Başkanlık sistemi önerisi Tunus’ta endişeleri artırdı

Kays Said dün akşam Tunus’un başkentindeki Habib Burgiba Caddesi’nde vatandaşları selamladı. (Tunus Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)
Kays Said dün akşam Tunus’un başkentindeki Habib Burgiba Caddesi’nde vatandaşları selamladı. (Tunus Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)
TT

Başkanlık sistemi önerisi Tunus’ta endişeleri artırdı

Kays Said dün akşam Tunus’un başkentindeki Habib Burgiba Caddesi’nde vatandaşları selamladı. (Tunus Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)
Kays Said dün akşam Tunus’un başkentindeki Habib Burgiba Caddesi’nde vatandaşları selamladı. (Tunus Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)

Hamadi Mameri*
Kays Said, cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana kötüleşen siyasi, ekonomik ve sosyal koşullardan sorumlu tuttuğu siyasi sistemi değiştirmeye hazırlandığına yönelik işaretler veriyor.
Said 25 Temmuz 2021 tarihinde parlamento, partiler ve hükümet de dahil olmak üzere tüm iktidar sistemine sınır koyan olağanüstü hal önlemlerini açıklamak için bir fırsat yakaladı.
Tunuslular söz konusu tedbirlerin ardından Said’in açıklayacağı programı beklerken Cumhurbaşkanı Danışmanı Velid el-Haccam adeta durgun suya bir taş attı. Geçtiğimiz 9 Eylül’de Reuters’e verdiği demeçte ülkedeki siyasi sistemi değiştirme yönünde bir eğilim mevcut olduğunu belirten Haccam bunun referandumla gerçekleştirilmesi ihtimali olduğunu söyledi. Mevcut anayasanın büyük bir engel haline geldiğine, askıya alınması ve geçici bir yönetim sistemi kurmak gerektiğine işaret ederek Cumhurbaşkanı’nın programını yakında açıklamasını beklediğini dile getirdi.

Başkentte bir gezi
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Cumhurbaşkanı Said, 11 Eylül Cumartesi akşamı Tunus’un başkentinde gerçekleştirdiği gezi sırasında yaptığı açıklamada, hükümetin en kısa sürede kurulacağını söyledi. Ayrıca ülkenin anayasasında değişiklik yapılabileceğini belirtti.
Said Habib Burgiba Caddesi’nde yoğun güvenlik önlemleri altında düzenlediği ziyaretin ardından basına yaptığı açıklamada “Hükümet kurulacak. Güvenin ağırlığının bilincinde olan ve bunu taşıyabilen isimleri aramaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Said ayrıca 2014 anayasasına saygı duyduğunu ancak metinde değişiklik yapılabileceğini vurguladı.
Tunus Cumhurbaşkanı, halkın anayasadan ve koyduğu hukuk kurallarından bıktığını ve anayasa çerçevesinde değişiklik yapılması gerektiğini vurguladı. Anayasaların ebedi olmadığının altını çizen Said, Tunus halkının ihtiyaçlarına yanıt veren değişiklikler yapılabileceğine işaret etti. Egemenliğin halka ait olduğu vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı, halkın iradesini ifade etme hakkına sahip olduğunun altını çizdi.
Said, Tunus Cumhurbaşkanlığı’nın Facebook’taki hesabından paylaşılan görüntülerde caddede yürürken kalabalık bir grubun kendisini selamlayarak milli marşı okuduğu görüldü.
Tunus’un kaderi, tiranlık riskiyle dolu bir başkanlık sistemi ile yönetilmek mi? Parlamenter sistem ülkeyi yönetmede neden başarılı olamadı?

Tunus’un ‘cumhurbaşkanlık’ tarihi
Tunus’un bağımsızlığını kazanmasından 2011 yılına kadarki çağdaş tarihi, yani yarım asırdan fazlasında yaşananlar tam olarak bilinmiyor. İlk Cumhurbaşkanı Habib Burgiba (1956-1987) ile ülkenin yönetim sistemi değişti. Ardından da eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali (1987-2011) ile yeniden değişikliğe gidildi.
Tunuslular, yenilenen parlamenter sistemle birlikte devlet kurumlarının ve kuruluşlarının gerektiği gibi uyum sağlayamadığı, yetkilerin üç hükümet kurumu yani parlamento, hükümet ve cumhurbaşkanlığı arasında bölündüğü bu sisteme de alıştı.
Tunuslular onlarca yıldır tek yürütme organı olarak Devlet Başkanı’na alışmıştı. Ancak daha sonra Tunus siyasi sözlüğüne yeni bir terim olan ‘üçlü başkanlık’ dahil oldu.
Tunus’ta 2011 sonrası dönemde cumhurbaşkanlarının ziyaretleri, Tunusluların genel anlamda cumhurbaşkanının sembolik konumuna ilişkin içsel farkındalıklarının gerçekliğini ortaya çıkaran bir fırsata tanık oldu. Tunuslular, cumhurbaşkanından zenginleşme, ekonomik ve sosyal başarılar beklentisi içinde. Diğer yandan bu konular hükümetin yetki ve görevleri arasında.

Sosyal eğitim
Sosyolog Belayid Evlad Abdullah, söz konusu farkındalığın köklerinin Tunus’ta aile temelli olan sosyal eğitimde yatmakta olduğu görüşünde. İlk sosyal çekirdekte babanın merkezi bir rol oynadığını ifade eden Abdullah, babanın ilham alınan, sınırları çizen, referans mercii ve lider olduğunu belirtti. “Ülke tarihi, yarım asırdan fazla bir süre tek bir kişi tarafından yönetilmeye tanık oldu. Bu kolayca silinemez” dedi. Tunuslu Sosyolog, cumhurbaşkanının etrafında bulunanların onu yüceltme uygulamalarıyla bir tiran haline getirmeye istekli olmaları nedeniyle ülkenin zorbalık dönemlerine geri dönmemesi için kurumların istikrara kavuşturulması ve güçler arası denge ilkesinin etkinleştirilmesiyle bu zihniyetin değiştirilmesi çağrısında bulundu.

Liderlerin mücadelesi
Evlad Abdullah, Tunus’taki çeşitli partilerde liderlik konusunda çatışmalar yaşandığına da dikkat çekti. Partilerin, müdahaleler ve medya görüntülerinin tekelleştirip, diğer parti üyelerine görünme fırsatı vermeyen lideriyle dağıldığına işaret eden Abdullah, bu durumun Tunuslular arasında ülkenin bir lider, ilham kaynağı ve kurtarıcıya ihtiyaç duyduğu konusunda ortak bir farkındalık oluşturduğunun altını çizdi. “Bugün Tunus’ta Cumhurbaşkanı’nın şahsında propagandası yapılan da budur” diyen sosyolog, bu durumun tiranlığın dönüşü konusundaki endişeleri artırdığını vurguladı.
Belayid Evlad Abdullah, Independent Arabia’ya verdiği demeçte Tunus’ta 2011’den sonra kabul edilen parlamenter sistemin kendi içinde kötü bir imaj sergilediğini söyledi. Ayrıca ne zenginleşmeye ne de Tunusluların koşullarını iyileştirmeye katkıda bulunduğuna dikkat çekti. Bunun aksine yolsuzluğun yayılması, kamu malının heder edilmesi ve gereken reformların yapılmamasının yanı sıra Tunusluları fakirleştirmek için kullanıldığını kaydetti.

Krizin nedeni yönetim sistemi değil
Tunuslular, tüm yetkililer üzerindeki kontrolünü sıkılaştıran eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin yönetimi dönemini yeniden yaşamaktan korkuyor. Bin Ali’nin politikası, rejimini deviren bir toplumsal protestonun patlak vermesiyle sonuçlanmıştı. Bu nedenle halk, istisnai tedbirlerin ardından durumun ne olacağını merakla bekliyor. Sivil örgütler ve partiler de Tunus’un tiranlığın boyunduruğu altına girmesinden duydukları korku nedeniyle siyasi sistemin değişmesi konusunda endişeli.
Demokratik Akım Partisi tarafından yayınlanan açıklamada Cumhurbaşkanı Danışmanı Velid el-Haccam’ın, Said’in anayasayı askıya alma ve siyasi sistemi değiştirme niyeti bulunduğunu söylemesi kınandı. Partinin açıklamasında, Cumhurbaşkanı’ndan bu ifadelere yönelik duruşunu açıklaması talebinde bulunuldu. Ayrıca Said’e ‘anayasaya saygı duyma ve bölümleri için çalışmanın gerekli olduğunu’ ifade ettiği sözlerini hatırlatıldı, 25 Temmuz’da halka yaptığı konuşmada verdiği söz ve ettiği anayasa yeminine uygun davranma çağrısı yapıldı.
Açıklamada ayrıca ‘Cumhurbaşkanlığı tarafından Tunus medyasını ve ulusal ortakları boykot ederek benimsenen belirsizlik’ de kınandı. Bu durumun, Tunus halkının bilgi edinme ve kendi kaderini tayin hakkına katılma haklarını engellediği, tek taraflı kararlar ve dış müdahalelere kapı açtığına işaret edildi.
Partinin açıklamasında, ekonomik, sosyal ve siyasi krizin temelde yönetim sistemi ya da anayasaya dayanmadığına, aksine yolsuzluğun egemen sınıf, devlet kurumları içinde yayılması ve hatta yetkili seçiminde de buna başvurulup liyakat ve gerekli yeterliliklere sahip olmayan isimlerin tercih edilmesiyle ilgili olduğuna vurgu yapıldı.

Tunus’un geleceğine tek başına karar verme
Diğer yandan Tunus Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu (UGTT) Genel Sekreter Yardımcısı Semir eş-Şufi konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Geçtiğimiz 25 Temmuz’da dile getirilen halk iradesinin halihazırda süren örgütleri ve seçkinleri var. Tunus’un geleceğini şekillendirmeye katkıda bulunma konusunda herkesten önce onlar hak sahibidir.”
Şufi, ayrıca hükümet sistemi ve anayasanın revizyon ve değişiklik gerektiren bölümleri de dahil olmak üzere tüm bir siyasi sistemde on yıl boyunca başarısız olunduğuna dikkat çekti. UGTT’nin Cumhurbaşkanı’na saygı duyduğunu vurgulayan Şufi, “Ancak Tunus ve geleceğini ilgilendiren kararlardaki tek başınalığını kabul edilemez” dedi.

Başkanlık sistemi tiranlığa yol açmaz
Anayasa Hukuku Profesörü es-Suğayyer ez-Zekravi, ‘başkanlık sistemi konusundaki korkutmanın boyutunu’ önemsiz olduğunu vurguladığı değerlendirmesinde bunun ‘mutlak tiranlığa yol açmayacağının’ altını çizdi.
Zekravi, Cumhurbaşkanı Danışmanı’nın yol haritası konusunda yaptığı ve anayasayı askıya alma ve referanduma başvurma olasılığından bahsettiği açıklamasını ‘beklenen bir durum’ olarak niteledi. Mevcut anayasanın, özellikle de siyasi sistemle ilgili tüm sorunların kaynağı olduğuna dikkat çekti.
Suğayyer ez-Zekravi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siyasal sistem, çift başlı yürütme yetkisine sahip dengeli bir başkanlık sistemine dönüşecektir. Geniş yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı, sınırlı yetkilere sahip bir başbakan ve önemli yetkilere sahip bir parlamentoya sahip olacak. Böylece yasama ve yürütme gücü arasında bir denge kurulacak.”
Anayasa hukuku profesörü, tiranlığa yönelik her türlü eğilimin engellenmesine karşı bir otorite olmaları konusunda da sivil toplumun canlılığına, medyanın özgürlüğüne, anayasa mahkemesine ve parlamentodaki partilere güvendiğinin altını çizdi.



Trump'ın elçisi: Irak kritik bir dönüm noktasında ve silahlı gruplar var olduğu sürece başarılı olamaz

ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya (Irak medyası)
ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya (Irak medyası)
TT

Trump'ın elçisi: Irak kritik bir dönüm noktasında ve silahlı gruplar var olduğu sürece başarılı olamaz

ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya (Irak medyası)
ABD'nin Irak Büyükelçisi Mark Savaya (Irak medyası)

ABD Başkanı'nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya dün yaptığı açıklamada, Irak'ın kritik bir dönemeçte olduğunu ve silahlı grupların devletle rekabet edip devletin rolünü baltaladığı bir ortamda hiçbir ulusun başarılı olamayacağını söyledi.

Savaya, Irak'taki bölünmüşlüğün ülkenin uluslararası konumunu zayıflattığını, ekonomisini boğduğunu ve ulusal çıkarlarını koruma yeteneğini sınırladığını belirterek, hükümetin ülkeyi bölgesel çatışmalardan uzak tutan ve ulusal önceliklere odaklanan bir yaklaşım izlediğinde, istikrarın mümkün olduğunu kanıtladığını ifade etti.

Irak'ta istikrarın sağlanmasının sorumlu liderlik ve devleti ve kurumlarını güçlendirmeye yönelik kararlı bir yaklaşım gerektirdiğini vurgulayan yetkili, siyasi ve dini liderlerin kararlarının, Irak'ın egemenlik ve güç yolunda ilerleyip ilerlemeyeceğini veya parçalanma ve gerilemeye doğru kayıp kaymayacağını belirleyeceğini belirtti.

Trump'ın liderliğinde Amerika Birleşik Devletleri'nin bu kritik dönemde Irak'ı desteklemeye tamamen hazır olduğunu teyit etti.


Yoksulluk içinde boğulan Gazze, iki aylık kırılgan ateşkesi sona erdirdi

Filistinli bir anne, dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde soğuktan ölen kız bebeğinin yasını tutuyor (Reuters)
Filistinli bir anne, dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde soğuktan ölen kız bebeğinin yasını tutuyor (Reuters)
TT

Yoksulluk içinde boğulan Gazze, iki aylık kırılgan ateşkesi sona erdirdi

Filistinli bir anne, dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde soğuktan ölen kız bebeğinin yasını tutuyor (Reuters)
Filistinli bir anne, dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde soğuktan ölen kız bebeğinin yasını tutuyor (Reuters)

Gazze Şeridi, İsrail ve Hamas arasında geçen ekim ayında başlayan kırılgan ateşkes anlaşmasının üçüncü ayına dün girdi. Kuşatma altındaki halk, İsrail'in ihlalleri ve ciddi yardım eksikliğiyle birlikte iki ay geçirdi.

Gazze Şeridi'ni kasıp kavuran şiddetli hava koşulları ve yoğun yağışlar, halihazırda bir bebeğin soğuktan ölmesiyle sonuçlanan zorlu koşulları gidermek için gerekli malzemelerin ulaştırılmasının aciliyetini bir kez daha vurguladı. Birleşmiş Milletler Filistinli Mülteciler Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), yağışların neden olduğu artan acıların "tıbbi ve yeterli barınma malzemeleri de dahil olmak üzere insani yardımın kesintisiz akışı yoluyla önlenebileceğini" belirtti.

Bu arada, İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir dün, Hamas'ın askeri kanadına adını veren, İsrail sınırları içinde bulunan tarihi lider İzzeddin el-Kassam'ın türbesini kaldırma sözü verdi. Ben-Gvir, güvenlik güçleri ve bir vinç eşliğinde, Suriye doğumlu el-Kassam'ın türbesinin yanına kurulan dua çadırını sökerken çekilmiş bir video yayınladı. Hamas, güvenlik bakanının eylemlerinin "kutsallığa karşı eşi benzeri görülmemiş bir ihlal ve kutsal yerlere saygısızlık" olduğunu ifade etti.


Ateşkesin zorlu eşiği: Silahsızlanma maddesi ABD–İsrail–Hamas üçgenini kilitliyor

TT

Ateşkesin zorlu eşiği: Silahsızlanma maddesi ABD–İsrail–Hamas üçgenini kilitliyor

Ateşkesin zorlu eşiği: Silahsızlanma maddesi ABD–İsrail–Hamas üçgenini kilitliyor

İsrail, ABD Başkanı Donald Trump’ın ekimde ilk aşaması uygulamaya giren Gazze ateşkes planı kapsamında Hamas’ın tamamen silahsızlandırılması şartında ısrarını sürdürüyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilerle Tel Aviv, Hamas’ın uzun süreli bir ateşkes karşılığında silahların “dondurulması” yönündeki önerisini reddetti.

Fransız Haber Ajansı AFP bugün (Perşembe) konuşan bir İsrailli yetkili, “20 maddelik plan çerçevesinde Hamas’ın geleceği yok; örgüt silahsızlandırılacak” dedi. Aynı yetkili, “Gazze tamamen silahtan arındırılmış olacak” ifadelerini kullandı.

Bu açıklamalar, Hamas’ın yurtdışı siyasi büro şefi Halid Meşal’in Al Jazeera’da yayımlanan röportajında, “Direnişin tamamen silahsızlanması kabul edilemez. Silahların dondurulması veya muhafaza edilmesi gibi seçenekler tartışılıyor” sözlerinin ardından geldi.

y
Hamas lideri Halid Meşal (X)

İsrail Ordu Radyosu da Tel Aviv’in “Gazze’nin tamamen silahsızlandırılması” talebini yinelerken, ABD ile konuya dair “sürekli koordinasyon” yürütüldüğünü aktardı.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşması, Hamas ve diğer silahlı grupların silahsızlandırılmasını öngörüyor.

ABD yönetimi son günlerde daha esnek bir yaklaşım sergiliyor

Hamas’ın üst düzey bir kaynağı, Şarku’l Avsat’a konuşarak Trump yönetiminin silahsızlanma vurgusunu sürdürmekle birlikte, son dönemde arabulucular ile hareket arasında dolaşan bazı önerilere “daha açık” bir tutum sergilediğini belirtti.

Aynı kaynak, “Hareketin sunduğu ve arabulucuların geliştirdiği çeşitli fikirler var. Hâlâ farklı taraflarca iletilen yeni formüller tartışılıyor; amaç ikinci aşamaya geçişi hızlandırmak” dedi.

Bu beklenti, ABD’nin son açıklamalarıyla çelişiyor. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Mike Waltz, İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog’la görüşmesinde, Washington’un “Hamas’ın kendini yeniden inşa etmesine asla izin vermeyeceğini” söyledi.

f
ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz (AFP)

Hamas kaynakları, temasların sürdüğünü ve sürece dair “her zamankinden daha ciddi bir irade” oluştuğunu ifade ediyor. Hareket, silahların korunması, depolanarak “dondurulması” veya bir Arap ya da İslam ülkesinin gözetimine devredilmesi gibi formüllerin değerlendirilebileceğini düşünüyor.

Hamas içerisinden bir başka kaynak, arabulucuların “silahsızlandırma, uluslararası güç konuşlandırılması ve Gazze’nin yönetimi gibi konularda ABD ile geniş bir anlayış zemini yaratabileceğini” belirtti.

Meşal, “silahtan arındırma değil dondurma” önerisini anlatırken, “İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının tekrarlanmayacağına dair sağlam garantiler sağlayacak bir çerçeve oluşturmak istiyoruz” dedi.

“Filistin yönetiminin rolü”

İsrail, Hamas’ın elindeki son İsrailli rehinenin naaşı teslim edildikten sonra planın ikinci aşamasına geçilmesinde ısrar ediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçişin “yakın” olduğunu belirtti ancak “Gazze’nin silahsızlandırılması gibi zorlu dosyalar bulunduğunu” ifade etti.

sdfrg
Filistin Ulusal Güvenlik Kuvvetleri'ndeki Özel Harekat Birimi 101 (Ulusal Güvenlik web sitesi)

Tartışmalar sürerken, Filistin yönetimi ise Gazze’de tam yetki devrinde ısrar ediyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, son günlerde Arap, İslam ve Avrupa liderleriyle temaslarında yönetimin Gazze’de sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunu vurguladı.

Hamas, bu pozisyona kamuoyu önünde yanıt vermese de, hareketin üst düzey bir kaynağı Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Filistin yönetiminin Gazze’de sorumluluk üstlenmesine karşı değiliz; ancak bunun ulusal bir uzlaşı programına dayanması gerekir” dedi.

Kaynak, “İsrail’in Gazze’de Filistin yönetiminin herhangi bir rolünü reddettiğini ve bu engelin aşılması için uluslararası baskıların devrede olduğunu” belirtti.