Bilim insanları bu soruya yanıt arıyor: Kovid-19 aşılı marul mümkün mü?

ABD Ulusal Bilim Vakfı, projeye 500 bin dolar (yaklaşık 4 milyon 500 bin TL) hibe etti (Fotoğraf: Temsili / AFP)
ABD Ulusal Bilim Vakfı, projeye 500 bin dolar (yaklaşık 4 milyon 500 bin TL) hibe etti (Fotoğraf: Temsili / AFP)
TT

Bilim insanları bu soruya yanıt arıyor: Kovid-19 aşılı marul mümkün mü?

ABD Ulusal Bilim Vakfı, projeye 500 bin dolar (yaklaşık 4 milyon 500 bin TL) hibe etti (Fotoğraf: Temsili / AFP)
ABD Ulusal Bilim Vakfı, projeye 500 bin dolar (yaklaşık 4 milyon 500 bin TL) hibe etti (Fotoğraf: Temsili / AFP)

Bilim insanları ıspanak ve marul gibi bitkileri bazı Kovid-19 aşılarında da kullanılan Mesajcı RNA (mRNA) teknolojili aşılara dönüştürmeye çalışıyor.
Hücreler arasında genetik talimatları taşıyan moleküle mRNA adı veriliyor.
Büyüme, enerji üretimi ve hastalıklara karşı savunma gibi hücresel işlevler için vücut, proteinlere ihtiyaç duyuyor. mRNA, hücrelerin işte bu proteinleri sentezleyebilmesi için gerekli bir şifre taşıyor.
mRNA aşı teknolojisinde laboratuvarda üretilen bir mRNA dizisi vücuda enjekte ediliyor. Bunların ilettiği şifreyi alan hücreler, aslında "kendinden olmayan" protein parçaları oluşturmaya başlıyor.
Kaliforniya Riverside Üniversitesi'nden uzmanların yürüttüğü araştırmada, mRNA'lı DNA'nın, bitki hücrelerine yerleşip kendisini burada kopyalaması isteniyor.
Projenin başarıya ulaşması, bitkilerin vücutta geleneksel bir aşı gibi mRNA üretebileceği anlamına geliyor.
Araştırmayı yöneten Kaliforniya Riverside Üniversitesi Botanik ve Bitki Bilimleri Bölümü'nden Juan Pablo Giraldo şöyle konuştu:
"İdeal olan bir bitkinin, bir kişiyi aşılamak için yeterli mRNA'yı üretmesi."
Giraldo, en nihayetinde çiftçilerin de en mRNA'lı bitkileri kendi tarlalarında yetiştirebileceğini düşünüyor.

Peki mRNA bitkilerde nasıl çoğalacak?
Bitkilerde mRNA'nın çoğalmasının anahtarı kloroplastlar. Yalnızca bitki hücrelerinde bulunan bu organeller, fotosentezde önemli rol üstleniyor. Giraldo bitkilerin güneş ışığını, karbondioksiti ve suyu enerjiye dönüştürdüğü fotosentez denen kimyasal reaksiyon sürecinin başka sonuçları da olduğunu söyledi:
"Kloroplastlar, bitkinin büyümesini sağlayan şeker ve diğer molekülleri üreten güneş enerjisiyle çalışan küçük fabrikalar, istenen molekülleri elde etmek için kullanılmayan kaynaklardır."
Zira Giraldo'nun önceki araştırmaları kloroplastların, yabancı genetik materyal uygun şekilde bitki hücresine gönderildiği takdirde bunları kopyalayabildiğini göstermişti. Ancak bu sadece, söz konusu materyal uygun koruyucu maddeyle kaplıysa gerçekleşebiliyor.
Bunun için nanoteknolojiye ihtiyaç duyan Giraldo da nanomühendislik uzmanı Nicole Steinmetz'le işbirliği yaptı.
Steinmetz çalışma hakkında şöyle konuştu:
"Fikrimiz, bitkilere gen aktarımı için doğal olarak oluşan nanopartikülleri yani bitki virüslerini yeniden kullanmaya dayanıyor. Bazı teknikler, nanopartiküllerin kloroplastlara gitmesini ve bunların bitkilere bulaşmamasını sağlamamıza yarıyor."
Independent Türkçe, Jerusalem Post, News Medical



Superman'e ilk bakış: Yıpranmış kostüm dikkat çekti

Superman'in 11 Temmuz 2025'te sinemalarda gösterime girmesi bekleniyor (DC)
Superman'in 11 Temmuz 2025'te sinemalarda gösterime girmesi bekleniyor (DC)
TT

Superman'e ilk bakış: Yıpranmış kostüm dikkat çekti

Superman'in 11 Temmuz 2025'te sinemalarda gösterime girmesi bekleniyor (DC)
Superman'in 11 Temmuz 2025'te sinemalarda gösterime girmesi bekleniyor (DC)

Yeni Superman kostümü resmen görücüye çıktı. Filmin çekimleri devam ederken yazar ve yönetmen James Gunn, Instagram hesabından David Corenswet'in Çelik Adam kostümüyle ilk fotoğrafını paylaştı.

Gunn, paylaşımına "Hazır olun" notunu düşerken filmin vizyon tarihini de ekledi.

Superman'e yıpranmış kostüm

Hayranların fotoğrafta fark edebileceği ilk şey, kostümün epey kirli ve yıpranmış olması. Bu da Superman'in filmde bolca dövüşe karışacağını ve hırpalanacağını gösteriyor.

Gunn, Threads'de yaptığı paylaşımındaysa ilk bakış fotoğrafının "Jess Miglio tarafından sette ve tamamen kamera önünde çekildiğini" ekledi.

Corenswet, ilk kez büyük bir Hollywood filminin başrolünü üstleniyor. Sinema yazarları aktörün, Superman'in yıldızı olarak hayatının en büyük fırsatını yakaladığı görüşünü paylaşıyor.

30 yaşındaki aktör en çok Ryan Murphy'nin yarattığı iki Netflix dizisi The Politician ve Hollywood'daki yardımcı rolleriyle tanınıyor. 

Amerikalı aktörün Superman'den önceki en önemli film rolü, Mia Goth'un başrolünü oynadığı ve Ti West'in yönettiği korku filmi Pearl'dü.

Lois Lane rolünde Rachel Brosnahan

Warner Bros ve DC Stüdyoları aylarca süren seçmelerin ardından Lois Lane rolünü The Marvelous Mrs. Maisel'in Emmy ödüllü yıldızı Rachel Brosnahan'a verdi. 

Nicholas Hoult, Superman'in meşhur kötü adamı Lex Luthor rolünü üstlenirken, Gunn'ın oyuncu kadrosunda ayrıca Skyler Gisondo, Anthony Carrigan, Edi Gathegi, Nathan Fillion ve Isabela Merced de yer alıyor.

James Gunn başlangıçta Superman: Legacy ismiyle vizyona girmesi planlanan filmin adından Legacy kısmının atıldığını açıklamıştı. DC Studios'un eş CEO'su duyuruyu Instagram'dan yaparken aynı zamanda çekimlerin başladığını da teyit etmişti. 

Süper kahraman filmi, Gunn ve eş CEO Peter Safran'ın denetiminde yeniden başlatılan DC Evreni'nin ilk yapımı olacak.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter


Bol yıldızlı aksiyon komedisi hayal kırıklığı yarattı

Gösterime girdiği cuma günü 10,4 milyon dolar hasılat elde eden Dublör'ün başrollerindeki Ryan Gosling'le Emily Blunt'a Aaron Taylor-Johnson, Hannah Waddingham, Winston Duke, Stephanie Hsu ve Teresa Palmer eşlik ediyor (Universal)
Gösterime girdiği cuma günü 10,4 milyon dolar hasılat elde eden Dublör'ün başrollerindeki Ryan Gosling'le Emily Blunt'a Aaron Taylor-Johnson, Hannah Waddingham, Winston Duke, Stephanie Hsu ve Teresa Palmer eşlik ediyor (Universal)
TT

Bol yıldızlı aksiyon komedisi hayal kırıklığı yarattı

Gösterime girdiği cuma günü 10,4 milyon dolar hasılat elde eden Dublör'ün başrollerindeki Ryan Gosling'le Emily Blunt'a Aaron Taylor-Johnson, Hannah Waddingham, Winston Duke, Stephanie Hsu ve Teresa Palmer eşlik ediyor (Universal)
Gösterime girdiği cuma günü 10,4 milyon dolar hasılat elde eden Dublör'ün başrollerindeki Ryan Gosling'le Emily Blunt'a Aaron Taylor-Johnson, Hannah Waddingham, Winston Duke, Stephanie Hsu ve Teresa Palmer eşlik ediyor (Universal)

Ryan Gosling ve Emily Blunt'ın başrollerini paylaştığı aksiyon komedisi Dublör (The Fall Guy) yaz filmleri sezonuna pek de parlak bir başlangıç yapamadı.

David Leitch tarafından yönetilen Universal filmi, Kuzey Amerika'da gösterime girdiği 4 bini aşkın sinema salonundan elde ettiği 28,5 milyon dolarlık hasılatla beklentilerin altında kaldı.

Hafta sonuna girerken, Dublör'ün 30 milyon ila 40 milyon dolar kazanacağı tahmin ediliyordu. 

Filmin yapım maliyeti 140 milyon dolar. Eleştirmenlere göre, Dublör'ün vizyonda kaldığı süre boyunca bütçesini karşılayacak hasılatı kazanabilmesi için uluslararası gişede ilgi görmeye ihtiyacı var. 

1980'lerin aynı adlı televizyon dizisinden uyarlanan Dublör, gösterime girdiği hafta sonunda Kuzey Amerika dışında 25,4 milyon dolar hasılat elde ederek küresel kazancını 65,4 milyon dolara çıkardı.

Film danışmanlık firması Franchise Entertainment Research'ten David A. Gross, "Bu büyük bir aksiyon-komedi için makul bir açılış" dedi:

Aksiyon komedileri ABD dışında da sağlam performanslar sergiliyor ve bu oyuncu kadrosuyla işler iyi olmalı. Maliyetine bakılırsa Dublör'ün uzun bir süre gösterimde kalması gerekecek.

Leitch'in bir önceki filmi Suikast Treni (Bullet Train) gişede benzer durumların üstesinden gelmeyi başarmıştı.

Brad Pitt'i başrolde oynattığı 90 milyon dolar bütçeli aksiyon, 2022 ağustosunda 30 milyon dolarlık açılışla yavaş bir başlangıç yapmış ancak hasılatı ABD'de 130 milyon dolara, dünya genelindeyse 239 milyon dolara ulaşmıştı.

Universal'ın yerel dağıtım başkanı Jim Orr, Dublör hakkında "Bu filmle inanılmaz gurur duyuyoruz" diyerek ekledi: 

Heyecan verici, büyüleyici bir film ve sağlam bir gösterime sahip olacağından hiç şüphem yok.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter, IndieWire


93 yaşındaki aktör meşhur rolüne geri dönmeye yeşil ışık yaktı

Uzay Yolu efsanesi William Shatner, Blue Origin'le uzaya gitmeden önce "Geri dönemezsem de kaybedecek neyim var?" demişti (Paramount)
Uzay Yolu efsanesi William Shatner, Blue Origin'le uzaya gitmeden önce "Geri dönemezsem de kaybedecek neyim var?" demişti (Paramount)
TT

93 yaşındaki aktör meşhur rolüne geri dönmeye yeşil ışık yaktı

Uzay Yolu efsanesi William Shatner, Blue Origin'le uzaya gitmeden önce "Geri dönemezsem de kaybedecek neyim var?" demişti (Paramount)
Uzay Yolu efsanesi William Shatner, Blue Origin'le uzaya gitmeden önce "Geri dönemezsem de kaybedecek neyim var?" demişti (Paramount)

William Shatner, Kanada basınına yaptığı açıklamada, senaryonun kendisini etkilemesi halinde yeni bir Uzay Yolu (Star Trek) projesinde Kaptan Kirk olarak geri dönebileceğini söyledi. 

Martta 93 yaşına giren Shatner'ın yaşı bir sorun teşkil etse de bu, dijital gençleştirme teknolojisinin çözemeyeceği bir şey değil.

Shatner, Global News'a konuşarak Kirk rolüne geri dönmekle ilgili "Bu ilgi çekici bir fikir" dedi. 

Neredeyse imkansız. Ama harika bir rol olsaydı, çok iyi yazılmış olsaydı ve orada olmak için bir neden olsaydı... Sadece bir kameo yapmak için değil karakterin ortaya çıkması için gerçek bir neden olsaydı bunu düşünebilirdim.

Shatner, dijital gençleştirme teknolojisi sayesinde Yıldız Gemisi Atılgan'ın kumandanının genç bir versiyonunu oynayabileceğini öne sürdü.

Shatner, "Bu yüzünüzden yılları siliyor, böylece bir filmde olduğunuzdan 10, 20, 30, 50 yaş daha genç görünebiliyorsunuz" dedi.

Shatner'ın Uzay Yolu'na dönüşüyle ilgili bir başka sorun da Kirk'ün 1994 yapımı Uzay Yolu 7: Yeni Nesil'de (Star Trek Generations) ölmesi. Shatner, bu filmdeki rolüyle ikonik seride son kez görünmüştü.

Ünlü aktör, Kirk'ün bedeninin ve beyninin gelecek nesiller için dondurulmuş olabileceğini ve yıllar sonra yeni bir filmde tekrar canlandırılabileceğini öne sürdü:

Kaptan Kirk'ün beyni burada donmuş durumda. Bir senaryo var. Bakalım geri getirebilecek miyiz, biraz tuz, biraz biber. Ah, şuna bakın. İşte Kaptan Kirk geliyor!

Shatner bu röportajı, yeni biyografik belgeseli You Can Call Me Bill'in tanıtımı için verdi.

Ünlü aktör, 2021'de Jeff Bezos'un Blue Origin gemisinin bir üyesi olarak uzaya yolculuk ederek yörüngeye çıkan en yaşlı kişi olmuştu.

Shatner, ilerleyen yaşına rağmen enerjik kalmasını şöyle açıklamıştı:

İyi besleniyorum, egzersiz yapıyorum, bol bol ata biniyorum.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter, Global News


Yıldız isimden "öpüşme" itirafı: "Kusmak istedim"

Emily Blunt, yeni filmi Dublör'de Ryan Gosling'in oynadığı dublörün eski sevgilisi Jody Moreno'yu canlandırıyor (Universal)
Emily Blunt, yeni filmi Dublör'de Ryan Gosling'in oynadığı dublörün eski sevgilisi Jody Moreno'yu canlandırıyor (Universal)
TT

Yıldız isimden "öpüşme" itirafı: "Kusmak istedim"

Emily Blunt, yeni filmi Dublör'de Ryan Gosling'in oynadığı dublörün eski sevgilisi Jody Moreno'yu canlandırıyor (Universal)
Emily Blunt, yeni filmi Dublör'de Ryan Gosling'in oynadığı dublörün eski sevgilisi Jody Moreno'yu canlandırıyor (Universal)

Emily Blunt, özellikle romantik sahnelerin çekimleri sırasında oyuncu arkadaşıyla uyumsuzluk yaşadığında neler olduğu hakkında açık sözlü davrandı.

30 Nisan'da radyo programı The Howard Stern Show'a konuk olan 41 yaşındaki aktris, filmlerinde oyuncu arkadaşlarıyla nasıl kimya yakaladığını anlattı. Britanyalı oyuncu, sunucu Howard Stern'e birçok kez "hoşlanmadığı insanlarla kimyasının uyuştuğunu" açıkladı.

70 yaşındaki Stern, doğrudan "Kim?" diye sorduğunda Blunt, "Sana söylemeyeceğim" diye yanıt verdi.

"Ruhani bir şey"

Yeni filmi Dublör (The Fall Guy) geçen cuma gösterime giren Blunt, "Kimyamın uyuşmadığı insanlar oldu. Onlarla çalışırken iyi vakit geçirmedim" dedi ve yine de herhangi bir isim vermeyi reddetti.

Blunt, "Bu garip bir şey" diyerek ekledi: 

Bazen gerçekten zahmetsiz bir uyum yakalayabilirsiniz ama bu ekranda karşılık bulmaz. Kimya tuhaf bir şey. Gerçekten şişeleyip satın alamayacağınız ya da satamayacağınız ruhani bir şey. Ya vardır ya da yoktur.

Kendisi gibi oyuncu ve yönetmen John Krasinski'yle evli olan Blunt, "Biriyle doğal bir uyumunuz olduğunda bu daha kolay oluyor" dedi.

Blunt ayrıca, bir rol arkadaşıyla kimyası uyuşmadığında kullandığı bazı taktiklerden de bahsetti. 

Londra doğumlu oyuncu, Stern'e "Herkeste sevdiğim bir şey bulmalıyım. Bir şey bulmalıyım... Tek bir şey olsa bile" dedi. 

"Biri güzel gülüyor olabilir ya da bir başkasının konuşma tarzını beğenirim. Bir diğeri kibardır" diye devam etti.

Blunt, rol arkadaşlarıyla aralarındaki kimyayı ateşleme çabalarına rağmen setteki bazı anların düpedüz iğrenç olduğunu da söyledi.

Stern, "Hiç kusmak istediniz mi?" diyerek Blunt'a sette bir oyuncu arkadaşını öptükten sonra kendini kötü hissedip hissetmediğini sordu. 

"Bazılarından kesinlikle keyif almadım"

Blunt tereddütsüz "Kesinlikle, kesinlikle" diye yanıtlarak ekledi:

Aşırı bir nefret olduğunu söyleyemem ama bazılarından kesinlikle keyif almadım.

Geçen yıl Christopher Nolan imzalı Oppenheimer'daki performansıyla Oscar'a aday gösterilen Blunt, bu filmde Cillian Murphy'yle birlikte kamera karşısına geçmişti.

Blunt'ın diğer meşhur rol arkadaşları arasında Matt Damon, Tom Cruise, Justin Theroux, Chris Evans, Jon Bernthal ve Jason Segel gibi isimler yer alıyor.

Independent Türkçe, Daily Mail, People


Tırmanışçılar, aşırı kalabalık nedeniyle uçurumda mahsur kaldı

Bir sosyal medya kullanıcısı "Tuvaleti gelen ne yapacak?" diye sordu (Xiaohongshu)
Bir sosyal medya kullanıcısı "Tuvaleti gelen ne yapacak?" diye sordu (Xiaohongshu)
TT

Tırmanışçılar, aşırı kalabalık nedeniyle uçurumda mahsur kaldı

Bir sosyal medya kullanıcısı "Tuvaleti gelen ne yapacak?" diye sordu (Xiaohongshu)
Bir sosyal medya kullanıcısı "Tuvaleti gelen ne yapacak?" diye sordu (Xiaohongshu)

Çin'deki tırmanışçılar aşırı kalabalık nedeniyle kayalara tırmanırken bir saati aşkın süre mahsur kaldı.

Çin'in doğusundaki Cıciang'da yer alan Yandang Dağı'na çıkan tırmanışçılar, kalabalık nedeniyle uçurumda beklemek zorunda kaldı.

1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla Pekin yönetiminin 5 günlük tatil ilan etmesi üzerine birçok tırmanışçı adeta dağa akın etti. 

4 Mayıs'ta yaşanan yoğunlukta, aralarında turistlerin de yer aldığı tırmanışçıların, kayalara yerleştirilen demir basamaklarda beklediği görüntüler ülkedeki sosyal medya platformlarında paylaşıldı. 

Ülkede Instagram'ın muadili olarak kullanılan Xiaohongshu'da bir kişi, "Bu çok korkutucu! Benim gibi yükseklik korkusu olan biri orada altına edebilir!" yorumunu yaparken, bir diğeri "Para verseniz bile böyle bir yere tırmanmam" diye yazdı. 

Rotayı işleten Wenzhou Dingcheng Sports Development firmasının yayımladığı açıklamada, yetkililerin tatil yoğunluğunu öngöremediği belirtildi. 

Şirket, bilet kontrollerinin düzgün yapılmadığını ve sahada aksaklık yaşandığını ifade ederek, yığılma nedeniyle tırmanışçıların mahsur kaldığını bildirdi.  

Bazı dağcıların en az iki saat hareket etmeden beklemek zorunda kaldığı fakat daha sonra tüm tırmanışçıların rotayı tamamlamasının sağlandığı aktarıldı. 

Pekin yönetimi, tatilcilerin uğrak noktalarından Yandang Dağı'nın UNESCO Dünya Mirası listesine alınması için 2001'de başvuru yapmıştı.

Şanghay'ın 410 kilometre güneyindeki dağ, UNESCO'nun geçici listesine alınmıştı.

Independent Türkçe, CNN, Laitimes


Parmak çıtlatmak gerçekten zararlı mı?

Çoğu kişi gerginliği azalttığı veya verdiği hissi sevdiği için parmaklarını çıtlatıyor (Pexels)
Çoğu kişi gerginliği azalttığı veya verdiği hissi sevdiği için parmaklarını çıtlatıyor (Pexels)
TT

Parmak çıtlatmak gerçekten zararlı mı?

Çoğu kişi gerginliği azalttığı veya verdiği hissi sevdiği için parmaklarını çıtlatıyor (Pexels)
Çoğu kişi gerginliği azalttığı veya verdiği hissi sevdiği için parmaklarını çıtlatıyor (Pexels)

Keyifli olduğu kadar bağımlılık da yaratabilen parmak çıtlatma, pek çok kişinin günlük yaşantısının bir parçası. Öte yandan bu alışkanlığın artrit gibi eklem problemlerine yol açacağına dair endişeler de var. 

Peki bazılarının çıkan sesten dolayı, bazı kişilerin de rahatlamak için yaptığı parmak çıtlatma alışkanlığı gerçekten zararlı mı?

Çıtlama sesine ne yol açıyor?

Bu sorunun cevabı üzerinde henüz bir fikir birliği sağlanmış değil. Parmak eklemlerindeki kapsülün içinde, nitrojen gibi gazlar içeren sinoviyal sıvı bulunuyor. Bazı uzmanlar sesin, parmakların gerilmesiyle bu gaz kabarcıklarının çözülmesi veya oluşmasından kaynaklandığını düşünüyor. 

2015'te yapılan bir çalışmada parmak çıtlatırken eklemlerde bir boşluk oluştuğu görülmüştü. Araştırmacılar sesin bu boşluğun oluşmasından kaynaklandığını öne sürse de sesin neden bu kadar yüksek olduğuna dair bir açıklama sunmamıştı.

2018'deki başka bir araştırmada da çıkan sesin, bu boşluğun kısmen çökmesinden geldiği iddia edilmişti. Boşluğun tamamen çökmesinin 20 dakika sürdüğü saptanırken, peş peşe parmak çıtlatamamanın bundan kaynaklandığı tahmin ediliyor. 

Parmak çıtlatmak zararlı mı?

Yıllardır yapılan çalışmalarda parmak çıtlatmanın artrit veya osteoartrit gibi eklem hastalıklarına yol açtığına dair kayda değer bir bulgu edinilmedi. 

Fakat bazı araştırmalarda bunun alışkanlık haline gelmesinin ellerde şişkinliğe ve kavrama gücünde azalmaya yol açabildiği öne sürülüyor. 2017'de yapılan bir çalışmada günde en az 5 kez parmaklarını çıtlatan kişilerin avuç içi eklemlerinin etrafındaki kıkırdağının kalınlaştığı bulunmuş fakat kavrama güçlerinde bir gerileme saptanmamıştı. 

Ayrıca bu alışkanlığın etkilerini kendi üzerinde deneyen bir doktor 50 yıldan uzun süre boyunca sol elinin parmaklarını günde en az iki kez çıtlatırken sağ elinde bunu hiç yapmadığını bildirmişti. Bu sürenin sonunda iki elindeki parmaklar arasında bir fark olmadığını ve artrit belirtileri göstermediğini açıklamıştı.

Ancak parmak çıtlatırken dikkatli olmak gerekiyor. Bu hareketin acı veya şişkinliğe yol açmaması gerektiğinden böyle bir durumda doktora görünmekte fayda var. Yeterince sert çekildiğinde parmağın eklemden çıkması veya eklem çevresindeki bağların zedelenmesi mümkün.

Bu alışkanlık nasıl bırakılır?

Parmak çıtlatmanın zararlı olduğuna dair güçlü bir kanıt bulunmamasına karşın bu alışkanlıktan kurtulmak isteyenler olabilir. ABD merkezli sağlık sitesi Healthline'a göre kişinin öncelikle bu hareketin altında yatan nedeni saptaması gerekiyor. 

Pek çok kişi stresle başa çıkmak için parmaklarını çıtlattığından, stres topu veya derin nefes alma gibi farklı yöntemlere başvurmak bu alışkanlığı bırakmayı sağlayabilir. 

Independent Türkçe, National Geographic, Healthline


11 yıllık bekleyiş sona erdi: Gişe canavarı seriye yeni film

2013 yapımı Riddick 3'te Diesel'e Karl Urban, Katee Sackhoff, Matt Nable ve Dave Bautista eşlik etmişti (Universal)
2013 yapımı Riddick 3'te Diesel'e Karl Urban, Katee Sackhoff, Matt Nable ve Dave Bautista eşlik etmişti (Universal)
TT

11 yıllık bekleyiş sona erdi: Gişe canavarı seriye yeni film

2013 yapımı Riddick 3'te Diesel'e Karl Urban, Katee Sackhoff, Matt Nable ve Dave Bautista eşlik etmişti (Universal)
2013 yapımı Riddick 3'te Diesel'e Karl Urban, Katee Sackhoff, Matt Nable ve Dave Bautista eşlik etmişti (Universal)

Vin Diesel, bu yaz Richard B. Riddick rolünü yeniden canlandırmaya hazırlanıyor. Hızlı ve Öfkeli'nin (Fast and Furious) yıldızı, Riddick serisinin 4. filmi olan Riddick: Furya'nın çekimlerine 26 Ağustos'ta başlayacak.

İlk film 2000'de gelmişti

Vin Diesel'i anti-kahraman Richard B. Riddick olarak tanıtan ve 28. yüzyılda geçen Derin Karanlık (Pitch Black) 2000'de izleyiciyle buluşmuştu.

2004 yapımı Riddick Günlükleri (The Chronicles Of Riddick) ve 2013'te gösterime giren Riddick 3'ü (Riddick) takip eden 4. filmin çekimleri Almanya, İspanya ve Britanya'da gerçekleştirilecek.

Furya'da Riddick sonunda, zar zor hatırladığı ve harabeye dönmesinden korktuğu ana gezegenine geri gidecek. Ancak orada, yeni bir canavara karşı varoluş mücadelesi veren başka Furyalılarla karşılaşacak. Riddick, çok geçmeden bunlardan bazılarıyla hayal edebileceğinden çok daha fazla ortak noktası olduğunu keşfedecek.

Diesel, Samantha Vincent'la birlikte filmin yapımcılığını da üstleniyor.

Seride yönetmen değişmedi

Proje, 56 yaşındaki Diesel'i yazar ve yönetmen David Twohy'yle yeniden bir araya getiriyor. Önceki üç Riddick filmini de kaleme alan ve yöneten 68 yaşındaki Twohy, Ridley Scott'ın yeni gerilimi Big Dogs'un senaryosunu yazmayı kısa süre önce tamamladı.

Riddick 4'ün çekimlerine ne zaman başlanacağı belli olsa da filmin henüz bir vizyon tarihi yok.

Diesel'in Hızlı ve Öfkeli serisinin son filminde de başrolde yer alması bekleniyor. Gişe canavarı aksiyonun 2026'da gösterime girmesi planlanıyor.

Independent Türkçe, Variety, Deadline, ScreenRant


Baby Reindeer, Netflix'teki tahtından indirildi

David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu A Man in Full, ortalama 45 dakika süren 6 bölümden oluşuyor (Netflix)
David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu A Man in Full, ortalama 45 dakika süren 6 bölümden oluşuyor (Netflix)
TT

Baby Reindeer, Netflix'teki tahtından indirildi

David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu A Man in Full, ortalama 45 dakika süren 6 bölümden oluşuyor (Netflix)
David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu A Man in Full, ortalama 45 dakika süren 6 bölümden oluşuyor (Netflix)

11 Nisan'da gösterime giren Baby Reindeer, ABD'de Netflix'in en çok izlenenler listesindeki tahtından indirildi.

Richard Gadd'ın yaratıcısı olduğu ve başrolünü oynadığı mini dizi, izleyiciyle 2 Mayıs'ta buluşan A Man in Full'ün ardından en çok izlenen ikinci yapım oldu.

Emmy ödüllü isim başrolde

İflasın eşiğindeki bir emlak kralını konu alan yepyeni mini dizi A Man in Full'ün başrolünde iki Emmy ödüllü aktör Jeff Daniels var.

A Man in Full'de ayrıca Diane Lane, Tom Pelphrey, William Jackson Harper ve Lucy Liu da rol alıyor.

Daniels dizide, 1 milyar dolardan fazla ödenmemiş banka borcu olmasına rağmen "Atlanta'daki en büyük emlak kahramanı" olarak anılan Charlie Croker'ı canlandırıyor.

Charlie, emlak imparatorluğunun sonsuza dek dağılmasını önlemek için elinden gelen her şeyi yapmak zorunda kalıyor.

Charlie'nin yanlış kararlarından faydalanmaya çalışan kişiler arasında Diane Lane'in canlandırdığı eski eşi Martha Crocker ve Tom Pelphrey'nin oynadığı Raymond Peepgrass adlı bankacı da var.

Karakterlerinin çoğunun açgözlülüğünü vurgulayan yeni dizi, izleyicileri şoke eden finaliyle de konuşuluyor.

Gösterime girer girmez sansasyon yaratan Baby Reindeer ise komedyen ve barmen Donny Dunn'ın hayatının, Martha Scott adlı bir kadının kendisini takip etmeye başlamasıyla alt üst olmasını merkeze alıyor.

Eleştirmenlerin favorisi belli

Her iki dizi de Netflix'in zirvesine çıkmayı başardı ancak biri, eleştirmenler tarafından diğerinden daha çok sevildi.

A Man in Full, eleştirmenlerden çoğunlukla olumsuz eleştiriler alırken Baby Reindeer, sinema ve televizyon yazarlarının gönüllerini fethetti.

Bununla da kalmayan Baby Reindeer, Stephen King gibi usta isimlerden de övgü dolu yorumlar aldı.

Amerikalı yazar Tom Wolfe'un 1998 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan A Man in Full ise sığ bulunan karakterlerinden dolayı eleştiriliyor.

Dizinin hikayesi zaman zaman ödüllü drama Succession'a benzetilse de dağınık bulunuyor.

Türkiye'de en çok izlenen üçüncü dizi konumundaki A Man in Full'ün ABD'de Netflix zirvesinde ne kadar kalabileceğini zaman gösterecek.

Independent Türkçe, Daily Mail, Forbes


"Bilinmeyen koronavirüslere karşı koruma sağlayan" aşı üretildi

Aşılamada, yarasalarda dolaşanlar da dahil 8 farklı koronavirüste bulunan antijenler (vücutta bağışıklık tepkisini tetikleyen bir madde) kullanılıyor (Unsplash)
Aşılamada, yarasalarda dolaşanlar da dahil 8 farklı koronavirüste bulunan antijenler (vücutta bağışıklık tepkisini tetikleyen bir madde) kullanılıyor (Unsplash)
TT

"Bilinmeyen koronavirüslere karşı koruma sağlayan" aşı üretildi

Aşılamada, yarasalarda dolaşanlar da dahil 8 farklı koronavirüste bulunan antijenler (vücutta bağışıklık tepkisini tetikleyen bir madde) kullanılıyor (Unsplash)
Aşılamada, yarasalarda dolaşanlar da dahil 8 farklı koronavirüste bulunan antijenler (vücutta bağışıklık tepkisini tetikleyen bir madde) kullanılıyor (Unsplash)

Araştırmalar, yeni bir aşının henüz ortaya çıkmamış koronavirüslere karşı etkili olabileceğini ve gelecekteki pandemilerle mücadelede kullanılabileceğini gösteriyor.

Cambridge Üniversitesi, Oxford Üniversitesi ve ABD'deki Caltech'ten bilim insanları, vücudun bağışıklık sistemini birkaç farklı koronavirüsü tanıyacak şekilde eğitmeyi amaçlayan "proaktif aşı bilimi" adı verilen yeni bir yaklaşım geliştiriyor.

Aşıda, yarasalarda dolaşanlar da dahil 8 farklı koronavirüste bulunan antijenler (vücutta bağışıklık tepkisini tetikleyen bir madde) kullanıldı. Bu antijenlerin virüsler arasında paylaşılan kısımlarının ve aşıda bulunmayanlar dahil diğer benzerlerinin peşinden gitmesi için bağışıklık sistemini eğitiyor.

Örneğin aşı, 2003 SARS salgınına yol açan Sars-CoV-1 virüsünü içermiyor ancak buna karşı bir bağışıklık tepkisi oluşturabiliyor.

Kovid-19 salgınları için kullanılanlara benzeyen aşılar genellikle bağışıklık sistemini belirli ve tek bir virüsü hedef alacak şekilde eğitmek için tek bir antijen kullanarak çalışır.

Cambridge Üniversitesi Farmakoloji Bölümü'nde yüksek lisans araştırmacısı ve raporun ilk yazarı olan Rory Hills, "Odak noktamız, bizi bir sonraki koronavirüs pandemisine karşı koruyacak bir aşı yaratmak ve bunu pandemi başlamadan önce hazır hale getirmek" dedi.

Hills sözlerine şöyle devam etti:

Henüz bilmediklerimiz de dahil çok çeşitli farklı koronavirüslere karşı koruma sağlayan bir aşı yarattık.

Sonuçlar Nature Nanotechnology adlı akademik dergide yayımlandı.

Raporun kıdemli yazarı, Cambridge Üniversitesi Farmakoloji Bölümü'nden Profesör Mark Howarth şunları söyledi: 

Yeni koronavirüslerin ortaya çıkmasını beklemek zorunda değiliz. Koronavirüsler ve onlara karşı oluşan farklı bağışıklık tepkileri hakkında yeterince bilgi sahibi olduğumuzdan, bilinmeyen koronavirüslere karşı koruyucu aşılar geliştirmeye hemen başlayabiliriz. Bilim insanları son pandemi sırasında son derece etkili bir Kovid aşısını hızlı bir şekilde üreterek harika bir iş çıkardı ancak dünya yine de muazzam sayıda ölümle sonuçlanan devasa bir kriz yaşadı. Gelecekte bundan daha iyisini nasıl yapabileceğimizi bulmamız gerekiyor ve bunun güçlü bir bileşeni de aşıları önceden üretmeye başlamak.

Çalışma, "Quartet Nanocage" adı verilen yeni aşının, 2020 pandemisine yol açan Sars-CoV-2'ye bağışıklığı olanlar da dahil farelerde kapsamlı bir bağışıklık sistemi tepkisi oluşturduğunu gösterdi.

Çalışmaya göre bu aşı, geliştirilmekte olan diğer aşılara kıyasla "daha basit" bir tasarıma sahip ve diğer sağlık sorunlarına yönelik aşıların geliştirilmesinde de kullanılabilecek. Çalışmanın 2025 başlarında Faz 1 klinik denemelerine girmesi bekleniyor.

Araştırma, Birleşik Krallık Biyoteknoloji ve Biyolojik Bilimler Araştırma Konseyi (Biotechnology and Biological Sciences Research Council) tarafından finanse edildi.

Independent Türkçe


"En saf silikon" üretildi: Dünyayı değiştirebilir

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

"En saf silikon" üretildi: Dünyayı değiştirebilir

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Bilim insanları şaşırtıcı derecede saf bir silikon üretti ve çığır açan bu yeni malzeme kuantum bilgisayarları nihayet mümkün kılabilir.

Malzemenin arkasındaki bilim insanları, mühendislerin büyük kuantum bilgisayarlar üretmek için mükemmel bir malzeme olan yüksek oranda saflaştırılmış silikon üretmesine yeni bir tekniğin olanak sağladığını söylüyor. Bu kuantum bilgisayarlar, günümüz teknolojisiyle yüzyıllar sürebilecek sorunları çözerek nihayetinde "insanlık için dönüştürücü" olabilir.

Çığır açan bu malzeme, "kırılgan kuantum uyumluluğu" diye bilinen ve bu tür bilgisayarları üretme girişimlerini engelleyen bir sorunun üstesinden gelmeyi sağlayacak. Bu, kuantum bilgisayarların çok hızlı bir şekilde hata biriktirme eğiliminde olduğunu ifade ediyor, yani kısa sürede güvenilmez hale gelebiliyorlar.

Kuantum bitleri ya da kübitler, tıpkı klasik bir bilgisayardaki bitler gibi kuantum bilgisayarların yapı taşlarıdır. Ancak sıcaklıktaki dalgalanmalar da dahil çevrelerindeki küçük değişikliklerden etkilenebilirler. Bu yüzden bugün sahip olduğumuz ve onları neredeyse mutlak sıfır derecede tutan buzdolaplarına konan kuantum bilgisayarlar bile yalnızca saniyenin çok küçük bir kısmı için hatasız çalışabilir.

Yeni malzemenin üretilmesi bu sorunların üstesinden gelmeyi sağlayabilir. Bu malzemede fosfor atomlarından yapılan kübitler daha sonra saf kararlı silikon kristallerine yerleştirilerek çok daha sağlam hale getiriliyor.

Bu süreç, odaklanmış saf silikon ışınını bir silikon çipe göndererek istenmeyen atomları uzaklaştırıyor ve bunların yerine saf silikon yerleştiriyor. Böylece istenmeyen atomların miktarı yüzde 4,5'ten yüzde 0,0002'ye düşürüldü.

Projeye danışmanlık yapan isimlerden, Melbourne Üniversitesi'nden David Jamieson, "Harika haber şu ki, silikonu bu seviyeye kadar saflaştırmak için artık herhangi bir yarı iletken üretim laboratuvarında bulabileceğimiz standart bir makineyi (bir iyon yerleştirici) tasarladığımız belirli bir konfigürasyona ayarlanmış olarak kullanabiliyoruz" dedi.

Çalışmanın büyük kısmının yapıldığı Manchester Üniversitesi'nde ileri elektronik malzemeler profesörü olan Richard Curry, bu buluşun kullanışlı bir kuantum bilgisayarı üretme çalışmalarını "önemli ölçüde" hızlandırmış olabileceğini söyledi. Curry, daha önce 10 yıl uzakta olan bir şeyin şimdi 5 yıl ya da daha kısa sürede yapılabileceğini belirtti.

Bilim insanları klasik bilgisayarlara güç veren çipleri üretmek için onlarca yıldır silikon kullanıyor. Ancak doğal silikon, kübitlerin bilgi kaybetmesine yol açabilecek ve ona bel bağlayan herhangi bir kuantum bilgisayarı güvenilmez hale getirebilecek küçük kirliliklere sahip.

Manchester Üniversitesi'nin bu büyük buluşundaysa sözkonusu kirlilikleri ortadan kaldırarak dünyanın en saf silikonu üretiliyor. Bu da sonunda küçük bir boyutta büyük bir güç sağlayabilecek ölçeklendirilmiş bir kuantum bilgisayara olanak sağlayabilir.

Araştırmacılar, kullanışlı kuantum bilgisayarlarla mümkün olabilecek bir dizi potansiyel atılıma işaret etti: Yapay zeka için yeni güçler, iletişim, yeni ilaçların yaratılması ve enerji kullanımının yeni yolları.

Ancak araştırmacılar önce, aynı anda uyumluluğunu koruyabilen çok sayıda kübit içeren bir bilgisayar geliştirmek için saf silikonun kullanılabileceğini göstermeli.

Independent Türkçe