Hailey Baldwin: "Justin Bieber'ın karısı" diye anılmaktan rahatsız olmuyorum, yalan değil

Justin Bieber ve Hailey Baldwin, Met Gala etkinliğindeki kıyafetleriyle dikkat çekmişti (AFP)
Justin Bieber ve Hailey Baldwin, Met Gala etkinliğindeki kıyafetleriyle dikkat çekmişti (AFP)
TT

Hailey Baldwin: "Justin Bieber'ın karısı" diye anılmaktan rahatsız olmuyorum, yalan değil

Justin Bieber ve Hailey Baldwin, Met Gala etkinliğindeki kıyafetleriyle dikkat çekmişti (AFP)
Justin Bieber ve Hailey Baldwin, Met Gala etkinliğindeki kıyafetleriyle dikkat çekmişti (AFP)

ABD'li ünlü model Hailey Baldwin, Kanadalı pop yıldızı "Justin Bieber'ın karısı" diye anılmaktan rahatsızlık duymadığını açıkladı. 
Cuma "4D with Demi Lovato" programına katılan Baldwin söz konusu nitelemenin umrunda olmadığını ve ifadenin esasen doğru olduğunu ifade etti. 
People'ın aktardığına göre 24 yaşındaki Baldwin, 29 yaşındaki Lovato'ya şunları söyledi:
"Gerçekten çok tanınan biriyle evlendiğinizde, pek çok kişinin size 'Ah evet filancanın karısı' diyeceğini de kabul edersiniz. Bu beni rahatsız etmiyor."
Şimdi 27 yaşında olan Justin Bieber'la Eylül 2018'de evlenen Baldwin sözlerini şöyle sürdürdü:
"Günün sonunda birinin, 'Ah sen Justin'in karısısın' demesi beni rahatsız etmiyor. 'Evet Justin'in karısıyım!' Çünkü yalan değil."
Baldwin kendisine yapıştırılan etiketten rahatsızlık duymasa da sadece bu şekilde anılmaktan hoşlanmadığını da ekledi: 
"Diğerlerinin bunu evirip çevirip, 'Eğer onun karısı olmasaydın kimse seni tanımazdı' demesi beni rahatsız ediyor. Çünkü buna katılmıyorum. Üzgünüm ama katılmıyorum. Kendi iş bağlantılarım var, kendi işlerimi yapıyorum ve kendi paramı kazanıyorum."
Justin Bieber ve Hailey Baldwin pazartesi Met Gala etkinliğindeki kırmızı halıda boy gösterdiğinde Bieber'ın eski sevgilisi Selena Gomez'in hayranları, "Selena" tezahüratı yapmıştı. Gomez'le inişli çıkışlı bir ilişkisi olan Bieber, ünlü şarkıcıyla 2018'de ayrılmıştı. Bieber'ın sloganları umursamadığı video YouTube'da viral oldu. 
Independent Türkçe, People, Page Six



Bütün canlıların ölünce sönen tuhaf bir parıltı yaydığı tespit edildi

Fotoğraf: Pexels
Fotoğraf: Pexels
TT

Bütün canlıların ölünce sönen tuhaf bir parıltı yaydığı tespit edildi

Fotoğraf: Pexels
Fotoğraf: Pexels

Tıbbi teşhiste güçlü bir yeni aracın önünü açabilecek yeni bir araştırmaya göre, tüm canlı varlıkların canlılıkla bağlantılı olarak yaydığı tuhaf parıltı, öldüklerinde kayboluyor.

Yaşam formları, esasen metabolizmanın yaşamı sürdüren süreçleri beslediği karmaşık biyokimyasal laboratuarlardır.

Bu metabolizmanın yan ürünlerinden biri, reaktif oksijen türleri yani ROS adı verilen, yüksek oranda reaktif oksijen içeren bir grup molekül.

Kanada'daki Calgary Üniversitesi'nden araştırmacılar aşırı ROS üretiminin, oksidatif stres diye bilinen sürece yol açabileceğini ve bunun da vücuttaki kimyasallar arasında, parıltıyla bağlantılı elektron transfer süreçlerini tetiklediğini söylüyor.

The Journal of Physical Chemistry Letters'ta yayımlanan çalışma, farelerde ultra zayıf foton emisyonu (UPE) veya biyofoton emisyonu diye adlandırılan tuhaf parıltıyı belgeliyor.

Araştırmacılar canlı farelerin, yakın zamanda ölen farelere kıyasla kayda değer derecede daha yüksek yoğunlukta UPE yaydığını saptadı.

Buna karşılık bitkilerdeki UPE, sıcaklık değişiklikleri, yaralanma ve kimyasal işlemler gibi stres faktörlerine maruz kalma durumuna göre değişiklik gösteriyor.

Önceki çalışmalar, insan gözüyle görülemeyen son derece düşük yoğunluklu ışığın kendiliğinden salınmasıyla tanımlanan bu parıltının kaynağının ROS olabileceğini öne sürüyor.

200 ila 1000 nanometre aralığındaki spektrumda yer alan bu soluk ışık, tek hücreli organizmalar ve bakterilerden bitkilere, hayvanlara ve hatta insanlara kadar tüm yaşam formlarında gözlemleniyor.

Ancak ölüm ve stresin UPE üzerindeki etkisi hakkında pek bir şey bilinmiyor.

Son çalışma, canlı ve ölü hayvanlardaki bu parıltıyı karşılaştırırken, bitkilerde sıcaklık, yaralanma ve kimyasal işlemlerin UPE üzerindeki etkilerini görselleştirdi.

Bilim insanları, çevredeki ışığın etkisini ortadan kaldırmak için karanlık bölmeler geliştirerek bitki ve hayvanları özel kamera sistemleriyle görüntüledi.

Her iki grup da 37 derece vücut sıcaklığına sahip olmasına rağmen canlı farelerin güçlü bir ışık yaydığını, ötenazi uygulanan farelerden gelen soluk parıltınınsa neredeyse söndüğünü tespit ettiler.

Bilim insanları çalışmada, "Araştırmamız, canlı ve ölü farelerin UPE'si arasında önemli bir fark olduğunu ortaya koydu" diye belirtiyor.

Bitkilerde sıcaklık ve yaralanmalardaki artışın, UPE yoğunluğunda yükselmeye neden olduğunu gözlemledik.

Kimyasal işlemler de bitkilerin ışık yayma özelliklerini değiştirdi.

Araştırmacılar, bitkilerin yaralı bölgelerine lokal anestezik benzokain uygulandığında, test edilen bileşikler arasında en yüksek emisyonun görüldüğünü söylüyor.

Bulgular, UPE'nin hayvanlarda canlılığın ve bitkilerde stres tepkisinin hassas bir göstergesi olabileceğini ortaya koyuyor.

Bilim insanları bu çalışmanın gelecekteki araştırmalar ve klinik teşhisler için UPE görüntülemenin geliştirilmesine katkı sağlamasını umuyor. Araştırmacılar, "UPE görüntüleme, hayvanlarda canlılığın ve bitkilerin strese verdiği tepkilerin invazif olmayan, etiket gerektirmeyen bir şekilde görüntülenmesine olanak sağlıyor" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe