Halid Şeyh Muhammed'in hayaleti 11 Eylül’ün anısına gölge düşürüyor

Saldırıların beyni, Saldırıdan A’dan Z’te sorumlu olduğunu söyleyerek övündü

Halid Şeyh Muhammed (sağda), Remzi bin El-Şibh (ortada) ve Valid bin Attaş'ın (solda) 7 Eylül'de Küba'daki Guantanamo Körfezi'ndeki ABD üssünde yargılanmak üzere yargıç huzuruna çıktıkları sıradaki bir çizim (AFP)
Halid Şeyh Muhammed (sağda), Remzi bin El-Şibh (ortada) ve Valid bin Attaş'ın (solda) 7 Eylül'de Küba'daki Guantanamo Körfezi'ndeki ABD üssünde yargılanmak üzere yargıç huzuruna çıktıkları sıradaki bir çizim (AFP)
TT

Halid Şeyh Muhammed'in hayaleti 11 Eylül’ün anısına gölge düşürüyor

Halid Şeyh Muhammed (sağda), Remzi bin El-Şibh (ortada) ve Valid bin Attaş'ın (solda) 7 Eylül'de Küba'daki Guantanamo Körfezi'ndeki ABD üssünde yargılanmak üzere yargıç huzuruna çıktıkları sıradaki bir çizim (AFP)
Halid Şeyh Muhammed (sağda), Remzi bin El-Şibh (ortada) ve Valid bin Attaş'ın (solda) 7 Eylül'de Küba'daki Guantanamo Körfezi'ndeki ABD üssünde yargılanmak üzere yargıç huzuruna çıktıkları sıradaki bir çizim (AFP)

Küba'daki Guantanamo Körfezi'ndeki ABD Deniz Üssü'nden yayınladığı bir haberde, 11 Eylül saldırılarında öldürülen 3 bin kişinin anısına ABD’de düzenlenecek olan anma törenin, saldırılarının beyni olan ve yargılamalar sonrası bu suçtan dolayı halen hüküm giymemiş olan Halid Şeyh Muhammed’in karanlık gölgesinde geçeceği söyleniyor.
11 Eylül saldırılarını tasarlamak ve yönetmekle övünen Muhammed, 15 yıldır Küba'nın Guantanamo Körfezi'ndeki ABD deniz üssündeki yüksek güvenlikli bir hücrede tutuluyor. Şu anda daha önce önüne çıkması gereken askeri mahkemenin itiraflarını kabul edip etmeyeceğini görmek için ve tutukluluğu sırasında ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ajanları tarafından maruz kaldığı işkencenin bu itirafları kabul edilebilir kılıp kılmayacağını görmek için bekliyor.
AFP’nin haberine göre, Şeyh Muhammed, Usame bin Ladin'den sonra ABD için 11 Eylül saldırılarıyla bağlantılı en nefret edilen kişi olmaya devam ediyor. Ajans, 56 yaşındaki adamın, 2003 yılında tutuklandığı gece çekilen ve beyaz bir iç çamaşırıyla darmadağınık göründüğü fotoğraf aracılığıyla halk tarafından tanındığına dikkat çekti.
18 aydan fazla bir süre sonra bu hafta Guantanamo askeri mahkemeye çıkan Muhammed, daha zayıf, uzun, kırlaşmış kırmızıya boyanmış sakalıyla gözüküyordu.
Kuveyt'te büyüyen bir Pakistanlı olan Şeyh Muhammed'in, ikiz kulelere hava saldırısı yapma fikrini El Kaide lideri Usame bin Ladin'e ilk kez 1996 yılında teklif ettiğine inanılıyor. AFP yaptığı haberde 1993 yılında New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nde bir bombalı saldırı düzenleyen yeğeni Remzi Yusuf’un yardımıyla saldırılar planladığını bildirdi.
Şeyh Muhammed başlangıçta El Kaide'ye katılmadı. Ancak 11 Eylül saldırılarına ilişkin resmi raporda, saldırıları planlamak isteyen ve buna dair fikirleri olan, ancak bunları gerçekleştirmek için gerekli finansman ve organizasyondan yoksun bir terörist olarak tanımlandı. Raporda, hayal gücünü, teknik yetkinliğini ve ilişki kurma becerisini, çok sayıda terörist planı geliştirmek ve düzenlemek için kullandığı belirtildi.
Saldırılardan sonra Mart 2003'te Pakistan'ın Ravalpindi kentinde yakalandı ve sorgulanmak üzere CIA tarafından Polonya'daki gizli bir bölgeye götürüldü. Burada dört hafta boyunca 183 kez suya maruz bırakıldı. Ayrıca uykusuzluğa, defalarca duvara çarpmaya, rektal rehidrasyona ve diğer sert işkence tekniklere maruz kaldı.
ABD Senatosunun hazırladığı raporda, işkence altında toplanan büyük miktarda bilginin yanlış olduğunu belirtildi.
Ancak Eylül 2006'da Guantanamo'ya transferinin ardından, askeri mahkemede övünerek “11 Eylül saldırılarından A’dan Z’ye sorumluydum” ifadesini kullandı.
AFP’nin haberine göre Şeyh Muhammed ayrıca Bali ve Kenya'daki El Kaide bağlantılı bombalamalar ve ABD’li  gazeteci Daniel Pearl'ün öldürülmesi de dahil olmak üzere otuz başka operasyonun sorumluluğunu üstlendi.
Avukatı David Nevin, onu mahkemede kendini savunmak için iyi stratejileri olan başarılı biri olarak tanımlıyor.
2017'de Muhammed'in avukatları, müebbet hapis cezası karşılığında suçu kabul etmek için görüşmelerde bulundular. Bildirildiğine göre bu anlaşma, hükümetteki yüksek muhalefet nedeniyle hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Şeyh bu haftaki mahkemede kendinden emin ve sakin görünüyordu. Avukatıyla karşılıklı sohbet etti ve salonun arka tarafındaki camla korunan salondan el sallayarak gazetecileri selamladı.
Avukatlar, El Kaide tarafından büyük bir zafer olarak görülen Taliban'ın Afganistan'ın kontrolünü yeniden ele geçirmesi olayını Şeyhin neredeyse kesin olarak bildiğini söylüyorlar.



Hükümete güvenin sarsılması ile uluslararası koruma talebi arasında Suriye Dürzileri

Suriye'deki Dürziler bölgelerini korumaya çalışıyor ve devlet yönetiminin ademi merkeziyetçi olmasında ısrar ediyorlar (Independent Arabia)
Suriye'deki Dürziler bölgelerini korumaya çalışıyor ve devlet yönetiminin ademi merkeziyetçi olmasında ısrar ediyorlar (Independent Arabia)
TT

Hükümete güvenin sarsılması ile uluslararası koruma talebi arasında Suriye Dürzileri

Suriye'deki Dürziler bölgelerini korumaya çalışıyor ve devlet yönetiminin ademi merkeziyetçi olmasında ısrar ediyorlar (Independent Arabia)
Suriye'deki Dürziler bölgelerini korumaya çalışıyor ve devlet yönetiminin ademi merkeziyetçi olmasında ısrar ediyorlar (Independent Arabia)

Abdulhalim Süleyman

Son günlerde Suriye'yi sarsan kanlı olayların ardından, Dürzi ileri gelenleri ve din adamları ile Şam hükümeti tarafından atanan Suveyda valisi dahil olmak üzere hükümet yetkilileri arasında toplantılar yapıldı. Kaynaklara göre, toplantıya katılanlar arasında Şam Kırsalı Valisi Amir el-Şeyh, Suveyda Valisi Dr. Mustafa el-Bakur, Kuneytra Valisi Ahmed el-Dalatî, Şeyh Yahya el-Haccar Şeyh Latif el-Bal’us, Şeyh Hammud el-Hanavi ve Şeyh Yusuf Carbu vardı. Toplantıda, Ceramana'daki Genel Güvenlik Dairesi dışında hiçbir tarafın silah taşımasına izin verilmemesinin yanı sıra, sadece Suveyda sakinlerinden oluşan bir Genel Güvenlik Dairesi'nin aktif hale getirilmesi kararları alındı.

 

Toplantıda alınan bir diğer karar, Dürzi grupların ağır silahları Şara hükümetine teslim etmelerini ve bunların Suveyda dışına taşınmasını, orta ve hafif silahlarınsa Şeyh Yusuf Carbu ve Şeyh Hammud Hanavi'ye teslim edilmesini öngörüyordu. Anlaşma ayrıca, şehir sakinlerinden oluşan bir yürütme ofisinin aktif hale getirilmesini ve katılmak isteyen sakinler için Genel Güvenlik Kuvvetleri ve orduya katılım kapısının açık olmasını da şart koşuyordu.

El-Hicri'nin pozisyonu

Bunun ardından, Muvahhid Dürzi Cemaati Şeyhliği ile Suveyda ileri gelenleri ve dini mercileri, bölünmeyi, Suriye'den ayrılmayı veya kopmayı reddettiklerini vurgulayan bir bildiri yayınladılar. Ayrıca, Suveyda ilinde İçişleri Bakanlığı ve il sakinlerinden oluşan adli polisin aktifleştirilmesi, Suveyda-Şam yolunun güvence altına alınması, ayrıca Suriye genelinde güvenlik ve emniyetin sağlanması çağrısında bulundular. Buna ek olarak, Dürzi topluluğunun ruhani lideri Şeyh Hikmet Selman el-Hicri ayrı bir açıklama yaparak, Dürzilere karşı savaşan grupları “tekfirci teröristler” olarak nitelendirdi. Hicri, “hükümet, kendisine bağlı tekfirci çetelerle kendi halkını öldürüp, katliamlardan sonra bunların kontrolü dışındaki unsurlar olduğunu iddia edemeyeceği” için, Dürzilerin hükümete olan güvenlerinin sarsıldığına işaret etti. Hicri bu nedenle “katliamlara uğrayan bir halk için meşru bir hak” olarak uluslararası koruma çağrısında bulundu. “Durum, barışı korumak, bu suçların devam etmesini önlemek ve derhal durdurmak için uluslararası güçlerin müdahalesini gerektiriyor” diye ekledi. Suriye’nin sahil bölgesinde yaşananları örnek göstererek, kendilerinin de aynı şeyi deneyimlediklerini vurguladı.

Hükümet müdahaleyi reddediyor

Suriye hükümeti ise Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani aracılığıyla Şeyh Hicri'nin uluslararası koruma talep eden çağrısını reddetti. Şeybani, X hesabından yaptığı paylaşımda, herhangi bir bahane veya slogan altında yapılan herhangi bir yabancı müdahale çağrısının yalnızca daha fazla çöküş ve bölünmeye yol açacağını belirtti. “Bölge ve dünyadaki deneyimler, genellikle ulusal çıkarların aleyhine olan, Suriye halkının beklenti ve özlemleriyle ilgisi olmayan ajandalara hizmet eden yabancı müdahaleler sonucunda halkların ödediği ağır maliyete tanıklık etmektedir” dedi. “Böyle bir müdahale çağrısında bulunanlar, Suriyeliler ve tarih önünde tarihi, ahlaki ve siyasi bir sorumluluk taşımaktadır, çünkü bu çağrıların sonuçları sadece anlık yıkımla sınırlı kalmaz, onlarca yıllık parçalanma, zayıflık ve bölünmeye kadar uzanır” diye ekledi. Şeybani sözlerini Suriyeli gruplar arasında diyalog çağrısında bulunarak tamamladı.

Buna karşılık, Suveyda Askeri Konseyi, hükümet güçlerini “mezhepçi bahaneler, keyfi tutuklamalar, Dürzi din adamlarını, sembollerini ve kutsallarını aşağılama yoluyla masum, savunmasız sivilleri ayrım gözetmeksizin öldürerek, Sahnaya şehrinde Dürzi sivillere karşı sistematik savaş suçları” işlemekle suçlayıp, Şeyh Hicri’nin açıklamasını tamamen benimsediğini duyurdu. Suveyda Askeri Konseyi açıklamasına göre Konsey ayrıca “BM Güvenlik Konseyi'ni, dökülen kanı durdurmak için tarafsız uluslararası güçlerin gözetimi altında, Suveyda ve çevresinde güvenli bir bölge kurmaya” çağırdı.

Koruma konusunda ısrar

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı hbaere göre, Suveyda Askeri Konseyi Komutanı Tarık el-Şuvey, “Konsey güçleri ile oluşumlarının mevcut durum nedeniyle tam anlamıyla seferber ve hazır olduğunu” söyledi. İsrail’in Suveyda şehrine havadan bir indirme yaptığı veya herhangi bir taraftan herhangi bir askeri yardım veya ekipman geldiği haberlerini reddetti. Bu açıklama, İsrail uçaklarının başkent Şam yakınlarındaki birkaç bölge de dahil olmak üzere Suriye'deki birçok bölgede kapsamlı hava saldırıları gerçekleştirdiği bir sırada, İsrail helikopterlerinin bölgede uçtuğuna ve iniş yaptığına dair haberlerin ardından geldi. İsrail saldırıları, İsrail hükümetinin, Kasiyun Dağı'ndaki boş alanlar ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara'nın heyetleri ve ziyaretçileri kabul ettiği Halk Sarayı'nın dış duvarına bitişik noktaları hedef alan uyarıcı hava saldırılarının ardından daha fazla hava saldırısı düzenleme kararının akabinde gerçekleşti.

İsrail saldırıları Arap ve uluslararası toplum tarafından kınandı. Ancak Dürzi bölgelerindeki askeri olaylar ABD Dışişleri Bakanlığı'nı Suriye'deki Dürzi topluluğu üyelerine yönelik şiddet eylemlerini ve provokatif söylemi kınamaya yöneltti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, “Geçiş süreci makamları devam eden çatışmaları durdurma, şiddete başvuranlardan ve sivillere zarar verenlerden hesap sorma, tüm Suriyelilerin güvenliğini sağlama sorumluluğunu taşımaktadır” dedi. Bruce, “Mezhepçilik Suriye'yi ve bölgeyi kaosa ve daha fazla şiddete sürüklemekten başka bir işe yaramayacaktır” diye ekledi. Yine Bruce, “Suriyeliler farklılıklarını barışçıl bir şekilde ve müzakereler yoluyla çözme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle, gelecekte etnik ve dini azınlıklar da dahil olmak üzere tüm Suriyeli grupları koruyan ve bütünleştiren, onları temsil eden bir hükümet çağrısında bulunuyoruz” dedi. Ülkedeki Dürzi krizini kontrol altına alma yönünde çeşitli tarafların girişimleri oldu ve bunların en önemlisi Dürzi lider ve Lübnanlı İlerici Sosyalist Parti Başkanı Velid Canbolat'ın girişimi ve Suriye Cumhurbaşkanı ile görüşmesiydi. Canbolat’ın görüşmenin çok verimli olduğu açıklamasına rağmen, gerginlik hakim olmayı sürdürüyor. İlerici Sosyalist Parti'nin toplantıyla ilgili yaptığı açıklamada, her iki tarafın da can kaybından duyduğu üzüntünün dile getirildiği, Suriye devletinin anavatanın ve vatandaşların güvenliğini koruma sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğinin vurgulandığı belirtildi.

Hz. Muhammed hakkında aşağılayıcı ifadeler içeren ve çeyrek saatten kısa bir ses kaydı, Nisan ayı sonlarında yeni Suriye makamları ile Dürzi topluluğu arasında huzursuzluğa ve gerginliğe yol açtı. Mesele daha sonra askeri çatışmalara ve İsrail'in askeri müdahalesine sahne olan bölgesel bir krize dönüştü. Gerilim, 28 Nisan'da başkent Şam'ın güneydoğusundaki Ceramana banliyösünde hükümet yanlısı gruplar ile Dürzi gruplar arasında başladı. Daha sonra Sahnaya ve Eşrefiye Sahnaya'ya yayıldı. Bu banliyölerde Hristiyan ve Müslümanlar ile birlikte Dürzi bir çoğunluk yaşıyor. Birkaç saat içinde gerginlik silahlı çatışmalara ve çarpışmalara dönüştü. Çatışmalar, saatler sonra Suriye Savunma Bakanlığı ve Genel Güvenlik güçlerinin iki gün boyunca olayların ve çatışmaların odak noktası haline geldiği Eşrefiye Sahnaya'ya girmesiyle sona erdi. Bu sürede sakinleştirme çabaları da görüldü ve bunlar gerginliği hükümet güçleri lehine sonlandıran bir anlaşmayla sonuçlandı.

İsrail'in Suriye'deki Dürzileri korumaya yönelik önceki açıklamalarına paralel olarak, İsrail Hava Kuvvetleri, Şam'ın bir banliyösüne üç hava saldırısı düzenledi ve bunların burada toplanan gruplar ile Suriye hükümetine bağlı Genel Güvenlik güçlerine karşı bir uyarı olduğunu söyledi. Hükümet yetkililerine göre, bu hava saldırıları, söz konusu güçlerden bir unsurun ve bir sivilin ölümüne ve birkaç kişinin yaralanmasına neden oldu. Aynı zamanda Suveyda şehrinde konuşlanmış Dürzi gruplar da Sahnaya'ya doğru ilerlemeye çalıştılar ancak hükümet yanlısı gruplar ve İçişleri Bakanlığı'na bağlı Genel Güvenlik güçleri tarafından engellendiler. Çatışmalar, çoğunluğu Dürzi grupların üyeleri olan yaklaşık 24 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Kaynaklar, çatışmaların patlak vermesinden bu yana ölü sayısının, çok sayıda sivil ve çok sayıda yaralı dahil olmak üzere 70'i geçtiğini bildirdi. El-Sura el-Kubra kasabası da dahil olmak üzere Suveyda’nın kuzey kırsalındaki Dürzi köyleri, hükümet yanlısı grupların ilerleyişi sırasında havan topu atışlarına maruz kaldı. Bu da Genel Güvenlik güçlerinin daha sonra kontrolünü ele geçirdiği bölgelerde sivillerin evlerini terk etmesine neden oldu.