AB Troykası’ndan Tahran'a uranyum üretim faaliyetlerini derhal durdurma çağrısı

Viyana müzakerelerinde ‘diplomasi fırsatını değerlendirme’ çağrısı yapıldı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu Viyana'daki çalışmalarına dün devam etti. (UAEA)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu Viyana'daki çalışmalarına dün devam etti. (UAEA)
TT

AB Troykası’ndan Tahran'a uranyum üretim faaliyetlerini derhal durdurma çağrısı

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu Viyana'daki çalışmalarına dün devam etti. (UAEA)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu Viyana'daki çalışmalarına dün devam etti. (UAEA)

Avrupa Birliği Troykası, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nda (UAEA) İran'ın eleştirildiği bir karar çıkarmaktan vazgeçmesinin ardından Tahran'a, uranyum metali üretimini ‘derhal’ durdurması çağrısı yaptı. Tahran’ın bu adımını ‘nükleer silah üretimi için gerekli’ olarak nitelendiren AB Troykası, yeni İran hükümetinden geçen haziran ayından bu yana duraksayan Viyana müzakerelerini yeniden başlatarak nükleer anlaşmaya dönme yönünde elindeki diplomatik fırsatı değerlendirmesini istedi.
Nükleer anlaşmaya dahil olan Fransa, Almanya ve İngiltere, İngiliz delege Corinne Kitsell tarafından UAEA Yönetim Kurulu'nda okunan ortak bildirilerinde ‘İran'ın nükleer yükümlülüklerini ihlale devam etmeisnden ve tansiyonu yükselten son adımlarından endişe duyduğunu’ vurguladılar. Kitsell, İran'ın yüzde 20 oranında uranyum metali üretmesi için elinde ‘kabul edilebilir bir sivil gerekçe olmadığını’ ve bu adımlara derhal bir son vermesi gerektiğini söyledi. İran'ın haziran ayı ortasında düzenlenen son Yönetim Kurulu toplantısından bu yana yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretimini ikiye katlamaya başladığına dikkat çeken Kitsell, nükleer silaha sahip olmayan ülkelerde ‘benzeri görülmemiş’ olarak nitelendirdiği bu hamlenin ‘nükleer silah üretimi açısından önemli bir adım’ olduğunu belirtti.
İran’ın nükleer taahhütlerde kaydettiği ihlallere dikkat çeken Kitsell, şu ifadeleri kullandı:
“Anlaşmaya taraf olan diğer ülkeler ve ABD’nin nükleer anlaşmayı tam olarak yeniden hayata geçirme yönünde diplomatik bir çözüm bulmak amacıyla önemli müzakerelere girdiği bir dönemde İran'ın ihlallerini artırması üzücü bir durum.”
İran'ın UAEA ile iş birliğinde bulunmamasına tepki gösteren Kitsell, Tahran’ın ajansın müfettişlerinin erişimini sınırlama kararının, uluslararası toplumda, nükleer programının barışçıl doğası hakkında güvence almasını zorlaştırdığını söyledi. Diğer yandan İran'ın UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi'nin toplantı öncesinde, pazar günü gerçekleştirdiği Tahran ziyaretinde UAEA’ya ait gözetim ekipmanının tamir edilmesine ve bakımının yaptırılmasına izin vermesini memnuniyetle karşıladı.
Diğer yandan İran'ın UAEA ile iş birliğinde bulunması ve tüm önemli sorunları netleştirmesi gerektiğini söyleyen Rusya Büyükelçisi Mihail Ulyanov da Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Yönetim Kurulu, mevcut oturumunda İran'a dair meseleleri değerlendirdi. UAEA'yı gerilimi azaltmaya, çalışmalarını siyasileştirmekten kaçınmaya ve İran ile rutin teknik iş birliğine geri dönmeye çağırıyoruz” dedi.
Ancak söz konusu eleştirilere karşı çıkan İran, UAEA ile tam bir iş birliği içinde olduğunu ileri sürdü. İran'ın Viyana'da bulunan uluslararası kurumlar nezdindeki daimi temsilcisi Kazım Garipabadi, UAEA Genel Direktörü’nü ‘güvenilirliğe zarar veren, yapıcı olmayan aceleci bir yaklaşım izlemekle’ suçladı. Garipabadi’nin bu sözlerinin hedefinde Grossi'nin Yönetim Kurulu’na sunduğu, müfettişlerin İran’daki üç farklı bölgede uranyum izleri bulmaları hakkında İran'ın iki yıldır ‘makul cevap’ sağlamadığını eleştiren raporu vardı. Zira bu durum, UAEA’nın İran’ın geçmişte gizli kalmış ve bildirilmemiş faaliyetlerinin devam ettiği ve nükleer müzakerelerde bu konuda rapor vermediği yönündeki şüphesini artırıyor. UAEA, şüpheli faaliyetlerin 2003 yılı öncesinde gerçekleşmiş olmasına rağmen sorularına yanıt verilemsinde ısrar ediyor.
UAEA’nın elindeki kanıtlara rağmen açıklanmamış herhangi bir faaliyeti olmadığını öne süren, müfettişlerin söz konusu şüpheli yerlerden numune almasına aylarca izin vermeyen İran ise ancak 2020 yılı yazında, Yönetim Kurulu’nun bu konuda kınayıcı bir karar almasının ardından geri adım attı.  
Yönetim Kurulu huzurunda yaptığı konuşmada İran'ın, uluslararası müfettişler tarafından söz konusu yerlerde bulunan uranyum parçacıklarının kaynağından haberdar olmadığını yineleyen Garipabadi, “UAEA’nın davanın kapatılmaması konusundaki kabul edilemez ısrarı, profesyonelliğiyle çelişiyor. Eski önemsiz konulardan bazılarının UAEA sekreterliği tarafından büyütüleceğinden endişe ediyorum” dedi. Grossi’nin söz konusu rapordaki açıklamalarına ilişkin ‘Abartılı, profesyonellikten uzak ve gerçekçi değil’ ifadelerini kullanan Garipabadi, UAEA’yı meseleyi siyasallaştırmaktan kaçınmaya çağırdı. Aynı zamanda en az 20 yıldır az miktarda malzemenin bir ülkenin nükleer programının barışçıl doğasını nasıl etkileyebileceğini sorguladı.
İran, Grossi'nin Tahran'a yaptığı son dakika ziyareti sırasında,  uzun bir gecikmenin ardından UAEA’nın, nükleer programının bazı hassas alanlarını izleyen araçlarına erişimine izin vermişti. Müfettişler, güvenlik kameralarındaki hafıza kartlarını, planlanan tarihin en az iki hafta ardından değiştirecek.
Tüm bu ilerlemelere rağmen söz konusu şüpheli faaliyetler hakkında yanıtlar almakta ısrar eden UAEA, İran'a olan güven eksikliğine ve Tahran'ın İran'ın dünyanın çoğu ülkesinde temel izleme operasyonlarını garanti eden Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT) kapsamında, tüm geçmiş faaliyetleri hakkında şeffaf olmadığını vurugluyor. 2015 tarihli nükleer anlaşma, İran'ın nükleer faaliyetlerinin çok daha sıkı ve daha karmaşık bir şekilde izlenmesine olanak sağlıyor.
Tahran geçtiğimiz şubat ayında , NPT kapsamında hassas faaliyetlerin daha detaylı izlenmesine izin veren ek protokolü askıya almıştı.

 


Aile içi şiddet dünya genelinde her 10 dakikada bir kadını öldürüyor

 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
TT

Aile içi şiddet dünya genelinde her 10 dakikada bir kadını öldürüyor

 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)
 Kadınlar, Berlin'deki Brandenburg Kapısı önünde Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü anma protestosuna katıldı (AP)

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bugün yayınlanan istatistiklere göre, 2023 yılında dünya genelinde en az 85 bin kadın ve kız çocuğu, çoğunluğu aile üyeleri tarafından olmak üzere, kasten öldürüldü ve kadın cinayetlerinin “önlenebilir” seviyesinin “endişe verici” olduğu belirtildi.

Viyana'daki Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve New York'taki BM Kadın Birimi tarafından hazırlanan bir raporda, 2023 yılında öldürülen 85 bin kadının yüzde 60'ının, yani her gün ortalama 140 ya da her on dakikada bir kadının, “kocalarının ya da diğer aile üyelerinin” kurbanı olduğu belirtilerek, kadınlar için “evin en tehlikeli yer olmaya devam ettiği” kaydedildi.

Raporda, bu olgunun "sınırları aşarak tüm sosyal grupları ve yaş gruplarını etkilediği" ifade edilerek, Karayipler, Orta Amerika ve Afrika'nın en çok etkilenen bölgeler olduğu, ardından bu bölgeleri Asya'nın takip ettiği belirtildi.

Amerika ve Avrupa kıtalarında kadın cinayetlerinin çoğunluğu hayat arkadaşları tarafından işlenirken, dünyanın geri kalanında çoğu vakada katilleri aile bireyleri oluşturuyor.

Bazı ülkelerdeki verilere göre, birçok mağdur ölmeden önce fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete maruz kaldıklarını bildirdi. Raporda, örneğin "ihtiyati tedbirler ve adli emirler" yoluyla "birçok cinayetin önlenebileceği" ortaya çıktı.

BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin (UNODC) 107 ülkeden aldığı rakamları analiz ettiği rapora göre, bir eğilimin tespit edilebildiği bölgelerde kadın cinayeti oranı 2010 yılından bu yana sabit kalmış veya çok az bir düşüş göstermiştir; bu da bu tür şiddetin “sosyal uygulamalara ve normlara kök saldığını” ve ortadan kaldırılmasının zor olduğunu göstermektedir.

Şarku’l Avsat’ın rapordan aktardığına göre, birçok ülkede gösterilen çabalara rağmen “kadın cinayetleri endişe verici düzeyde.” Ancak BM Kadın Birimi İcra Direktörü'nden alıntı yapılan bir basın açıklamasında, bu gerçeğin "kaçınılmaz bir kader olmadığı" ve ülkelerin yasama yönünü güçlendirmesi ve veri toplama sürecini iyileştirmesi gerektiği vurgulandı.