Tunus'ta hükümet kurma görevi ilk kez bir kadına verildi

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said dün Necla Buden Ramzan’ı hükümeti kurmakla görevlendirmek üzere Kartaca Sarayı’nda kabul etti. (EPA)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said dün Necla Buden Ramzan’ı hükümeti kurmakla görevlendirmek üzere Kartaca Sarayı’nda kabul etti. (EPA)
TT

Tunus'ta hükümet kurma görevi ilk kez bir kadına verildi

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said dün Necla Buden Ramzan’ı hükümeti kurmakla görevlendirmek üzere Kartaca Sarayı’nda kabul etti. (EPA)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said dün Necla Buden Ramzan’ı hükümeti kurmakla görevlendirmek üzere Kartaca Sarayı’nda kabul etti. (EPA)

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, ülkede haftalardır süren spekülasyonların ardından dün Jeoloji Profesörü Necla Buden Ramazan’ı hükümeti kurmakla görevlendirdi. Siyasi sahneyi saran belirsizliği sona erdirmek için 25 Temmuz’da görevden alınan Hişam el Meşişi’nin yerine getirilen Ramazan, Tunus’un 1956’daki bağımsızlığından bu yana hükümeti kurmakla görevlendirilen ilk kadın oldu.
Siyasi arenanın bilinen simalarından olmayan Ramazan’ın ekonomik dosyalara yabancı olduğu ve herhangi bir siyasi partide görev yapmadığı belirtiliyor. Bu atama bazı kesimlerde şaşkınlığa neden oldu. İlk tepkilerden biri Tunus Genel İşçi Sendikası Sözcüsü Sami Tahiri’den geldi. Tahiri açıklamasında “Bu önemi bir adım. Yeni görevelendirilen bir isim yargılanamaz. Ancak karar sizin belirleyeceğiniz hükümet ekibinin performansına ve atacağı adımlara göre olacak” ifadelerini kullandı. Atamanın belirsizliklerle dolu olduğunu çünkü başbakan adayının geçmişte hükümet pozisyonlarında yer almadığını vurguladı.
Nahda Hareketi’nden istifa eden milletvekili Semir Dilo, bir kadının hükümeti kurmakla görevlendirilmesinin övgüye değer bir karar olduğunu ancak uluslararası kurumlarla ilgili olarak parlamentonun onayını almadan, sadece Cumhurbaşkanı'nın huzurunda anayasal yemin etmenin birçok sorun doğurabileceğini kaydetti.
Görevlendirmeyle ilgili belirsizlikler olduğuna dikkat çeken Dilo, Cumhurbaşkanı Said’in 22 Eylül’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre hükümetin unsurlarını seçerek ekonomik, sosyal, mali ve sağlık düzeylerde de kararlar alacağını kaydetti.
Daha önce hükümeti kurmakla görevlendirilecek adaylar arasında Merkez Bankası Başkanı Mervan Abbasi, Eski Ekonomi ve Maliye Bakanı Hakim bin Hammude ve Fadıl Abdulkafi gibi ekonomi ve finans alanında uzmanların isimleri geçiyordu. Ardından liste, Said’e yakın oldukları için Tunus Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi Direktörü Nadia Okasha ve eski İçişleri Bakanı Tevfik Şerefuddin’i de kapsayacak şekilde genişletildi.
Ramazan ile Kartaca Sarayı’nda yaptığı görüşmede Tunus’taki olağanüstü hal tedbirlerine işaret eden Said şu ifadeleri kullandı:
“Sizi yeni bir hükümet kurmakla görevlendirmeye karar verdim. Bu Tunus tarihinde bir ilk olacak. İlk kez bir kadın, alınan tedbirlerin sonuna kadar hükümete başkanlık edecek.”
Said dün akşam cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan bir video kaydında da şunları söyledi:
“Devletin çeşitli kurumlarına nüfuz etmiş olan yolsuzluğu ve kaosu ortadan kaldırmak için bundan sonra da kararlı bir iradeyle çalışacağız. Gece gündüz çalışan namuslu erkekler ve kadınlar var. Ancak devleti yıkmak için çalışanlar da bulunuyor. İnşallah önümüzdeki günlerde hükümet üyeleri önerilecektir. Çok zaman kaybettiğimiz için hızlı çalışmamız gerekiyor.”
Başbakan adayına her kesimden isimleri kapsayan bir ekip kurmasını öneren Said, yolsuzlukla mücadele edilmesi ve Tunusluların ulaşım, sağlık ve eğitim gibi doğal haklarına ilişkin taleplerine yanıt verilmesi gerektiğini kaydetti. Said kadınların eşit başarı ve net bir vizyonla liderlik etme yeteneğine sahip olduğunu belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bugün tarihi bir sorumluluk taşıyoruz. Bu  gerçekten de tarihi bir an. Çünkü Tunus'ta ilk kez bir kadın hükümet başkanı oluyor. Sadece üye değil. Bu Tunus için onur ve Tunuslu kadınlara da bir övgüdür.”
Çoğu parti ve kuruluş, ülkenin meclis sistemine geçmesiyle partilerin ve aracı temsili kurumların varlığını sona erdireceğinden endişe duyuyor. Cumhurbaşkanı Said seçim programını uygularsa, kimliği ne olursa olsun cumhurbaşkanı ile denge sağlayabilecek herhangi bir siyasi gücü Tunus sahnesinden çekilebilir.
Gözlemciler, bir sonraki hükümetin başına bir kadın seçmenin, kadın özgürlüğünü destekleyen ve eşitlik talep eden bir dizi sol partiyi cumhurbaşkanlığı konusundaki konumlarını gözden geçirmeye ve Said tarafından onaylanan istisnai önlemlere karşı olmasına rağmen bu seçimleri destekleme eğilimi gösterebileceğine inanıyor.
İnsan hakları aktivisti Büşra Hamida, Facebook hesabından yaptığı açıklamada özellikle Cumhurbaşkanı’nın kadın başbakan atamasının önemli ve sembolik bir adım olduğunu söyledi.
Tunus Demokratik Kadınlar Derneği Başkanı Nejla Zoglami de özel Mosaiqu radyosuna şu açıklamada bulundu:
“Cumhurbaşkanı ile ilk görüşmemizde bunu talep ettik. Ama başbakanın kadın olması yeterli değil. Yani cumhurbaşkanının yetkileri azaltılıp Ramazan’a mı devredilecek? Mutlak yetkilere sahip olacak mı?”
Cumhurbaşkanı’nın birkaç gün önce yayınladığı kararnameye göre Başbakan Ramazan, Said'in yasama ve yürütme organlarında onayladığı değişikliklere göre çalışacak ve faaliyetleri Cumhurbaşkanı’nın gözetiminde olacak.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.