‘Evlilik yardımı’ tartışması Libya’nın gündeminde

Yüksek Yargı Konseyi karara karşı uyardı ve kararın, boşanma davalarının birikmesine neden olacağını söyledi.(AFP)
Yüksek Yargı Konseyi karara karşı uyardı ve kararın, boşanma davalarının birikmesine neden olacağını söyledi.(AFP)
TT

‘Evlilik yardımı’ tartışması Libya’nın gündeminde

Yüksek Yargı Konseyi karara karşı uyardı ve kararın, boşanma davalarının birikmesine neden olacağını söyledi.(AFP)
Yüksek Yargı Konseyi karara karşı uyardı ve kararın, boşanma davalarının birikmesine neden olacağını söyledi.(AFP)

Zayed Hediyye
Adımı övenler ve gerekçeleri ‘devlet lehine seçim propagandası olarak’ görenler arasında görüş farklılıkları var
Bugünlerde Libya’daki ana gündem maddesi hiç şüphesiz seçimler ve siyaset. Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin evlenme yaşı geçmiş olan gençlere verme kararı aldığı evlilik yardımı ise bu ana gündem maddesinin bile önüne geçti. Bazı taraflar kararı överken, bazı taraflar da ‘devlet lehine seçim propagandası olarak’ nitelendirerek, karara dair şüphelerini dile getirdi.
Hükümetin evlilik yardımı konusundaki tartışma, yüksek yargının kapılarına kadar ulaştı. Bu bağlamda Yüksek Yargı Konseyi, bu ‘kötü düşünülmemiş’ hareketin sonuçları konusunda uyarırken, toplumda boşanma oranını artıracağını ifade etti.

Evlilik yardımı ve ev kredisi
Dibeybe, gençlerin evlenme konusundaki isteksizliğine karşı ve onlara iş imkanları sağlamak ve işsizlik oranlarını düşürmek amacıyla yeni bir karar aldı. Bu bağlamda Dibeybe, evlenmek üzere olan gençleri desteklemek için bir milyar Libya dinarı (yaklaşık 223 milyon dolar) ve gençlere konut kredisi sağlamak için de 1 milyar 700 milyon dinar (yaklaşık 379 milyon dolar) tahsis edildiğini açıkladı.
Başbakan, Trablus’un doğusundaki Hums şehrinde Uluslararası Gençlik Günü kutlamalarına katıldığı sırada, 50 bin genç kadın ve erkeğe peşinat olarak evlilik yardımı yapılacağını söyledi. Dibeybe, belirtilen desteği elde etmek için gençlerin, evlenmeye istekli olduklarını kanıtlamalarını şart koştu.
Gençlerin genel hayata katılımlarını artırmak için yerel konseylerin kurulduğunu da belirten Dibeybe, “Gençler, politikaları şekillendirmede, geleceği tahmin etmede ve Libya’daki sosyal değişimi yönlendirmede temel ortaklardır” diyerek, hükümetin gençlerin yenilikçi girişimlerini ve projelerini benimsemeye hazır olduğunu vurguladı.
Yardım, 12 Ağustos- 31 Aralık 2021 tarihleri ​​arasında evlenen 50 bin genç erkek ve kadını hedefliyor. Ayrıca genç erkek ve kadın arasında eşit olarak her evlilik için 40 bin dinar (yaklaşık 9 bin dolar) sağlamayı öngörüyor.

İlk yardım belgelerinin teslimi
Pek çok kişi, hükümetin evlenmek üzere olanlara yardım sağlama vaadini yerine getirme ciddiyetinden şüphe duyuyor. Ancak Dibeybe, açıklamasından birkaç gün sonra kendisine başvuran bir grup gence evlilik yardımı belgesini teslim ederek, kararı uygulama hızıyla herkesi şaşırttı.
Abdulhamid Dibeybe, birçok kişiyi şaşırtan kararı hızlı bir şekilde uygulamakla yetinmedi. Aksine Evlilik Yardım Fonu’nu desteklemek için yarım milyar dinar (yaklaşık 111 milyon dolar) daha tahsis edildiğini açıkladı.

Yardım alma şartları
Evlilik Destekleme Fonu Başkanı Halid Bucanah, “Fon, kayıtlı olanlara ilişkin bir sistem uyarınca evlilik yardımı belgelerini teslim etmeye başladı” dedi.
Bir basın açıklaması yapan Bucanah, “Evlilik desteği girişimine tahsis edilen değer, 25 bin genç erkek ve 25 bin genç kadın için yeterlidir” şeklinde konuştu.
Bucanah, “Girişim, yalnızca Libyalıları hedefliyor ve bir yabancıyla evli bir Libyalı erkeğe veya bir yabancıyla evli bir Libyalı kadına fayda sağlamaz” dedi.
Evlilik Destekleme Fonu Başkanı, Medeni Durum Dairesi sistemine göre yıllık evlilik yaşı geçmeyen 20 bin kişinin hedeflendiğini söyledi.

Yüksek Konsey’den uyarı
Birlik hükümetinin evlilik yardımı kararını açıklamasından ve kararı dikkat çekici bir hızla uygulamasından bu yana Libya’da bu ani adımın zamanlaması ve bununla ilgili tüm detaylar hakkında tartışmalar bitmiyor.
Tartışma, Libya’daki en yüksek yargı dairesi olan Yüksek Yargı Konseyi’ne kadar ulaştı. Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Muhammed el-Hafi, Ulusal Birlik Hükümeti’nin Evlilik Destekleme Fonu’na bir milyar dinar ayırma kararının ve ardından bunu uygulamak için yapılacak işlemlerin, boşanma davalarının birikmesine neden olacağını söyledi.
Hafi, bu beklentisinin nedenlerine ilişkin Dibeybe’ye hitaben yaptığı açıklamada, “Gençler, İslam hukukunun amaçlarına ve ulaşmak istedikleri durumlara ulaşmak için değil, aksine her bir tarafa tahsis edilen 20 bin dinarlık yardımı elde etmek için evlilik sözleşmesi imzalayacaklar. Yardım almak için çok geç olmadan aceleyle evlenme kararının doğuracağı olumsuz etkilere yol açacaktır” dedi.
Hafi, hükümete ‘kararının verilmesinin ardındaki amaçları içeren bir yasa taslağı hazırlamasını, böylece evlilik sözleşmesi yapan gençlerin evlilik sözleşmesini yaparken sabit bir hakka sahip olmasını’ önerdi.

Yaşam seçimi ve savaşlardan feragat
Temsilciler Meclisi Birinci Başkan Yardımcısı Fevzi en-Nuveyri, evlilik yardımı ödeneğinin hak edenlere dağıtılmaya başlamasını memnuniyetle karşıladı. Nuveyri, “Bu adımın, gençleri savaş tüccarlarından uzak tutarak, ülkenin inşasında ve ilerlemesinde büyük enerjilerinden yararlanarak arzu ettiğimiz şeyi başarmasını umuyoruz” şeklinde konuştu.

Uygulama mekanizmasına karşı eleştiri
Temsilciler Meclisi üyesi Usame el-Hoca, Başbakanın kararı uygulama mekanizmasına itirazını dile getirdi. Hoca, “Evlenmek üzere olan, evi olmayan ve sabit bir gelir kaynağı bulunmayan bir gence böyle bir meblağın verilmesi, özellikle büyük şehirlerdeki yüksek konut kiralarının ortasında aileyi büyük zorluklara sokar” dedi.
Usame el-Hoca, “Bu meblağları, gençlerin insana yakışır bir yaşam sürmeleri için küçük projelere harcamak ya da komşu ülkelerde olduğu gibi Libya şehirlerindeki konut projelerine peşinat olarak harcamak daha iyi olurdu” derken, savaşlardan yorgun düşen Libyalı gençlerin bundan daha fazlasını hak ettiğini vurguladı.
Dibeybe’nin kararının ‘erken seçim propagandası ve gençlerin oylarını kazanma’ kokusu taşıdığına dikkat çeken Hoca, “Karar, asla incelenmiş değil. Amacı, gençlerin oylarını ve sempatilerini kazanmaktır. Karar, örneğin Planlama Bakanlığı gibi devlet kurumları tarafından incelenmemiştir” dedi.
Rüşvet ve seçim propagandası
Yazar ve siyaset araştırmacısı Muhammed el-Carih’in belirttiğine göre hükümet tarafından başlatılan Evlilik Destek Fonu, yolsuzluğun bir başka giriş noktası. Carih, “Bu fonlar, genel bütçenin dışında ve üzerinde herhangi bir gözetim olmaksızın harcanacak” değerlendirmesinde bulundu. Muhammed el-Carih, hükümetin, kendisine emanet edilen ana dosyaları ele almada başarısız olmasından sonra bu rüşvetin, iktidar koltuğunu korumayı amaçladığını vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre gazeteci Muhammed Arabi, ani kararın uygulanma hızına ilişkin olarak, “Tüm ülkenin elektrik kesintisi gibi daha eski ve daha önemli sorunlara çözüm beklediği bir dönemde evlenmek üzere olan gençleri desteklemek için fon ayırmak, devlet hazinesinden ödenen seçim propagandasından başka bir şey değildir” dedi.



Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
TT

Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)

Irak Kürdistanı'ndaki Kormor gaz sahasındaki mühendisler, dün yaptıkları açıklamada, insansız hava aracı (İHA) saldırısının sahadaki faaliyetlerin askıya alınmasına neden olduğunu duyurdular.

Kürdistan Bölgesi Doğal Kaynaklar ve Elektrik Bakanlıkları ortak bir açıklamada, saldırının ardından bölgedeki tüm elektrik santrallerine gaz arzının durdurulduğunu açıkladı. Güvenlik kaynakları, sahadaki depolama tanklarını vuran saldırının yangına yol açtığını ve bazı işçilerin yaralandığını bildirdi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre bir işçi, çalışanların daha fazla saldırı korkusuyla sığındıkları sahadaki sığınağın içinden, "Bir İHA, sahadaki büyük bir gaz depolama tesisine saldırarak büyük hasara yol açtı ve yangın hala devam ediyor" dedi. Rudaw'ın X internet sitesinde yayınladığı bir videoda, saldırının ardından bölgeden dumanların yükseldiği görülüyor

Ortak açıklamada, iki bakanlıktan ve sahayı işleten BAE merkezli şirket Dana Gas'tan ekiplerin şu anda olay yerinde inceleme yaptığı belirtildi. Saldırının faillerinin kimliği henüz belirlenemedi.

Bu, son günlerde sahaya yapılan ikinci İHA saldırısı. Pazar akşamı, Irak Kürt güvenlik güçleri, sahaya ulaşmasını engellemek için bir İHA’yı düşürdü.


Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
TT

Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)

Rabia Abdusselam

Cezayir siyaset sahnesini takip edenler, Cebhetu’l-Adale ve’t-Tenmiye (Adalet ve Kalkınma Cephesi) lideri ve İslami eğilime sahip olan önde gelen isimlerden biri olan Abdullah Caballah’ın açıklamalarının ardından İslamcı siyasi partilerin liderleri arasında bazı anlaşmazlıklar olduğunu gördü. Caballah, Hareketu Muctemeu’s-Silm’in (Barış Toplumu Hareketi) merhum lideri Mahfuz Nahnah'ın bunu yapan ilk kişi olduğu yönündeki yaygın görüşe aykırı şekilde kendisinin ‘ülkedeki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketinin gerçek kurucusu’ olduğunu söyledi.

Bu kısa açıklama, Cezayir'deki İslami eğilimleri liderler arasında, Cezayir'de İslam düşüncesini veya siyasal İslam'ı yayma konusunda tarihi bir hakka sahip olanın kim olduğu konusunda çeşitli tepkilere ve açıklamalara yol açsa da İslamcı cenah arasındaki ‘liderlik’ sorunu olduğunu, bu sorunun İslamcılar üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını ve 1980'li ve 1990'lı yıllara kadar uzanan anlaşmazlıkların halen var olmaya devam ettiğini kanıtladı.

Çelişkili ifadeler ve tanıklıklar

Caballah’ın sözlerinin satır aralarında, İslamcılar arasındaki ‘liderlik’ ikilemi hakkında çok şey okunabilir. Örneğin (Cezayir’deki en büyük İslami eğilimli muhalefet partisi) Barış Toplumu Hareketi lideri olmaktan vazgeçmeyeceğini vurguladığını ve destekçilerinin Barış Toplumu Hareketi’nin kuruluşuna ilişkin tarihi anlatılarını her zaman savunduğunu görebiliriz. Onlara göre Şeyh Mahfuz Nahnah, ‘Cezayir'deki Müslüman Kardeşler'in gerçek kurucusu’ ve Barış Toplumu Hareketi’nin eski lideri Ebu Cerrah Sultani'nin de teyit ettiği üzere, İslami tebliğ için sağlam bir temel oluşturmaya çalışan ilk kişi. Ebu Cerrah Sultani, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Abdullah Caballah'ın komünist hareketi üniversiteden kovmaya odaklandığını, Nahnah'ın ise İslam dininin yayılması için sağlam bir temel oluşturmaya çalıştığını söyledi. Ayrıca, iki adamın önceden anlaşma yapmadan coğrafi bölgeyi aralarında paylaştıklarını da sözlerine ekledi.

Ebu Cerrah Sultani’nin açıklamasına göre Caballah'ın ekibi, herhangi bir koruma ya da destek olmaksızın küresel bir ideoloji ve bölgesel bir örgütlenmeye dayanırken Nahnah'ın ekibi, 1974 yılından itibaren uluslararası grubun desteği ve onayıyla kapsamlı bir ideoloji ve örgütlenme benimsemişti. Ta ki hapis cezası bu bağı koparana dek.

Cezayir’de özellikle 1970'li yıllarda marjinalleştirilen Müslüman Kardeşler uluslararası yapılanmasının literatürünü temsil eden Mısır'dan gelen referanslar ve kitaplarla tanışmasının bir sonucu olarak, bu yolu izleyen ilk kişilerden biri olduğunu belirten Caballah, bu ideolojiyi benimsemesinin, Müslüman Kardeşler’in uluslararası veya Mısır'daki yapılanmasıyla herhangi bir örgütsel bağı olmadan, İhvan teorisyenlerini okumasından kaynaklandığını söyledi.

Uzun konuşması sırasında Caballah, kendisini İhvan’ın resmi temsilcisi ilan ettiğini reddederek, 1974'te başlayan ortak bir çabanın parçası olarak bu fikri Cezayir'e tanıtma girişiminde bulunduğunu ifade etti.

Liderliğini yaptığı hareketin 1985 yılından önce üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanmasını parçası olmadığını aktaran Caballah, o dönemde sadece fikirlerin hakim olduğunu ve resmi olarak örgütlerin olmadığını vurguladı. Caballah’a göre 1985'ten önce Caballah Grubu olarak bilinen kendi grubu dışında, üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanması yoktu ve sadece 70'li ve 80'li yıllarda tebliğ ve eğitim yöntemlerindeki temel farklılıkları vurgulamaya çalıştı.

Liderlik meselesi, İslamcı partileri yeniden siyasi çatışmaya sürükledi.

Caballah'ın öne çıkardığı İslami çizgideki isimler arasında, Barış Topluluğu Hareketi'ni kuran, öldüğü güne kadar liderliğini yürüten Cezayirli vaiz ve siyasetçi Mahfuz Nahnah ile Cezayir'deki İslami hareketin en önemli figürlerinden biri olan çağdaş düşünür, reformcu ve vaiz Şeyh Muhammed Buslimani yer aldı. Ancak Caballah, bu şahsiyetlerin örgütsel olarak değil bireysel olarak hareket ettiklerini belirterek, 1980'lerin ortalarına kadar Cezayir üniversitelerinde herhangi bir organize tebliği faaliyeti olmadığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Caballah'ın görüşlerini destekleyenler arasında, onun açıklamalarının o dönemde ya da daha sonra yapılmış olmasına bakılmaksızın ‘doğru’ olduğunu düşünen İslami eğilimli eski milletvekili Muhammed Salihi de vardı. Salihi, 1970'lerde aktif olan ve yerel olarak ‘eş-Şark’ grubu diye bilinen örgütün Mısır ve Suriye’deki Müslüman Kardeşlerin yaklaşımını benimsediğini belirtti. Bu kanat örgütsel ve yüzde 80 entelektüel açıdan Hassn el-Benna, Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Ali Cirişe, (Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin eski başkanı ve kurucusu) Yusuf el-Kardavi, Muhammed el-Gazali, (Suriyeli vaiz) İsam el-Attar, Muhammed Ahmed er-Raşid ve Abdulkerim es-Savvaf’tan oluşuyor.

dfrgt
Cezayir'deki el-Fetih Meydanı'nda düzenlenen mitinge katılan İslami Kurtuluş Cephesi'ne (FIS) yakın İslam İşçi Sendikası (SIT) aktivistleri, 16 Mayıs 1991 (AFP)

Öte yandan kendisini meşru ‘lider’ olarak gören İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) de var. Bu da partinin 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında özellikle daha sonra iptal edilen 1991 yılındaki yasama seçimlerinin ilk turunda elde ettiği ezici zaferin ardından kazandığı halk desteğine dayanıyor. Bu tarihi olay, o dönemde Cezayir'deki gidişatı değiştirdi.

‘Liderlik’ kompleksi

‘Liderlik’ meselesi, İslamcı partileri yeniden alevlenen siyasi çatışmaların labirentine sürükledi. Siyasi analist Ahsen Hallas, Caballah’ın açıklamalarını, devlet, Sufi çevreler ve zaviyeler tarafından desteklenen ‘geleneksel İslam’ın yerini almak üzere ortaya çıkan ve gelişen ‘İslami uyanışın’ ortaya çıkışına ve camilerde ve üniversitelerde yaygın olarak verilen vaazlara odaklanan açıklamalarına dair değerlendirmesinde bunu bu akımlar içinde gizli kalmış veya bastırılmış bir tartışma olarak gördüğünü söyledi. Hallas, Şeyh Caballah’ın basında kendisinin her zaman Cezayir'de liderlik peşinde olan Müslüman Kardeşler üyesi olarak gösterilmesinden ötürü, ‘liderlik sevdasında olduğu’ gibi kendisine yöneltilen suçlamaları çürütmek için bunu kullanmaya çalıştığını belirtti.

Hallas: “Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açması gayet doğal.”

Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açmasının gayet doğal olduğunu söyleyen Hallas, “Özetle bu durum, entelektüel durgunluğun gölgesinde, yenilik yapma ve mevcut durumla ilgili çözümler ve öneriler sunma beceriksizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir düşünme sürecidir” dedi.

Nahda Hareketi'nin eski lideri Caballah'ın açıklamalarına sert tepkiler verilirken geriye Müslüman Kardeşler üyeleri arasında sert sözlü tartışmaların yaşandığı gergin bir atmosfer bıraktı. Bu tablo, Cezayir'deki Müslüman Kardeşlere yakın iki siyasi partinin (Barış Toplumu Hareketi ve Adalet ve Kalkınma Cephesi) liderleri arasındaki derin anlaşmazlığı yansıttı. Aynı cenahtan gelen partiler arasında tam bir dayanışma ve siyasi uzlaşı eksikliği hakim ve bu durum 70’li ve 80’li yıllardaki kuruluş aşamasının ötesine geçiyor. Öyle ki 2019 yılında ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmak için bir yol haritası çizmek üzere önde gelen muhalif isimleri bir araya getiren Mazafran’da ve (Cezayir'in batısındaki) Ayn Benian'da düzenlenen ünlü iki sempozyum gibi ortak siyasi toplantılarda da bunu görmek mümkün. Katılımcılardan birine göre bu toplantılara katılan parti liderleri arasında tartışmalar yaşandı. Tartışmalar bir noktada partilerin çekilme tehdidine kadar vardı.

Cezayir'de Müslüman Kardeşleri temsil etme hakkının tarihsel olarak kime ait olduğu konusunda çelişkili açıklamalar hakkında yorum yapan Mohamed Khider Biskra Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya Bölümü öğretim üyesi ve araştırmacısı Cedu Fuad, “Şeyh Caballah'ın açıklamaları, Cezayir'deki İslami uyanışın başlangıcı ve Şeyh Mahfuz Nahnah, eş-Şark Grubu ve Cez’ara Grubu’nun bu karmaşık tarih içindeki konumu hakkında bize kapsamlı bir bakış açısı sağlayamıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Müslüman Kardeşlerin kuruluşu hakkında ideoloji ve örgütlenme arasında süregelen tartışma, Cezayir’deki İslami hareketin çok sayıda partiye bölünmesi olgusunu ele almamızı gerektiriyor. Cadallah’ın ‘doğuş patlaması’ olarak adlandırdığı bir olay meydana geldi ve bu da Cezayir'de Müslüman Kardeşler ideolojisini kimin yaydığını ve bu ideolojiyi ülkede yayma konusunda tarihsel hakka kimin sahip olduğunu belirlemeyi zorlaştırdı.


Husilerden Hizbullah’a mesaj: Tabatabai suikastı sonrası İsrail’e karşı çatışma çağrısı

Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)
Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)
TT

Husilerden Hizbullah’a mesaj: Tabatabai suikastı sonrası İsrail’e karşı çatışma çağrısı

Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)
Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)

Husiler, geçtiğimiz Pazar günü Beyrut’un güney banliyösünde İsrail’in düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai için Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım’a gönderdiği taziye mesajlarını, Hizbullah’ı İsrail’e karşı yeniden harekete geçirme çağrısına dönüştürdü.

Taziye mesajlarında hüzünlerini ifade eden Husiler, mesajların içerikleriyle örgütün liderlerinin çatışmanın seyrine ilişkin beklentilerini ve Hizbullah’tan beklediklerini net biçimde ortaya koydu.

Husilerin lideri Abdülmelik el-Husi, uzun mesajında Tabatabai’nin ölümünü “görev şehadeti” olarak nitelendirerek “cihad yoluna devam edilmesi gerektiğini” vurguladı. Husi, İsrail’in Lübnan’da ateşkes kuralına uymayacağını ve Gazze ile Lübnan’ın güneyindeki gelişmelerin çatışmanın geri dönülmez bir kader olduğunu gösterdiğini belirtti.

scdfrg
Lider Heysem el-Tabatabai'nin Hizbullah tarafından dağıtılan bir fotoğrafı

Husi mesajında, Lübnan direnişinin kararlılığını övdü ve Hizbullah’ın rolünün durmayacağını ifade ederek, örgütün operasyonlarını yeniden başlatması için dolaylı bir teşvik mesajı verdi. Yemenli gözlemciler, bu tonlamanın Husiler’in Lübnan cephesini sürekli aktif tutma isteğini yansıttığını, bunun da örgüte bölgede faaliyetlerini sürdürmek için meşru bir zemin sağladığını ifade ediyor.

Daha açık bir ifade, Husi liderin kuzeni ve örgütün Yüksek Siyasi Konsey üyesi Muhammed Ali el-Husi tarafından iletildi. Husi, Tabatabai’nin ölümünü “direniş yolunda ilerleme zorunluluğu” ile ilişkilendirerek, Hizbullah operasyonlarının İsrail’i caydırmanın tek yolu olduğunu savundu ve suikastın sorumluluğunu doğrudan ABD’ye yükledi.

frg
İsrail, Husilere çok sayıda askeri ve siyasi liderin ölümüne yol açan acı verici darbeler vurdu (AP)

Muhammed Ali el-Husi ayrıca örgütün Hizbullah ve Filistinli grupların yanında yer almaya “hazır” olduğunu belirtti. Bu ifade, Husiler’in İran eksenli cephede çoklu çatışma alanlarında yer almak istediklerini göstermesi açısından dikkat çekti.

Yemenli gözlemcilere göre, bu mesajlar, Hizbullah’ı İsrail ile çatışmayı yeniden başlatmaya teşvik etmeyi hedeflerken, iç propaganda açısından da Husiler’in bölgesel varlığını sürdürdüğünü ve etkili bir aktör olduğunu takipçilerine göstermek amacını taşıyor.

Tabatabai, Husiler açısından simgesel bir öneme sahip; çünkü Yemen’deki ve diğer sahalardaki eğitim ve silahlanma operasyonlarıyla ilişkilendirilen önemli isimlerden biriydi. Ayrıca, Husilerin son on yıldaki askeri gelişmelerinin bir kısmının Hizbullah subaylarının deneyimlerinden, özellikle Tabatabai’den etkilendiği öne sürülüyor.

Gözlemciler, İran ve müttefikleri ile İsrail arasındaki bölgesel çatışma bağlamında Husilerin mesajlarının Hizbullah’ın doğrudan hesaplarını değiştirmeyeceğini, ancak kuzey cephesinde sükûnetin İsrail’in Husilerin liderlerini hedef almasına ve kapasitesini zayıflatmasına yol açacağı endişesini yansıttığını belirtiyor.

Husiler, Ekim ayında İsrail ile Hamas arasında imzalanan ateşkesin ardından İsrail’e ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi’ndeki gemilere yönelik saldırılarını durdurmuş, yalnızca durumu izleyerek ateşkesin bozulması halinde saldırılara yeniden başlayacaklarını açıklamıştı.