Cezayir kimlik savaşı ile dil çatışması arasında mı?

“Cezayir’de siyasi, kültürel ve dilsel çeşitliliğe saygı gösterilmesi, ulusal birliğin ve uyumun koşullarından biridir”

Sadece kısıtlı alanlarda ortaya çıktıktan sonra Berberi bayrağı fırsatta gösterilmeye başlandı (Independent Arabia)
Sadece kısıtlı alanlarda ortaya çıktıktan sonra Berberi bayrağı fırsatta gösterilmeye başlandı (Independent Arabia)
TT

Cezayir kimlik savaşı ile dil çatışması arasında mı?

Sadece kısıtlı alanlarda ortaya çıktıktan sonra Berberi bayrağı fırsatta gösterilmeye başlandı (Independent Arabia)
Sadece kısıtlı alanlarda ortaya çıktıktan sonra Berberi bayrağı fırsatta gösterilmeye başlandı (Independent Arabia)

Ali Yahi
Cezayir’de ülkenin birliğini ve toplumun bütünlüğünü tehdit eden tehlikeli bir dönemece giren kimlik meselesi, hem devlet hem de halk nezdinde tüm Cezayirliler için ana gündem maddesi haline geldi. Özellikle sosyal medyadaki tartışmalar çerçevesinde, bu krizden çıkış yolunun bulunamaması halinde kimlik savaşının devam edebileceği yönünde korkular artıyor.
Sebeplerle bölünme ve korkutucu dönüşüm
Cezayir'i yaklaşık 132 yıl işgal eden dünün sömürgecisi Fransa, kimi zaman dini kimi zaman ailevi olmak üzere çeşitli gerekçelerle ülke yönetimlerini ve aşiretlerini birbirleriyle çatışmaya zorladı. Diğeretnik kökenlerin bölgenin Cezayir’e olan bağlılığına karşı meydan okumasını sağlayarak ve (Fransa’nın) 1830 yılında Cezayir'e ayak basmasından bu yana, toplumda, ülkenin çeşitli bölgelerini kontrol etmesini kolaylaştıran bölünmeler yaratmak amacıyla benimsediği diğer yöntemleri kullanarak kimlik meselesinin büyümesinden sorumlu oldu.
Bazı çevreler, aydınların ve akademisyenlerin tüm artıları ve eksileriyle gerçek bir tarih yazmaktan çekinmelerinin, başta Fransızlar olmak üzere oryantalistlerin ve yabancıların, ülkelerinin gündemlerine, fikirlerine ve çıkarlarına göre tarihi işlemelerinin önünü açtığına inanıyorlar. Aydınlar ve akademisyenler ise iktidar sınıfının gazabından, yönetimlerle kabileler arasında bir savaşa neden olmaktan ve halkın güvenini kazanmış kişilerin imajlarını sarmaktan korktukları gerekçesiyle tutumlarını savunuyorlar.
Sorunun kültürel alandaki istikrarı büyük tartışmaların önünü kesse de ayrılık taleplerinin, vatana ihanet ve dışa bağlılık suçlamalarının medyada yankılanmadan ve sokağa taşınmadan önce sosyal medya sitelerinde çatışmalara dönüşmesi, bu durumun neler getirebileceğine dair endişeleri körükledi. Özellikle Cemal bin İsmail adlı gencin orman yaktığı gerekçesiyle kendisini yakalayan kişilerce öldürülmesinden sonra tüm kesimlerden, Araplar ve kabileler arasındaki gerginliğin halkın ve ülkenin birliğini tehdit etmesinin önlenmesi için derhal harekete geçilmesi çağrılarının yapılmasına neden oldu.

Çatışmadan beslenen taraflar
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde değerlendirmelerde bulunan Hukuk Profesörü Hac Hanefi şunları söyledi:
“Cezayir kimliği, toplumu oluşturan medeni düşünce çerçevesinde, dil, din, renk ve cinsiyet ayrımı yapılmadan, bilinçli olarak anı yaşayan pozitif vatandaştır. Bu özellikler, onu üretkenliğe, farkındalık yaratmaya ve aydınlık bir geleceğe doğru itmektedir. Kimlik meselesiyle ilgili, Suriye'den, mezhepçilik altında bölünmüş Sudan'dan veya Lübnan'dan, Ermeni meselesi nedeniyle tarihi lekelenmeye çalışılan Türkiye’den, Müslümanlar ve Kıptileri bir birine düşürmek için kullanılan Mısır’dan alacağımız bin tane ders var.”
Milliyetçilik karşıtları da dahil olmak üzere Cezayir'de kimlik savaşını körükleyen taraflar olduğunu söyleyen Hanefi, ister cahillikle isterse dış mihrakların sağladığı finansman ve yaptığı planlarla olsun bunun, içeride milliyetçilik karşıtlığının yapıldığını, dışarıdan ise başta ülkeyi bölmek, zayıflatmak ve zenginliğini sömürmek olmak üzere bir takım hırslara ve hedeflere ulaşmak amacıyla devleti içeriden parçalama stratejisiyle ilgili olduğunu söyledi.
Hukukçu Süleyman Şeriki ise kimlik savaşının devam etmesinin nedeninin, Cezayir Anayasası’nın dönemin şartlarından dolayı aceleyle yazılması ve toplumsal tartışmadan yeterince pay alamaması olduğunu, hatta daha önceki anayasaların ve değişikliklerin de aynı şekilde yapıldığını belirtti.
 Şeriki sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kimlik, özellikle kendi gündemlerine hizmet etmek için, toplumun bileşenleri arasında kutuplaşma yaratmak amacıyla kimlik meselesini kullananların varlığı nedeniyle sadece anayasa hukuku uzmanlarından oluşan bir komitenin değerlendirmesinin ötesine geçti. Bu durum anayasa maddesine dahil edilmesiyle ilgili karar verilmesi amacıyla tartışılmasını gerektirir. Kimlik savaşını körükleyen birkaç taraf var. Bunlardan birincisi toplumsal tartışmanın boyutuna ulaşmasına izin vermeyenler, ikincisi kendi gündemlerini dayatmak isteyenler, üçüncüsü de konunun tartışılmasına dahi izin vermeyenlerdir.”

Şüpheli çatışma
Soruları ortaya çıkaran ve kimlik çatışmasını ‘şüpheli bir savaş’ yapan neden, Amazighlerin (Berberiler) merkezinde olduğu tartışmalardır. Kimlik ise tarih, din ve dil üzerine kuruludur. İktidar, toplumun uyumunu ve istikrarını korumak için bu hassas konuyu dizginlemeye çalışıyor. Bunu da Cezayir kimliğini İslam dini ve Arap dili ile sınırlayan 1963 Anayasası’ndan, Cezayir'i Arapların yanı sıra bir Amazigh toprağı olarak kabul eden 2020 Anayasası’na doğru evrilen mevcut anayasa belgesi aracılığıyla yapıyor. Ama savaş durulmuş değil ve her an patlak verecek gibi görünüyor.

Siyasi, kültürel ve dilsel çeşitlilik
Aşiret bölgelerinin desteğini alan Kültür ve Demokrasi İçin Birlik Partisi, siyasi, kültürel ve dilsel çeşitliliğin Cezayir'in ayırt edici özelliği olduğunu vurguladı. Bu çeşitliliğe saygı duyulmasının, ulusal birlik ve uyumun koşullarından biri olduğuna işaret etti.
Partinin Basın Sorumlusu Murad Beyatur, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Bu çeşitlilik, siyaset sisteminin bir ilerleme ve gelişme kaynağı yapılması gerekirken ulusal bölünme ve yok olma sebebi haline getirildi. Bu, böl-parçala-yönet politikasının benimsenerek iktidarda kalmaya devam etmek için yapılıyor. İktidar, bağımsızlıktan sonra, çok kültürlülük ve çok dillilik pahasına entelektüel, siyasi ve kültürel tek taraflılığı doğuran bir ideoloji dayattı. Cezayir, kültürünün ve ulusal kimliğinin silinmeye çalışıldığı sömürgecilik belasının acılarını çektikten sonra bu ideoloji savunucuları, geçmişte her türlü işgale karşı bir direniş aracı olarak kullanılan tarihi ve toplumsal kültürün parçalarını silmeye çalıştılar. Cezayir tarihi mirasından, kimliğinden, dillerinden, yaratıcılığından ve yenilikçiliğinden, daha doğrusu kendi zenginliklerinden mahrum bırakıldı. Bunun ilacı kişinin kendisiyle, Cezayir ile ilişkilendirilen yanıltıcı bilgilerden uzaklaşmasındadır. Tarihimizle ve kendimizle uzlaşmalıyız.”

Denge eksikliği
Cezayir’deki İslami eğilimli en büyük parti olan Barış Toplumu Hareketi'nin kurucularından Said Mursi konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
 “Tarihteki hataları düzeltmediğiniz sürece kimlik savaşı devam edecektir. Sömürgecilik kimliğine sadık güçler, ülkede büyük bir etkiye sahipler. Cezayir kimliğini, halkın tek dini inancından uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Toplumun gelişiminin çeşitli dönemleri boyunca kültürel kimliğin tüm kollarını ve bileşenlerini barındırmasına rağmen İslam dininin kimlik ve inançta belirleyici bir unsur olmaması amaçlanıyor. Sömürgecilik, çağlar boyunca içinde kültürel bir varlığa sahip olduğu bir kimlik kalıbı empoze etmeye çalışmıştır. Bu da ancak dilin silinmesiyle, yani ulusun dillerinden Arapça ve Amazigh dilinden uzaklaşmasıyla olur. Kimliğin farklı dillerdeki bileşenleri arasındaki denge eksikliği halen var olan ve içeride çoğunluğu İslam dini düşmanlığıyla silahlanmış, ideolojik olarak Frankofil bir sınıfa sahip olan sömürgecilik çatışmasının doğasını değiştirmeye ve geliştirmeye yardımcı olanlar için büyük bir boşluk bıraktı.

Nefret içerikli paylaşımlar
Buna karşın Siyaset Sosyolojisi Profesörü Mustafa Racii, Cezayir'de kimlik savaşı olmadığını ama bazı kişilerce sosyal medya sitelerinde sahte kimlikler kullanılarak yoğun bir şekilde nefret içerikli paylaşımların yapıldığını savundu. Racii bazı parti liderlerini, Amazigh diline karşı yaptıkları açıklamalarla bazı gençleri kimlik çatışması olduğu düşüncesiyle nefret içerikli paylaşımlar yapmaya itmekle suçlarken bunun mümkün olmadığını vurguladı.



Katar, Gazze ateşkes görüşmelerinin yeni turuna ev sahipliği yapıyor

 Filistinli çocuklar, Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde bir binanın enkazı arasında hayatta kalanları arayan insanları izliyor. (AFP)
Filistinli çocuklar, Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde bir binanın enkazı arasında hayatta kalanları arayan insanları izliyor. (AFP)
TT

Katar, Gazze ateşkes görüşmelerinin yeni turuna ev sahipliği yapıyor

 Filistinli çocuklar, Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde bir binanın enkazı arasında hayatta kalanları arayan insanları izliyor. (AFP)
Filistinli çocuklar, Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde bir binanın enkazı arasında hayatta kalanları arayan insanları izliyor. (AFP)

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi Filistinli bir yetkiliye göre, Hamas ile İsrail arasında ateşkes anlaşmasına varılması ve esirlerin serbest bırakılmasını amaçlayan dolaylı müzakereler bugün Doha'da başlayacak.

AFP'ye konuşan yetkili, “Arabulucular Hamas ile İsrail arasında dolaylı müzakerelerin bugün Doha'da başlayacağı konusunda Hamas'ı bilgilendirdi” dedi. Yetkili, hareketin Halil el-Hayye başkanlığındaki müzakere heyetinin ve teknik personelin ‘şu anda Doha'da bulunduğunu ve ciddi müzakerelere hazır olduğunu’ bildirdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün akşam yaptığı açıklamada, Hamas'ın son taleplerini ‘kabul edilemez’ olarak değerlendirirken, Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşması sağlamayı amaçlayan dolaylı görüşmeler için pazar günü Katar'a bir müzakere ekibi göndereceğini duyurdu.

Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, “Dün gece Hamas'ın Katar'ın teklifinde yapmak istediği değişiklikler hakkında bilgilendirildik ve bunlar İsrail için kabul edilemez” denildi.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırılarında bugün şafak vaktinden bu yana 23 Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi de yaralandı. Filistin Enformasyon Merkezi, hayatını kaybedenlerden 12'sinin Gazze şehrinin kuzeyindeki Şeyh Radvan mahallesinden olduğunu ve Şeyh Radvan Kliniği civarındaki iki eve düzenlenen İsrail bombardımanında 20 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre İsrail'in 7 Ekim saldırısına karşılık olarak Gazze Şeridi'nde başlattığı savaşta çoğu sivil en az 57 bin Filistinli hayatını kaybetti.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi iki Filistinli kaynağın AFP'ye verdiği bilgiye göre, ABD'nin önerisi 60 günlük ateşkes ve İsrail'in bir dizi Filistinli mahkûmu serbest bırakması karşılığında Hamas'ın yaşayan İsrailli esirlerin yarısını serbest bırakmasını içeriyor. Hamas cuma günü yaptığı açıklamada, ABD'nin desteklediği Gazze ateşkesi önerisi üzerinde görüşmelere başlamaya hazır olduğunu duyurdu.

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'nde 21 aydır devam eden savaşı sona erdirmek için yeni çabalar sarf ediyor. Ayrıca Netanyahu'nun yarın Washington'a gelmesi bekleniyor.

Netanyahu ile anlaşmaya söz veren Trump, İran ile İsrail arasındaki ateşkesten elde edilen ivmeyi harap olmuş Filistin bölgesinde bir ateşkes sağlamak için kullanmayı umuyor.