Evergrande, Çin'de dönüşümün sancısı olabilir

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Evergrande, Çin'de dönüşümün sancısı olabilir

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Nordea Market Baş Analisti Tuuli Koivu, şirketin Çin'in politikalarındaki değişim nedeniyle kurtarılmayabileceğini söyledi.
Çin'in en büyük emlak şirketlerinden Evergrande'nin finansal açıdan zor durumda olduğunun anlaşılması sonrası artan risk algısı küresel piyasaları olumsuz etkilerken, Nordea Market Baş Analisti Tuuli Koivu, şirketin Çin'in politikalarındaki değişim nedeniyle kurtarılmayabileceğini kaydetti.
Bilinen 300 milyar dolar borcu bulunan Çinli emlak geliştirme şirketi Evergrande'nin, Çin'de finansal istikrara zarar verebileceği endişesi dünya genelinde piyasalardaki risk iştahını azalttı.
1996 yılında kurulan Evergrande'nin web sitesindeki bilgilere göre, 280'den fazla şehirde 1.300'den fazla projesi bulunan şirket, Fortune 500 listesinde 2020'de 122. sırada yer aldı.

Şirketin batması halinde risklerin sınırlı kalması bekleniyor
Toplam varlıkları yaklaşık 350 milyar dolar (2,3 trilyon yuan), yıllık satış gelirleri de 110 milyar doları (700 milyar yuan) aşan şirkette 200 bin kişi çalışıyor.
Öte yandan, şirket inşaat alanının dışında teknoloji ve sağlık gibi alanlara da yatırım yaparken, finansallardaki bozulmada bu adımların da etkili olmuş olabileceği tahmin ediliyor.
Analistler, şirketin finansal yapısının bozulmasında çoğunlukla şirket yönetiminin borçlanma alışkanlıkları, ana faaliyet alanıyla birlikte yatırım yapılan yeni alanlarda nakit akış döngülerinin gecikmeli olması ve Çin'in borçlanma kriterlerini sıkılaştırması gibi adımların önemli rol oynadığını belirtti.
Son yıllarda Çin'de hanehalkı borçluluk seviyesinin Gayri Safi Yurt içi Hasıla'ya (GSYH) oranının yüzde 60'ı geride bıraktığına dikkati çeken analistler, bu durumun son yıllarda sürekli artan konut fiyatlarındaki trendi sekteye uğratarak şirketin gelirlerinde azalmaya sebep olduğunu aktardı.
Analistler, şirketin borçlarının ise çoğunlukla yerel para birimi cinsinden olduğunu kaydederek, şirketin temerrüde düşmesi halinde etkinin çoğunlukla Çin'in içinde kalmasının beklendiğini, ancak yine de bu durumun küresel piyasalarda oynaklığı artırabileceğini ifade etti.

"Çin'in inşaat şirketlerine ilişkin tutumu yıllar içinde değişti"
Nordea Market Baş Analisti Tuuli Koivu, konuya ilişkin açıklamasında, şirketin likidite problemlerinin aylar öncesinden bilindiğini ancak, şimdiye kadar kimsenin duruma gerekli özeni göstermediğini vurguladı.
İnşaat sektörünün yıllarca Çin ekonomisinin yapı taşlarından biri olduğunu ve bu sebeple Çin hükümetinin yıllarca inşaat firmalarının batmasını göz ardı edemediğini aktaran Koivu, bu durumun son yıllarda değiştiğini belirtti.
Koivu, Çinli liderlerin reel sektör konusunda ABD'deki 2008 küresel finans krizindeki gibi sorunları tekrar yaşamaktan çekindiklerini bildirerek, aşırı borçlu inşaat sektörünün regüle edilmesi yönünde adımlar attığını ifade etti.
Çin'in konuya ilişkin duruşundaki değişimin göze çarptığını vurgulayan Koivu, "Çin'de inşaat firmaları için finansal koşullar yıllar içinde sıkılaştırıldı. Ayrıca, bir arsanın alınıp fiyatının artması için beklenilmesi gibi speküleatif adımlar yasalarca kısıtlandı" değerlendirmesinde bulundu.

Koivu, değerlendirmesine şöyle devam etti:
"Evergrande ile ilgili sıkıntılar söz konusu düzenlemeler sonucu ortaya çıktı. Bu durumun Çinli liderler tarafından da sürpriz olarak karşılandığını zannetmiyorum. Kredilerdeki sıkılaştırmanın bazı sıkıntıları ortaya çıkaracağı aşikardı fakat, Çin'in uzun dönemli hedeflerini gerçekleştirmesi için büyüme modelini değiştirmesi ve daha büyük problemlerden kaçınması için bu yapısal değişiklik gerekliydi."

"Otoritelerin Evergrande'yi aşırı borçlu şirketler için kötü bir örnek yapacağını düşünüyoruz"
Evergrande için özel sektör bazlı bir çözüm bulunamadığı takdirde şirketin Çin hükümeti tarafından kurtarılmasının şaşırtıcı olacağını ifade eden Koivu, "Biz, otoritelerin Evergrande'yi aşırı borçlu şirketler için kötü bir örnek yapacağını ve yatırımcıların Çin'de kredi riskine ilişkin hafif bir ders alacağını düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Koivu, Çinli otoritelerin olayın negatif etkilerini özellikle hanehalkı için azaltacaklarını düşündüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"Domino efekti gibi bir durumdan kaçınabileceğine inanmamız için üç neden var. Birincisi, Evergrande'nin yükümlülükleri Çin'in GSYH'nin yüzde 2'sine denk gelirken, bu durum ABD'deki tahvil kriziyle karşılaştırıldığında neredeyse risksiz. İkincisi, risklerin yerli ve yabancı tahvil sahipleri arasında dengeli dağıtılmış olması. Üçüncüsü ise bankaların borçları için kullanılan teminatların sağlam olması."
Çin hükümetinin Evergrande'nin maddi hasarlarından bağımsız olarak Çin hanehalkı için olası negatif etkileri önlemek isteyeceğini bildiren Koivu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sebebiyle halihazırda azalan hanehalkı güveninin daha da kötüleşmesine izin verilmeyeceğini düşündüğünü aktardı.
Koivu, öte yandan, inşaat firmaları için sıkı finansal koşulların bundan sonrası için devrede olacağını hatırlatarak, "Çin şu anda kısa dönemli büyüme rakamlarına değil, uzun dönemli görünüme odaklanmış durumda. Bu yüzden, Çinli liderlerle birlikte yatırımcılar bazı şirketler için Çin'deki iş ortamı temellerinin sarsılmasından çekinmiyor" ifadelerini kullandı.



Trump, Chevron'un Venezuela'da petrol üretmesine izin veren anlaşmayı neden iptal etti?

Küresel bir teknoloji hizmetleri şirketi olan Chevron'un Karakas'taki idari ofisinde bulunan logosu (AFP)
Küresel bir teknoloji hizmetleri şirketi olan Chevron'un Karakas'taki idari ofisinde bulunan logosu (AFP)
TT

Trump, Chevron'un Venezuela'da petrol üretmesine izin veren anlaşmayı neden iptal etti?

Küresel bir teknoloji hizmetleri şirketi olan Chevron'un Karakas'taki idari ofisinde bulunan logosu (AFP)
Küresel bir teknoloji hizmetleri şirketi olan Chevron'un Karakas'taki idari ofisinde bulunan logosu (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu seçim reformları ve göçmenlerin geri dönüşü konusunda ilerleme kaydetmemekle suçlayarak, selefi Joe Biden tarafından iki yıldan uzun bir süre önce Chevron'a Venezuela'da faaliyet göstermesi için verilen lisansı iptal etti.

Trump, Truth Social'de yaptığı paylaşımda, ‘26 Kasım 2022 tarihli Petrol İşlemleri Anlaşması’ndaki feragatleri iptal ettiğini’ söyledi.

Trump yorumlarında Chevron'dan ismen bahsetmedi, ancak Washington 26 Kasım 2022 tarihinde Chevron'a Venezuela'nın petrol sektöründe faaliyet göstermesi için bir lisans vermişti. Bu, yönetimin o gün Venezuela'ya verdiği tek ruhsattı.

Venezuela Başkan Yardımcısı Delcy Rodriguez Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “ABD hükümeti, Chevron'a yaptırım uygulayacağını açıklayarak zararlı ve açıklanamaz bir karar aldı. Bu tür başarısız kararlar Venezuela'dan göçü tetikliyor” ifadelerini kullandı.

Diğer yandan ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio daha sonra X platformunda yaptığı açıklamada, ‘gayrimeşru Maduro rejimini utanç verici bir şekilde finanse eden’ Biden dönemine ait tüm petrol ve gaz lisanslarının feshedilmesi için dış politika rehberliği sağlayacağını ifade etti.

Chevron, Trump'ın genelgesinden haberdar olduğunu ve sonuçlarını incelediğini açıkladı.

Chevron, Venezuela'daki faaliyetlerinden günde yaklaşık 240 bin varil ham petrol ihraç ediyor ki bu rakam ülkenin tüm petrol üretiminin dörtte birinden fazlasını oluşturuyor.

Lisansın feshedilmesi Chevron'un ‘artık Venezuela ham petrolünü ihraç edemeyeceği’ anlamına geliyor. Venezuela'nın devlet petrol şirketi PDVSA, Chevron'un daha önce ihraç ettiği petrolü ihraç ederse, ABD yaptırımları nedeniyle ABD rafinerileri bu petrolü satın alamayacak.

Geçtiğimiz ocak ayında göreve geldiğinden beri Trump defalarca ABD'nin Venezuela petrolüne ihtiyacı olmadığını söyledi ve Chevron'un işletme lisansını iptal etmeye açık kapı bıraktı. Trump ilk döneminde Maduro hükümetine karşı özellikle Venezuela'nın enerji sektörünü hedef alan ‘maksimum baskı’ yaptırımları politikası izlemişti.

Başlangıçta adil ve demokratik seçimleri teşvik etmek için yaptırımları hafifleten Biden, nisan ayında Maduro'nun seçim vaatlerini yerine getirmediğini söyleyerek kapsamlı petrol yaptırımlarını yeniden uygulamaya koydu. Ancak Biden, ABD'nin diğer birçok yabancı petrol şirketine verdiği izinlerle birlikte Chevron'un lisansını da olduğu gibi bıraktı.

Venezuela petrol endüstrisini yakından tanıyan bir kaynak, Chevron'un lisansından elde edilen vergi ve royalti ödemelerinin 2023 başından bu yana Maduro yönetimine istikrarlı bir gelir kaynağı sağladığını söyledi. Bu para Venezuela ekonomisini, özellikle de geçen yıl genişleyen petrol ve bankacılık sektörlerini canlandırdı.

xscdfgrt
Chevron tarafından kiralanan bir petrol tankeri, Venezuela'nın San Francisco belediyesindeki Maracaibo Gölü'nde bulunan Pago Grande petrol terminalinde yükleniyor. (Reuters)

Danışmanlık firması Aurora Macro Strategies'ten Jose Ignacio Hernandez, hükümetin Chevron ve birkaç Avrupalı şirket için tüm ABD lisansları kapsamındaki petrol faaliyetlerinden sadece telif ve vergiler dikkate alındığında yılda 2,1 milyar ila 3,2 milyar dolar arasında gelir elde ettiğini söyledi.

ABD Enerji Bakanı Chris Wright, Trump'ın yorumlarının ardından dün yaptığı açıklamada, “ABD dünyanın en büyük petrol üreticisidir ve diğer ülkelerdeki küçük kesintiler küresel arzı etkilemeyecektir” dedi.

‘Seçim koşulları yerine getirilmedi’

Şubat ayı başında Trump, Karakas'ın ABD'de yasadışı olarak bulunan tüm Venezuelalı göçmenleri kabul etmeyi ve geri dönmeleri için onlara ulaşım sağlamayı kabul ettiğini söyledi.

Bu açıklama, ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Richard Grenell'in Karakas'ta Maduro ile görüşmesinden ve ABD'li altı tutukluyu iade etmesinden bir gün sonra geldi.

Trump dün yaptığı bir paylaşımda, Maduro'nun ‘seçim koşullarını yerine getirmediğini’ ve Venezuelalıları ABD'den kararlaştırılan hızda çıkarmadığını söyledi. Trump, ‘seçim koşulları’ ile neyi kastettiğini açıklamadı. Ayrıca Washington, Maduro'nun son seçimleri kazandığını reddetti. Venezuela muhalefeti Temmuz 2024'te yapılan başkanlık seçimlerini ezici bir çoğunlukla kazandığını söylemiş, bu iddia ABD ve diğer Batılı ülkeler tarafından da desteklenmişti.

Muhalefet lideri Maria Corina Machado, Trump'ın oğlu Donald Trump Jr. ile video ve podcast programında yaptığı söyleşide, lisansın iptalinin Trump'ın Venezuelalıların yanında olduğunu kanıtladığını belirtti.

Machado, “Az önce söyledikleriniz bana Başkan Trump'ın Venezuela halkının, demokrasinin, ABD ve Venezuela için refahın yanında olduğunun kanıtıdır” dedi.

Trump, petrol imtiyaz anlaşmasının 1 Mart'taki yenileme opsiyonu itibariyle sona ereceğini bildirdi. Şu anda ABD limanlarına giden ya da ay sonuna kadar Venezuela'yı terk etmek üzere olan Venezuela ham petrol sevkiyatlarına ne olacağı ise henüz belli değil.

Maduro ve hükümeti, ABD ve diğerleri tarafından uygulanan yaptırımları uzun süredir reddediyor ve bunların Venezuela'yı felç etmek üzere tasarlanmış ‘ekonomik savaş’ anlamına gelen gayrimeşru tedbirler olduğunu söylüyor.

Maduro ve müttefikleri, yaptırımlara rağmen ülkenin ‘direncini’ överken, geçmişte yaşanan bazı ekonomik zorluk ve kıtlıklardan yaptırımları sorumlu tutmuşlardı.

asdfrgthy
Karakas'ta devlete ait petrol şirketi PDVSA'nın merkezi önünde petrol sondaj kulesini tutan el heykeli (AFP)

Ruhsat ilk verildiğinde Chevron'un Venezuela'ya yaklaşık 3 milyar dolar borcu vardı. Şirketin kaynaklar tarafından özetlenen borç kurtarma planına göre, petrol üretimi beklendiği gibi ortalama 200 bin varile yaklaştığında 2024 yılı sonuna kadar yaklaşık 1,7 milyar dolar geri kazanılmış olacak.

Chevron'un yenilenen lisansı otomatik olarak PDVSA ile ortak girişimlerde ham petrol üretimini genişletmesine ve rafinerilerine ve diğer müşterilerine yaklaşık 240 bin varil/gün göndermesine izin verdi.

Şubat ayının başlarında Chevron, maliyetleri düşürme ve işi düzene sokma çabalarının bir parçası olarak 2026 yılı sonuna kadar küresel personelinin yüzde 20'sini işten çıkaracağını açıkladı. Chevron, çalışanlarına şirketin rakiplerinin gerisinde kaldığını ve hızlı karar almakta zorlandığını bildirdi.