Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin çarşamba günü Soçi’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelecek. Ana gündem maddesinin Suriye olacağı görüşmede özellikle İdlib’deki gelişmelere odaklanılması bekleniyor.
Kremlin’den yapılan açıklamada, Moskova’nın iki lider arasındaki görüşmelerin olumlu geçmesini umduğu belirtildi. Rus diplomasi çevreleri de İdlib konusunda daha önce imzalanan anlaşmaların geleceğinin ele alınacak olmasından dolayı görüşmenin “kritik” geçeceğine dikkat çektiler.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, görüşmede Suriye’nin İdlib kentine odaklanılacağını ve aynı zamanda iki tarafın iş birliği yaptığı bir dizi başlığın da gündeme değinileceğini belirttiği açıklamasında şunları söyledi:
“İki ülke liderleri daha önce siyasi bir irade göstermiş ve İdlib konusunda anlaşmaya varmayı başarmıştı. Fakat maalesef teröristlerin o bölgedeki teröristleri devam ediyor. İdlib halen kabul edilemez ve tehlikeli durumda. Bu durum Suriye’de çözüm sürecini engelliyor. Büyük olasılıkla tüm bunlar tartışmanın gündemi kapsamında yer alacak.”
Erdoğan ve Putin arasındaki ilişkileri “karşılıklı güvene dayalı çalışma ilişkisi” ve “oldukça iyi” olarak niteleyen Peskov söz konu durumun “görüşmelerin iyi ve yapıcı” geçmesini kolaylaştıracağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önceki bir açıklamasında, görüşme gündeminin İdlib’deki Gerginliği Azaltma Bölgesi’ni ve iki ülke ilişkilerini kapsayacağını söyledi. Türkiye ve Rusya’nın bölgede oynadığı rolün önemine işaret eden Erdoğan “Biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik” ifadesini kullandı.
Türk ve Rus çevreler söz konusu zirveden İdlib konusunda önemli kararların çıkacağı konusunda hemfikir. Rus diplomatlar, İdlib’le ilgili 2018’de imzalanan anlaşmanın bazı maddelerinin (Ankara’nın İdlib’deki ılımlı ve radikal grupları birbirinden ayırmasının ve militanlar ile ağır silahların olmayacağı bir silahsız bölgenin oluşturulmasını öngören maddeler) uygulamasındaki başarısızlıklar sebebiyle iki liderin İdlib konusunda “yeni uzlaşılara” varmasını bekliyor.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’na yakın diplomat Rami eş-Şair konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Büyük ihtimalle iki lider, taraflar arasındaki koordinasyon mekanizmasını sürdürmenin sınırlarını belirleyecek yeni bir anlaşma imzalayacak. Böyle bu adım, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve ülkedeki meşru hükümetin tüm ülke toprakları üzerindeki egemenliği -zira iki taraf daha önceki tüm görüşmelerinin ardından yayınladıkları ortak açıklamalarda daima bu hususa odaklanmıştır- dikkate alınmakla birlikte Türk tarafı açısından önemli olacak. Rusya-Türkiye ilişkileri birçok kritik dönüm noktasından geçti fakat tüm virajlarda sağlam ve güçlü olduğunu kanıtladı. Türkiye'nin Kırım'ı Rus topraklarının ayrılmaz bir parçası olarak tanımama konusundaki tutumunun ya da Ukrayna veya Libya konularında aldığı pozisyonun yahut iki ülke arasındaki diğer anlaşmazlık alanlarının herhangi bir şekilde Putin ile Erdoğan arasındaki görüşmeye gölge düşüreceğini düşünmüyorum.”
“Türkiye, İran, Rusya ve Arap dünyası arasındaki ilişkilerin korunması bölgenin güvenlik ve istikrarı için anahtar niteliğindedir” diyen Şair’in değerlendirmeleri, Moskova’nın Astana Süreci’ni güçlendirmeye önem verdiğini gösteriyor. Fakat Şair’in de işaret ettiği gibi Kırım ve Ukrayna konularında Rusya ve Türkiye arasındaki anlaşmazlık, özellikle Türkiye’nin Kırım topraklarında yapılan Rusya Devlet Duması seçimlerinin sonuçlarını tanımadığını ilan etmesinin ardından özel bir önem kazandı. Bazı analistler Türkiye’nin bu pozisyonunu iki ülke arasında soğukluğa yol açabilecek bir adım olarak görürken bazıları ise Moskova ve Ankara’nın geçtiğimiz yıllarda ihtilaflı meseleleri birbirinden ayırt etmeyi öğrenmeyi başardığını ve iki taraf arasında Suriye’de devamlı bir iş birliği bulunduğuna işaret ettiler.
Lavrov-Pedersen görüşmesi
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye’de siyasi sürecin gidişatı ve Anayasa Komitesi çalışmalarının yeniden başlaması başlıklarını görüştü. Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, iki tarafın “BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında öngörüldüğü üzere BM’nin yardımıyla Suriyelilerin bizzat kendilerinin öncülük ettiği siyasi süreci güçlendirme yollarını detaylı bir şekilde ele aldığı” bildirildi. Açıklamada “Anayasa Komitesi görüşmelerinin Cenevre’de yeniden başlamasına ve Suriye diyalogunun doğrudan, ön koşulsuz ve dış müdahale olmadan devam etmesine özel önem verildi” ifadesi kullanıldı.
Lavrov, geçtiğimiz günlerde düzenlenen BM 76. Genel Kurulu’nda, insani yardımların Şam üzerinden Suriye’ye ulaştırılmasının önündeki engellerin devam etmesi halinde Moskova’nın BM’nin Suriye’ye insani yardım ulaştırma mekanizmasına verdiği desteği durduracağını söyledi. Lavrov açıklamasında “Eğer şimdi uluslararası insan hakları hukuku kurallarının gerektirdiği şekilde insani yardımların Şam üzerinden ulaştırılmasının serbest bırakılması için somut adımlar atılmazsa şeffaf olmayan bu sınır ötesi süreci desteklemeye son vereceğiz.”
Lavrov’un gündeminde Suriye’nin kuzeybatısındaki durum da vardı:
“Rus kuvvetleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararları doğrultusunda bölgedeki teröristlere karşı askeri güç kullanıyor. Rusya, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki teröristlerin düzenlediği saldırılara ve İdlib’de Rus kuvvetleri ile Suriye ordu güçlerine karşı gerginliğin artırılmasına tolerans göstermeyecek.”
Lavrov ayrıca Moskova’nın, ABD Kongresi’nin Suriye’de Rus ve ABD askerleri arasındaki iletişime getirilen kısıtlamaları kaldırma çağrısı yaptığını bildirdi. Rus Bakan, söz konusu kısıtlamaların kaldırılmasının sadece Suriye’de gerginliğin azaltılmasına katkı sağlamakla kalmayacağını aynı zamanda silahlanma meselelerinde Moskova ve Washington arasındaki diyalogu da geliştireceğini vurguladı.
Lavrov, Moskova’nınSuriye’yi ilgilendiren konularda Washington ile kurduğu temaslarda daima Fırat Nehri’nin doğusundaki Suriye topraklarında ABD’nin yasa dışı varlığına daima işaret ettiğini ve ABD güçlerinin Ürdün sınırındaki Tenef bölgesi ile Er-Rukban Kampı’nı işgalinin ortaya çıkardığı durumu kabul etmediğini dile getirdiğini aktardı.