD olası ‘bütçe felcine’ hazırlanıyor

Washington'daki ABD Kongre Binası. (AFP)
Washington'daki ABD Kongre Binası. (AFP)

ABD yönetimi, Kongre bütçe konusunda nihai bir anlaşmaya varmadığı takdirde milyonlarca federal ve askeri çalışanı geçici olarak evlerine gönderecek veya ücretsiz çalıştıracak bir ‘kapanma’ konusunda işçilerini bilgilendirmeye başladı.

Kongre'de bütçeyle ilgili oylama genellikle Cumhuriyetçi ya da Demokrat partilerden birinin rakipten taviz almak için kullandığı bir çatışmaya dönüşüyor. Ancak bu manevralar genellikle başarısızlıkla sonuçlanıyor.

Bir anlaşmaya varılmaması durumunda federal hükümetin büyük bir kısmına yönelik finansman cumartesi gece yarısı (04:00 GMT Pazar) sona erecek ve bu durum tüm sektörlerin aksamasına yol açacak.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre borç temerrüdünden dört ay sonra, dünyanın en büyük ekonomisi bir kez daha krizin eşiğinde ve kapanmanın etkilerinin bu hafta sonunda görülmeye başlaması bekleniyor.

Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğa sahip olan Cumhuriyetçiler, parti içindeki büyük harcama kesintileri talep eden radikal yanlıları tarafından çabaların engellenmesinin ardından, pazar günü başlayacak bir sonraki mali yıl için bakanlık bütçelerini belirleyen olağan yasa tasarısını geçiremedi.

AFP’nin haberine göre, bazı federal çalışanlara ‘kapatma’ hazırlıkları konusunda bilgi verildi.

sx
Washington'daki ABD Kongre Binası. (Reuters)

Sağlık Bakanlığı dün çalışanlara gönderdiği bir e-postada, daha önce bildirimde bulunulan kişilerin geçici olarak teknik işsizliğe tabi tutulacağı konusunda uyarıda bulundu. Bu da onların çalışmalarına veya Bakanlık kaynaklarını kullanmalarına izin verilmeyeceği anlamına geliyor.

ABD’deki en uzun bütçe felci dönemi Aralık 2018 ile Ocak 2019 arasında 35 gün sürdü.

Ancak gerekli görülen hizmetler devam edecek. Kapanmayı önlemenin tek çözümü Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında son dakika anlaşmasına varmak.

Çalışanlara ulaşan e-postanın ayrıntılarına göre Sağlık Bakanlığı, ‘bu dönem boyunca hemen hemen tüm departmanlardaki çalışan sayısında azalmaya’ tanık olacak. Bakanlık, “Temel programlarımızın ve faaliyetlerimizin çoğu devam edecek ancak daha az sayıda çalışanla” açıklamasında bulundu.

-ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcü Yardımcısı Sabrina Singh kapanmanın kötü bir durum olduğunu bu yüzden Kongre’nin işini yapmasını ve hükümeti finanse etmesini talep etmeye devam ettiklerini bildirdi.

hry
ABD hükümetinin kapanmasına kalan süreyi gösteren geri sayımı göstergesi. (AP)

Kapanma, ulusal parklar, müzeler ve federal finansmanla çalışan diğer alanlardaki işçilere tahsis edilen mali kaynakları tehlikeye atacak. Bu durumun, 2024 seçimlerinde ikinci dönemi kazanmaya çalışan ABD Başkanı Joe Biden için de tehlikeli siyasi yansımaya yol açabilir.

ABD Ulaştırma Bakanı önceki gün, ulaşım sektöründe kapanmanın ‘yıkıcı ve tehlikeli’ sonuçları olabileceğini bildirdi.

Diğer yandan Uluslararası Para Fonu (IMF) Sözcüsü Julie Cusack dün basın toplantısında bu durumun ‘ABD ekonomisi için önlenebilir bir risk’ olduğuna inandığını söyledi.

IMF Sözcüsü, “Tarafları ABD hükümetini finanse etmenin yolları konusunda fikir birliğine varmaya teşvik edin” ifadesini kullandı.


Taliban yönetiminden bölge ülkelerine "resmi işbirliği" çağrısı

(AA)
(AA)
TT

Taliban yönetiminden bölge ülkelerine "resmi işbirliği" çağrısı

(AA)
(AA)

Rusya Federasyonu'na bağlı Tataristan Cumhuriyeti'nde Afganistan konusunda bu yıl 5'incisi düzenlenen "Moskova Formatı" toplantısında konuşan Taliban geçici hükümetinin Dışişleri Bakan Vekili Emirhan Muttaki, "Özellikle bölge ülkelerinden, bize farklı yönetim biçimi önermek yerine bizimle her alanda resmi işbirliği yapmasını istiyoruz" dedi.

Artık bölgesel bağlantı projelerinin Afganistan odağına uyarlanmasının zamanının geldiğini belirten Muttaki, Taliban yönetiminin bu konuda gerekli tüm kolaylıkları sağlamaya hazır olduğunu söyledi.

Muttaki, geçen iki yılda hiçbir yardıma ihtiyaç duymadan ülkede güvenliği sağladıklarını, bütçeyi bağımsızlaştırdıklarını, narkotikle mücadeleyi başardıklarını, ticareti güçlendirdiklerini ve transit geçişleri kolaylaştırdıklarını dile getirdi.

Taliban hükümetinin, Afganistan'da kısa sürede siyasi, ekonomik ve güvenlik temellerini yeniden inşa ettiğini söyleyen Muttaki, muhalif örgütlere karşı mücadelelerini hızlandırdıklarını ve böylece DEAŞ'ın tüm sığınaklarının yok edildiğini kaydetti.

Muttaki, Afganistan topraklarının dünya ve özellikle de bölge ülkeleri için herhangi bir tehdit oluşturmadığını vurguladı.

Geçen 45 yılda sözde kapsayıcı hükümetler kavramının hiçbir sorunu çözemediğini dile getiren Muttaki, bu nedenle halkın dinini, tarihini, kültürünü ve siyasi gerçeklerini dikkate alan dini ve ulusal meşruiyete sahip bir hükümet kurduklarını belirtti.

Rusya, Çin, Hindistan, İran, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan temsilcilerinin katıldığı Tataristan'ın başkenti Kazan'daki toplantıya Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar da temsilci gönderdi.


Peskov: Güney Kafkasya'da ulaşım bağlantıları ve lojistiğin geliştirilmesine yönelik planlar var

Dmitriy Peskov (AA)
Dmitriy Peskov (AA)
TT

Peskov: Güney Kafkasya'da ulaşım bağlantıları ve lojistiğin geliştirilmesine yönelik planlar var

Dmitriy Peskov (AA)
Dmitriy Peskov (AA)

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, gazetecilerin Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerine yönelik sorularını yanıtladı.

Karabağ’daki sözde Ermeni yönetiminin varlığının sona ermesinin ardından bölgedeki Rus Barış Gücü’nün misyonunun kaderinin ne olacağı yönündeki soruya Peskov, “Şu anda Azerbaycan topraklarında bulunan misyondan bahsettiğimiz için bu soruya kimsenin cevap vermesi pek mümkün değil. Azerbaycan tarafıyla da görüşmemizin konusu bu olacak” yanıtını verdi.

Sözde yönetimin varlığını sona erdirmesiyle bağlantılı olarak Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış anlaşmasının güncelliği konusundaki soruya da cevap veren Peskov, "Güney Kafkasya'da ulaşım bağlantıları ve lojistiğin geliştirilmesine yönelik planlar var. Bu Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya için son derece önemli. Bu çalışmaların devam edeceğini umuyoruz" şeklinde konuştu.


UNICEF: Bu yaz Orta Akdeniz'de ölen ya da kaybolanların sayısı 3 kat arttı

(AA)
(AA)
TT

UNICEF: Bu yaz Orta Akdeniz'de ölen ya da kaybolanların sayısı 3 kat arttı

(AA)
(AA)

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonundan (UNICEF) yapılan yazılı açıklamaya göre Orta Akdeniz, en tehlikeli göç rotalarından biri olmayı sürdürüyor.

Yılbaşından bu yana Orta Akdeniz'i aşarak yanında ebeveynleri ya da bir yakınları olmadan İtalya'ya ulaşan çocukların sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60 artarak 11 bin 600'e çıktı.

Ayrıca haziran-ağustos döneminde aralarında çocukların da bulunduğu en az 990 kişi, bu rotada ya yaşamını yitirdi ya da kayboldu. Bu sayı geçen yıl aynı dönemde ölen ya da kaybolan 334 kişiye kıyasla 3 kat arttı.

Bazı tekne kazalarının kayıt altına alınmaması nedeniyle bu rakamın daha da yüksek olabileceği belirtiliyor.

"Akdeniz, çocuklar ve gelecekleri için bir mezarlık oldu"

Açıklamada görüşlerine yer verilen UNICEF Avrupa ve Orta Asya Bölge Direktörü Regina De Dominicis, "Akdeniz, çocuklar ve gelecekleri için bir mezarlık oldu. Sığınma ve güvenlik arayışındaki çocukların sayısındaki artış, politika tercihlerinin ve yozlaşmış göç sisteminin bir sonucudur" değerlendirmesinde bulundu.

(AA)

Göçmenlerin varış yeri: Lampedusa

Orta Akdeniz'i geçen göçmenler, Kuzey Afrika'ya yakın olan İtalya'nın Lampedusa Adası'na varıyor.

İtalya İçişleri Bakanlığının verilerine göre, bu yıl 1 Ocak-27 Eylül döneminde Ada'ya teknelerle 133 bin 131 düzensiz göçmen geldi, 2022'nin aynı dönemi için bu sayı 70 bin 320 olarak kayıtlara geçti.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni hükümeti, daha önce 22 Eylül'de resmi gazetede yayımlanan genelgeyle, sığınma talebinde bulunanlardan haklarındaki süreç sonuçlanıncaya kadar gözaltında kalmamaları için 4 bin 938 avroluk mali teminat istenmesi kararını almıştı.


Kazakistan: Rusya'nın yaptırımları aşmasına yardımcı olmuyoruz

Almanya Başbakanı Olaf Scholz (sağda), Almanya'nın Berlin kentinde düzenlenen basın toplantısının ardından Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile konuşurken 28 Eylül 2023 (AP)
Almanya Başbakanı Olaf Scholz (sağda), Almanya'nın Berlin kentinde düzenlenen basın toplantısının ardından Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile konuşurken 28 Eylül 2023 (AP)
TT

Kazakistan: Rusya'nın yaptırımları aşmasına yardımcı olmuyoruz

Almanya Başbakanı Olaf Scholz (sağda), Almanya'nın Berlin kentinde düzenlenen basın toplantısının ardından Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile konuşurken 28 Eylül 2023 (AP)
Almanya Başbakanı Olaf Scholz (sağda), Almanya'nın Berlin kentinde düzenlenen basın toplantısının ardından Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile konuşurken 28 Eylül 2023 (AP)

Orta Asya'nın en büyük ekonomisine sahip Kazakistan’ın Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, dün Berlin'de yaptığı açıklamada, ülkesinin Ukrayna işgali nedeniyle Moskova'ya uygulanan Batı yaptırımlarına bağlı olduğunu söyledi. Bu açıklama, Kazakistan'ın müttefiki Rusya’nın yaptırımları aşmasına yardım ettiği iddialarının ardından geldi.

AFP’ye göre, Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, Berlin'de Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile yaptığı görüşmenin ardından, "Kazakistan, yaptırım sistemini açıkça uygulayacağını teyit etti" şeklinde konuştu.

Tokayev, “Yaptırım sistemine uymak için ilgili kurumlarla temaslarımız var. Yaptırım sistemini atlatmaya yönelik olası tedbirler konusunda Alman tarafının herhangi bir endişesi olmamalıdır” dedi.

AFP’ye göre Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Moskova ile farklı ittifaklar içinde olan Asya'nın merkezindeki beş eski Sovyet cumhuriyetini (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan) dengeli bir pozisyon almaya zorladı.

Bu ülkeler, Moskova ile yakın siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilere sahip olmalarına rağmen, diplomatik tarafsızlıklarını gösteriyor ve aynı zamanda Rusya ve Batı ile iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor.

Ancak, Rusya ile dünyanın en uzun kesintisiz kara sınırını (7 bin 500 kilometreden fazla) paylaşan ve Rusya'nın yakın ekonomik ve askeri müttefiki olan Kazakistan, komşusunun belirli malları yaptırımları ihlal ederek ithalatına yardım etmekle suçlanıyor.

Rusya’nın olası toprak talebi hakkında ise Cumhurbaşkanı Tokayev, "Kazakistan ve Rusya arasındaki sınırlar, iki ülkenin parlamentoları tarafından onaylanan şekilde belirlendi, tespit edildi ve sabitlendi. Bu nedenle, Rusya'nın toprak talepleri konusunda herhangi bir endişemiz yok" dedi.

Geçtiğimiz aylarda Rusya’nın müdahalesiyle bastırılan olaylarda çok sayıda Kazak ayrılıkçılıkla suçlanırken, bazı Rus temsilciler ise Kremlin'in yayılmacı emellerinin bir sonraki hedefinin Kazakistan olacağı yönünde tehditte bulundu.

11. yaptırım paketi kapsamında Avrupa Birliği (AB), Rusya'ya hassas malların üçüncü ülkeler tarafından ihracını önlemek için sert önlemler almaya çalışıyor. Ayrıca, işbirliği yapmayan ülkelere bazı malların ihracatına kısıtlamalar getirildi.

Rus ekonomisi her ne kadar zayıflamış olsa da henüz bu yaptırımların yükü altında çökmedi. Bazı uzmanlar bunun tüm ülkelerin yaptırımlara tam anlamıyla uymamasından kaynaklı olduğunu iddia ediyor.

Almanya Başbakanı Scholz, Rusya'dan enerji ithalatını durdurduktan sonra yeni enerji kaynakları bulmaya çalışan ülkesi için Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev'in yanı sıra Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan liderlerini de bugün Berlin'de ağırlayacak.

İlk kez bir AB ülkesi Orta Asya'nın beş liderini bir araya getirecek.


İran’da din adamları yapay zekaya mı yöneliyor?

Yapay zeka dini bilimlere yenilik getirir mi? (Getty)
Yapay zeka dini bilimlere yenilik getirir mi? (Getty)
TT

İran’da din adamları yapay zekaya mı yöneliyor?

Yapay zeka dini bilimlere yenilik getirir mi? (Getty)
Yapay zeka dini bilimlere yenilik getirir mi? (Getty)

İran'ın Kum şehri hiçbir zaman önde gelen bir teknolojik merkez olarak bilinmedi, daha ziyade bir hac yeri ve İslami bir merkez olarak tanındı. Ancak bugün yapay zekaya yönelik bir talep dalgası ve onun yeteneklerinden yararlanma arayışı hakim.

Financial Times'ın Tahran muhabiri Najmeh Bozorgmehr tarafından yayınlanan haberde, Kum'daki din alimlerinin yapay zekadan faydalanmaya çalıştıkları belirtildi. Kum'da İslam'ın yayılmasına katkıda bulunan bir devlet destekli kuruluşun lideri olan Mohammad Ghotbi Financial Times’a, “Robotlar, önde gelen din alimlerinin yerini alamazlar, ancak 50 gün süren bir işi 5 saat içinde yapabilen güvenilir bir yardımcı olabilirler” ifadelerini kullandı.

İran, modern tarihinde gelenek ve modernite arasında bir çelişki yaşıyor. Yarısı Kum'da bulunan Şii din alimleri, yerleşik dini gelenek ve değerlerin korunmasını savunuyor. Ancak liderler, geçtiğimiz yıl Mahsa Amini'nin öldürülmesinin ardından başlayan protesto hareketinin ardından modernizasyon çağrılarıyla karşı karşıya kaldı. Ghotbi, din adamlarının İranlıların teknolojik gelişmenin faydalarından yararlanma arzusuna karşı bir tavır almaması gerektiği konusunda uyarıda bulundu.

Yapay Zeka Konferansı'nın düzenlendiği 2020 yılından bu yana Kum'daki dini kurumun modernleştirilmesine yönelik onlarca proje hayata geçirildi. Geçtiğimiz Temmuz ayında Ayetullah Ali Rıza Arifi, “Konferans ileri teknoloji ve yapay zekadan faydalanmalı. İslam medeniyetini geliştirmek için bu alanda faaliyet göstermeliyiz” dedi. Nur Bilgisayar ve İslami Araştırma Merkezi, konferansın bir kolu olup, bu alandaki algoritmaları beslemek için kullanılabilecek asırlık belgelere ve eski veri arşivlerine erişime sahip.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, İran dini lideri Ali Hamaney'in, din adamlarına en son teknolojiyi takip etme talimatı verdiği ve bu konuda onları desteklediği kaydedildi. Hamaney, ülkesinin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ekonomilerini canlandırmak için yapay zeka kullanmaya çalışan rakiplerinin gerisinde kaldığını söyledi.

Bozorgmehr, Hamaney'in din adamlarına, ileri teknolojiyi benimsemeleri için yetki verdiğini bildirdi. Din adamlarının çoğunluğu, hüküm çıkarma ve bunları modern hayata uyarlama konusunda geleneksel bir yaklaşıma bağlı. 80 ila 100 yaşındaki onlarca din adamının geleneksel yaklaşımdan sapmaları beklenmiyor. Ancak genç din adamları teknolojinin getirdiği gelişmelere açık. Protestoların ve birçok kadının başörtüsü takmayı reddetmesinin ardından muhafazakarlar din adamlarına yöneldi ve onlardan İslami dini öğretilere dayanarak kendilerini ‘kurtarmalarını’ talep etti. Ghotbi, teknolojinin din adamlarının endişelerini din ile uzlaştırmasına ve nüfuzlarını artırmasına yardımcı olabileceği sonucuna vardı.


Cumhuriyetçiler, Biden yönetimine sızan bir ‘İran casusu’ hakkında uyarıda bulundu

Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin üst düzey üyesi Senatör Jim Risch ve Cumhuriyetçi müttefikleri, Biden yönetiminin İran- Ukrayna nükleer anlaşmasına ilişkin çabalarını tartışmak üzere düzenlediği basın toplantısında, Mart 2022 (Senato)
Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin üst düzey üyesi Senatör Jim Risch ve Cumhuriyetçi müttefikleri, Biden yönetiminin İran- Ukrayna nükleer anlaşmasına ilişkin çabalarını tartışmak üzere düzenlediği basın toplantısında, Mart 2022 (Senato)
TT

Cumhuriyetçiler, Biden yönetimine sızan bir ‘İran casusu’ hakkında uyarıda bulundu

Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin üst düzey üyesi Senatör Jim Risch ve Cumhuriyetçi müttefikleri, Biden yönetiminin İran- Ukrayna nükleer anlaşmasına ilişkin çabalarını tartışmak üzere düzenlediği basın toplantısında, Mart 2022 (Senato)
Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin üst düzey üyesi Senatör Jim Risch ve Cumhuriyetçi müttefikleri, Biden yönetiminin İran- Ukrayna nükleer anlaşmasına ilişkin çabalarını tartışmak üzere düzenlediği basın toplantısında, Mart 2022 (Senato)

Çok sayıda gözlemci, analist veya Başkan Joe Biden yönetimine muhalif siyasi çevreler, İran Uzmanlar Girişimi meselesinin yeni bir İran- Kontra skandalına benzer bir duruma dönüşmesini bekliyor. Bunun yanında bazı Cumhuriyetçiler, geçtiğimiz Çarşamba günü Beyaz Saray’a gönderdikleri mektupta İran’ın Biden yönetimi içine sızdığını ve ABD hükümeti hakkındaki hassas bilgilere erişim sağladığını belirtti.

Bu durum, Biden yönetiminin bu ayın başlarında milyarlarca dolarlık dondurulmuş İran fonunun serbest bırakılmasını da içeren esir takası anlaşmasının ardından İran ile gizli müzakerelere giriştiği yönündeki haberleri reddetmesi üzerine yaşandı.

Yönetimde bir casus

Temsilciler Kevin Hearne ve Joe Wilson ile Senatör Bill Hagerty tarafından, Kongredeki en büyük Cumhuriyetçi grup olan Cumhuriyetçi Çalışma Komitesi adına gönderilen mektupta “İran, son birkaç ayda kısıtlı ABD hükümeti e-postalarına veya ABD Dışişleri Bakanlığı’na ait sunuculara erişimi olduğunu defalarca gösterdi” denildi.

Mektupta, devlet kontrolündeki İran propaganda yayınlarında ortaya çıkan bir dizi sızıntının, ABD hükümetinin mülküne karşı yabancı bir düşman tarafından büyük bir güvenlik ihlali oluşturduğu, bunun Biden yönetimi içinde bir casusun varlığına işaret edilebileceği ve yönetimin bu konuda soruşturma yapılmasını talep edebileceği belirtildi.

Soruşturma talebi, Semaphore web sitesinde Salı günü yayınlanan ve İran rejimiyle bağlantılı geniş bir propaganda ağını ayrıntılarıyla anlatan bir raporun ardından gelişti. İran Uzmanlar Girişimi olarak bilinen bu ağın, üst düzey bir Pentagon yetkilisi olan Ariane Tabatabai’nin yanı sıra İran Dışişleri Bakanlığı’na rapor veren ve Tahran’ın Amerikalı politika yapıcılarla görüşülmesine yardımcı olan diğer etkili dış akademisyenleri içerdiği iddia ediliyor. İran hükümeti tarafından işletilen ağın üyeleri olarak tanımlanan kişiler arasında, bu yılın başlarında gizli bilgileri yanlış kullandığı iddiasıyla güvenlik izni askıya alınan İran Özel Temsilcisi Robert Malley’in eski yardımcıları da yer alıyor.

Malley’in güvenlik izninin askıya alınmasının ardından Ağustos ayında, İran Dini Lideri’nin ofisine yakın Tehran Times gazetesi, Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen hassas ancak gizli olmayan bir iç mektup da dahil olmak üzere, hassas ABD hükümeti belgeleri içeren raporlar yayınladı.

Sadece bir ay sonra gazete, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika koordinatörü Brett McGurk’un özel bir toplantıda, politika yapıcıların mektubunda ‘İran’a yönelik ulusal güvenlik seçenekleri’ olarak tanımladığı konuyu tartıştığı bir ses kaydını yayınladı.

İstihbarat ihlali

Siyasiler, her iki sızıntının da İran istihbarat operasyonunun işaretlerini taşıdığını ve İran istihbarat servisinin bir şekilde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın gizli e-postalarına erişim elde ettiğini belirtti.

xz
Güvenlik izni dondurulan ABD’nin İran özel elçisi Robert Malley’in dosyası, İran uzmanlar girişiminin ortaya çıkmasıyla yeniden gündeme geldi. (EPA)

Bu ağlara erişim genellikle yakından kontrol ediliyor. Bu da İran’ın ya sistemi hacklediği ya da bilginin bir insan kaynağından aktarıldığı anlamına geliyor. Siyasiler, “Bu, ABD hükümeti çalışanlarının kısıtlı ve hassas hükümet belgelerini sızdırdığı anlamına gelebilir. Her iki olasılık da son derece rahatsız edici” dedi.

Siyasi isimler ayrıca, Biden yönetimine, Robert Malley’in güvenlik izninin askıya alınmasına yol açan koşullara ilişkin Kongre’de tekrarlanan soruşturma taleplerini görmezden geldiği için öfkesini de dile getirirken, Kongre üyelerinin ABD hükümetinin brifinglerinden çok Tehran Times’tan bilgi aldığını söyledi.

Öte yandan 2019’dan 2021’e kadar ABD Dışişleri Bakanlığı’nda İran Çalışma Grubu için Özel Danışman olarak görev yapan Gabriel Noronha, son on yılda İranlıların Batı’yı hedef alan operasyonlar geliştirmek için çaba sarf ettiğini belirtti.

Noronha, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, 2013’ten 2017’ye kadar olan dönemde bu faaliyetlerin büyük ölçüde İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili söylemi şekillendirmeye, ayrıca 2018’de ABD yaptırımlarını çarpıtmaya ve ABD’ye yaptırımları hafifletmesi için baskı yapmaya odaklandığını dile getirdi.

Gabriel Noronha, İran Dışişleri Bakanlığı’nın, özellikle Dışişleri Bakanı Cevad Zarif başkanlığında, bu bilgi şekillendirme çalışmalarında başvurabileceği Batılı sesler ve uzmanlar geliştirdiğini açıkladı. Son keşifler, bu faaliyetlerin özellikle şu anda görevden alınmış İran Özel Temsilcisi Robert Malley ile bağlantılı olanların, ABD’nin karar alma sistemine önceden bilinenden çok daha derin bir şekilde nüfuz ettiğini gösteriyor.

“Şaşırtıcı bir şekilde Biden yönetimi, üst düzey bir Pentagon yetkilisi de dahil olmak üzere olaya karışan hiçbir kişiyi henüz tutuklamadı” diyen Noronha, Kongre’deki Cumhuriyetçilerden bu politikayla yüzleşmek için güçlü bir baskıya tanık olmalarının beklendiğini söyledi.

Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin üst düzey Cumhuriyetçilerinden Senatör Jim Risch ise X (eski adıyla Twitter) üzerinden yaptığı açıklamada, “Bunlar, İran’ın küresel güvenliğini ve nükleer programını güçlendirmeye yönelik bir plan aracılığıyla ABD’nin İran’a yönelik politikasını etkileme girişimlerine ilişkin rahatsız edici iddialardır” dedi.

Senatör, “Biden yönetimi yetkililerinin İran Uzmanlar Girişimi’ne olası katılımı ciddiye alınmalı ve daha fazla inceleme gerektirmelidir” dedi.

Senatör Bill Hagerty de X üzerinden açıklamada bulunarak, “Önce Robert Malley skandalı, bugün ise İran yanlısı Biden yetkililerinin ABD’deki nüfuz faaliyetlerinde İran rejimiyle koordineli hareket ettiğine dair şok edici yeni haberler var. Peki kaç tane İran yanlısı Biden yönetimi yetkilisi açığa çıktı?” diye sordu.

Hagerty, “Biden’ın İran politikası, rejim sempatizanlarının hakimiyetinde. Bazıları, savunma ve dışişleri bakanlıklarında üst düzey güvenlik yetkilerine sahiptir” dedi.

Müzakerelere kapı açık

Öte yandan ABD’li bir yetkili, Çarşamba günü Amerika’nın Sesi (Voice of America) sitesine verdiği demeçte İran’la doğrudan görüşmelerin varlığını yalanladı. Yetkili, “Beyaz Saray’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika koordinatörü Brett McGurk’un dahil olduğu herhangi bir doğrudan veya dolaylı görüşme planlanmadı” dedi.

Geçtiğimiz Salı günü İran Dışişleri Bakanlığı da İran’ın uranyum zenginleştirme programını yavaşlatması karşılığında yaptırımları hafifletmek amacıyla Tahran’daki yetkililerin ‘müzakerecilere Washington ile doğrudan görüşmelere girme izni verdiği’ yönündeki basında çıkan haberleri yalanladı. İran resmi haber ajansı IRNA’ya göre Bakanlık, “Bunlar her zaman siyasi atmosfer yaratmak için kullanılan asılsız medya oyunlarıdır” açıklamasında bulundu.

Washington, bu olasılığa kapıyı açık tutmuş gibi görünüyor. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller, ABD’nin İran’la doğrudan müzakerelere girmeye hazır olup olmadığına ilişkin olarak “İran’la diplomasiye açık olduğumuzu her zaman söyledik” dedi.

Miller, “Bu tür görüşmelerin nasıl gerçekleşeceğine girmek istemiyorum, ancak İran’ın nükleer silah elde etmesini önlemenin en iyi yolunun diplomasi olduğuna inanıyoruz” ifadelerini kullandı. Miller ayrıca, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliği de dahil olmak üzere, ABD’nin İran’ın herhangi bir müzakereden önce atmasını istediği bir takım adımlar olduğuna dikkati çekti.


İngiltere, Fas’tan yenilenebilir enerji taşımak için deniz hattı inşa etmeyi planlıyor

4 Şubat 2016’da Fas’ın Ouarzazate şehrinin yaklaşık 20 kilometre dışında bulunan Nour 1 konsantre güneş enerjisi santralindeki güneş panellerinin havadan görünümü (AFP)
4 Şubat 2016’da Fas’ın Ouarzazate şehrinin yaklaşık 20 kilometre dışında bulunan Nour 1 konsantre güneş enerjisi santralindeki güneş panellerinin havadan görünümü (AFP)
TT

İngiltere, Fas’tan yenilenebilir enerji taşımak için deniz hattı inşa etmeyi planlıyor

4 Şubat 2016’da Fas’ın Ouarzazate şehrinin yaklaşık 20 kilometre dışında bulunan Nour 1 konsantre güneş enerjisi santralindeki güneş panellerinin havadan görünümü (AFP)
4 Şubat 2016’da Fas’ın Ouarzazate şehrinin yaklaşık 20 kilometre dışında bulunan Nour 1 konsantre güneş enerjisi santralindeki güneş panellerinin havadan görünümü (AFP)

İngiltere, ‘ulusal öneme sahip’ bir proje olarak, Fas’tan yenilenebilir enerji taşımak için deniz altı kablosu döşeme planı hazırladı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre, Tesco eski CEO’su Dave Lewis’in başkanlığını yaptığı Xlinks şirketi, 2030 yılına kadar Sahra’dan 7 milyon İngilizin evine güneş ve rüzgar enerjisi sağlamak için 3 bin 800 kilometrelik deniz altı kablosu inşa etmek istiyor.

Her ne kadar Xlinks, hükümetin projesini tanımasını ‘önemli bir kilometre taşı’ olarak nitelendirse de, bu konudaki birçok zorluk devam ediyor.

Xlinks’in dünyanın en uzun yüksek voltajlı doğru akım deniz altı kablosunu inşa etme ihtiyacının yanı sıra, şirketin daha fazla finansman alması, uzun vadeli fiyatlandırma sözleşmeleri üzerinde anlaşması ve İspanya ve Fransa karasularından geçiş izni alması gerekiyor.

Lewis, Financial Times’a yaptığı açıklamada, tahmini maliyetin 20 milyar pound (24,47 milyar dolar) ile 22 milyar pound arasında olduğunu söyledi.

Açıklamaya göre proje, Fas’ta 2 bini kalıcı olmak üzere yaklaşık 10 bin kişiye istihdam sağlayacak ve aynı zamanda ülkenin enerji ihracatı stratejisiyle de tutarlı olacak.

İngiltere’nin yeni Enerji Güvenliği ve Sıfır Emisyondan Sorumlu Devlet Bakanı Claire Coutinho, projenin İngiltere’nin fosil yakıtlardan kurtulmasına yardımcı olma potansiyeli nedeniyle ulusal düzeyde önemli olduğunu vurguladı.

Bakan açıklamasında ayrıca, “Önerilen proje, İngiltere’nin karbon emisyonlarını azaltma taahhüdünü ve hükümetin tüketiciler için güvenilir ve uygun fiyatlı bir enerji tedariki yaratma hedeflerini karşılayan bir enerji sisteminin sağlanmasında önemli bir rol oynayabilir” dedi.