Almanya’da dün yapılan genel seçimlerin ön sonuçları, Başbakan Angela Merkel’in 20 yıl liderliğini yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) için tarihi bir yenilgiye işaret etti. Parti oylarının yaklaşık yüzde 25'ini kaybederken partinin oy oranı onlarca yıl sonra ilk kez yüzde 30'un altına düştü.
Öte yandan Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) tarafından başbakanlığa aday gösterilen CDU Genel Başkanı Armin Laschet, partisinin büyük bir seçim yenilgisine uğradığını kabul etse de bir sonraki hükümeti kurmaya ve ülkeyi yönetmeye kararlı gibi görünüyordu. Laschet, Yeşiller Partisi ve Hür Demokratik Parti (FDP) ile hükümet kurmak için müzakerelere girmeye hazır olduğunu açıklarken, Seçimin galibi Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) başbakan adayı Olaf Schultz da, ön sonuçların partisinin CDU ile aynı yüzdeyi, yani yüzde 25'i elde ettiğini göstermesinin ardından, başbakanlık üzerinde çalışmaya başlamaya hazır olduğunu duyurdu. Almanya’da bir sonraki hükümetin kurulması sürecinde zorlu müzakerelere tanık olunması bekleniyor.
Yeşiller Partisi yaklaşık yüzde 15 oyla üçüncü olurken, FDP ve aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi aynı oranlarda oyla dördüncü oldular.
Ön sonuçlara göre bir sonraki hükümet, iki değil, üç partili bir koalisyon hükümeti olacak. Çünkü kazanan iki partinden hiçbiri, ikinci bir partiyle çoğunluk koalisyonu kuramıyor.
Laschet, seçim gününe kadar, seçim kampanyasına damgasını vuran ve popülaritesinde önemli bir düşüşe neden olan tartışmalardan ve gaflardan kaçınmayı başaramadı. Oylama kullanırken de elinde oy pusulasıyla perdenin arkasından çıkan Laschet, oy pusulasını ters şekilde katladığı için seçimini kameralar önünde yaptı. Oysa Almanya yasalarına göre oylama gizli olmalıdır. Oylamanın gizliliğine uymayanların oyu geçersiz sayılabilir. Şimdi Alman basını, Laschet'in Almanya yasalarını gerçekten umursayıp umursadığını sorguluyor.
60 yaşında olan Laschet, son aylarda seçmenlere karşı ‘kayıtsız’ olmakla, onların anlamaktan uzak kalmakla ve seçimi kazanması halinde uygulamak istediği net bir programa sahip olmamakla suçlandı. Laschet, partisinin kendisini başbakanlığa aday gösterdiğinde başarılı olursa uygulamak istediği 3 politika dahi sıralayamadı ve iki plandan bahsetmekle yetindi.
Daha önce, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başbakanı iken oğlunun şirketine büyük miktarda maske siparişi veren Laschet’in adı bu yüzden bir yolsuzluk skandalına karıştı. Bu iddia karşısında yersiz kahkahalar atması Laschet’e olan güvenin azalmasına neden oldu. Laschet, geçtiğimiz Temmuz ayında sel felaketinin yaşandığı bölgede gazetecilere konuşan Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in arkasında dururken gülüyordu.
Laschet’in popülaritesi, seçimlerden önceki son güne kadar kamuoyu yoklamalarında düşmeye devam etti. Ancak seçim öncesi son anketlerde başlıca rakibi Olaf Scholtz'a yaklaşması, rahat bir nefes almasını sağladı.
63 yaşındaki Olaf Scholz, 2011-2018 yılları arasında yaptığı Hamburg Belediye Başkanlığı ve ardından maliye bakanlığı sırasında mali skandallardan çok uzak bir isim olamadı. Ancak Laschet'in aksine bu skandallar, seçmenlerine söylediği “Beni tanıyorsunuz” ifadesine güvenen Scholtz'un popülaritesini etkilemedi.
Bu ifade, Merkel'in 2017 yılında katıldığı son seçimlerde seçim kampanyasında, seçmenlerin onun hakkındaki ‘bilgisine’ ve mirasına dayanarak dördüncü kez seçildiğinde kullandığı cümlenin bir yansımasıydı. Scholtz, Merkel’in hükümetinde başbakan yardımcılığı ve maliye bakanlığı yapması nedeniyle karizmatik olmasa da halkın güvenini kazanmayı başardı. Scholtz, seçmenleri, Merkel'i destekleyenleri ve hatta Laschet yüzünden CDU'ya oy vermeyi reddedenleri bile, Merkel'in sağladığı istikrar ve ekonomik refah dönemini sürdüreceğine ikna etti.
Merkel'in seçim kampanyasında yer almadı ve tereddütlü seçmen Laschet'e oy vermekte zorlandı. Birçok kişi Merkel'in gerçekten Laschet'i destekleyip desteklemediğini merak ediyor. Merkel, seçim kampanyasının son haftasına kadar Laschet ile birlikte kampanyada görünmedi, ama Laschet'e oy verilmesi çağrısında bulundu. Ayıca sosyalistlerin seçimleri kazanması halinde sol eğilimli bir hükümet kurabileceklerine karşı uyardı.
Merkel, seçim kampanyasına katılmaması konusunda herhangi bir savunma yapmadı. Gazetelerde yer alan tek şey, Merkel’in ofisi tarafından yapılan ve CDU’nun seçim kampanyasına kapsamlı katılımda bulunmayacağı yönündeki açıklamaydı. Merkel’in CDU’nun seçim kampanyasına katılmamasıyla ilgili analizlerden birinde, Merkel’in kendisinden sonra partinin başına gelmesini ve ardından başbakan olmasını istediği ‘seçilmiş halefi’ Annegret Kramp-Karrenbauer’in olmayışı nedeniyle Merkel'in kampanyaya katılmak için kişisel bir nedenin bulunmadığına işaret edildi. Kramp-Karrenbauer, Merkel hükümetinde savunma bakanı olarak göreve devam etse de seçilmesinden bir yıldan kısa bir süre sonra parti liderliğinden istifa etmişti.
Bir başka analizde ise Merkel’in, başbakan adayı için verilen mücadele sırasında CDU içinde yaşanan bölünmelerden rahatsız olduğuna işaret edildi. Parti, Laschet ile CDU’nun Bavyera’daki kardeş partisi Bavyera Hristiyan Sosyal Parti adayı Marcus Söder arasında seçim yapma sürecinde bölünmüştü. Her zaman Laschet'ten çok daha popüler olan Söder, karizmatik ve Merkel'in mülteci politikası nedeniyle CDU/CSU’dan ayrılan seçmenleri geri kazanacak kadar muhafazakâr bir isim. Ancak CDU/CSU, büyük partinin birincil adayı olduğu için sonunda Laschet'i başbakan adayı olarak seçti.
Bazı çevreler, Merkel’in başbakan adayı olacak tek kadının öncelikle başarılı olmasını umduğunu, ancak daha sonra kendi yanlış adımları nedeniyle geri adım attığını düşünüyorlar. Bahsi geçen kadın, 40 yaşındaki en genç aday olan Yeşiller Partisi adayı Annalina Birbock’tan başkası değildi. Merkel'den farklı bir partiden olmasına rağmen, iki kadının yakın oldukları bir sır değil. Merkel sık sık Federal Meclis'in (Bundestag) bir köşesinde otururken Bierbock ile fısıltılı sohbetler etti. Birbock’tıın popülaritesi, her ne kadar seçimlere birkaç hafta kala gerilese de adayı olduğu Yeşiller Partisi’nin, son seçimlerden bu yana çok büyük bir sıçrama yapması, partinin kurulacak herhangi bir hükümetin parçası olacağı neredeyse kesin gözüyle bakılmasını sağladı.
Parti ayrıca, diğer partilerin çoğuna iklim değişikliğiyle mücadele gündemini dayatmayı başardı.
Yeşiller Partisi, kendilerine ideolojik olarak CDU’dan daha yakın olan sosyalistlerle bir koalisyon hükümetine girmeyi tercih ediyor. Ancak iki taraf da büyük olasılıkla yanlarında üçüncü bir partiyle hükümeti kurmak zorunda kalacak. Almanya, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez, her zamanki gibi iki büyük parti yerine üç partili koalisyon hükümetiyle Federal Parlamento seçimlerine gidiyor.
Bazı taraflar, özellikle üçüncü parti FDP ‘kral yapıcı’ olabileceği için partilerin hükümet kurmak için bir koalisyon oluşturana kadar müzakerelerin haftalar ve hatta aylarca sürmesini bekliyorlar. Daha önce maliye bakanlığına aday olan FDP lideri Christian Lindler, kendisine ideolojik olarak daha yakın olan CDU/CSU’nun yanında bir hükümete girmeyi tercih ettiğini açıkça belirtmişti. Ancak, CDU/CSU’nun vergileri artırmamayı ve kamu borcunu sınırlama politikasına bağlı kalmayı kabul etmesi halinde sosyalistlerle bir koalisyon hükümetine katılamaya açık olduğunu da gösterdi.
Merkel'in partisinin tarihi yenilgisi... Ufukta 3 partili bir koalisyon hükümeti görülüyor
Merkel'in partisinin tarihi yenilgisi... Ufukta 3 partili bir koalisyon hükümeti görülüyor
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة