Macron, Lübnan’a yapılan yardımın reformlarla bağlantılı olduğunu vurguladı

Mikati, Fransa’nın desteğine güvenebileceğinden emin.

 Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan Başbakanı Mikati’yi 24 Eylül’de Elysee’de kabul etti. (Dalati ve Nahra)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan Başbakanı Mikati’yi 24 Eylül’de Elysee’de kabul etti. (Dalati ve Nahra)
TT

Macron, Lübnan’a yapılan yardımın reformlarla bağlantılı olduğunu vurguladı

 Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan Başbakanı Mikati’yi 24 Eylül’de Elysee’de kabul etti. (Dalati ve Nahra)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Lübnan Başbakanı Mikati’yi 24 Eylül’de Elysee’de kabul etti. (Dalati ve Nahra)

Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Paris ziyaretinden ülkeyi kötüleşen mali ve ekonomik koşullardan kurtarmak amacıyla, uluslararası katılımla düzenlenecek bir konferans sözü alarak dönmeyi planlıyordu. Ancak en azından kamuoyuna açıklananlara bakılırsa bu arzusu gerçekleşmedi. Zira Lübnanlıların büyük umutlar beslediği bir çalışma yemeğinin de dahil olduğu görüşmenin ardından ne Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ne de Mikati bu yönde bir açıklama yaptı. Ancak bu durum, Macron’un Lübnan’ı unuttuğu veya terk ettiği anlamına gelmiyor. Paris, Mikati hükümetinin kurulmasıyla birlikte girişiminin bazı hedeflerine ulaşmış olacak. Macron’un açıklamaları planının içeriğini yeniden ortaya koymak ve Mikati’yi, hükümeti ve dönemi ‘hızlı bir şekilde’ devam etmeye teşvik etmek bağlamında geldi. Lübnanlılar, eski başarısızlıklara rağmen Paris’in halen yanlarında olduğunu unutmasınlar diye Macron, Mikati’ye hitaben şunları söyledi:
“Lübnan’dan vazgeçmeyeceğim ve hayal kırıklığına uğratmayacağım. Fransa Lübnan’ı terk etmedi ya da ondan vazgeçmedi. Ancak yol uzun ve görev de zor. Lübnan halkının, ihtiyaçlarının, özlemlerinin, gündelik hayatını ve geleceğini savunan herkesin yanında olacağız. Lübnan’ın Fransa’ya güvenebileceğini bilmesini istiyorum.”
4 Ağustos 2020’deki yıkıcı patlamadan iki gün sonra Beyrut Limanı’nı ziyaret ederken de aynı şeyleri söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı’nın sözleri, geçen eylül ayının başında, Beyrut’a ikinci gidişinde de tekrarlandı. Fransa Cumhurbaşkanı bir yılı aşkın bir süredir Lübnan’a yardım etme taahhüdünde bulunuyor. Ancak yeni hükümetin yapacakları da dahil geniş bir kurtarma operasyonuna katılmak için yaklaşımını ve koşullarını ‘uluslararası toplumun koşulları olarak’ değiştirmedi. Macron, binlerce kez tekrarladığı ve Lübnanlı yetkililerin bildiği bir gerçeği yineleyerek Mikati’nin hızla hayata geçirmeyi taahhüt ettiği reformlar için yeniden bir yol haritası çizdi; “Uluslararası toplum, reform yapmadan Lübnan’a yardım etmeyecektir” dedi. Macron’a göre yeni olumlu unsur, bir reform programı sunan ve bunu sürdürmeye istekli bir hükümetin varlığı.
Macron açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Lübnan’ın kendine olan güvenini yeniden kazanması ve vatandaşlara günlük destek sağlaması için gerekli reformlarlar acil olarak ortaya koyulmalı, ilk adımlar atılmalı, uygulamalar hayata geçirilmelidir. En azından reformlar uygulanmadan uluslararası toplum Lübnan’a yardım edemeyecektir. Ben de enerji sektörü reformlarını, yolsuzlukla mücadeleyi ve yönetim adımlarını düşünüyorum. Bunların hepsi aklınıza geliyor. Bunları birlikte ele aldık. Ve kesinlikle önceliğiniz altyapı, enerji, beslenme, Lübnan halkına destek ve kısa vadeli ihtiyaçlara cevap vermek olacaktır.”
Fransa Cumhurbaşkanı, bankacılık ve finans sektöründe reform yapılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca Lübnan’ın Paris ve Lübnan Dostları Grubu’nun ‘kurtarma kapısı ve yardımın ulaşması için giriş kapısı olarak’ nitelendirdiği Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakereleri başlatma ihtiyacını da dile getirdi. Macron’a göre bu müzakereler, ‘gerekli’ ve ‘hızlı bir şekilde başlamalı’. Ayrıca ‘yolsuzlukla mücadeleye ve yönetim meselesine şeffaflık kazandırmaya’ dikkat edilmeli. Liman’daki patlama meselesine de değinen Macron, Lübnan halkının gerçekleri bilme ve yaşananlar hakkında cevap bulma hakkına sahip olduğunu söyledi. Ülkesinin Lübnan yargısını desteklemeye hazır olduğunu vurguladı.
Macron, aynı şekilde gelecek baharda yapılması beklenen parlamento seçimleri hakkında da açıklamalarda bulundu. Mikati’ye seçimlerin, taahhüde uygun olarak zamanında yapılmasının önemli olduğunu söyledi. Seçimlerin ‘demokratik’ olması çağrısında bulundu.
Lübnan Başbakanı da Paris’e ve Lübnanlı ortaklarına bu süreçte dikkatli olacaklarını aktardı.
Macron’un sözleri, Avrupa Birliği’nin (AB) seçimlere gözlemci göndereceği ve dürüstlüğün bir anlamda makamlarla iş yapmak için bir kriter olacağı anlamına geliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı’nın sözlerinden, Paris’in bir kez daha insani yardım ve kurtarma planı arasında ayrım yaptığı açıkça görülüyor. Zira Macron’un gündeminde ülkesinin okullara ve Lübnan ordusuna yaptığı yardımlar da vardı. Söz konusu desteğin ‘sürekli’ olduğunu belirten Macron, Fransa’nın ‘tüm acil istek ve ihtiyaçlara yanıt vermek için uluslararası toplumu harekete geçirmeye devam ettiğini’ ve devletin sağlayamadığı ‘eksikleri doldurmak’ için Lübnanlı güçlerle çalışmaya ‘hazır olduğunu’ vurguladı. Lübnan’dan vazgeçmeyeceğini söyleyen Macron bu ülkeye bağlılığını bir kez daha dile getirdi.
Macron, Mikati ile görüşmelerini ‘son derece açık sözlü’ olarak nitelendirirken Lübnan Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğunun ‘oldukça büyük ve tarihi’ olduğunu ifade etti. Macron, diplomatik bir jest olarak Cumhurbaşkanı Mişel Avn ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’nin de Mikati’nin ortaya koyduğu ‘hırsları’ gerçekleştirme çabalarına dahil olduğunu belirtti. Öyle ki Mikati de Macron’un Lübnan için sarf ettiği çabalara ilişkin şunları söyledi:
“Fransa’nın desteği, Arap kardeşlerimiz ve dünyadaki dostlarımızdan oluşan uluslararası toplumun kalbini temsil ettiği için özel bir önem taşıyor. Bu bağlamda size ve Lübnan halkına minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.”
Lübnan Başbakanı, Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın ve parlamentosunun desteğiyle, iş birliği içinde ‘gerekli ve temel reformları mümkün olan en kısa sürede uygulamaya koyma kararlılığını’ dile getirirken Fransa’nın desteğine güvenebileceklerini vurguladı:
“Cumhurbaşkanı Macron’a hükümetin önümüzdeki baharda parlamento seçimleri düzenleme kararlılığını teyit ettim. Bu seçimler, her düzeyde acı çeken Lübnan halkının özlemini çektiği siyasi hayatın yenilenmesini sağlayacaktır.”
Mikati ayrıca General Charles de Gaulle’ün Lübnan’a zarar verilmesine izin vermeyeceğini söylediğini açıklamasını hatırlattı.
Paris’teki diplomatik kaynaklar, Fransa’nın Lübnan’ın yanında yer alma rolünden sapmadığını ancak son 13 ayda öğrendiklerinden sonra daha temkinli davrandığını belirterek “Ama hükümetin oluşumu, oynadığı rol sayesinde bunu yeniden gündeme getirdi” dedi.
Fransa’nın çabalarının devam edeceğini aktaran kaynaklar, pazarlığı açacak ve hükümetin çalışmalarını ve reform programlarını karıştıracak olan Lübnan sahnesinin karmaşıklığı ve yaklaşan seçim tarihi ile bu çabaların tekrar çakışmamasının umulduğunu vurguladılar.



İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
TT

İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Iraklı yetkililer son günlerde, İsrail tarafından hazırlanmış son derece ayrıntılı bir güvenlik veri tabanını teslim aldı. Batılı bir istihbarat servisi üzerinden iletilen dosya; silahlı Iraklı gruplara ilişkin liderlik yapıları, askerî organizasyonlar, mali ağlar ve bu yapılara bağlı devlet kurumları hakkında geniş bilgiler içeriyor.

Kaynaklar, verilerin hacmi ve doğruluk düzeyinin Iraklı yetkilileri şaşırttığını ve olası bir askerî harekâta yönelik ciddi bir uyarı niteliği taşıdığını aktardı.

Dosyanın teslimi, Irak’a yakın dost bir Arap ülkenin Bağdat’ı uyardığı süreçle eş zamanlı gerçekleşti. Söz konusu ülke, İsrail’in, ABD’nin “yeşil ışık” yaktığı bir askerî operasyon seçeneğini açıkça konuştuğunu iletti. Washington’ın, devlet dışı silahlı yapılara ilişkin sabrının azaldığı belirtiliyor. Bir Iraklı yetkili de, bu mesajların Bağdat’a ulaştığını doğruladı.

Bilgilere göre muhtemel saldırılar; eğitim kampları, füze ve İHA depoları ile bu gruplar ve Haşdi Şabi’ye bağlı finansal ve askerî etki sahibi kurum ve kişileri hedef alacaktı.

Bu gelişmeler, Irak’taki Şii ittifakı “Koordinasyon Çerçevesi” içinde silahın devlet tekelinde toplanması yönünde hızlanan tartışmaları tetikledi. İlk aşamada ağır silahların teslimi ve bazı stratejik üslerin tasfiyesi gibi seçenekler masaya geldi. Ancak uygulamanın kim tarafından yürütüleceği ve güvenlik garantilerinin nasıl sağlanacağı konularında görüş ayrılıkları sürüyor.

Öte yandan, ABD yönetimi güvenlik iş birliğini, silahlı grupların operasyonel kabiliyetlerinin kaldırılmasına dair bağlayıcı bir takvim şartına bağladı.

Bölgesel düzeyde ise NBC News’in haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’a İran’ın balistik füze programındaki genişleme risklerini aktaracak ve yeni saldırı seçeneklerini görüşecek.


Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
TT

Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan  Fidan, Milli Savunma Bakanı  Yaşar Güler ve MİT Başkanı İnrahim Kalın, çalışma ziyareti için Suriye'nin başkenti Şam'a gitti. Heyetin gündeminde, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra Şam yönetimi ile Kürtlerin öncülük ettiği YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye ordusuna entegrasyonu bulunuyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler’in gerçekleştireceği ziyarette, Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile görüşüleceği bildirildi. Görüşmede, 8 Aralık 2024’te Beşşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından yürütülen ilişkilerin genel seyrinin değerlendirileceği belirtildi.

Açıklamada, tarafların ayrıca Türkiye’nin ulusal güvenlik öncelikleriyle doğrudan bağlantılı olan ve 10 Mart’ta Şam ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın uygulanmasındaki ilerlemeyi ele alacağı ifade edildi.

Dışişleri Bakanı Fidan geçen hafta SDG’ye yönelik açıklamasında, entegrasyon adımlarının yeniden ertelenmesinin “ülkenin ulusal birliğini tehdit edeceğini” söylemiş, anlaşmaya tarafların “sabırlarının tükendiği” mesajını vermişti.

Ankara’nın görüşmelerde ayrıca, İsrail saldırıları nedeniyle Suriye’nin güneyinde oluşan güvenlik risklerini ve Şam yönetiminin yakın zamanda DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyona katılımını da gündeme taşıması bekleniyor.

ABD, 13 Aralık’ta Suriye’nin Palmira kentinde düzenlenen ve iki Amerikan askeri ile bir tercümanın hayatını kaybettiği saldırıdan DEAŞ’ı sorumlu tutuyor.

Türk Dışişleri, Ankara-Şam temaslarının amacının, Suriye’de oluşabilecek güvenlik boşluklarını değerlendirmeye çalışan DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemek olduğunu vurguladı.

Türkiye, 2016–2019 yılları arasında Suriye’nin kuzeyinde SDG ve DEAŞ’e karşı üç askeri operasyon gerçekleştirmişti. Ankara, SDG’nin sınır hattındaki varlığını ulusal güvenlik tehdidi olarak tanımlıyor.

Şam yönetimi ile SDG arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşma, SDG’ye bağlı askeri ve sivil kurumların yıl sonuna kadar ulusal yapıya entegre edilmesini öngörüyor. Ancak taraflar arasında yaşanan görüş ayrılıkları sürecin ilerlemesini yavaşlatmış durumda.

Suriye’nin kuzeydoğusunda geniş alanları kontrol eden SDG, yıllar içinde oluşturduğu yerel yönetim modeliyle bölgedeki ekonomik, askeri ve idari kurumları denetliyor. Bölge, ülkenin en büyük petrol ve gaz sahalarını da barındırıyor.


Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
TT

Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)

ABD’nin Miami kentinde yapılan Gazze anlaşması çerçevesindeki dörtlü arabuluculuk toplantısının sonuçları, haftalar sürebilecek istişarelere işaret ediyor. İsrail kaynaklarından sızan bilgiler, Gazze Şeridi’nin kontrol altındaki alanının yüzde 50’sinden fazlasını kapsayan ve Hamas’ın bulunmadığı bölgede silahsızlandırma olasılığına dair ipuçları veriyor.

Sızıntılar, sarı hat bölgesinde ikinci aşamadan bağımsız kısmi bir yeniden imar planının hazırlandığını öne sürüyor. Uzmanlar, bu hamleyi, arabulucular ve Hamas üzerinde baskı kurmak için bir araç olarak değerlendiriyor; amaç, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahlarını bırakmasını sağlamak.

Uzmanlar, tek taraflı girişimlerin, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını aksatabileceğini ve İsrail’in bölgeyi bölme ve tamamen çekilmeme hedeflerine hizmet edebileceğini belirtiyor. İlk aşaması 10 Ekim’de uygulamaya konulan barış planının maddeleri de bu olasılıklara işaret ediyor.

İsrail Kanal 12 televizyonuna konuşan bir güvenlik kaynağı, ordunun sarı hat bölgesinde silahsızlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Kaynağa göre, söz konusu bölge Gazze Şeridi’nin doğusunda yer alıyor ve toplam alanın yaklaşık yüzde 52’sini kapsıyor.

Ekim ayında imzalanan Gazze anlaşmasından bu yana, sarı hat içinde faaliyet gösteren altı tugay, yer üstü ve yer altındaki altyapının onlarca kilometresini yok etti. Aynı kaynak, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahsızlandırmanın önemine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail ordusu cumartesi günü, Han Yunus’un güneyinde sarı hattın İsrail tarafında Hamas’a ait tünellerin patlatıldığını ve yıkıldığını gösteren görüntüler paylaştı.

Bu adımlar, Yedioth Ahronoth gazetesinin yaklaşık bir hafta önce aktardığı habere göre, Tel Aviv’in, ABD talebi üzerine Gazze Şeridi’nde enkaz kaldırma maliyetlerini karşılamayı ve geniş çaplı mühendislik çalışmalarını üstlenmeyi ilk etapta kabul etmesinin ardından geldi. Haberde, Refah bölgesinde yeniden imar için bir alanın boşaltılmasının planlandığı ifade edildi.

Buna karşılık Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yeniden imar çalışmalarının acilen başlatılması gerektiğini vurguladı. Abdulati, tek taraflı çözümleri veya Filistin topraklarının demografik ve coğrafi yapısını değiştirme girişimlerini reddettiklerini ve Filistin halkının topraklarından zorla çıkarılmasına izin verilmeyeceğini belirtti.

dcfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hattı temsil eden beton blok (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail konularında uzman akademisyen Ahmed Fuad Enver, sarı hattın silahsızlandırılmasıyla ilgili açıklamaların İsrail tarafından yapılan belirsiz ve baskı amaçlı beyanlar olduğunu belirtti. Enver, bu adımların ikinci aşamayı etkilemeyi amaçladığını vurguladı.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise sızıntıları, arabulucular ve Hamas üzerinde ‘doğrudan baskı’ kurma girişimi olarak nitelendirdi. Nazzal, Hamas’ın silahsızlandırılmasının zaman alacağını ve uygulanmasının zorluklar içereceğini, ayrıca İsrail içinde sahte zafer algısı yaratmayı hedeflediğini ifade etti.

Söz konusu tartışmalar, Miami’de yapılan toplantının sonuçlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi temsil eden arabulucuların açıklamasına göre, ABD’nin gönderdiği diplomat Steve Witkoff’un X hesabından aktardığı mesajda, ikinci aşama görüşmelerinde Gazze’de birleşik otorite altında sivil ve kamu düzeninin korunmasını sağlayacak bir yönetim organının güçlendirilmesine vurgu yapıldığı belirtildi. Arabulucular, geçiş sürecinde sivil ve güvenlik alanları ile yeniden inşayı yönetmek üzere Barış Konseyi’nin kurulması ve aktif hale getirilmesine destek verdiklerini açıkladı.

xscdfg
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, 2023 yılında er-Rimal mahallesinde yıkılan bir binanın enkazı arasında ceset arıyor. (AFP)

Arabulucular, tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme, itidal gösterme ve denetim mekanizmalarıyla iş birliği yapma çağrısında bulundu. Ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda görüşmelerin devam edeceği açıklandı.

Ahmed Fuad Enver, ikinci aşama için geri sayımın başladığını belirterek, “İsrail’in bu aşamaya girmesi için zorunlu bir süreç olacak… Ocak ayında bunu görebiliriz” dedi.

Nizar Nazzal ise Miami toplantısının ikinci aşamanın ana hatlarını çizdiğini, Barış Konseyi, Gazze Yönetim Komitesi ve istikrar güçlerinin oluşturulmasının uygulamaya konduğunu söyledi. Nazzal, buna bağlı olarak İsrail’in, silahsızlandırma ve saldırıların devamı gibi engellere rağmen ABD baskısı altında ikinci aşamaya katılmak zorunda kalacağını ifade etti.