Ürdün Veliaht Prensi’ne sahada tanınan geniş yetkiler

Ürdün Veliaht Prensi, ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmede Kral 2. Abdullah'a eşlik etti. (Kraliyet Haşimi Mahkemesi)
Ürdün Veliaht Prensi, ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmede Kral 2. Abdullah'a eşlik etti. (Kraliyet Haşimi Mahkemesi)
TT

Ürdün Veliaht Prensi’ne sahada tanınan geniş yetkiler

Ürdün Veliaht Prensi, ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmede Kral 2. Abdullah'a eşlik etti. (Kraliyet Haşimi Mahkemesi)
Ürdün Veliaht Prensi, ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmede Kral 2. Abdullah'a eşlik etti. (Kraliyet Haşimi Mahkemesi)

Tarık Dilovani
Ürdünlü yetkililer tarafından ‘fitne’ davası hakkında yayınlanan  bilgiler, komplo planının yaklaşık altı ay önce ortaya çıkmasından ve anlaşmazlıkların iktidardaki ailenin şemsiyesi altında ortadan kaldırılmasından bu yana, sürecin Prens Hamza bin el-Hüseyin ve  kardeşi 2. Abdullah’ın himayesinde gerçekleştiği ile sınırlı kaldı.
Ancak son zamanlarda birtakım söylentiler ortaya çıktı. Fakat Ürdün hükümeti konu hakkında yorum yapmıyor. Söz konusu söylentilere göre Prens Hamza, ülkeden ayrılıp annesinin yaşadığı ABD’ye gidebilir.

Arap arabuluculuğu
Prens Hamza, davanın geçtiğimiz nisan ayında duyurulmasından bu yana kamuoyuna yalnızca bir kez göründü. Bu da özellikle resmi bilgilerin azlığı nedeniyle tüm davanın söylenti ve spekülasyonlar ile çevrelenmesine neden oldu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre söz konusu söylentiler, Ürdün'e de ekonomik destek sağlamak isteyen bir Arap ülkesi etrafında dönüyor. Fakat Ürdün’ün tepkisinden söz edilmiyor. Ancak bu konudaki kararın önümüzdeki hafta içinde verileceği iddia edildi.
Independent Arabia, Ürdün Enformasyon Bakanı Sahr Dudin'e söylentiler hakkında sorular yöneltti. Fakat Dudin, bu konuda açıklama yapmayı kabul etmedi.

Kraliçe Nur çıtayı yükseltiyor
Merhum Kral Hüseyin bin Talal’ın eşi ve Prens Hamza bin Hüseyin’in annesi Kraliçe Nur, alışılmadık bir şekilde ‘Washington Report’ internet sitesinde yayınlanan makalede Ürdün’de reform yapma çağrısında bulundu.
‘Ürdün'de Ekonomik ve Siyasi Reform İhtiyacı’ başlıklı makale, Joe Biden yönetimini, Ürdünlüler için acil bir ihtiyaç olarak tasvir edilen reformlara yönelik baskı yapmaya çağıran birçok uzmandan alıntılar içeriyor.
Kraliçe Nur daha önce Ürdün’ü böyle sert bir şekilde eleştirmemişti. Fakat son yıllarda, özellikle de oğlu eski Veliaht Prens Hamza bin Hüseyin’in geçtiğimiz nisan ayında Ürdün’de huzursuzluk çıkarmak için bir komploya katılmakla suçlanmasının ardından ülkedeki iç durumu eleştiren rapor ve Twitter mesajları yayınlamaya başladı.
Kraliçe Nur, geçtiğimiz ağustos ayında Twitter’da yaptığı bir paylaşımla Prens Hamza’nın durumuna ilişkin tartışmayı yeniden gündeme getirdi. Kraliçe Nur, oğlunun halen ev hapsinde tutulduğunu belirtri. Twitter’dan paylaştığı ikinci mesajda, telefonuna bir siber saldırı gerçekleştirildiğinden şikayet etti.

Veliaht Prens ön plana
Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah, babası Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın desteğiyle, özellikle de medyada ‘fitne’ davası olarak bilinen ülkedeki komplo planının ortaya çıkmasından sonra taht kurumunda daha geniş ve daha büyük yetkiler elde etmeye doğru istikrarlı bir şekilde ilerliyor.  
Veliaht Prens her gün hassas iç dosyalarla ilgileniyor. Bundan da önemlisi aylar önce ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme de dahil yurt dışı gezilerinde babasına eşlik ediyor.
Kameralar, ABD ziyareti sırasında Prens Hüseyin'e karşı içeride ve dışarıda yapılan tüm saldırılar karşısında, Ürdün'de Veliaht Prens Vakfı’na (Crown Prince Foundation) yönelik ABD'nin doğrudan ve açık desteği olarak yorumlanan bir görüntü yakaladı.

Daha büyük dosyalar ve yetkiler
Ürdün Veliaht Prensi ile ABD Başkanı Joe Biden'ın Beyaz Saray’da bir araya geldiği sırada Biden’ın elini genç Prens’in omzuna koyarken çekilen kare, birçok anlam taşıyordu. Yerel anlamda, özellikle bir sonraki aşamada bölgesel olarak büyüyen Ürdün rolü göz önünde bulundurulduğunda Prens Hüseyin'in Kral 2. Abdullah'ın ardı ardına gelen iç meselelere ek olarak Suriye ve Irak ile Filistin dosyası gibi çetrefilli başlıklarda daimi yardımcısı veya kendisine daha geniş yetkiler vermek amacıyla kişisel temsilcisi olarak atanmasıyla tercüme edilebilir.
Ürdün Veliaht Prensi, özellikle Filistin meselesiyle ilgili olarak, İsrail'in bölgedeki planlarına karşı durmak konusunda babası Kral 2. Abdullah'ın yolunu izliyor. Bu nedenle, önümüzdeki günlerde İsrail'in Kudüs'teki statükoyu değiştirme ve Kudüs üzerindeki Haşimi vesayeti ile oynama girişimleri dosyasında önemli bir rol oynaması bekleniyor.
Bu durum, Ürdün Kralı’nın ülkede reform yaklaşımını teşvik etme girişimlerinin ortasında yaşandı. Müslüman Kardeşler de dahil olmak üzere Krallık’taki siyasi yelpazenin tüm renklerini içeren Eski Başbakan Samir er-Rifai’nin liderliğindeki Kraliyet Reform Komitesi yaklaşıyor. Reform sonuçlarının duyurulması değişime yönelik ilk adım olabilir. Partiler ve Seçim Kanunları gibi partizan eylemine daha fazla yer veren, parlamenter ve parti hükümetlerinin oluşumuna yol açan radikal ve devrimci değişikliklerle yeni kanunlar çıkarılmasında rol oynayabilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24