ABD’nin Trablus Büyükelçisi Norland Şarku’l Avsat’a konuştu: Libya’da geriye dönüşe yer yok

Norland, TM’nin UBH’den güvenoyunu çekmesinin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söyledi

ABD'nin Trablus Büyükelçisi Norland’ın bu ayın ortalarında Trablus’a yaptığı ziyaretten bir kare (AP)
ABD'nin Trablus Büyükelçisi Norland’ın bu ayın ortalarında Trablus’a yaptığı ziyaretten bir kare (AP)
TT

ABD’nin Trablus Büyükelçisi Norland Şarku’l Avsat’a konuştu: Libya’da geriye dönüşe yer yok

ABD'nin Trablus Büyükelçisi Norland’ın bu ayın ortalarında Trablus’a yaptığı ziyaretten bir kare (AP)
ABD'nin Trablus Büyükelçisi Norland’ın bu ayın ortalarında Trablus’a yaptığı ziyaretten bir kare (AP)

ABD'nin Trablus Büyükelçi Richard Norland, Libyalı taraflar arasındaki anlaşmazlıkların bir kez daha ayyuka çıkmasına rağmen, ne ülke içinde ne de dışında siyasi sürecin geleceğine ilişkin korkularını paylaşırken 24 Aralık seçimlerinin planlandığı gibi yapılmasını bekliyor.
Norland, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Libyalı politikacıların, meşruiyeti güvence altına almanın ve ülkeyi ileriye taşımanın tek yolunun seçimlerin yapılması olduğunun farkında olduklarını vurguladı. Norland, 24 Aralık seçimleri için anayasal temel konusunda uzlaşı sağlanacağına ve Yüksek Seçim Komisyonu'nun seçim sürecinin başladığını resmen ilan edebileceğine inandığını söyledi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Kıdemli Danışmanı Bakanlık Danışmanı Derek Chollet eşliğinde bu ayın ortalarında Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayeh ile bir araya geldiklerini belirten Norland, “Görüşmedeydim. Yüksek Seçim Komisyonu’nun seçimlerin başarılı olmasını desteklemek için gerekli tüm teknik düzenlemeleri tamamladığı, geriye sadece seçimlerin anayasal temeliyle ilgili uzlaşıya varılmasının kaldığı yönünde bir güven duygusu olduğu izlenimi edindik. Libyalı liderlerin de seçimlerin yakında gerçekleştirilmesi yönünde adımlar atmalarını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
ABD’nin şu anki ana hedefinin, Libyalıların, sonuçları toplum tarafından geniş çapta kabul gören adil seçimlerin düzenlenmesine yardımcı olmanın yanı sıra hem Rusya hem de Türkiye’nin tüm yabancı güçleri Libya'dan çıkarma çabalarına yardımcı olmalarını sağlamak olduğuna dikkati çeken Norland, Ulusal Birlik Hükümeti’nin yerine yeni bir hükümetin kurulmasına ise soğuk baktı.
Sadece dört ay önce ABD'nin Libya Özel Temsilcisi ve Trablus Büyükelçisi olarak atanan deneyimli bir diplomat olan 66 yaşındaki Norland, ülkesinin Libya Temsilciler Meclisi’nin (TM) UBH’den güvenoyunu geri çekme kararı konusundaki tutumunu özetledi. Norland, “Libya’nın başlıca görevi, 24 Aralık seçimlerine uygun hazırlamak olan UBH adlı bir geçici hükümeti var. TM’nin kararı, bunu değiştirmedi. Bu ayın ortalarında Başbakan Abdulhamid Dibeybe ile görüştüm. Dibeybe’nin, hükümetinin görevlerini yerine getirmeye kararlı olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.
ABD’li yetkili sözlerini şöyle sürdürdü:
“Libya’nın siyasi arenasındaki tüm aktörlerin ve yetkililerin, seçimlerin belirlenen tarihte yapılması gerektiğinin ve geri dönüşü olmadığının farkında olduklarını düşünüyorum. Uluslararası toplumun, özellikle de ABD’nin, sonuçları geniş çapta gören ve Libyalılar tarafından desteklenen adil seçimler yapılması için her türlü destek çabasını göstermesini bekliyorum.”
ABD’nin seçimlerin iki aşamada yapılması önerisine ilişkin bir soruyu yanıtlayan Norland şunları söyledi:
“İster bir turla ister iki turla olsun, siyasi geleceklerine ve bu geleceğe nasıl ulaşacaklarına, yalnızca Libyalılar karar verebilir. ABD, Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde yürütülen siyasi sürece verdiği destek çerçevesinde, Libya'daki çeşitli tarafların ortaya koyduğu vizyonlar ve fikirler arasında faydalı görülen bazı önerilere ve tavizlere ışık tutmaya çalıştı.”
Ülkesinin Libya’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destekleyeceği bir adayı olduğu iddialarını yalanlayan Norland, Libya halkının, herhangi bir dış müdahaleden uzak, gelecekte kendilerine kimin liderlik edeceğini seçme hakkına sahip olduklarını vurgulayarak,“Kesinlikle ülkemin desteklediği bir aday yok” dedi.
Türkiye'nin sık sık tekrarladığı Libya'daki askeri güçlerinin çıkışını reddeden açıklamalarına ilişkin bir soruya büyük çekinceyle yanıt veren Norland, “Savaşçıların, paralı askerlerin ve yabancı güçlerin ülkeden ayrılması, Libyalıların çoğunluğu tarafından paylaşılan bir hedeftir” diye konuştu. Bu aynı zamanda Libya konusunda yapılan uluslararası anlaşmalar ve konferansların yanı sıra BMGK’nın 2570 sayılı kararı başta olmak üzere uluslararası kararlarda yer alan bir maddedir.
Bu hedefe ulaşmanın yolu ve şeklinin Libya yönetiminin başlıca görevi olduğunu belirten Norland, “ABD, bu hedeflere ulaşmak için Libyalı ve uluslararası ortaklarla birlikte çalışmaya devam edecek.  Libya egemenliğini yeniden kazanmayı hak ediyor” yorumunda bulundu.
Libya'da hem Türk hem de Rus yabancı askeri güçlerin varlığının birkaç nedeni olduğuna inanan ABD’li Büyükelçi, her iki taraftan binlerce yabancı savaşçı ve paralı askerin akın etmesiyle durumun tırmandığını düşünüyor. Norland, “Tıpkı ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ın geçtiğimiz hafta New York'ta BM Genel Kurul toplantıları oturum aralarında yaptığı açıklamada da yinelediği gibi ABD'nin hedefi, egemen Libya'nın herhangi bir güvenlik veya askeri ittifakın sonucuna ilişkin kendi kararlarını alabilmesi için tüm bu askeri güçlerin mümkün olan en kısa sürede Libya topraklarından tamamen ayrılmasını sağlamaktır” ifadelerini kullandı.
Bu çerçevede ülkesinin, terörle mücadelede Libyalı yetkililerle arasındaki mevcut koordinasyonu takdir ettiğini ifade eden Norland, 24 Aralık’taki seçimlerden sonra kalıcı ve birleşik bir Libya hükümeti aracılığıyla bu iş birliğini sürdürmeyi istediklerinin altını çizdi. ABD’li yetkili, sınırları üzerinde tam kontrolün yanı sıra terörist ve aşırılık yanlısı faaliyetlerin kök salmasını önlemek için gereken ekonomik büyümeyi ve siyasi istikrarı sağlayabilecek güçlü bir Libya hükümetinin kurulmasının önemini vurguladı.
ABD’nin Libya Özel Temsilcisi ve Trablus Büyükelçisi Norland sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Libya vatandaşları ve bölge halkları kendilerine kimin liderlik edeceğine, hangi siyasi felsefeleri desteklemek istediklerine karar vermeli. Libyalıların çoğunun, iç savaş, siyasi kargaşa veya elektrik kesintileri olmadan, bankalarda ya da benzin istasyonlarında uzun kuyruklarda beklemeden yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarında ani artışlar yaşanmadan normal bir hayat arayışında olduklarına inanıyorum. Gerçek savaş, ABD'nin destekleyeceği 24 Aralık seçimlerinin ertesi günü, bu hayati hizmetleri sağlamak için sarf edilecek çabaların etrafında olacaktır.”



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”