Başkanlık sistemi önerisi Tunus’ta endişeleri artırdı

Kays Said dün akşam Tunus’un başkentindeki Habib Burgiba Caddesi’nde vatandaşları selamladı. (Tunus Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)
Kays Said dün akşam Tunus’un başkentindeki Habib Burgiba Caddesi’nde vatandaşları selamladı. (Tunus Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)
TT

Başkanlık sistemi önerisi Tunus’ta endişeleri artırdı

Kays Said dün akşam Tunus’un başkentindeki Habib Burgiba Caddesi’nde vatandaşları selamladı. (Tunus Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)
Kays Said dün akşam Tunus’un başkentindeki Habib Burgiba Caddesi’nde vatandaşları selamladı. (Tunus Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)

Hamadi Mameri*
Kays Said, cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana kötüleşen siyasi, ekonomik ve sosyal koşullardan sorumlu tuttuğu siyasi sistemi değiştirmeye hazırlandığına yönelik işaretler veriyor.
Said 25 Temmuz 2021 tarihinde parlamento, partiler ve hükümet de dahil olmak üzere tüm iktidar sistemine sınır koyan olağanüstü hal önlemlerini açıklamak için bir fırsat yakaladı.
Tunuslular söz konusu tedbirlerin ardından Said’in açıklayacağı programı beklerken Cumhurbaşkanı Danışmanı Velid el-Haccam adeta durgun suya bir taş attı. Geçtiğimiz 9 Eylül’de Reuters’e verdiği demeçte ülkedeki siyasi sistemi değiştirme yönünde bir eğilim mevcut olduğunu belirten Haccam bunun referandumla gerçekleştirilmesi ihtimali olduğunu söyledi. Mevcut anayasanın büyük bir engel haline geldiğine, askıya alınması ve geçici bir yönetim sistemi kurmak gerektiğine işaret ederek Cumhurbaşkanı’nın programını yakında açıklamasını beklediğini dile getirdi.

Başkentte bir gezi
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Cumhurbaşkanı Said, 11 Eylül Cumartesi akşamı Tunus’un başkentinde gerçekleştirdiği gezi sırasında yaptığı açıklamada, hükümetin en kısa sürede kurulacağını söyledi. Ayrıca ülkenin anayasasında değişiklik yapılabileceğini belirtti.
Said Habib Burgiba Caddesi’nde yoğun güvenlik önlemleri altında düzenlediği ziyaretin ardından basına yaptığı açıklamada “Hükümet kurulacak. Güvenin ağırlığının bilincinde olan ve bunu taşıyabilen isimleri aramaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Said ayrıca 2014 anayasasına saygı duyduğunu ancak metinde değişiklik yapılabileceğini vurguladı.
Tunus Cumhurbaşkanı, halkın anayasadan ve koyduğu hukuk kurallarından bıktığını ve anayasa çerçevesinde değişiklik yapılması gerektiğini vurguladı. Anayasaların ebedi olmadığının altını çizen Said, Tunus halkının ihtiyaçlarına yanıt veren değişiklikler yapılabileceğine işaret etti. Egemenliğin halka ait olduğu vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı, halkın iradesini ifade etme hakkına sahip olduğunun altını çizdi.
Said, Tunus Cumhurbaşkanlığı’nın Facebook’taki hesabından paylaşılan görüntülerde caddede yürürken kalabalık bir grubun kendisini selamlayarak milli marşı okuduğu görüldü.
Tunus’un kaderi, tiranlık riskiyle dolu bir başkanlık sistemi ile yönetilmek mi? Parlamenter sistem ülkeyi yönetmede neden başarılı olamadı?

Tunus’un ‘cumhurbaşkanlık’ tarihi
Tunus’un bağımsızlığını kazanmasından 2011 yılına kadarki çağdaş tarihi, yani yarım asırdan fazlasında yaşananlar tam olarak bilinmiyor. İlk Cumhurbaşkanı Habib Burgiba (1956-1987) ile ülkenin yönetim sistemi değişti. Ardından da eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali (1987-2011) ile yeniden değişikliğe gidildi.
Tunuslular, yenilenen parlamenter sistemle birlikte devlet kurumlarının ve kuruluşlarının gerektiği gibi uyum sağlayamadığı, yetkilerin üç hükümet kurumu yani parlamento, hükümet ve cumhurbaşkanlığı arasında bölündüğü bu sisteme de alıştı.
Tunuslular onlarca yıldır tek yürütme organı olarak Devlet Başkanı’na alışmıştı. Ancak daha sonra Tunus siyasi sözlüğüne yeni bir terim olan ‘üçlü başkanlık’ dahil oldu.
Tunus’ta 2011 sonrası dönemde cumhurbaşkanlarının ziyaretleri, Tunusluların genel anlamda cumhurbaşkanının sembolik konumuna ilişkin içsel farkındalıklarının gerçekliğini ortaya çıkaran bir fırsata tanık oldu. Tunuslular, cumhurbaşkanından zenginleşme, ekonomik ve sosyal başarılar beklentisi içinde. Diğer yandan bu konular hükümetin yetki ve görevleri arasında.

Sosyal eğitim
Sosyolog Belayid Evlad Abdullah, söz konusu farkındalığın köklerinin Tunus’ta aile temelli olan sosyal eğitimde yatmakta olduğu görüşünde. İlk sosyal çekirdekte babanın merkezi bir rol oynadığını ifade eden Abdullah, babanın ilham alınan, sınırları çizen, referans mercii ve lider olduğunu belirtti. “Ülke tarihi, yarım asırdan fazla bir süre tek bir kişi tarafından yönetilmeye tanık oldu. Bu kolayca silinemez” dedi. Tunuslu Sosyolog, cumhurbaşkanının etrafında bulunanların onu yüceltme uygulamalarıyla bir tiran haline getirmeye istekli olmaları nedeniyle ülkenin zorbalık dönemlerine geri dönmemesi için kurumların istikrara kavuşturulması ve güçler arası denge ilkesinin etkinleştirilmesiyle bu zihniyetin değiştirilmesi çağrısında bulundu.

Liderlerin mücadelesi
Evlad Abdullah, Tunus’taki çeşitli partilerde liderlik konusunda çatışmalar yaşandığına da dikkat çekti. Partilerin, müdahaleler ve medya görüntülerinin tekelleştirip, diğer parti üyelerine görünme fırsatı vermeyen lideriyle dağıldığına işaret eden Abdullah, bu durumun Tunuslular arasında ülkenin bir lider, ilham kaynağı ve kurtarıcıya ihtiyaç duyduğu konusunda ortak bir farkındalık oluşturduğunun altını çizdi. “Bugün Tunus’ta Cumhurbaşkanı’nın şahsında propagandası yapılan da budur” diyen sosyolog, bu durumun tiranlığın dönüşü konusundaki endişeleri artırdığını vurguladı.
Belayid Evlad Abdullah, Independent Arabia’ya verdiği demeçte Tunus’ta 2011’den sonra kabul edilen parlamenter sistemin kendi içinde kötü bir imaj sergilediğini söyledi. Ayrıca ne zenginleşmeye ne de Tunusluların koşullarını iyileştirmeye katkıda bulunduğuna dikkat çekti. Bunun aksine yolsuzluğun yayılması, kamu malının heder edilmesi ve gereken reformların yapılmamasının yanı sıra Tunusluları fakirleştirmek için kullanıldığını kaydetti.

Krizin nedeni yönetim sistemi değil
Tunuslular, tüm yetkililer üzerindeki kontrolünü sıkılaştıran eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin yönetimi dönemini yeniden yaşamaktan korkuyor. Bin Ali’nin politikası, rejimini deviren bir toplumsal protestonun patlak vermesiyle sonuçlanmıştı. Bu nedenle halk, istisnai tedbirlerin ardından durumun ne olacağını merakla bekliyor. Sivil örgütler ve partiler de Tunus’un tiranlığın boyunduruğu altına girmesinden duydukları korku nedeniyle siyasi sistemin değişmesi konusunda endişeli.
Demokratik Akım Partisi tarafından yayınlanan açıklamada Cumhurbaşkanı Danışmanı Velid el-Haccam’ın, Said’in anayasayı askıya alma ve siyasi sistemi değiştirme niyeti bulunduğunu söylemesi kınandı. Partinin açıklamasında, Cumhurbaşkanı’ndan bu ifadelere yönelik duruşunu açıklaması talebinde bulunuldu. Ayrıca Said’e ‘anayasaya saygı duyma ve bölümleri için çalışmanın gerekli olduğunu’ ifade ettiği sözlerini hatırlatıldı, 25 Temmuz’da halka yaptığı konuşmada verdiği söz ve ettiği anayasa yeminine uygun davranma çağrısı yapıldı.
Açıklamada ayrıca ‘Cumhurbaşkanlığı tarafından Tunus medyasını ve ulusal ortakları boykot ederek benimsenen belirsizlik’ de kınandı. Bu durumun, Tunus halkının bilgi edinme ve kendi kaderini tayin hakkına katılma haklarını engellediği, tek taraflı kararlar ve dış müdahalelere kapı açtığına işaret edildi.
Partinin açıklamasında, ekonomik, sosyal ve siyasi krizin temelde yönetim sistemi ya da anayasaya dayanmadığına, aksine yolsuzluğun egemen sınıf, devlet kurumları içinde yayılması ve hatta yetkili seçiminde de buna başvurulup liyakat ve gerekli yeterliliklere sahip olmayan isimlerin tercih edilmesiyle ilgili olduğuna vurgu yapıldı.

Tunus’un geleceğine tek başına karar verme
Diğer yandan Tunus Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu (UGTT) Genel Sekreter Yardımcısı Semir eş-Şufi konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Geçtiğimiz 25 Temmuz’da dile getirilen halk iradesinin halihazırda süren örgütleri ve seçkinleri var. Tunus’un geleceğini şekillendirmeye katkıda bulunma konusunda herkesten önce onlar hak sahibidir.”
Şufi, ayrıca hükümet sistemi ve anayasanın revizyon ve değişiklik gerektiren bölümleri de dahil olmak üzere tüm bir siyasi sistemde on yıl boyunca başarısız olunduğuna dikkat çekti. UGTT’nin Cumhurbaşkanı’na saygı duyduğunu vurgulayan Şufi, “Ancak Tunus ve geleceğini ilgilendiren kararlardaki tek başınalığını kabul edilemez” dedi.

Başkanlık sistemi tiranlığa yol açmaz
Anayasa Hukuku Profesörü es-Suğayyer ez-Zekravi, ‘başkanlık sistemi konusundaki korkutmanın boyutunu’ önemsiz olduğunu vurguladığı değerlendirmesinde bunun ‘mutlak tiranlığa yol açmayacağının’ altını çizdi.
Zekravi, Cumhurbaşkanı Danışmanı’nın yol haritası konusunda yaptığı ve anayasayı askıya alma ve referanduma başvurma olasılığından bahsettiği açıklamasını ‘beklenen bir durum’ olarak niteledi. Mevcut anayasanın, özellikle de siyasi sistemle ilgili tüm sorunların kaynağı olduğuna dikkat çekti.
Suğayyer ez-Zekravi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siyasal sistem, çift başlı yürütme yetkisine sahip dengeli bir başkanlık sistemine dönüşecektir. Geniş yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı, sınırlı yetkilere sahip bir başbakan ve önemli yetkilere sahip bir parlamentoya sahip olacak. Böylece yasama ve yürütme gücü arasında bir denge kurulacak.”
Anayasa hukuku profesörü, tiranlığa yönelik her türlü eğilimin engellenmesine karşı bir otorite olmaları konusunda da sivil toplumun canlılığına, medyanın özgürlüğüne, anayasa mahkemesine ve parlamentodaki partilere güvendiğinin altını çizdi.



İsrail, Güney Lübnan’ı hedef aldı

Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
TT

İsrail, Güney Lübnan’ı hedef aldı

Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)

Lübnan’ın resmî haber ajansı Ulusal Haber Ajansı (NNA), bugün (Cuma) Güney Lübnan’daki Vezzani ve Mecidiye çevresinin İsrail topçuları tarafından hedef alındığını bildirdi.

Ajansa göre, İsrail’e ait bir insansız hava aracı Ras el-Nakura bölgesinde bir balıkçı teknesinin yakınına ses bombası bıraktı; olayda yaralanan olmadı. Aynı bölgede İsrail’e ait bir savaş botu da ülkenin kara sularına doğru makineli tüfekle ateş açtı.


İslami Cihad, son İsrailli esirin cesedinin teslim edilmediği iddiasını yalanladı

Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
TT

İslami Cihad, son İsrailli esirin cesedinin teslim edilmediği iddiasını yalanladı

Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)

Filistinli kaynaklar, İsrail’in iki gündür öne sürdüğü, İslami Cihad Hareketi’nin Hamas ile iş birliği yapmayı reddettiği ve ateşkesin ikinci aşamasına geçilmeden önce elindeki son İsrailli esirin cesedini teslim etmediği yönündeki iddiaları yalanladı.

İsrail’in Maariv gazetesinin güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Hamas ile İslami Cihad arasında, Ran Gafeli isimli son esirin cesedinin teslim edilmemesi konusunda gerilim yaşandığı iddia edildi. İsrail, Gafeli’nin kaçırılmasında İslami Cihad mensuplarının doğrudan rol aldığını düşünüyor.

İslami Cihad’ın askeri kanadı Saraya el-Kudüs, günler önce yaptığı açıklamada tüm esirleri teslim ettiklerini ve ateşkes anlaşmasına tamamen uyduklarını belirtti. Hareketten Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Gafeli’nin cesedinin kendi ellerinde bulunmadığını, cesedin Hamas’ın kontrolünde olduğunu ifade etti. Kaynaklar, Hamas ile koordinasyonun “mükemmel seviyede” olduğunu ve İsrail basınında yer alan gerilim iddialarının gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

dsvf
İslami Cihad savaşçıları ve Mısırlı işçiler, Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat'ın kuzeyinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arıyor (Arşiv - AP)

Hamas kaynakları da Şarku’l Avsat’a, cesedin Gazze kentinin doğusundaki Şucaiyye ve Zeytun mahallelerinde 3 veya 4 farklı noktada bulunmuş olabileceği yönünde şüpheler olduğunu aktardı. Ancak bu noktalarda yürütülen aramalarda cesede ulaşılamadığı, esir alma ve gömülme süreçlerine dahil olan saha sorumluları ve militanların tamamının çeşitli saldırılarda öldüğü için kesin yer tespiti yapmanın zorlaştığı bildirildi. Kaynaklar ayrıca yoğun bombardıman ve bölgenin tamamen yıkılması nedeniyle tespit çalışmalarının daha da güçleştiğini belirtti.

Yediot Aharonot gazetesine göre İsrail, arabulucular aracılığıyla Hamas’a, cesedin yerinin belirlenmesine yardımcı olabilecek kişilere ilişkin bilgiler ve bölgenin olası konumunu gösteren uydu görüntüleri iletti. Hamas kaynakları, bu dosya ve diğer konularla ilgili arabulucularla temasın sürdüğünü söyledi.

Yeni videonun ortaya çıkardığı soru işaretleri

Bu gelişmeler, İsrailli esir ailelerinin yayımladığı görüntülerle eş zamanlı yaşandı. Videolarda, Ağustos 2024’te Refah’taki bir tünelde cesetleri bulunan altı esirin, tünelde birlikte yaşarken Hanuka’yı kutladıkları, 2024 yeni yılına girdikleri, konuşup saç tıraşı oldukları ve tünel içinde farklı noktalara hareket ettikleri görülüyor.

dfgh
Hamas militanları, 20 Şubat 2025'te Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerinin Kızılhaç'a teslimi sırasında tabutlardan birini taşıyor (DPA)

Görüntüler, İsrail ordusunun söz konusu altı kişinin tünele ulaşımdan iki gün önce Hamas tarafından öldürüldüğü yönündeki açıklamalarına dair soru işaretleri doğurdu. Hamas bu iddiayı reddederek, esirlerin bölgeyi hedef alan İsrail bombardımanında öldüğünü söyledi.

Maariv'den gazeteci Miki Levine, esirlerin “Nisan ayında anlaşma sağlanmış olsaydı hayatta olabileceklerini” belirten bir değerlendirme yayımladı. Levine, Başbakan Netanyahu ile bakanlar Smotrich ve Ben-Gvir’in “tam zafer” stratejisinde ısrar etmelerinin, Refah’a girilmesinin esirleri tehlikeye atacağı yönündeki uyarıları göz ardı ettiklerini yazdı.

İsrail devlet televizyonu da, esirlerin öldürülmesinden birkaç gün önce müzakerelerin tıkanma noktasına gelmesinin, Tel Aviv’in Filadelfi Koridoru’nun kontrolünü şart koşmasından kaynaklandığını; o aşamada anlaşma imzalansaydı altı esirden beşinin serbest bırakılacağını aktardı.

Hamas kaynakları ise Şarku’l Avsat’a, esirlerin topçu ve hava bombardımanında öldüğünü, saldırı sırasında bazı esir gardiyanlarının da yaşamını yitirdiğini teyit etti. Kaynaklar, savaş boyunca İsrail güçleri esirlere yaklaşırsa “tehlike durumunda esirin öldürülmesi” yönünde talimat bulunduğunu da belirtti.7Tünelin Refah’ın batısındaki Tel Sultan’da bulunduğu, İsrail ordusunun sonraki incelemelerinde esirlerin “bölgedeki yoğun askeri baskı nedeniyle hayatını kaybettiğini” kabul ettiği bildirildi.

Ekim 2024’te İsrail, Hamas’ın eski siyasi büro şefi Yahya es-Sinvar’ı, Tel Sultan’daki bir evde, yanında silahlı bir grupla bulunduğu sırada öldürmüştü. Kasım ayında Hamas kaynakları, Muhammed es-Sinvar’ın oğlu İbrahim’in de Refah’taki bir tünelde hava saldırısında öldüğünü açıklamıştı. DNA bulgularının, aynı tünelde Hamas mensuplarının bulunduğuna işaret ettiği belirtildi. Esirlerin, İbrahim es-Sinvar’ın öldüğü saldırıda hayatını kaybetmiş olabileceği değerlendiriliyor.

Hamas kaynakları, İsrailli esirlere ilişkin talimatların çok sıkı olduğunu ve hayatta kalmaları için tüm imkânların seferber edildiğini vurguladı.


Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)

Gazze Şeridi'ni 24 saatten kısa bir süre içinde vuran fırtına ve derin alçak basınç sistemi, birçok evin çökmesi ve bölge genelinde çadırların sular altında kalması sonucu 11 Filistinlinin ölümüne birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı.

Filistin Haber Ajansı'na (WAFA) göre yerel kaynaklar, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'nın Bir el-Naja bölgesinde, yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir evin çökmesi sonucu 5 Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

 Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı kaynaklar, bugün şafak vakti Gazze şehrinin batısındaki el-Rimal mahallesinde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının üzerine büyük bir duvarın çökmesi sonucu 2 vatandaşın öldüğünü, Gazze şehrinde aşırı soğuktan bir çocuğun, el-Şati kampında ise bir bebeğin hayatını kaybettiğini belirtti. Dün de el-Şati kampında bir duvarın çökmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Dün el-Amadi bölgesindeki Ebu Cebel kampında bir çadırın çökmesi sonucu iki çocuk yaralandı; Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki mülteci çadırında ise bir bebek aşırı soğuktan hayatını kaybetti.

Sivil savunma ekipleri, son birkaç saat içinde en az 10 evin çöktüğünü, son olarak da el-Kerame ve Şeyh Rıdvan mahallelerinde 2 evin yıkıldığını bildirdi.

Bu olumsuz hava koşulları ayrıca Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki kampların tamamının sular altında kalmasına, Deyr el-Belah'taki el-Bassa ve el-Baraka'nın geniş alanlarının, Nuseyrat'taki Merkez Pazarı'nın ve Gazze Şehri'ndeki Yermuk ve liman bölgelerinin hasar görmesine yol açtı.

 Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), dün yaptığı açıklamada, şiddetli yağmur ve ıslak çadırların, aşırı kalabalık Gazze Şeridi'ndeki kötüleşen sağlık ve yaşam koşullarını daha da kötüleştirdiğini belirterek, soğuk hava, yetersiz sanitasyon ve hijyen eksikliğinin salgın hastalık riskini artırdığını vurguladı. UNRWA, insani yardıma erişimin acilen kolaylaştırılması çağrısında bulundu.