Suudi Arabistan Ulusal Günü… Yazılmamış sayfalar!

Üst sıra (Soldan sağa) 1-Muhammed Şeref Rıda - Abdullah eş-Şeybi  - Salih Şata  - Fuad Hamza                                                                                 Alt sıra (Soldan sağa) Ahmed Banaca    -Reşid en-Nasır  -Muhammed Abdulkadir Muğayribi - Abdulvehhab Naibulharem
Üst sıra (Soldan sağa) 1-Muhammed Şeref Rıda - Abdullah eş-Şeybi - Salih Şata - Fuad Hamza Alt sıra (Soldan sağa) Ahmed Banaca -Reşid en-Nasır -Muhammed Abdulkadir Muğayribi - Abdulvehhab Naibulharem
TT

Suudi Arabistan Ulusal Günü… Yazılmamış sayfalar!

Üst sıra (Soldan sağa) 1-Muhammed Şeref Rıda - Abdullah eş-Şeybi  - Salih Şata  - Fuad Hamza                                                                                 Alt sıra (Soldan sağa) Ahmed Banaca    -Reşid en-Nasır  -Muhammed Abdulkadir Muğayribi - Abdulvehhab Naibulharem
Üst sıra (Soldan sağa) 1-Muhammed Şeref Rıda - Abdullah eş-Şeybi - Salih Şata - Fuad Hamza Alt sıra (Soldan sağa) Ahmed Banaca -Reşid en-Nasır -Muhammed Abdulkadir Muğayribi - Abdulvehhab Naibulharem

Kral Abdulaziz, ‘Savtu’l Hicaz (Hicazın Sesi)’ gazetesinin sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Muhammed Salih Nasif’e, modern Suudi Arabistan ulusal tarihinin ‘Ülkenin Birleşmesi Bildirgesi ve Suudi Arabistan Krallığı olarak Yeniden Adlandırılması’ yönünü ayrıntılı bir şekilde belgelemek ve gerçekleri açıklığa kavuşturmak amacıyla türünün nadide örneği bir röportaj vermişti. Nasif, bu röportajı, 12 Eylül 1932 (11 Cemaziyelevvel 1351) Pazartesi günü yayınlanan 23’üncü sayıda ‘Sevgili Kral Hazretlerinin Tehlikeli Bir Konuşması’ başlığı altında yayınlamıştı. Kurucu Kral, ülkesinin birleşmesinin ilanından birkaç gün önce verdiği röportajda birçok konuya değindi:
“Yapmaya çalıştığım en önemli şey, ülkemin şehirlerinde, çöllerinde ve hatta ıssız çorak arazilerinde bile; yani her yerinde güvenliği sağlamaktır. İlk görevim, herkesi hakkıyla buluşturmak açısından ülkem ve halkıyla salih seleflerin yolunda yürümektir. Her seviyeden insan rahat ve güvenli bir şekilde yaşamalı ve bu kademeli yolu izleyerek ülkenin olanaklarını iyileştirmeye ve yönetimi için gerekli sistemleri düzenlemeye çalışmalıdır.”
Kral Abdulaziz röportajını şu ifadelerle sonlandırmıştı:
“Eğer Arapların şanı, hayrı ve birliği amaçlanan, karşılığı yalnızca Allah rızası olan bir işe çağrılırsam, âdetim olduğu üzere ben Arap ümmetinden bir fert olur (…), bu yolda mümkün olan her türlü yardımı sunarım.”

Krallığın birleştirilmesi ilanının hikayesi
Hicaz Valisi Prens Faysal bin Abdulaziz bundan 10 gün sonra, 23 Eylül 1932 Cuma günü takriben saat 09.00 sularında Mekke-i Mükerreme’deki Ecyad semtinde bulunan el-Hamidiye Sarayı’ndaki hükümet konağından Suudi Arabistan Krallığı’nın doğduğunu resmi olarak açıklamıştı. 18 Eylül 1932 (17 Cemaziyelevvel 1351) tarihli 2716 sayılı Kraliyet Kararnamesi’ni okuyan Prens Faysal, ‘Hicaz ve Necid Krallığı’ adının ‘Suudi Arabistan Krallığı’ olarak değiştirildiğini duyurmuştu. O şanlı günün anısına 101 topçu atışı yapılmıştı.
Prens Faysal, perşembe akşamı Taif’ten Mekke’ye geçmişti. Gündoğumu ile birlikte Vali Yardımcısı, Şura Meclisi Başkan Yardımcısı ve Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı Abdullah bin Muhammed El-Fadl, Kral'ın Danışmanı ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Fuad Hamza da Mekke’ye ulaşmıştı. Hamza, Kral Abdulaziz Yayınları tarafından basılan hatıratında o güne dair şu ifadeleri kullanmıştı:
“22 Eylül 1932 (21 Cemaziyelevvel 1351) Perşembe günü Krallığın birleştirilmesinin açıklanması için bir tören düzenleme önerimizin Kral tarafından onaylandığı ve Kral hazretlerinin bize teşekkürlerini bildirdiği bir telgraf aldık. Yayınlanması için bir rejim formu ve ayrıca prensler tarafından yapılması gereken işler hakkında talimatlar gönderdim. Komisyonları geçiş hakkında bizzat bilgilendirdim. Tevfik’e (Yayın Sicili Başkanı Tevfik Hamza’yı kastediyor) bir not yazıp, temsilcilere (yabancı ülkelerin büyükelçilerine) gönderdim. Bu konuyu resmi olarak duyurmak için Mekke'ye gidilmesine karar verildi.”

Ummu’l Kura gazetesinde, Suudi Arabistan Krallığı’nın kuruluşunun ilanı münasebetiyle yapılan kutlamalara ilişkin yayınlanan haber.

İlanın arka planı
Ülkenin birleştirildiğinin ilanı ve bugünlerde 91’inci yıl dönümü kutlanan Suudi Arabistan Krallığı adının verilmesine ilişkin hikâyenin başlığı bu olabilir. Ancak daha fazla araştırmayı, belgelemeyi, incelemeyi ve analizi hak eden birçok ayrıntı var. Bu konunun araştırma ve diğer çalışmaların ana temaları bağlamında bile genellikle derinlemesine ve ayrıntıya girilmeden, hatta çevredeki arka planlar ve koşullar sorgulanmadan veya araştırılmadan genel bir şekilde ele alınması dikkat çekicidir. Şimdiye kadar bu konuda kapsamlı, bağımsız çalışma görmedim. Bu hikâyenin kahramanları ve olayların başrollerinin birçoğu belgelenmemekle beraber bazıları hakkındaki kaynaklar oldukça kıttır.
Bu girizgahın amacı, tarihi kaynakların izini sürerek bu hikayenin önemli yönlerini ve arka planını açıklığa kavuşturmaktır. Resmi gazeteye (Ummu’l Kura) başvuracak olursak; 23 Eylül 1932 (22 Cemaziyelevvel 1351) Cuma günü yayınlanan 406’ıncı sayısındabu ayrıntılı habere ‘Hicaz ve Necid Krallığı’nın Suudi Arabistan Krallığı’na Dönüşümü’ ana manşeti ile yer verildi. Haberin içeriğinde Abdullah el-Fadl’ın evinde önemli isimler tarafından yapılan birkaç toplantıya değinildi. Haberde söz konusu toplantılarda Kral Abdulaziz’e aşağıdaki konuların onaylanmasını talep eden bir dilekçe sunma konusunda anlaştıkları aktarıldı:
1-Ülkenin isminin Suudi Arabistan Krallığı’na dönüştürülmesi
2-Bir yönetim ve tahtı miras bırakma sisteminin yürürlüğe girmesi
Söz konusu isimler, halk desteğini harekete geçirmek için bu fikri Hicaz Krallığı’nın tüm şehirlerinde yaydılar. Önerinin desteklendiği yüzlerce telgraf toplanarak Kral Abdulaziz’e sunuldu. Kral, bu öneriye onay verdi.
Kanaatimce yerel, bölgesel ve uluslararası olarak öncelikle tarihi arka plan ve çevredeki koşullara, ayrıca bu ilanın öncesinde ve eşzamanlı olarak meydana gelen olaylara bakmak gerekir. Buna ek olarak Kurucu Kral’ın Hicaz'a girmesinden bu yana yasal ve anayasal yönlerle olan ilişkileri, Hicaz ve Necid Krallığı’nda rejimin istikrarını sağlayan ve ülkenin birliğinin ilanının yolunu açan entegre örgütsel gelişmelerin, aşağıdaki sıraya göre dikkatle ele alınması gerekiyor:
1-1924 (1343) yılı ortalarında gerçekleştirilen ve Şeyh Abdulkadir eş-Seybi’nin başkanlık ettiği ‘Birinci Ulusal Şura Konseyi’nin seçimi.
2- 1925 (1344) yılının başında gerçekleştirilen ve Muhammed el-Merzuki’nin başkanlık ettiği ‘İkinci Ulusal Şura Konseyi’nin seçimi.
3-1925 (1344) yılının başında Yargı Başkanlığı’nın kurulması.
4-1926(1345) yılının ortalarında Prens (Kral) Faysal’ın Hicaz Valisi olarak atanıp, kendine yardımcı olacak bir danışma meclisi kurması.
5-1926 (1345) yılının ortalarında Abdulkadir eş-Şeybi başkanlığında, ‘Anayasa Oluşturma Komitesi’ olarak görev yapan ‘Kurucu Danışma Komisyonu’nun seçilmesi.
6-1926 (1345) yılının sonlarında eş-Şerif Şeref Adnan başkanlığında ‘Danışma Şura Konseyi’ kurulması.
7-1926 (1345) yılının başlarında, devletin idari ve siyasi örgütsel entegrasyonunun anayasal temeli ve başlangıcı kabul edilen ‘Hicaz Krallığı için Temel Talimatları’nın yayımlanması.
8- 1926 (1345) yılında Hicaz Valisi başkanlığında Genel Şura Meclisi’nin kurulması.
9-1927 (1346) yılının başlarında çıktıları ilk idari reform programı sayılan ‘Teftiş ve Islah Komisyonu’nun oluşturulması.
10- 1927 (1346) yılının başlarında Başsavcı başkanlığında Şura Konseyi sisteminin yayınlanması ve yeniden kurulması
11- Özel görevlere sahip komite ve organların kurulması yoluyla devlet kurum ve yapılarının yeniden yapılandırılması sürecini sürdürmek için birçok müdürlük ve bakanlığın kurulması, hükümetin çalışmalarının düzenli ve yasal yapısını belirleyen onlarca yönetmelik ve mevzuatın çıkarılması ve üç merciin (adli, teşkilat ve yürütme) inşasının tamamlanması.
12- 1931 (1350) yılı ortalarında Temsilciler Meclisi’nin kurulması.
1932 (1351) yılında ülkenin birleştiğinin ilanı ve adının Suudi Arabistan Krallığı olarak değiştirilmesine kadar devletin inşasında çok önemli birçok başlık olduğu söylenebilir. Bunlar özenle planlandı. Fuad Hamza'nın ‘sistem’ olarak tanımladığı belgeyi veya fikri imzalayanlar özenle seçildiler.

Ummu’l Kura gazetesinin ülkenin birleştirilmesi ve isminin Suudi Arabistan Krallığı olarak değiştirilmesinin ilanı hakkındaki haberi
İlanın arkasındaki isimler
‘Önerilen Sistem’ belgesini imzalayan isimleri doğru bir şekilde belirtmeyi önemli buluyorum.  Ummu’l Kura gazetesi söz konusu kişilerden bazılarının isimlerini yayınlamıştı. Bunlar, diğer bazı önemli şahsiyetlerin isimleri ile benzerlik gösteriyor. Örneğin Abdullah el-Fadl gibi. Hepsi o dönemde önde gelen siyasi, idari ve ekonomik figürler arasındaydı. Ancak dikkat çekici olan, eğitim düzeyleri ve geçmişlerinin ve uzmanlıklarının çeşitliliğidir. (Şeriat, yönetim, hukuk, ticaret, düzenlemeler ve anayasalar, finans, ekonomi, eğitim, güvenlik, siyaset ve uluslararası ilişkiler, gazetecilik ve medya).
İlerlemelerini takip etmeye ve çalışma hayatlarının bazı yönlerini ve sahip oldukları pozisyonları belgelemeye özen gösterdim. Bu, söz konusu görevi üstlenmeyi seçme nedenlerini ve her birinin sahip olduğu deneyimlerin kalitesini açıklıyor. Bu isimler söyle sıralanıyor:
1-Fuad Hamza: Tam adı Profesör Fuad (Bey) bin Emin bin Ali Hamza’dır. Lübnan’da eğitim gören Fuad Hamza, Daru’l Muallimin’den mezun oldu, ardından Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi’nde eğitim görevlisi olarak çalıştı. Daha sonra hukuk diploması alan Hamza ileri seviyede İngilizce ve Fransızca biliyordu. Hicaz’ın ilhakından sonra Kral Abdulaziz’in hizmetine girdi. Çeşitli mevkilerde görev aldı. Dışişleri Müdür Yardımcısı, Teftiş ve Reform Komisyonu, Yönerge ve Yönetmelik Çıkarma Komisyonu Üyesi ve Başsavcıya Yardımcı Yürütme Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Ayrıca Kraliyet Mahkemesi’nin siyasi kanadında danışman olarak çalıştı. Dışişleri Bakanlığı'nın kuruluşundan sonraki ilk müsteşarı ve Temsilciler Meclisi üyesi oldu. Fransa ve ardından Türkiye'ye Olağanüstü Tam Yetkili Bakan (Büyükelçi) olarak atandı. Daha sonra Maliye Bakanlığı'nda inşaat ve şehir işleri ile yatırım şirketlerinden sorumlu Devlet Bakanı olarak görevlendirildi. Çeşitli heyet ve komitelerin başkanlığına ve üyeliklerine seçilmiş ve çeşitli görevlere atandı.
2-Salih Şata: Tam adı Salih bin Ebubekir bin Muhammed Şata. Ailesi ve Hicaz’da bulunan önde gelen alimler tarafından yetiştirildi. Mescid-i Haram’da ders verme icazeti kazandı. Suudi döneminin oluşumundan sonra Eğitim Müdürlüğü yapan ilk kişi oldu. Hicaz'da Vali Yardımcılığı görevine getirildi. Danışma kurucu organına üye olarak seçildi. Teftiş ve Reform Komisyonu üyeliğine atandı. Şura Meclisi üyesi olan Şata, Temsilciler Meclisi üyesi seçildi. Daha sonra Şura Meclisi Başkan Yardımcısı olarak görevlendirildi.
3-Abdullah eş-Şeybi: Şeyh Abdullah bin Abdulkadir bin Ali eş-Şeybi (Suudi döneminde Beytullah’ın ikinci büyük koruyucusuydu). Zamanının alimleri tarafından Mescid-i Haram’da eğitildi. Emr-i bi’l Maruf ve Nehyi ani’l Münker Komisyonu’na başkanlık etti. Genel Şura Konseyi üyesi olarak atandı. İki Mescid-i Haram Vakfı Cemiyeti Başkanlığı ve Acil Tıp Kurumu Başkanlığı görevlerini üstlendi. Şura Konseyi üyesi olarak atanan Şeybi, Konsey’in İkinci Başkan Yardımcısı oldu.
4-Muhammed Şeref Rıda: Tam adı eş-Şerif Muhammed Şeref bin Rıda bin Mansur Al Yahya. O zamanlar soyluların oğullarının adeti olduğu üzere özel profesörler tarafından eğitildi. Daha sonra Mescid-i Haram’daki bazı alimlerden eğitim aldı. Haşimi döneminde birçok görevde bulundu. Kral Abdulaziz’in Hicaz’a girişinden sonra kamu maliyesinin yönetimini (daha sonra Maliye Bakanlığı) devralan ilk kişi oldu. Genel Şura Konseyi üyesi olarak atandı. Şura Konseyi üyesi olarak seçilen Rıda, Konsey’in İkinci Başkan Yardımcısı oldu. Kral Danışmanı olarak atanan Şeref Rıda daha sonra Temsilciler Meclisi Üyesi olarak görevlendirildi.
5- Abdulvehhab Naibulharem: Tam adı Abdulvehhab bin Ahmed bin Abdulvehhab Naibulharem. Zamanının alimlerinden dersler alan Naiubulharem daha sonra kendisi Mescid-i Haram’da ders verdi. Türkiye’ye giderek hukuk eğitimi aldı. İleri seviyede Türkçe bilen Naibulharem, Suudi yönetimine ilhak edildikten sonra Hicaz'a döndü. Kral Abdulaziz tarafından Asir’deki mali işleri düzenlemekle görevlendirildi. Suudi döneminde Mekke'deki ilk belediye meclisinin başkanı seçildi. Mekke-i Mükerreme'deki belediye dairesine başkanlık etti. Şura Meclisi üyesi olarak atanması için bir kararname çıkarıldı. Ardından Mekke-i Mükerreme'deki vakıfların yönetimini devraldı.
6- İbrahim el-Fadl: Tam adı Şeyh İbrahim bin Abdurrahman bin Abdullah el-Fadl’dır. Uneyze’deki okullarda döneminin alimlerinden dersler alan el-Fadl daha sonra eğitimine Hindistan'da devam etti. İngilizce ve Urduca’yı çok iyi biliyordu. Hindistan’da Al Fadl (Kral Abdulaziz Temsilcileri) ajansında çalıştı. Hicaz’a dönen İbrahim el-Fadl, Finans Kurumu’nun yanı sıra birçok mevkide görev aldı. Hicaz Valisi’nin ikici yardımcısı olarak görev yapan el-Fadl, Temsilciler Meclisi Başkanlığı, Temsilciler Meclisi Üyeliği, Şura Konseyi Üyeliği görevlerinde bulundu. Çok sayıda komitenin üyesi olmasının yanı sıra birçok teftiş görevinde de bulundu.
7-Muhammed Abdulkadir Muğayribi: Tam adı Şeyh Muhammed bin Abdulkadir Muğayribi Fetih. İstanbul'daki Amerikan Üniversitesi'nden Ekonomi ve Siyaset Bilimi alanında lisans derecesinde mezun oldu. Lozan Üniversitesi'nden Uluslararası Hukuk ve Siyaset eğitimi aldı. İyi derecede İngilizce, Türkçe, İtalyanca, Almanca ve Fransızca biliyordu. Prens Hail Suud bin Abdulaziz er-Reşid’in danışmanı olarak görev yaptı. Hicaz'daki durumun istikrarsızlığı nedeniyle birçok ülkeye seyahat etti. Kral Abdulaziz, Hicaz'ın ilhakından sonra kendisini çağırarak İslam Konferansı organizasyonuna katılmasını istedi. Konferansta Kral Abdulaziz'i temsil eden heyetin üyeliğine seçildi. Şura Meclisi üyesi olarak atandı. Ayrıca Maarif Şurası, Haremeyn-i Şerifeyn Vakfı Komisyonu ve Para Kontrol Makamı gibi birçok kurulun ve komisyonların üyeliklerinde görev aldı.
8-Reşid en-Nasır: Tam adı Şeyh Reşid (Paşa) bin Nasır bin Reşid bin Leyla. Hail’de dönemindeki birçok alimde eğitim aldı. İleri düzeyde Türkçe bilen Nasır birçok görevde bulundu. Al Reşid Emirliği döneminde Hail’de görev yaptı. İstanbul’a temsilci olarak atandı. Kral Abdulaziz döneminde birçok görev verilen Nasır, Ulusal Konferans üyeliğine seçildi. Daha sonra Şura Konseyi üyesi olarak atandı. Ardından Irak Başkonsolosu ve Maslahatgüzar olarak atanması emri verildi. Ardından da Kral Abdulaziz’in Suriye Başkonsolosu olarak atandı.
9-Ahmed Banaca: Tam adı Şeyh Ahmed (Efendi) bin Abdurrahman bin Yusuf Banaca. Cidde'deki er-Reşide Okulu'nda eğitim gördü. Eğitimine daha sonra zamanının alimlerinin elinde devam etti. Türkçe ve İngilizce biliyordu. Mekke’de Belediye Saymanı olarak görev yaptı. Haşimi döneminde Maliye Bakanlığını devraldı. Mekke’de Darphane'nin kurulmasında ve çalışmalarını denetlemesinde büyük rol oynadı. Kral Abdulaziz'in himayesine girdi ve resmi çevrelere yakın kaldı. Ancak kaynaklarda, onun Suudi döneminde ticari ve ekonomik konularla ilgili bazı komitelerdeki üyeliği dışında herhangi bir hükümet görevinde bulunduğu bulunmuyor.
10- Abdullah el-Fadl: Tam adı Şeyh Abdullah bin Muhammed bin Abdullah es- Salih el-Fadl. Uneyze’de eğitim alan Fadl daha sonra Hindistan’a taşındı. Hindistan’da Al Fadl (Kral Abdulaziz Temsilcileri) ajansında çalıştı. Siyasi ufku o sırada İngiliz etkisi altında bulunan Bombay’da açıldı. İleri düzeyde Urduca ve İngilizce biliyordu. Erken dönemde Kral Abdulaziz’in hizmetine giren el-Fadl, Aden’de temsilcisi oldu. Birçok görevde bulunan el-Fadl, çok sayıda delegasyon ve komiteye başkanlık etti. Kraliyet Mahkemesi'nde Daimi Komite üyesi olarak atandı. Prens (Kral) Faysal'ın en önemli yardımcılarından biri olarak kabul edilen el-Fadl, Hicaz'da vali yardımcılığı görevinde bulundu. Ayrıca Şura Meclisi Birinci Başkan Vekili ve Temsilciler Meclisi Başkan Vekili olarak görev yaptı.
11-Halid el-Karkanni: Tam adı Şeyh Halid (Ebu’l Valid) bin Ahmed bin iyad Al Hud el-Karkani. Nesebi Tunus’taki Karkanne Adası’na dayanıyor. Kral Abdulaziz ona Ebu Velid künyesini verdi. Eğitimini Trablus’un batısında alan Karkanni’de aldı. Er- Reşide Okulu’ndan mezun oldu. Fransızca, İtalyanca ve Türkçe dillerine hakimdi. Sömürgecilik karşıtı hareketlere katılan Karkanni, Hicaz’a giderek ticaretle uğraştı. Daha sonra Kral Abdulaziz’in hizmetine girdi. Hicaz Valisi Başyardımcısı olarak atandı. Ayrıca Kraliyet Mahkemesi'ne danışman olarak görevlendirildi. Birçok delegasyona başkanlık etti. Bunun yanı sıra kendisine çok sayıda teftiş görevi verildi. Kral Abdulaziz'in Almanya'daki özel elçisiydi. Alman lider Hitler ile görüştü.
12- Muhammed Şeref Adnan: Tam adı eş-Şerif Muhammed Şeref (Paşa) bin Ahmed Adnan bin Abdulmuttalib Al Galip. İlk eğitimini birçok özel öğretmenden aldı. Ardından zamanının alimlerinden dersler gören Adnan daha sonra Hicaz’dan ayrılarak eğitimine Mısır ve Türkiye’de devam etti. Kaynaklar onun birkaç dili akıcı şekilde konuşabildiğini gösteriyor. Kral Abdulaziz Mekke’ye girer girmez geri döndü. Adnan, Hicaz Valisi’nin danışmanlığı, Ulusal Şura Konseyi üyeliği, Danışma Kurucu Meclis üyeliği gibi birçok görevde yer aldı. Ayrıca onu Danışma Şura Konseyi Başkanı olarak atayan bir kararname yayınlandı. Daha sonra Hicaz Valisi başkanlığında oluşturulan Genel Danışma Meclisi üyeliğine atandı. Teftiş ve Reform Komisyonu üyesi oldu. Hicaz Valisi adına Şura Konseyi oturumlarına başkanlık etti.
13-Hamid Ruveyhi: Tam adı Şeyh Hamid bin Ahmed emin Ruveyhi. Cidde’de eğitim gören Ruveyhi noter olarak görev alana dek birçok işte çalıştı. Daha sonra Kral’ın vekili olarak Hicaz Valiliği’ne atandı.  Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulundu. Devlet dairelerinin işlerine bakmak ve yapılanları incelemek amacıyla, Araştırma ve Denetim Komitesi'ni oluşturmak için yayınlanan kararnamenin ardından söz konusu komitenin üyesi oldu. Ayrıca Teşvik ve Disiplin Kurulu üyeliğine seçildi.
14-Hüseyin Baselame: Tam adı Şeyh Hüseyin Abdullah bin Muhammed Baselame. İlk eğitimini Mekke'de aldı. Ardından Taif'teki Reşidiye Okulu'nda eğitim gördü. Eğitimini Mekke ve Taif'te devrinin alimlerinin elinde sürdürdü. Daha sonra eğitimine devam etmek üzere Suriye ve Mısır’a seyahat etti. Haşimi döneminde öğretmenlik yaptı ve ardından Senato Sekreteri olarak çalıştı. En önemli bilim adamlarından, yazarlardan ve tarihçilerden biri olarak biliniyor. Kral Abdulaziz’in Hicaz'a gelişinden sonra idari alanda sorumluluklar ve resmi görevler üstlendi. Danışma Kurucu Meclisi üyeliğine seçildi. Daha sonra Genel Şura Konseyi'nin üyesi oldu. Hac Konseyi üyeliğine seçilen Baselame, Şura Konseyi üyesi olarak atandı.
15- Muhammed Salih Nasif: Tam adı Şeyh Muhammed Salih bin Hasan Nasif. Eğitimini Cidde’de aldı. Dönemin alimleri tarafından eğitilen Nasif, derslerine kendi çabalarıyla devam etti. Cidde'nin ileri gelenlerinden ve Cidde'nin İslam bilimini yaymakla ilgilenen en eski ailelerden olan Nasif ailesinin önde gelenlerinden biri olarak kabul edilir. Aynı zamanda matbaanın öncülerinden olan Kurucu Kralla da ilişkilendirilir. ‘Hicaz Post’ gazetesini, ardından ‘Hicaz’ın Sesi’ gazetesini ve Mekke'de Selefi Kütüphane ve Matbaası’nı kurdu. Cidde Belediye Başkanlığı’nı üstlendi. Haşimi Merkez Bankası'nın kuruluşuna katıldı. Suudi döneminde, Cidde Vakıflar Başkanlığı’nı üstlendi. El-Ahsa Finans Direktörü, Cazan Finans ve Gümrük Müdürü olarak atandı. Ayrıca Şura Konseyi üyesi olarak görevlendirildi.
16-Abdulvehhab Attar: Tam adı Şeyh Abdulvehhab bin Ahmed bin Abdulvehhab Attar. Mekke’deki okullarda eğitim alan Attar, eğitimine Mescid-i Haram’daki birçok alimin elinde devam etti. Haşimi döneminde birçok görevde bulundu. Bunlar arasında Emlak Konseyi Başkanlığı ve Senato üyeliği de vardı. Mekke’nin önde gelen isimlerinden ve tüccarlarından biri olarak kabul edilir. Siyasi şartlar nedeniyle Hicaz'dan ayrıldı. Daha sonra Kral Abdulaziz'in girişinden sonra geri döndü. Genel Şura Konseyi üyesi oldu. Ardından Şura Konseyi’ne üye olarak atandı. Çeşitli dernek ve komitelere üye oldu. Acil Tıp Kurumu, Haremeyn-i Şerifeyn Vakfiyesi Derneği ve Kiralama Komitesi bunlardan birkaçıydı.
17-Mehdi el-Kaleli: Tam adı Profesör Mehdi (Bey) bin Kadri bin Salih Kaleci ya da Kaleli. Soyadının tarihi Halep Kalesi’ne dayanıyordu. Kral Abdulaziz ona, ‘muslih (reformcu)’ lakabını verdi. Reformcu Mehdi Bey olarak tanınırdı. Irak'ta eğitim gördü. Daha sonra Osmanlı ordusuna katıldı. Medine’ye gönderildi. Haşimi döneminde polis olarak görev yaptı. Suudi hükümetine katıldıktan sonra Medine'deki polis bölümünü denetlemekle görevlendirildi. Daha sonra Mekke’ye taşındı. Ardından da Genel Güvenlik Müdürlüğü’ne dönüştürülecek olan Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kurulmasına ve müdür olarak Mehdi Bey'in atanmasına karar verildi. Görev yaptığı dönemde Mekke'de Polis Okulu (Kral Fahd Güvenlik Koleji) kuruldu. Yetimler ve yoksullar için mektepler, hasta ve yaşlılar için yuvalar oluşturdu.
Yukarıda verilen bilgilerden söz konusu isimlerin farklı geçmişlere ve deneyimlere sahip ‘devlet adamları’ olduğu açıktır. Görüşmeleri, buğun Taf’in es-Selame semtinde yer alan, resmi olarak Hicaz Valisi Başyardımcısı ve Başbakan Yardımcısı (Temsilciler Meclisi) Abdullah bin Muhammed el-Fadl'ın evinde gerçekleşiyordu. Kral'a sunulan ‘Önerilen Sistem’ adındaki resmi belgeyi imzaladılar. Halkın desteğini aldılar. Bu, Kral Abdulaziz'in halkın katılımına olan ilgisinden kaynaklanıyordu. Bunun birçok kanıtı da vardı. Belirli şehirlerin sakinlerinden, önde gelen isimlerinden ve hatta yetkililerden gelen telgraflara gelince; bunlar ‘Önerilen Sistemi’ destekler nitelikteydi.
Bu konunun daha fazla araştırma ve inceleme gerektiren başka yönleri de var. Örneğin birleşmenin ilanından önce atılan ve yolu açan adımlar, Kral Abdulaziz’i bu kararı almaya sevk eden sebepler, ilanın zamanlaması ve kamuoyunun kararla etkileşimi gibi... Bu konunun hak ettiği bir şekilde araştırılması için üniversitelerin tarih bölümlerine başvuruda bulunuyorum.



Çeyrek asırda Suudi Arabistan: Modern kalkınma devletinin mimarisi

Görsel: Reuters/Al Majalla
Görsel: Reuters/Al Majalla
TT

Çeyrek asırda Suudi Arabistan: Modern kalkınma devletinin mimarisi

Görsel: Reuters/Al Majalla
Görsel: Reuters/Al Majalla

Abdullah Faysal er-Rabih

Gözlemciler ve ekonomistler, Suudi Arabistan'ın gelecekteki büyük dönüşümlerini geriye dönüp bakarak incelediklerinde, ekonomiyi yeniden şekillendiren en önemli dönüm noktası olarak 2016 yılında başlatılan ‘Vizyon 2030'u uzun uzun ele alacaklar, onu ekonomiyi ve toplumu yeniden şekillendiren ve ülkeyi tek bir kaynağa bağımlılıktan çeşitlilik ve sürdürülebilirlik beklentilerine kaydıran en önemli dönüm noktası olarak değerlendireceklerdir. Ancak, modern Suudi Arabistan sahnesini yalnızca bu dönüm noktasına indirgemek, 2026’nın gelişiyle, Vizyon 2030 hedeflerine doğru yolun yarısını geride bırakırken kümülatif gelişimin bağlamını anlamada bir eksikliğe yol açabilir. Objektif bir okuma yapılması için 21. yüzyılın ilk çeyreğinin tamamını kapsayacak şekilde zamansal merceğin genişletilmesi gerekir.

Riyad, NEOM ve ülkenin tüm bölgelerinde büyük inşaat projeleri ve teknolojik ve lojistik dönüşümler açısından tanık olunanlar, birdenbire ortaya çıkan bir olgudan ziyade uzun ve dikkatle düşünülmüş bir modernleşme sürecinin meyvesidir. Bu süreç, milenyumun ilk on yılında eğitim ve altyapı temellerinin atılması aşamasından, ikinci on yılda ve sonrasında dijital dönüşümün başlatılması ve kapsamlı ekonomik çeşitlendirme aşamasına geçti. Sadece finansal politika mühendisliği yoluyla değil, aynı zamanda veri, yapay zeka (AI), turizm ve yaşam kalitesine dayalı bir petrol sonrası ekonomi kurarak kaynaklarını akıllıca yeniden yatıran bir ülkenin hikayesine tanık oluyoruz.

Bu çeyrek asırlık süreç, küresel ölçekte rekabetçi bir ekonomi inşa etme stratejik hedefi doğrultusunda birbirini tamamlayan iki aşamaya ayrılabilir. Milenyumun başlarından 2015 yılına kadar süren ilk aşama, burs programları ve üniversitelerin kurulması yoluyla insan sermayesine yapılan yoğun yatırımlarla öne çıkıyor. 2016 yılında başlayan ikinci aşama ise, bu yatırımların meyvelerinin toplandığı ve bu beyinlerin ve enerjilerin modern bir ekonomik ve teknolojik sistem kurmak için kullanıldığı, Suudi Arabistan’ın G20'nin en güçlü ekonomileri arasındaki etkili konumunun pekiştirildiği bir dönemdi.

Kaynak yönetiminden kurumsal performans verimliliğine

Bu dönüşümün altında yatan dinamikleri anlamak için, öncelikle hükümet yönetimi felsefesinde meydana gelen değişimin özünü incelemeliyiz. Gelişmeler, devlet kurumlarının kapsamlı bir rasyonalizasyonu (rationalisation) olarak tanımlanabilir. Daha önce, odak noktası geleneksel kalkınma istikrarını sürdürmek için doğal kaynaklardan elde edilen gelirlerin dağıtılmasıydı. Suudi Arabistan bugün, bu vizyonun mimarı olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın liderliğinde, hedef odaklı yönetim modeline (management by objectives) geçerek, başarı ve değerlendirme için temel gösterge olarak temel performans göstergelerini (KPIs) benimsedi.

Petrol 20. yüzyılın yakıtıysa, veri de 21. yüzyılın petrolüydü. Suudi Arabistan, bu gerçeği erken dönemde fark etti ve yapay zeka ekonomisini kalkınma stratejisinin merkezine yerleştirdi.

Hükümet projeleri artık sadece bütçelerinin büyüklüğüyle değil, aynı zamanda somut ekonomik ve sosyal etkileriyle ve sıkı zaman çizelgelerine bağlılıklarıyla da değerlendiriliyor. Yönetimde yaşanan bu radikal değişim, büyük küresel teknoloji şirketlerinin hızı ve esnekliğiyle rekabet eden dinamik bir çalışma ortamı yaratırken geleneksel bürokrasiye alternatif olarak liyakati esas alan bir sistem kurdu.

Devletin idari yapısı, merkezi planlama ve hızlı karar alınması amacıyla çok sayıda kurumun kaldırılması ve yetkilerinin biri Ekonomi ve Kalkınma Konseyi diğeri Siyasi ve Güvenlik İşleri Konseyi olmak üzere iki ana konseyde birleştirilmesi ile yeniden düzenlendi. Bu yapısal gelişme, devletin büyük bir dijital dönüşüm gerçekleştirmesini sağlayan sağlam bir temel oluşturmuş ve Suudi Arabistan’ın dijital devlet hizmetleri için küresel göstergelerin ön saflarına taşımıştı. ‘Absher’ ve ‘Tawakkalna’ gibi platformlar, teknolojiyi ekonomi ve topluma hizmet etmek için kullanmanın küresel modelleri haline gelmiş ve zaman ve kaynak israfının azaltılmasına ve ulusal üretkenliğin artırılmasına doğrudan katkıda bulunmuştu.

Tek sektöre bağlılığın sonlandırılıp ekonominin çeşitlendirilmesi

Gelecekte en büyük bir etkiye sahip olacak olan ikinci dönüşüm, petrole dayalı tek sektörlü ekonominin sonlandırılıp küresel şoklara karşı yüksek dirençli, çeşitlendirilmiş ve esnek bir ekonominin kurulmasıydı. Rakamlar, bu başarının ölçeğini gösteren en doğru gösterge olmaya devam etmektedir. Petrol dışı faaliyetler hızlı ve istikrarlı bir büyüme kaydederken, petrol dışı gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) büyümesi son üç yılda ortalama yüzde 4,5'i aşarak 2024 yılında yüzde 4'e yaklaştı. Tüm bunlar, enerji piyasalarının oynaklığından uzak yeni büyüme motorları yaratma konusunda ekonomik çeşitlendirme politikalarının başarısını yansıtıyor.

Bu dönüşümün merkezinde yer alan Kamu Yatırım Fonu (PIF), geleneksel devlet fonu işlevinin ötesine geçerek piyasa yapıcı ve etkili bir küresel yatırımcı haline gelip stratejik bir rol oynuyor.

Son veriler, fonun yönettiği varlıkların 2024 yılı sonuna kadar yaklaşık 3,4 trilyon riyal (yaklaşık 925 milyar dolar) yükseldiğini ve iç yatırım portföyünün büyüklüğünde yüzde 50'nin üzerinde dikkat çekici bir artış olduğunu gösteriyor. Bu durum, fonun ulusal ekonominin damarlarına likidite pompalamaya olan bağlılığını teyit ediyor.

sdvd
Suudi Arabistan'ın Riyad'da 2034 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapma adaylığı kapsamında düzenlenen medya turu sırasında NEOM kentindeki The Line projesinin maketi, 30 Ekim 2024 (AFP)

PIF, (Ceer ve Lucid Motors şirketleri aracılığıyla) elektrikli araç endüstrisi, temiz teknolojiler, askeri üretim, eğlence, turizm ve küresel spor yatırımları gibi Suudi Arabistan ekonomisinde daha önce hiç duyulmamış olan gelecek vaat eden sektörlere odaklandı. Bu strateji sadece finansal kazanç elde etmeyi değil, aynı zamanda teknoloji ve bilginin aktarılması ve yerelleştirilmesini ve Suudi gençler için kaliteli iş fırsatları yaratılmasını da amaçlıyor.

Dijital dönüşüm ve yapay zeka: Tüketimden ihracata

Petrol 20. yüzyılın yakıtıysa, veri 21. yüzyılın petrolüydü. Suudi Arabistan bu gerçeği erken fark etti ve yapay zeka ekonomisini kalkınma stratejisinin merkezine yerleştirdi. Suudi Arabistan teknoloji ithalatıyla yetinmedi, küresel teknoloji devlerini (Google, Microsoft ve Oracle gibi) çekerek ve onlarla ortaklık kurarak bulut bölgeleri ve devasa veri merkezleri oluşturmak suretiyle bölgesel bir teknoloji merkezi haline gelmeyi hedefledi ve böylece üç kıtayı birbirine bağlayan dijital bir köprü olarak konumunu güçlendirdi.

Dijital göstergelerin okunması, bunların temel itici gücü olan insan faktörü dikkate alınmazsa eksik kalır. Suudi Arabistan’ın işgücü piyasasında yaşanan dönüşüm, yüzeysel bir değişimden öteye geçerek işin kültürel ve değer yapısını da etkiliyor.

Düzenleyici rolünün ötesine geçerek dijital dönüşümün ulusal düzeydeki başlıca destekçisi haline gelen Suudi Veri ve Yapay Zeka Kurumu’nun (SDAIA) hayati rolünü en iyi göstergesi de buydu. SDAIA, devletin kaynaklarını benzeri görülmemiş bir verimlilikle yönetmesini sağlayan sağlam bir dijital altyapı kurmayı başardı.

Karar destek platformu ‘İstişraf’ın büyük verileri analiz ederek ve hükümet harcamalarının verimliliğini artırma fırsatlarını belirleyerek 50 milyar riyali aşan mali tasarruf ve getiriye katkıda bulunması, bunun en iyi örneğiydi.

Öte yandan Suudi Arabistan'ın bu alandaki hedefleri, yurt içi kullanımın ötesine geçiyor, zira artık teknolojisini ihraç etmek ve başarılı dijital deneyimini dünyayla paylaşmak istiyor.

Suudi Arabistan’da 22 milyondan fazla kullanıcıya hizmet veren Nefaz ve 33 milyondan fazla kullanıcısıyla kapsamlı bir ulusal uygulama veya Süper Uygulama haline gelen Tawakkalna gibi platformlar değerlerini ve yüksek güvenilirliklerini kanıtladıktan sonra, bu çözümler akıllı dijital hükümet için modeller olarak ihraç edilebilir ürünlere dönüştü.

Suudi Arabistan, belirli girişimler ve ‘Made in Suudi Arabistan’ teknoloji programı aracılığıyla kendisini 2030 yılına kadar teknoloji ve inovasyonun küresel merkezi haline getirmeyi amaçlayan iddialı bir veri ve yapay zeka stratejisiyle ulusal şirketlerin küresel pazarlarda rekabet edebilmesini sağlamaya çalışıyor. Bu yaklaşım, Suudi Arabistan’ın yükselen bir teknoloji gücü olarak jeopolitik konumunu güçlendirmekle kalmayıp, petrol dışı GSYİH'ye katkıda bulunacak yeni ve sürdürülebilir bir ekonomik akış da oluşturuyor.

Yaşam kalitesi ve yeni bir gerçekliği yansıtan rakamlar

Önceki kalkınma modelinde, vatandaşlar ve ekonomi arasındaki ilişki, hizmet tüketiminden kalkınma ve değer yaratmada ortaklığa doğru ilerlerken, uluslararası standartlara uygun bir yaşam kalitesi sağladı.

Devletin kronik sorunları umut verici ekonomik fırsatlara dönüştürme becerisinin parlak bir örneği olan konut programının yıllık raporundaki verilere göre vatandaşların ev sahipliği oranı, vizyonun başlatılmasından önce yüzde 50'nin altındayken, 2024 yılı sonunda yüzde 65'in üzerine çıktı. Bu rakam sadece istatistiksel bir gösterge değil, entegre ve akıllı konut projeleri inşa eden ROSHN gibi büyük şirketlerin öncülüğünde inşaat, gayrimenkul finansmanı ve kentsel gelişim sektörleri için hayati bir itici güç oldu.

sdfrg
Suudi Arabistan’ın 2034 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapma teklifi sunumundan bir kare (Reuters)

Aynı zamanda, turizm Krallığın en önemli başarı öykülerinden biri olarak öne çıkıyor. Suudi Arabistan, onlarca yıl uluslararası toplumdan tecrit edildikten sonra, engelleri aşmayı başardı ve yeni rekorlar kırdı. 2023 yılında (yerli ve yabancı) 109 milyondan fazla turist ağırlayan ülkede bu rakam 2024 yılında 116 milyona ulaşarak yükselmeye devam etti. Turizmdeki bu ivme, sadece otel ve havacılık sektörlerini canlandırmakla kalmadı, aynı zamanda 255 milyar riyali aşan gelirlerle yerel ekonominin yanında çeşitli bölgelerde binlerce mevsimlik ve kalıcı iş olanağının yaratılmasına katkıda bulundu ve tarihi şehirlerdeki ve köylerdeki yerel ekonomileri canlandırdı.

En değerli yatırım olarak işgücü

Bu rakamlar, temel itici güçleri olan insan faktörü dikkate alınmadan tam olarak anlaşılamaz. Suudi işgücü piyasasında yaşanan dönüşüm, yüzeysel değişikliklerin ötesine geçerek işin kültürel ve değer yapısını da etkiliyor. Pastoral zihniyetin ve devlete olan tam bağımlılığın yavaş yavaş ortadan kalkarak, üretkenlik ve bireysel inisiyatif kültürünün yerini aldığını görüyoruz.

İyi düşünülmüş Suudileştirme politikaları, iyileştirilmiş eğitim verimliliği ve küçük ve orta ölçekli işletmelere verilen destek, bir araya gelerek yaratıcı ve girişimci bir nesil yarattı. Genç Suudilerin kariyer hedefleri artık geleneksel devlet işleriyle sınırlı değil, inovasyon, finansal teknoloji (FinTech) ve yaratıcı endüstriler gibi sektörlere de açıldı.

Uluslararası festivaller, Riyad ve Cidde sezonları, el-Ula ve Diriya'daki tarihi mekanların restorasyonu, Suudi Arabistan’ı turizm, yatırım ve yaşam için küresel bir destinasyon haline getirmeyi hedefleyen tek bir stratejik amaca hizmet ediyor.

Bu çerçevede kadınların güçlendirilmesi dönüşüm sürecini taçlandırdı. Devlet bu konuyu sadece insan hakları perspektifinden ele almakla kalmadı, aynı zamanda acil bir ekonomik gereklilik (womenomics) olarak da değerlendirdi. Bu vizyon, kadınların işgücüne katılımının vizyonun başlatılmasından önce yaklaşık yüzde 17'den bugün yüzde 35'in üzerine çıkmasıyla gerçeğe dönüşürken başlangıçtaki hedefleri yıllar öncesinden aştı.

Ekonomik açıdansa bu, toplumun yarısını fiili üretim döngüsüne entegre etmek, ulusal rekabet gücünü artırmak ve kalkınmanın damarlarında atıl durumda olan belirli beceri ve yetenekleri devreye sokmak anlamına geliyor.

Ekonomik bir kaynak olarak yumuşak güç olarak kültür

Gözlemciler için belki de en çarpıcı dönüşüm, kültür ve mirasın yeniden konuşlandırılmasıydı. Sessiz bir yerel mirastan, küresel bir ürüne ve karlı getiriler sağlayan bir eğlence ve turizm endüstrisine dönüştü.

Önceki dönemde, kültürel faaliyetler içe dönüklükten dolayı gölgede kalmış ve bu da Krallığı küresel turizm haritasından uzaklaştırmıştı. Ancak bugün, denklem tamamen yeniden yazıldı. Kültür, yumuşak gücün kaynağı ve stratejik bir ekonomik varlık haline geldi.

c
Suudi Arabistan'ın Riyad kentinde düzenlenen NEOM adlı yeni şehirle ilgili sergide 3D sunumu izleyen ziyaretçiler, 25 Ekim 2017 (Reuters)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Devlet, cesurca bir açıklık stratejisi izlemeye başladı. Artık küreselleşmeden korkmuyor, aksine küreselleşmenin araçlarına yatırım yapıyor. Uluslararası festivaller, Riyad ve Cidde sezonları, el-Ula ve Diriya'daki tarihi mekanların restorasyonu, Suudi Arabistan’ı turizm, yatırım ve yaşam için küresel bir destinasyon haline getirmeyi hedefleyen tek bir stratejik amaca hizmet ediyor. Sanat, eğlence ve sinemaya yönelik bu açıklık, ‘geçici eğlence’ alanında değil, aksine, binlerce kişiye istihdam sağlayan ve yaşam kalitesini artıran yeni bir ekonomik sektörün temelini oluşturuyor. Esasen, bu durum doğrudan yabancı yatırımların en önemli itici güçlerinden biri. Yabancı yatırımcılar ve küresel yetenekler sadece iş fırsatları ve finansal getiri değil, aynı zamanda canlı ve çekici bir yaşam ortamı da arıyor.

Mühendislik, mega projeler ve geleceğin şehirleri

NEOM, Kızıldeniz, Qiddiya ve New Square gibi mega projelerden bahsetmeden bu tabloyu tamamlamış olmayız. Bu projeler, geleneksel gayrimenkul geliştirme kavramının ötesine geçiyor. Geleceğin endüstrisinde inovasyon için kuluçka merkezleri haline geliyor. Örneğin NEOM, sadece yeni bir şehir değil, yüzde 100 yenilenebilir enerjiden akıllı ulaşım sistemlerine ve biyoteknolojiye kadar yarının teknolojileri için bir ‘yaşayan laboratuvar’ olarak karşımıza çıkıyor. Özetle NEOM, 21. yüzyılda ‘şehir’ ve kentsel yaşam kavramını yeniden tanımlamaya yönelik cesur bir girişimdir.

Bugün Suudi Arabistan, kendisini dünyaya sadece bir enerji rezervuarı olarak değil, aynı zamanda önemli bir yatırım gücü, küresel bir lojistik merkezi ve geleceğin ekonomilerini şekillendirmede aktif bir ortak olarak tanıtıyor.

Bununla birlikte başkent Riyad da radikal bir dönüşüm geçiriyor. Yaklaşık 15 milyon kişiyi barındırmayı planlayan şehir, toplu taşıma (şehrin arterlerini birbirine bağlayacak Riyad Metrosu'nun açılmasıyla), yeşil alanlar (Kral Selman Parkı projesi gibi) ve ikonik mimari projelerle entegre edilen hareketli bir şantiyeye dönüşüyor. Bu entegre sistem, ‘ekonomiyi yerelleştirmeyi’ amaçlıyor. Devlet, vatandaşların daha iyi bir yaşam ve iş fırsatlar arayışıyla dünyanın dört bir yanındaki başkentlere göç etmelerini sağlayacak şekilde artık dünyayı onlara getiriyor.

Gelecekteki haklar ve verimlilik taahhüdü

2025 yılı sona ererken, Suudi Arabistan artık kendisini yalnızca petrol mirasıyla değil, mevcut başarıları ve gelecekteki hedefleriyle tanımlıyor. Bu bağlamda, Expo 2030'a ev sahipliği yapma yarışını kazanmak ve 2034 Dünya Kupası'nı düzenlemek için dünyanın güvenini kazanmak, ulusal sistemi (hem kamu hem de özel) sıkı zaman kısıtlamalarıyla karşı karşıya bırakırken çalışmaların en yüksek verimlilik ve disiplin standartlarıyla yürütülmesini gerektiriyor.

g
Kızıldeniz'deki mega proje NEOM şehrinin kalbinde yer alan iki adet 500 metre yüksekliğindeki paralel yapıya ilişkin önerilen tasarımı gösteren fotoğraf, 26 Temmuz 2022 (AFP)

Bu uluslararası etkinlikler, sadece kutlamalardan ibaret olmamakla birlikte altyapı çalışmalarının tamamlanmasını hızlandırmak, ulaşım ağlarını geliştirmek ve yeni şehirler kurmak için akıllı yönetim araçları ve stratejik katalizörler olarak işlev görürler. Kısacası bu, Suudi Arabistan'ın, gelişmiş ülkelerden muadillerine eşdeğer ve hatta onları aşan bir verimlilikle büyük etkinlikleri organize etme ve yönetme kapasitesine ve finansal gücüne sahip, güvenilir bir uluslararası ortak olduğunu dünyaya açıkça gösteren mesajlar.

İnovasyonda küresel bir ortak olarak Suudi Arabistan

Suudi Arabistan'ın son çeyrek yüzyılda ve son on yılda hızlanan bir şekilde tanık olduğu gelişmeler, modern kalkınma devleti kavramının kapsamlı bir şekilde yeniden kurulmasını temsil ediyor. Devlet, sınırlı doğal kaynaklara bağımlılıktan, yenilenebilir insan ve teknik kaynaklara yatırım yapmaya geçti. Geleneksel bir ekonomiden rekabetçi bir dijital ekonomiye dönüştü. İçine kapanık bir kültürden, açıklık ve inisiyatif alan bir kültüre adım attı. Bugün Suudi Arabistan, kendisini dünyaya sadece bir enerji rezervuarı olarak değil, aynı zamanda önemli bir yatırım gücü, küresel bir lojistik merkezi ve geleceğin ekonomilerini şekillendirmede aktif bir ortak olarak tanıtıyor. Rakamlar ve başarılarla bir dönüşümün hikayesi yazılırken geleceğe ve insanlara yatırım yapmanın her zaman kazançlı bir yatırım olduğu gözler önüne seriliyor.


Suudi Arabistan, Pakistan'da polis memurlarının hedef alınmasını kınadı

Pakistan polisi (AP)
Pakistan polisi (AP)
TT

Suudi Arabistan, Pakistan'da polis memurlarının hedef alınmasını kınadı

Pakistan polisi (AP)
Pakistan polisi (AP)

Suudi Arabistan, Pakistan'ın Hayber Pahtunhva eyaletine bağlı Karak bölgesinde Pakistan polis memurlarını hedef alan saldırıyı kınadığını ifade etti.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamada, tüm terörist ve aşırılıkçı eylemleri tamamen reddettiğini, Pakistan'ın ve kardeş halkının güvenliğini ve istikrarını baltalama girişimlerini kınadığını yineleyerek, bu acı trajedide kurbanların ailelerine, Pakistan hükümetine ve halkına en içten taziyelerini ve başsağlığı dileklerini iletti ve herkes için güvenlik ve huzur diledi.


Suudi Arabistan, Pakistan'da polis memurlarının hedef alınmasını kınadı

Pakistan polisi (AP)
Pakistan polisi (AP)
TT

Suudi Arabistan, Pakistan'da polis memurlarının hedef alınmasını kınadı

Pakistan polisi (AP)
Pakistan polisi (AP)

Suudi Arabistan, Pakistan'ın Hayber Pahtunhva eyaletine bağlı Karak bölgesinde Pakistan polis memurlarını hedef alan saldırıyı kınadığını ifade etti.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamada, tüm terörist ve aşırılıkçı eylemleri tamamen reddettiğini, Pakistan'ın ve kardeş halkının güvenliğini ve istikrarını baltalama girişimlerini kınadığını yineleyerek, bu acı trajedide kurbanların ailelerine, Pakistan hükümetine ve halkına en içten taziyelerini ve başsağlığı dileklerini iletti ve herkes için güvenlik ve huzur diledi.