Avustralya, Fransa ile denizaltı anlaşmasını feshetti

Macron perşembe günü Elysee'de müttefiki Merkel'i ağırladı. (AFP)
Macron perşembe günü Elysee'de müttefiki Merkel'i ağırladı. (AFP)
TT

Avustralya, Fransa ile denizaltı anlaşmasını feshetti

Macron perşembe günü Elysee'de müttefiki Merkel'i ağırladı. (AFP)
Macron perşembe günü Elysee'de müttefiki Merkel'i ağırladı. (AFP)

Fransa, tıpkı AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in dediği gibi; Avustralya tarafının 2016 ve 2019 yıllarında Paris ve Kanberra arasında imzalanan  Yüzyılın Anlaşması’ndan vazgeçme niyetinin farkına varmadı. Anlaşma ile Fransız Naval Group tarafından en az 50 milyar euro değerinde 12 konvansiyonel denizaltı sağlanması hedefleniyordu.
Ancak dün bunun aksini söyleyen Avustralya Başbakanı Scott Morrison bir radyo konuşmasında yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Paris’te, haziran ayında yediğimiz uzun akşam yemeğinde son derece nettim. Avustralya'nın karşı karşıya olduğu yeni stratejik ortamla başa çıkmada konvansiyonel denizaltıların kapasitesine ilişkin endişelerimizi dile getirdim. Bu konuda ulusal çıkarlarımız doğrultusunda bir karar vermemiz gerektiği konusunda çok nettim.”
Avustralya tarafının anlatımı Fransa'nın iddialarıyla çelişse de Morrison'ın Fransa Cumhurbaşkanı’nı doğrudan ve net bir şekilde bilgilendirmediği, ülkesinin Paris ile yapılan anlaşmayı feshederek konvansiyonel denizaltıların yapamayacağı görevleri yerine getirmelerini sağlayan nükleer tahrikli ve daha verimli denizaltılar elde etmek için Washington'a yönelmeyi tercih ettiği açık. Paris'teki kaynaklardan alınan bilgilerde iki konuya dikkat çekiliyor. Bunlardan ilki anlaşmanın uygulanmasında Naval Group tarafından kaydedilen gecikme, ikincisi de Avustralya tarafının 12 denizaltının inşasıyla ilgili bazı teknik konulardaki memnuniyetsizliğini ifade edişi.
Ancak Avustralya’nın fikir değiştirmesinin teknik veya denizaltıların kapasiteleriyle ilgili değil de jeopolitik nedenlere bağlı olduğunu öne süren siyasi kaynaklar, bölgede kendisini tehdit altında gören Kanberra'nın daha iyi destek ve koruma sağlayabilecek olan ABD tarafıyla anlaşma yapmayı tercih ettiğini öne sürüyor. Nitekim Washington ise Çin'in genişlemesine ve bu durumun Hint-Pasifik'in her iki tarafında oluşturduğu tehlikelere karşı koymak için bölgesel ittifaklar kurmaya çalışıyor.
ABD tarafı, Biden’ın çarşamba gecesi açıkladığı, Washington, Londra ve Kanberra'yı içeren ‘yeni üçlü ittifaka’ ek olarak Çin genişlemesine karşı koruyucu bir kalkan kurmak isteyen ABD Başkanı’nın görüşü doğrultusunda Avustralya’yı Japonya, Hindistan ve Güney Kore’nin yer aldığı dörtlü gruba dahil etti. Biden, bu ayın 24'ünde ya New York'ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oturum aralarında ya da Washington'da bu grubun toplantısına başkanlık edecek. Kanberra, diğer yandan bölgesel istihbaratı ve karşı karşıya kalınan tehdit ve dönüşümleri paylaşan Anglo-Sakson grubunun da bir parçası sayılıyor. Nitekim tüm bu unsurlar, Avustralya'nın ABD’ye, aynı zamanda İngiltere’ye bağlılığının boyutunu ortaya koyuyor. Gözlemciler İngiltere Başbakanı’nın ülkesini, İngiliz deniz ve savunma sanayilerinin bir kısmını teşkil edeceği yeni kapsamlı anlaşma ve üçlü ittifak üzerinden bölgedeki ABD aracına bağlayarak siyasi ve diplomatik başarıya ulaştırdığı görüşündeler.
Eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande döneminde Savunma Bakanı olan, şimdinin Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian döneminde yapılan anlaşma konusunda Fransa'nın aldığı bu darbe, sağ ve sol kanattan muhalefetin Fransız hükümetine saldırması için bir fırsat oluşturdu. Buradan yola çıkarak Fransa'nın anlaşma konusunda Avustralya tarafından ‘sırtından vurulduğu’ yönündeki açıklamalarında kullandığı sert dili ya da Başkan Biden'ı eski Başkan Donald Trump'ın yolunu izleyerek ülkesi müttefiklerinin çıkarlarını dikkate almamakla suçlayışını anlamak mümkün.
Fransa muhalefeti hükümeti ve Macron'u yoğun bir şekilde eleştirdi. Sağ kanattan Cumhuriyetçilerin yer aldığı parti, Fransız savunma sanayilerine yönelik darbenin ‘Fransa'nın endüstriyel ve jeopolitik düzeylerdeki düşüşünü yansıttığını’ öne sürdüğü, aynı zamanda Macron'un ‘idealizmini’ kınadığı ve Cumhurbaşkanı’nın ‘saf’ olduğunu kastettiği bir bildiri yayınladı. Açıklamada, bu ‘başarısızlığa’ yol açan tüm detayların açıklanması talep edildi. Valerie Pecresse, Xavier Bertrand, Michel Barnier ve Bruno Retailleau olmak üzere sağ kanattan dört aday, Fransa'ya yapılan bu ‘saygısızlığı’ ve ‘müttefik ihanetini’ kınayarak Fransız savunma sanayisine yönelik bu olumsuz durumdan duyduğu endişeyi dile getirdiler.
Aşırı sağ kanattan cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen de parlamento araştırma komisyonu kurulmasını istedi. Aşırı sol kanattan Boyun Eğmeyen Fransa Hareketi lideri Jean-Luc Melenchon ida “NATO’dan çıkma zamanı geldi” çağrısında bulundu. Fransız Komünist Partisi (PCF) Ulusal Sekreteri Fabien Roussel de aynı çağrıyı yaptı.
Paris'in tutumu, AB’nin tutumuyla şu iki açıdan büyük ölçüde aynı: İlki ABD yönetiminin bu dosyayı ele alış biçimini kınamak ve aynı gün Hint-Pasifik'in her iki tarafındaki tehditlerle mücadele stratejisini açıklayan Avrupa'yı ikinci plana itmek, ikinci konu da Avrupa’nın çıkarlarını savunmak için stratejik bağımsızlığını inşa etmesi gerektiği dersinin çıkarılması sayılıyor. Nitekim bir ay gibi kısa bir süre içerisinde hem ABD'nin Afganistan'dan korkunç bir şekilde çekilmesi, hem de Avustralya denizaltı krizi kaydedildi.
Avustralya'nın anlaşma konusundaki kararı üzerine ‘sırtından vurulduğunu’ öne süren Paris, bu adımın en geniş anlamda Dünya Ticaret Örgütü müzakerelerini etkileyebileceği tehdidinde bulundu. Fransa cuma günü yaptığı açıklamada, Kanberra'nın denizaltı anlaşmasını terk etmesinin ardından AB ile ticaret anlaşmasına ilişkin devam eden müzakerelerde Avustralya'ya güvenemeyeceğini bildirdi.



Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal hak tanındı

Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
TT

Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal hak tanındı

Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)

Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal haklar tanındı. Peru'da yaşayan bir arı grubunu kapsayan gelişme, koruma çalışmalarında önemli bir adıma işaret ediyor.

Amazon Ormanları'nda yaşayan Meliponini arı sınıfı, bal arısı (Apis mellifera) kuzenlerinden farklı olarak iğne taşımaz. 

Peru'nun yerli halkları tarafından Kolomb öncesi dönemden beri yetiştirilen bu arılar, yağmur ormanlarında polen taşıyıcı rolü üstlenerek biyoçeşitliliği ve ekosistemi korumada kilit rol oynuyor. 

Grubun bilinen 500 türünün yaklaşık yarısı Amazon'da yaşıyor ve kakao, kahve ve avokado gibi bitkileri de içeren floranın yüzde 80'inden fazlasının tozlaşmasında rol oynuyor.

Ancak Meliponini arıları iklim krizi, ormansızlaşma, pestisit kullanımı ve  diğer arı türleriyle rekabet yüzünden ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Peru'nun iki belediyesinde kabul edilen yasalar artık bu böceklerin sağlıklı ekosistemlerde yaşama, üreme ve gelişme haklarını garanti altına alıyor.

Bu iğnesiz arıların yasal haklar elde etmesi, kimyasal biyolog Rosa Vásquez Espinoza'nın yerli halklarla birlikte yıllar süren çalışmaları sayesinde mümkün oldu.

Kovid-19 pandemisinde yerli halklar ilaç bulamadıklarında bu arıların balını kullanıyordu. Bir meslektaşının ricası üzerine 2020'de balı inceleyen Espinoza çarpıcı sonuçlarla karşılaştı.

Guardian'a konuşan bilim insanı "Yüzlerce tıbbi molekül gördüm, tedavi potansiyeli taşıdığı bilinen moleküller" diyerek ekliyor: 

 Üstelik çeşitlilik de gerçekten çok fazlaydı. Bu moleküllerin antiinflamatuvar, antiviral, antibakteriyel, antioksidan, hatta kanser önleyici etkileri olduğu biliniyor.

Bu nedenle saha çalışmalarını genişleten araştırmacı, yerli halktan uzmanlarla birlikte ormanın derinlerine keşif gezileri düzenledi. Nesillerdir devam eden geleneksel arıcılık yöntemlerini kaydettiler.

Ancak kısa süre sonra ciddi bir sorun olduğu fark edildi: Arıcılar, eskiden arı kolonilerini yarım saatte bulurken, artık saatler sürüyordu.

Espinoza, "Farklı topluluk üyeleriyle konuşuyorduk ve ilk söyledikleri 'Artık arılarımı göremiyorum' oldu" diye anlatıyor.

Biyoloğun yaptığı çalışmada, endüstriyel çiftliklerden uzak bölgelerdeki arıların bile balında pestisit izlerine rastlandı.

Meliponini arılarının korumaya ihtiyaç duyduğuna karar veren Espinoza ve meslektaşları, ilk olarak bu hayvanların tanınması için çaba gösterdi.

Araştırmaları sayesinde 2024'te, Meliponini arılarını Peru'ya özgü yerli türler olarak resmen tanıyan bir yasa kabul edildi. Peru yasaları yerli türlerin korunmasını gerektirdiği için bu kritik bir adımdı.

Daha sonra bu yıl ekimde Satipo, 22 Aralık Pazartesi de Nauta belediyeleri dünyada bir ilke imza atarak bu böcekleri yasal hak sahibi olarak tanımladı. 

Earth Law Center'ın Latin Amerika direktörü ve kampanyanın parçası olan Constanza Prieto gelişmeyi şöyle değerlendiriyor: 

Bu yönetmelik, doğayla ilişkimizde bir dönüm noktası: Meliponini arılarını görünür kılıyor, onları hak sahibi özneler olarak tanıyor ve ekosistemlerin korunmasında temel rol oynadıklarını onaylıyor.

Hukuk uzmanları yeni yasaların habitat restorasyonunu, daha sıkı pestisit kontrollerini ve genişletilmiş araştırmaları zorunlu kılabileceğini söylüyor.

Düzenlemeyi Peru genelinde uygulamaya koymak için bir imza kampanyası düzenlenirken, Bolivya, Hollanda ve ABD gibi ülkelerdeki koruma grupları da kendi bölgelerindeki arılar için benzer yasal yaklaşımları inceliyor.

Independent Türkçe, Guardian, Interesting Engineering


Trump'la Musk nasıl barıştırıldı?

Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
TT

Trump'la Musk nasıl barıştırıldı?

Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Donald Trump ve Elon Musk arasında arabuluculuk yaptığı ortaya çıktı.

Dünyanın en zengin kişisi, yeni Donald Trump yönetiminin ilk aylarında Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nın (DOGE) başına getirilince manşetlerden düşmemişti. 

Ancak Musk'ın, Trump'ın Büyük Güzel Yasa Tasarısı'nı sert bir dille eleştirmesinin ardından ikili arasındaki ipler haziranda kopmuştu. 

Trump, elektrikli otomobil teşviklerini kestiği için Musk'ın "çıldırdığını" söylemişti. 

Amerika Partisi'ni kuracağını öne süren Musk "Büyük bombayı patlatmanın zamanı geldi" diyerek Trump'ın Jeffrey Epstein dosyasında adının geçtiğini iddia etmişti.

İkili suikastla öldürülen sağcı aktivist Charlie Kirk'ün eylüldeki cenaze töreninde bir araya gelerek buzları eritmişti. 

Washington Post, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in perde arkasında ikiliyi nasıl yumuşattığını dünkü haberinde işledi. 

41 yaşındaki Cumhuriyetçi'nin ekibiyle birlikte büyük çaba göstererek Amerika Partisi'nin kurulmasını engellediği bildirildi. 

Vance'in bunun için hem Musk'a hem de çevresine baskı yaptığı ifade edildi.

Washington Post, Musk-Trump ilişkisinin yumuşamasıyla birlikte teknoloji milyarderinin 2026'daki ara seçimlerde yarışacak Cumhuriyetçi adaylara bağış yapmaya başladığını belirtti. 

Aylar boyunca uğraşan Vance'in de 2028'de başkan adayı olup Musk'tan destek görmeyi planladığı öne sürüldü. 

Musk'ın kasımda Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman şerefine Beyaz Saray'da verilen akşam yemeğine katıldığı hatırlatıldı. 

Musk-Trump ilişkisinin hâlâ hassas bir dengede durduğu aktarılan haberde Jared Isaacman'ın NASA Direktörlüğü'ne atanmasının önüne engeller çıkarılmasının teknoloji milyarderini kızdırdığı da ifade edildi. 

ABD Başkanı Donald Trump, "geçmişteki bağlantılarını yeniden değerlendirdikten sonra" adaylığını haziranda geri çektiği milyarder iş insanı Isaacman'ı, NASA Direktörlüğü görevine yeniden aday gösterdiğini kasımda açıklamıştı.

Musk'ın iyi ilişkilere sahip olduğu bilinen Isaacman, önceki haftalarda resmen bu göreve getirilmişti. 

Isaacman, 2021 ve 2024'te Musk'ın SpaceX roketleriyle uzaya çıkmıştı.

Independent Türkçe, Washington Post, Daily Beast, Gizmodo


ABD, Venezuela topraklarını vursa da Maduro dans ediyor

Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
TT

ABD, Venezuela topraklarını vursa da Maduro dans ediyor

Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)

ABD tehdidi altındaki Nicolás Maduro denizdeki ablukanın ardından ülkesinin topraklarına saldırı düzenlenmesine rağmen görevden ayrılacağına dair herhangi bir sinyal vermiyor.

Donald Trump, Venezuela liderinin zamanının dolduğunu öne sürerken 63 yaşındaki siyasetçi son haftalarda katıldığı etkinliklerde dans ederken görülüyor. 

Wall Street Journal (WSJ), ABD'nin askeri yığınağı ve petrol gemilerine uygulanan ablukayla karşı karşıya olan Maduro'nun kendine güvenini hem ülkesine hem de dünyaya göstermeye çalıştığını bildiriyor. 

Amerikan gazetesi, ekonominin büyük ölçüde devlet kontrolüne alındığı Venezuela'da Maduro'nun ihaleleri yandaşlarına vererek kendi konumunu güçlendirdiğini iddia ediyor. 

13 yılı aşkın süredir iktidarda olan lider, ülkeden kaçacağı iddialarına rağmen mitinglerde "Bizi devrim yolunda asla çıkaramayacaklar. Sonsuza kadar zafer!" diyor. 

Geçmişte ABD adına Venezuela'yla pek çok müzakere yapan eski diplomat Thomas A. Shannon Jr., 14 yıllık iktidarın ardından 2013'te ölen Hugo Chávez'in ülkeyi devrime ve anti emperyalizme inandırdığını söylüyor:

Chavezciler ne kadar yoz, zalim ve suçlu olursa olsun Latin Amerika'da onlardan başka anti emperyalist solcu kaldığına inanmıyor. Bu pozisyonlarından vazgeçmek istediklerini sanmıyorum.

Önceki haftalarda Nobel Barış Ödülü'nü almak için gizli bir operasyonla Venezuela'dan Norveç'e giden María Corina Machado ise Oslo'da yaptığı konuşmada "Müzakereyle ya da değil Maduro iktidardan düşecek" dedi. 

Geçmişte Chávez'e danışmanlık yapan Amerikalı avukat Eva Golinger, Maduro için şu yorumu yaptı:

Trump'ın Kim Jong-un'u övdüğünü, eski El Kaide liderini Beyaz Saray'a çağırdığını görünce 'Neden onunla müzakere edemeyim ki?' diye düşünüyor. Kanımca ülkeyi terk edeceğine orada ölmeyi tercih eder.

Diğer yandan Donald Trump, Venezuela'nın topraklarına ilk kez saldırı düzenlediklerini duyurdu. 

Cuma günü yaptığı açıklamada saldırının geçen hafta düzenlendiği dışında pek bir bilgi vermeyen ABD Başkanı teknelere uyuşturucu yüklenen bir limanı vurduklarını dün söyledi. 

CNN de kaynaklarına dayandırdığı haberde saldırıda drone kullanıldığını bildirdi. 

Karakas yönetimi hâlâ konuya dair sessizliğini koruyor. 

İnsan hakları ihlalleri ve siyasi mahkumlara işkenceyle suçlanan Maduro yönetimi, kendi doğal kaynaklarına göz diken ABD'nin bu iddiaları kullandığını savunuyor. 

ABD, Karakas yönetiminin kartellerle işbirliği yaptığını da iddia ediyor. Venezuela ise Washington'ın ülkede darbe planladığını öne sürüyor. 

ABD eylülden beri Karayipler ve Pasifik Okyanusu'ndaki teknelere uyuşturucu ticaretiyle mücadele iddiasıyla saldırılar düzenliyor.

En az 105 kişinin öldürüldüğü operasyonlar, yargısız infaz eleştirilerinin hedefi oluyor. 

"Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele" gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu geçen ay başlattığını duyuran ABD'nin Venezuela'ya askeri hareket düzenlemesi ihtimali haftalardır dünya gündeminde.

Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etti.

Trump, iki hafta önce Venezuela limanlarında yaptırıma tabi tankerlere "tam abluka" uygulanması talimatını verdi.

Washington, geçen ay yabancı terör örgütü olarak ilan ettiği Güneşler Karteli'nin (Cartel de los Soles) liderinin Maduro olduğunu savunuyor. 

Beyaz Saray, Maduro'nun tutuklanması veya mahkum edilmesine ilişkin bilgi sağlanması karşılığında verilecek ödülü iki katına çıkararak 50 milyon dolara yükselttiğini 8 Ağustos'ta duyurmuştu.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, Reuters