ABD’nin Irak’tan çekilme tarihinin yaklaşmasıyla birlikte IKBY Ankara ve Tahran arasında çekişme sahasına dönüştü

IKBY’e komşu iki ülke kendi içindeki krizlerden kaçmak için ‘muhalif Kürtler’ meselesini bahane ediyor.

İran, Kürt muhaliflerin İranlı hedeflere karşı saldırılarda kullandığını iddia ettiği IKBY’deki dağlık alanlarda bulunan “İran karşıtı mevzilere” yönelik operasyonlarına son birkaç haftadır hız vermiş durumda (AFP)
İran, Kürt muhaliflerin İranlı hedeflere karşı saldırılarda kullandığını iddia ettiği IKBY’deki dağlık alanlarda bulunan “İran karşıtı mevzilere” yönelik operasyonlarına son birkaç haftadır hız vermiş durumda (AFP)
TT

ABD’nin Irak’tan çekilme tarihinin yaklaşmasıyla birlikte IKBY Ankara ve Tahran arasında çekişme sahasına dönüştü

İran, Kürt muhaliflerin İranlı hedeflere karşı saldırılarda kullandığını iddia ettiği IKBY’deki dağlık alanlarda bulunan “İran karşıtı mevzilere” yönelik operasyonlarına son birkaç haftadır hız vermiş durumda (AFP)
İran, Kürt muhaliflerin İranlı hedeflere karşı saldırılarda kullandığını iddia ettiği IKBY’deki dağlık alanlarda bulunan “İran karşıtı mevzilere” yönelik operasyonlarına son birkaç haftadır hız vermiş durumda (AFP)

Basim Francis
Türkiye ve İran, örgütlere yani “ortak düşmana” darbe indirmek ve nüfuz alanını genişletme çekişmesi kapsamında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) üzerinden Irak topraklarında askeri gerginliği tırmandırıyor. Kürt tarafı ise bu gerginliğin sebep ve gerekçeleri hakkında farklı görüşler ileri sürüyor.
İran, Kürt muhaliflerin İranlı hedeflere karşı saldırılarda kullandığını iddia ettiği IKBY’deki dağlık alanlarda bulunan “İran karşıtı mevzilere” yönelik operasyonlarına son birkaç haftadır hız vermiş durumda. Ankara da son aylarda PKK hedeflerine karşı benzer operasyonlar düzenliyor.
Bu operasyonlardan önce İranlı komutanlar, “IKBY şehirlerinin içindeki “İran karşıtı terör gruplarının mevzilerine” uzanabilecek saldırılar düzenleme konusunda ciddi uyarılarda bulunmuştu. İran, söz konusu “terör gruplarının faaliyetlerinin, IKBY yetkililerinin göz yumması ve ABD askeri varlığından dolayı Irak hükümetinin zayıf kalmasının bir sonucu” olduğunu ve “ülkedeki ABD askeri varlığının Siyonist yapı ile birlikte bu grupları kışkırttığını” belirtiyor.
Öte taraftan PKK, Türk istihbaratını 17 Eylül’de Süleymaniye kentinde bir unsurunu öldürdüğünü açıkladı. İran’da muhalefet cephesinde yer alan Kürdistan Demokrat Partisi’nin yöneticilerinden Musa Babaxani 7 Ağustos’ta Erbil’de ölü bulundu. PKK, Babaxani’nin ölümünden İran’ı sorumlu tuttu.

Gerginliğin gerekçeleri
Kürdistan Demokrat Partisi’nin Erbil Temsilcisi Hemo Salih, “Bu gerginliğin birkaç gerekçesi var. Bunlardan biri, bölgede meydana gelen değişimlerle eşzamanlı olarak ABD’nin bu yılın sonunda Irak’tan çekilmesiyle bölgede oluşması beklenen siyasi ve güvenlik boşluğunu doldurma çabasıdır. Buna ek olarak İran rejiminin Batı ülkeleriyle bazı meselelerde yaşadığı krizler bulunuyor. İran iç kamuoyunda çeşitli krizlerle karşı karşıya ve bunlardan kaçmaya çalışıyor. Bu nedenle İran’ı kendisiyle çelişirken görüyoruz. Nitekim düne kadar devrimci Kürt partilerin varlığını reddederken bugün muazzam bir askeri güç kullanıyor ve ulusal güvenliğine tehdit olarak nitelediği bu partileri bastırmak amacıyla diplomasi kanallarını artırıyor. Fakat İranlı muhalif Kürt partilerinin sadece siyasi amaçları bulunuyor. Bu partilerin çoğu, kendilerine yapılan saldırı esnasında kendilerini savunma durumları hariç yıllardır silahlı faaliyetlerini askıya almış durumda” diye konuştu.
Tahran’ı, İran merkezli Kürt hareketlerine bağlı yaklaşık 400 aktivisti öldürmekle suçlayan Salih, “İran bugün içi boş gerekçelerle nüfuz alanını genişletmek, Irak’taki Kürt tecrübesini ve uluslararası ilişkilerde gözle görülür bir istikrar yakalayan ve bugünlerde erken parlamento seçimlerini düzenlemek için hazırlanan Bağdat’ı zayıflatarak ortalığı karıştırmak için çabalıyor. Türkiye’nin çabaları için de benzer bir okuma yapılabilir. İki ülke IKBY’deki örgütleri dizginleme konusunda anlaşmalarına rağmen Irak’taki çıkarlarını güvence altına almak için birbiriyle çekişiyorlar.
Eylül 2020’de Türkiye ve İran devlet başkanlarının katılımıyla video konferans yöntemiyle düzenlenen 6’ncı Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısında iki taraf terör örgütlerine karşı ortak güvenlik ve askeri operasyonlar düzenleme noktasında anlaşmaya vardı. Fakat Şubat 2021’in sonunda iki ülkenin Bağdat büyükelçilerinin yaptığı açıklamalar nedeniyle iki taraf arasında diplomatik kriz patlak verdi. Söz konusu tarihte İran’ın Bağdat Büyükelçisi İrec Mescidi, ülkesinin “Irak’taki Türk müdahalesini” reddettiğini belirtti. Türkiye’nin eski Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız ise Mescidi’ye verdiği yanıtta, Türkiye’ye “Irak’ın sınırlarına saygı gösterilmesine ilişkin ders verecek en son kişinin İran’ın Büyükelçisi olduğunu” ifade etmişti.

Diyaloğa yanaşmamak
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, IKBY Parlamentosu Peşmerge Komitesi Üyesi Said Mustafa Tatarhan, sürekli tekrarlanan gerginlikten PKK’yı sorumlu tuttu. Tatarhan, “Bu parti (PKK) faaliyetlerini PJAK savaşçılarına destekleyecek şekilde genişletiyor. Bu sebeple davranışlarına ve politikalarına bakılırsa, bizi bugün IKBY’nin içinde bulunduğu tehlikeli aşamaya getiren bu partinin (PKK) Kürtlerin düşmanları tarafından oluşturulduğunu düşünüyoruz” dedi.
Tatarhan, komşu iki ülkenin gerginliği tırmandırmasındaki zamanlamanın arkasında hangi gerçeklerin olabileceği sorusuna, “Bahaneler olduğu sürece --ki o da PKK’yı vurmaktır- zamanlamayla ilgili belli gerekçe ve sebeplerin olduğunu düşünmüyorum. İki ülke IKBY ve halkına tehlike oluşturmasına rağmen istedikleri herhangi bir zaman diliminde saldırı düzenliyorlar. Fakat bu durum Irak’ın egemenliğinin ihlaliyle ilgilidir. Irak hükümeti fiili bir tavır almalıdır” dedi.
Mesud Barzani’nin liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Milletvekili Tatarhan, “İran ve Türkiye merkezli Kürt güçleriyle oturup onları IKBY’deki silahlı faaliyetlerini durdurmaya teşvik etmek gerekir. Muhtemelen (İran merkezli) Komele ve Kürdistan Demokrat Partisi buna bağlı kalır. Fakat PKK’nın hiç kimsenin hesabına çalışmadığı ve çözümü zor bir soruna dönüştüğü biliniyor. Meselenin IKBY şehirleri içinde suikast eylemleri düzenleme noktasına varması son derece tehlikelidir. Bunun arkasında illa Türk istihbaratı olduğunu söylemiyoruz ama bunda bir grubun menfaati olduğunu da göz ardı etmiyoruz” dedi.
Mesud Barzani’nin liderliğindeki KDP ile Türkiye’deki İmralı Cezaevi’nde ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan'ın kurucusu olduğu PKK, ölen veya kaybolan unsurları için birbirlerini suçluyor. Barzani’nin partisi, PKK militanlarını, Duhok kenti sınırında bir bölgede yola döşedikleri el yapımı patlayıcıyla 2 Peşmerge unsurunun ölümüne sebep olmakla suçlarken, PKK da KDP’yi Erbil’in doğusunda 7 unsurunu pusuya düşürerek öldürmekle suçluyor.
Tatarhan, “Ankara ve Tahran’ın bölgedeki nüfuz alanını genişletmek için rekabet ettiğini ve hatta bu konuda uyumlu bir rol oynadıkları ihtimalini göz ardı etmiyorum. Fakat genel olarak biz Kürtlerin, bize hükmetmeleri için başkalarına zemin hazırlamamız ve mazeret sunmamız doğru mu? Bugün ilgili taraflar arasında diplomasiyi takip etmekten başka bir çözüm yok. Savaş hiçbir zaman çözüm olmadı. PKK statükonun hassasiyetini göz önünde bulundurmalıdır” diye konuştu.

Yayılmacı emeller
Kürt siyasetçi yazar Şirzad Ezidi, PKK’yı sorumlu tutma noktasında Tatarhan’dan farklı düşünüyor. Ezidi, “Bu yaşananlar iki ülkenin (İran ve Türkiye) Irak’ta ve özellikle de IKBY’deki yayılmacı emelleri kapsamında değerlendirilmelidir. Görünüşe göre İran, on yıllarda bu bölgelerde içi boş gerekçelerle daha fazla ilerleyen ve ihlallerde bulunan Türkiye örneğini takip ediyor. Bu bölgelerde kendilerine yönelik Kürt muhalif güçlerin karargahları olduğu yönünde içi boş gerekçeler sunan bu iki ülke, bölgenin zorlu arazi yapısı nedeniyle dişe dokunur bir sonuç alamıyor” ifadesini kullandı.
PKK militanları 1984’ten bu yana Türkiye-Irak sınırında konuşlandıkları Kandil Dağı’ndan başlayarak Türkiye’nin güneydoğusunda İran sınırına kadar uzanan bölgede yer alıyor.
IKBY’deki askeri üs ve kışlalarda bulunan Türk askerlerinin sayısının 27 ila 35 bin arasında değiştiği tahmin ediliyor. IKBY’de Başika nahiyesindeki Başika Kampı başta olmak üzere Türkiye’nin 11 askeri üssü bulunuyor.
Askeri uzmanlara göre bölgenin yapısı nedeniyle Türkiye’nin ne kadar derinlikte varlık gösterdiği bilinmiyor. Uzmanlar, bu derinliği 40 kilometrenin üstünde olabileceğini belirtiyor. İran ise bombardıman düzenlemekle yetiniyor ve sınırlı bir alanda varlık gösteriyor.

Rol paylaşımı
İranlı Kürt partilerin durumuna da değinen Ezidi, “IKBY hükümeti ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde İranlı Kürt partilerin merkezleri Köysancak (Erbil’in güneyinde) ve Süleymaniye yakınındaki Zergwez bölgesinde bulunuyor. Bunların askeri karargahları da var ancak hiçbir sınır ötesi operasyon düzenlemiyor ve IKBY’den İran topraklarının içlerine saldırı gerçekleştirmiyor. Mesele Irak’ta yayılma, hakimiyetini güçlendirme ve nüfuz alanını genişletme meselesidir. Belki de Tahran ve Ankara Irak konusunda rol paylaşımı da olabilir. İki ülke de birbiriyle rekabetlerinde bir kriz yönetimi politikası izliyor ve bunun mutlaka bir çatışma şeklinde olması gerekmiyor. Her iki taraf da mezhepsel konuları istismar ederek kendi nüfuz alanlarını kontrol ediyor. Fakat en nihayetinde buradaki temel motivasyonun özünde ırkçı yayılmacı bir politika içeren milliyetçilik bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Salih ile bir konuda aynı düşünen Ezidi, “Irak seçimleri için geri sayımın başlamasıyla birlikte bu iki devlet, rolleri paylaştırmak ve çeşitli bahaneler altında Irak’a müdahale etme ve hiçbir ceza almada ve hesap vermeden saldırı düzenlemeye güçlerinin yettiği mesajını vermeye çalışıyorlar. Tahran asıl oyuncu olduğunu ve Irak’ın güneyinden kuzeyine kadar elinin uzandığı izlenimi vermek istiyor. Bu iki ülke, içerdeki krizlerden kaçmaya çalışıyor. İran’da ekonomik kriz, protestolar ve çöken sosyal hayata ek olarak gelen koronavirüs pandemisi ülkeyi sarstı. Aynı şekilde Türkiye öcü kartını oynama konusunda aynı gerekçelerin arkasına sığınıyor. Böylece bu iki ülke tek taşla iki kuş vuruyorlar: Bir taşla Irak’taki Kürt tecrübesini hedef alırken, diğer taşla kendilerine muhalif Kürt hareketlerini vuruyorlar” dedi.
IKBY Başkanı Neçirvan Barzani 5 Ağustos’ta Tahran’a düzenlediği ziyarette İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüştü. Reisi, “bölgenin güvenlik ve istikrarını bölge ülkelerinin sağlaması gerektiğini vurgulayarak, “kibirli ülkeleri” fitne yayarak krizler çıkarmakla suçladı.
Barzani’nin ziyaretinden sonra Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi de Tahran’a gitti. İran Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Şemhani, Kazımi’ye “IKBY’deki terör örgütlerini silahsızlandırmasını ve oradan kovmasını” talep etti.
Erbil ve Bağdat’ın “zayıf bir konumda” olduğunu savunan Ezidi sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürdistan tecrübesinin ulaştığı somut başarılara rağmen IKBY hükümeti jeopolotik bakımdan köşeye sıkışmış durumda. Burada en büyük sorumluluk, egemenlik açısından Bağdat’a düşmektedir. Bağdat ise sözlü kınama ve utangaç diplomasinin ötesine geçmeyerek zayıf bir pozisyona düşüyor. Fakat Bağdat aynı zamanda kimsenin istemeyeceği bir durumda. Çünkü komşu ülkeler arasında en zayıf halka. Kürt sorunun çözümünde ilerici bir model geliştirmesi dolayısıyla Kürtlerin hedef alınması tüm Irak’ın hedef alınmasıdır. Belki de bu iki ülke, bir taraftan Irak Kürtlerini, diğer taraftan İran ve Türkiye Kürtlerini kıstırmak için çalışıyor.”

 


Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.


Sudanlı güçler savaşı sona erdirmek için “İlkeler Bildirgesi” imzaladı

Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
TT

Sudanlı güçler savaşı sona erdirmek için “İlkeler Bildirgesi” imzaladı

Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)

Sudan'daki Sumud İttifakı’nın siyasi ve sivil güçleri, Sudan'daki savaşı sona erdirmek ve İslamcıların rejimini siyaset sahnesinden kalıcı olarak silmek için dün Kenya'nın başkenti Nairobi'de Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM/A) ve Arap Sosyalist Baas Partisi ile ortak bir ‘İlkeler Bildirgesi’ imzaladı. Savaşa karşı çıkan Sudanlı tarafların çoğunluğunu bir araya getiren bu ilk yakınlaşma aylar süren istişarelerin ve görüşmelerin ardından gerçekleşti.

Savaşın derhal sona erdirilmesinin ‘ulusal öncelik olduğu’ vurgulanan bildirgede, savaşan taraflar olan Sudan ordusuna ve Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) geçtiğimiz ağustos ayında Uluslararası Dörtlü (ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır) tarafından önerilen yol haritasına uymaları için daha fazla baskı uygulanmasının önemine işaret edildi.

İlkeler Bildirgesi’nde savaşan taraflara önerilen üç aylık insani ateşkesin hızla uygulanması, koşulsuz olarak derhal ateşkesin sağlanması ve bunun kalıcı bir ateşkese dönüştürülmesi için çalışılması çağrısı yer aldı.