Macron, Lübnan’a yapılan yardımın reformlarla bağlantılı olduğunu vurguladı

Mikati, Fransa’nın desteğine güvenebileceğinden emin.

 Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan Başbakanı Mikati’yi 24 Eylül’de Elysee’de kabul etti. (Dalati ve Nahra)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan Başbakanı Mikati’yi 24 Eylül’de Elysee’de kabul etti. (Dalati ve Nahra)
TT

Macron, Lübnan’a yapılan yardımın reformlarla bağlantılı olduğunu vurguladı

 Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan Başbakanı Mikati’yi 24 Eylül’de Elysee’de kabul etti. (Dalati ve Nahra)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan Başbakanı Mikati’yi 24 Eylül’de Elysee’de kabul etti. (Dalati ve Nahra)

Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Paris ziyaretinden ülkeyi kötüleşen mali ve ekonomik koşullardan kurtarmak amacıyla, uluslararası katılımla düzenlenecek bir konferans sözü alarak dönmeyi planlıyordu. Ancak en azından kamuoyuna açıklananlara bakılırsa bu arzusu gerçekleşmedi. Zira Lübnanlıların büyük umutlar beslediği bir çalışma yemeğinin de dahil olduğu görüşmenin ardından ne Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ne de Mikati bu yönde bir açıklama yaptı. Ancak bu durum, Macron’un Lübnan’ı unuttuğu veya terk ettiği anlamına gelmiyor. Paris, Mikati hükümetinin kurulmasıyla birlikte girişiminin bazı hedeflerine ulaşmış olacak. Macron’un açıklamaları planının içeriğini yeniden ortaya koymak ve Mikati’yi, hükümeti ve dönemi ‘hızlı bir şekilde’ devam etmeye teşvik etmek bağlamında geldi. Lübnanlılar, eski başarısızlıklara rağmen Paris’in halen yanlarında olduğunu unutmasınlar diye Macron, Mikati’ye hitaben şunları söyledi:
“Lübnan’dan vazgeçmeyeceğim ve hayal kırıklığına uğratmayacağım. Fransa Lübnan’ı terk etmedi ya da ondan vazgeçmedi. Ancak yol uzun ve görev de zor. Lübnan halkının, ihtiyaçlarının, özlemlerinin, gündelik hayatını ve geleceğini savunan herkesin yanında olacağız. Lübnan’ın Fransa’ya güvenebileceğini bilmesini istiyorum.”
4 Ağustos 2020’deki yıkıcı patlamadan iki gün sonra Beyrut Limanı’nı ziyaret ederken de aynı şeyleri söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı’nın sözleri, geçen eylül ayının başında, Beyrut’a ikinci gidişinde de tekrarlandı. Fransa Cumhurbaşkanı bir yılı aşkın bir süredir Lübnan’a yardım etme taahhüdünde bulunuyor. Ancak yeni hükümetin yapacakları da dahil geniş bir kurtarma operasyonuna katılmak için yaklaşımını ve koşullarını ‘uluslararası toplumun koşulları olarak’ değiştirmedi. Macron, binlerce kez tekrarladığı ve Lübnanlı yetkililerin bildiği bir gerçeği yineleyerek Mikati’nin hızla hayata geçirmeyi taahhüt ettiği reformlar için yeniden bir yol haritası çizdi; “Uluslararası toplum, reform yapmadan Lübnan’a yardım etmeyecektir” dedi. Macron’a göre yeni olumlu unsur, bir reform programı sunan ve bunu sürdürmeye istekli bir hükümetin varlığı.
Macron açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Lübnan’ın kendine olan güvenini yeniden kazanması ve vatandaşlara günlük destek sağlaması için gerekli reformlarlar acil olarak ortaya koyulmalı, ilk adımlar atılmalı, uygulamalar hayata geçirilmelidir. En azından reformlar uygulanmadan uluslararası toplum Lübnan’a yardım edemeyecektir. Ben de enerji sektörü reformlarını, yolsuzlukla mücadeleyi ve yönetim adımlarını düşünüyorum. Bunların hepsi aklınıza geliyor. Bunları birlikte ele aldık. Ve kesinlikle önceliğiniz altyapı, enerji, beslenme, Lübnan halkına destek ve kısa vadeli ihtiyaçlara cevap vermek olacaktır.”
Fransa Cumhurbaşkanı, bankacılık ve finans sektöründe reform yapılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca Lübnan’ın Paris ve Lübnan Dostları Grubu’nun ‘kurtarma kapısı ve yardımın ulaşması için giriş kapısı olarak’ nitelendirdiği Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakereleri başlatma ihtiyacını da dile getirdi. Macron’a göre bu müzakereler, ‘gerekli’ ve ‘hızlı bir şekilde başlamalı’. Ayrıca ‘yolsuzlukla mücadeleye ve yönetim meselesine şeffaflık kazandırmaya’ dikkat edilmeli. Liman’daki patlama meselesine de değinen Macron, Lübnan halkının gerçekleri bilme ve yaşananlar hakkında cevap bulma hakkına sahip olduğunu söyledi. Ülkesinin Lübnan yargısını desteklemeye hazır olduğunu vurguladı.
Macron, aynı şekilde gelecek baharda yapılması beklenen parlamento seçimleri hakkında da açıklamalarda bulundu. Mikati’ye seçimlerin, taahhüde uygun olarak zamanında yapılmasının önemli olduğunu söyledi. Seçimlerin ‘demokratik’ olması çağrısında bulundu.
Lübnan Başbakanı da Paris’e ve Lübnanlı ortaklarına bu süreçte dikkatli olacaklarını aktardı.
Macron’un sözleri, Avrupa Birliği’nin (AB) seçimlere gözlemci göndereceği ve dürüstlüğün bir anlamda makamlarla iş yapmak için bir kriter olacağı anlamına geliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı’nın sözlerinden, Paris’in bir kez daha insani yardım ve kurtarma planı arasında ayrım yaptığı açıkça görülüyor. Zira Macron’un gündeminde ülkesinin okullara ve Lübnan ordusuna yaptığı yardımlar da vardı. Söz konusu desteğin ‘sürekli’ olduğunu belirten Macron, Fransa’nın ‘tüm acil istek ve ihtiyaçlara yanıt vermek için uluslararası toplumu harekete geçirmeye devam ettiğini’ ve devletin sağlayamadığı ‘eksikleri doldurmak’ için Lübnanlı güçlerle çalışmaya ‘hazır olduğunu’ vurguladı. Lübnan’dan vazgeçmeyeceğini söyleyen Macron bu ülkeye bağlılığını bir kez daha dile getirdi.
Macron, Mikati ile görüşmelerini ‘son derece açık sözlü’ olarak nitelendirirken Lübnan Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğunun ‘oldukça büyük ve tarihi’ olduğunu ifade etti. Macron, diplomatik bir jest olarak Cumhurbaşkanı Mişel Avn ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’nin de Mikati’nin ortaya koyduğu ‘hırsları’ gerçekleştirme çabalarına dahil olduğunu belirtti. Öyle ki Mikati de Macron’un Lübnan için sarf ettiği çabalara ilişkin şunları söyledi:
“Fransa’nın desteği, Arap kardeşlerimiz ve dünyadaki dostlarımızdan oluşan uluslararası toplumun kalbini temsil ettiği için özel bir önem taşıyor. Bu bağlamda size ve Lübnan halkına minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.”
Lübnan Başbakanı, Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın ve parlamentosunun desteğiyle, iş birliği içinde ‘gerekli ve temel reformları mümkün olan en kısa sürede uygulamaya koyma kararlılığını’ dile getirirken Fransa’nın desteğine güvenebileceklerini vurguladı:
“Cumhurbaşkanı Macron’a hükümetin önümüzdeki baharda parlamento seçimleri düzenleme kararlılığını teyit ettim. Bu seçimler, her düzeyde acı çeken Lübnan halkının özlemini çektiği siyasi hayatın yenilenmesini sağlayacaktır.”
Mikati ayrıca General Charles de Gaulle’ün Lübnan’a zarar verilmesine izin vermeyeceğini söylediğini açıklamasını hatırlattı.
Paris’teki diplomatik kaynaklar, Fransa’nın Lübnan’ın yanında yer alma rolünden sapmadığını ancak son 13 ayda öğrendiklerinden sonra daha temkinli davrandığını belirterek “Ama hükümetin oluşumu, oynadığı rol sayesinde bunu yeniden gündeme getirdi” dedi.
Fransa’nın çabalarının devam edeceğini aktaran kaynaklar, pazarlığı açacak ve hükümetin çalışmalarını ve reform programlarını karıştıracak olan Lübnan sahnesinin karmaşıklığı ve yaklaşan seçim tarihi ile bu çabaların tekrar çakışmamasının umulduğunu vurguladılar.



Yemen'de Geçiş Konseyi kritik eşikte: Hadramut hamlesi geri mi çekilecek, kriz mi derinleşecek?

Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
TT

Yemen'de Geçiş Konseyi kritik eşikte: Hadramut hamlesi geri mi çekilecek, kriz mi derinleşecek?

Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)

Yemen’in doğu vilayetleri, özellikle Hadramut, meşruiyet bloğu içindeki güç ilişkilerinin yeniden tanımlandığı kırılgan bir sürece girmiş durumda. Güney Geçiş Konseyi’nin sahada tek taraflı askeri tırmanışa yönelmesi, bölgesel ve uluslararası çevrelerde ciddi itirazlara yol açarken, gerilimi daha da bir boyuta taşıyor. Gözlemcilere göre bu tablo, silah zoruyla fiili durum dayatma girişimlerine kapı aralanmayacağını açık biçimde ortaya koyuyor.

Uzmanlara göre yaşananlar, ne Yemen’deki meşru yönetim ne de onu destekleyen aktörler açısından göz ardı edilebilecek yerel bir ayrıntı. Aksine bu süreç; Güney’in iç dengeleri, Husilerle yürütülen savaşın seyri ve bölgesel barış seçeneklerinin kesiştiği çok boyutlu bir siyasi ve güvenlik sınavı niteliği taşıyor.

Şu ana kadar Geçiş Konseyi’nin tutumu, doğrudan meydan okumadan ziyade baskı altında manevra arayışı olarak değerlendiriliyor. Son açıklamalarda kullanılan ve siyasi gerekçelerle askeri hamleleri bir arada sunan, “koordinasyon” ve “endişeleri anlama” vurgusu yapan dil, manevra alanının hızla daraldığının farkında olunduğuna işaret ediyor. Ancak bu aşamada doğru kararın verilmesi gerektiği belirtiliyor.

Öte yandan, Yemen’de “Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu”na liderlik eden Suudi Arabistan’ın uyarılarının geçici ya da yoruma açık olmadığına dikkat çekiliyor. Söz konusu uyarılar, siyasi ikaz seviyesinden sahadaki caydırıcı mesaja evrilerek Hadramut’ta düzenlenen hava saldırısıyla somutlaştı.

Bu ton değişikliği, Hadramut ve Mehri’nin iç çatışma sahasına dönüşmesine ya da kısmi projelerin silah zoruyla dayatılmasına izin verilmeyeceğine dair açık bir karar anlamına geliyor.

sdf
Güney Geçiş Konseyi mensupları, liderleri Aidarus ez-Zübeydi’nin fotoğrafını taşıyor. (EPA)

Gözlemciler, Geçiş Konseyi ve ona yakın çevrelerin bu mesajların görmezden gelinmesinin, Yemen dosyasındaki en ağır bölgesel aktör olan Suudi Arabistan’la doğrudan bir çatışmaya yol açacağını bildiğini ifade ediyor. Böyle bir çatışmanın ise konseyin ne siyasi ne de askeri olarak taşıyabileceği bir maliyeti olmadığı belirtiliyor.

Bu nedenle Yemenli uzmanlar, Geçiş Konseyi’ne uyarıları ciddiyetle ele alması ve zaman kazanma taktiğine bel bağlamaması çağrısında bulunuyor. Aksi halde konsey, son yıllarda elde ettiği sınırlı kazanımları koruma şansını yitirebilir. Zorla geri adım atılması durumunda ise bu, destekçileri açısından telafisi güç, ağır bir yenilgi anlamına gelecek.

Hesapsız bir çıkmaz

Yemenli gözlemcilere göre Geçiş Konseyi, kendisini hesapsız bir çıkmaza sürükledi. Son hamleler; “güney davasını koruma”, “halk taleplerine cevap verme”, kaçakçılık yollarını kesme, Husilere giden ikmal hatlarını engelleme ve terörle mücadele gibi gerekçelerle pazarlanmıştı. Ancak Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman’ın verdiği mesajlar, bu söylemlerin yeterli olmadığını açık biçimde ortaya koydu.

Uzmanlar, konseyin Hadramut ve Mehri’ye sevk edilen güçlerini acilen geri çekmesi hâlinde, yaşanan krizin en az kayıpla aşılabileceğini belirtiyor.

sdfvgh
Aden’de Güney Geçiş Konseyi güçlerine mensup unsurlar. (EPA)

Diğer yandan mevcut veriler, Geçiş Konseyi’nin Hadramut ve Mehri’de kalıcı bir varlık tesis etme kapasitesine sahip olmadığını gösteriyor. Bunun başlıca nedeni, özellikle Hadramut’ta silahlı dış güçlere karşı son derece hassas olan toplumsal ve kabilesel yapının geniş çaplı muhalefetinden kaynaklanıyor.

Ayrıca karar mekanizması belirli bölgelerden gelen sınırlı bir kadronun elinde olan konsey, güvenlik dengelerini değiştirecek bir adım için gerekli olan bölgesel siyasi desteği de yitirmiş durumda. Uluslararası toplumun fiili durumun zorla değiştirilmesine karşı net tutumu ve resmi kurumların birliğine verdiği destek de bu tabloyu pekiştiriyor.

Bu nedenle analistlere göre en olası ve en az maliyetli senaryo, “yeniden konuşlanma” ya da “güvenlik düzenlemeleri” gibi teknik adlar altında düzenli bir geri çekilme.

Aksi yönde bir tercih, yani tırmanışın sürdürülmesi hâlinde, Geçiş Konseyi çok katmanlı ve ağır bedellerle karşı karşıya kalacak. Siyasi düzeyde, meşru yönetimdeki ortaklık görüntüsü tamamen ortadan kalkacak ve konsey, bölgesel ve uluslararası söylemde istikrarı bozan bir aktör olarak tanımlanmaya başlanacak. Bu sürecin uluslararası yaptırımlara kadar uzanabileceği ifade ediliyor.

Askeri alanda ise “Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu”nun açıklamaları, Yemen’in doğusunda silah zoruyla fiili durum oluşturulmasına izin verilmeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Yeni bir tırmanış, doğrudan caydırıcı müdahalelerle karşılanabilir ve bu da telafisi zor saha kayıpları anlamına gelir.

Toplumsal açıdan bakıldığında da Hadramut ve Mahra, Geçiş Konseyi için doğal bir taban oluşturmuyor. Gerilimin sürmesi, konsey ile geniş güneyli kesimler arasındaki mesafeyi derinleştirecek ve güney meselesini birleştirici bir çatı olmaktan çıkarıp bölücü bir projeye dönüştürecek.

Analistlere göre en tehlikeli kayıp ise güney davasının özünün tahrip edilmesi. Davanın, müzakereyle çözülebilecek adil bir siyasi mesele olmaktan çıkarılarak militarizm, ihlaller ve zor yoluyla dayatma ile anılır hâle gelmesi, uzun vadede onarılması zor bir hasar doğurabilir. Oysa meşru yönetim çatısı altındaki Yemenli güçlerin ve Suudi Arabistan’ın desteklediği yaklaşım, sorunun siyasi müzakere yoluyla çözülmesini öngörüyor.

İhlallerin yükü

Hadramut’ta belgelenen ihlaller, tırmanış sürecinde kritik bir kırılma noktası oluşturuyor. Baskınlar, keyfi gözaltılar, zorla kaybetmeler ve yerleşim alanlarının kuşatılması, yalnızca güvenlik tedbirleri olarak değil, sistematik bir baskı modeli olarak değerlendiriliyor.

Güvenilir insan hakları raporlarına göre son günlerde sivillerin evlerine baskınlar düzenlendi, keyfi tutuklamalar ve zorla kaybetmeler yaşandı, Humum kabilesine bağlı bölgeler askeri kuşatma altına alındı, hastaların hareketi engellendi ve kamu ile özel mülklere el konuldu. Bu uygulamalar, Geçiş Konseyi’nin yalnızca ahlaki konumunu zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası alanda ileride kullanılabilecek ciddi bir hukuki ve siyasi dosya oluşturuyor.

c
Güney Geçiş Konseyi, Hadramut ve Mahra’da tek taraflı askeri tırmanışa gitti. (EPA)

Tüm bu gelişmeler ışığında, yaşananların Güney Geçiş Konseyi için bir “siyasi olgunluk sınavı” olduğu değerlendiriliyor. Konsey, yerel, Suudi ve uluslararası mesajları doğru okuyup siyasi sürece dönerek zararını sınırlayabilir ya da tırmanışta ısrar ederek telafisi güç siyasi, askeri ve hukuki bedeller ödeyebilir.

Uzmanlara göre mevcut an, maceraya yer bırakmıyor. Bu anı yanlış okuyan, bedelini tek başına ödeyecek.


Şam'ın Mezze bölgesi civarında bir patlama sesi duyuldu

Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Şam'ın Mezze bölgesi civarında bir patlama sesi duyuldu

Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Şam kırsalında gerçekleştirilen güvenlik operasyonları sırasında Suriye güvenlik güçleri (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Resmi Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), bugün Şam'ın Mezze bölgesi yakınlarında bir patlama sesi duyulduğunu ve patlamanın niteliğinin araştırıldığını bildirdi.


Libya'nın başkentinde devam eden protestolar ve yol kapatma eylemleri

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
TT

Libya'nın başkentinde devam eden protestolar ve yol kapatma eylemleri

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Libya’nın başkenti Trablus, Ulusal Birlik Hükümeti’ne (UBH) karşı öfkeli protestoların yeniden alevlenmesiyle bir kez daha gergin bir gece yaşadı. Protestolara, ‘Misrata kentindeki devrimci tugaylar ve birlikler’ olarak bilinen grupların da destek vermesiyle talepler, hükümetin görevden alınması çağrısının ötesine geçerek, yıllardır siyasi bölünmüşlük altında bulunan ülkedeki tüm ‘siyasi oluşumların’ düşürülmesi isteğine dönüştü.

Görgü tanıkları ve yerel medya kaynaklarına göre, cumartesi akşamı Trablus’ta Abdulhamid Dibeybe hükümetini protesto eden göstericiler otoyolu ve sahil yolunu kapattı. Başkentin merkezinde lastikler ateşe verilirken, birçok mahallede gece saatlerinde düzenlenen gösterilerde yolsuzluğun yaygınlaşması, hizmetlerdeki aksaklıklar ve yaşam koşullarındaki kötüleşme protesto edildi.

Libyalı diplomat Muhammed Halife el-Akrut, yolların kesildiği, lastiklerin yakıldığı, trafik akışında ciddi aksamalar yaşandığı ve yoğun sıkışıklık nedeniyle çok sayıda aracın birbirine çarptığı bir tabloya dikkat çekti.

Trablus’ta cuma günü düzenlenen benzer gösterilerin ardından protestolar ikinci gününe girerken, Misrata ve Zaviye kentlerinde de eş zamanlı eylemler yapıldı. Göstericiler, ekonomi, hizmet ve güvenlik koşullarındaki kötüleşmeyi protesto ederek geçiş sürecinin sona erdirilmesini talep etti.

Misrata kentindeki devrimci tugaylar ve birliklerin liderleri, ‘halk ayaklanması’ olarak niteledikleri eylemlere tam destek verdiklerini açıkladı. Açıklamada, ‘ülkenin çektiği acılardan sorumlu tüm siyasi oluşumların devrilmesi’ çağrısı yapılırken, Libyalılar sokağa çıkmaya davet edildi. Ayrıca Misrata’daki askeri kurumlara, protestocuların yanında yer alma çağrısında bulunuldu.

Açıklamada geçen ‘siyasi oluşumlar’ ifadesinin, Temsilciler Meclisi (TM) ile Devlet Yüksek Konseyi’nin (DYK) yanı sıra Trablus’taki UBH ve ülkenin doğusunda parlamento tarafından görevlendirilen hükümeti de kapsadığı değerlendiriliyor.

Devrimci tugaylar ve birliklerin liderleri, yayımladıkları bir başka açıklamada, Libya Savunma Bakan Vekili Tuğgeneral Abdusselam Zubi ile aralarına mesafe koyarak, kendilerini temsil etmediğini ve ‘devrimcilerin haklarını savunma’ konusunda kayda değer bir rol üstlenmediğini belirtti. Ayrıca, geçtiğimiz salı günü Türkiye’nin başkenti Ankara’dan havalandıktan kısa süre sonra düşen ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ile bazı askeri yetkililerin hayatını kaybettiği uçak kazasına ilişkin tutumunu eleştirerek sessiz kalmasını kınadı.

Açıklamada, UBH’nin olaya ilişkin resmi bir taziye mesajı ya da kazanın koşullarını açıklayan bir basın toplantısı düzenlememesi ‘zayıf’ bir tutum olarak nitelendirildi; bunun askeri kuruma ve devrimcilerin fedakârlıklarına bir hakaret olduğu savunuldu.

Misrata Devrimci Tugayları, Libya’nın batısındaki en büyük ve en güçlü örgütlü askeri güçler arasında yer alıyor. Bu yapı, 17 Şubat 2011 devrimi sırasında ortaya çıkmasının ardından, özellikle Misrata, Sirte ve Trablus cephelerinde yürüttüğü operasyonlarla eski lider Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinde kilit rol oynamıştı.

zxscdfrgt
Bingazi'deki Libya Temsilciler Meclisi (TM) oturumundan (TM Medya Ofisi)

Bu oluşumlar, izleyen yıllar boyunca savaşçı örgütlenmeleri, silahlanmaları ve geniş toplumsal tabanlarına dayanarak Misrata’da ve kent dışında kayda değer bir askerî nüfuzu elinde tutmayı sürdürdü. Ayrıca devletin çeşitli askeri kilit noktalarında da varlık gösterdiler.

Öte yandan ülkenin batısındaki el-Esabia kentinde esrarengiz yangınlar yeniden çıktı. Kentte yaklaşık üç eş zamanlı yangın meydana gelirken, 19 Şubat’ta yaşanan ve onlarca, hatta yüzlerce evin yanmasına yol açtığı belirtilen yangınlar zinciri yeniden gündeme geldi.

El-Esabia Belediyesi, sınırlı imkânlar nedeniyle ekiplerin kapasitesini artırmak amacıyla ek bir itfaiye aracı ve bir ambulans tahsis edilmesi çağrısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın Libya resmi haber ajansı LANA’dan aktardığına göre el-Esabia Belediyesi Basın Ofisi Müdürü Sıddık el-Mukattef, yetkili kurumlara acil destek çağrısı yaptı.

El-Mukattef, yangınların nedenlerinin ‘halen bilinmediğini’ belirterek, özellikle şubat ayından bu yana mayısta verilen kısa bir aranın ardından olayların tekrar etmesi nedeniyle takibin artırılması ve halkın korunmasına yönelik önlemler alınması çağrısında bulundu.

Ülkenin doğusunda ise Bingazi’de pazartesi ve salı günleri yapılması planlanan TM oturumunun gündemine ilişkin sessizlik hâkim. Oturumda üç ana dosyanın ele alınmasının beklendiği belirtiliyor. Bunlar arasında Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayih’in idari atamalara ilişkin adaylıklarının onaylanması, Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) maaş çizelgesinde değişikliğe gidilmesi ve TM için yeni bir yönetim yapısının yeniden seçilmesi yer alıyor.