Mina Abdulfettah
Sudan'da henüz demokratik olma noktasına gelmemiş bir geçiş süreci hükümetine karşı darbe yapılması fikri, mevcut yönetimle aynı fikirde olmasa dahi silahlı kuvvetler tarafından uygulanabilecek doğru bir seçenek gibi görünmüyor. Ne var ki 21 Eylül Salı sabahı gerçekleştirilen başarısız darbe girişimi de, Aralık 2018 devriminden bu yana kendisine verilen seçim vaatlerinin yerine getirilmesinden umudunu kesmeye başlamış olsa da Sudan halkının tercih edeceği seçeneklerden biri olamadı. Bu son darbe girişimi, 15'ten fazla darbenin gerçekleştiği ve bu darbe süreçlerinin aralarına üç kısa demokratik dönem serpiştirilen Sudan'daki yönetim döngüsü için yeni bir temel teşkil edebilir. Siyasi partiler, sivil ve askeri taraflar arasında kırılgan bir güç paylaşımı anlaşmasına dayanan geçiş dönemi hükümeti altında yola devam etmelerinin, boğucu ekonomik krizi, ülkenin doğusundaki protestoları, Darfur’da ve Nuba Dağları bölgesinde aşiretler arasında yaşanan çatışmaları ve ülkenin birçok bölgesinde düzenlenen benzer protesto gösterilerini ve oturma eylemlerini çözemeyeceğinin henüz farkında değiller.
Darbe girişimi, Zırhlı Kolordu Birliği’nin teslim olmasıyla çabucak atlatıldı. Geçici hükümet tarafından yapılan açıklamada, darbe girişimimin eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir destekçisi subaylar ve sivillerden oluşan gruplarla bağlantılı önceki darbe girişimlerinin bir uzantısı olduğu belirtildi. Darbenin başarısızlığı, önce Ulusal Radyo ve Televizyon binasının kontrol altına alınması sırasında başladı. Ardından darbe güçleri, eş-Şecera bölgesindeki Zırhlı Kolordu Karargahı’na konuşlandırıldı. Haber siteleri, karargahta üç zırhlı tugayının ve yaklaşık 360 tankın bulunduğunu, bunun da darbeyi yönetmeyi zorlaştırdığını belirttiler. Darbe girişimi öncesinde bir ay boyunca bir takım söylentiler yayılsa da bunlar pek ciddiye alınmadı.
Doğru tahminlerden yoksun bir darbe girişimi
Sudan halkının ve sosyal medya kullanıcıları darbe girişimini genel olarak, iç koşullarla ilgili doğru tahminlerden ve çevredeki bölgesel ve uluslararası değişimlere ilişkin değerlendirmelerden yoksun olarak tanımladılar. Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın darbenin herhangi bir tarafla bağlantısının henüz kanıtlanamadığını açıklamasına rağmen, bazı çevreler Başbakan Abdullah Hamduk'un darbenin eski rejimin destekçileri tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin açıklamasını desteklerken, bazıları da bu yazının kaleme alındığı tarih itibariyle henüz resmi bir açıklama yapılmadan anlatılanların ötesine geçerek darbe girişiminin arkasında Arap Sosyalist Baas Partisi - Sudan Örgütü ve partinin üyesi olan Sudan ordusunda ikinci zırhlı birliği komutanı olarak görev yapan ve tutuklanmasının ardından görevine iade edilen Tümgeneral Abdulbaki Hasan Bekravi’nin olduğunu öne sürdürler. Bekravi'nin eski rejimde iktidar partisi Ulusal Kongre Partisi üyesi olduğu söylenirken Arap Sosyalist Baas Partisi - Sudan Örgütü onun eski rejimin üyesi olmadığını ve Baasçı olduğunu iddia ederek hapisten çıkmasını sağladı. Bekravi hakkında, 2019 yılında dönemin Sudan Savunma Bakanı Orgeneral Avad Muhammed Ahmed bin Avf’ın eski Cumhurbaşkanı Ömer el Beşir’in istifa ettiğini duyurmasından sonra beraberindeki birkaç subayla başarısız bir darbe girişiminde bulunduğu ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin ilerlemesini engellemeye çalıştığı anlatılıyor.
Sonuçları iyi hesaplanmamış bir macera
Sudanlı siyaset bilimi profesörü Abdullatif el Buni, Sudan Kültür ve Enformasyon Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Hamza Baloul tarafından yayınlanan ilk resmi açıklamada belirtilenlere dikkati çekti. Prof. Buni, Baloul’un eski rejimin destekçileri tarafından başarısız bir darbe girişiminde bulunulduğunu söylemesinin, hükümetin darbe girişiminin arkasında siyasal İslamcıların olduğuna işaret ettiği anlamına geldiğini, böylece hükümet ile siyasal İslamcılar arasındaki çatışmanın, eskisinden daha şiddetli olabilecek yeni bir aşamaya girdiğini belirtti.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Prof. Buni, mevcut koşulların herhangi bir darbe girişimine fırsat vermediğini ve fırsat bulunsa dahi sonuçlarının hesaplanmamış bir macera olacağını söyledi. Bu iddianın geçerli olabileceğini varsaydığımızda akıllarda şu soru işaretleri beliriyor: Siyasal İslamcı subaylara ne oldu? Bir umutsuzluk ve hayal kırıklığı içerisindeler mi? İslamcıların siyasi kanadının arkasından mı darbe girişimine kalkıştılar? Bir yerlerde buna yol açan bir ihanet mi yaşandı? Darbeye teşvik eden bir süreç oldu mu yoksa hepsi bir oyun muydu?
Prof. Buni, tablo netleşinceye kadar hükümetin siyasi davranışı açısından bugün ve yarın olacakların bu soruların cevaplarını vermesini bekliyor.
Prof. Buni değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Darbe girişiminin boyutları, hükümetin ilk savaşını siyasal İslamcılara karşı bir mücadele haline getirmesi olacak. Bu da ülkeyi ya ekonomik, güvenlik ve siyasi tüm açılardan daha da kötü bir duruma sokacak ya da tam tersi olup halkın sıkıntılarına çözüm getirilmesini sağlayacak.”
Siyasal İslamcılar ile Baasçılar arasında karma bir darbe olabileceğine dair ortada dolaşan söylentilerle ilgili olarak ise Prof. Buni, Baasçılar, siyasal İslamcıları kandırmadıktan ve herhangi bir cezbediciliği olmadıktan sonra bunun olmasına ihtimal vermiyor. Darbe girişiminin, siyasi ufku olmayan maceraperest subaylar tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini düşünen Prof. Buni, “Ordu şimdiye kadar önemli bir açıklamada bulunmadı. Eğer tatmin edici bir açıklama yapılmazsa, ortaya çıkarılması gereken bazı muğlâklıklar olabilir” şeklinde konuştu.
Ordunun entegrasyonu
Siyasi bir aktivist olan Sadık İsmail’e göre ordunun bu hareketlilikten haberdar olduğu, onları izlediği ve darbe kalkışmasını beklediği, ardından engellediği ve belki de bu şekilde terfi veya statü değişikliği talep eden subayların protesto edildiği düşünülüyor. Ordunun Askeri Geçiş Konseyi Başkanlığını kaybetmesinin nüfuzunu zayıflatacağını düşündüğüne işaret eden İsmail, aynı zamanda güvenlik durumunun istikrarı, barış anlaşmalarının yarattığı sorunlar ve diğerleri gibi öne çıkan sorunlara çözüm umudunun olmadığını belirtti. İsmail, ordunun, konumunu güçlendirmek için sivil yapının orduya ihtiyacı olduğunu ve orduyla tam ortaklık olmadan yönetemeyeceğini göstermesi gerektiğini kaydetti.
İsmail, orduya ait şirketlerin resmi piyasalardaki dolar kuru ile karaborsadaki dolar kuru arasındaki fiyat farkından eldeki kârlarla ve özellikle ihracattan elde ettikleri büyük kârlarla ilgili bazı noktalar olduğuna dikkati çekti.
Öte yandan Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu’nun nüfuzu zayıflatılmaya çalışıldığını belirten İsmail, özellikle darbe girişiminin açıklanmasından sonra belki de önümüzdeki birkaç gün içinde ordunun yeniden düzenleneceği, silahlı hareketlerin birleştirilebileceğini ve tüm meselenin ordu ve subaylara devredilebileceğini düşünüyor. Bu durumun, Hızlı Destek Güçleri de dahil olmak üzere ordunun kapsamlı adımlar atabilmesiyle ilgili güçlü bir argüman olduğuna inanan İsmail’e göre bu şekilde tek bir ordu olarak hareket etmelerini zorlaştıracak şekilde yeniden konuşlandırılabilirler.
Güvenlik durumunun, ülkenin doğusundaki karayollarının ve limanların kapatılması gibi olayların yanı sıra yakında ortaya çıkması olası sorunlar da dahil olmak üzere, darbe girişimi için orduya bir sebep verebileceğini düşünen İsmail, Hedendeve aşireti lideri Muhammed Muhammed el-Emin Türk’ün ordudan iktidarı devralmasını istemesinden sonra halkın desteğinin darbecileri cezbetmiş olabileceğini söyledi. İsmail, Juba Barış Anlaşması'nın ülkenin doğusuyla ilgili bölümünde Hedendeve aşiretinin dışlanması ve Beni Amir aşiretinin dahil edilmesi gibi Hedendeve aşiretini kızdıran meseleler ve siviller tarafından desteklenen anlaşmalar olduğunu söyledi. Hedendeve aşireti, doğu konusunda yapılacak herhangi bir değişikliğin siviller tarafından gerçekleştirilemeyeceğine inanıyor. Çünkü aşiret sivil yöneticilerle birçok kez bir araya gelse de hiçbir başarıya ulaşılamadı.
İstihbarat teşkilatının darbe planından haberdar olduğunu ve planın henüz hazırlık aşamasında olduğu bilgisinin alındığını aktaran İsmail, “Yetkililer tutuklamaya başlayınca, darbeciler Zırhlı Kolordu Karargahı’ndaki meslektaşlarına geldiler, askeri polisin içeriye girmelerini reddettiler ve pazarlıktan sonra teslim olmayı kabul ettiler” dedi.
Olasılıklar
El-Yevm et-Tali Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tahir Sati ise Sudan'daki siyasi ortamın her türlü spekülasyona ve maceraya açık olduğunu belirterek ülkedeki atmosferi, kötüleşen siyasi ve ekonomik durum, ülkenin doğusunda kuzeyinde ve başkentte yaşanan gerçek krizlerle bağlantılı olarak ‘gerçek bir darbe atmosferi’ şeklinde tanımladı.
Şimdiye kadar olanların ciddi boyutta olup olmadığına dair herhangi bir işaret olmadığını ve hayatın normal bir şekilde devam ettiğini söyleyen Sati, “Darbe sırasında sadece köprüler kapatıldı. Görünen o ki, olayın kendisi üç olasılıktan ibaretti. Birincisi, ya darbe girişimi iyi bir şekilde kontrol altına alındı ve girişim tam başlamak üzereyken durduruldu. Ya belirli koşullar altında ordu içinden protestolar oldu. Ya da gelecekte olabilecek benzer bir olay için Sudan halkının nabzı tutuldu. Bu olay tüm ihtimallere açıktır” ifadelerini kullandı.
Darbe girişiminin engellenmesinde önemli olanın halkın siyasi istikrar istemesi olduğunun altını çizen Sati, hükümetin bu hedefe ulaşmak için büyük atılımlar yapması gerektiğini sözlerine ekledi. Bir yanda ÖDBG bileşenleri içinde, diğer yanda hükümetin sivil kanadı ile askeri kanadı arasında bir uyumsuzluğa tanıklık ediliyor. Açıklamalarında eski samimiyetleri yok. Aralarında arzu edilen uyum bulunmuyor. Daha ziyade gerilim söz konusu. Bu da genel siyasi durumu etkiliyor.