Sudan Başbakanı Hamduk: Geçiş sürecinin uluslararası desteğe ihtiyacı var

Sudan Başbakanı Hamduk, ülkesindeki geçiş sürecinin uluslararası toplumun desteğini gerektiren ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirtti.

Sudan Başbakanı Hamduk Hartum'daki Bakanlar Kurulu’ndan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na yaptığı konuşması sırasında (EPA)
Sudan Başbakanı Hamduk Hartum'daki Bakanlar Kurulu’ndan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na yaptığı konuşması sırasında (EPA)
TT

Sudan Başbakanı Hamduk: Geçiş sürecinin uluslararası desteğe ihtiyacı var

Sudan Başbakanı Hamduk Hartum'daki Bakanlar Kurulu’ndan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na yaptığı konuşması sırasında (EPA)
Sudan Başbakanı Hamduk Hartum'daki Bakanlar Kurulu’ndan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na yaptığı konuşması sırasında (EPA)

Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk, ülkesinin Nahda (Hedasi / Rönesans) Barajı ile ilgili üç ülkeyi tüm tarafların çıkarlarını karşılayan bir anlaşmaya götürecek herhangi bir girişime veya barışçıl harekete katılmaya devam etmeye hazır olduğunu vurguladı.
Hamduk dün Hartum'daki Bakanlar Kurulu’ndan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi'nin, tarafların müzakere turları sırasında anlaşmaya varamamasının ardından Etiyopya'nın barajın ikinci kez tek taraflı dolumuna ilişkin açıklamasıyla eşzamanlı olarak, Nahda Barajı dosyasındaki gelişmelere ilişkin bir oturum düzenlediğini belirtti. 
Sudan nüfusunun yarısının geçimini ve barajların güvenliğini tehdit eden olası zararları önlemek için Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesi konusunda bir anlaşmaya varılması gerektiğini vurgulayan Hamduk, ülkesinin herhangi bir tek taraflı önlemi reddettiğini yineledi.  Ayrıca söz konusu kararın, tarımsal projeler ve içme suyu istasyonlarının yanı sıra Nil ve Mavi Nil boyunca sosyal ve ekonomik etkileri ve çevreye etkileri olduğunu belirtti.
Hamduk açıklamasında, "Sudan hükümetinin bu etkilerden kaçınmak için aldığı maliyetli ihtiyati tedbirlere rağmen, geçtiğimiz haftalarda birinci ve ikinci tek taraflı dolum sırasında bu zararların bir kısmını yaşadık" dedi. Aynı zamanda müzakere sürecini güçlendirmek için Rönesans Barajı dosyasının Afrika Birliği (AfB) çatısı altında istenilen anlaşmaya varabilecek şekilde BM Güvenlik Konseyi'ne sunulması gerektiğine dikkati çekti.
Sudan Başbakanı, ülkedeki geçiş sürecinin, hükümetin ülkenin ekonomik koşullarında reform yapma planlarını tamamlamak için uluslararası toplumun ve müttefiklerinin sürekli desteğini gerektiren büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu açıkça belirtti. Söz konusu zorlukların başında Sudan'ın tüm borçlarının muafiyeti, yumuşak krediler alınması ve ortakların Berlin ve Paris konferanslarında taahhütte bulundukları borçların ödenmesi yer alıyor.
Hamduk, Sudan'ın uluslararası topluma geri dönebilmesi için terörizmi destekleyen ülkeler listesinden çıkarılmasının ardından kısıtlamaların kaldırılması çağrısında bulundu. Geçiş hükümetinin, ekonominin yapısındaki kalıtsal yapısal bozulmaları ortadan kaldırmaya çalışmanın yanı sıra, demokratik dönüşüm, hukukun üstünlüğü ve insan hakları koşullarının güçlendirilmesine yönelik politikalarını uygulamaya devam ettiğine dikkat çeken Hamduk, “Bu reformlar toplumun savunmasız kesimlerini etkiliyor. Bu nedenle bölgesel ve uluslararası ortakların yardımıyla bu kesimleri destekleyerek sosyal koruma sağlamak için programlar başlattık. Ancak bunun için uluslararası toplumun desteği gerekiyor” dedi.
Başbakan Hamduk, hukukun üstünlüğü ve ülkedeki insan hakları koşullarının güçlendirilmesine ilişkin yaptığı açıklamada, “Hukuki reformlar yapmak, insan hakları çerçevelerini güçlendirmek ve sürdürmek ve adaleti sağlamak için çaba sarf ettik.  Herkesin Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşmesi’ni onayladık.
Öte yandan Hamduk, hükümetin Cuba Barış Anlaşması’nı uygulayarak, silah toplayarak, adalet ve hesap verebilirliği sağlayarak ve kişileri korumaya yönelik ulusal planı uygulayarak Darfur'daki güvenlik durumunu iyileştirme kararlılığını vurguladı.
Hamduk ayrıca, “Geçiş otoritesinin iktidara gelmesinden bu yana temel amacı Sudan'ın yüksek çıkarlarına ulaşmasını sağlamak ve iyi komşuluk ve bölgesel değerleri korumak olan saygı ve işbirliğine dayalı bir dış politika izlemek” dedi.
Hamduk, konuşmasının sonunda ülkesinin BM’ye, BM’ye bağlı insani yardım kuruluşuna ve tüm uluslararası kuruluşlara ve bağışçı topluluğa insani yardım alanındaki desteklerinden dolayı teşekkürlerini dile getirdi. Hükümetin insani yardımların çatışma bölgelerine ulaştırılmasına karşılaşılan zorlukları ve kısıtlamaları kaldırmaya çalıştığını belirten Hamduk, aynı şekilde insani çalışma koşullarının iyileştirilmesi, yerinden edilenler için sürdürülebilir çözüm projeleri ve durumlarının iyileştirilmesine yönelik çalıştığını kaydetti. Sudan'ın siyasi, ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya olan komşu ülkelerden gelen çok sayıda mülteci için bir sığınak olmaya devam ettiğini vurgulayan Hamduk, mültecilere koruma ve hizmet sağladığını ve sınırlı olmalarına rağmen onlarla kaynaklarını paylaştığını belirtti.
Bu toplumların gerekli desteği alamadıklarını, bunun da uluslararası toplumun bu toplumların gelişimine aktif olarak katkıda bulunmasını gerektirdiğini belirten Hamduk, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) ihtiyaçların toplanması ve finanse edilmesi için uluslararası topluluğa çağrıda bulunmasına rağmen verilen desteğin gerekenden daha az olduğunu ifade etti.
Hamduk, mevcut durumun yarattığı zorluklarla mücadele etmek için ev sahibi topluluklara gerekli desteği sağlamak amacıyla uluslararası toplum ve kuruluşlara çağrıda bulundu.



Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
TT

Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)

Sudanlıların, 15 Nisan 2023’ten bu yana yaşadıkları savaşın ve insani trajedinin yakın zamanda sona ereceğine dair umutları giderek zayıfladı. İlk kurşunun sıkıldığı andan itibaren bölgesel ve uluslararası girişimlerin tıkanması, kamuoyundaki karamsarlığı daha da derinleştirdi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın inisiyatif alması ve Başkan Donald Trump’tan doğrudan müdahale istemesi, karamsar tablo içinde yeni bir umut penceresi açtı; Suudi Arabistan, kilitlenmiş sürecin çözümünde belirleyici bir aktör olarak öne çıktı.

Veliaht Prens, kısa süre önce ABD’ye yaptığı resmî ziyaret sırasında, savaşın durdurulmasına yardımcı olması için Başkan Trump’tan müdahale talep etti. Trump, 19 Kasım’da düzenlenen ABD–Suudi İş Forumu’nda yaptığı açıklamada bu talebi doğruladı.

dfrgt
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad’daki el-Yemame Sarayı’nda Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ı kabul ederken (SPA)

Veliaht Prens’in Sudan’daki savaşı sona erdirmek için kendisinden doğrudan müdahale istediğini ifade eden Trump,  “Prens, Sudan konusunda belirleyici bir adım atmamı talep ediyor” dedi. Trump, ABD’nin çatışmanın bitirilmesinde etkin bir rol oynayacağını da sözlerine ekledi.

Halk ne diyor?

Savaşın harabeye çevirdiği Hartum’da vatandaşlar, Suudi hamlesini “kardeşlerden beklenen” bir adım olarak görüyor. Ahmed Musa, “Veliaht Prens’in yaptığı, kardeş bir ülke olan Suudi Arabistan’dan beklenen bir adımdır” diyor.

Hızlı Destek Güçleri’nin kontrolüne giren Faşir’de yaşayan Hava İbrahim, savaşın yıkımını şu sözlerle anlatıyor: “Savaş yeşili kuruyu yok etti; çok zarar gördük.”

Kuşatma altındaki Kuzey Kordofan’ın başkenti Ubeyd’en İsa Abdullah ise genel ruh hâlini şöyle özetliyor: “Savaştan etkilenmeyen ev kalmadı; bu nedenle kardeşlerin müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Sudan Kurucu İttifakı'nın (Te'sis) fiilî başkenti konumundaki Nyala’dan F. Cibril, kamuoyunun temel beklentisinin çatışmaların sona ermesi, insani yardımların ulaştırılması ve yerinden edilenlerin geri dönüşü olduğunu belirtti.

sa
Güney Sudan’ın Renk şehrinde bir sınır noktasından ayrılmayı bekleyen, yerinden edilmiş ailelerin kişisel eşyalarını taşıyan bir kamyon (Arşiv – AFP)

Sudanlılar dışarıdan dayatılan bir çözümden ziyade, tarafları yeniden müzakere masasına getirecek, siyasi süreçlerin zaman kazanmak için kullanılmasını engelleyecek “tarafsız” bir arabulucu istiyor. Kamuoyunda Suudi Arabistan’ın bu rolü üstlenebileceği düşünülüyor.

Geri adım sinyalleri

Resmî düzeyde tepkiler tek çizgide ilerlemedi. Trump’ın 19 Kasım 2025’te Veliaht Prens’in talebini açıklamasının hemen ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan adımı memnuniyetle karşıladı ve X’te “Teşekkürler Prens Muhammed bin Selman, teşekkürler Başkan Trump” mesajını paylaştı.

Suudi ve ABD girişimlerine destek açıklayan Burhan hükümeti, barış için hazır olduğunu vurguladı; ancak Dörtlü Grup çerçevesindeki arabuluculuğa mesafeli durarak Suudi Arabistan’ın tek başına yürüteceği bir süreci ön plana çıkardı.

Askerî bir anlaşma mı?

Eski Başbakan Abdullah Hamduk’un liderliğindeki sivil-demokratik ittifak Sumud, Suudi çabalarını “yeni bir yol açabilecek olumlu bir adım” olarak değerlendirdi; ancak çözümün yalnızca askerler arasında kalmaması ve sivil aktörlerin kapsamlı bir uzlaşmaya dâhil edilmesi şartını koydu.

HDK’ye yakın Sudan Kurucu İttifakı da Suudi Arabistan’ın  hamlesini desteklediğini ve bunun krallığın Sudan’ın çöküşünü önleme konusundaki hassasiyetini yansıttığını söyledi.

Girişim başarılı olur mu?

Sudanlılar, Suudi–ABD girişimlerinin ateşkesi zorlayan, insani yardım geçişlerini mümkün kılan ve krizi yeniden üretmeyen bütüncül bir diplomatik çerçeveye dönüşmesini umuyor. Avukat Hatem İlyas, Şarku’l Avsat’a bu yaklaşımın “en büyük ihtiyaç” olduğunu ifade etti.

İlyas, Şarku’l Avsat’a, savaşın en büyük zorluğunun meşruiyet mücadelesi, toplumsal bölünme, kurumların zayıflığı ve çok sayıda aktörün çıkar çatışmalarından kaynaklanan karmaşık yapı olduğunu ifade etti.

rty6
Faşir’den kaçan Sudanlılar, 19 Kasım 2025’te Kuzey Sudan’daki Debbe kentinde bulunan “El-Ifad” yerinden edilmişler kampına ulaştıktan sonra dinlenirken (AFP)

Tüm belirsizliklere karşın, Sudan’ın doğusundan batısına uzanan kentlerde ortak bir duygu öne çıkıyor. Paris’te yaşayan gazeteci Muhammed el-Esbat, kamuoyunda silahların susmasına ve uzun süredir beklenen barışa giden yola dair temkinli ama güçlü bir beklentinin hâkim olduğunu ifade etti.

Yakın bir çözüme dair umutların zayıflamasının ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ın 15 Aralık’ta Riyad’a yaptığı ziyaret ve Veliaht Prens’le gerçekleştirdiği üst düzey görüşme, yeniden iyimser bir hava yarattı.

Riyad’da bu görüşmenin yapılması bile, savaşın durdurulması ve insani felaketin sona erdirilmesine yönelik yeni bir umut kapısı araladı. Genel kanaat, “Suudi Arabistan’ın Sudan’da savaşı durdurma dosyasını önceliklerinin başına aldığı” yönünde.

Savaşın yorduğu, canlar aldığı, geçim kaynaklarını yok ettiği ve milyonları mülteci ile yerinden edilmiş kişi hâline getirdiği Sudanlılar, ülkelerine, evlerine ve özledikleri hayatlarına dönmeyi umut ediyor. Peki bu kez girişimler kalıcı bir barış getirecek mi?


Şam–SDG hattında belirsizlik: Anlaşma iddiaları yalanlandı

Fotoğraf:  Reuters
Fotoğraf:  Reuters
TT

Şam–SDG hattında belirsizlik: Anlaşma iddiaları yalanlandı

Fotoğraf:  Reuters
Fotoğraf:  Reuters

Suriye’nin El Vatan gazetesi, bugün (perşembe) hükümetten bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Suriye hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yakın zamanda bir askerî anlaşmaya varılacağı yönündeki iddiaların yalanlandığını aktardı.

Kaynak, SDG ile temasların şu anda durmuş olduğunu ve hükümetin, Suriye Savunma Bakanlığı tarafından sunulan bir öneriye SDG’nin verdiği yanıtı değerlendirdiğini vurguladı.

Suriye televizyonu ise bugün, bir kaynağa dayandırarak, ABD arabuluculuğunda hükümet ile SDG arasında, unsurların yıl sonundan önce Suriye ordusu ve iç güvenlik güçlerine entegre edilmesini öngören bir askerî anlaşmaya yakında varılmasının beklendiğini bildirmişti.

Televizyonun aktardığına göre, söz konusu anlaşma Savunma ve İçişleri bakanlıklarına 90 bin unsurun entegre edilmesini ve Rakka, Deyrizor ve Haseke’de Savunma Bakanlığına bağlı güçler içinde SDG’ye tahsis edilecek üç askerî tümeni kapsıyor.

Kaynak ayrıca, hükümet güçlerinin Suriye’nin kuzeydoğusuna girişi, askerî karar alma mekanizması ile görev, yetki ve sorumlulukların dağılımı gibi başlıca ihtilaflı konuların hâlen müzakere edildiğini belirtti.


Katz: İsrail, yerleşimlerini korumak için Gazze Şeridi’nde güvenlik kuşağı kuracak

Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
TT

Katz: İsrail, yerleşimlerini korumak için Gazze Şeridi’nde güvenlik kuşağı kuracak

Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, bugün (perşembe) Gazze savaşıyla ilgili açıklamalarında, “Gazze’de kazandık” dedi. Hamas ile olası bir ateşkes anlaşmasına değinen Katz, ülkesinin “Gazze’den asla ayrılmayacağını” söyledi. Katz, İsrail Gazze Şeridi içinde, yerleşimleri korumak amacıyla bir güvenlik kuşağı oluşturacağını ifade etti.

Savunma Bakanı Katz, Hamas’ın silah bırakması gerektiğini yineleyerek, aksi takdirde “İsrail’in bu görevi kendisinin yerine getireceğini” ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth gazetesinden aktardığı habere göre Katz, Bnei Akiva, Ulpanot Merkezi ve Makor Rishon’un ortak düzenlediği Ulusal Eğitim Konferansı’nda yaptığı konuşmada, ABD Başkanı Donald Trump’ın planı çerçevesinde Hamas silah bırakmazsa İsrail’in bu adımı bizzat atacağını söyledi.

Haberde, ordunun Gazze’den çekilmesini ve bölgenin Filistinlilere devrini içeren anlaşmaya karşın, Katz’ın Gazze Şeridi’ni çevreleyen bir güvenlik kuşağının yerleşimlerin korunması amacıyla kurulacağını ifade ettiği belirtildi.

Öte yandan Batılı ülkeler iki devletli çözümden söz etmeyi sürdürürken, İsrail parlamentosu Knesset, Haziran 2024’te Ürdün Nehri’nin batısında bir Filistin devletinin kurulmasını reddeden kararı resmen kabul etmişti. Kararda, 7 Ekim olaylarının ardından bir Filistin devleti kurulmasının “teröre ödül” anlamına geleceği savunulmuş ve bunun Hamas’ı daha da teşvik edeceği öne sürülmüştü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile aşırı sağcı dini kanattan bazı bakanlar da defalarca Filistin devleti kurulmayacağını dile getirmişti.