Taliban’ın uluslararası düzeyde tanınmaması, İslamabad'ın Kabil'e yardım etme planlarını engelliyor

Taliban hareketinin üyeleri, gazetecilerin dün başkent Kabil'de kadınlar tarafından düzenlenen bir protesto gösterisini çekmesini engelliyor. (AFP)
Taliban hareketinin üyeleri, gazetecilerin dün başkent Kabil'de kadınlar tarafından düzenlenen bir protesto gösterisini çekmesini engelliyor. (AFP)
TT

Taliban’ın uluslararası düzeyde tanınmaması, İslamabad'ın Kabil'e yardım etme planlarını engelliyor

Taliban hareketinin üyeleri, gazetecilerin dün başkent Kabil'de kadınlar tarafından düzenlenen bir protesto gösterisini çekmesini engelliyor. (AFP)
Taliban hareketinin üyeleri, gazetecilerin dün başkent Kabil'de kadınlar tarafından düzenlenen bir protesto gösterisini çekmesini engelliyor. (AFP)

Taliban rejiminin uluslararası düzeyde tanınmaması, Pakistan hükümetinin Kabil'deki yeni hükümete savaştan zarar gören ülkeyi yönetmede yardımcı olmayı amaçlayan planları açısından engellerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Taliban, büyük Müslüman ülkeler ve Batı dünyası tarafından resmi olarak tanınmadığı için Pakistanlı yetkililer, Kabil'deki Taliban rejimini diplomatik olarak tanımaya devam etmeyeceklerini belirttiler. Pakistan hükümeti, tüm Afgan vatandaşlarına insan hakları güvencesi sağlamadığı sürece, Taliban hükümetinin resmi olarak tanınmasını geri çekmesi için Washington'dan gelen bir baskıyla karşı karşıya. Pakistan Başbakanı İmran Han, uluslararası toplumu bu zor zamanda Afganistan'ı yalnız bırakmamaya çağırdı.
Pakistan Servisler Arası İstihbarat Başkanı Korgeneral Faiz Hamid, Kabil'i ziyaret ederek üst düzey Taliban liderleriyle bir araya geldi. Üst düzey bir yetkilinin İslamabad'daki ortak bakanlar toplantısına katıldıktan sonra yaptığı açıklamaya göre Pakistan hükümeti, Taliban hareketine teknik, mali ve idari destek sağlamak için bir plan geliştirdi. 
Bakanlar düzeyindeki toplantılardan birinde, Afganistan geçici hükümetinin uluslararası düzeyde tanınmaması ve hükümet işlerini yönetmede Taliban rejimine nasıl yardım edilebileceğine dair önerilerle birlikte çeşitli konular uzun uzun tartışıldı. Ayrıca, Salı günü düzenlenen ve Pakistan Ekonomi Bakanı Ömer Eyüp Han'ın başkanlık ettiği bir toplantıda ilgili taraflar, kapsamlı programlar altında yetkinlik ve teknik uzmanlık geliştirerek yeni Afgan yönetimini desteklemek için çeşitli seçenekleri değerlendirdiler. Ancak en büyük zorluğun dünyanın Afgan hükümetini tanımadan bunların nasıl başarılacağı olduğu belirtildi.Afganistan ile ekonomik iş birliğini tartışmayı amaçlayan toplantıya, Pakistan Gıda Güvenliği ve Araştırması Bakanı Seyid Fakhar İmam, Ulusal Güvenlik Danışmanı Muid Yusuf, Pakistan Merkez Bankası Başkanı Dr. Rıza Bakır ve Su ve Enerji Geliştirme Kurumu Başkanı emekli Korgeneral Müzemmil Hüseyin ve diğer üst düzey yetkililer katıldı. İlgili kaynaklar, Afgan yönetimi için en büyük zorluğun, ABD güçlerinin ülkeden çekilmesinden kısa bir süre sonra teknik ve mali uzmanların ayrılmasından kaynaklanan boşluk olduğunu belirtti.
Söz konusu beyin göçü durumu, büyük kurumların otoritesiz kalmasına yol açarken, özellikle elektrik, tıbbi ve finansal hizmetler gibi teknik ve finansal nitelikte olan temel hizmetlerin sağlanmasını ve bunların sorunsuz işleyişini engelledi. Pakistan'ın önde gelen günlük gazetesi The Dawn, konuya ilişkin şunları kaydetti:
"Pakistan Merkez Bankası yönetimi, çalışma ekibini Pakistan'a davet ederek, Afganistan için yoğun eğitim kursları düzenleyebilir. Mevcut aşamada Afganistan Merkez Bankası otoritesiz ve finansmanı yönetmek için acilen uluslararası yeniden yapılanmaya ve kapasite geliştirmeye ihtiyacı var. Su ve Enerji Geliştirme Kurumu yönetimi de enerji sektöründeki çalışma ekiplerinin verimliliğinin oluşturulmasına yardımcı olabilir. Başkent Kabil gibi büyük şehirlerde bu sektörün çalışmasının kesintiye uğraması, su kesintilerine ve tıbbi tesislerin çalışmalarının askıya alınmasına yol açabilir.”
Toplantıda, Pakistan Merkez Bankası ve Su ve Enerji Geliştirme Kurumu'nun departmanlarına, ekiplerine her an teknik destek ve eğitim sağlayabilmeleri için yoğun eğitim kursları vermeye hazırlanmaları tavsiye edildi. Toplantıda ayrıca, Afganistan için bir ihtiyaç değerlendirmesi yapılmasının gerekliliği ve Pakistan'dan destek sağlanması olasılığı ve bu değerlendirmenin bazı uluslararası kuruluşlarla koordineli olarak yapılması konusu tartışıldı. 
Bakan Han toplantıda, Afganistan'daki mevcut durum çerçevesinde ikili ekonomik yardımın önemini vurguladı.
Hükümetin Afgan halkını sosyal ve ekonomik zorlukların üstesinden gelme konusunda desteklemeye istekli olduğunu belirten Bakan Han, “Afgan halkının hayatını kurtarmak ve yaşam koşullarını iyileştirmek için, insani temelde acil teknik ve finansal desteğin sağlanmasına ihtiyaç var” dedi.
“Pakistan, eğitim, sağlık ve altyapının yanı sıra çeşitli sektörlerde 148,35 milyon dolara mal olan halihazırda uygulanmış 20 projeden oluşan makul alt yapıya sahip. Ayrıca, Afganistan'da şu anda uygulanmakta olan 221,83 milyon dolar değerinde 9 proje var. Pakistan, 3 bin Afgan öğrenciye birçok alanda ve uzmanlıkta Allame Muhammed İkbal adı altında burs imkânı sunuyor.”
Fakhar İmam, yaklaşık 14 milyon Afgan'ın karşı karşıya olduğu ciddi gıda krizi raporlarının endişe verici olduğunu belirtti. Açıklamada, "Bakan, uluslararası toplumun Afgan halkıyla olan dayanışmasına ve desteğine duyulan ihtiyacı vurguladı" denildi.
Rıza Bakır ise, Afganistan Merkez Bankası'na, fiyatları istikrara kavuşturmak ve ekonomik dalgalanmaları yönetmeye yardımcı olmak, işlerini sorunsuz bir şekilde yürütebilmesi için destek olmak üzere çeşitli önerilerde bulundu.
Muid Yusuf ise, katılımcılara, Ulusal Güvenlik İdaresi'nin pratik ve uygulanabilir politika seçeneklerini değerlendirmek için farklı düzeylerde ilgili birçok tarafla istişarelere başladığını ve ilgili taraflar arasında herhangi bir çatışmayı önlemek için koordinasyon ihtiyacına işaret etti.



Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
TT

Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)

İsrail'in, Türkiye'nin Gazze'deki barış sürecinde oynayacağı rolle ilgili itirazları, Tel Aviv-Washington hattındaki gerilimleri göz önüne seriyor. 

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin Gazze'deki Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Türkiye, ABD'nin barış planı kapsamında kurulacak güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamış ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Haaretz'in analizinde, Doha'daki toplantıya Türk yetkililerin katılmadığına dikkat çekiliyor. 

Bu durumun, "Ankara'nın Gazze'de oynamak istediği role karşı Tel Aviv'in itirazlarının Washington tarafından kabul edildiği yönünde bir işaret olduğu" savunuluyor. 

Diğer yandan Liza Rozovsky'nin kaleme aldığı analizde, Gazze'ye insani yardım ve bölgenin yeniden inşasına destek sağlama da dahil Ankara'nın süreçte rol oynaması için ABD ve İsrail arasındaki görüşmelerin sürdüğü yazılıyor. 

Türkiye'yle ilgili meselenin, ABD ve İsrail ilişkilerindeki gerginlikleri ön plana taşıdığı belirtiliyor. 

Binyamin Netanyahu'nun "her şeyden önce radikal sağcı koalisyonunu korumayı" istediğine dikkat çekiliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın da Gazze planı etrafında kurduğu "kırılgan koalisyonu" korumaya çalıştığı ifade ediliyor. 

Washington'ın aynı anda Tel Aviv'i memnun etmek, Arap ve Müslüman ortaklarına istediklerini vermek ve Gazze'nin yeniden inşası için önemli miktarda finansman sağlamasını beklediği Avrupalı müttefiklerinin desteğini güvence altına almak istediği belirtiliyor. 

Diğer yandan Times of Israel'in dünkü haberinde de Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Gazze'deki geçiş yönetiminin denetlenmesi amacıyla kurulacak Barış Kurulu'nda görmek istediği aktarılmıştı. 

Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceği belirtilmişti. Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği de yazılmıştı.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Haaretz, Times of Israel, Reuters


Gazze’deki Barış Kurulu’na 6 ülkeden taahhüt geldi

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
TT

Gazze’deki Barış Kurulu’na 6 ülkeden taahhüt geldi

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)

Gazze Şeridi'nde oluşturulacak Barış Kurulu'na Mısır, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Birleşik Krallık, İtalya ve Almanya'nın katılma taahhüdü verdiği aktarılıyor.

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan yetkililer, ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik barış planı kapsamında kurulacak Barış Kurulu'na 6 ülkenin katılma taahhüdü verdiğini söylüyor.

Trump yönetimi, Barış Kurulu'na katılacak ülkeler sayesinde Gazze'de kurulacak yapının uluslararası meşruiyetinin artacağını düşünüyor.

Sözkonusu ülkelerin fon, asker veya diğer türden destekleri sağlama olasılığının da artacağı değerlendirmesi paylaşılıyor.

Diğer yandan ABD, İsrail ve Arap ülkelerinden diplomatlar, Barış Kurulu'na katılmanın Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) asker gönderme taahhüdü anlamına gelmediğini vurguluyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Türkiye de güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamıştı ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Diplomatlar, Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceğini belirtiyor.

Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği aktarılıyor.

Trump'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı da kurulda görmek istediği aktarılıyor.

Diğer yandan yetkililer, Riyad yönetiminin Gazze'deki durum netleşene kadar böyle bir karar almaktan kaçındığını söylüyor.

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin ISF'ye çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Ancak Arap yetkililer, ISF'nin Hamas'ı silahsızlandırma planıyla ilgili sorunların devam ettiğine dikkat çekiyor. Örgüt, bağımsız Filistin devletinin kurulmasına ilişkin bir süreç başlatılmadan silah bırakmaya yanaşmayacağını bildirmişti.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Times of Israel, Reuters


Netanyahu ve Trump İran’a saldırıları çok önceden planlamış

Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
TT

Netanyahu ve Trump İran’a saldırıları çok önceden planlamış

Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'a saldırıları çok daha önceden planlamış.

Washington Post'un aktardığına göre Trump ve Netanyahu, İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları şubatta yaptıkları ilk görüşmede planlamaya başladı.

Beyaz Saray'da gerçekleştirilen toplantıda Netanyahu'nun Trump'a 4 seçenek sunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında İsrail ordusunun tek başına saldırı düzenlemesi, ABD'nin asgari yardımda bulunması, tam işbirliğiyle harekat yapılması ya da ABD'nin saldırıyı yönetmesi yer alıyordu.

Haberde, Trump'ın ilk etapta İran’ın nükleer programıyla ilgili diplomatik sürece şans vermeyi tercih ettiği belirtiliyor. Washington ve Tahran, nükleer program ve uranyum zenginleştirme konularıyla ilgili bu yıl birçok görüşme düzenlemişti.

Diğer yandan bu süreçte İsrail ve ABD'nin muhtemel saldırı planlarını gizlice hazırlamaya devam ettiğine dikkat çekiliyor.

ABD ve İsrail'in İran'ı hazırlıksız yakalamak için medyaya yanıltıcı bilgiler servis ettiği de ortaya çıktı.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir yetkili şunları söylüyor:

Netanyahu'nun Witkoff veya Trump'la fikir ayrılığı yaşadığına dair haberlerin hiçbiri doğru değildi. Ancak böyle bir genel algının yaratılması iyi oldu. Bu sayede birçok kişi fark etmeden planlamalara devam ettik.

Haberde, Mossad'ın operasyon için 100'den fazla İranlıyı devşirip silahlandırdığı aktarılıyor. Bu kişilerin bir kısmı İsrail'de özel eğitimden geçirilmiş.

Ajanlara belirli görevler verildiği ancak bunların İran'ın nükleer ve balistik füze programına yönelik geniş çaplı bir operasyonun parçası olduğu söylenmedi.

İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) "Narnia Operasyonu" adı verdiği harekatta Tahran'da Mossad'a ait drone rampaları ve çeşitli askeri düzenekler kurulduğu da ortaya çıkmıştı.

İran ve İsrail arasında Gazze savaşı nedeniyle tırmanan gerginlik haziranda sıcak çatışmaya dönüşmüştü. İsrail'in 13 Haziran'daki saldırısıyla başlayan çatışmalarda İran vakit kaybetmeden misilleme yapmıştı.

Washington Post, çatışmalar sürerken Trump yönetiminin Tahran'a gizli bir teklif götürdüğünü de yazıyor. 15 Haziran'da iletilen teklifte, İran'ın Ortadoğu'daki milislere desteğini kesmesi ve uranyum zenginleştirme tesislerini kapatması istendi. Bunun karşılığında Washington tüm yaptırımların kaldırılacağını söyledi.

Ancak kaynaklar, ABD'nin Katar aracılığıyla İran'a gönderdiği teklifin reddedildiğini söylüyor. Bunun ardından Trump'ın İsrail'in yanında savaşa katılmaya karar verdiği aktarılıyor.

Çatışmalarda ABD'ye ait bombardıman uçakları İran'daki İsfahan, Fordo ve Natanz tesislerine 22 Haziran'da hava saldırısı düzenlemiş, operasyonda 14 "sığınak delici" GBU-57 bombası kullanılmıştı.

İran, ABD'nin saldırısına cevap olarak 23 Haziran'da Amerikan ordusunun Katar'daki El-Udeyd Hava Üssü'ne saldırmıştı. Operasyonda Tahran'ın önceden Washington'a haber verdiği ve hiçbir can kaybı yaşanmadığı aktarılmıştı.

Washington operasyonun ardından 24 Haziran'da taraflar arasında ateşkes sağlandığını duyurmuştu.

Saldırılarda İran, İsrail'e 500 balistik füze ve binden fazla drone göndermişti. İsrail'de 32 kişi yaşamını kaybetmiş, 3 binden fazla kişi de yaralanmıştı. İran'da ise binden fazla kişi ölmüş, 4 bini aşkın kişi yaralanmıştı. 

İsrail ve ABD, İran'ın uranyum zenginleştirerek nükleer silah elde etmeye çalıştığını savunurken Tahran iddiaları reddediyor. 

Independent Türkçe, Washington Post, Times of Israel