İdlib'de ateşle barut yan yana: Rusya-Türkiye zirvesinden çıkması beklenen yol haritası

Yol haritasının, radikal grupların güvenliğin sağlanması, göçün durdurulması ve bölgeden yerinden edilmelerin gerçekleşmesi konusundaki tutumlarını da kapsıyor

Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
TT

İdlib'de ateşle barut yan yana: Rusya-Türkiye zirvesinden çıkması beklenen yol haritası

Fotoğraf (Reuters_Arşiv)
Fotoğraf (Reuters_Arşiv)

Mustafa Rüstem
Suriye halkı, ülkelerindeki çatışmaları, topraklarındaki savaş çemberlerini ve cephe hatlarındaki değişiklileri yakından takip ettiği kadar, içinde bulundukları krizleri çözmeye yönelik zaman zaman yapılan diplomatik toplantıların yansımalarıyla ya da çatışan güçlerin haritadaki kontrol hatlarında ne gibi değişiklikler olduğuyla fazla ilgilenmiyorlar.
Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında 29 Eylül’de gerçekleşmesi beklenen Soçi Zirvesi bu noktada farklı bir öneme sahip. Çünkü göründüğü kadar sıradan değil ve yeni değişikliler olabileceğinden bahsediliyor. Gözlemciler, zirvenin, özellikle İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin zirveye katılımıyla ilgili haberlerle birlikte Suriye krizinin çözümüne yönelik ilk adımın atıldığı başarısız bir anlaşmanın sancılarıyla karşı karşıya olduğuna inanıyorlar.
Yeni bir doğum bekleniyor
Karadeniz'e kıyısında lüks bir tatil beldesi olan Soçi’de yapılacak olan zirve öncesinde, sınırlı operasyonlar için şüpheli hamlelerle birlikte ülkenin kuzeyindeki İdlib ve kırsal kesimindeki askeri bir gerilim patlak verebilir. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberlere göre, Türkiye Suriye’ye zırhlı birlikler gönderdi. Bab el-Hava Sınır Kapısı (Cilvegözü Sınır Kapısı) üzerinden giriş yapan zırhlı birlikler, Suriye’nin kuzeyindeki Cebel ez-Zaviye’deki Türk askeri noktalarına yöneldikleri görüldü.
Sivil kaynaklar, bölge sakinlerinin, askeri bir gerilimin patlak vermesinden, muhalif gruplar arasında bir çatışmaların başlamasından ve mevzilerinin ve savunma noktalarının artmasından endişe duyduklarını aktardılar. Rejim güçlerinin 2019 yılının Mart ayında, İdlib’in güney kırsalının ve Hama'nın kuzey kırsalının kontrolünü yeniden ele geçirdiği ve El Kaide’nin uzantısı Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) mevzilerinin çöktüğü operasyona benzer bir operasyon patlak verirse, bunun büyük bir yerinden edilme dalgasına yol açacağı düşünülüyor.
Öte yandan Rusya, HTŞ’nin geriye kalan mevzilerini ve İdlib ile kırsalında daha fazla yerleşim yerini hedef alan yoğun hava saldırıları düzenliyor. Askeri gerginlik artarken sivil aktivistler, çatışmaların durdurulması çağrısı yapıyor. Rusya'nın Lazkiye'de bulunan Hmeymim Askeri Hava Üssü'ndeki Uzlaşma Merkezi, silahlı grupların ateşkese yönelik ihlallerini açıkladı. Uzlaşma Merkezi Başkan Yardımcısı Vadim Kolet tarafından yapılan açıklamaya göre İdlib Gerginliği Azalma Bölgesi (İGAB) içinde kalan HTŞ’ye ait noktalardan 26 bombalı saldırı düzenlendi ve Lazkiye’de 11, Halep'te 3 ve Hama'da bir ihlal tespit edildi.

Zirve ve ilişkilerin bozulması ihtimali
2017 yılında yapılan Astana Zirvesi’nden çıkan kararlar ile sınırları çizilen İGAB’da çatışmaların artması ve tarafların bir birini hedef alan bombardımanları göz önüne alındığında, ülkenin kuzeyindeki kentte insani bir felaketin yaşanabileceğine dair tahminlerde bulunuluyor.  İdlib, uluslararası arenada terörist olarak sınıflandırılan El Kaide’nin uzantısı olan HTŞ’nin son kalesi olarak görülüyor. Soçi Zirvesi, tansiyonu düşürmeyi ve barışçıl bir çözüm bulmayı başaramazsa, tüm bölge bir ateş çemberine girecek. Öte yandan bölge sakinleri, kentin kapılarında rejim güçlerinin başlatacağı askeri operasyonu bekliyor. Rusya, Ankara’nın, çevresine askeri noktalar konuşlandırdığı, kuzeyi batıya bağlayan M4 Halep-Lazkiye uluslararası karayolunu kontrol altına almayı hedefliyor.
Rusya ve Türkiye zirvesi, iki taraf arasındaki bir gecikmenin ve ikili ilişkilerdeki gerilimin gizlenmediği açıklamaların yapılmasının ardından gerçekleşecek.  Rusya Devlet Başkanı Putin, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Kremlin'de yaptığı görüşmede yaptığı açıklamada, Suriye topraklarındaki yabancı güçlerin ülkeden çıkmaları gerektiği konusunda birçok yoruma kapı araladı. Putin’in bu sözlerle, geri çekilmeye hazırlanan ABD ordusuna ve güney sınırlarını PKK terör örgütünden ve saldırılarından korumak için güvenli bölge kurma gerekçesiyle Suriye’de geniş bir bölgeyi kontrol eden Türk ordusuna göndermede bulunduğu yorumları yapıldı.
Türk yetkililerin yaptığı açıklamalara göre Türk ordusu, İdlib'e yeni birlikler göndermeye hazırlanırken, ay sonunda yapılacak zirvenin siyasi bir çözüme ulaşamaması durumunda, İdlib, ‘ne giden ne de kalan’ bir savaşın içine girecek. Şam, Moskova ile birlikte bu çetrefilli meseleyi sona erdirmek için, Suriye'nin kuzeydoğusunda rejimin 2015 yılından beri ayrılıkçı hareketler olarak gördüğü, çeşitli isimler altındaki Kürt güçler ve gruplar tarafından kontrol edilen bölgelere odaklanmak istiyor. Söz konusu Kürt güçler ve gruplar, DEAŞ’ı yenmek amacıyla Amerikan güçleri ve uluslararası koalisyonla birlikte hareket etmişlerdi. DEAŞ’ın yenilgisinden sonra petrol ve diğer zengin doğal kaynakları kontrol etmeye başladılar.

Harita ve çıkmaz sokak
Öte yandan Soçi Zirvesi’nde liderler arasında özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurul toplantıları öncesinde yaptığı bir açıklamada, Rusya'nın Kırım'ı ilhakını tanımaması konusunda Kremlin'i rahatsız eden ve bunu zorunlu bir ilhak olarak değerlendiren açıklamasıyla ilgili görüş alışverişi yapılması da bekleniyor. Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, ülkesinin Erdoğan’ın açıklamasından duyduğu üzüntüyü dile getirmişti.
Tüm bu karışıklık devam ederken Kürt güçlerinin  konumu dahil olmak üzere birçok konuda uzlaşı için bir yol haritası ufukta belirirken, Rusya ve Türkiye’nin ortak askeri devriyeleri, askeri olarak konuşlanılan noktalar ve bölgeden göçün durdurulması, yerinden edilmeler ve İdlib'de güvenliğin yeniden sağlanmasının yanı sıra İdlib'de yerinden edilen ve Türkiye sınırına kurulan yüzlerce kampa sığınanların sayısının bir buçuk milyonu geçmesiyle bu kişilerin zirveden çıkan şartlar çerçevesinde kendi topraklarına geri dönmeleri için yapılan çalışmaların sürdürülmesi gibi ortak meseleler üzerinde de bir anlaşmaya varılması gerekiyor. Ayrıca uluslararası arenada yasaklı olan HTŞ de dahil olmak üzere aşırılık yanlısı gruplara yönelik tutum da ele alınması bekleniyor. HTŞ, 2017 yılındaki birleşmeden sonra adını değiştirse de terör örgütleri listesinden çıkmayı başaramadı.
Washington ve Moskova arasındaki Suriye gündemi ve eylem programlarındaki tüm anlaşmazlıklara rağmen, iki ülkenin orduları, çoğunluğu El Kaide kökenli radikal örgütlerin liderlerini takip ediyorlar. ABD savaş uçaklarının zaman zaman bazı hedefleri ortadan kaldırmak için İdlib'e hava saldırıları düzenlemesi şaşırtıcı bir durum değil. ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) yapılan açıklamaya göre ABD son olarak 20 Eylül'de bölgedeki terör örgütlerinden birinin iki önemli ismi Ebu Hamza el-Yemeni ve Ebu el-Bera el-Tunisi’yi hedef aldı.
Tüm bu gelişmeler İdlib'de çatışmaya dahil olan taraf sayısını artırıyor. İdlib’in, Halep, Humus ve Şam kırsalından aşırılık yanlısı muhalif gruplarla yapılan anlaşmalarla geldikleri şehir olmasından ötürü bu durum hiçte şaşırtıcı değil. Bu grupların aynı noktada toplanmaları, yeni bir çatışmanın patlak vermesi halinde son derece tehlikeli bir duruma dönüşecektir. Özellikle söz konusu grupların güçlenmesi ve Taliban Hareketi’nin Afganistan’da iktidara gelmesinin ardından aralarındaki ilişkilerin yoğunlaşması, Moskova'yı Kabil ile ilişki kuracak her grubu bitirmeye zorlayacaktır.



Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
TT

Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koyup Karakas yönetimine yeni yaptırımlar getirmesiyle Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, çarşamba günü yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savunmuştu. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelenmişti.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

Amerikan medyasında yer alan haberlerde, el konan tankerin adının Skipper olduğu yazılmıştı. ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

80 milyon dolarlık petrole el kondu

Wall Street Journal'ın analizine göre el konan tankerde yaklaşık 80 milyon dolar değerinde petrol var, bu da Venezuela'nın aylık ithalatının yaklaşık yüzde 5'ine denk geliyor.

ABD'nin tankere baskın düzenleyerek Venezuela yönetimini ekonomik felce uğratmak istediği yazılıyor. Ham petrol satışları Latin Amerika ülkesinin ihracat gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyor.

Diğer yandan Washington, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun eşi Cilia Flores'in üç yeğenini, Maduro'yla bağlantılı bir iş insanını ve Venezuela petrol sektöründe faaliyet gösteren 6 nakliye şirketini yaptırım listesine eklediğini de dün duyurdu.

ABD'nin son hamleleriyle bölgedeki gerginlik tırmanırken Maduro, dün yaptığı açıklamada ülkede uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu Tren de Aragua kartelini etkisiz hale getirdiklerini savunarak, Trump'ın asıl amacının Venezuela petrolünü çalmak olduğu iddiasını yineledi.

Trump petrolün peşinde mi?

ABD Enerji Enformasyon Dairesi'ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD'nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği ve devlete ait enerji şirketi PDVSA üzerindeki kontrolün sıkılaştırılması nedeniyle bu potansiyeli tam olarak kullanamıyor.

Ülkede faaliyet gösteren tek Amerikan şirketi olan petrol devi Chevron'un üretimi de Washington'ın yaptırımları nedeniyle düşmüştü.

Beyaz Saray, Karayipler'deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela'nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunuyor.

Ancak BBC'nin analizinde, Venezuela'daki petrol üretimini yeniden artırmanın on milyarlarca dolara mal olabileceğine dikkat çekiliyor. Diğer yandan ABD'nin yaptırımları hafifletmesi halinde Chevron'un kârının hızlıca artabileceği yazılıyor.

Bunlara ek olarak petrolün gelecekte önemini yitirmeye başlayacağı öngörüsü paylaşılıyor. Ekonomi analiz şirketi Capital Economics'ten David Oxley şunları söylüyor:

Petrol talebi bir anda düşüşe geçmeyecek ancak eskisi gibi artmaya da devam etmeyecek. Talebin zayıfladığını görüyoruz ve 2030'ların sonlarında düşüşe geçeceğini tahmin ediyoruz. Venezuela petrol sektörüne yatırım yapan herkes şunu düşünmek zorunda: Buna değer mi?

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, New York Times


İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)

İsrail Güvenlik Kabinesi dün  (Perşembe) geç saatlerde, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı'nda Yerleşimden Sorumlu Bakan Bezalel Smotriç tarafından sunulan, İşgal altındaki Batı Şeria’da 19 yeni yerleşim biriminin inşası ve mevcut bazı kaçak yerleşimlerin yasallaştırılmasına yönelik planı onayladı.

Aşırı sağ çizgideki Kanal 14, yeni planın onaylandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Haberde, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasının ve daha önce kaçak statüsünde olan bazı noktaların yasallaştırılmasının yanı sıra, İsrail’in 2005’te Gazze ve Kuzey Batı Şeria’dan çekilme planı kapsamında boşalttığı yerleşimlere geri dönüşün de öngörüldüğü aktarıldı.

Söz konusu yerleşimlerin bir bölümü Batı Şeria’nın merkezinde, bir kısmı ise kuzey ve güney bölgelerinde, Kudüs çevresine kadar uzanıyor.

sddf
İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (Arşiv - AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi onayıyla, daha önce boşaltılan Ganim ve Kadim yerleşimlerinin Cenin yakınlarında yeniden inşa edilmesinin yolu açıldı. Aynı bölgede aylardır devam eden süreçle birlikte Homeş ve Sanur’un da yeniden kurulması kararlaştırılmıştı. Kanal 14, bu gelişmeleri tam anlamıyla kuzeydeki eski yerleşimlere dönüşün tamamlanması şeklinde değerlendirdi ve Smotriç’in hamlesini yerleşim dünyasında gerçek bir devrim olarak nitelendirdi.

Birkaç ay önce de Güvenlik Kabinesi, Batı Şeria’da 22 yeni yerleşimin yasallaştırılması ve inşasına yönelik benzer bir planı kabul etmişti.

Yeni kararla birlikte, her bir yerleşim için hızlandırılmış teknik ve imar hazırlık sürecinin başlatılacağı bildirildi. Kanal 14’ün haberinde, adımın “2005’teki çekilme planıyla ağır darbe alan yerleşim projesinin tarihi bir şekilde düzeltilmesi” olarak görüldüğü ifade edildi.

ds
İsrailli yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'da yakınlardaki bir yerleşim karakolunun yakınlarında eşeklere binerek keçi ve koyun sürülerini otlatıyorlar (Arşiv - AFP)

Filistin tarafı karara sert tepki gösterdi.  Filistin'e bağlı Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Kurumu Başkanı Müeyyed Şaban, İsrail’in bu adımını “Filistin coğrafyasını ortadan kaldırmaya yönelik kolonyal bir proje kapsamında yürütülen yarış” olarak tanımladı. Şaban, bunun ilhak, ayrımcılık ve toprakların tamamen Yahudileştirilmesi hedeflerini açıkça ortaya koyan tehlikeli bir tırmanış olduğunu söyledi.

ssdc
Kudüs'ün doğusundaki İsrail yerleşimi Ma'ale Adumim'i gösteren bir fotoğraf  (AFP)

İsrail basını da Smotriç’in planlarının kapsamını gündeme taşıdı. Yediot Aharonot birkaç gün önce yayımladığı haberinde, bakanın Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini genişletmeyi amaçladığını, 2026 bütçesine bu doğrultuda milyarlarca şekelin ayrıldığını yazdı. Gazeteye göre bütçe, yeni yerleşimler kurulmasını, mevcutların statülerinin düzenlenmesini, altyapı projelerini, yol açmayı ve sağlık, eğitim ile kültür kurumlarının inşasını da kapsıyor.

Aynı haberde, Smotriç’in özellikle Kuzey Batı Şeria’ya yeniden yerleşimi merkez alan bir plan yürüttüğü, çekilme planı kapsamında “yeşil hattın içine” taşınan bazı askeri üslerin yeniden bölgeye taşınmasının değerlendirildiği aktarıldı. Yerleşimci liderlerin hedefinin, 2005’te boşaltılan kuzeydeki yerleşimlere tekrar nüfus yerleştirmek ve uzun vadede Batı Şeria’ya bir milyon yerleşimci taşımak olduğu ifade edildi.


Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
TT

Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bugün Türkmenistan’da düzenlenen uluslararası bir forum kapsamında İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmede, Moskova ile Tahran arasındaki ilişkilerin ‘son derece olumlu bir şekilde geliştiğini’ söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajansı Sputnik’ten aktardığına göre Putin, görüşmede, Rusya’nın Birleşmiş Milletler’de (BM) İran’ın nükleer programı konusunda Tahran ile yakın koordinasyon içinde çalıştığını ifade etti.

dfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Putin, iki ülkenin Buşehr Nükleer Santrali başta olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği yürüttüğünü, ayrıca Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru gibi altyapı projelerinde birlikte çalıştıklarını belirtti. Rus lider, gaz ve elektrik sektörlerinde ortaklık imkanlarının da değerlendirildiğini dile getirdi.

Pezeşkiyan ise görüşmede, Tahran’ın Moskova ile imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmasının tüm maddelerine bağlı olduğunu vurguladı.