Libya’da seçim süreci tartışmalara sahne oluyor

Politikacıların hırsları bir kez daha anlaşmazlıklara neden oluyor.

Libya’da seçim süreci tartışmalara sahne oluyor
TT

Libya’da seçim süreci tartışmalara sahne oluyor

Libya’da seçim süreci tartışmalara sahne oluyor

Libyalı taraflar, ülkeyi Birleşmiş Milletler (BM) yol haritasına uygun olarak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine hazırlamaya yönelik ‘tatmin edici bir fikir birliğine’ ulaşamadılar. Kalan zamanlarının çoğunu tükettiler. Üstelik seçim tarihine 90 günden az bir süre kala aralarında yeni anlaşmazlıklar baş gösterdi. Krizde bir yol ayrımına girilirken her kamp artık çözümü ya seçim sandığında ya da mühimmat kutusunda arıyor.
Nitekim Cenevre’deki ‘Libya Siyasi Diyalog Forumu’ geçen şubat ayı başlarında, Başkanlık Konseyi ve Ulusal Birlik Hükümeti’nden oluşan yürütme organının seçimini tamamladığından bu yana forumda temsil edilen siyasi partiler, beklenen kazanımlara yönelik gerekli anayasal temeli oluşturmayı başaramadılar. Aksine her biri bölgesel kazanımlarını sürdürmeye ve kamusal alanı ‘siyasi ve askeri olarak’ ait olduğu kampa açmaya hevesliydi. Temsilciler Meclisi (TM), krizi daha da karmaşık hale getirmek için Cenevre Anlaşması’nı baltalama tehdidi doğrultusunda Abdulhamid Dibeybe hükümetinden güvenoyunu geri çekti.
Libyalı tarafların birçok kez Cenevre’ye gittiler. Seçimler için ‘anayasal bir temele’ ulaşılamaması nedeniyle oluşan anlaşmazlık, Libya’nın bir sonraki cumhurbaşkanının seçilmesine izin verecek yasanın tamamlanması için TM’ye taşındı.
Seçim mevzuatına yönelik ‘son dokunuşların’ hızlandırılması hususundaki ABD ısrarı sürerken süreç, sivil ve askeri isimlerin seçilmesiyle ilgili yasanın bazı maddeler hakkındaki yapılan oturumlar sırasında milletvekilleri arasında çıkan kavgalara ve yumruklaşmalara sahne oldu. Gerilim TM Başkanı Akile Salih’in yasayı onaylamasıyla sona erdi. Ancak bu durum, oylama yapmak üzere milletvekillerine başvurulmadan ve Yüksek Seçim Komisyonu’na sevk edilmeden gerçekleşti. Nihayetinde bu da Libya’nın batısındaki ‘Devlet Yüksek Konseyi’ liderliğindeki kampta hoşnutsuzluğa yol açtı.
Anlaşmazlık, yasanın 12’inci maddesinde kilitlenmiş durumda. Maddede, askeri veya sivil her ismin ‘seçim tarihinden üç ay önce görevini bırakması’ şartıyla aday olabileceği şartı bulunuyor.
Gözlemciler, yaklaşık sekiz ay önce yürütme organının seçilmesini sevinçle karşılamış olsalar da şu an krizin artmasıyla durum değişti. Parlamentonun hükümetten güvenoyunu geri çekme kararının ardından şu an herkes, (eğer düzenlenirse) 24 Aralık’ta yapılacak seçimleri bekliyor.
Bununla birlikte Başkanlık Konseyi, Siyasi Diyalog Forumu tarafından onaylanan yol haritasına uygun olarak, siyasi sürecin bütünlüğünü sağlamak amacıyla yasama otoritesine ‘seçim sürecinin tamamlanması için gerekli mevzuatın zamanında tamamlanmasına dair ulusal ve yasal sorumluluklarını üstlenme’ çağrısı yaptı. Konsey, parlamentonun hükümete olan güvenoyunu geri çekme kararının yansımalarını yakından takip ettiğini bildirdi. Konsey ayrıca hükümete çalışmalarını sürdürmesi çağrısı yaparken seçim sürecinin olumlu bir ortamda yürütülmesi için tüm tarafların halk arasındaki gerginliği artıracak her türlü gerilime neden olabilecek adımdan kaçınması gerektiğini vurguladı. 

Hafter ve cumhurbaşkanlığı
Başlangıçta Libya’nın doğu ve batısındaki bazı siyasetçiler, seçim yasasıyla ilgili bir oturum düzenlenmesini bekliyordu. Ulusal Mutabakat Hükümeti’nde (UMH) eski İçişleri Bakanı ve Libya’nın batısındaki en güçlü ismi olan Fethi Başağa ve Libya İleri Araştırmalar Enstitüsü (İhya Libya) Başkanı Dr. Arif Ali Nayed de dahil olmak üzere bazı aktörler cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylıklarını açıkladılar. Şarku’l Avsat’a konuşan Dr. Nayed, “Ülkenin Libyalılar tarafından doğrudan seçilen cumhurbaşkanı ve beraberinde yeni parlamento, bölünmeyi sona erdirmek ve ülkenin güvenlik altyapısını inşa etmek için birlikte çalışacak” dedi.
Ancak 77 maddeden oluşan, planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin düzenlenmesiyle ilgili yasanın, ‘Libya Ulusal Ordusu’ (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter’in kriterlerine göre hazırlandığı düşünülüyor. Hafter, görevinden geçici olarak istifa etmesine ihtimal olmadığını söylerken askeri personellerin seçim sürecine katılma hakkını da savundu. Mareşal Hafter açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Barışçıl bir süreçten geçiyoruz. Barışı asla reddetmedik. Silahlı kuvvetler mensupları ve subayları, hakları olduğu için ilk kez seçim sürecine katılıyor.”
Söz konusu tartışmalı yasa, Hafter’in cumhurbaşkanlığı maratonuna katılması için askeri görevlerini yaklaşan seçimlere kadar üç ay süreyle resmi olarak askıya almasını öngörüyor. Bu bağlamda Genelkurmay Başkanı Korgeneral Abdurezzah en-Naduri başkomutanlık görevine atandı.
Siyasi Diyalog Forumu üyesi olan Zehra Langi şu açıklamada bulundu:
“Seçim maratonu, adayların kampanyalarının başladığının duyurulduğu 24 Aralık'ta  başlasa ve oylama da 17 Şubat’ta yapılsa ne olur? Bu durum, izinli olduğunu açıklayan kişinin gelecek yıla kadar çalışmayı bırakacağı anlamına mı geliyor? Peki, ya cumhurbaşkanlığı seçimleri, birincisi belirlenen tarihinde, ikincisi ise ABD önerisinde belirtildiği üzere 17 Şubat, 19 Mart veya Eylül’de olmak üzere iki turda yapılırsa? Bu durum söz konusu iznin en az yarım yıl veya en fazla bir yıl süreceği anlamına mı geliyor?”
Yapılan açıklamalar Salih’in cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlık için üç aylık bir tatile çıkacağı yönünde. Ancak medya danışmanı Fethi el-Merimi konuya dair şunları söyledi:
“Kendisi halen TM Başkanı olarak görev yapıyor ve cumhurbaşkanlığına başvurmak için izin istemedi veya istifasını sunmadı. Belki yarın, öbür gün ya da ilerleyen günlerde yeni bir duruma şahit olunabilir.”
Libya’nın doğu kampına yakın olanlar, Hafter ve Salih’in adaylığında bir kesişme noktası olduğu inancındalar. Ancak seçim yasasının, görevine geri dönmeyi güvence altına alarak herhangi bir ismin aday olmasının önünü açtığını savunanlar da var.
ABD’li yetkililer daha önce cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin 24 Aralık’ta başlayıp 22 Eylül 2022’de sona erecek şekilde iki aşamada yapılması olasılığını gündeme getirmişti.

Dibeybe ve arena
Libya’nın doğusundaki seçimlere yönelik adımların hızlandırılmasıyla eş zamanlı olarak ülkenin batısındaki durumda ise son derece katı bir tutum mevcut. Başbakan Abdulhamid Dibeybe’nin seçimlere aday olma hakkı bulunmuyor. Yürütme makamının Cenevre’deki ‘Diyalog Forumu’ karşısında verdiği taahhüde göre hiçbirinin yaklaşan seçimlerde aday olmasına izin verilmiyor. Ancak bazıları, son üç ay dolmadan istifa etmek şartıyla herkesin önünü açtığı için Salih’in imzaladığı yasaya güveniyor.
Kötüleşen durum ve hükümetle Temsilciler Meclisi arasındaki ‘hassas dengelerin’ dağılması karşısında bazı taraflar, ortalığı sakinleştirmeye çalıştılar. Ancak Dibeybe, hükümetinin ‘Libya halkının gerçek iradesini yansıtan özgür ve adil seçimler yapılmasına’ destek verdiğini dile getirdi. Hükümet Sözcüsü Muhammed Hammuda, Hafter’in cumhurbaşkanlığına aday olma olasılığına ilişkin şunları söyledi:
“Her vatandaşın aday olma ve projesini sunma hakkı vardır. Seçim güç ve tehdit kullanarak değil, iktidara ulaşmak için en iyi seçenektir. Anayasal ve yasal kurallara uyduğu sürece her türlü adaylığı memnuniyetle karşılıyoruz.”
Hammuda, yalnızca Dibeybe’nin aday olup olmayacağı konusun verdiği yanıtta “Seçimlere katılacağını açıklamadı ve aklında ne var bilmiyoruz” ifadesini kullandı.
Ancak Libya krizinin seçim fonuna yansıması bazı siyasetçiler tarafından ‘feci bir durum’ olarak görüldü. Ayrıca seçim fonuna yapılan aktarımların mevcut yürütme otoritesinin ortadan kaldırmaya çalıştığı ve ‘daha ​​fazla siyasi bölünmeye kapı açacağı’ belirtildi. Uzlaşı İçin Libyalı İleri Gelenler Konseyi Başkanı Şeyh Muhammed el-Mubaşşer, Libya toplumunda akademisyenler, toplumsal figürler ve gençlerden oluşan ‘tüm aktörleri’ içeren bir toplantının düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
Mubaşşer, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Ülkede yaşanan kargaşa, Libyalıların çoğunluğunu, sorunlara neden olan organların şimdiye kadar çözümün bir parçası olamadığına inandırdı” dedi. Mubaşşer ayrıca herkesin bir tüzüğü kabul etmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Seyfülislam Kaddafi’nin konumu
Diğer yandan Libya’nın doğusundaki ve batısındaki kamplar arasında yaşanan anlaşmazlıklar, merhum Cumhurbaşkanı Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam’ın adaylığına izin verme olasılığına dair görüşlere de yansıdı. Öyle ki Dibeybe, Seyfülislam’ın ‘önemli bir kabilenin oğlu’ olarak adaylık için belgeler sunabileceğini söyledi. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ‘teslim olması ve yargılanması’ taleplerine atıfta bulunan Dibeybe öncelikle yasal sorunların ele alınması gerektiğinin altını çizdi.  Salih ise Seyfülislam’a üstü kapalı şekilde atıfta bulunduğu açıklamasında “Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından insanlığa karşı suç işlemekten hüküm giyen birinin Libya devletinin cumhurbaşkanlığına aday olma hakkı yoktur” dedi. Açıklama, eski rejimin yandaşlarında öfkeye yol açtı.
Söz konusu anlaşmazlığa rağmen parlamentonun Dibeybe hükümetinden güvenoyunu geri çekme kararında hata yaptığına inananlar olduğu gibi karar öncesinde Meclis Başkanı’nın medyadaki görüntüsünü eleştirenler de var. Libyalı akademisyen Muhtar el-Cadal “Meclis Başkanı’nın verdiği kararı gerekçelendirmek için ortaya çıkması yanlıştır. Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı’ndan hiçbir farkı yoktur” değerlendirmesinde bulundu. Potansiyel adayların, rakiplerinin bölgelerinde ne ölçüde dolaşabileceğine değinen Cadal sözlerini şu soruları yöneltti:
“Milislerin arkasında yer alan diğer taraf ve Türkiye, Halife Hafter’in batıda seçim kampanyası başlatmasına razı olacak mı? Ayrıca doğu ve güney vatanlarında ordu, Müslüman Kardeşler adayının kampanyasını başlatmasına izin verecek mi?”

ABD ve Avrupa
ABD ve Avrupa, Libya’da gerilimin artmasına ve Cenevre Anlaşması’nın şartlarının korunmasına yanıt olarak Libya’daki siyasi sürecin başarılı olması ve yaklaşan seçimlerin gerçekleşmesi için  çıkan engelleri dikkate almadan ağırlıklarını ortaya koydular. Fransız ve Alman mevkidaşları Jean-Yves Le Drian ve Heiko Maas ile New York’ta Libya konusunda bakanlar düzeyinde bir görüşme yapan İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio, bu durumun ‘bölgenin istikrarını tehlikeye attığı’ uyarısında bulundu. Di Maio uyarısında şu ifadeleri kullandı:
“Uluslararası toplumun özgür, adil ve kapsayıcı seçimler de dahil olmak üzere Libya siyasi sürecini desteklemesini sağlamak için çalışmaya devam edelim. Seçimler, normal bir yaşam talep eden Libya halkı tarafından isteniyor. Seçimlerin yapılmaması, tüm bölgenin istikrarını tehlikeye atacaktır ve yeni bir şiddet aşaması başlatabilecektir. Yansımaları ise ülkemizi ve tüm AB’yi etkileyebilir.”
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile bir araya gelen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD’nin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılmasını programa uygun olarak desteklediğini bildirdi.
-Bölünmeyi sona erdirmek için 8 aydır süren girişimler
Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Stephanie Williams yaklaşık sekiz ay önce Cenevre’de, Libya’daki yeni yürütme otoritesi üyelerinin Muhammed Yunus el-Menfi’yi Başkanlık Konseyi Başkanı ve Abdulhamid Dibeybe’yi de Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı olarak seçtiğini duyurdu. Söz konusu tarihten bu yana otorite, ülkedeki tüm tarafları tatmin etmese de çeşitli yollardan, iki kolu ile faaliyetlerini uygulamaya ve Libyalıları bir araya getirmeye başladı. Bu bağlamda takip edilen yöntemler ie şöyle oldu:
- Menfi başkent Trablus’a ilk ziyaretini 16 Şubat’ta gerçekleştirdi. Doğu bölgesini ziyareti sonrasında Bingazi şehrinden Tobruk ve el-Beyda’ya yöneldi. Bu bağlamda LUO Komutanı Meraşel Halife Hafter ve Tobruk’taki Temsilciler Meclisi Başkanı Akila Salih’in yanı sıra bazı Temsilciler Meclisi üye ve kabilelerin ileri gelenleriyle görüştü.
- Libya Temsilciler Meclisi 10 Mart’ta, Dibeybe hükümetine ezici bir çoğunlukla güvenoyu verdi. Dibeybe, ulusal uzlaşının başarısı ve Seçim Komisyonu’na destek için çalışmayı taahhüt etti.
-Hükümet 16 Mart’ta görevlerini Trablus’taki UMH’den ve Libya’nın doğusundaki geçici hükümetten sorunsuz bir şekilde devraldı. Eski Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac, görev devri sırasında Dibeybe’yi kucakladı. Tören sırasında “Bugün demokrasinin ilkelerini pekiştirmek için buradayım” dedi.
-Menfi 25 Şubat’ta ateşkesi güçlendirme, tüm Libya topraklarındaki düşmanlıkları sona erdirme, askeri kurumu birleştirme ve Ulusal Uzlaşı Komisyonu’nun kurulması için çalışmaya her türlü desteği sağlayarak 5+5 Ortak Askeri Komitesi’ne yer açma taahhüdünde bulundu.
- Menfi 19 Nisan’da Libya ordusunun tüm birimlerine, yüksek komutadan veya Askeri İstihbarat Dairesi’nden önceden izin almadan yurt dışına seyahat etmelerini yasaklamanın yanı sıra askeri personelin medyada yer almasının ve siyasi nitelikte açıklamalar yapmasının da önlenmesine ilişkin bir talimat yayınladı.
- Menfi 27 Nisan’da 5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin dördüncü toplantısına katılmak için Sirte şehrine gitti.
- Menfi ve meclis üyesi Musa el-Koni 10 Mayıs’ta, Trablus’ta Misrata ve Zliten şehirlerinden bir grup ileri geleniyle bir araya geldiler. Toplantıda ‘ulusal uzlaşı ve Libyalıların yeniden birleşmesi’ meseleleri ele alındı.
- Dibeybe 21 Mayıs’ta bir dizi bakanla birlikte Beni Velid şehrine yaptığı ziyarette, savaşın tahrip ettiği şeyleri onararak, bir sonraki aşamada şehri bir savaş ve kavga arenası değil, bir yeniden inşa arenasına dönüştürme sözü verdi.
-Hafter 3 Temmuz’da, Libya halkına sahil yolunun açıldığı müjdesi verdi. Dibeybe de bu adımı memnuniyetle karşılayarak inşa ve birleşmede yeni bir adım olarak nitelendirdi.
- Dibeybe 4 Temmuz’da, ülkede barışçıl bir iktidar devri konusundaki arzusunu dile getirerek bu yıl sonundan önce seçimlerin yapılması için ‘tüm desteğin’ sağlanacağını vurguladı.
-Dibeybe 17 Temmuz’da her türkü yabancı gücü ve ‘paralı askeri’ Libya’dan sınır dışı etme taahhüdünde bulundu. 24 Aralık’ta yapılması planlanan seçimlerin gerçekleştirileceğini kaydetti.
- Dibeybe 21 Ağustos’ta, kendisini ‘başbakan ve savunma bakanı’ olarak tanıması halinde Hafter ile görüşmeye karşı olmadığını söyledi.
- Dibeybe 23 Ağustos’ta şehitlerin, kayıpların ve gazilerin ailelerine 100 milyon dinar tahsis etme kararı aldı.
-Dibeybe 14 Eylül’de evlilik desteğine ilişkin ilk yardım belgelerini hak edenlere teslim etti.
-Dibeybe hükümeti 16 Eylül’de Mısır ile 14 mutabakat zaptı ve 6 yürütme sözleşmesi imzaladı.
- Libya Temsilciler Meclisi 21 Eylül’de Dibeybe hükümetinden geçici bir hükümet olarak günlük çalışmalarını sürdürmesi yolunda güvenoyunu geri çekti.
- Dibeybe 22 Eylül’de parlamentonun hükümetten güvenoyunu geri çekme kararına yanıt olarak vatandaşları, başkent Trablus’taki Şehitler Meydanı’nda gösteri düzenlemeye çağırdı. “Parlamento, Allah’ın yardımıyla düşecek ve bu şekilde Libyalıların temsilcisi olmayacak” dedi.



İsrail'in gizli çalışmalar yürüten Birim 504’ü işte bunu yapıyor

Birim 504, 30 Haziran 1948 tarihinde İsrail ordusu istihbarat teşkilatı bünyesinde kuruldu (İsrail ordusu resmi internet sitesi)
Birim 504, 30 Haziran 1948 tarihinde İsrail ordusu istihbarat teşkilatı bünyesinde kuruldu (İsrail ordusu resmi internet sitesi)
TT

İsrail'in gizli çalışmalar yürüten Birim 504’ü işte bunu yapıyor

Birim 504, 30 Haziran 1948 tarihinde İsrail ordusu istihbarat teşkilatı bünyesinde kuruldu (İsrail ordusu resmi internet sitesi)
Birim 504, 30 Haziran 1948 tarihinde İsrail ordusu istihbarat teşkilatı bünyesinde kuruldu (İsrail ordusu resmi internet sitesi)

Emel Şehade

İsrail, Aksa Tufanı Operasyonu’nun ilk gününden itibaren askeri ve istihbarat araçlarını kullanarak faaliyetlerini, özellikle istihbarat alanında, yoğunlaştırdı. Bilindiği üzere 7 Ekim 2023 tarihindeki olaylar, Gazze Şeridi’nin güneyine doğru en güvenli sınırların ihlal edilmesini engelleyemeyen büyük bir istihbarat başarısızlığıyla sonuçlanmış ve ardından henüz sona ermeyen bir savaş patlak vermişti.

Bu yılın başlarından bu yana, bir yandan Lübnan ile ateşkes anlaşmasına varılması ve diğer yandan Suriye’de Beşşar Esed rejiminin çöküşüyle İsrail'in kuzeyinde bulunan bu iki bölge, İsrail istihbarat teşkilatlarının hedefine girdi. Bu istihbarat teşkilatları, İsrail'in düşman olarak gördüğü ve halkının güvenliği ile sınırları için tehlike arz eden örgütlerin liderlerini ortadan kaldırmak ve bu örgütlerin kapasitelerini zayıflatmak ve yok etmek gibi hedeflerini gerçekleştirmek için çalışıyorlar.

Savaşın patlak vermesinden bu yana 21 aydan fazla bir süredir, bazıları açık, bazıları gizli olan birimler, belirli operasyonların, özellikle de İsrail'in gerçekleştirdiği suikastların yürütülmesini sağlamak için bilgi toplama, rapor hazırlama ve örgütlerin hareketlerini izleme çalışmaları yürütüyor. Bu birimlerin başında faaliyet gösterdiği yıllar boyunca ‘Birim 154’, ‘İstihbarat 10’, ‘Sessizlik Birimi’ ve ‘İnsan İstihbarat Grubu’ gibi çeşitli isimlerle anılan ‘İnsan ve İstihbarat Soruşturma Birimi - Birim 504’ (HUMINT 504) geliyor. Askeri istihbarat bölümünün seçkin birimi olarak kabul edilen bu birimin görevleri arasında İsrail dışında İsrail adına çalışacak gizli ajanlar bulunması ve çalıştırılması da bulunuyor.

Birim 504, son iki ayda, İsrail'in son derece başarılı bulduğu birçok operasyona imza attı. Bunların sonuncusu pazartesi gecesi Suriye'de gerçekleşti. İsrail ordusu, İran'a bağlı olduğunu ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Kudüs Tugayı tarafından yönlendirildiğini iddia ettiği bir hücreyi çökertti.

Ayrıntılı araştırmada, Birim 504'ün bir süredir Suriye'nin güneyindeki çeşitli bölgelerde faaliyet gösterdiği ortaya çıktı. İsrail ordusu, bir yandan İsrail sınırlarını tehdit eden düşman örgütlerin bu bölgede faaliyet göstermesine izin vermeyeceğini, diğer yandan azınlıkları, özellikle de Dürzileri korumak için bu kararı aldığını açıkladı.

ghyjuıko
Birim 504, 300 Filistinlinin tutuklanmasında görev alırken sorguları sırasında tüneller, depolar ve askeri çalışma yöntemleri hakkında bilgi edindi (İsrail ordusu resmi internet sitesi)

Birim 504, görevleri kapsamında, hem güney Suriye'de saha araştırmacılarını görevlendirerek hem de ajanlarını çalıştırarak bu hücre hakkında bilgi ve ayrıntılar topladı. Uygulanan prosedüre göre birim çeşitli kaynaklardan bilgi toplar ve bu bilgileri Suriye, Lübnan veya diğer ülkelerde operasyonlar yürütecek askeri ekipler veya tugaylara yardımcı olmak için orduya aktarır.

Pazartesi Gecesi Operasyonu’nda, 210. Tümen komutasındaki Aleksandroni Tugayı, Birim 504 tarafından iki ayı aşkın bir süre boyunca toplanan bilgilere dayanarak harekete geçti.

Bu operasyon, diğer birimler gibi bilinmeyen istihbarat biriminin arkasında duran onlarca operasyondan biriydi. İsrail ordusu, bu birimin en doğru bilgileri sağladığını ve ajanların operasyonun başarısında büyük rol oynadığını belirtti.

Haganah’ın kökleri

Suriye'nin güneyindeki hücrenin çökertilmesi, bir haftadan kısa bir süre içinde gerçekleştirilen ve Birim 504’ün istihbarat raporlarına dayanan ikinci operasyondu. Birim 504, İsrail'e tehdit oluşturdukları gerekçesiyle aranan kişiler hakkında kesin bilgiler sağladı. İsrail ordusu, Birim 504’ün de katkıda bulunduğu ve farklı örgütlerin en fazla sayıda üyesine ulaşılmasının amaçlandığı bu operasyonlar sonucunda tutuklanan Suriyelilerin sayısını açıklamadı.

Birim 504, Lübnan ve Suriye'deki operasyonların yoğunlaşmasının ardından son aylarda İsrail manşetlerine taşındı. Bu süreçte İsrail, önemli askeri görevlerle görevlendirilmiş kişilerin yanı sıra İsrail ordusuna karşı savaşan hücrelerin de öldürüldüğünü duyurdu.

Birim 504, 30 Haziran 1948'de ordu istihbaratı bünyesinde kuruldu. Bir yıldan kısa bir süre sonra doğrudan askeri istihbarat bölümüne bağlı hale geldi ve ‘İstihbarat 10’ adını aldı. Çok önemli istihbarat bilgileri toplamayı başardı.

Şarku’l Avsat’ın Indpedent Arabia’dan akatardığı habere göre Birim 504, İsrail’in kurulmasından önce faaliyet gösteren paramiliter grup Haganah’ın (İbranice'de ‘savunma’ anlamına gelir) kökleri olarak kabul ediliyor. Haganah, İsrail'in kurulmasını engellemeye çalışan Filistinliler ve isyancılarla savaşmak için Yahudi gençleri silah altına alan bir örgüttü.

frgfr
İsrail ordusu, baskılar sonucu bu yılın başlarında bu birimde görev yapmak üzere kadın askerleri de kabul etmeye başladı (İsrail ordusu resmi internet sitesi)

Birim 504, diğer İsrail istihbarat kurumlarıyla koordineli olarak çalışır ve İsraillilerin “birimin saha araştırmacıları” olarak adlandırdıkları kişilerin faaliyetlerinin yanı sıra, çevre ülkelerde ve Batı Şeria'da ajanlar edinip, onları yönetiyor.

İsrail ordusuna göre birim gizli ajanları işe alıyor ve kendi elemanları ile buluşarak onlara bilgi edinme konusunda eğitim veriyor.  Ordunun verdiği bilgiye göre bu birimdeki subay ile ajan arasındaki ilişki, yıllarca süren güvene dayanıyor. İsrailli birçok subay, bu ilişkinin ordunun saha operasyonlarını destekleyen benzeri görülmemiş istihbarat başarılarına katkıda bulunduğunu vurguladı.

Bu birime katılmak için başvuran onlarca asker, birimlerinin seçiminin son derece özenli ve dikkatli bir şekilde yapıldığını vurgulayan ordu tarafından reddediliyor. Bu birime girenler, önce Golani Elit Tugayı'nda bir ön eğitimden geçiyor. Ardından bu eğitimler arasında ordunun terörle mücadele ve İsrail içinde ve dışında gizli operasyonlar olarak adlandırdığı faaliyetler de bulunuyor.

İstihbarat çalışmaları ve saha araştırmalarının yanı sıra, birim üyeleri sahadaki her istihbarat operasyonunun ilk aşamasını oluşturur. Öncelikle, operasyon için gerekli bilgileri toplamada en başarılı ajanlar aranır, ardından subaylar onlara eşlik ederek, ordunun operasyonu başlatmasından sonuna kadar konumun belirlenmesini ve iletişim araçlarının koordinasyonunu sağlarlar.

Bu yılın başlarında, askerlerin aylarca süren savaşın yarattığı baskıya maruz kalması nedeniyle, İsrail tarihinde daha önce görülmemiş bir durum yaşandı. İsrail ordusu, ilk kez bu birimde görev yapmak isteyen kadın askerleri kabul etti. Kadın askerler, subaylarla birlikte askeri istihbarat bölümündeki savaş birimleri ve araştırma bölümlerine, iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’e ve hava ve deniz kuvvetlerinin istihbarat ekiplerine istihbarat sağlamada görev alıyor.

İzinsiz girişler ve belge toplama

Öte yandan Birim 504’ün saha çalışmalarının yanı sıra bir grup müfettiş, savaş sırasında esir alınan Filistinli, Lübnanlı ve Suriyelilerle ilgili soruşturmalarını yoğunlaştırarak, hedeflerine ulaşmak için hayati bir kaynak oluşturdu.

Bu birimin, İsrail dışındaki son derece hassas yerlerde gizli baskınlar ve belge toplama operasyonlarına da katkıda bulunduğu ve bunun ayrıntılarının askeri istihbaratın çok gizli dosyalarında saklandığı açıklandı.

İsrail ordusunun iddiasına göre 7 Ekim 2023'te Aksa Tufanı Operasyonu’yla savaşın patlak vermesinden bu yana Birim 504’ün en önemli operasyonlarını şöyle sıralayabiliriz:

- Hamas, Hizbullah ve Suriye'deki savaşçıların tutuklanması ve sorgulanması.

- Operasyon alanında yapılan doğrudan soruşturmalar, 300 Filistinlinin tutuklanmasındaki katkısı. Tutuklanan Filistinliler soruşturma sırasında tüneller, depolar ve çalışma yöntemleri hakkında bilgi verdiler.

- On yılı aşkın bir süre sonra Gazze'deki ajan ağının etkinleştirilmesine katkıda bulunmanın yanı sıra ajan edinme ve istihbarat çabalarının genişletilmesi.

Son olarak Birim 504’ün yöneticileri son dönemde tuğgeneral yardımcılığına terfi edilerek ödüllendirildi.