Mısır ve ABD ilişkileri güçlendirmek için bir araya geldi

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, ABD’li mevkidaşı Blinken ile New York'ta görüştü. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, ABD’li mevkidaşı Blinken ile New York'ta görüştü. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır ve ABD ilişkileri güçlendirmek için bir araya geldi

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, ABD’li mevkidaşı Blinken ile New York'ta görüştü. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, ABD’li mevkidaşı Blinken ile New York'ta görüştü. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun üst düzey faaliyetlerine katılmak üzere New York'a yaptığı ziyaret kapsamında, önceki akşam ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile bir araya geldi. Toplantı, ABD yönetiminin geçen hafta, Mısır'a yapılan 130 milyon dolarlık askeri yardımı insan hakları dosyasında ilerleme kaydedilinceye kadar askıya alma kararından bu yana gerekleşen ilk temasa tanıklık etti.
Mısır ve ABD tarafları bir sonraki stratejik diyalog turuna "iyi bir hazırlık" yapmanın önemini vurgularken iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirme ve destekleme yolundaki her türlü engelin üstesinden gelmek için de çalışacaklarını bildirdiler.
Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Mısır ve ABD'yi tarihi ve yakın ilişkiler ve stratejik ortaklık çerçevesinde bir araya getiren toplantıda, iki dost ülkenin ve halklarının ortak amaç ve çıkarlarına ulaşacak şekilde, ikili ilişkilerde öne çıkan siyasi, güvenlik ve ekonomik yönleri tartışıldı. Bakan Şukri ve Blinken iki ülke arasında düzenlenmesi planlanan bir sonraki stratejik diyalog turu için iyi bir hazırlık yapılması ile ilgili çalışmak konusunda anlaştılar.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Ahmed Hafız, görüşmede, öncelikli sektörlerde ortak iş birliği alanlarını güçlendirmek için iki ülke arasında yakın koordinasyonun ve istişarenin sürdürülmesinin öneminin vurgulandığını belirtti. Aynı zamanda iki tarafın da söz konusu yakın ilişkileri yeni ufuklara doğru destekleme, güçlendirme ve ilerletme hedeflerini başarmanın önünde durabilecek her türlü engelin üstesinden gelmek için çalışacaklarını belirttiklerini aktardı. Açıklamaya göre görüşmelerde, bölgesel ve uluslararası meseleler ve ortak çıkar başlıkları da ele alındı.
Mısır’ın ABD'den yılda 1,3 milyar dolar askeri yardım aldığı ve bunun 300 milyon dolarlık dilimine getirilen koşullara rağmen önceki yönetimlerin bu sorunları aşarak yardımın gönderilmesine izin verdiği biliniyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Mısır'a yapılan yardımın bir kısmını askıya alma kararı, Kongre’nin incelemesini aşarak kendisinden öncekilerin politikasını sürdürmediğini gösteriyor.
Geçmişte, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin hükümetine ABD'nin ulusal güvenlik çıkarına olduğu gerekçesiyle 300 milyon dolarlık yabancı askeri fon sağlanarak bir istisna uygulanmıştı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan  bir sözcü, Biden ve Sisi'nin ABD ile Mısır arasında güçlü ve üretken ortaklık taahhüdünü paylaştığını aktardı. Ayrıca Biden yönetiminin ABD ile Mısır arasındaki ikili ilişkilerin güçlendirilmesini ile insan hakları alanında kalıcı ve somut gelişmelere imza atılmasını desteklediğini söyledi.
ABD’li kaynaklara göre Biden yönetimi, Mısır'ın insan hakları aktivistlerine ve örgütlerine yönelik davaları ve suçlamaları düşürmesi şartıyla ilgili yardımları serbest bırakmayı planlıyor. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi yaklaşık iki hafta önce Mısır'da insan hakları için uygulamalarına yönelik beş yıl sürecek bir ‘ulusal strateji’ başlattı. Ayrıca 2022 yılını, ülkenin insan hakları sürecini geliştirmede "kilit nokta" olarak nitelendirdiği “sivil toplum yılı” ilan etti.
Söz konusu ulusal strateji, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olmak üzere dört kategoriyi kapsıyor.

 


Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.