Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarındaki hakem kararları tartışılıyor

Galatasaraylı ve Fenerbahçeli futbolcular maç içerisinde hakem kararlarına tepki gösterdi / Fotoğraf: AA
Galatasaraylı ve Fenerbahçeli futbolcular maç içerisinde hakem kararlarına tepki gösterdi / Fotoğraf: AA
TT

Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarındaki hakem kararları tartışılıyor

Galatasaraylı ve Fenerbahçeli futbolcular maç içerisinde hakem kararlarına tepki gösterdi / Fotoğraf: AA
Galatasaraylı ve Fenerbahçeli futbolcular maç içerisinde hakem kararlarına tepki gösterdi / Fotoğraf: AA

Avrupa futbolunun kulüpler düzeyindeki ikinci önemli organizasyonu UEFA Avrupa Ligi gruplarındaki ilk maçlar tamamlandı.
Turnuvada Türkiye'yi temsil eden Galatasaray ile Fenerbahçe, hem aldıkları sonuçlar hem de ortaya koydukları performansla takdir topladı.
Türk Telekom Stadı'nda İtalyan ekibi Lazio'yu konuk eden Galatasaray, rakibini 1-0 mağlup etse de Slovenyalı hakem Matej Jug'un kararları başta teknik direktör Fatih Terim ve stadyumdaki taraftarlar olmak üzere ekran başındaki taraftarların da tepkisine neden oldu.
Fenerbahçe'nin deplasmanda 1-1 berabere kaldığı müsabakada ise bu kez 90+2. dakikada iptal edilen gol nedeniyle eleştiriler maçın İtalyan hakemi ve VAR'a yöneldi.
Galatasaray’ın galibiyetinin ve Fenerbahçe’nin de berabere kalmasının ardından Türk takımları bir ilki başardı ve 2004'ten sonra ilk kez aynı gün içinde Avrupa’nın beş büyük liginden rakiplerine karşı sahadan yenilgiyle ayrılmadı.
Sezon başında yapılan gençleştirme operasyonunun meyvelerini toplayan ve PSV Eindhoven maçı sonrası çıktığı 9 maçta da yenilgi yüzü görmeyen Galatasaray'ın futbolu da beğeni topluyor.
Öte yandan Pereira yönetiminde sezona giriş yapan Fenerbahçe, Frankfurt ile berabere kalarak namağlup serisini sürdürse de galibiyeti kıl payı kaçırmanın üzüntüsünü yaşıyor.

Bitnel: Berisha'ya odaklandılar, Frankfurtluyu görmediler, penaltı tekrar edilmeliydi
Eski hakemler Deniz Ateş Bitnel ile Seçim Demirel, Galatasaray-Lazio, Frankfurt-Fenerbahçe maçlarındaki tartışmalı pozisyonları Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
FIFA kokartlı eski hakem Deniz Ateş Bitnel, Türk temsilcilerinin Avrupa Ligi'nde oynadığı müsabakaları yöneten hakemlerin Avrupa standartlarında maç yönettiklerini ancak birkaç pozisyonda hata yaptıklarını belirterek, şu yorumu yaptı:
"'Yerde kalan oyunculara dikkat edin, takım arkadaşları topu dışarı atıp oyunu kesmedikçe maçı durdurmayın, kafa kafaya çarpışmalar, ciddi sağlık problemi olmayan pozisyonlar olmadıkça oyunu durdurmayın' deniliyor.  Hakemler de bu talimatı uyguluyorlar. O yüzden çok zevkli maçlar izledik. Özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Süper Lig'den bağımsız çok iyi oynadıklarını söyleyebiliriz. Buradaki tempoya ayak uydurabildiler. Onun dışında hakem yönetimlerini de beğendim."

"Aşil tendonuna bir temas var ama şiddet içermiyor, sarı kart olmalıydı ama hakem vermedi"
Bitnel, Galatasaray'ın Lazio'yu konuk ettiği maçta sarı-kırmızılıların tepkisine neden olan ilk yarıda Halil'in yerde kaldığı pozisyonda sarı kart gösterilmesi gerektiğini söyledi:
"Aşil tendonuna bir temas var ama yükleme ve şiddet içermiyor. Futbol tabiriyle enerji transferi tam gerçekleşmiyor. Bu nedenle sarı kart. Oyuncu yüklense sakatlığa neden olabilecek bir pozisyon olur ve kırmızı kart verilmesi gerekir. Hakem vermedi."
26. dakikada Cicaldau'nun ceza sahası önünde yerde kaldığı pozisyonu da yorumlayan Bitnel, faul çalınması gerektiğini belirtti.

"İkinci sarılarda yüzde yüz olacak diye talimat var"
Bitnel, müsabakanın 2. yarısında Marcao'nun yerde kaldığı ve sarı-kırmızılıların ikinci sarıdan kırmızı kart beklediği pozisyonla ilgili ise şunları kaydetti:
"İkinci sarılarda yüzde yüz olacak diye talimat var. Bu pozisyon kontrolsüz hareket mi, net ayağa basma mı? Son talimatlarda net ayağa basmalarda ikinci sarının verilmesi söyleniyor. Pozisyonda sanki ayağa basma gibi değil de çelme takıyor gibi geldi bana. Dolayısıyla ikinci sarı kart için yetersiz. Atılmaması daha doğru oldu. Zaten Lazio teknik heyeti pozisyon sonrası hemen oyuncuyu saha kenarına aldı."
Fernando Muslera'nın sarı kart gördüğü pozisyonu da yorumlayan Bitnel, "Bariz gol şansından söz edebilmek için topun yönü önemli. Topun yönü sağa doğru açıldı. Oyuncunun yetişme ihtimali çok düşüktü. Dolayısıyla hakemin burada sarı kart olarak değerlendirmesi ve bariz gol şansı olarak görmemesi daha doğru oldu" şeklinde görüş belirtti. 

"Penaltı kararı doğru, en az bir sarı kart gerekiyordu"
Dün geceye damga vuran anlardan en önemlisi ise Fenerbahçe'nin Eintracht Franfurt'a konuk olduğu maçta yaşandı.
Müsabakanın 90+2. dakikasında kazanılan ve Pelkas'ın kullandığı penaltıyı kaleci Trapp çelmeyi başardı. Dönen topu ise bir diğer Fenerbahçeli Berisha gole çevirdi. 
Topun ağlara gitmesinin ardından pozisyona VAR müdahalesi geldi.
Yapılan incelemede Berisha'nın vuruştan önce ceza sahasına girdiği gerekçesiyle gol geçersiz sayıldı anca bu sırada yay içerisindeki Frankfurtlu oyuncunun ihlali dikkatten kaçtı.
Öncelikle kazanılan penaltıda bir yanlışlık olmadığını ve kararın doğru olduğunu söyleyen Bitnel, "En az bir sarı kart gerekiyordu" dedi.

"Berisha'ya odaklandılar, Frankfurtluyu görmediler, penaltı tekrar edilmeliydi"
Penaltı vuruşunda belli kriterler olduğunu aktaran Bitnel, geceye damga vuran hakem kararıyla ilgili şu görüşü paylaştı:
"Hakem kontrollerini yapacak, kalecinin yüzü topa dönük ve bütün oyuncular ceza sahasının dışında olacak. Burada vuruş yapıldığı sırada Fenerbahçeli oyuncu içeri girerek ihlal yaptı. İkincisi de Frankfurtlu oyuncu ceza yayını ihlal etti. Kurala göre 'iki takım oyuncuları çizgi ihlali yapar, vuruş da kaçarsa penaltı tekrar edilir' deniliyor. Kural bu ve kitaba göre atışın tekrar edilmesi lazım." 
Hakemlere ceza sahasında yapılan ihlallerde çok ince düşünülmeden yorum yapılması yönünde talimatlar verildiğini aktaran Bitnel, kural hatası iddialarını şöyle yanıtladı:
Çok bariz olmadığı tüm takımın içeri girmediği pozisyonları çok kurcalamayın deniliyor. Kural gereği top, kaleciden dönüp ihlal yapan oyuncuya gelirse en direkt serbest vuruş oluyor. Hakemler muhtemelen böyle yorumladı. Fenerbahçeli Berisha'ya odaklandılar ve Muhtemelen Frankfurtluyu görmediler. Kural kitabına göre penaltının tekrar edilmesi gerekiyordu. Burada kesinlikle kural hatasından söz edemeyiz, hakem hatası oldu diyebiliriz. 

Demirel: VAR incelemesine rağmen 'tekrar' kararının çıkmamış olması büyük bir hata
Fenerbahçe'nin Frankfurt ile oynadığı maçta uzatma dakikalarında yaşananları değerlendiren Demirel, "Hakemler adına problem yaratan bir pozisyon olmuş" dedi ve şöyle konuştu:
"Topa vurulmadan önce eğer her iki takımdan da oyuncu ihlal yaparsa mutlaka bir atış tekrarı gerekir. Ancak UEFA ve FIFA kurallar üzerinde yorum yaparak hakemlere, 'Gol olsun ya da olmasın her iki takımdan da oyuncu penaltı atışı sırasında içeri girerse, atış da gol olursa, golü verin. İhlali yapan oyuncular topa dokunmadıysa golü iptal ettirmek veya atışı tekrarlatmak göze çok hoş görünmüyor' şeklinde talimatlar veriyor. Dün akşamki maçta penaltı gol olmamış, top dönmüş ve ihlali yapan oyuncuya gelmiş. VAR müdahalesi ile atış tekrar edilmemiş."
"VAR hakemlerinin ihlali yapan Frankfurtlu oyuncuyu görmediklerini düşünüyorum" diyen Demirel, pozisyonla ilgili şu yorumu yaptı:
"Eğer görselerdi muhtemelen tekrar ettireceklerdi. Vuruş gol olsaydı bu tartışmaların hiçbiri konuşulmazdı ve içeriye giren oyuncularla ilgili hiçbir tartışma çıkmayacaktı ama topun dönüp ihlali yapan oyuncuya gelmesi durumu karışık hale getiriyor. Kurala göre kesinlikle atış tekrarı gerekiyordu. Bu kararı hakem verse çok tartışılmaz ama VAR’ın incelemesi sonrası her iki takımdan oyuncunun da içeride olmasına rağmen 'tekrar' kararının çıkmamış olması büyük bir hata. Çünkü kurallar bu konuda açık. 'Topa vurulmadan önce gol olsun veya olmasın her iki takımdan oyuncunun da içeride olduğu durumlarda penaltı tekrar edilir' diyor."
Pozisyonun hakem hatası olduğunu vurgulayan Demirel, sözlerini şöyle noktaladı:
"Bunun bir kural hatası olduğunu düşünmüyorum, maç tekrarı gerektirmez. Hakem hatası olarak değerlendirilebilir."

 


Dünyanın en prestijli bisiklet yarışı Fransa Bisiklet Turu nedir?

En iyi genç sürücüye verilen beyaz formayı giyen Alman Florian Lipowitz, Fransa Bisiklet Turu'nun 18. etabında Col de la Loze'yi tırmanıyor (AP)
En iyi genç sürücüye verilen beyaz formayı giyen Alman Florian Lipowitz, Fransa Bisiklet Turu'nun 18. etabında Col de la Loze'yi tırmanıyor (AP)
TT

Dünyanın en prestijli bisiklet yarışı Fransa Bisiklet Turu nedir?

En iyi genç sürücüye verilen beyaz formayı giyen Alman Florian Lipowitz, Fransa Bisiklet Turu'nun 18. etabında Col de la Loze'yi tırmanıyor (AP)
En iyi genç sürücüye verilen beyaz formayı giyen Alman Florian Lipowitz, Fransa Bisiklet Turu'nun 18. etabında Col de la Loze'yi tırmanıyor (AP)

Adrenalin'den herkese merhaba. Bu hafta şu anda gerçekleştirilen ve dünyanın en prestijli spor organizasyonlarından biri olan Tour de France'i inceleyeceğiz.

Fransa Bisiklet Turu'na geçmeden önce bu etkinliğin bir parçası olduğu yol bisikleti yarışlarına bakalım.

Yol bisikleti yarışı 

Yol bisikleti yarışlarında sporcular genellikle asfalt zeminde uzun mesafeleri yüksek hızlarda kat ediyor. Bu disiplin, bisiklet sporunun en bilinen ve prestijli dalı. En meşhur örneği Tour de France olan bu yarışlarda bireysel performansın yanı sıra takım stratejileri de büyük rol oynuyor. Fiziksel dayanıklılık, taktik ve hız, yol bisikleti yarışlarında kazananı belirleyen unsurlardan bazıları. 
 

cdvfgthyj
Avustralya'lı Ben O'Connor, 18. etabı kazanan bisikletçi oldu (AP) 

Tour de France

Her yıl temmuzda başlayan ve iki gün tatil dahil 23 gün süren Fransa Bisiklet Turu, 21 etaptan oluşuyor. 3 bin 338 kilometre boyunca heyecanın dinmeyeceği organizasyonu bu yıl 23 takımdan 184 bisikletçi katılıyor. 

Bir gazetenin reklam kampanyası olarak başlayan Fransa Bisiklet Turu (Tour de France), artık dünyanın en prestijli bisiklet yarışı. 1903'te L'Auto gazetesinin talebi üzerine genç muhabir Géo Lefèvre, satışları artırmak için 6 aşamalı bir "Fransa Turu" yarışması önerdi.

İlk Tur'a katılan 60 bisikletçi Lyon, Marsilya, Toulouse, Bordeaux ve Nantes şehirlerinden geçip Paris'e geri döndü. Yarış, bitirilebileceğine dair şüphelere rağmen büyük bir sansasyon yarattı. Fakat bu bilinirlik beraberinde tartışmaları da getirdi. 1904'teki turda, 1903 şampiyonu Maurice Garin dahil ilk 4 sırayı alan bisikletçiler hile ve müdahale nedeniyle diskalifiye edildi. Garin bir daha asla kazanamadı ve 1904 şampiyonluğu Henri Cornet'e geçti.

Kaotik başlangıcının ardından Tur, üç haftalık zorlayıcı bir formata kavuştu. Organizatörler Henri Desgrange ve Lefèvre sınırları zorluyordu: İspanya'yla Fransa'yı birbirinden ayıran Pireneler sıradağlarını da yarışa dahil ettiler. Hatta anlatılanlara göre şampiyon Octave Lapize, Tourmalet geçidine tırmanırken organizatörler için "katiller" demiş. Ertesi yıl 2 bin 600 m yüksekliğindeki Galibier dahil Alpleri de eklediler ve mesafeyi 4 bin 800 kilometrenin üzerine çıkardılar. 

1919'da, kaosun ortasında düzeni sağlamak için Desgrange, liderlere ilk maillot jaune (sarı mayo) ödülünü verdi. Bu ödül, L'Auto gazetesinin kağıdının rengiyle uyumlu olduğu için seçildi. O andan itibaren seyirciler sarı mayoyu kimin giydiğine ya da giyebileceğine odaklanıyor ve bu gelenek hâlâ devam ediyor.

Bisikletçilerden saatler önce parkura çıkıp kalabalığı eğlendiren ve yarışın masraflarını karşılayan sponsor araçlarıyla geçit arabalarından oluşan tanıtım konvoyu, Tur'a 1930'da dahil oldu. 

1936 yılındaysa Fransız işçilere ücretli izin zorunlu hale getirildi ve böylece her temmuzda düzenlenen troisième semaine (üçüncü hafta) yarışı yazın bir ritüeli haline geldi.

Yüzyılın ortasına gelindiğinde Fransa Bisiklet Turu, artık ülkenin kültürel dokusunun bir parçasıydı: Dağ yollarında tezahürat yapan kalabalıklar, deniz kenarına yapılan geziler kadar Fransız yazının tipik bir özelliği haline gelmişti. 

fgthyju
Fransız Bernard Hinault ve ABD'li Greg Lemond, 1986'daki Tour de France'ta 18. etabın bitiş çizgisini birlikte geçiyor (Reuters) 

Tour de France, dünya savaşları sırasında düzenlenmedi ancak 1947'den sonra savaş sonrası bir rönesans yaşadı. Fransız bisikletçiler 1940'ların sonu ve 1950'lerde hakimiyet kurarken Louison Bobet, üç kez üst üste kazandı (1953–55). Jacques Anquetil 1960'ların başında 5 şampiyonluk elde etti. Anquetil ve Raymond Poulidor arasındaki rekabet efsanevi hale geldi.

Tur'un en büyük şampiyonları 1970'lerde çıktı. Acımasız yarışları nedeniyle "Yamyam" lakaplı Belçikalı Eddy Merckx, Fransa Bisiklet Turu'nu 5 kez kazandı (1969-72, 1974) ve 34 etap zaferiyle rekor kırdı.

Hakimiyeti çıtayı belirleyen Merckx, genel olarak gelmiş geçmiş en dominant bisikletçi kabul ediliyor. Onun ardından, Tour de France'ı 5 kazanan Fransız Bernard Hinault (1978–85) ve 5 kez üst üste kazanan İspanyol Miguel Indurain (1991–95) geldi. Anquetil, 1960'larda 5 zafer kazanan ilk bisikletçi olmuştu ve bu zaferleri 1957 ile 1964 yılları arasında elde etmişti.

1980'lerde ve 1990'larda Tur daha küresel hale geldikçe, dünyanın dört bir yanından şampiyonlar ortaya çıktı. Amerikalı Greg LeMond üç kez kazandı (1986, 1989, 1990) ve Avrupalı dışından gelen ilk şampiyon olarak yarışın uluslararası statüsünü pekiştirdi.

LeMond'un gelişi ve İspanya, Britanya, Kolombiya, Avustralya ve diğer ülkelerden çıkan şampiyonların sayısının artması, Tur'u kazanmanın artık sadece Fransızlar veya Belçikalıların tekelinde olmadığını açıkça gösterdi. 1990'da LeMond'un üçüncü zaferi, Tur'un gerçek bir "dünya" etkinliği haline geldiğinin kanıtı olarak geniş çapta kutlandı.

Ancak Tour de France'in muhteşem tarihinde skandallar da var. Özellikle doping, bu yarışa defalarca gölge düşüren en büyük unsur. 1998 Festina Olayı, bir dönüm noktasydı. Festina takımının arabasını durduran polis, büyük miktarda yasaklı madde buldu. Birkaç gün içinde Festina takımının tamamı yarıştan ihraç edildi. Bu olay, bisiklet sporunun en iyi takımlarından birinde yürütülen "planlı bir doping programı"nı ortaya çıkardı ve Dünya Dopingle Mücadele Ajansı'nın (WADA) kurulmasını hızlandırdı.

Daha sıkı testler yapılmaya başlansa da bisiklet sporunun güvenilirliği sarsıldı: Özellikle Fransız taraftarlar, 1998'deki kavgaları ve suçlamaları hiç unutmadıkları için yarışlara yeniden güven duymuyor. 

Doping nedeniyle mirası altüst olan en ünlü şampiyonsa Lance Armstrong. Teksaslı sporcu, kanseri yenerek 7 kez üst üste Tour de France'ı kazandı (1999-2005) ve uluslararası bir ikon haline geldi.

Ancak onlarca yıldır süren şüpheler, ABD Dopingle Mücadele Ajansı (USADA) tarafından kapsamlı bir soruşturma açılmasına neden oldu. 2012'de sporun yönetim organı Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI), USADA'nın "spor tarihinin en sofistike, profesyonel ve başarılı doping programı"nın Armstrong'un zaferlerini mümkün kıldığı yönündeki bulgularını resmen kabul etti. Armstrong'un 7 şampiyonluğu da elinden alındı.

fghyjukı
Lance Armstrong, "Beni 1995'e, herkesin doping yaptığı günlere geri gönderseniz muhtemelen yine yapardım" diyor (Reuters)

Dönemin UCI Başkanı Pat McQuaid, kararın ardından "Lance Armstrong'un bisiklet sporunda yeri yok" açıklamasını yapmıştı.

Dopingden yakalanan başka şampiyonlar da var. Örneğin 2010 şampiyonu Alberto Contador, clenbuterol kullanımı nedeniyle bir unvanından mahrum bırakıldı ve çeşitli dönemlerden birçok bisikletçi doping testlerinde başarısız oldu. Doping, Tur'un her dönemini lekeleme tehdidi oluşturan hassas bir konu olmaya devam ediyor.

Güvenlik sorunları da tartışmalara yol açıyor. Dağ inişleri ve dar yollar, kazaların ciddi sonuçlara yol açabileceği anlamına geliyor. 1995'te İtalyan Fabio Casartelli, yüksek hızda bir iniş kazasında trajik bir şekilde hayatını kaybetti ve bu olay, daha sonra kaskların zorunlu hale getirilmesine neden oldu. 

Son yıllarda seyircilerin müdahaleleri de kazalara neden oluyor. Örneğin, 2023 Turu'nda, yola eğilen bir taraftar 15. etapta büyük bir zincirleme kazaya neden oldu: Sarı mayonun favorisi Jonas Vingegaard da dahil Jumbo-Visma takımının bisikletçileri sert bir şekilde düştü ve takım daha sonra yasal işlem başlatmayı bile düşündü.

Polis, coşkulu kalabalık ve bisikletçilerin güvenliğini arasında denge kurmak zorunda: Organizatörler, hayranların parkura geçmemelerini ve tehlikeli duman bombaları kullanmamalarını istese de uzun dağ etaplarını denetlemek, yarış yetkilileri için "sağlık ve güvenlik kabusu" olmaya devam ediyor.

Tur, aynı zamanda siyasi veya sosyal protestolar için beklenmedik bir sahne haline geldi. Dikkat çeken olaylar arasında iklim aktivistlerinin eylemleri de yer aldı. 2022'deki 10. etapta, Dernière Rénovation grubundan birkaç protestocu kendilerini yola yapıştırarak yarışan grubu engelledi ve iklim değişikliği konusunda acil önlem alınmasını talep etti. Yarış, protestocular kaldırılana kadar durduruldu. Bu eylemler dünya çapında manşetlere taşındı ve diğerlerini gelecekteki yarışlarda benzer aksaklıklar yaratmaya teşvik etti. 

Uluslararası politika da yarışta yer buldu: Bu yıl 17. etap boyunca düzinelerce seyirci, bisikletçiler geçerken Filistin bayrakları sallayıp "Özgür Filistin" yazılı pankartlar açtı, sloganlar attı ve İsrail destekli Israel–Premier Tech takımının ihraç edilmesini istedi. Bu takımdaki bir İsrailli bisikletçi kendini güvende hissetmediğinden şikayet etti.

dfghyju
Dieulefit adlı yaklaşık 3 bin nüfuslu bir kasabada mağaza işleten Vanessa Huguenin, Tur'un görünürlüğünden yararlanmak için bu etkinliğin yaklaşık iki aydır planlandığını söyledi (Reuters)

Tour de France gelişmeye devam ediyor. Modern takımlar son derece taktiksel ve genellikle veriye dayalı stratejilerle yönetiliyor. Güç ölçerlerin, aerodinamik analizlerin ve gerçek zamanlı radyo iletişiminin kullanımı, yarışları çok kontrollü hale getirdi. Hatta geleneksellikten yana bazıları bunun yarışın spontanlığını yok ettiği eleştirisinde bulunuyor.

2025'te Groupama-FDJ patronu Marc Madiot, sürekli iletişimin bisikletçileri “uzaktan kontrol ettiğini” ve kaza riskini artırdığını savunarak, yarış radyolarının ve güç ölçerlerin yasaklanmasını önererek tartışmayı yeniden alevlendirdi. Onun yorumları daha geniş bir tartışmayı yansıtıyor: Radyolar olmadan bisikletçiler daha içgüdüsel kararlar almak zorunda kalabilirler ancak takımlar radyoların kazaları veya mekanik arızaları hemen bildirerek güvenliği de artırdığını savunuyorlar.

Yararlanılan kaynaklar: The Guardian, Rouleur, AP, Aspetar, Reuters