IKBY’deki iki ana partinin, gelecek seçimlerde Bağdat’taki ağırlığını koruması bekleniyor

İlk veriler, IKBY halkının seçimlere katılım oranının düşük olacağı yönünde. Katılımın yüzde 30’u geçmeyeceği tahmin ediliyor.

Erbil’deki IKBY Meclisi (Reuters)
Erbil’deki IKBY Meclisi (Reuters)
TT

IKBY’deki iki ana partinin, gelecek seçimlerde Bağdat’taki ağırlığını koruması bekleniyor

Erbil’deki IKBY Meclisi (Reuters)
Erbil’deki IKBY Meclisi (Reuters)

Basim Francis
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) federal parlamentonun belirlenmesi için düzenlenecek erken seçimlere yönelik propagandalar başladı. Kürt bölgeinin önde gelen iki partisin,n, Bağdat’taki Federal Parlamento’da IKBY’ye ayrılan sandalyelerin çoğunu alması bekleniyor. Bununla birlikte seçimlere katılım oranıyla ilgili yapılan ilk değerlendirmeler, IKBY seçmeninin yönetimdeki partilerin Bağdat ile biriken krizleri çözememesi karşısında yaşadığı hayal kırıklığını yansıtıyor. Bu doğrultuda seçimlere katılımın oldukça düşük düzeylerde olası bekleniyor.
Çeşitli Kürt partilerinden 146 aday, 10 Ekim’de yapılması kararlaştırılan seçimlerde 329 sandalyeli Federal Meclis’teki 46 sandalyeyi kazanmak için 12 seçim bölgesinde yarışacak. Yeni kabul edilen seçim yasasına göre kentler birçok seçim bölgesine bölünecek. Nispi temsile dayanan önceki seçim yasası ise her kenti tek seçim bölgesi olarak kabul ediyordu.
Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) 2018 seçimlerinde Federal Meclis’te 25 sandalye kazanırken rakibi merhum Celal Talabani’nin kurucu lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ise 18 sandalye almıştı. IKBY yönetimini paylaşan bu iki ana partinin dışında kalan muhalif oluşumlardan Değişim Hareketi ile İslamcı çizgideki partiler ise sandalye sayısında sert düşüş yaşadı. Muhalif partiler KDP ve KYB’yi seçimlerde geniş kapsamlı manipülasyon gerçekleştirmekle suçladı.
Kürt partiler her seçim turundan sonra ‘yüksek milli menfaatleri’ koruma ilkesine bağlı kalarak Bağdat’ta ortak bir pozisyon almak için prensipte anlaşmalarına rağmen genelde Federal Meclis’te Kürtlerin payına düşen makam koltukları üzerinde anlaşma noktasında ayrışıyorlar. Bu makamların başında da cumhurbaşkanlığı geliyor. Bağdat’ta bir siyasi gelenek haline gelen uygulamaya göre cumhurbaşkanlığı koltuğu Kürtlere, başbakanlık koltuğu Şiilere ve meclis başkanlığı koltuğu da Sünnilere veriliyor. Bu nedenle IKBY’nin iki ana partisinin bu seçimden sonra da söz konusu makam için yeni bir çatışmaya girmesi bekleniyor.

Seçimlerde düşük katılım oranı
IKBY ve Irak’ın diğer şehirlerinde yapılan önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de katılımın düşük olacağına yönelik endişe hakim. Seçimleri gözetleme çalışmaları yürüten Şems (Güneş) Teşkilat Müdürü Hogır Çeto onuya dair şu açıklamalarda bulundu:
“Prensipte mevcut verilere göre katılım oranının yüzde 25 veya 30’un üzerine çıkacağına dair bir gösterge bulunmuyor. Katılım oranın düşük olmasının sebebi birtakım etmenlere dayanıyor. Bu etmenlerden biri önceki seçimlerde kazanan ve iktidara gelen partilerin verdiği seçimlerini sözleri yerine getirmemesidir. Bir başka etmen de yenilenen Seçim Yasası’na rağmen güç dengelerinde bir değişiklik olmayacağı yönündeki kanaattir.”
Yarı bağımsız bir statüye sahip olan IKBY, Irak’ın diğer bölgelerine kıyasla ekonomi deve siyasette daha istikrarlı olmasına rağmen özellikle DEAŞ’ın IKBY sınırının karşısında geniş bir alanı işgal etmesi ve Bağdat ile biriken sorunlar (en başta da IKBY memur maaşlarının kesilmesi) nedeniyle birbiri ardına gelen krizlerle boğuşuyor. Buna ek olarak IKBY’de derinleşen iç krizler, Kürt partiler arasında iktidar ve kaynakların dağıtımıyla ilgili ihtilaflara neden oluyor. Kötü yönetim, iktidardaki KDP ve KYB’nin Erbil ve Süleymaniye’deki yönetimleri birleştirmede başarısız olmaları ve kamu hizmetleri konusundaki sıkıntılar, Mart 1991’de Sadam Hüseyin rejimine karşı ayaklanarak ortaya çıkan Kürt tecrübesine yönelik halk öfkesinin son 15 yılda giderek artmasına yol açıyor.
Çeto, Goran (Değişim) Hareketi’nin KDP ile rekabet etmek için İslamcı çizgide politika yapan partiler (Kürdistan İslami Birlik Partisi ve Adalet Grubu) ile adayların seçim bölgelerine dağılımı konusunda ortak bir mekanizma kurmak için anlaşmasına dikkat çektği açıklamasında söz konusu uzlaşmanın meclis ağırlığında kısmi bir değişikliğe yol açabileceğini söyledi.
Güç dengelerinde köklü bir değişikliğin meydana gelmesine ihtimal vermediğini belirten Çeto, bu çıkarımına gerekçe olarak seçimlerdeki katılım oranının yüzde 25’i geçmeyeceği yönündeki verileri gösterdi. Katılımın böyle bir seviyede kalması durumunda partilerin önceki oyları alacağını kaydeden Çeto, oranın yüzde 40 ila 50’lere ulaşması halinde ise durumun değişebileceğini ifade etti.

Manipülasyon endişeleri
Seçim propaganda kampanyaları güvenlik alanında gerginliğin hakim olduğu bir dönemde baladı. Zira Uluslararası Koalisyon güçlerine ait üssün yer aldığı Uluslararası Erbil Havalimanı 11 Eylül Cumartesi akşamı bomba yüklü iki insansız hava aracı (İHA) tarafından saldırıya uğradı. Saldırıca can kaybı yaşanmadı. İran yanlısı Şii milisler geçtiğimiz aylarda gerçekleşen buna benzer saldırıları üstlenmişti. Söz konusu saldırı, Bağdat ve Erbil arasında ihtilaflı bölge olarak kabul edilen Kerkük kenti ile Ninova vilayetine bağlı Mahmur ilçesinde DEAŞ’ın düzenlediği bir dizi saldırının ardından geldi. Fakat gözlemciler, son dönemde bölgede güvenlik alanında yaşanan gerginliğin seçim sürecini etkileyecek derecede olmadığı ve saldırıların dar bir alanda gerçekleşmeleri nedeniyle etkilerinin sınırlı düzeyde kalacağı görüşünde.
Şems (Güneş) Teşkilat Müdürü Hogır Çeto açıklamalarında seçimlerde manipülasyon ihtimaline de yer verdi:
“Bu mesele gözetleme sürecinde neyin izleneceğine ve 2018 seçimlerinde görüldüğü gibi ihmal ve boşlukların olup olmamasına bağlı. Bu boşluklar Seçim Yasası’nda yapılan değişiklikler ve Bağımsız Seçim Komiserliği’nde alınan önlemlerle iyileştirildi. Ancak halen oyların satın alınması, bazı partilerin kamu malını ve devletin imkanlarının kendi seçim çalışmaları için sömürmesi veya Seçim Komiserliği’nin çalışmalarında ne derece bağımsız olacağı gibi bazı boşluklar bulunuyor. Tüm bunların tekrarlanıp tekrarlanmaması seçim sürecinin izlenmesine ve gözetimine bağlıdır. Bunlar başlıca endişelerdir.”

Güvenilir anketlerin bulunmaması
Bağımsız Kürt Ulusal Meseleleri Stratejik Araştırmalar Programı’nın IKBY şehirlerinin yanı sıra ihtilaflı bölge olan Kerkük’te yürüttüğü bir ankete göre gelecek ay yapılacak seçimlerde, Barzani’nin partisi yüzde 23 ile ilk sırada, KYB ve Değişim Hareketi koalisyonu yüzde 15 ile ikinci sırada yer alacak. İş insanı Şasuvar Abdulvahid liderliğindeki muhalif Yeni Nesil Hareketi yüzde 13’ü geçerek üçüncü sıraya yerleşti. Bu partileri yüzde 3 ile Kürdistan İslami Birlik Partisi ve ondan daha da az oy alan Adalet Grubu takip etti. Ankete göre seçimi boykot edenlerin oranı ise yüzde 19’un altında kaldı.
4 bin 285 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen anket, şehirler arasındaki katılım oranının birbirinden farklı olduğunu ortaya koydu. Zira Süleymaniye’den ankete katılanların yaklaşık yarısı seçimlerde oy vereceğini, yüzde 28’i seçim kartını iptal etmeyi düşündüğünü ve yüzde 18’i de de seçimi boykot edeceğini belirtti.
Irak’ta genel siyasi eğilimi okuyacak anket düzenleme konusunda uzmanlaşmış herhangi bir akademik ve bilimsel kurum bulunmuyor. Zira mevcut kurumlar da güvenirlik kriterlerini karşılamadığı gibi anket düzenleme konusunda düzenli bir mekanizma izlemiyor ve ulaştığı sonuçları sağlıklı bir biçimde analiz edemiyor.
Söz konusu ankete göre Erbil’de seçime katılacaklarını ifade edenlerin oranı yüzde 64. Buna karşılık boykot kararı alanların oranı yüzde 21. Yüzde 13’lük bir kesim ise kararsız.
Anketteki verilere göre Kerkük’te sandığa gideceğini belirtenlerin oranı yüzde 55’in üzerinde. Boykot edeceklerin oranı yüzde 25, kararsızların oranı ise yaklaşık yüzde 20. Halepçe kentindeki oranlar da Kerkük’tekilere yakın. Katılımcıların yüzde 20’si oy kullanırken partileri, yüzde 50 ise adayların özgeçmişlerini dikkate alacağını dile getirdi.
Anket sonuçlarına göre seçim kartını iptal etmeye karar veren ve seçimi boykot edecek olanların büyük bölümü, önceki seçimlerde IKBY’nin 3 temel partisine oy veren seçmenlerden oluşuyor.

Kağıt üzerinde kalan vaatler
Federal Parlamento’dan Değişim Hareketi Milletvekili Hoşyar Abdullah duruma dair şu açıklamada bulundu:
“İktidar güçleri seçimlerden bir ay önce vatandaşlara yalan vaatler vermeye başlıyorlar. Geriye kalan 3 yıl 11 ay ise vatandaşa sırtlarını dönüyorlar. Halk bu partilerin yönetimden gitmesini bekliyor. Çünkü vatandaşın maaş krizini unutarak oy kullanmaya gitmesi mümkün değil.”
Yönetimdeki iki ana parti bazı şüpheli dosyalardan dolayı seçimlerdeki imajını koruyamayabilir. İktidarın büyük ortağı olması dolayısıyla kötü yönetimle suçlanan Barzani’nin partisi eleştirilerden en büyük payı alıyor. Ancak buna rağmen parti yapısı içindeki ihtilaflar düzeyinde daha fazla istikrara sahiptir. Buna karşılık KYB içerisinde geçtiğimiz son iki ayda parti liderliği konusunda anlaşmazlık yaşandı. Merhum Celal Talabani’nin oğlu Bafıl Talabani ile yeğeni Lahor Şeyh Cengi arasında parti liderliği noktasında ihtilaf meydana geldi. Partinin eş başkanı olan Cengi bu süreçte yetkilerinden feragat etti.

Safları birleştirme çağrıları
KDP lideri Mesud Barzani, seçim kampanyasının başında kenti kitlesine hitaben şunları söyledi:
“Seçim Yasası konusundaki çekincelerimize ve doğru bir sayım yapılmaması nedeniyle, yanlış ve adaletsiz sandalye dağılım mekanizmasına rağmen kamu yararı için yarışmaya katılmaya karar verdik. Bağdat ile olan ihtilafların ortaklık, iş birliği ve uzlaşı temelinde anlaşarak iyileştirilmesi önemlidir. Kürdistan halkının sorunu sadece bütçe ile sınırlı değildir. Bilakis Kürdistan halkı bir siyasi dava sahibidir. Duygusallıktan ve taassuptan uzak bir şekilde ciddi ve köklü iyileştirmeleri düşünmenin tam zamanıdır.”
IKBY Başkanı Neçirvan Barzani, Kürt partilere yaptığı çağrıda, “Ülkenin genel menfaati ve özel anayasal hakkımızı elde etmek için seçimlerden sonra Bağdat’ta birlikte çalışalım. Seçim kampanyalarında koordinasyon ve iş birliğini zorlaştıracak davranışlar sergilenmemeli” dedi.
KYB ile Değişim Hareketi’nin yer aldığı Kürdistan İttifak Listesi Başkanı ve aynı zamanda IKBY Başkan Yardımcısı Kubat Talabani de yürüttüğü benzer bir seçim kampanyasında şu ifadeleri kullandı:
“Önceki seçimlerde KYB ile Değişim Hareketi arasındaki rekabet ikisinin de yararına olmadı. Bilakis Süleymaniye kentinde bu rekabetten zarar gördüler. Birliğimizle birlikte Süleymaniye’ye istikrar yeniden dönecek.”



Güney Lübnan'da bombardıman devam ediyor... Mısır heyeti Gazze ateşkes görüşmelerini ilerletmek için İsrail'e gidiyor

İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
TT

Güney Lübnan'da bombardıman devam ediyor... Mısır heyeti Gazze ateşkes görüşmelerini ilerletmek için İsrail'e gidiyor

İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)

Mısırlı bir heyetin ateşkes ve Gazze Şeridi'ndeki esirlerin serbest bırakılması görüşmelerini ilerletmek umuduyla İsrail'e gelmesi beklenirken, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında perşembeyi cumaya bağlayan gece karşılıklı roket ateşi gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre İsrail ordusu, gece boyunca Lübnan'dan İsrail'in kuzeyine ‘iki tanksavar füze’ atıldığını ve topçu ateşiyle ‘bu saldırıların kaynaklarını’ hedef aldığını bildirdi.

rftn6tnm
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Alma eş-Şaab köyünü bombalaması sonucu dumanlar yükseliyor. (AFP)

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, askeri uçakların Kafr Şuba bölgesindeki Hizbullah ‘altyapısını’ bombaladığı belirtildi.

Hizbullah ise yaptığı açıklamada, sınırda İsrail güçlerini vuran silahlı saldırıların sorumluluğunu üstlendi.

İsrail ordusu Çarşamba günü, Hizbullah'ın İsrail ordusuna karşı saldırılar düzenlediği Güney Lübnan'da ‘karşı saldırı operasyonları’ yürüttüğünü duyurdu.

Buna paralel olarak İsrail ordusu, başta müttefiki ABD olmak üzere uluslararası toplumun uyarılarına rağmen Hamas'a karşı yürüttüğü savaşın bir parçası olarak Refah'ta bir kara harekâtı başlatmaya hazırlanıyor.

Yok etmek ya da özgürleştirmek

Çok sayıda yabancı başkent ve insani yardım kuruluşu, İsrail'in kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alan ve çoğu yerinden edilmiş 1,5 milyondan fazla insana ev sahipliği yapan Refah kentine saldırması halinde çok sayıda insanın hayatını kaybedeceğinden endişe duyduklarını ifade ediyor.

Söz konusu gelişme, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun haftalardır bu operasyonun Hamas'ı ortadan kaldırmak için gerekli olduğunu vurguladığı ve Refah'ın Hamas’ın Gazze Şeridi'ndeki son büyük kalesi olduğuna dikkat çektiği bir dönemde geldi.

fbrtbr5
İsrail'in Gazze Şeridi ile olan güney sınırında, Refah yakınlarındaki bir depolama alanında bulunan İsrail zırhlı personel taşıyıcıları (EPA)

İsrail Hükümet Sözcüsü David Manser dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Savaş Kabinesi’nin ‘son Hamas birimlerini yok etmenin yollarını görüşmek üzere’ toplandığını duyurdu.

Ancak bazı İsrail medya kuruluşları, isimlerinin açıklanmasını istemeyen yetkililere dayanarak, hükümetin Mısırlı bir heyetin beklenen ziyareti öncesinde esirlerin serbest bırakılmasını da içeren yeni bir ateşkes önerisini görüştüğünü aktardı.

Walla internet sitesinin ismini vermediği üst düzey bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı habere göre, görüşmeler özellikle ‘insani’ vaka olarak değerlendirilen 20 esirin ilk etapta serbest bırakılmasını öngören bir teklif üzerinde yoğunlaştı.

Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad Katar'da AFP'ye yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah'a olası bir askeri saldırısında ‘istediğini’ elde edemeyeceğini söyledi.

Hamad, “İster Mısır'daki, ister Katar'daki kardeşlerimiz olsun, ister Arap ve uluslararası taraflar olsun, mevcut çatışmaya dahil olan tüm taraflarla Refah'ı işgal etmenin tehlikesini ve İsrail'in yeni katliamlar ve soykırımlar yapmaya doğru gittiğini konuştuk” şeklinde konuştu.

‘Esir değişimi anlaşması hemen şimdi’

Bu arada İsrailli esirlerin yakınları Tel Aviv'deki Savunma Bakanlığı önünde gösteri düzenleyerek Gazze Şeridi'nde kaçırılanların serbest bırakılması için İsrail hükümetine baskı yapmaya devam etti.

Bazı protestocular ellerini bağlayıp kırmızıya boyarken ağızlarını da 7 Ekim'den bu yana geçen gün sayısına atıfta bulunan ‘202’ rakamlı bir çıkartmayla kapattı. Bazıları ‘Esir değişimi anlaşması hemen şimdi’ yazılı bir pankart taşıdı.

Bu gelişme, Hamas'ın geçtiğimiz Çarşamba günü, 7 Ekim'de İsrail topraklarına düzenlediği saldırı sırasında kaçırılan esirlerden birini gösteren bir video yayınlamasının ardından geldi.

Videoda 23 yaşındaki İsrailli Hirsch Goldberg Pauline, İsrail Başbakanı’nı ve hükümet üyelerini esirleri ‘terk etmekle’ suçladı.

Diğer yandan aralarında ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın da bulunduğu 18 ülkenin liderleri ortak bir metin yayınlayarak ‘Gazze Şeridi'nde Hamas tarafından tutulan tüm esirlerin derhal serbest bırakılması’ çağrısında bulundu.

Beyaz Saray tarafından yayınlanan metinde ‘esirlerin serbest bırakılması için masada bulunan anlaşmanın Gazze Şeridi'nde acil ve uzun süreli bir ateşkese olanak sağlayacağı’ vurgulandı.

Savaş 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e karşı benzeri görülmemiş bir saldırı başlatması ve bu saldırı sırasında 250'den fazla kişiyi kaçırmasının ardından patlak verdi. İsrailli yetkililere göre 34'ü muhtemelen ölü olmak üzere 129 kişi halen Gazze Şeridi'nde tutuluyor.

Buna karşılık İsrail, 2007'den beri Gazze Şeridi'nde iktidarda olan ve İsrail, ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Hamas'ı yok etme sözü verdi.

Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı'na göre İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki büyük askeri operasyonu çoğu sivil 34 bin 305 kişinin ölümüne neden oldu.

‘Artık çok ileri gidildi’

Görgü tanıkları, perşembeyi cumaya bağlayan gece Gazze Şeridi'nde, özellikle de saldırıların ardından enkaz altından eşyalarını kurtarmaya çalışan insanların yaşadığı Refah bölgesinde bombardıman yaşandığını bildirdi.

Bunlardan biri olan Semir, enkaz yığınları arasında şunları söyledi: “Yeter bu kadar yıkım, yeter bu kadar savaş! Yeter bu kadar çocuk, kadın, yaşlı ve savunmasız sivillerin kanının içilmesi! Artık çok ileri gidildi, yeter artık!”

Gazze Şeridi'nin 2,4 milyon sakini korkunç bir insani durumla karşı karşıya kalırken, ABD dün Gazze Şeridi açıklarında askeri ve sivil gemilerin yardım boşaltmasına olanak sağlayacak geçici bir liman ve iskele inşa etmeye başladığını duyurdu.

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in uyguladığı sıkı kontrol ve denetimler nedeniyle Mısır'dan karayoluyla yardım ulaştırmanın zorluğunu göz önünde bulundurarak Mart ayı başında söz konusu inşaatı duyurmuştu.

Bu gelişmelerin ortasında, Gazze Şeridi'ndeki savaşa karşı gösterilerin arttığı, yüzlerce kişinin gözaltına alındığı ve çevik kuvvet polisinin öfkeli öğrencilerle karşı karşıya geldiği ABD üniversitelerinde tansiyon yüksek seviyede seyretmeye devam ediyor.

Los Angeles'tan New York, Austin, Boston, Chicago ve Atlanta'ya, Filistin yanlısı ABD öğrenci hareketi genişliyor. Harvard, Yale, Columbia ve Princeton gibi dünyaca ünlü üniversitelerde protestolar düzenleniyor.


Hamas'tan "Gazze'deki toplu mezarlar hakkında acilen uluslararası soruşturma yapılması" çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Hamas'tan "Gazze'deki toplu mezarlar hakkında acilen uluslararası soruşturma yapılması" çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Hamas, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde yer alan Nasır Hastanesi yerleşkesinde bulunan toplu mezarlara ilişkin "acil" uluslararası soruşturma yapılmasını istedi.

Hamas'tan, Nasır Hastanesi yerleşkesinde bulunan ve şu ana kadar 392 cesedin çıkarıldığı üç toplu mezara ilişkin yazılı açıklama yapıldı.

Açıklamada, sağlık ekiplerinin İsrail ordusu tarafından infaz edilen ve Nasır Hastanesi yerleşkesine gömülenlerin cesetlerini arama çalışmalarına devam ettiği kaydedildi.

Uluslararası yardım çağrısı yapılan açıklamada, "Birleşmiş Milletler ve ilgili uluslararası kuruluşlardan, kayıp kişilerin aranması ve cesetlerin tespit edilmesi için alanında uzman adli tıp ekiplerinin ve gerekli ekipmanların gönderilmesini talep ediyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Şu ana kadar bulunan cesetlerin yarısından fazlasının kimliğinin tespit edilemediğinin altı çizildi.

Açıklamada, "Acımasız bir şekilde eziyet ve işkenceye maruz kalan hasta ve yaralı sivillerin, çocukların ve kadınların cesetlerinin bulunduğu toplu mezarlardan her geçen gün ortaya çıkan suçları araştırmak için acil, bağımsız uluslararası bir komite oluşturulması gerekiyor. Cesetlerden bazılarının diri diri gömüldüğüne dair belirtiler de var." ifadelerine yer verildi.

Bu suçlara göz yumulmaması, koruma ve örtbas etme politikasının yürütülmemesi konusunda uyarıda bulunuldu.

Han Yunus'taki Sivil Savunma Birimi Müdürü Yamin Ebu Süleyman, dün düzenlediği basın toplantısında Nasır Hastanesi yerleşkesinde bulunan toplu mezarlardaki arama çalışmalarında 58 cesedin daha bulunduğunu ifade etmişti.

Ebu Süleyman, yeni bulunanlarla birlikte "Nasır Hastanesi yerleşkesinde 392 cesedin bulunduğu 3 toplu mezar tespit edildi. Cesetlerin bazılarında işkence gördüklerine ve infaz edildiklerine yönelik izler bulundu. Bazılarının ise canlı canlı gömüldüğünü tahmin ediyoruz." demişti.

İsrail ordusu, uzun süre kuşatma altında tuttuğu ve 15 Şubat'ta baskın düzenlediği Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ni hizmet dışı bırakmıştı.

Son olarak İsrail askerleri 24 Mart'ta yeniden kuşatma altına aldıkları hastaneye baskın düzenlemiş, yerlerinden edilen çok sayıda Filistinli ile sağlık personelini alıkoymuştu.

İsrail ordusu, 4 aylık karadan işgal sürecinin ardından 7 Nisan'da Han Yunus'tan çekilmişti. Çekilmeyle birlikte, kentte toplu mezarlar bulunmaya, evlerin enkazından ve yol kenarlarından cesetler toplanmaya başlanmıştı.


Holokost'tan kurtulan Amerikalı Yahudi aktivist: Gazze gösterilerine katılan öğrenciler kahraman

Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
TT

Holokost'tan kurtulan Amerikalı Yahudi aktivist: Gazze gösterilerine katılan öğrenciler kahraman

Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA

ABD'de üniversitelerde yayılan "Gazze'ye destek" gösterilerine katılan 88 yaşındaki Amerikalı Yahudi Marione Ingram, İsrail'i protesto eden öğrencileri "kahraman" olarak nitelerken "Holokost'tan kurtulmuş birisiyim. Burada Gazze'deki katliamı protesto etmek için bulunuyorum. Amerika'nın bu katliamı fonlamayı bırakmasını istiyorum. İsrail'in komşularını bombalamayı sonlandırmasını istiyorum." dedi.

ABD'de ülke genelindeki kampüslere yayılan "Gazze'ye destek, İsrail'e tepki" gösterileri, başkent Washington'daki üniversitelere de sıçrarken, George Washington Üniversitesinin bahçesinde toplanan yüzlerce öğrenci de gösteriler düzenledi.

Filistin asıllı öğrenciler kadar Amerikalı Yahudi ve diğer etnik ile dini kökene mensup öğrencilerin de eşlik ettiği gösterilere, Holokost'tan kurtulan 88 yaşındaki bir aktivist de katıldı.

AA muhabirine duygu ve düşüncelerini anlatan savaş karşıtı aktivist Marione Ingram, en önemli isteğinin Gazze'de sivillerin uğradığı katliamın son bulması olduğunu belirtti.

Ingram, "Holokost'tan kurtulan birisiyim. Burada Gazze'deki katliamı protesto etmek için bulunuyorum. Amerika'nın bu katliamı fonlamayı bırakmasını istiyorum. İsrail'in komşularını bombalamayı sonlandırmasını istiyorum." diye konuştu.

Genç öğrenci ve üniversite hocalarının her şeyi göze alarak eylemler için kampüs meydanlarında bir araya gelmesini çok anlamlı ve değerli bulduğunu kaydeden Ingram, bu kalabalıkların sesini tüm dünyaya duyuracaklarını vurguladı.

İsrail yönetimini ve ona destek veren ABD yönetimini sert sözlerle eleştiren Ingram, "34 binden fazla insan öldürüldü, bunların 15 bini çocuk." diye konuşarak bunun bir nefsi müdafaa olmadığını ve ölü çocukların kendini savunma hakkı olmadığını söyledi.

Her bir Filistinlinin en az İsrailliler kadar yaşama hakkı olduğunu belirten Amerikalı aktivist, "İsrailliler ile Filistinlilerin aralarında bir duvar olmadan yaşamalarını dilerdim. Barış için buradayım." dedi.

- Gösterilere katılan öğrenciler "kahraman"

Gazze için gösteri yapan öğrenciler için "Onlar kahraman ve harikalar." diyen Ingram, 1960'lı yıllarda kendilerinin de savaş karşıtı protestolarda yer aldığını ve bu eylemlerin siyasilerin atacağı adımları yönlendirebilecek kadar güçlü olduğunu ifade etti.

Amerikan yönetiminin bu öğrenci gösterilerini takip edip anlamak zorunda olduğuna işaret eden Ingram, kasımda yapılacak başkanlık seçimlerinde şu an sahada olan gençlerin büyük bölümünün oy kullanacağını dile getirdi.

- Polisin uyguladığı şiddet "insanlık dışı"

Bu arada, George Washington Üniversitesinde öğrenci olan Rafi adlı gösterici de ABD'nin bazı üniversitelerinde polisin eylemcilere uyguladığı şiddete dikkati çekti.

Rafi, elleri arkadan bağlanan ve polis şiddetine maruz kalan göstericileri hatırlatarak bu durumun "insanlık dışı" olduğunu ve tüm bu görüntülerin sosyal medyada canlı şekilde yayınlandığını belirtti.

"ABD ordusunun siyonist rejime yardımlarını kesmesini ve (İsrail'le işbirliği yapan firmalar yerine) yatırımların yönlendirilmesini talep etmek ve bunun için ayağa kalkıp direnmek bizim ahlaki görevimiz." diye konuşan Amerikalı öğrenci, kendi vergilerinin Filistinlilerin öldürülmesi için kullanılmasına karşı çıkmaya devam edeceklerini ifade etti.

- "Bu bir soykırım"

Aynı üniversitede son sınıf öğrencisi olan Nada da Gazze'de yaşananların korkunç olduğunu söyledi.

Nada, "Bu bir soykırım ve bizim üniversite öğrencileri olarak bu durumu değiştirebilecek gücümüz var çünkü kurumlarımızın savaş makinesine milyonlarca dolar katkı verdiğinin farkındayız." ifadelerini kullandı.

Gazze'deki sivillerin öldürülmesine yardımcı olan askeri yapılara karşı durmalarının önemine dikkati çeken Nada, "Bunu durdurmak ve tamamen reddetmek bizim görevimiz." dedi.

Gösterilerinin hiçbir şekilde antisemitizm olmadığını belirten Nada, asıl Müslümanlar olarak kendilerinin zaman zaman İslamofobik hareketlere maruz kaldıklarını dile getirdi.


ABD, Gazze'nin kuzeyine 25 binden fazla öğüne denk gelen insani yardımı havadan indirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD, Gazze'nin kuzeyine 25 binden fazla öğüne denk gelen insani yardımı havadan indirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Gazze'nin kuzeyine 25 binden fazla öğüne denk gelen insani yardımı havadan indirdiklerini duyurdu.

CENTCOM'un X sosyal medya platformundan yapılan açıklamada, Gazze'deki sivillerin temel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla bölgenin kuzeyine dün yerel saatle 12.15'te "C-130" tipi askeri uçaklarla havadan insani yardım indirme operasyonu gerçekleştirildiği belirtildi.

Açıklamada, operasyonla 25 binden fazla öğüne tekabül eden gıdanın havadan bırakıldığı aktarılarak bu kapsamda, ABD'nin şimdiye kadar 1082 ton insani yardım yaptığı bildirildi.

Açıklamada ayrıca, ABD'nin havadan insani yardım yapmaya devam edeceği kaydedildi.

CENTCOM, 24 Nisan'da da Gazze'nin kuzeyine yaklaşık 30 bin 16 öğüne denk gelen gıdayı içeren insani yardımı havadan indirdiklerini duyurmuştu.


Filistin'e destek gösterilerinin sürdüğü Güney California Üniversitesinde mezuniyet töreni iptal edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Filistin'e destek gösterilerinin sürdüğü Güney California Üniversitesinde mezuniyet töreni iptal edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD'de ülke genelindeki üniversite kampüslerine yayılan "İsrail'in Gazze'ye saldırılarına tepki" eylemleri sürerken Los Angeles'taki Güney California Üniversitesinde (USC) ana mezuniyet töreni iptal edildi.

Los Angeles Times'ın haberine göre, ülke geneline yayılan "Gazze'ye destek" gösterileri nedeniyle İsrail'i protesto eden 93 öğrencinin gözaltına alındığı USC'den mezuniyet törenine ilişkin açıklama yapıldı.

Açıklamada, Müslüman karşıtı grupların başlattığı kampanya sonucu, "2024 Okul Birincisi" Müslüman kız öğrenci Asna Tabassum'un mezuniyet konuşmasının "güvenlik" gerekçesiyle iptal edildiği USC'de, mayıstaki ana mezuniyet töreninin yapılmayacağı belirtildi.

Yaklaşık 65 bin kişinin katılabildiği törenin "yeni güvenlik tedbirleri" nedeniyle iptal edildiği bildirilen açıklamada, diğer mezuniyet programlarının devam edeceği bilgisi paylaşıldı.

ABD'de Columbia Üniversitesinde başlayan ve farklı eyaletlerdeki üniversitelere yayılan Filistin'e destek eylemlerine katılan Güney California Üniversitesinde polis, İsrail'i protesto eden 93 öğrenciyi gözaltına almıştı.

- Üniversitelerde gösteriler sürüyor

CNN'in haberine göre, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına protestolar sürerken Georgia eyaletindeki Emory Üniversitesinde 2'si profesör yaklaşık 30 kişi gözaltına alındı.

Ekonomi profesörü Caroline Fohlin ve Felsefe Bölümü Başkanı Profesör Noelle McAfee'nin gözaltına alındığı anların videosu sosyal medyada paylaşıldı.

Polisin sert müdahalede bulunarak profesörü gözaltına aldığı görülen videoda, Fohlin'in "Ben bir profesörüm." dediği duyuluyor.

CBS News'in haberine göre, Massachusetts eyaletinin Boston kentindeki Emerson College'da Filistinlilere destek gösterilerinde polis, 108'den fazla öğrenciyi gözaltına aldı.


Filistin İçin İsrail'i Boykot Girişimi, kimlikleri değil suç ortaklığını hedef alıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Filistin İçin İsrail'i Boykot Girişimi, kimlikleri değil suç ortaklığını hedef alıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

"Filistin İçin İsrail'i Boykot Girişimi" olarak bilinen Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar (BDS) Hareketi'nin Avrupa Kampanyaları Koordinatörü Fiona Ben Chekroun, kimlikleri değil az sayıda kuruluşu hedef alarak "İsrail ile suç ortaklığı" konusunda maksimum etki yaratmayı amaçladıklarını söyledi.

BDS Avrupa Koordinatörü Fiona Ben Chekroun, Gazze'ye yoğun saldırılarının sürdüğü günlerde İsrail'i protesto etmenin önemine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

2005 yılında kurulan BDS'nin köklerinin, Filistin halkının "siyonist yerleşimci sömürgeciliğine" karşı on yıllardır sürdürdüğü direnişe dayandığını belirten Ben Chekroun, "BDS, ilhamını Güney Afrika'daki apartheid karşıtı hareket ve ABD Sivil Haklar Hareketi gibi boykot yöntemlerinden almaktadır." ifadesini kullandı.

Hareketin, İsrail'in Filistinlilere yönelik baskısına verilen uluslararası desteği sona erdirmeyi ve İsrail'e uluslararası hukuka uyması için baskı yapmayı amaçladığını belirten Ben Chekroun, "BDS, şiddet içermeyen bir hareket olarak her türlü ırkçılığa ve ayrımcılığa karşıdır." dedi.

- Az hedef, maksimum etki

BDS'nin bir özelliğinin de stratejik bakımdan belirli ve nispeten daha az sayıdaki kurum ve kuruluşun hedef alınması olduğuna dikkati çeken Ben Chekroun, şu değerlendirmede bulundu:

"Az sayıda kuruluşu hedef alıp maksimum etki yaratmaya çalışıyoruz. Amacımız, stratejik olarak birkaç hedef seçerek bir mücadeleyi kazanmak için yeterli kolektif baskıyı uygulamak. Bu da şirketlerin ya da kuruluşların İsrail ile iş yapmayı bırakması, İsrailli şirketlerden el çekmesi veya İsrail hükümeti ile ilişkisini sona erdirmesi anlamına geliyor."

İsrail'in Gazze'ye son saldırılarının başlamasından bu yana BDS'ye dünyanın dört bir yanından destek yağdığına dikkati çeken Ben Chekroun, boykot ve yaptırım hareketlerinin her zamankinden daha çok revaçta olduğunu söyledi.

BDS'nin çok taraflı desteğe sahip olduğuna işaret eden Ben Chekroun, hareketin sendikalar, çiftçiler, öğrenciler, akademisyenler, sanatçılar ve iklim grupları gibi çeşitli kesimler tarafından desteklendiğini belirtti.

Ben Chekroun, "Hareketin inşa ettiği büyük kesişimsel destek, temel güçlü noktalarımızdan bir tanesi." dedi.

Söz konusu eylemlerden birisinin Amerikan hızlı servis restoran zinciri McDonald's'a yönelik olduğuna dikkati çeken Ben Chekroun, şunları söyledi:

"McDonald's İsrail, Gazze'de Filistinlilere karşı soykırım uygulayan İsrail askeri personeline yemek bağışında bulundu ve bu son derece kışkırtıcı ve ırkçı suç ortaklığını sosyal medya kanallarında tanıttı. Öfkelenen milyonlarca insan, kendiliğinden McDonald's'ı boykot etmeye başladı ve bu en başarılı boykot kampanyalarından biri haline geldi."

- Akademik boykot
Irkçılığın, Müslüman karşıtlığının (İslamofobi) ya da Yahudi karşıtlığının tüm türlerini reddettiklerini dile getiren Ben Chekroun, akademik boykot konusunda yalnızca kurum ve kuruluşları hedef aldıklarını vurguladı.

Ben Chekroun, "Filistinlilerin çağrıda bulunduğu kurumsal boykot, bireylerin kimlikleri temelinde boykot edilmesini reddetmektedir. Yalnızca suç ortağı bir üniversiteye bağlı oldukları için İsrailli akademisyenlerin boykot edilmesini istememektedir. BDS, suç ortaklığını hedef alıyor, kimliği değil." ifadelerini kullandı.

İsrail üniversitelerinin İsrail'in Filistinlilere karşı işlediği suçlarda büyük bir payının bulunduğunu anlatan Ben Chekroun, "İsrailli akademik kurumlar, İsrail'in ayrımcı politikalarını planlamakta ve Filistinli yerli halkı şiddetle bastırmak için kullanılan teknoloji ve tekniklerin geliştirilmesinde derin bir rol oynamaktadır." diye konuştu.


İsrail'in Gazze'ye saldırıları 203. gününde de devam ediyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in Gazze'ye saldırıları 203. gününde de devam ediyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını 203. gününde de sürdüren İsrail ordusu yine sivil yerleşim alanlarını bombaladı.

Filistin resmi ajansı WAFA'da yer alan habere göre, İsrail savaş uçakları, gece saatlerinden bu yana Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat ve El-Meğazi mülteci kampları ile Ez-Zevayide beldesine hava saldırıları düzenledi.

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde yer alan El-Muğraka beldesinde birçok binayı yerle bir eden İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya ve diğer birçok bölgeyi de topçu atışlarıyla hedef aldı.

İsrail savaş uçakları, Gazze kentindeki Sefa Camisi'ni bombaladı, Zeytun ve Şucaiye ile diğer bazı mahallelere de saldırılar düzenledi.

İsrail ordusunun çekildiği Han Yunus kentindeki Nasır Hastanesi yerleşkesinde toplu mezarları açma çalışmaları da devam ediyor. Nasır Hastanesi'ndeki toplu mezarlardan şu ana kadar çıkarılan ceset sayısı 392'ye ulaştı.

- İsrail'in Gazze'yi işgalinde 7 Ekim sonrası

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme" gerekçesiyle İsrail'e 7 Ekim 2023'te kapsamlı saldırı düzenledi.

İsrail, 7 Ekim'deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere 34 bin 305 Filistinli öldürüldü, 77 bin 293 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne saldırılarının başladığı 7 Ekim'den bu yana 260’ı karadan işgal sürecinde olmak üzere 604 askerinin öldüğünü duyurdu.

Çatışmalara 24 Kasım 2023'te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan "insani ara"da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail askerleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 489 Filistinli hayatını kaybetti.


Filistinli aile "güvenli bölge" denilerek sığındıkları Refah'ta bombaların hedefi oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Filistinli aile "güvenli bölge" denilerek sığındıkları Refah'ta bombaların hedefi oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Filistinli gazeteci Mahmud Cemal, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine düzenlediği saldırıda aralarında kendisi gibi gazeteci olan erkek kardeşinin de bulunduğu akrabalarından birçok kişiyi kaybettiğini belirterek, "Bu ailenin hiçbir suçu yoktu. Ailenin çoğu çocuk ve Han Yunus'tan zorla yerlerinden edilerek Refah'a gelmiş kişilerdi." dedi.

Gazze'nin güneyinde 1,5 milyon Filistinlinin sığındığı Refah'a hava saldırılarını sürdüren İsrail'in son kurbanı Filistinli "Cemal" ailesi oldu. İsrail savaş uçakları, Han Yunus'taki evlerini bırakarak daha güvenli olduğunu düşündükleri Refah'ta akrabalarının yanına sığınan aileden 6 kişiyi hayattan kopardı.

Saldırıda yaşamını yitirenlerin naaşları, Ebu Yusuf Neccar Hastanesi'nin avlusuna dizildi. Yakınları, gözyaşları içinde son kez aile bireyleriyle vedalaştı, sarılarak birbirlerini teselli etmeye çalıştı.

Öldürülen Filistinlilerin cenaze namazı ise hastane avlusunda kılındı.

- "Hiçbir uyarı yapılmadı"

Filistinli gazeteci Mahmud Cemal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, saldırıda kendisi gibi gazeteci olan erkek kardeşi Muhammed ile kız kardeşinin kızı küçük Şam'ın da hayatını kaybettiğini söyledi.

Cemal, "İsrail hiçbir uyarı yapmadan korkunç bir saldırı gerçekleştirdi ve ailemden birkaç kişi yaşamını yitirdi." diye konuştu.

- "Bu ailenin hiçbir suçu yoktu"

Evlerinin bombalanması için hiçbir neden olmadığını vurgulayan Cemal, onların masum insanlar olduğunu silah ya da füze taşımadıklarını, herhangi bir tehlike oluşturmadıklarını bilakis saldırıların sona ermesini, güvenlik ve barışın sağlanmasını istediklerini dile getirdi.

"Bu ailenin hiçbir suçu yoktu. Ailenin çoğu çocuk ve Han Yunus'ta zorla yerlerinden edilerek Refah'a gelmiş kişilerdi." diyen Cemal, Han Yunus kentinden zorla göç ettirilen akrabalarının Refah'ta yanlarına sığındığını aktardı.

Gazze'deki hükümetin Medya Ofisi, dün yaptığı açıklamada, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda öldürülen gazetecilerin sayısının 141 olduğunu duyurmuştu.

- Gazze'de yerinden edilen Filistinlilerin son sığınağı Refah

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana sürdürdüğü saldırıları nedeniyle yaklaşık 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nde 1,9 milyon kişi yerinden edildi. Bu Filistinlilerin çoğu, İsrail'in daha önce "güvenli bölge" olduğunu iddia ettiği Refah kentine sığındı.

Gazze Şeridi'nin en güneyinde, Mısır sınırında yer alan Refah'ın İsrail saldırılarından önce 280 bin olan nüfusu, 5 kattan fazla artarak yaklaşık 1,5 milyona ulaştı.

İsrail'in saldırılarından kaçarak, yeterli kalacak yerin bulunmadığı ve altyapının yetersiz olduğu Refah'a sığınan Filistinlilerin büyük bölümü, derme çatma çadırlardan oluşan kamplarda yaşam mücadelesi veriyor.

İsrail ordusunun sık sık hava saldırıları düzenlediği Refah'a kara saldırısı başlatması halinde sivillerin Gazze Şeridi'nde sığınacak yerinin kalmayacağından endişe ediliyor.


BM'den Sudan'daki iç savaşta cinsel şiddet vakalarına karşı uluslararası kamuoyuna tedbir alınması çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM'den Sudan'daki iç savaşta cinsel şiddet vakalarına karşı uluslararası kamuoyuna tedbir alınması çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Sudan'daki iç savaşta yaşanan cinsel şiddet vakalarına karşı tedbir alınması çağrısında bulundu.

OCHA'dan yapılan yazılı açıklamada, bir yılı aşkın zamandır çatışmaların sürdüğü Sudan'da kadın ve kız çocuklarına yönelik cinsel şiddet vakalarına işaret edildi.

Açıklamada, Sudan'daki cinsel şiddet olaylarına karşı uluslararası kamuoyunun harekete geçmesi gerektiği vurgulanarak, "Uluslararası insancıl hukuk uyarınca Sudan'daki siviller korunmalı ve hiçbir zaman cinsel şiddete maruz bırakılmamalıdır." ifadesine yer verildi.

Cinsel şiddet vakalarının özellikle Hartum ve Darfur gibi bölgelerde kaydedildiğine işaret edilen açıklamada, tecavüz, zorla evlendirme ile kadın ve kız çocuklarının ticareti gibi vakaların kaydedildiği bildirildi.

- Sudan'daki savaş

Sudan'da 30 yıl süren Ömer el Beşir iktidarının halk ayaklanmasıyla devrilmesi sonrası, sivillerin katılımıyla oluşturulan hükümete karşı ortak darbe yapan ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki güç mücadelesi bir yıldır sürüyor.

Nisan 2023'ün ortasında başlayan ve Sudan'ın 18 eyaletinden 10'unda devam eden savaşta ordu, kuzey ve doğudaki eyaletleri kontrol ederken HDK, batı ve güney eyaletlerini ele geçirmişti.

Savaşın bitirilmesi için başlatılan Suudi Arabistan ve ABD arabuluculuğundaki Cidde görüşmeleri, Mısır'ın öncülük ettiği Sudan'a komşu ülkeler barış girişimi, Doğu Afrika'da Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesinin çabaları ve Bahreyn'in başkenti Manama'da yapılan görüşmeler sonuçsuz kalmıştı.

BM'ye göre, dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizinin yaşandığı Sudan'daki çatışmalar sonucu 15 binden fazla kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 8,5 milyon kişi yerinden edildi ve 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç durumda.


Irak: Halbusi Sadr'ın senaryosuna yakın

Tekaddüm Partisi lideri Muhammed el-Halbusi, Anbar'ın batısında düzenlenen mitingde destekçileriyle birlikte (Arşiv - X)
Tekaddüm Partisi lideri Muhammed el-Halbusi, Anbar'ın batısında düzenlenen mitingde destekçileriyle birlikte (Arşiv - X)
TT

Irak: Halbusi Sadr'ın senaryosuna yakın

Tekaddüm Partisi lideri Muhammed el-Halbusi, Anbar'ın batısında düzenlenen mitingde destekçileriyle birlikte (Arşiv - X)
Tekaddüm Partisi lideri Muhammed el-Halbusi, Anbar'ın batısında düzenlenen mitingde destekçileriyle birlikte (Arşiv - X)

Irak Tekaddüm Partisi lideri Muhammed el-Halbusi'ye yakın bir kaynak, el-Halbusi'nin ülkedeki siyasi süreçten çekilmek de dahil olmak üzere dört seçeneği masaya yatırdığını söyledi.

Halbusi'nin geçen yıl Meclis Başkanlığı’ndan azledilmesinden bu yana, parti ile Şii güçler arasında bir kriz patlak verdi ve yerine başkasının seçilmesine yönelik müzakereler sekteye uğradı.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynak, partinin masaya dört seçenek koyduğunu doğruladı; parlamentodaki çalışmaları askıya almak, hükümetten çekilmek, koalisyondan (devlet yönetiminden) çekilmek ya da Sadr Hareketi liderinin yaklaşık iki yıl önce yaptığına benzer şekilde her şeyden çekilmek.

Kaynak, “Şii güçler Sünni partilerle takas usulü anlaşıyor, bölünmüşlüğe oynuyor ve bunu kendi lehlerine kullanıyorlar” dedi. Kaynağa göre “geri çekilme seçenekleri mevcut, ancak her birinin kendi maliyeti var ve bu dikkate alınmalı.”

Öte yandan Koordinasyon Çerçevesi içindeki kaynaklar, Hamis el-Hancer liderliğindeki Siyade (Egemenlik) İttifakı Milletvekili Salim el-İsavi'nin meclis başkanlığı için en olası aday olduğunu öne sürdü.