Sisi’den insan hakları için ulusal strateji

Mısır: Cumhurbaşkanı Sisi, insan hakları için bir “ulusal strateji” başlattı ve “düşünce farklılıklarını” memnuniyetle karşıladı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Es-Sisi dün insan hakları için bir "ulusal strateji" başlattı ve "doğum kontrolü" ile ilgili bir yasa çıkarmayı reddetti. (DPA)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Es-Sisi dün insan hakları için bir "ulusal strateji" başlattı ve "doğum kontrolü" ile ilgili bir yasa çıkarmayı reddetti. (DPA)
TT

Sisi’den insan hakları için ulusal strateji

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Es-Sisi dün insan hakları için bir "ulusal strateji" başlattı ve "doğum kontrolü" ile ilgili bir yasa çıkarmayı reddetti. (DPA)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Es-Sisi dün insan hakları için bir "ulusal strateji" başlattı ve "doğum kontrolü" ile ilgili bir yasa çıkarmayı reddetti. (DPA)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi yaptığı açıklamada, hükümetinin "başkalarının özgürlüklerine saygı duyduğu ve daha iyi bir gerçekliğe ulaşmaya çalıştığı sürece düşünce farklılıklarını memnuniyetle karşıladığını, bu kimselerin siyasal ve kamusal yaşama katılma hakkının desteklenmesine özen gösterdiklerini” söyledi.
Dün Sisi, Mısır'da uygulaması 5 yıla yayılan ve siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel dört temayı içeren bir insan hakları "ulusal stratejisi" başlattı. Bunun yanı sıra, 2022 yılını, ülkenin insan hakları sürecini geliştirmede "kilit nokta" olarak nitelendirdiği bir “sivil toplum yılı” ilan etti.
Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamada, bu stratejinin “yeni cumhuriyeti kurma ilkelerini pekiştirici ve 2030 Vizyonu hedeflerine ulaşmak isteyen Mısır'ın ulusal kalkınma yolunu tamamlayıcı nitelikte, kapsamlı insan hakları için ana temaları içerdiği” belirtildi.
Mısır hükümeti, özgürlük konularına odaklanan ve “hapishane ihlallerine” atıfta bulunan uluslararası eleştiriler karşısında, sağlık, ekonomik ve sosyal hakların değerini yükselten “kapsamlı insan hakları anlayışını” pekiştirmeye çalışıyor. Açıklamaya göre, kapsamlı Mısır stratejisi, bir dizi bağlantılı dosyayla ilgili olarak devletin politikalarını ve yönergelerini geliştirmeyi, hak ve özgürlükleri en üst düzeye çıkarma ve zorlukların üstesinden gelme alanında geçtiğimiz yıllarda kaydedilen ilerlemeyi daha da ileriye taşımayı amaçlıyor. Bu strateji çerçevesinde tüm medeni, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel haklara daha fazla saygı gösterilmesinin sağlanması ve devletin kadın, çocuk, genç ve yaşlı tüm insanlar ve toplumun tüm kesimlerinin haklarını desteklemesi alanında geliştirmeler yapılması amaçlanıyor.
Cumhurbaşkanı Sisi, konuşmasında, stratejinin başlatılmasını "Mısır tarihinde parlak bir nokta" olarak nitelendirerek, bunu insan haklarının ilerlemesine yönelik ciddi bir adım olarak değerlendirdi. "Mısır 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin hazırlanmasına katkıda bulunan ilk ülkelerden biridir ve bu alandaki katkısı bu tarihte bitmemiştir" dedi.
Cumhurbaşkanı Sisi, “Mısır'ın insan hakları vizyonu bir dizi temel ilkeye dayanmaktadır. Bunların ön önde gelenleri, tüm hak ve özgürlüklerin birbiriyle bağlantılı ve tamamlayıcı olması, demokrasi ile insan hakları arasında yakın bir bağlantı olması, haklar ve görevler ile birey ve toplum hakkı arasında bir denge kurulması, hak ve özgürlüklerin kullanılmasını sağlamak için yolsuzlukla mücadele edilmesidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Sisi, mevcut anayasanın "niteliksel olarak büyük bir atılım gerçekleştirerek hiçbir ayrım gözetmeksizin hak ve görevlerde vatandaşlık, adalet ve eşitlik ilkelerini pekiştirdiğine, fırsat eşitliğini toplumun inşasının temeli haline getirdiğine ve tüm hakların etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayan temel hukuk yolu olarak yargının bağımsızlığını garanti altına aldığına” dikkat çekti.
Mısır cumhurbaşkanı, ülkesinin "fiziksel bütünlük, kişisel özgürlük, siyasi uygulama, ifade özgürlüğü, sivil dernekler kurma ve dava açma hakkına saygı duyma ve koruma" konusundaki kararlılığını vurguladı. Sisi, "Mısır, başkalarının özgürlüklerine saygı duyduğu, yapıcı ve katılımcı eleştiri yoluyla Mısır ve halkının yararına en iyi olanı elde etmeyi amaçladığı sürece, her zaman çok sayıda görüşü, hatta farklılıkları bile memnuniyetle karşılar. Mısır her zaman düşünce, yaratıcılık ve ifade özgürlüğünü benimsemiştir, bu da Mısır'ın sanat, edebiyat ve kültürde bölgesel ortamına öncü bir katkı sunması sağlamıştır... Ayrıca Mısır, adil yargılanma garantilerinin yanı sıra, adalete hızlıca ulaşılması çabalarının güçlendirilmesi gerektiğine de kesinlikle inanmaktadır” dedi.
Sivil toplumun katkılarının “son derece açık”, devletle olan ortaklıklarının da “vazgeçilmez" olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Sisi, yeni STK yasasının yürütme düzenlemelerinin çıkarılmasıyla birlikte "hükümet ve sivil toplum arasındaki yeni ortaklığın işbirliği ve hukuka saygı temellerine dayanacağına” dikkat çekti.
İnsan haklarının tüm alanlarının geliştirilmesinde önemli bir bileşen olarak siyasi ve kamusal yaşama katılım hakkının geliştirilmesine özel önem verildiğini belirten Sisi, bunun demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün temellerinin sağlamlaştırılmasına katkıda bulunacağını kaydetti.
Din ve inanç özgürlüğü düzeyinde Cumhurbaşkanı Sisi, zengin bir dini mirasa sahip olan Mısır'ın, vatandaşlık, hoşgörü ve diyalog değerlerini vurgulamak, şiddet ve ayrımcılıkla mücadele etmek için aralıksız çaba göstermeye devam ettiğini belirtti. Bu bağlamda 1800 kilise ve kiliseye bağlı yapının statüsünü yasallaştıracak kilise inşası ve restorasyonu kanununun çıkarılmasına atıfta bulundu.
Cumhurbaşkanı Sisi, Mısır'ın, insan hakları ve temel özgürlüklerle ilgili tüm anlaşma yükümlülüklere saygı gösterdiğini yineledi.
Sisi, Ulusal İnsan Hakları Stratejisi'nin tanıtım faaliyetleri kapsamında "İnsan Hakları: Bugünü ve Yarını" başlıklı bir panelde, “ülkesinin 2011'den bu yana, adeta ülke için bir ölüm belgesi mahiyetinde ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel zorluklarla karşı karşıya olduğunu, ancak bir “yüksek kalkınma hareketi” ile bunun üstesinden gelmeyi başardığını” söyledi.
Mısır'ın çeşitliliğe ve farklılıklara saygı duyduğunu vurgulayan Sisi, fikirlerini topluma dayatmak isteyen bir akımın olduğunu belirterek bunun diktatörce bir yol olduğu hususunda eleştiride bulundu. Uluslararası kurumlara, yoksul Afrika ülkelerine yüzlerce yıldır kendilerine özgü yoksulluk, cehalet ve geri kalmışlık ile mücadele edebilmeleri için düşük faizli krediler vermeleri çağrısında bulunarak, bu hakların temel insan hakları kapsamında olduğuna dikkat çekti.
Nüfus artışıyla ilgili olarak Sisi, sağlık sigortası, iyi eğitim ve iş imkanları gibi temel insan hak ve ihtiyaçlarının karşılanması için Mısır'ın mevcut nüfusu ile yılda yaklaşık 17-18 trilyon liraya ihtiyacı olduğunu belirterek medyayı bu tür konulara ışık tutmaya ve daha iyi bir yaşam için doğum kontrolü konusunda farkındalık oluşturmaya çağırdı. Ancak doğum kontrol yasasını çıkarmayı reddeden Sisi, "Bu konu yasayla çözülmez. Bir doğum kontrol yasası çıkarırsak, bu yasa uygulanabilecek mi?" dedi.
Sisi, “küçük yaşta evlilikler” kanunu konusunda medyayı konunun ciddiyetini konuşmaya çağırdı ve vatandaşlar arasında farkındalık ve kamuoyu oluşturmada eğitim ve dini kurumların rolünün önemini vurguladı.
Öte yandan Mısır, insan hakları dosyasında uluslararası eleştirilerle karşı karşıya. Geçen Mart ayının ortasında 31 ülke, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nde yaptıkları açıklamada, Mısır'ı "aktivistlerin, gazetecilerin ve siyasi muhalif olarak görülen kişilerin terörle mücadele yasaları kapsamında yargılanmasına son vermeye ve onları koşulsuz olarak serbest bırakmaya” çağırdı. Ancak Mısır Dışişleri Bakanlığı, “yanlış bilgiler” içerdiğini belirterek bu açıklamaları kabul etmedi.



İsrail Şam'ı bombaladıktan sonra Ahmed Eş-Şara'yı mı hedef alıyor?

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
TT

İsrail Şam'ı bombaladıktan sonra Ahmed Eş-Şara'yı mı hedef alıyor?

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)

İsrail, çarşamba günü Suriye'ye yönelik saldırılarını artırarak başkent Şam'ı hedef aldı. Newsweek, olayı, İsrail'in Süveyda'da artan mezhepsel şiddet ortamında operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın yedi aylık görev süresi boyunca karşı karşıya kaldığı en ciddi kriz olarak nitelendirdi.

Suriye Devlet Başkanı ABD Başkanı Donald Trump'ın beğenisini kazanmış olabilir ama yakında İsrail'in hedef listesine girebilir.

İsrail'in operasyonları, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin yıkılmasının hemen ardından İsrail ordusunun askeri hedeflere yönelik geniş çaplı bir saldırı kampanyası başlatarak daha güneydeki toprakları ele geçirmesinden sonra Suriye'deki en yoğun operasyonlar oldu.

Görsel kaldırıldı.İsrail hava saldırılarının hedef aldığı Şam'daki Savunma Bakanlığı binası (AFP)

"İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun söylemleri, Şara'nın gerilimi azaltma çağrılarına rağmen tırmanırken, yeni Suriye cumhurbaşkanı, Tel Aviv'in Şara’nın da karşı olduğu İran yanlısı "direniş ekseni" ile son 21 aydır süren çatışmasında İsrail'in birçok önemli düşmanının başına geldiği gibi, hedef haline gelebilir.  

İsrail'in eski büyükelçilerinden ve şu anda Yahudi Dürzi örgütünün CEO'su olan Rida Mansur Newsweek'e şunları söyledi: “İsrail son zamanlarda, eski Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İranlı askeri komutanlar ya da Hamas lideri gibi belirli bir liderin, ulusal güvenliğine açık bir tehdit oluşturduğunu hissettiğinde harekete geçeceğini gösterdi.”

Mansur şöyle devam etti: "Bu bir gerçek. Son iki yıl içinde yaşandı. Bu, İsrail'in ilk tercihi olmayacaktır. İsrail Suriye'de kaosu tetikleyebileceğinin farkına varabilir ama bu, kaosu en başta onun başlatıp başlatmadığına bağlı, o zaman başka liderlere de şans verilmeli."

Mansur, son günlerde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce Suriyeli Dürzi'nin, Suriye güvenlik güçleri tarafından desteklendiği iddia edilen ve aralarında yabancı ve yerel milislerin de bulunduğu Bedevi aşiretleri tarafından öldürüldüğüne dair haberler üzerine İsrail askeri müdahalesi çağrısında bulunan İsrail Dürzi toplumunun önde gelen isimleri arasında yer alıyor.

Şam'ın Dürzilerin çoğunlukta olduğu güney banliyölerinde şubat ayında Suriye güçleri ve milisler arasında yaşanan kanlı çatışmalar, Netanyahu'nun bu azınlığın kaderiyle ilgili ilk büyük tehditlerini savurmasına yol açtı. Nisan ayında yeniden su yüzüne çıkan şiddet, İsrail'in daha sert uyarılarına neden oldu ve mayıs ayında bir süreliğine yatışmış gibi görünse de son günlerde yeniden su yüzüne çıktı. İsrailli yetkililer böylece, ülkelerini bölgedeki azınlık haklarının koruyucusu olarak gösterme fırsatını yakaladı.

İsrail'in ABD Büyükelçiliği'nde diplomat olarak görev yapan Sevsen Natur Hassun, dün Newsweek'te yayınlanan yazısında, “Suriye sınırının tamamen silahsızlandırılmasını sağlayarak, ortak değerlerimiz ve azınlık gruplarının korunması için hareket ederek, rejimin Dürzilere zarar vermesini engellemeye kararlıyız. Herkes bilmelidir ki, Suriye Dürzileri, Arap çoğunluklu bölgede, çoğulculuğun ve azınlık çeşitliliğinin son sembolüdür” ifadelerini kullandı.

Eş Şara, Dürzileri korumanın hükümeti için bir “öncelik” olduğunu açıkladı ve İsrail'i “Suriye'yi savaşa ve bölünmeye sürüklemeye çalışmakla” suçladı.

Mansur şöyle devam etti: "İsrail, Suriye'nin güneyinin Lübnan ya da Gazze'ye dönüşmesine izin veremez. Harekete geçmek için çok uzun süre tereddüt ettiğimiz o yerlerden çok acı bir ders aldık. Çok uzun süre bekledik ve çok yüksek bir bedel ödedik. Dolayısıyla İsrail'in şu anki ruh hali, 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısı senaryosunun tekrarlanmasını önlemek için elimizden gelen her şeyi yapmaktır."

Bu strateji, Netanyahu'nun dünkü konuşmasında da vurguladığı gibi, Şam'dan Golan Tepelerine kadar Suriye'nin güneyinde, Suveyda'yı da içine alan bir “tampon bölge” kurulmasını içeriyor.

Mansur, “Şara güneydeki Dürzilerin haklarını savunmayı taahhüt etmezse, iç savaşın ilk yıllarında kuzeydoğuda kurulan ABD destekli Kürt güçlerine benzer fiili bir özerk bölgenin oluşturulmasıyla karşı karşıya kalabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Mansur, “Dürzilere özerklik verilmesi İsrail'in Suriye'nin güneyinde istikrarı sağlamasına yardımcı olacaktır ki, bence bu herkes için faydalı olacaktır. Bu İsrail için de iyi, Dürziler için de iyi. Şam hükümeti ülkeyi birleştirmenin önemini anlamazsa, izlediği politikanın bedeli bu olacaktır" şeklinde görüşünü dile getirdi.

Görsel kaldırıldı.ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında Riyad'da görüşme (Arşiv-AP)

ABD, İsrail'in son saldırılarına desteğini çekmenin yanı sıra, Suriye'nin birliğini ve toprak bütünlüğünü de savundu ki bu mesaj, Beyaz Saray'ın Kürt müttefiki Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) merkezi hükümete entegre olmasını öngören ve şu anda durmuş olan anlaşmanın müzakere edilmesindeki rolüyle pekiştirildi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Trump Netanyahu'ya yakın dururken, ABD lideri aynı zamanda mayıs ayında kendisini Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırmaya ikna ettiği belirtilen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de yakın ilişkiler kurdu.

Erdoğan dün yapılan kabine toplantısında, Suriye'nin bölünmesine yönelik iddiaları sert bir dille eleştirerek şunları söyledi: "Suriye'nin bölünmesine dün de razı olmadık, bugün de yarın da asla razı olmayacağız. Ülkenin toprak bütünlüğü pahasına Suriye'nin güneyi ile kuzeyi arasında bir koridor oluşturmayı hayal edenler asla amaçlarına ulaşamayacaklar."

"Suriyeli kardeşlerimizle dayanışma içinde bunlara engel olacağız ama İsrail ile soruna bulaşanlar er ya da geç büyük bir hesap hatası yaptıklarını anlayacaklardır."