Silah endüstrisinin uluslararası politikalara yön vermede etkisinin boyutu

Dünyanın en şiddetli ve istikrarsız bölgelerinden bazılarına büyük miktarlarda askeri teçhizat sağlanıyor

ABD’de silah üretimi 2016’da en yüksek seviyeye ulaştı (AFP)
ABD’de silah üretimi 2016’da en yüksek seviyeye ulaştı (AFP)
TT

Silah endüstrisinin uluslararası politikalara yön vermede etkisinin boyutu

ABD’de silah üretimi 2016’da en yüksek seviyeye ulaştı (AFP)
ABD’de silah üretimi 2016’da en yüksek seviyeye ulaştı (AFP)

Fidel Spiti
Dünyanın en zengin kişi veya şirketlerinin ya da dünyanın en etkili ve güçlü kişi ve kurumlarının listeleri yayınlandığında listelerdeki isimler arasında silah şirketlerinin sahiplerinden hiçbirine, hatta şirketlerin kendilerine bile rastlamıyoruz. Bu durum, dünya genelindeki silah ticaretinin yıllık trilyonlarca dolar olduğu tahmin edilmesine rağmen ve silah şirketlerinin ‘lobilerinin’ hükümetlerin savaş ve barış politikalarını, dış çıkarlarını ve ilişkilerini etkileyebilmesine rağmen yaşanıyor. Hatta bazı hükümetler, politikalarını silah endüstrisi ve ticaret şirketlerinin gereksinimleri temelinde inşa ediyor, böylece bazı başkanlar bu şirketler için ticari temsilciler veya onlar için çalışan satıcılar gibi görünüyor. Diğer ülkelere diplomatik ziyaret listelerinin başında silah alım ve satım sözleşmeleri yer alıyor. Ne zaman bir cumhurbaşkanı silah satmak için büyük bir anlaşma yapmayı başarırsa bunun karşılığında, ülkesinde popülerlik ve ülkedeki mali ve endüstriyel blokların memnuniyetini kazandı.
Ancak silah üreticilerinin işinin, anlaşmalarının, gücünün ve otoritesinin gölgede ya da perde arkasında kalmasının ve gizli ya da kulislerde faaliyet gösteriyorlarmış gibi görünmelerinin sırrı nedir? Ofislerinde ve sahipleri arasında neler olup bittiği hakkında fazla bir şey bilmiyoruz. Diğer endüstrilerde olduğu gibi çeşitli otoritelerle olan anlaşmaları ve ilişkileri hakkında fazla bir şey bilmiyoruz.

Siyasi silah şirketlerinin gücü
Örneğin Endüstriyi denetlemekle görevli federal kurum ‘Alkol, Tütün, Ateşli Silahlar ve Patlayıcılar Bürosu (ATF)’, tarihsel olarak yetersiz finanse edilmiş ve politik olarak destekleyici olmuştur. Bu da etkili gözetim sistemlerini tutarsız hale getirmiştir. Medya organlarında söylenenler ve bilginin alıcılarının servis ettikleri, ‘serbest piyasanın’ ötesine geçse de nitekim Kongre, serbest piyasa ve ekonomik liberalizm gerekçeleriyle bütçesini kısıtlayarak bu kuruma kısıtlamalar getirdi. İster ABD’de ister Fransa, Almanya, İtalya ve İsviçre gibi silah üreten ülkelerde olsun, silah üreticilerinin iç siyasi karar üzerindeki gücü, kendi içinde örtüşüyor. Bu durum, Çin için geçerli değil. Öyle ki silah endüstrisi, devletin merkezi otoritesine veya iktidardaki Komünist Partinin siyasi bürosuna doğrudan bağlı.
Bu son derece güçlü siyasi kontrolü göstermek için ABD Kongresi, silah endüstrisindeki aktörlerin işlerini tüketicilerin çıkarları doğrultusunda yürütmelerini sağlayan bazı yasaları da yürürlükten kaldırdı.
1986 yılında ABD’deki silah endüstrisini düzenleyen federal yasa değiştirildi. Ancak değişiklik, ABD sokaklarında ve ABD kurum ve okullarında meydana gelen birçok cinayetten sonra silahların kullanımını, satışını ve ticaretini kontrol etmek üzere bir gürültünün patlak vermesine rağmen bu endüstrideki örgütçülüğü gevşetmeyi amaçlıyordu.

11,5 milyon silah
Uluslararası Af Örgütü’nün dünyada silahların yayılması ve bunu sınırlayan faktörlere ilişkin raporunda, “Silah ticaretini düzenleyen ABD federal yasasında herhangi bir değişiklik yapılmadı. Yasa, kapsam, boyut ve tasarlanan ve satılan ürünlerin türü açısından sektördeki değişikliklere ayak uyduramıyor. Eski yasalar, çevrimiçi silah satışları, 3D baskı, ev yapımı ve izlenemeyen hayalet silahlar, ateşli silah susturucularının ve diğer tehlikeli aksesuarların yaygınlaşması gibi teknolojik gelişmeleri ele almak için yetersiz donanıma sahip.
Sayılarla ABD’de silah üretimi, 11,5 milyon ateşli silahın üretildiği 2016 yılında en yüksek seviyesine ulaştı.
ABD’de üretilen tüm silahlar ABD pazarına yönelik değil. Çoğu hem sivil hem de askeri alıcılar için yabancı ülkelere ihraç ediliyor. 2000’li yılların ortalarında ihracat hızla arttı ve 2018 yılına kadar devam etti. Kanada, yıllık 350 milyon doları aşan ithalatıyla, ABD uzun silahlarının açık ara en büyük alıcısı oldu. ABD silah endüstrisinin büyüklüğündeki çarpıcı artış, silah tüccarı olarak hareket etme yetkisine sahip kişilerin sayısındaki artışta da kendini gösteriyor. 2018 yılı itibari ile lisanslı bayi sayısı 55 bin 900’e ulaştı.
Washington merkezli Center for Responsive Policy'nin (Duyarlı Politika Merkezi) yeni bir raporuna göre ülkenin en büyük savunma müteahhitlerinden beşi olan ‘Lockheed Martin, Boeing, Northrop Grumman, Raytheon Technologies ve General Dynamics’, politikayı etkilemek için 2020’de toplam 60 milyon dolar harcadı.

Silah ticareti ve siyasi karar
ABD’deki Politika Tepki Merkezi, ‘Çatışmadan Yararlanmak: Savunma müteahhitleri ve yabancı ülkeler silah satışı için nasıl baskı yapıyor?’ başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda, silah tüccarları tarafından yönetilen bir lobiciler ve bağışçılar ağının, daha önce hükümette çalışmış 200’den fazla lobiciyi işe almanın yanı sıra, son 20 yılda lobi faaliyetlerine kampanya katkılarından 2,5 milyar doları nasıl akıttığı soruldu. Rapora göre en büyük savunma müteahhitlerinden beşi olan ‘Lockheed Martin, Boeing, Northrop Grumman, Raytheon Technologies ve General Dynamics’, politika kararlarını ve seçmenlerin siyasi görüşlerini etkilemek için 2020'de toplam 60 milyon dolar harcadı.
Rapor, Pentagon’un yıllık 740 milyar dolarlık bütçesinin büyük bir bölümünün silahlara harcandığını ve ABD savunma şirketlerinin 2018 yılında diğer ülkelere bu sayıdan daha fazla silah satmayı kabul ettiğini ortaya koydu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre, Başkan Joe Biden, Beyaz Saray’dan ayrılan yetkililerin ‘yürütme organı üzerinde hızla baskı oluşturabilecek veya yabancı ajan olarak kaydolabilecek’ kurumlarda çalışmasını kısıtlayan bir emir çıkarmasına rağmen atananların birçoğunun, savunma sanayi ile bağlantıları bulunuyor. Örneğin Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD yönetiminde iktidara gelmeden önce Raytheon şirketi yönetim kurulu üyesiydi.

Savunma lobileri
Rapor, savunma lobi gruplarının başkent Washington’daki karar alma merkezleriyle oldukça bağlantılı ve yakından ilişkili olduğunu belirtiyor. Savunma müteahhitleri için çalışan 663 lobicinin yaklaşık dörtte üçü federal hükümetin karar alma pozisyonlarında çalışıyor.
Raporda, “Bu bağlantılar, ilişkileri yakın ve kurum listelerini oldukça faydalı hale getirir. Enerjilerinin üzerinde çalışan ve düşük ücretli kongre çalışanları, kendi gündemlerini ilerletmek için kendilerine gelen şirketlerde kârlı lobicilik işlerinin onları beklediğini umabilirler” ifadelerine yer verildi. Raporda, Capitol Hill’de sözde bir ‘döner kapının’ da bulunduğu belirtiliyor. Öyle ki son 30 yılda Temsilciler Meclisi ve Senato Silahlı Hizmetler ve Dış İlişkiler Komiteleri veya Savunma Ödenekleri Alt Komiteleri’nin üyeleri için ve ardından savunma şirketleri için lobiciler olarak yaklaşık 530 kişi çalıştı. Örneğin eski Savunma Bakanı Mark Esper, 1990’ların sonunda ve 2000’lerin başında Senato Dış İlişkiler ve Silahlı Hizmetler Komiteleri’nde görev yaptı. Bu pozisyonda yedi yıl çalıştıktan sonra Raytheon şirketinde hükümet ilişkileri ofisine geçmeden önce Savunma Bakan Yardımcısı olarak faaliyet gösterdi. Ardından Başkan Donald Trump, kendisini Ordu Sekreteri ve ardından Savunma Bakanı olarak atadı.
Uluslararası silah ticaretinin toplam değerinin yılda en az 95 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Eğer silah transferine izin veren ülkeler ve kurumlar bu ticarette büyük rol oynuyorsa savunma sanayii, dünya çapında silah tedarik sürecinin tüm yönlerinde geniş çapta yer alıyor demektir.
Şirketler her yıl dünyanın en şiddetli ve istikrarsız bölgelerinden bazılarına büyük miktarlarda askeri teçhizat tedarik ediyor. Bu teçhizat, ciddi insan hakları ihlallerinin damga vurduğu silahlı çatışmalar ve siyasi kargaşa bağlamında genellikle yasa dışı olarak kullanılıyor.



Gazze ateşkesi: İsrail'in adımları müzakerelerdeki çıkmazı derinleştiriyor

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Antalya Diplomasi Forumu'nda Gazze konulu toplantı sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Antalya Diplomasi Forumu'nda Gazze konulu toplantı sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Gazze ateşkesi: İsrail'in adımları müzakerelerdeki çıkmazı derinleştiriyor

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Antalya Diplomasi Forumu'nda Gazze konulu toplantı sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Antalya Diplomasi Forumu'nda Gazze konulu toplantı sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri tırmanışı ve Hamas'ın buna nitelikli operasyonlarla karşılık vermesi, bir süredir durmuş olan ateşkes müzakerelerindeki çıkmazı derinleştirdi. Şarku’l Avsat'a konuşan Mısırlı resmi bir kaynak, “İki taraf (İsrail ve Hamas) arasında ateşkese varmak için yapılan dolaylı görüşmeler, sahadaki gerilim nedeniyle şu anda durmuş durumda. Ancak arabulucular, görüşmeleri yeniden başlatmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz dün yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine düzenlediği saldırıdan bu yana Gazze Şeridi'nde tutulan Taylandlı esir Pinta Nattapong’un cesedine ulaştığını söyledi.

Tayland vatandaşı Nattapong, 7 Ekim 2023'te Kibbutz Nir Oz'da Hamas mensupları tarafından esir alınmıştı. Taylandlılar, Hamas tarafından esir alınan en fazla sayıda yabancıyı oluşturuyor.

Bu olay, ABD vatandaşlığına sahip iki İsrailli esirin cesedine ulaşılmasından iki gün sonra gerçekleşti. Gazze Şeridi'nde halen 55 esir tutuluyor ve İsrail bunların yarısından fazlasının öldüğünü iddia ediyor.

sdfgyjuı
Gazze Şeridi'nde ilerleyen bir İsrail tankı (Reuters)

İsrail ordusu, Hamas'ın geçen ayın sonunda ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ateşkes önerisine verdiği -ilkeleri kabul ettiği ancak bazı şartlar sunduğu- yanıtı fırsat bilerek geniş çaplı bir saldırı başlattı. İsrail ordusu, hava ve topçu bombardımanını iki katına çıkararak, vatandaşları kuzeyden güneye ve güneyden orta kesimlere sürerek tam ölçekli bir tırmanışa geçti.

Mısırlı resmi kaynak şunları söyledi: “Söz konusu tırmanışın bir sonucu olarak durum çok zor ve şu ana kadar durumun çözümüne dair yeni bir şey yok. Müzakereler durmuş durumda ama birkaç gün içinde yeniden başlaması için çaba sarf ediliyor. Çünkü özellikle Kahire izlediği bilgiler ışığında herkesin pozisyonunu gözden geçiriyor.”

Mısır, Katar ve ABD, Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için müzakereler yürütüyor. Kaynağa göre Mısır'ın pozisyon okuması şöyle: “İsrail savaşı mümkün olduğunca uzun süre devam ettirmeye çalışıyor. Zira ABD ile İran arasındaki müzakerelerin başarısız olmasını ve İran'a askeri bir darbe vurulmasını istiyor ki Hamas yalnız kaldığını hissetsin ve Gazze Şeridi'ni terk etmek istesin.”

Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail, Hamas'ın Gazze Şeridi'nin yönetimini devretmesi konusuna hiç ikna olmuş değil. Çünkü İsrail’e göre Hamas esirleri elinde tuttuğu ve Gazze Şeridi'nin geleceğine ilişkin müzakereleri yürüttüğü sürece Gazze Şeridi'ndeki askeri varlığını güçlendirecek şeyleri kabul edecek. Tel Aviv'in istemediği de bu. Hamas ise esirleri teslim etmesi halinde İsrail'in herhangi bir anlaşmaya uyacağına artık güvenmiyor ve özellikle de ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ı bir iyi niyet jesti olarak teslim etmesine rağmen Washington'un bunu takdir etmemesi ve Witkoff'un önerisinin gelmesinin ardından artık ABD'ye güvenmiyor.”

ıo90
Refah'ta Gazze İnsani Yardım Vakfı tarafından sağlanan gıda yardımını taşıyan Filistinliler (AP)

Kaynak ayrıca, ‘ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde Gazze'de ateşkes kararını veto etmesinin ortalığı karıştırdığını ve Washington'un bu dosyadaki ciddiyetine ve arabuluculuğuna gölge düşürdüğünü’ belirtti. Kaynağa göre, tüm bunlara rağmen Kahire, uluslararası kamuoyunu harekete geçirerek Tel Aviv ile Washington'a müzakereleri yeniden başlatmaları ve bir çözüme ulaşmaları için baskı yapmak amacıyla uluslararası temaslarını yoğunlaştırıyor. Kahire, savaş ne kadar sürerse sürsün durması gerektiğine, özellikle de Mısır'ın ulusal güvenliğinin bu savaşın uzaması nedeniyle tehdit altında olduğuna inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı dün, Bakan Bedr Abdulati'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos ile bir telefon görüşmesi yaptığını ve ikilinin ‘Mısır'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması ve insani yardımın ulaşması için gösterdiği çabaları’ ele aldığını duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre iki bakan, ‘bölgesel güvenlik ve istikrarı desteklemek üzere bölgedeki gerilimin azaltılması için koordinasyonun sürdürülmesi gerektiği’ konusunda mutabık kaldı.

Filistin meseleleri konusunda uzman Mısırlı gazeteci Eşref Ebu’l Hul, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte şunları söyledi: “Ortamın karmaşıklığına ve sahadaki gerilim nedeniyle artan uçuruma rağmen, arabulucular müzakereleri yeniden başlatmak ve İsrail ile Hamas'a koşullarını hafifletmeleri ve ateşkes için bir uzlaşmaya varmaları yönünde baskı yapmak için büyük çaba sarf ediyor. Çünkü sahadaki insani durum vahim bir hal aldı.”

Ebu’l Hul, ‘İsrail'in esirlerin cesetlerini kurtararak sahada elde ettiğini düşündüğü başarıların Hamas'ı bazı koşullardan geri adım atmaya itebileceğini, zaten Hamas'ın Witkoff'un önerisini reddetmediğini, sadece Tel Aviv'in varılacak herhangi bir anlaşmaya bağlı kalacağını garanti eden bir taahhüt istediğini, Kahire ve Doha'daki arabulucuların da Washington'la birlikte bunun üzerinde çalıştığını defalarca teyit ettiğini’ belirtti.

Filistin Dışişleri Bakanlığı danışmanlarından Munir el-Cağub ise Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, ‘müzakerelerin durmasına rağmen çıkmaza gireceğine inanmadığını, çünkü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun mevcut stratejisinin savaşla müzakere olduğunu’ söyledi. El-Cağub, ‘savaşın devam etmesinin Tel Aviv'in esirlerin hayatlarını önemsemediğini ve bu nedenle artık esir meselesinin Hamas'ın elinde bir güç kartı olmadığını doğruladığını’ düşünüyor.

Hamas dün bir açıklama yayınlayarak uluslararası toplumu, Arap ve İslam ülkelerini işgalcilerin Gazze Şeridi'nde işlediği suçları durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

ABD ve uluslararası ilişkiler uzmanı Muhammed es-Satuhi, “Washington, Hamas'ı Witkoff önerisini çekincesiz kabul etmeye ikna etmek için özellikle Kahire ve Doha ile temaslarını yoğunlaştırıyor. Söz konusu öneri, pek çok kişinin gözünde sadece İsrail'in isteklerini yerine getiren kötü bir öneri. Bu da Mısır ve Katar'daki arabulucular ile Hamas'ı zor durumda bırakıyor” dedi.