Suriye: Süveyda’da gerginlik tırmanırken, Dera’da uzlaşma anlaşmalarının kapsamı genişliyor

Şam yönetimi Dürzi nüfusun yoğunlukta olduğu Süveyda ilinde istikrarı sağlamak için müdahalede bulunmayı teklif etti.

Süveyda kentinde muhalif Onurlu Adamlar Hareketi unsurları (Süveyda 24)
Süveyda kentinde muhalif Onurlu Adamlar Hareketi unsurları (Süveyda 24)
TT

Suriye: Süveyda’da gerginlik tırmanırken, Dera’da uzlaşma anlaşmalarının kapsamı genişliyor

Süveyda kentinde muhalif Onurlu Adamlar Hareketi unsurları (Süveyda 24)
Süveyda kentinde muhalif Onurlu Adamlar Hareketi unsurları (Süveyda 24)

Suriye’de Dürzi nüfusun yoğunlukta olduğu Süveyda kentinde, bölge sakinlerinden oluşan ve güvenlik birimlerine bağlı hareket eden yerel gruplar ile Liva Suriye Partisi’ne bağlı Terörle Mücadele Gücü arasında karşılıklı adam kaçırma eylemlerinin yaşanması ve Karya beldesinde bir kişinin yaşamını kaybetmesinin ardından gerginlik tırmanmaya başladı. Süveyda’nın komşusu Dera kentinde ise Rus ordusu uzlaşma anlaşmalarının kapsamını genişletiyor.
Süveyda’daki taraflar önceki gün (çarşamba) kaçırdıkları kişileri karşılıklı olarak serbest bırakma ve aralarındaki gerginliği sonlandırma hususunda anlaşmaya varmalarına rağmen Onurlu Adamlar Hareketi, Süveyda’da Suriye rejimine bağlı güvenlik teşkilatlarının kentteki yerel grupların elindeki silahları çekme, gruplara bağlı unsurları yargılama veya kentten çıkarma konusundaki şartlarının yerine getirilmesini talep etmeye devam ediyor.
Süveyda’daki Onurlu Adamlar Hareketi dün kentte vatandaşları tutuklayan veya adam kaçıran çetelere mensup olmakla suçlanan kişilere baskın düzenledi. Hareket unsurları baskın sırasında Süveyda kentinin kuzeyindeki Atil beldesi çevresinde ve kentin farklı bölgelerin yoğun bir şekilde konuşlandı.
Muhalif Süveyda 24 Ağı Yazı İşleri Sorumlusu Reyyan Maruf, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Onurlu Adamlar Hareketi çarşamba günü Askeri Güvenliğin Süveyda şubesini kuşattı. Hareket, bu şubeyi, kentin sakinlerinden şubeye mensup olan kişilerin sivillere karşı yaptığı ihlalleri ve davranışların üzerini örtmek ve onlara koruma şemsiyesi sağlamakla suçluyor” dedi.
Şubenin kuşatılması, Hareketin salı günü yaptığı açıklamada Süveyda’daki Askeri Güvenlik’e bağlı tüm şubelerden, şehrin içinde kendilerine bağlı ‘militanlara ve çetelere’ sağladığı koruma şemsiyesini kaldırmasını, bu kişilerin adalet önünde yargılanmalarını, sivillere yönelik saldırılarda ve işledikleri ihlallerde kullandıkları güvenlik kartlarının ve silahlarının alınmasını veya Süveyda dışına çıkarılmalarını talep etti.
Hareket’in çarşamba günü yaptığı kuşatma ise Askeri Güvenlik’e bağlı şubelerin kentte desteklediği yerel grupların sivillere karşı saldırgan davranışlara ve ihlallere devam etmesinin ardından geldi. Muhaliflerin aktardığına göre, Askeri Güvenlik’e bağlı Raci Falhut Grubu Şam-Süveyda yolundan geçen sivillere karşı ihlallerde bulunarak, kentin içerisinde silahlı devriye faaliyeti icra etti. Ayrıca Askeri Güvenlik’e bağlı silahlı yerel grupların Atil beldesi yakınında Şam-Süveyda yolunu kesmesi üzerine Raci Falhut Grubu Kanavat ve Selim beldeleri üzerinden Şam’a ulaşan alternatif bir yol açtı ve burada güvenlik noktası kurdu. Raci Falhut Grubu’nun Atil beldesini karargah olarak kullandığı belirtiliyor.
Aktivistler Onurlu Adamlar Hareketi’nin hamlelerinin, Liva Suriye Partisi’ne bağlı Terörle Mücadele Gücü ile Askeri Güvenlik’e bağlı Raci Falhut Grubu’nun aksine tarafsız olduğunu belirterek, Hareketin son hamlesinin söz konusu grupların sivillerin ve kentin güvenliğine zarar veren davranışlarında ısrar etmesinin ardından geldiğine dikkat çekiyor.
Hareket, söz konusu gruplar için sunduğu şartları geri çekmesi için yapılan girişimleri kabul etmediğini ve şartlarına bağlı kaldığını vurgulayarak, Atil bölgesini kuşatma altına aldı. Nitekim Atil’in ileri gelenleri de Raci Falhut Grubu’nun ihlallerini reddettiklerini ve belde sakinlerinin silahlı gruplar arasındaki gerginlik ve çatışmalardan uzak tutulması gerektiğini dile getiriyorlar.
Özel bir kaynak, Onurlu Adamlar Hareketi ile Süveyda’daki Dürzi din adamlarının Suriye rejiminin bir askeri yetkilisi tarafından telefonla arandığını bildirdi. Kaynağa göre yetkili, rejim güçlerinin meseleye müdahale etmeye ve bu grupları kontrol altına almaya hazır olduğunu ifade ederek, grupların Askeri Güvenliğin şubelerine bağlı olmadıklarını söyledi. Bununla birlikte Süveyda’da konuşlu grupların unsurları, Suriye rejimine bağlı Askeri İstihbarat mensubu olduklarını iddia ettikleri güvenlik kartları taşıyor.
Süveyda’daki Şeyh Hikmet el-Hicri’yi temsilen kurulan Dürzi Cemaati Ruhani Başkanlığı, dün yayınladığı açıklamada, iç savaşa karşı uyardı. Birlik olma çağrısı yapılan açıklamada, “Dağın tüm evlatları bir üzüm salkımı ve bir ordu gibidir. Onlar hiç kimsenin halkının katili olmasını istemiyorlar. Bu toprakların, kim olursa olsun yabancı saldırganlara ve bozgunculara karşı herkesin bir olmasına ihtiyacı var. El-Akil Şeyhi Yusuf Cerbu, kentin tanık olduğu son olaylar ve çatışmalar ile dış gündemlerin kentteki durumu kaşımasının ardından Suriye devlet otoritesinin Süveyda’da hakim kılınması ve bu otoritenin rolünü tam bir şekilde yerine getirmesi gerektiğini vurguladı. Onurlu Adamlar Hareketi’nin resmi internet sayfasında yer alan videoda hareket hakkında verilen bilgilere göre Süveyda’da en büyük silahlı grup olarak bilinen ve halkın desteğini alan Hareketin saflarının çoğu, Dürzi cemaati mensuplarından oluşuyor ve herhangi bir dış aktöre bağlı değil. Hareket ülkede iç savaşın patlak vermesinden sonra 2013’te Şeyh Vahid el-Albus başkanlığında kuruldu. Kuruluşundan bu yana rejimin Süveyda’da yürüttüğü operasyonlara destek vermeyen ve aynı zamanda karşı gelmeyen Hareket “Toprak ve Namusu Koruma” ile “Dürzi Cemaatin Evlatlarının Korunması” sloganlarını kullanıyor. Hareketin güçleri savaşmak için daha önce başka bir şehir veya ülkeye de gitmedi. Filistin’deki Dürzi cemaatinden destek alıyor.
Süveyda’nın komşusu Dera kentinde ise Rus askeri heyet ve rejime bağlı Güvenlik Komitesi çarşamba günü Dera’nın batısındaki El-Muzeyreb beldesine girdi. Bu gelişme, Rusların daha önce sunduğu yol haritasındaki maddelerin uygulanması kapsamında geldi. Rus askeri heyet ve Komite, askerlik hizmetini yerine getirmeyen sivil veya savaşçılardan durumlarının karara bağlanmasını ya da ellerindeki hafif ve orta ağırlıktaki silahları teslim etmeyi isteyenlere yönelik beldede uzlaşma çalışmalarını yürütmek amacıyla belediye binasında bir merkez açtı. Beldedeki hükümet binalarına Rus ve Suriye bayrakları asıldı. Aynı adım daha önce El-Yaduda beldesinde de atılmıştı.
Aktivistler 4. Tümen’in son askeri faaliyetlere katılmayı reddeden tümen unsurları ile Dera’nın batı kırsalında daha öne uzlaşma anlaşması yapan komutanların, kendilerine verilen güvenlik kartları ile silahlarını teslim etmelerini ve El-Yaduda ve El-Muzeyreb beldelerinde açılan uzlaşma merkezlerine giderek durumlarının karara bağlanmasını talep ettiğini bildirdi. Bu unsurların daha çok Yermuk Havzası bölgelerinde bulundukları belirtiliyor. Aktivistler kabul edilen Rus yol haritasının uygulaması kapsamında Rusya ve rejim temsilcilerinin Tafas’tan sonra Yermuk Havzası’ndaki bölgeleri içine alan El-Cidur bölgeelri ile Dera’nın batı ve kuzeybatı kırsalında yer alan Casim kenti ve Anhal bölgesine gitmesini beklediklerini belirtti.
Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Rusya Federasyonu’nun temel rolüyle birlikte Dera kentinin güneybatısında barışçıl normalleşme sürüyor. Nitekim uzlaşmayı reddeden militanlar (kentten) ayrıldı ve aileleriyle birlikte muhaliflerin kontrolündeki bölgelere doğru yola çıktılar. Geriye kalanlar silahlarını teslim ediyorlar ve durumlarının karara bağlanması için özellikle bu amaçla kurulan resmi merkezlere gidiyorlar. Dolayısıyla Suriye Arap Cumhuriyeti’nde sivil haklarını geri alıyorlar ve barışçıl bir şekilde çalışma fırsatı elde ediyorlar. Tehlikeli suçlar işleyenler hariç herkes, Suriye hükümetinin kendilerine tanıdığı af hakkından yararlanıyor” ifadeleri kullanıldı.
Rus askeri polisler ile Suriye askerlerinin sokaklarda devriye gezdiği ve yolları kontrol etmek için kontrol noktaları kurduğu aktarılan açıklamada, Rus ve Suriyeli askerlerin sabotaj eylemlerini durdurmak ve çatışmaları önlemek için eski militanlara karşı gerekli önlemleri aldıkları belirtildi.



Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
TT

Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)

Akil Abbas

Irak seçimlerinin sonucu önceki genel seçimlerin çoğundan farklı olarak, bu kez açık ve net bir kazanan ortaya çıkardığı için dikkat çekici ve belirleyiciydi. Seçimlerin kazananı çeşitli seçim listeleriyle “Koordinasyon Çerçevesi”ydi. Seçimleri yönetmekten sorumlu Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından açıklanan sonuçlara göre Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin başkanlığını yaptığı liste de dahil olmak üzere, Koordinasyon Çerçevesi’nin çeşitli seçim listeleri 180'den fazla sandalye kazandı.

Çerçeve’nin güçlü seçim performansının işaretlerinden biri, 46 sandalye kazanan Sudani’nin “Yeniden İnşa ve Kalkınma Koalisyonu” listesinin, Koordinasyon Çerçevesi ile rekabet etme fikrinden vazgeçerek hızla bu yapıya entegre olmasıydı. Bu durum bilhassa Koalisyon’un, desteklediği ve aday gösterdiği başbakanların seçimlere katılmak için siyasi ittifaklar kurmalarını engelleyen bir taahhütte bulunmalarını şart koşan Çerçeve’nin isteklerine karşı kurulmuş olduğu göz önüne alındığında oldukça önemliydi. Çerçeve’nin bu şartının arkasında, başbakanların kendi siyasi güçlerini oluşturmalarını ve Şii oylarının çok sayıda rakip arasında dağılmasını önlemek yatıyor.

Bu halk desteği değil sadece bir seçim zaferidir

Ancak, bu seçim zaferini bazı Koordinasyon Çerçevesi gruplarının pazarlamaya çalıştığı yapay bağlamda değil, doğru ve dolaysız bağlamında anlamak önemlidir. Bu zafer, çeşitli taraflı yasal, teknik ve mali faktörlerin amacına ulaşmasıyla gerçekleşti. İyi yönetim performansıyla veya toplumun olumlu sonuçlarını hissettiği ve bunun sonucunda Koordinasyon Çerçevesi'ni seçimlerde ödüllendirdiği yönetişimdeki net bir iyileşmeyle ilgisi yoktu.

2023'te Koordinasyon Çerçevesi iktidarda olanlar başta olmak üzere, cömertçe harcama yapabilecek mali imkanlara sahip büyük partilerin çıkarlarına hizmet eden, daha küçük ve mali açıdan dezavantajlı partileri ise dışlayan adaletsiz bir seçim yasasını meclisten geçirdi.

Buna ilave olarak birçok gözlemcinin belirttiği gibi, bu etkili partiler tarafından seçim merkezlerinin önünde bile yaygın olarak oy satın alınması söz konusuydu. Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Ayrıca bu etkili partiler, ülke çapında başarılı kampanyalar yürütebilecek devasa, pahalı ve deneyimli kampanya aygıtlarına da sahip.

Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı

Irak'ta “Sivil Güçler” olarak adlandırılan muhalif güçler, bu avantajların hiçbirine sahip değil; bu da onları neredeyse her seçimde yapısal olarak zayıf bir konumda bırakıyor. Bu güçler, tek çatı altında birleşme ve sınırlı seçim etkisine sahip, sınırlı bir elit kitleye hitap eden mevcut muhalif söylem yerine, sıradan Iraklıların dikkatini çekecek net bir muhalif seçim söylemi oluşturmakta sürekli yetersiz kaldığı için daha da zayıflıyor.

Sivil Güçler ayrıca bu seçimlere yönelik boykottan da zarar gördü. Zira seçimleri boykot edenler genellikle iktidarın dizginlerini elinde tutan muktedir partilerden memnun değiller ve bu nedenle mantıksal olarak, oy kullansalar muhalefet partilerine oy verme olasılıkları daha yüksek olurdu. Yüksek Seçim Komisyonu ise uluslararası standartlara aykırı ve hatalı bir formül kullanarak seçimlere katılım oranını (yüzde 56) şişirmeye devam ediyor. Seçim Komisyonu, oy kullanma oranlarını, oy kullanma hakkına sahip Iraklıların toplam sayısı yerine, kayıtlı seçmenlerin sayısına göre fiilen oy kullanan seçmenleri sayarak hesaplıyor.

Seçim sonrası hesaplar

Koordinasyon Çerçevesi’nin halihazırda yaşadığı ve iktidardaki tekeline herhangi bir rakibin olmadığı anlamına gelen zafer coşkusunun ötesinde, en zorlu meydan okumalar hükümetin kurulmasının ardından yakında başlayacak. Yeni hükümetin, Koordinasyon Çerçevesi’nin kontrolü altındaki yeni meclis tarafından, alışıldık ve “tek sepet” anlaşması olarak bilinen kota anlaşması yoluyla hızla onaylanması bekleniyor. Yani üç başkanlık (meclis, hükümet ve cumhurbaşkanlığı) için adayların aynı anda kabul edileceği ve onaylanacağı tahmin ediliyor. Bu süreç ayrıca Şii, Sünni ve Kürt siyasi grupları arasında, üç başkanlık pozisyonu için adayları ve diğer yüksek mevkilerin kota sistemine göre nasıl dağıtılacağını belirleyecek “büyük bir siyasi anlaşma” yapılmasını da içeriyor. Buna ek olarak, söz konusu gruplar arasındaki siyasi anlaşmaya dayanarak kurulacak hükümetin programı da belirlenecek (bu, hükümet kurulduktan sonra nadiren uyulan, ancak bu grupların seçmenlerine ihtiyaçlarının dikkate alındığı konusunda güvence vermek için halkla ilişkiler açısından faydalı bir anlaşmadır).

Çoğunluğu elde ettiği seçim zaferiyle, Çerçeve, gelecekte kendisine bir zorluk oluşturmayacak veya kendisinden bağımsız hareket edemeyecek, tamamen kontrolü altında, ona boyun eğmiş zayıf bir başbakan geleneğini yerleştirme yolunda ilerliyor (bu bağlamda, Ekim 2020 protestolarının devirdiği eski Başbakan Adil Abdulmehdi, Çerçeve’nin aradığı ideal model sayılıyor, ancak Sudani'de bu aradığını bulamadı). Çerçeve, Sudani'nin görev süresini ister yeni ve daha sıkı koşullar altında uzatmaya karar versin, ister yeni bir başbakan seçsin ki bu şu anda daha muhtemel görünüyor, yeni hükümet ve onu destekleyen Çerçeve, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması ve İslam Cumhuriyeti'nin Irak'taki baskın etkisine son verilmesi gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı.

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle) ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle)

Yeni hükümet, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı

Önümüzdeki günlerde ABD Başkanı’nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya Bağdat'ı ziyaret edecek. Başkan Donald Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı ayrıntılı paylaşımdan da açıkça görüldüğü gibi, fraksiyonların dağıtılması konusunu gündeme getirecek. Savaya paylaşımında, Irak'ın silahın devletin elinde toplanması konusunda bir yol ayrımında olduğunu, Irak devletinin ekonomik refah beklentileri de dahil olmak üzere gelecekteki başarısının veya başarısızlığının, milis grupları silahsızlandırma gücüne bağlı olacağını belirtti. Irak'taki en önemli İran yanlısı silahlı örgüt olan Nuceba Hareketi'nin liderinin bu açıklamaya yönelik öfkeli tepkisi özellikle dikkat çekiciydi. Genel Sekreteri Şeyh Ekrem el-Kabi, Irak hükümetinin Savaya'nın “açık müdahalesi” olarak nitelendirdiği bu açıklamalarını reddetmemesi halinde, “İslami Direniş'in onu susturacağını ve efendilerine geri göndereceğini” açıkladı.

Washington ile muğlak ilişki

Savaya'nın ülkeye yapacağı beklenen ziyaretin önemi, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Sudani arasında ekim ayında, Irak genel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce yapılan telefon görüşmesinin ardından yayınlanan Amerikan bildirisinde belirtildiği gibi, “İran destekli milislerin silahsızlandırılmasının gerekliliği” ile ilgili Amerikan pozisyonundaki önemli bir boşluğu doldurması olasılığında gizli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu boşluk, Irak'ın bu milisleri dağıtma yönündeki ABD talebine uymaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların ne olacağının bilinmemesinden kaynaklanıyor. Eğer varsa bu sonuçların ne olacağının açıklanması bir fark yaratacak ve Irak'ın resmi tutumunu ve Amerikan talebine nasıl yanıt vereceğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Trump yönetimindeki ABD, şu ana kadar Irak'taki İran nüfuzuna son verme gerekliliği konusunda net ve kararlı (ve önceki yönetimlerin aksine açık) bir dil kullanmakla yetiniyor. Bu nüfuzun temel direği olarak silahlı fraksiyonların dağıtılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ancak, bu doğrudan Amerikan talepleri, netliklerine rağmen Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar.

Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)

Bu doğrudan Amerikan talepleri netliklerine rağmen, Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar

Bu muğlaklık, Irak’ın olası bir reddiyle başa çıkmak konusunda gerçek bir Amerikan planının olmamasından ve ABD'nin ekonomik ve mali baskı uygulamak gibi daha ileri gitmeden siyasi ve medyatik baskısıyla yetinmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu senaryo, Koordinasyon Çerçevesi ve ona bağlı silahlı fraksiyonlar için olduğu kadar, bu çatışmayı büyük bir bekleyişle takip eden İran için de en iyi seçenek olarak kabul ediliyor.

Önümüzdeki yeni Irak hükümetinin kurulmasına kadarki dönemde, belirsiz ABD-Irak ilişkilerinin geleceği, çatışmaya doğru mu ilerleyeceği yoksa mevcut muğlak durumunda mı kalacağı yönünde daha da netleşecektir. Bu durum, özellikle Trump yönetiminin bu ilişkinin geleceğini olumlu veya olumsuz yönde belirleyecek somut adımlar atmadan, siyasi açıklamalar, açık uçlu talepler ve aleni suçlamaların ötesinde Irak için hiçbir planı olmadığı ortaya çıkarsa geçerlidir. Koordinasyon Çerçevesi, iki taraf arasındaki ilişkinin olduğu gibi, yani muğlak, birçok olasılığa açık ve çözümsüz kalmasını istiyor, çünkü bu, İslam Cumhuriyeti ile özel ve haksız ittifakını sürdürmesine olanak tanırken, aynı zamanda Amerikan kayıtsızlığından da faydalanmasını sağlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.