Merkel'den sonra Almanya’da istikrar sağlanabilecek mi?

Almanya'da aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) parlamentodaki sandalyelerin yaklaşık yüzde 11'ini kazanması bekleniyor (Reuters)
Almanya'da aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) parlamentodaki sandalyelerin yaklaşık yüzde 11'ini kazanması bekleniyor (Reuters)
TT

Merkel'den sonra Almanya’da istikrar sağlanabilecek mi?

Almanya'da aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) parlamentodaki sandalyelerin yaklaşık yüzde 11'ini kazanması bekleniyor (Reuters)
Almanya'da aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) parlamentodaki sandalyelerin yaklaşık yüzde 11'ini kazanması bekleniyor (Reuters)

Almanya'daki 16 yıllık Merkel dönemi bugün resmen sona eriyor. Pek çok kişinin daha az istikrarlı olacağından korktuğu yeni bir dönem başlıyor. Merkel önümüzdeki haftalar ve aylar boyunca, yeni hükümetin kurulmasına kadar görevde kalacak. Yeni hükümetin kurulması ile ilgili müzakereler uzun zaman alabilir. Merkel sadece halefine görevini teslim edeceği zamana kadar koltuğunda oturacak. Seçim günü yaklaştıkça, hükümet kurmak için yarışan iki büyük parti arasındaki fark da azalıyor. Sosyal Demokrat Parti (SPD) haftalardır kamuoyu yoklamalarında Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) önünde olmasına rağmen, seçime yaklaşırken yapılan son anketlerde iki partinin birbirine çok yakın bir yüzdeye sahip olduğu görülüyor. Son ankete göre Sosyalistler yüzde 26 ile bir puan farkla ilk sırada yer aldılar. Yirmi yıldır Merkel'in liderliğini yaptığı Hıristiyan Demokrat Parti'nin oy oranı da yüzde 25'e yükseldi. İki partinin oy oranları birbirine yakın olsa da, seçmenlerin ülkeyi yönetmesi için Sosyalist aday Olaf Schulz'u tercih ettiği açık. Seçim öncesi yapılan son ankete katılanların yüzde 47'si Schulz'u başbakanlık koltuğunda görmek istediklerini söylerken sadece yüzde 20'si CDU adayı Armin Laschet'i tercih edeceklerini belirttiler.
Almanya’da seçmenler doğrudan şansölyeye değil, Federal Meclis’in yeni üyelerini belirlemek üzere partilere oy veriyor. Ardından meclis şansölyeyi seçmek ve hükümeti kurmakla görevli oluyor. Bu sefer, koalisyon hükümeti büyük olasılıkla 3 partiden oluşacak. Merkel, iktidarının büyük bölümünde hükümeti sadece Sosyalistlerle yönetmişti. Oylamadan önce, Hıristiyan Demokrat Birlik, Sosyalistlerin üçüncü sıradaki Yeşiller Partisi ve aşırı solcu Die Linke Partisi ile kurmaya çalışabilecekleri bir sol hükümete ilişkin birçok kez uyarıda bulundu. Laschet, sol hükümetin ülkede "istikrarsızlığa" yol açabileceğini, Almanya'nın istikrarlı bir hükümete ihtiyacı olduğunu ifade etti.
Sosyalistler, ülkeyi 16 yıldır yöneten Hıristiyan Demokrat Birlik'in "artık yeni fikirleri olmadığını" belirterek bu partiye oy verilmemesi çağrısında bulunuyor. CDU adayı Armin Laschet, daha önce seçimlerde başarılı olursa üzerinde çalışmak istediği 3 planı olduğunu söylemiş ve iki planını açıkladıktan sonra bir gazeteci üçüncü planını sorduğunda omuz silkerek, "Daha ne yapabiliriz?" cevabını vermişti. Aralarındaki tartışmalar sürse de her iki parti de aşırı sağ parti Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ile birlik olmama konusunda hemfikir. Kampanya ve programını mültecilerle mücadele üzerine temellendiren bu parti, 2017 yılındaki son seçimlerde ilk kez Federal Meclis'e girerek en büyük muhalefet partisi haline geldi. AfD’nin geçen seçimlerde olduğu gibi yine meclisteki sandalyelerin yaklaşık yüzde 11'ini alması bekleniyor, ancak tüm taraflar bu partiyle hükümet kurmayı reddediyor.
Tüm partiler iklim değişikliğine karşı mücadele çağrısında bulunurken ve seçim programlarında pratik adımlar atarken, AfD iklim değişikliğinin insan kaynaklı olmadığını ileri sürüyor. Bu parti ayrıca Almanya'nın konut sıkıntısı gibi sorunlarını mülteciler ve göçmenlerle ilişkilendiriyor.
AfD hariç tutulduğunda, Sosyalistler ve Hristiyan Birlik, seçim öncesi anketlere göre Yeşiller ve yüzde 10’luk oy oranı ile üçüncü parti olan Liberal Parti ile ittifak kurabilirler. Sosyalistler, yalnızca yüzde 6'lık oyu olan Die Linke Partisi ile de ittifak kurabilir. Aralarındaki birçok görüş farklılığı nedeniyle taraflar hükümetin kurulması konusunda aylarca sürecek müzakerelere girmek zorunda kalabilirler. Yeşiller Partisi, büyük olasılıkla ister Sosyalistlerin ister CDU'nun tarafında olsun hükümete katılacak. Yeşiller Partisi, Rusya ve Çin'e karşı daha sert dış politikalar dayatmaya çalışabilir. Bu parti, söz konusu iki ülkeye insan hakları konusunda sert çağrıda bulunan tek partidir ve hatta karar alma süreçlerinde Rusya'nın etkisini artırma korkusu nedeniyle Rusya'dan Almanya'ya doğrudan doğalgaz taşıyacak olan Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı projesinde çalışmaların durdurulması çağrısında dahi bulunmuştu.  Yeşiller Partisi adayı Annalina Birbock, sosyal medyada kişisel bir karalama kampanyasına maruz kaldı. Daha sonra bu kampanyanın Rusya kaynaklı olduğu ortaya çıktı. Diğer yandan Alman istihbaratı, seçimlerden günler önce, bilgisayar korsanlığı operasyonları veya Rusya kaynaklı seçimlere müdahale konusunda uyarılarda bulundu. Hükümetin kurulmasında kilit partiye dönüşebilecek Liberal Parti’nin hükümete dönme şansı artıyor. Ancak Sosyalistler kazanırsa, iki taraf arasındaki gelir vergilerinin artırılması konusundaki fikir ayrılıkları nedeniyle bu partiler arasında müzakereler uzun sürebilir. Sosyalistler ve Yeşiller Partisi gelir vergilerini artırmak isterken, Liberaller bunu reddediyor. Liberaller seçimden önce bu tutumunu dillendirerek, hükümete ortak olmalarının ancak gelir vergilerinin artırılmamasını kabul etmeleri koşuluyla gerçekleşeceğini ifade ediyorlar.
Hükümeti kim yönetirse yönetsin, çoğu parti iklim değişikliğiyle mücadele için daha hızlı adımlar atma sözü verdi. Merkel, yeterli iklim politikaları geliştirmede ve uygulamada başarısız olduğunu itiraf etmişti. Yeşiller Partisi'nin son dört yılda yükselişi ile iklim değişikliği konusu AfD hariç tüm partilerin seçim kampanyalarının önemli bir parçası haline geldi.



Netanyahu’dan Beyrut'u vurma tehdidi: Askeri gerilim, şehir savaşları riskini artırıyor

Netanyahu’dan Beyrut'u vurma tehdidi: Askeri gerilim, şehir savaşları riskini artırıyor
TT

Netanyahu’dan Beyrut'u vurma tehdidi: Askeri gerilim, şehir savaşları riskini artırıyor

Netanyahu’dan Beyrut'u vurma tehdidi: Askeri gerilim, şehir savaşları riskini artırıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu savaşı sürdürme ve Hizbullah'ı Beyrut dahil tüm Lübnan'da acımasızca vurma tehdidinde bulundu. Öte yandan İsrail ordusu, ülke genelinde sirenlerin çalmasıyla birlikte milyonlarca İsraillinin sığınaklara akın ettiğini duyurdu. Tüm bu askeri gerilim, Tel Aviv de dahil olmak üzere, iki taraf arasında şehir savaşlarına varabilecek ciddi bir tırmanışa işaret etti.

Hizbullah, pazar günü Hayfa'daki bir askeri üsse düzenlendiği, dört İsrail askerinin ölümüne, 67 askerin de yaralanmasına yol açan saldırının ardından dün akşam, bir deniz üssü ile bir askeri kışlayı hedef aldıktan birkaç saat sonra, İsrail'in kuzeyindeki Safed şehrini füzelelerle vurduğunu duyurdu.

İsrail ordusu ise hava saldırılarını Lübnan'ın kuzeyine doğru genişletti. Zağarta bölgesindeki nüfusunun çoğunluğu Hıristiyan olan Aytu beldesini ilk kez hedef alan saldırıda en az 22 kişi öldü.

İsrail ordusu güneydeki hava saldırılarını da artırdı. Halen binlerce kişinin yaşadığı ve sınıra yaklaşık 40 kilometre mesafedeki Zahrani de dahil olmak üzere çok sayıda köy ve kasabanın boşaltılması talimatı verildi.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, Hizbullah’ın elit birliği Rıdvan Gücü’nün komutanlık karargâhı olduğu iddia edilen 800 metre uzunluğundaki bir tünele baskın düzenlendiğini bildirildi. Açıklamada, tünelde helikopterler için füzeler, roketler ve motosikletler bulunduğu belirtildi.

Öte yandan Netanyahu, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü'nün (UNIFIL) Mavi Hat’tın ötesine çekilmesi talebini yinelerken, BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyeleri dün iki ayrı toplantıda barış güçlerinin 1701 sayılı karar uyarınca Lübnan'ın güneyine konuşlandırıldığını hatırlatarak bu talebi reddetti.