Irak Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanı Hasan Nazım, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Suudi Arabistan ile gerçek anlamda ortaklıklarda bulunmayı planlıyoruz’

Nazım, kültürün Arap ülkelerini birleştiren büyük bir şemsiye olduğunu vurguladı

Irak Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanı Hasan Nazım
Irak Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanı Hasan Nazım
TT

Irak Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanı Hasan Nazım, Şarku'l Avsat'a konuştu: ‘Suudi Arabistan ile gerçek anlamda ortaklıklarda bulunmayı planlıyoruz’

Irak Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanı Hasan Nazım
Irak Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanı Hasan Nazım

Irak Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanı Hasan Nazım, ülkesinin 2021 Riyad Uluslararası Kitap Fuarı'na onur konuğu olarak katılımına ilişkin açıklamalarda bulundu. Nazım,söz konusu katılımın, Irak ile Suudi Arabistan’ın gelişen ilişkiler ve çeşitli düzeylerde gerçek ortaklıklar kurma yolunda atılan diplomatik adımlar ve yürütülen sıkı çalışmalar kapsamında gerçekleştiğini vugruladı. Böylece iki ülke arasındaki ortaklığın güçlendiği ve iki kültür arasındaki bağların daha da kuvvetli hale geldiği özel bir durumu yansıttığını kaydetti.
Şarku’l Avsat’a özel açıklamlarda bulunan Nazım, Irak ile Arap dünyası arasındaki diplomatik ilişkilerin yeni bir aşamada olduğunu vurguladı. Bakan Nazım sözlerini şöyle sürdürdü:
“Irak kültürü, özellikle Arap kültürü ile bağların yeniden kurulduğu, niteliksel özelliklere sahip koşullar ile karşı karşıya. Zira kültür, Arap ülkelerini bir araya getiren büyük bir şemsiyedir. Yüzyılı aşkın süredir bu kültürün aktörü olan Irak, şimdi Arap dünyası ve özellikle Suudi Arabistan ile ilişkilerine yeni bir statü ile geri dönüyor.”
Suudi Arabistan Kültür Bakanı Prens Bedr bin Abdullah bin Ferhan’ın Nisan 2019'da Irak'ın başkenti Bağdat'a yaptığı ziyaretin ülkesinde olumlu yankılar uyandırdığını vurgulayan Bakan Nazım, kendi deyimiyle bu ‘alışılmadık’ ziyareti iki ülke arasındaki gerçek kültürel iş birliğinin başlangıcı olarak nitelendirdi.
Irak'tan kaçırılan arkeolojik hazine Gılgamış Destanı tableti teslim almak için Riyad Uluslararası Kitap Fuarı açılışı öncesinde gittiği Washington’da Şarku’l Avsat ile röportaj gerçekleştiren Bakan Nazım kültür alanında Irak’tan Arap coğrafyasına, uluslararası alanda yankılanan son gelişmelere kadar birçok merak edilen soruyu cevapladı:

Irak'ın 2021 Riyad Uluslararası Kitap Fuarı'na katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Irak'ın bu yıl Riyad Uluslararası Kitap Fuarı'na hayati önemdekikatılımı, istisnai koşullar altında gerçekleşti. Zira Suudi Arabistan Krallığı ile hem kültürel hem de ekonomik açıdan ilişkilerimiz yoğunlaşıyor. Bu katılım, Krallık’ın ve Irak'ın iki ülke arasındaki bu çok önemli ve temel bağları yeniden kurmak için gösterdiği tüm çabaların zirve noktası sayılır. Kültürel bağların toplumlar arasındaki ilişkilerin oluşumu için gerekli olduğunu biliyoruz. Aslında kültürel bağların hiç kopmadığını düşünüyorum. Zira her iki ülkeden aydınlar, sanatçılar ve üniversite hocaları süreçte kültür sanat alanlarında çalışmalarını sürdürdüler ve sürekli temas halinde bulundular. Suudi akademik ve kültürel çevrelerle de kişisel ilişkilerim de var. Hatta bu fuara katılım öncesinde de ziyaretlerimiz oldu. Nitekim iki ülke arasındaki ortaklıkları artıran, kültürleri arasındaki bağları güçlendiren ve sanatsal faaliyetleri artıran özel bir süreçte gelen bu katılım, iki ülke arasında kısa süre önce imzalanan mutabakat zaptı ile daha fazla ortaklığa imkan sağlıyor.

Hem iki ülke hem de kültürel ve edebi mirasları arasındaki bu kültürel iletişim sizin için ne ifade ediyor?
İki ülke arasındaki kültürel iletişim değişmez bir durum. Zira bu iki ülke, ortak bir kültürü paylaşıyor. Bu mirası, tarihi ve kültürel bağlantıları ispat için kanıta ihtiyacımız yok. En nihayetinde Suudi Arabistan ve Irak iki komşu ülke. Aralarında kültürel, ailevi ve aşiret uzantıları gibi birçok kültürel fenomen var. Bu nedenle iki ülke arasında ortak özellikler bulmak şaşırtıcı değil. Suudi Arabistan'daki kültürün Irak'ta edebiyat, şiir, hatta düşünce düzeyinde kökleri mevcut. Irak, Arap kültürünün temel direği sayılıyor. 1970’lerden bu yana Krallık’ta çalışmış büyük profesörlerimiz var. Krallık'taki deneyimleri, Arap kültürünü zenginleştirip Irak kültüründe etki bırakan Suudi aydınların kültürel etkisinin yanı sıra dikkate değer bir yankı buldu. Bu alışveriş, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişimi için kapsamlı bir temel oluşturuyor.

Irak edebiyatı, düşüncesi ve sanatının sembollerinin kutlandığı 2021 Riyad Uluslararası Kitap Fuarı’nda meşhur şairler Muhammed Mehdi el-Cevahiri, Bedir Şakir es-Seyyab, Ali Cevad et-Tahir’in şiirleri, Nasir Şemme’nin müziğinin ritmi, Sadun Cabir’in şarkıları, Ur, Babil, Babil ve Nemrud şehirleri kalıntıları ile buluşacak. Irak'ın bu köklü varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Riyad Uluslararası Kitap Fuarı'nın onur konuğu konumundaki Irak Cumhuriyeti için hazırladığı program, şiir akşamları, entelektüel seminerler ve konferanslardan oluşan kapsamlı, cömert ve organize bir etkinlik. Eşlik ettiğimiz büyük heyette Iraklı aydınlar, sanatçılar ve şairler var. Dediğiniz gibi fuarda meşhur Arap şairi Muhammed Mehdi el-Cevahiri, modern Arap şairi Bedir Şakir es-Seyyab ve Suudi üniversitelerinde eğitim görmüş Ali Cevad et-Tahir anılacak. Nasir Şemme ve Sadun Cabir’in parçaları eşliğinde sanat dolu zengin bir program düzenlenecek. Irak arkeolojisi üzerine konuşulacak. Bu katılımı sağlayıp organize etmede büyük çaba sarf eden Suudi ekibine tüm bu program için teşekkür ederiz.

Kültür ve miras, Suudi Arabistan Krallığı ile Irak arasındaki bağları nasıl canlandırabilir?
Bazı siyasi koşulların bir kopuşa yol açtığı yıllarda bile kültürel bağlar kopmadı. Her iki ülkedeki aydınlar ve üniversite profesörleri birbirleriyle temas halindeydi. Entelektüel ve kritik alanlar, felsefe, çeviri ve dilbilimde bir süreklilik mevcut. Bu konuda tüm Arap ülkelerindeki aydınlar arasında bir etkileşim var. Gerçek şu ki sınırları aşan kültür, siyasi koşullardan ve ülkeler arası ilişkilerdeki kopuşlardan fazla etkilenmiyor.

Bu durum, kültüre ve aydınlara ek bir sorumluluk mu getiriyor?
Elbette. Suudi Arabistan ile Irak kültürü arasındaki temel bağları yeniden kurma yönündeki uygun koşulların ışığında kültür şimdi daha büyük bir görevle karşı karşıya. Suudi-Irak Koordinasyon Konseyi aracılığıyla geçmişin geride bırakıldığı, birçok düzeyde yeni ilişkilerin başlatıldığı temellerin atıldığı bir çağdayız. İki ülke arasında kültür de dahil olmak üzere birçok alanda bir işbirliği çerçevesi kuruldu, anlaşmalar yapıldı. Önümüzdeki dönemde, kültürel bağların daha fazla kaynaştığına tanık olacağız.

Suudi Arabistan Kültür Bakanı Prens Bedr bin Abdullah bin Ferhan ile aranızda karşılıklı ziyaretler oldu. İki ülke arasındaki kültürel iş birliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir süre önce Irak'ı ziyaret eden Kültür Bakanı Prens Bedr bin Abdullah bin Ferhan, Irak kültürünü soludu. Irak kültürünün simgesi Mutanabbi Sokağı’nı ziyaret etti. Kendisiyle Zoom üzerinden yaptığım görüşmede, olumlu ve harika bir atmosfer eşliğinde rahatça fikir alışverişinde bulunduk. Bu fuara katılımımızı, Bağdat ve Riyad'da kültür ve sanat haftaları düzenlemeyi planladık. Bu süreç ve  şartlarda elimizden gelen her şeye açık olan Suudi Bakan Ferhan aynı zamanda Irak’ın 2021 Riyad Uluslararası Kitap Fuarı'nda onur konuğu olması için oldukça büyük özen gösterdi. Suudi Arabistan Kültür Bakanlığı’nın fuara dair bu tutumu, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği ve gelişimi için bir sevinç ve iyimserlik kaynağı. Nitekim temeller atıldı ve çarklar döndü. Geriye bakmak gerekmeyecek. Irak Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanlığı olarak Arap kardeşlerimiz ve tüm Arap ülkeleriyle çalışmak konusunda kararlıyız. Bu yönde Suudi Arabistan’ın ülkemiz için büyük bir anlamı var.

İki ülke arasında su an uygulanmakta olan kültürel, edebi ve sanatsal projeler var mı? Önümüzdeki yıllar için planlanan projelere dair görüşleriniz neler?
Irak-Suudi Koordinasyon Konseyi kapsamında ortak çalışmalar bulunuyor. Antik hac yolu Derbi Zübeyde’nin Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmesi yönünde ortak bir çaba mevcut. İki ülke arasındaki bu coğrafi ve kültürel etkileşim için arkeolojik açıdan ortak noktalar da var. Teknik projelerin tamamlanması için planlar geliştirilmesi hedefleniyor. Kültürel düzeyde de Bağdat ve Riyad'da kültür sanat haftaları düzenlenmesi için ön anlaşma yapıldı.

Irak, Riyad Kitap Fuarı'na kaç yayınevi ve kitap ile katılıyor?
Riyad Uluslararası Kitap Fuarı'ndaki Irak yayınevleri sayısı; kitap basımından sorumlu genel kültür işleri dairesi olan Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanlığı, Dar Mamoon Çeviri ve Yayıncılık, Kürt ve Arap kültürleri arasında köprü kurmakla sorumlu Kürt Yayınevi, meşhur Sümer dergisi gibi kitap ve dergi yayınına katkıda bulunan Tarihi Eserler ve Miras Genel Müdürlüğü de dahil olmak üzere 20'yi buluyor. Riyad’daki fuarda 500'e yakın başlık sunacaklar.

Irak'tan kaçırılan arkeolojik hazine Gılgamış Destanı tabletini teslim almak için Washington'dasınız. Bu eserlerin ve mekanlarının bir kaydı var mı?
Irak’tan çalınan çok sayıda eski eser mevcut. Burada sadece Irak Müzesi'nden çalınanlardan bahsetmiyoruz. Bunlar kayıt altına alınıyor. İstatistikler ve belgeler var. Biz de onları takip ediyoruz. Bazılarını geri aldık, diğerlerini de almak için çalışıyoruz. Tarihi Eserler ve Miras Genel Müdürlüğü ve Irak Dışişleri Bakanlığı da bağlantıları ve elçilikleri aracılığıyla bu konuda bize yardımcı oluyorlar. Eski eser kaçakçılığını önleyen, bunu suç sayan dost ülkelerin yasaları da bu konuda yardımcı konumunda. Bazı eserler, Irak topraklarında yapılan gelişigüzel kazılarda çalındı. Geniş bir coğrafyaya sahip Irak'ın tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığı malum. Nereye giderseniz gidin, Asur, Babil, Sümer, Akad, Kiş ve diğer uygarlıklara ait izlerle karşılaşacaksınız. Irak’ın tamamı tarihi eserlerle dolu. Bu nedenle arkeoloji polisiyle, hatta teknolojiyle bile toprakları kontrol etmek çok zor. Bu konuda birçok saldırıya maruz kalıyoruz. Ancak durum şimdi daha sakin. 2003 sonrasında olduğu gibi pek şiddetli değil. Kontrol daha iyi.

Bu coğrafyadaki eski eserleri korumaya yönelik yürütülen bölgesel çabalar neler?
Yerel düzeyde, tarihi kalıntıların anlamı ve özen verilmesi gerektiği konusundaki farkındalık artıyor. Tarihi eserlere rastlayanlar, bunları Kültür ve Tarihi Eserler Bakanlığı'na iade ediyorlar. Bu bilincin komşu ülkelere de yayılması gerekiyor. Komşu ülkeler, Irak'taki eski eser kaçakçılığı için istasyonlar kurdu. ABD ve Avrupa'ya ulaşan bu eski eserler doğrudan Irak’tan değil, komşu ülkelerden geçti. Bu nedenle komşu ülkeleri tarihi eser kaçakçılığını önlemeye, bunu suç sayan kanunlar çıkarmaya çağırıyoruz. Böylece büyük bir mirasa ev sahipliği yapan Irak da dahil bölgenin mirasına sahip çıkılabilir. Zira Irak, Suudi Arabistan, Suriye, Türkiye ve İran gibi ülkeler tarihi eser açısından oldukça zenginler. Kaçakçılıktan korunacak yasalar çıkarmak herkesin yararına olacaktır.

Irak’taki arkeolojik alanları dünyanın her yerinden ziyaretçilere ne zaman açılacak?
Irak'ta arkeoloji turizminin hiçbir zaman canlanamadığı gerçeğini kabul etmeliyiz! 2003 öncesi diktatörlüklerin politikalarına bakarsak, otoriter rejimlerin genellikle turizmi teşvik etmediğini görürüz. Bu alandaki çalışmalar, hükümetle anlaşmaya vararak araştırma yapan arkeologlar, madenciler ve yabancı kazı misyonları ile sınırlıydı. Irak değişimin ve ülkedeki açılımın ardından güvenlik sorunları ve büyük bir terör dalgası ile karşı karşıya kaldı. Tüm bunlar, sadece arkeoloji turizmi için değil, genel olarak tüm turizm için de güvensiz bir ortam oluşturdu. Ancak şimdi terörün ortadan kaldırılmasının ve nispeten güvenli bir ortamın sağlanmasının ardından arkeoloji turizmini canlandırma yönünde yoğun bir çalışma programları ve planlar hazırlandı. Özellikle Papa’nın Nasiriye’deki Zi Kar Valiliği’ni ve Hazreti İbrahim'in doğduğu Ur antik kentini ziyareti ardından bu yönde bir teşvik mevcut. Irak'ta arkeoloji turizmini, bazı dinlerin kutsallığını temsil eden yerleri, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giren Babil ve Asur'daki antik eserleri canlandırmayı planlıyoruz. Ancak ekonomik açıdan biraz toparlanmaya ihtiyacımız var. Zirâ turistik alanların yeniden hayata geçirilmesi, ziyaretçilerin ve turistlerin hizmetine girecek arkeolojik alanların bakımını ve bu alanlarda altyapının kurulmasını gerektiriyor. Bu yönde planlarımız var. İnşallah ekonomimiz düzelecek, arkeoloji turizmi de toparlanacak.

Bir profesör, araştırmacı, eleştirmen ve yazar olarak Irak'taki kültürel ortamı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Irak'taki kültürün halen üretken ve etkili olduğunu, kültürlerin siyasi sistemler ile birlikte çökmeyeceğini düşünüyorum. Evet bazı sorunlar ve ikilemler yaşadık, zor şartlardan geçtik. 2003 yılından sonra ülke, diktatörlük rejiminin bıraktığı zorlukların ve meydan okumaların yanı sıra işgale de maruz kaldı. Tüm bunlar Irak kültürü ve üretimi üzerinde iz bırakmış olabilir. Ancak bence devletler çöker, kültür ve medeniyetler ayakta kalır!
Bu topraklarda halen aydınlar ve profesörler doğuyor. Entelektüel alanda girişimler mevcut. İhtiyacımız olan tek şey, çalışmalarına devam etmeleri yönünde entelektüelleri ve sanatçıları destekleyecek daha fazla altyapı sağlamak.

Hükümetin çevre ile iletişimde yeni yaklaşımından bahsediyorsunuz. Bu amaca ulaşmak için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Komşu ülkeler ve tüm dünya ile yeni bir iletişim aşamasındayız. 2021’i diplomasi yılı ilan eden Irak hükümeti, bu yönde son iki yıldır çabalıyor. Hükümet öncülüğündeki bu açılım, bölgesel komşularla ilişkiler konusunda yeni bir bakış açısını, Irak’ın bölgedeki aktif rolüne geri dönüşünü temsil ediyor. Bu yönde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelere ziyaret turları düzenleyen Başbakan Mustafa el-Kazımi, Ürdün ve Mısır ile üçlü zirve düzenliyor. Bu yöndeki çabalar yalnızca Irak kültürünü canlandırmayı ve dünya ile bağını yeniden kurmayı değil, aynı zamanda ülkemizi genel olarak ekonomik ve sosyal düzeyde desteklemeyi sağlıyor. Nitekim Irak kültürü, özellikle Arap kültürüyle bağlarının yeniden tesis edileceği niteliksel koşulların eşiğinde. En az bir asırdır bu kültürün bir aktörü olan Irak, şimdi başta Suudi Arabistan gibi komşu Arap ülkeleri olmak üzere tüm Arap dünyası ile ilişkilerinde yeni bir aşamaya giriyor.



İsrail ordusu, önde gelen Hamas liderinin öldürüldüğünü duyurdu

El Şifa Hastanesi (Reuters)
El Şifa Hastanesi (Reuters)
TT

İsrail ordusu, önde gelen Hamas liderinin öldürüldüğünü duyurdu

El Şifa Hastanesi (Reuters)
El Şifa Hastanesi (Reuters)

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, ordu güçlerinin Hamas hareketinin askeri kanadının malzeme ve insan gücü bölümü başkanının öldürdüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Jerusalem Post gazetesinden aktardığı habere göre İsrail ordusunun Gazze'deki Şifa Tıp Kompleksi'nde hareketin üst düzey bir liderini öldürdü. Adraee, Raed Thabet adlı liderin "daha önce Hamas üretim sisteminin başkanı olarak çalıştığını ve örgütün malzeme ve silahlanma konusunda uzman olduğunu" belirtti.

Adraee’nın açıklamasına göre Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketinin lideri Yahya Al-Sinwar ve hareketin askeri komutanı Muhammad Al-Deif'e yakın olduğunu kaydeden Thabet, askeri kanadın en önde gelen on lideri arasında değerlendiriliyordu.

Adraee, “Thabet, güçlerimizle çatışarak hastaneden kaçmaya çalışırken yanındaki iki kişiyle birlikte etkisiz hale getirildi" ifadelerini kullandı.


İsrail'in Halep'e gerçekleştirdiği saldırılarda aralarında  sivil ve askerlerin de olduğu çok sayıda kişi öldü öldü

Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
TT

İsrail'in Halep'e gerçekleştirdiği saldırılarda aralarında  sivil ve askerlerin de olduğu çok sayıda kişi öldü öldü

Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)

Suriye Savunma Bakanlığı bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, İsrail'in Halep kırsalına düzenlediği saldırılarda aralarından sivil ve askerlerin olduğu çok sayıda kişi öldüğünü açıkladı. Bakanlık saldırıda çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

Açıklamada, saldırının Halep'in güneydoğusundaki Ariya yönünden gerçekleştiği belirtildi. Bombalamanın, "İdlib ve Halep'in batı kırsalındaki terör örgütlerinin Halep şehri ve çevresindeki sivilleri hedef alan drone saldırısı" olarak tanımladığı olayla örtüştüğü dikkat çekti.

Açıklamada ayrıca kamu ve özel mülklerde de maddi kayıpların meydana geldiği belirtildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), daha önce Halep Uluslararası Havaalanı bölgesinde şiddetli patlamaların duyulduğunu açıklamıştı.

SOHR, daha fazla ayrıntı vermemiş, ancak Suriye hava savunmasının saldırıya karşı koymaya çalıştığını belirtmişti.


Rapor: Gazze'deki konutların yüzde 70'inden fazlası yaşanmaz hale geldi

Gazze'de bir ev (Reuters)
Gazze'de bir ev (Reuters)
TT

Rapor: Gazze'deki konutların yüzde 70'inden fazlası yaşanmaz hale geldi

Gazze'de bir ev (Reuters)
Gazze'de bir ev (Reuters)

Filistin Merkezi İstatistik Bürosu'nun resmi raporunda, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye karşı başlattığı savaş sonucunda Gazze Şeridi'ndeki konutların yüzde 70'inden fazlasının yaşanmaz hale geldiği, İsrail'in geçen yıl Batı Şeria'da 50 bin dönüm araziyi ele geçirdiğine dikkat çekildi.

Filistin Merkezi İstatistik Bürosu'nun her yıl 30 Mart Filistin Toprak Günü dolayısıyla dün (Perşembe) yayınladığı raporda, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana 31 binden fazla binayı yıktığı belirtildi.

Raporda, yaklaşık 17 bin  binanın ağır hasarlı olduğu, 41 binden fazla binanın ise orta derecede hasar gördüğü belirtilirken, hasarlı binaların 100'den fazlasının Birleşmiş Milletler binası olduğu, toplam hasarlı bina sayısının yaklaşık 89 bin binaya ulaştığı ifade edildi.

Raporda, toplam konut sayısının yaklaşık yüzde 70'ini oluşturan 290 binde fazla konut biriminin kısmi olarak yıkıldığı, tamamen yıkılan konut birimi sayısının ise en az 79 bin  konut olduğu tahmin ediliyor.

Okulların, üniversitelerin, hastanelerin, camilerin, kiliselerin ve hükümet binalarının yanı sıra binlerce ekonomik tesisin, altyapının ve tarım arazisinin tahrip edilerek, Gazze Şeridi'nin yaşanmaz bir yer haline geldiğine dikkat çekildi.

Rapora göre İsrail yetkilileri, Doğu Kudüs'teki 70 binayı sahiplerine yıktırmak dahil olmak üzere, 659'dan fazla bina ve tesisi tamamen veya kısmen yıkıp yıktı; ayrıca ruhsatsız yapıldığı bahanesiyle bin 333 Filistin tesisine yıkım emri çıkardı.

İsrailli yetkililer, Batı Şeria'da 2022 yılında yaklaşık 26 bin dönüm arazi ele geçirirken, 2023 yılında bu miktarın 50.526 dönüme çıktığı belirtti.

Rapora göre İsrail yetkilileri geçen yıl yaklaşık 619 dönümlük 32 el koyma emri, yaklaşık 433 dönümlük dört kamulaştırma emri ve yaklaşık 515 dönümlük iki devlet arazisi ilan etti.

Yerleşimler ve askeri üslerle ilgili olarak, 2022'nin sonunda Batı Şeria'da 151 koloniye, 188 işgal ileri karakoluna ve (endüstriyel, turistik, hizmet alanları ve İsrail ordu kamplarını) içeren 144 diğer sınıflandırılmış 483 bölge vardı.

Yerleşimci sayısı ise 2022 yılı sonunda, çoğu Kudüs'te yaşayan (336.272 kişi, toplam sömürgecilerin yüzde 45,1'ini oluşturuyor) ve geri kalanı Batı Şeria'da bulunan 745 bin 467 yerleşimciye ulaştı.

Rapora göre Batı Şeria'da yerleşimcilerin Filistinlilere oranı her 100 Filistinliye karşılık 23 yerleşimci civarında iken, Kudüs'te bu oran her 100 Filistinliye karşılık yaklaşık 69 yerleşimciye ulaşıyor.

Şarku’l Avsat’ın rapordan aktardığına göre İsrail yetkililerinin Kudüs dahil Batı Şeria'da 18 binden fazla yerleşim birimi inşa etmeyi öngören birçok yapısal planı onaylamasıyla, 2023 yılında yerleşimlerin inşaat ve genişleme hızında önemli bir artış yaşandığına dikkat çekildi.

Raporda ayrıca 2023 yılı sonunda dünyadaki tahmini Filistinli sayısı yaklaşık 14,63 milyon kişiydi, bunların 5,55 milyonu Filistin Devleti'nde ikamet ediyor. İsrail'de yaklaşık 1,75 milyon Filistinli bulunurken, Arap ülkelerindeki Filistinlilerin sayısı 6,56 milyon, yabancı ülkelerde ise yaklaşık 772 bin Filistinli yaşamakta.


Burhan’ın yardımcısı ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu

Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
TT

Burhan’ın yardımcısı ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu

Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)

Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Korgeneral Şemseddin el-Kebaşi, silahlı kuvvetlerin komutası dışında faaliyet gösteren ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu. Düzenli kampların silahlı kuvvetlerin milliyetçiliğini yansıtmayan sloganlar atarak herhangi bir siyasi parti tarafından istismar edilmemesi gerektiğini vurguladı. El-Kebaşi’nin sözleri açıkça, taburları Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) karşı savaşan devrik rejimin destekçilerinin İslamcı örgütüne yönelikti.

Dün (perşembe) el-Gadarif'te Sudan Kurtuluş Hareketi askeri güçlerinin mezuniyet töreninde konuşan el-Kebaşi, ordu komutanlarına halk direnişi üyelerinin kamplar dışında silah taşımalarına izin vermemeleri talimatını verdi ve düzenli çerçeveler dışında her türlü silahın toplanmasını emretti. “Direniş ülke için bir sonraki tehlike olacak” diyen el-Kebaşi, “Ordunun bu direnişe ihtiyacı olduğu kadar disipline de ihtiyacı var. Bu konuda bir yasa taslağı hazırlıyor ve yönetmelikler çıkarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Siyasi ve sivil güçler daha önce, ülkedeki mevcut çatışmalarda ordunun yanında savaşan İslamcı gruplarla birlikte, ordunun himayesi altında savaşı körükleyecek silahlı milislerin ortaya çıkmasına karşı uyarıda bulunmuşlardı.

ABD'nin Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “ABD, Ramazan Ayı’ndan sonra Cidde'de resmi Sudan barış görüşmelerinin yeniden başlamasını dört gözle bekliyor” dedi. Perriello sözlerini şöyle sürdürdü: “Ramazan ve bayramın görüşmelerin başlamasına daha birkaç hafta olduğu anlamına gelebileceği gerçeğine saygı duyuyoruz. Ancak bu süreyi siviller ve ortaklarımızla bu krizi çözmek ve savaşı durdurmak için nasıl bir yol bulabileceğimizi konuşmak için de kullanmak istiyoruz.”


Irak: Hişam el-Haşimi’nin katili ‘delil yetersizliği’ nedeniyle serbest bırakıldı

Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
TT

Irak: Hişam el-Haşimi’nin katili ‘delil yetersizliği’ nedeniyle serbest bırakıldı

Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)

Irak yargısı, araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin 2020 yılında öldürülmesine ilişkin davayla ilgili ilk resmî açıklamasında, daha önce kendisini öldürmekten suçlu bulunan kişinin beraat ettiğini ve serbest bırakıldığını doğruladı.

Yargı Konseyi Sözcüsü Sinan Ganem, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada “Irak mahkemesi delil yetersizliği nedeniyle Ahmed Hamdavi el-Kenani lehine beraat kararı verdi” dedi. Şarku’l Avsat'a konuşan bir yargı kaynağı, “El-Kenani, davanın incelendiği oturumda hâkim önünde suçu işlediğini inkâr etti” bilgisini paylaştı. Ancak kaynak, ‘beraat kararının el-Haşimi davasının tamamen kapandığı anlamına gelmediğini, çünkü cinayet suçlarının zaman aşımına uğramadığını’ belirtti.

Aynı kaynağa göre bundan sonraki iki yıl içinde, davada yeni kanıtlar ortaya çıkarsa, el-Kenani veya başka bir sanık hakkındaki adli dava yeniden başlatılabilir.

El-Haşimi, Temmuz 2020'de Bağdat'ın doğusundaki evinin yakınında arabasını park ederken silahlı bir kişinin saldırısına uğramış ve vurularak öldürülmüştü.

Mayıs 2023'te, sekiz ertelemenin ardından Merkez Mahkeme, el-Kenani hakkında gıyabında idam kararı verdi. Ancak Yargıtay, 31 Temmuz 2023'te kararı bozdu ve davanın Rusafa'daki Merkez Soruşturma Mahkemesi'ne iade edilmesine karar verdi.

Beraat kararından saatler sonra, bu hafta başında, el-Kenani'nin devlet görevine ‘normal’ bir şekilde döndüğü bilgisi sızdı. Bir güvenlik kaynağı “Teğmen rütbesindeki el-Kenani İçişleri Bakanlığı'nda çalışmaya başladı” dedi. Bir başka kaynak ise Mühendislik İşleri Müdürlüğü'ne katıldığını doğruladı.

Devlet Yönetimi Koalisyonu’ndan adının açıklanmasını istemeyen bir siyasetçi “El-Haşimi dosyasına dahil olan Şii güçler kamuoyundan öfkeli bir tepki beklemiyor” değerlendirmesinde bulundu. Bağımsız Milletvekili Seccad Salim ise Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada “Bu, protestocuları, aktivistleri ve araştırmacıları öldüren katillerin beraat ettiği dördüncü dava” ifadelerini kullandı.


Hamas ve İslami Cihad Şifa Hastanesi savaşında güçlerini birleştirdi

Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
TT

Hamas ve İslami Cihad Şifa Hastanesi savaşında güçlerini birleştirdi

Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)

Gazze'de bulunan Şifa Hastanesi çevresindeki çatışmaların yoğunluğu, Hamas ve İslami Cihad hareketlerini askeri kanatları aracılığıyla ‘ortak operasyonlar’ düzenlemeye sevk etti. İki hareket, ‘İsrail güçlerini ve tanklarını roket ve havan mermileriyle’ hedef aldıklarını duyurdu.

İsrail güçleri ile Filistinli savaşçılar arasında Şifa Hastanesi civarında yakın çatışmalar yaşanırken, Hamas ve İslami Cihad'ın askeri kanatları ‘ortak operasyonlarda İsrail güçlerine, tanklarına, roket ve havan toplarıyla saldırdıklarını’ açıkladı.

İsrail ordusu, bir haftadan uzun süre önce baskın düzenlediği hastane çevresinde operasyonlara devam ettiğini bildirdi. ‘Operasyonun başlangıcından bu yana yaklaşık 200 militanın öldürüldüğü’ belirtilen açıklamada, ‘sivillere, hastalara, sağlık ekiplerine ve tıbbi ekipmana zarar verilmediği’ iddia edildi. Hamas tarafından yönetilen Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı, Şifa Hastanesi yerleşkesinde sağlık hizmeti vermek için gerekli donanıma sahip olmayan bir idari binada, mahsur kalan yaralı ve hastalar olduğunu söyledi.

Filistinli tıbbi kaynaklar, dün (Perşembe) bir çocuğun açlık ve tedavi yetersizliği nedeniyle hayatını kaybettiğini ve Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 30'a yükseldiğini duyurdu. Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya'da bulunan Kemal Advan Hastanesi'nde bir çocuğun yetersiz beslenme, susuzluk ve tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle öldüğünü’ bildirdi.

Bu arada, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) yargıçları dün, İsrail'in Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırmak için gerekli tedbirleri almasını istedi.

Lahey merkezli UAD’ın yeni kararında, “İsrail, kuvvetlerinin Gazze'deki Filistinlilerin haklarını ihlal eden herhangi bir eylemde bulunmamasını ve temel gıda malzemelerinin gecikmeksizin Gazze Şeridi'ne girmesini sağlamalıdır” ifadesi yer aldı.

UAD, İsrail'den kararlarını uygulamak için aldığı tüm tedbirleri bir ay içinde kendisine rapor etmesini talep etti. Mahkeme, Gazze'deki Filistinlilerin zor yaşam koşullarıyla karşı karşıya olduğunu ve kıtlığın yaygın olduğunu belirtti. Ayrıca Gazze'deki Filistinlilerin ‘sadece kıtlık riskiyle karşı karşıya olmadıklarını, kıtlığın şimdiden baş gösterdiğini’ belirttiğini vurguladı.


İsrail, Filistinlileri takip etmek için Gazze’de yüz tanıma teknolojisini kullanıyor

İsrail, Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun olarak kullanıyor (Reuters)
İsrail, Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun olarak kullanıyor (Reuters)
TT

İsrail, Filistinlileri takip etmek için Gazze’de yüz tanıma teknolojisini kullanıyor

İsrail, Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun olarak kullanıyor (Reuters)
İsrail, Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun olarak kullanıyor (Reuters)

İsrail, Filistinlileri izlemek ve takip etmek için geçen yılın sonlarından bu yana Gazze’de yüz tanıma teknolojisini yoğun bir şekilde kullanıyor.

Şarku’l Avsat’ın New York Times gazetesinden aktardığı habere göre istihbarat yetkilileri, bu teknolojinin ilk olarak Gazze’de 7 Ekim’deki saldırılarda Hamas tarafından rehin alınan İsraillileri aramak için kullanıldığını söyledi.

Yüz tanıma teknolojisi, Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin kitlesel gözetimini yürütmek, Filistinlilerin yüzlerini bilgileri veya rızaları olmadan toplayıp kataloglamak için kullanılıyor.

İsrail, Gazze’ye kara saldırısına başladıktan sonra, Hamas veya diğer silahlı gruplarla bağlantısı olan herkesin kökünü kazımak için bu programa giderek daha fazla yöneldi.

Bir yetkili, teknolojinin zaman zaman yanlışlıkla sivilleri, aranan Hamas militanları olarak işaretlediğini söyledi.

Dört istihbarat görevlisi, siber istihbarat bölümü Unit 8200 de dahil olmak üzere İsrail’in askeri istihbarat birimi tarafından yürütülen yüz tanıma programının, özel bir İsrail şirketi olan Corsight’ın teknolojisine dayandığını söyledi.

Ayrıca, Corsight’ın teknolojisini desteklemek için İsrailli görevlilerin Google’ın ücretsiz fotoğraf paylaşım ve depolama hizmeti olan Google Fotoğraflar’ı kullandığını belirtti.

Program hakkında bilgisi olan üç kişi, bu teknoloji hakkında kamuoyuna konuşmaya karar verdiklerini, çünkü bu teknolojinin kullanımının ‘İsrail tarafından zaman ve kaynakların kötüye kullanılması’ olduğuna inandıklarını dile getirdi.

İsrail ordu sözcüsü Gazze’deki faaliyetler hakkında yorum yapmaktan kaçındı.

Ancak ordunun gerekli güvenlik ve istihbarat operasyonlarını yürütürken, olaylara karışmayan sivil halka verilecek zararı en aza indirmek için önemli çabalar gösterdiğini söyledi.

Sözcü açıklamasında, “Doğal olarak bu bağlamda operasyonel ve istihbarat yeteneklerinden söz edemeyiz” ekledi.

FOTO: Teknoloji yanlışlıkla bazı sivilleri Hamas unsurları olarak sınıflandırdı (Reuters-Arşiv)
Teknoloji yanlışlıkla bazı sivilleri Hamas unsurları olarak sınıflandırdı (Reuters-Arşiv)

Yüz tanıma teknolojisi, son yıllarda giderek daha gelişmiş yapay zeka sistemleriyle desteklenerek tüm dünyaya yayıldı.

Bazı ülkeler, bu teknolojiyi hava yolculuğunu kolaylaştırmak için kullanırken, Çin ve Rusya’da teknoloji azınlıklara karşı ve muhalefeti bastırmak için kullanılıyor.

Uluslararası Af Örgütü’nde araştırmacı olan Matt Mahmudi, İsrail’in yüz tanımayı kullanmasının endişe verici olduğunu çünkü bunun, İsraillilerin nazarında ‘Filistinlilerin tamamen insanlıktan çıkarılmasına’ yol açabileceğini söyledi.

Mahmudi, teknoloji hata yapsa bile, İsrail askerlerinin bir kişiyi militan bir grubun parçası olarak tespit ettiklerinde, teknolojinin hata yapmış olabileceğini düşünmeyeceklerini belirtti.

Uluslararası Af Örgütü’nün geçen yılki raporuna göre İsrail daha önce Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yüz tanıma özelliğini kullandı, ancak Gazze’de bu konuda daha yoğun çabalar yürütüyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre İsrail, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te ‘Mavi Kurt’ adında kendi geliştirdiği bir yüz tanıma sistemine sahip.

El Halil gibi Batı Şeria şehirlerindeki kontrol noktalarında, Filistinliler geçişlerine izin verilmeden önce yüksek çözünürlüklü kameralarla taranıyor.

Askerler ayrıca, Filistinlilerin yüzlerini taramak ve bunları bir veritabanına eklemek için akıllı telefon uygulamalarını da kullanıyor.

İsrail’in 2005’te çekildiği Gazze’de yüz tanıma teknolojisi yoktu.

İsrail istihbarat yetkililerine göre, bunun yerine Gazze’de Hamas’a yönelik gözetim, telefon hatlarını dinleyerek, Filistinli mahkumları sorgulayarak, insansız hava aracı görüntülerini toplayarak, özel sosyal medya hesaplarına erişerek ve telekomünikasyon sistemlerine girerek gerçekleştirildi.

7 Ekim’den sonra Birim 8200’deki İsrail istihbarat memurları, İsrail sınırlarını aşan Hamas üyeleri hakkında bilgi almak için bu gözetleme yöntemlerine başvurdu.

Bir yetkili, birimin güvenlik kameralarından alınan saldırı görüntülerinin yanı sıra Hamas’ın sosyal medyaya yüklediği videoları da taradığını söyledi.

Birime, saldırıya katılan Hamas üyelerini içeren bir ‘öldürülecekler listesi’ oluşturmasının söylendiğini de ekledi.

İsrailli üç istihbarat yetkilisi, Corsight’ın Gazze’de bir yüz tanıma programı oluşturmak için istihdam edildiğini belirtti.

Genel merkezi Tel Aviv’de bulunan şirketin web sitesinde, teknolojisinin doğru tanıma için yüzün en az yüzde 50’sinin görünür olmasını gerektirdiği ifade ediliyor.

Corsight’ın Başkanı Robert Watts, yüz tanıma teknolojisinin ‘aşırı açılarda (dronlardan bile) karanlık ve düşük kaliteyle çalışabileceğini bildirdi.

Ancak İsrailli bir istihbarat görevlisine göre Birim 8200 personeli, görüntülerin net olmaması, kalitesiz olması veya kişinin yüzünü gizlemesi durumunda Corsight’ın teknolojisinin zorlandığını fark etti.

Ordu, 7 Ekim’de öldürülen İsraillilerin cesetlerini teşhis etmeye çalıştığında, teknoloji, yüzleri yaralanan insanlar için her zaman işe yaramıyordu.

Yetkili, hatalı sonuçların ya da bir kişinin yanlışlıkla Hamas’la bağlantılı olduğunun belirlendiği vakaların da olduğunu söyledi.

İsrail’in Gazze'deki askeri saldırısını genişletmesiyle birlikte Gazze’deki yüz tanıma programı da büyüdü.

Gazze’ye giren İsrail askerlerine teknolojiyle donatılmış kameralar verildi.

Askerler ayrıca Filistinlilerin yoğun çatışmaların olduğu bölgelerden kaçmak için kullandıkları ana yollar boyunca, yüzleri tarayan kameralarla kontrol noktaları kurdu.

İsrail, bu hafta yayınlanan ve tüm tarafları ateşkese uymaya çağıran son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararına rağmen Gazze’ye yönelik savaşını sürdürüyor.

Hamas Sağlık Bakanlığı’na göre Gazze Şeridi’ndeki ölü sayısı 32 binden fazla ölüye ve yaklaşık 74 binden yaralıya yükseldi.


İsrail'in Gazze ikilemi: "Hamas mı rehineler mi?"

Rehinelerin serbest bırakılmasını isteyenler, Tel Aviv'de dün hükümet karşıtı yürüyüş düzenledi (Reuters)
Rehinelerin serbest bırakılmasını isteyenler, Tel Aviv'de dün hükümet karşıtı yürüyüş düzenledi (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze ikilemi: "Hamas mı rehineler mi?"

Rehinelerin serbest bırakılmasını isteyenler, Tel Aviv'de dün hükümet karşıtı yürüyüş düzenledi (Reuters)
Rehinelerin serbest bırakılmasını isteyenler, Tel Aviv'de dün hükümet karşıtı yürüyüş düzenledi (Reuters)

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), İsrail'in hem Hamas'ı yok etme hem de rehineleri kurtarma hedeflerini aynı anda gerçekleştiremeyebileceğini yazdı. 

Haberde, İsrail'in Gazze savaşındaki ana hedefleri olan Hamas'ın dağıtılması ve rehinelerin kurtarılması konularının, toplumda bölünme yarattığına dikkat çekildi.

Kudüs merkezli düşünce kuruluşu İsrail Demokrasi Enstitüsü'nün geçen ay yaptığı ankette, katılımcılardan yüzde 47'si rehinelerin kurtarılmasına, yüzde 42'siyse Hamas'ın yok edilmesine öncelik verilmesi gerektiğini savunmuştu.

WSJ, sözkonusu bölünmenin daha çok ideolojik nitelikte olduğuna işaret etti. Ankete göre rehinelerin serbest bırakılmasından yana olanlar çoğunlukla solcu veya merkezdeki partilere oy verirken, Hamas'ın yok edilmesini isteyenler sağcı ve dindar partileri destekliyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise bu hedeflerin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini, savaşın kazanılması için ikisinde de başarıya ulaşılması gerektiğini savunuyor.

Öte yandan Kudüs merkezli düşünce kuruluşu Keevoon Küresel Araştırma'dan Mitchell Barak, "Bu iki hedef birbiriyle uyumlu değil, ikisinin aynı anda gerçekleştirilmesi mümkün değil. Burada mutlu olacak bir taraf yok" dedi.

WSJ, bu açmazın hükümette çatlak yarattığına da işaret etti. Netanyahu'nun radikal sağcı koalisyon ortaklarının, ateşkes görüşmelerinde Hamas'a taktiksel zafer kazandıracak bir anlaşma sağlanması durumunda, İsrail Başbakanı'nı hükümetten çekilmekle tehdit ettiği belirtildi.

Rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşma sağlanamaması durumundaysa bu sefer merkez partilerdeki koalisyon ortaklarının hükümetten ayrılabileceği ve büyük çaplı protestolar yaşanabileceği ifade edildi. 

Kimliğini paylaşmayan İsrailli yetkililer, Netanyahu'nun müzakerelerde anlaşma yapmak istediğini fakat mevcut hükümetin dağılmasını önleyecek bir pozisyon bulmakta zorlandığını söyledi. 

İsrail Savunma Kuvvetleri'ne göre Hamas'ın elinde 130'a yakın rehine var. Katar, Mısır ve ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen ateşkes görüşmeleriyse tıkanmış durumda. 24 Kasım'da sağlanan ve bir hafta süren ateşkeste 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakılmıştı.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu'nda (BMGK) 25 Mart'ta yapılan oylamada Gazze'de Ramazan'da acilen ateşkes sağlanmasını öngören karar tasarısı 14 "evet" ve 1 "çekimser" oyla kabul edilmişti. İsrail, ABD'nin "çekimser" oy vermesine tepki göstererek bunun rehine kurtarma çalışmalarını olumsuz etkileyeceğini savunmuştu. 

Böylelikle Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'deki Aksa Tufanı operasyonuyla başlayan savaşta, Gazze'de ateşkes talep edilen bir karar ilk kez kabul edilmişti.

Netanyahu, Refah'a kara operasyonundan geri adım atmıyor

BMGK kararına rağmen Netanyahu, dün ABD Kongresi'ne bağlanarak yaptığı açıklamada, Gazze'nin güneyindeki Refah kentine kara operasyonu düzenlemekten başka seçenekleri olmadığını öne sürdü.

Netanyahu, "Hamas'ın bir ve iki numarasını da öldüreceğiz. Zafere çok yakınız. Haftalar içinde bu işi tamamlayabiliriz" dedi.

Washington ise operasyona başından beri karşı çıkıyor. Gazze'nin kuzeyinden kaçan birçok kişinin sığındığı Refah'ta yaklaşık 1,5 milyon sivil var.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN


Birleşmiş Milletler: İsrail’in Gazze’de açlığı bir savaş silahı olarak kullandığına inanmak için makul nedenler var

Aralarında çocukların da bulunduğu Filistinliler, şiddetli gıda krizi ve kıtlık uyarılarının ortasında, Gazze Şeridi’ndeki Cibaliye mülteci kampında Ramazan ayı boyunca yemek almayı bekliyor (DPA)
Aralarında çocukların da bulunduğu Filistinliler, şiddetli gıda krizi ve kıtlık uyarılarının ortasında, Gazze Şeridi’ndeki Cibaliye mülteci kampında Ramazan ayı boyunca yemek almayı bekliyor (DPA)
TT

Birleşmiş Milletler: İsrail’in Gazze’de açlığı bir savaş silahı olarak kullandığına inanmak için makul nedenler var

Aralarında çocukların da bulunduğu Filistinliler, şiddetli gıda krizi ve kıtlık uyarılarının ortasında, Gazze Şeridi’ndeki Cibaliye mülteci kampında Ramazan ayı boyunca yemek almayı bekliyor (DPA)
Aralarında çocukların da bulunduğu Filistinliler, şiddetli gıda krizi ve kıtlık uyarılarının ortasında, Gazze Şeridi’ndeki Cibaliye mülteci kampında Ramazan ayı boyunca yemek almayı bekliyor (DPA)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, İsrail’in Gazze’de açlığı bir savaş silahı olarak kullandığına inanmak için ‘makul’ nedenler olduğunu söyledi.

Türk bugün BBC’ye yaptığı açıklamada, İsrail’in bu niyetinin kanıtlanması halinde bunun savaş suçu anlamına geleceğini vurguladı.

İsrail’in yardım dağıtımını yavaşlattığına veya durdurduğuna dair kanıtların ortaya çıktığını söyleyen Türk, “İnsani durum o kadar trajik ki acil ateşkes gerektiriyor” diye ekledi.

İsrail’in Gazze’de açlığı bir savaş silahı olarak kullandığına inanmak için ‘makul’ nedenler var (DPA)
İsrail’in Gazze’de açlığı bir savaş silahı olarak kullandığına inanmak için ‘makul’ nedenler var (DPA)

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi, geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı bir açıklamada, İsrail’i Gazze Şeridi’nde ‘açlığı’ silah olarak kullanmakla suçladı.

Safadi, Gazze’de yaşananların derhal durdurulması gerektiğini söyleyerek, İsrail’in uluslararası meşruiyet kararlarına uyması gerektiğini vurguladı.


İsrail’in Lübnan’ın güneyini hedef alan saldırısında Hizbullah ve Emel Hareketi’nden 9 kişi öldü

İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait bir savaş uçağı Lübnan’ın güneyi ile olan sınır bölgesi üzerinde uçuyor (AFP)
İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait bir savaş uçağı Lübnan’ın güneyi ile olan sınır bölgesi üzerinde uçuyor (AFP)
TT

İsrail’in Lübnan’ın güneyini hedef alan saldırısında Hizbullah ve Emel Hareketi’nden 9 kişi öldü

İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait bir savaş uçağı Lübnan’ın güneyi ile olan sınır bölgesi üzerinde uçuyor (AFP)
İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait bir savaş uçağı Lübnan’ın güneyi ile olan sınır bölgesi üzerinde uçuyor (AFP)

İsrail’in dün akşam Lübnan’ın güneyindeki Nakura ve Tair Harfa kasabalarını hedef alan saldırısında Hizbullah ve Emel Hareketi üyelerinden ölenlerin sayısı 9’a yükseldi.

Lübnan resmi haber ajansı NNA’nın haberine göre İsrail’in Nakura’ya düzenlediği hava saldırısı, başta elektrik ve su şebekeleri olmak üzere bazı binalar ve altyapıya ciddi zarar verdi.

Tair Harfa’ya yönelik saldırı ise çevredeki birçok evin yıkılmasına ve bazı arabaların hasar görmesine yol açtı.

İsrail’e ait keşif uçakları, Lübnan’ın güneyinde batı ve orta bölgelerindeki köyler üzerinde uçarken, İsrail dün gece Tire ve Bint Jbeil ilçelerindeki köylere saldırdı.

Marwahin, Al-Dhahira ve Aiyta eş-Shaab kasabalarının eteklerine de ağır top mermileri ateşlendi.

NNA’ya göre İsrail’in dün erken saatlerde ülkenin güneyindeki Habbariye kasabasına düzenlediği hava saldırısında 7 kişi öldü.

Bunun ardından Tel Aviv, Lübnan’dan İsrail’in kuzeydeki Kiryat Şmona kasabasına en az 30 füze atıldığını ve saldırıda bir kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

7 Ekim’de Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasının ardından İsrail ordusu ile Lübnan Hizbullah grubu arasındaki sınırda neredeyse her gün karşılıklı saldırılar yaşanıyor.