Petrol şokunun dünyayı vurması an meselesi

Analistler, küresel petrol talebinin önümüzdeki on yıla kadar zirveye ulaşmamasını bekliyor (Reuters-Arşiv)
Analistler, küresel petrol talebinin önümüzdeki on yıla kadar zirveye ulaşmamasını bekliyor (Reuters-Arşiv)
TT

Petrol şokunun dünyayı vurması an meselesi

Analistler, küresel petrol talebinin önümüzdeki on yıla kadar zirveye ulaşmamasını bekliyor (Reuters-Arşiv)
Analistler, küresel petrol talebinin önümüzdeki on yıla kadar zirveye ulaşmamasını bekliyor (Reuters-Arşiv)

Küresel piyasalarda petrol fiyatlarında bu yılın başından itibaren yaşanan artışlara rağmen, çoğu gözlemcinin yükselişin devam etmesini ve dünyanın artan ham petrol talebi karşılığında arz eksikliği nedeniyle yakın bir şokla karşı karşıya olmasını beklemesiyle henüz düzlüğe çıkılmış gibi görünmüyor.
Enerji işleri uzmanı Sharon Chu ve Bloomberg News ekonomi editörü Saket Sondria tarafından yazılan analize göre, küresel petrol piyasası, uluslararası enerji şirketlerinin fosil yakıt üretim projelerine yaptığı yatırımları azaltması ve temiz enerjiye yönelik artan eğilimle birlikte bir arz şokuna doğru ilerliyor.
Bazı analistler ayrıca küresel petrol talebinin önümüzdeki on yıla kadar zirveye ulaşmayacağına inanıyor.
Hess Corporation Operasyon Direktörü Greg Hill, Singapur, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Forumu’nda yaptığı konuşmada, uluslararası petrol şirketlerinin arama ve çıkarma projelerine yaptığı yatırımların toplam değerinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından önce 650 milyar dolar civarında olduğunu söyleyerek, bunun şu anda yaklaşık yüzde 50’lik bir düşüşle 300 milyar dolara gerilediğini bildirdi.
Trafigura’nın Baş Ekonomisti Saad Rahim ise forumda şöyle konuştu;
“Petrol endüstrisi bir bütün olarak farklı yatırım zorunlulukları arasında sıkışmış durumda. Yakın gelecekte, dünyanın günde 90 milyondan fazla varile ihtiyacı olması muhtemeldir, bu yüzden soru şudur: Bu miktarın üretilmesi için gerekli yatırımlar nasıl bulunabilir?”
Rahim, petrol endüstrisinin 2008’in son çeyreğinde küresel mali krizin patlak vermesinden bu yana yapısal yatırım eksikliği ve yetersiz sermaye harcamasından mustarip olduğunu da sözlerine ekledi.
Forumda konuşan bir diğer isim olan İsviçre merkezli enerji şirketi Vitol’un Araştırma Başkanı Giovanni Serio da, “Uluslararası petrol fiyatlarındaki artış çoğunlukla spot sözleşmelere odaklanırken, vadeli işlem fiyat eğrisinin son seviyesi hala nispeten düşük” dedi.
Trafigura Group Eş Başkanı Ben Lowcock’a göre, arzın talepteki hızlı artışı karşılayamaması nedeniyle fiyatların yükselmeye devam etmesi bekleniyor.
Kış gelmeden talebin artması ve petrol ülkelerinin oluşturduğu OPEC+ grubunun petrol üretimlerini artırmaya yönelik hareketi ile küresel stoklarda keskin bir düşüş olduğuna dair göstergeler ışığında ham petrol fiyatları da yükseliyor.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe